onedio
article/comments
article/share
Haberler
Matrix'in İçinde miyiz? Matruşkalar ve Evrenin Gizli Gerçekleri

etiket Matrix'in İçinde miyiz? Matruşkalar ve Evrenin Gizli Gerçekleri

Hayat, gerçekten algıladığımız gibi bir şey mi? Tüm bu algıladıklarımızın dışında bizi tamamen şok edecek bir gerçeklik ya da gerçeklikler mümkün olabilir mi? Kim bilir?

Hayat, yaşanması öyle güzel, öyle güzel bir şey ki! Tadına resmen doyum olmuyor. Özellikle son dönem dünya olarak birlikte tecrübe ettiğimiz şu beter pandemi olayı, hayatın, nefes almanın ne kadar önemli, biriktirilen anıların ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlattı bize. Hepimize mi? Olması gereken hepimize ama maalesef bazılarımıza. Belki de kadim bilgilerde adı geçen altın çağ’a geçiş yapabilecek olan kitle bu değerlerin farkındalığıyla yaşayan kitledir.

Neden mi?

Maddesel dünyadan mani dünyaya geçişin,- kapitalist sistem içerisinde bir takım şeyleri zorlukla tezahür edebilen sınırlı algılarımız olmasından ötürü altın çağın- maddi olarak zenginlik, bolluk bereket timsali şeyler olduğunu düşünen nicelerimiz var ne de olsa.

Gerçekten abartılı bir çoğunluk için, her ne kadar kutsiyetine inandıkları teolojik değerler olsa da, hep maddi anlamda ihtiyacımız olandan çok daha fazlasını elde etmeye yönelik primitif bir yanımız var ama yine de birbirimize karşı değer yargılarımız ise sürekli bu kutsiyetli inanışlar üzerinden. En acısı da bu paradoksun farkındalığından uzak yaşanıyor olunması.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Düşünsenize, belki de hayatınızda bilinçaltınıza kodlanmış tüm değerler yanlıştır.

Düşünsenize, belki de hayatınızda bilinçaltınıza kodlanmış tüm değerler yanlıştır.

Dönem itibariyle kısıtlı bir algının ürünü olarak ihtiyaca yönelik gelişmiş olan bir değeri ya da değerleri günümüzde sadece farkına varmadan hayatımızın gidişatını sekteye uğratan ritueller olarak manen bir zorunluluk hali olarak yaşıyoruzdur. Bu algı çok mu sert oldu? Hayır, alakası yok!Çünkü her şey düşünceyle başlar. Sizin birine karşı kuracağınız cümle, gerçekleştireceğiniz bir iş, oluş ya da hayatınızın akışında yapacağınız değişimler ve daha nicesi…Bunların hepsi ama hepsi bir düşüncenin ürünüdür. Ben de düşünüyorum işte. Düşündükçe de başkalaşıyor ve değişiyorum olması gerektiği yönde.Değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu burada yeniden vurgulamakta fayda olduğunu da düşünüyorum. Bakın hala düşünüyorum. 

Ama yoğun bir kalabalığı düşündüğüm zaman, içim sıkılıyor, kalbim daralıyor ve o insanların yaşanmamışlıklarına oturduğum yerden kahroluyorum. Oturduğum yerden derken, kendimi elbette Amin Maalouf’un orta doğu insanını betimlediği kategoriye sokmuyorum. 

Ne diyordu kendisi Ortadoğu insanları hakkında? 

‘’Her şeye üzülen ama hiçbir şey yapmayan insanlar’’

Çok doğru bir tespit olmakla beraber, ben ve benim gibi düşünce insanları için bu durum geçerli değildir. Çünkü bu katı distopikyapı içerisinde hayalini kurduğumuz ütopya ancak devrimsel ve evrimsel olarak zamanla gerçekleşecek bir şeydir. Bunun da bilincindeyim. Bu ve benzer yazılar, birilerinin dimağlarına girecek, sonra bu yaygınlaşacak ve kültleşmiş ama amaca hizmet etmeyen yapının bozumu sonrasında da yeni dönemin yeni yaşayışı halini alacaktır şüphesiz. Şu an ise bu köklü değişim namına yapabildiklerimiz ancak bir zincirin halkasına bir katkı sağlayabilmek. Elbette ancak becerebildiğimiz ölçüde. Neden kahrolduğumla alakalı asıl konumuza dönecek olursak; erkek ya da kadın, fark etmez. Bir şekilde dünyaya geliyoruz. 

İyi ya da kötü şartlarda büyüyor, ileri seviyede ya da belli bir limitte eğitim alıyoruz. Adına aşk denen, ilk başladığında ilginç bir kimya, bittiğinde ise ‘’O kim ya!’’dan ibaret duygu sersemlemesini yaşıyoruz. Evleniyoruz, sevişiyoruz, ürüyoruz, hasbel kadar biçilen ömür süresince hoş,nahoş şeyler yaşıyor ve sonra da ölüyoruz. Gerçekten dünyaya tüm bu gelişlerin amacı salt bu kısıtlı deneyimlerden ibaret bir yaşam olabilir mi? Yoksa herkesin hayata bir geliş amacı var mı? Şahsen hayata geliş amacımın sanata , dünyaya, uzaya dair merak duyduğum konular ve sanatsal ve yazınsal üretimler olduğunu düşünüyorum.  Bunu elbette ben böyle düşünüyorum. Siz ne düşünürsünüz bilemem lakin hayat deneyimi dediğimiz şey bize doğduğumuz andan itibaren kodlanan her bir şeyin bütününden ibaret. Sistemin devamlılığı için benim bir amacım var. Yine aynı sisteme hizmet etmek adına senin de bir amacın var. Bir başkasının da keza öyle fakat insanlık olarak kendimizi öylesine üstün görüyor, öylesine ulaşılmaz olduğumuzu düşünüyoruz ki… Yaptığımız eylemlerin bütüne hizmet ettiği gerçeğine inanmak istemiyoruz. Peki bu kanı, kesin bir gerçek midir? Şüphesiz şu an ulaşılan algıya yönelik kesin gerçek diyebileceğimiz bir şey yoktur. Bilimsel bir konu dahi ancak bir sonraki tez kendini çürütene kadar gerçektir. Lakin benim bakış açıma ve teolojik, ezoterik her tür inanışa göre bu böyle. Bütüne hizmet etmenin ne demek olduğunu birazdan çarpıcı bir örnekle daha da derinlemesine açıklayacağım fakat kafamı çok kurcalayan şu hayatın güya tamamen bizden ibaret olduğu konusundaki patolojiye değinmeden geçemeyeceğim. 

Bu konuyu evrensel anlamda da düşündüğümde hüküm süren kısıtlı bir algıyla, tümden gelime ulaşmak sürpriz olmuyor genelde. Bu ne demek?  Evrende tek miyiz? Tabii ki tek değiliz lakin genelde insanlarda hüküm süren bencil ve kısıtlı bakış açısına göre tekiz. Peki, bireysel manada hayatta var olmuş en özel varlık mıyız?Kimsenin kendine tukaka demeyeceğini varsayarak, evet yine aynı bencil bakış açısı ile yaratılmış en özel varlığız. Diğerleri sadece bunun farkında değil!! Güya!! Aman ne güzel!

Zaten bu mantıkla şu an yaşadığımızdan çok ileri bir dünya algısında yaşamak mümkün olmazdı herhalde diye düşünüyorum.

Zaten bu mantıkla şu an yaşadığımızdan çok ileri bir dünya algısında yaşamak mümkün olmazdı herhalde diye düşünüyorum.

Ama az önce her şeyin düşüncede başlaması ve bütüne hizmet etme olgularından bahsetmiştim ya, işte şimdi tam da bununla alakalı o çarpıcı örneğimi sizlere sunmak istiyorum. Bu bazılarınızın tamamen reddedeceği, bazılarınızın belki akıllarının bir köşesinden geçmiş olabilecek, bazılarınızın ise zihninde yeni odacıklar açıp, hayatı kendince tekrardan anlamlandırmak ve şekillendirmek adına girizgah yaratacak bir örnek olacak diye düşünmekteyim.

Varlığımızın muhteşemliğiyle ve diğer canlılardan üstün olduğumuz sanrısıyla övünüp dururken, dünya üzerinde hayat bulmuş tüm canlılara özgü olan yaşam dediğimiz şey daha büyük bir sistemin devam etmesi için mevcudiyetini sürdürmesi gereken bir alt sistemdir belki de. Kim bilir?

Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim.

İnsan vücudunda, sistemin devamlılığını sağlamak için olması gereken trilyonlarca bakteri mevcuttur. Bu bakteriler şayet olmazsa yaşam son bulur ve bu bakterilerin yani bu canlıların da vücudumuz içerisinde devam ettirdiği bir yaşamı söz konusudur. Basit bir anlatımla, sistem, kötü bakteriler tarafından ele geçirildiğinde bozulur, hastalanır ve bu durum kişinin ölümüyle dahi sonuçlanabilir.

İçimizde yaşayan bakterilerin de bir yaşamı derken ne demek istiyorum? Dilerseniz buna şöyle bir örnekle açıklık getireyim.

Bugüne kadar icat edilmiş en manidar oyuncak bence Matruşkabebeklerdir. Bebek içinden bebek çıkar ve bu sizin hayal gücünüz ve bebeği maksimum ve minimum sınırlarda üretiminiz nihai olarak ne ise oraya kadar gidebilir. Bu esnada, vücudumuzdaki hücrelerin, özellikle beyin hücrelerinin, evrenin yapısıyla çok benzeştiği saptanmıştır. Gerçekten araştırdığınızda inanılması güç ama tamamen gerçek bir benzerlikle karşılaşacaksınız. İşte tam bu noktadan bakıldığında, hayatın Matruşka bebekler gibi dıştan içe ya da tam tersi sürekli iç içe bir form olduğunu düşünmek ne kadar mantıksız olur? Siz yaşamınızın gerekliliğine dair hayatınızı idame ettirecek evler, endüstriyel tasarımlar, araçlar icat etmektesiniz ve kendinize insan adını verdiğiniz ve bu yarattığınız şeylerin sistemin gelişimi için olmazsa olmazı olduğuna inandığınız için de, kendiniz haricinde başka yaşam formlarını kabul etmiyor olabilirsiniz ya da algılamakta güçlük çekiyor olabilirsiniz ama az önce hücre ve evrenin yapısı örneğine dayanarak, bu güne kadar Tanrısallık kavramı üzerinden de yola çıkıp, onun birer parçası olduğumuz gerçeğine dayanarak ve varlığına inanmakla alakalı bugüne kadar süregelen sistemleri baz aldığımız zaman acaba bizim içimizde yaşayan organizmaların bir organdan ya da bir hücreden başka bir hücreye geçişlerinin kendi zaman kavramları içerisinde boyutları itibariyle milyonlarca ışık hızı aldığını düşünürsek, insanların da ve diğer dünya üzerinde yaşayan tüm canlıların da daha büyük bir sistemin bir organı ya da hücresi içerisinde yaşayan fakat bu gerçekliği bilmediği için bedensel karanlığı evren olarak algılayan Matruşka’nın en büyük parçasına göre minimal olan bakterilerden biri olma olasılığımız söz konusu olabilir mi? Bence olabilir. Karmaşık gelmesin. Evren dediğimiz şey bugün hala bir sırdır ve kainatın içerisinde gezegen olarak ancak bir toz parçası büyüklüğünde oluşumuz zaten sistem içerisindeki yerimizi çok net göstermektedir. Bununla alakalı evrende en uzak sınıra gidebilen uzay kaşifi araçların kaynak sağladığı görsellerden yola çıkarak kurgulanmış simülasyon video görsellerini internetten izlemeniz mümkün.

Bu şekilde düşününce aslında, varoluş, yok oluş, zaman algısı, zamanda izafiyet, din, sosyoloji, psikoloji, siyaset gibi birçok şeyin de kendiliğinden başkalaştığına, birçoğunun anlamlarının değiştiğine, bir çoğunun ise anlamlarını yitirdiğine tanık olacaksınız. Son dönemde internette gördüğüm, bir plajda denize giren insanların kuşbakışı görselleri, bana bu düşüncemin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha kanıksattı çünkü gördüğüm şey, mikroskobik taramalarda gördüğümüz, hızlandırılmış ve çözünürlüğü yükseltilmiş bakterilerden hiç farklı değildi. Bu noktada nasıl ki biz kendimizi asıl keşfetmediğimiz ve bilmediğimiz gerçekliğimizde bakteri olarak kabul etmiyor, edemiyorsak, bakteri boyutunda  algı acaba nasıl işlemektedir. Ya da üst segmentte bizi bakteri kabul eden form acaba kendini nasıl nitelendirmektedir ? O da, bütüne hizmet eden bir bakteri olduğunun farkında mıdır? Bir bütün var mıdır? Yoksa bu sonsuz olasılıklar denizinde matruşka ile birebir özdeşleşen iç içe dünya teorisinin ta kendisi midir tüm bu sorulara neden olan gerçeklik? Kısacası kafamda dönüp durandeli sorular… Ama en azından düşünerek vardığım ve bilimden destek aldığım müspet bir varış noktası. O zaman kadehimi daha nice keşfedilmeyi bekleyen varış noktalarına kaldırmak istiyorum ve şu ana kadar kendimce ulaştığım ve inandığım gerçekliğe vakur bir ‘’Eureka’’ diyorum.

Instagram

X

Linkedln

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam