onedio
article/comments
article/share
Haberler
Modern İnsanın İçsel Dünyasına Bir Davet

etiket Modern İnsanın İçsel Dünyasına Bir Davet

Modern hayat, sürekli bir meşguliyet haliyle ilerliyor. Bildirimler, teslim tarihleri, yapılacaklar listeleri... Tüm bu koşuşturmanın içinde insan zamanla kendini unutuyor. Daha doğrusu, kendini unutmayı öğreniyor. Oysa bir zamanlar insanın gündelik ritmini şekillendiren şey, yalnızca iş ya da üretim değildi. Zamanın kendisi kutsaldı ve belirli anlarda durup hatırlamak, düşünmek, içe dönmek bir alışkanlık değil, bir gereklilikti. Bu duraklama ânının adı, namazdı.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Namaz kelimesi geçtiğinde pek çok insanın aklında hemen geleneksel görüntüler, ritüeller ya da çocukluk anıları beliriyor.

Namaz kelimesi geçtiğinde pek çok insanın aklında hemen geleneksel görüntüler, ritüeller ya da çocukluk anıları beliriyor.

Ama bugün bu yazıda, namazı ne bir ibadet tarifi olarak ne de bir dini görev olarak konuşacağız. Bu yazının derdi, namazın zamanla, bedenle, zihinle ve anlamla kurduğu ilişki üzerine düşünmek. Yani namazı, sadece dindar bir bireyin pratiği olarak değil, insanın kendini hatırlama biçimi olarak görmek.

Zamanı yönetmek, modern çağın en büyük dertlerinden biri haline geldi. Oysa Kur’an’ın teklif ettiği zaman tasavvurunda, gün beş parçaya bölünür. Bu parçalar sadece güneşin hareketine göre değil, aynı zamanda insanın zihinsel ve duygusal ritmine göre de yerleştirilmiştir. Sabah vakti yeni bir başlangıçtır, öğle yoğunluğun ortası, ikindi düşüş anı, akşam bir geçiş, yatsı ise toparlanma ve içe dönme zamanıdır. Beş vakitlik bu ritim, insanı dış dünyanın kaosundan çekip kendi iç saatine bağlamaya çalışır.

Bu ritmik yapı, aynı zamanda bir tür mindfulness uygulamasına benzer. Ancak burada odaklanılan şey yalnızca nefes ya da düşünceler değil; varlıkla kurulan ilişki, kendi iç sesin, hayatın kaynağına duyulan farkındalık. Namazın hareketleri —ayakta duruş, eğiliş, secde— bedenin zamana katıldığı, düşüncenin bedende ete kemiğe büründüğü anlardır. Başın yere konduğu secde, modern insanın en çok unuttuğu şeyi, yani tevazuu ve teslimiyeti hatırlatır. Ve bu teslimiyet, edilgenlik değil, kendini evrenle hizalama halidir.

Peki bu ritüel neden bu kadar tekrar eder? Çünkü unutuyoruz. İnsan unutan bir varlıktır. Gün içinde maruz kaldığımız bilgi, stres, uyaran yoğunluğu içinde zihin bulanır, kalp donar. Namaz, bu unutmanın panzehiridir. Her tekrar, hafızanın tazelenmesidir. Belki de bu yüzden Kur’an namazı, sadece dua etmek değil, 'zikir' yani hatırlamak olarak tanımlar. Hatırlamak, kendine gelmektir. Sadece geçmişi değil, nereden gelip nereye gittiğini de düşünmektir.

Bu yazının başında namazın sadece dindarlar için bir konu olmadığını söylemiştik.

Bu yazının başında namazın sadece dindarlar için bir konu olmadığını söylemiştik.

Gerçekten de namazı bir ritüel değil de bir zamanla ilişki biçimi, bedensel bir bilinç hali, düşünsel bir duraklama olarak görmek mümkün. Modern psikolojide bu tür uygulamaların ne kadar değerli olduğunu biliyoruz. Günde birkaç dakikalık durma anları, zihinsel sağlığı ciddi şekilde iyileştirebiliyor. Oysa İslam düşüncesinde bu, yüzyıllardır zaten sistemli bir biçimde uygulanıyor. Beş vakit, her gün, ömür boyunca. Bu sistem, bir tür ruhsal egzersiz gibi çalışıyor. Kasları güçlendiren antrenmanlar gibi, ruhu diri tutan tekrarlar.

Namaz, bir hatırlama eylemi olduğu kadar bir tanıklık biçimidir de. İnsan kendi hayatına, kendi haline şahitlik eder. Gözlerini kapatıp yüzünü yere koyduğunda, her şeyden sıyrılıp kendi varoluşuna dokunur. Bu anda ne işle meşgul olduğun, kaç yaşında olduğun ya da hangi sosyal sınıfa ait olduğun önemli değildir. O an, evrensel bir düzleme bağlanırsın. Tüm o koşturmanın içinde bir tür eşitlik ânı, bir durulma oluşur.

Bu bağlamda bakıldığında, namazın modern insana teklif ettiği şey, bir inanç pratiğinden daha fazlasıdır. Bu, aynı zamanda bir zaman yönetimi, zihinsel sıfırlama, bedensel farkındalık ve anlam arayışıdır. Üstelik bu arayış bireysel olduğu kadar kolektiftir de. Cemaatle kılınan namazlar, yalnızca topluluk olmanın değil, birlikte ritim tutmanın da bir yoludur. Modern bireyin kaybettiği aidiyet hissini bu yolla yeniden kurmak mümkündür.

İnsan her gün aynı şeyleri yaparak başka biri olamaz.

İnsan her gün aynı şeyleri yaparak başka biri olamaz.

Ama her gün kendine dönerek, kendine aynı soruları sorarak başka bir bilinç haline ulaşabilir. Namaz, bu dönüşümün kapısını aralayabilir. Önemli olan, bu pratiği sadece ezberlenmiş bir göreve dönüştürmeden, bir bilinç alanı olarak yeniden düşünmek.

Bu yazıyı bitirirken, namazın ne olduğundan çok ne olabileceğine dair düşünmeni öneriyorum. Belki senin için bir meditasyon, belki bir içsel alarm, belki bir düzen aracı... Ne olursa olsun, içinde zamanla, kendinle ve hayatla daha derin bir bağ kurmanın bir yolu olabilir.

Çünkü bazı şeyler hatırlanmadığında değil, unutulduğunda kaybolur.

Instagram

Facebook

YouTube

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
1
1
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam