onedio
article/comments
article/share
Haberler
Liyakatsizlik Masalı: Gölgelerin Dansı

etiket Liyakatsizlik Masalı: Gölgelerin Dansı

Karanlık bir sonbahar akşamında, eski bir kütüphanenin tozlu rafları arasında, genç bir bilgin olan Ekin, elinde sararmış bir kitapla oturuyordu. Şehrin gürültüsünden uzak, adeta zamanın unuttuğu bu kütüphane, Ekin’in düşüncelerine sığınak olmuştu. Onun zihni, yıllardır liyakatsizlik üzerine kafa yoruyordu. Bu kavram, bir gölge gibiydi ne tamamen yakalanabiliyordu ne de bir an olsun kayboluyordu. Liyakatsizlik, yetkinliğin ve erdemin gölgesinde büyüyen bir illet gibiydi; sessizce sızıyor, bireyleri çaresiz bırakıyor, toplumları kemiriyordu.Ekin’in elindeki kitap, Platon’un Devlet adlı eserinin eski bir baskısıydı. Platon, liyakatin bir toplumun ruhu olduğunu savunmuş, “Herkes kendi doğasına uygun olanı yapmalı,” demişti. Ekin, bu cümleyi defalarca okudu, her kelimesinde bir hakikat aradı. Platon’un ideal devletinde, yöneticiler bilge ve erdemli olmalıydı; çünkü liyakatsiz bir yönetici, fırtınada rotasız bir gemiyi yöneten kaptana benzerdi. Ekin, bu düşünceyi zihninde evirip çevirirken, dışarıdaki rüzgârın kütüphanenin pencerelerini sarsan uğultusunu duydu. Sanki doğa, liyakatsizliğin kaosuna isyan ediyordu.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Yeşilvadi’nin Yükselişi ve Çöküşü

Yeşilvadi’nin Yükselişi ve Çöküşü

Ekin, zihninde bir hikâye canlandırdı. Uzak bir diyardaki Yeşilvadi köyü, bir zamanlar liyakatin timsaliydi. Çiftçiler, toprağı en iyi işleyenlerdi; öğretmenler, bilgiyi en güzel aktaranlar; yöneticiler ise adaletle hükmedenlerdi. Köyün lideri Bilge Hakan, liyakatin yaşayan bir örneğiydi. Onun yönetiminde, Yeşilvadi bereketli tarlalar, neşeli çocuklar ve adil bir düzenle doluydu. Ancak Hakan’ın ani ölümüyle, köyün düzeni sarsıldı. Onun yerini, liyakatten yoksun yeğeni Rauf aldı.

Rauf ne bilgiye ne de erdeme sahipti. Tek yeteneği, amcasının gölgesinde büyümek ve tatlı dilli vaatlerle kalpleri kazanmaktı. Onun liderliği, Yeşilvadi’yi bir gölgenin kucağına attı. Tarlalar yanlış ellerde kurudu, çünkü Rauf, çiftçilikten anlamayan arkadaşlarını tarlaların başına getirdi. Okullar, bilgiden yoksun öğretmenlerle doldu; çocuklar, hayal kurmayı unuttu. Adalet, bir avuç güçlüye hizmet eden bir kuklaya dönüştü. Rauf, liyakatsizliğini örtmek için daha çok bağırıyor, daha çok suçluyor, daha çok yalan söylüyordu.

Ekin, bu hikâyeyi düşünürken Franz Kafka’nın Dava adlı eserindeki bir cümlesini hatırladı: “Haksızlık, bir insanın kendi kendine yapabileceği en büyük kötülüktür.” Rauf, sadece köye değil, kendi ruhuna da zarar veriyordu. Liyakatsizlik, onun içindeki boşluğu büyütüyor, onu bir gölgeye dönüştürüyordu. Ekin, kalemini eline aldı ve şu notu düştü: “Liyakatsizlik, bir insanın kendine karşı işlediği bir suçtur; çünkü yetkinlikten yoksunluk, insanın kendi potansiyelini inkar etmesidir.”

Liyakatsizliğin Felsefi

Liyakatsizliğin Felsefi

Ekin, kütüphanenin loş ışığında düşüncelerini derinleştirdi. Liyakatsizlik, sadece yanlış kişinin yanlış yerde olması değildi; aynı zamanda bir toplumun değerler sisteminin çöküşüydü. “Liyakat, bir milletin ruhudur; o yoksa ne devlet kalır ne millet.” Ekin, bu sözün doğruluğunu Yeşilvadi’nin hikâyesinde görüyordu. Rauf’un liyakatsizliği, sadece kendi başarısızlığı değildi; köyün tüm dokusunu çürüten bir zehir gibiydi.

Bir toplumun refahı, her bireyin kendi alanında en iyi şekilde hizmet vermesine bağlıdır. Liyakatsiz bir doktor hastayı öldürür, liyakatsiz bir mühendis köprüyü çökertir, liyakatsiz bir lider ise bir ulusu kaosa sürükler. Ekin, bu düşünceleri birleştirdiğinde, liyakatsizliğin sadece bireysel bir hata değil, kolektif bir felaket olduğunu gördü.

“Eylem, insanın kendini gerçekleştirme biçimidir; ama bu eylem, yetkinlik ve sorumlulukla birleşmezse, kaosa yol açar.” diye düşündü Ekin. Rauf’un eylemleri, liyakatsizliğin kaosunu Yeşilvadi’ye taşımıştı. Onun kararları ne bilgiye ne de erdeme dayanıyordu; sadece güç arzusuna hizmet ediyordu. Ekin, liyakatsizliğin bir tür ahlaki tembellik olduğunu düşündü; insanın, kendi yetkinliğini geliştirme sorumluluğundan kaçmasıydı.

Gölgelerden Işığa Uyanış

Gölgelerden Işığa Uyanış

Ekin’in hikâyesi, Yeşilvadi’de bir umut ışığıyla devam etti. Köyün gençlerinden Ayşe, liyakatsizliğe karşı durmaya karar verdi. Ayşe ne zengin ne de güçlüydü; ama bilgiye susamış, adalete inanmış biriydi. Geceleri, köy meydanında toplananlara liyakatin önemini anlattı. “Bir toplum, liyakatle yükselir, liyakatsizlikle çöker,” dedi. Sözleri, köylülere unuttukları bir gerçeği hatırlattı: Yetkinlik, sadece bilgi değil, aynı zamanda karakter ve ahlak gerektirirdi.

Ayşe, köyün gençlerini bir araya getirdi. Çiftçilikten anlayanlar tarlalara döndü, bilgiye âşık öğretmenler okulları yeniden canlandırdı. Adalet, liyakatli ellere teslim edildi. Ayşe’nin liderliğinde, Yeşilvadi gölgelerin dansından kurtuldu. Ekin, bu dönüşümü yazarken, bir sözü hatırladı: “Kabiliyet, Allah’ın insana verdiği bir hediyedir; ama onu kullanmak, insanın kendi iradesine bağlıdır.” Ayşe, bu iradeyi göstermiş, liyakati bir isyana dönüştürmüştü.

Liyakatsizliğin Evrensel Yüzü

Ekin, hikâyesini genişletirken, liyakatsizliğin evrensel bir sorun olduğunu düşündü. Yeşilvadi, sadece bir köy değildi; bir metafor, bir aynaydı. Modern dünyada, liyakatsizlik her yerdeydi: Yanlış atamalar, hak edilmemiş unvanlar, yetkinlikten yoksun liderler... Liyakat, modern devletin temel taşıdır. Liyakatsizlik, bir bakıma insanın kendi gölgesiydi; yetkinlikten kaçış, kendi potansiyelini reddetmeydi. Rauf, bu gölgeyle yüzleşememiş, onu güçle örtmeye çalışmıştı. Ama Ayşe, gölgeyi aydınlatmış, liyakati bir meşale gibi yükseltmişti.

Ve kıssası:

Ekin, hikâyesini bitirdiğinde, kütüphanenin sessizliği daha da derinleşmişti. Kalemini bıraktı ve pencereden dışarı baktı. Yağmur başlamıştı; damlalar, camda yavaşça süzülüyordu. Liyakatsizlik, bir gölge gibi her zaman var olacaktı. Ama tıpkı Ayşe gibi, birilerinin bu gölgeye karşı ışık yakması gerekiyordu. Ekin, kendi kendine mırıldandı: “Liyakat, sadece bir sistem değil, bir isyandır; haksızlığa, adaletsizliğe ve cehalete karşı bir başkaldırı.”

Ekin, kalemini yeniden eline aldı ve son bir cümle ekledi: “Liyakat, bir toplumun aynasıdır; o aynada kendimizi göremiyorsak, belki de gölgeler dans etmeye başlamıştır.”

Instagram

X

LinkedIn

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
2
2
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam