Ne Olursa Onu Affedersin?
Affetmek... Kimi için bir özgürlük hali, kimi için ise imkânsız bir cümle. Bazılarımız küçük bir hatayı bile büyütüp kapıları sonsuza kadar kapatırken, bazılarımız en büyük ihaneti bile “insanlık hâli” diye geçiştirebiliyor. Ama kabul edelim ki, herkesin affetme çizgisi farklı. Senin için bu sınır nerede başlıyor, nerede bitiyor? Birinin özür dilemesi yeterli mi, yoksa bazı şeyler telafisi mümkün olmayan yaralar mı bırakıyor?
Hadi teste!
1. Öncelikle cinsiyetini seçer misin?
2. Yaşını seçer misin?
3. En yakın arkadaşın sana yalan söylerse ne yaparsın?
4. Aldatıldığını öğrendiğinde ilk düşüncen ne olur?
5. Bir özür, her şeyi düzeltir mi?
6. Sana yalan söylendiğinde en çok ne kırar seni?
7. “İnsan bir kere affedilir” sözü hakkında ne düşünüyorsun?
8. Sence affetmek, zayıflık mıdır?
9. Aşağıdakilerden hangisini affetmen en zor olur?
10. En çok ne seni affetmeye itebilir?
Sen karşındaki pişman olursa affedersin!
Hayatının merkezine koyduğun en önemli değer, karşındaki kişinin yaptığı hatayı gerçekten fark etmesi. Bu, senin için bir nevi kırmızı çizgi. Eğer karşındaki kişi, sana karşı yaptığı eylemin yanlış olduğunun tam anlamıyla farkındaysa ve bu durumun içinden gelen bir pişmanlıkla birleştiğini hissettirebiliyorsa, o zaman kalbindeki buzlar erimeye başlıyor. 'İnsan hata yapabilir,' diyorsun. Ancak bu cümleyi kurarken, hatanın sadece yapılması değil, aynı zamanda sahiplenilmesi gerektiğini de ekliyorsun. Yani bir hata yaptığını kabul etmek, hatayı düzeltme yolunda atılan ilk adım olmalı. Bu, senin için bir çeşit özür dilenme biçimi. Ancak bu özür, sadece dudaklardan dökülen birkaç kelime değil, içten gelen, samimi bir pişmanlık ifadesi olmalı. İşte bu noktada, senin kalbin yumuşuyor ve affetme kapıları aralanıyor. Çünkü senin için önemli olan, hatanın farkına varılması ve bu hatanın sahiplenilmesi. Bu, belki de senin, insanları anlama ve onlara karşı gösterdiğin hoşgörünün en belirgin örneği.
Sen karşındakini istemeyerek yaptıysa affedersin!
Birçok kişi gibi senin de zayıf anların olabilir, değil mi? Bazen, bir başkasının kalbini kırmak asla niyetimiz olmaz. Ancak, yanlış bir sözcük, yanlış bir zamanlama ve işte karşımızdaki kişiye istemeden de olsa incitici bir durum yaratmış oluruz. Bu durumlar, genellikle kasıtlı olmayan ve kontrolümüz dışında gelişen durumlardır. Peki ya karşımızdaki kişi? Onun da hataları olabilir, değil mi? İşte burada senin affedici yönün devreye giriyor. Eğer karşındaki kişi bilinçli olarak sana zarar vermediyse, yani hatasının arkasında kötü bir niyet yoksa, senin affetmeye daha yatkın olduğunu biliyoruz. Evet, belki bu herkesin benimseyebileceği bir durum olmayabilir. Ancak senin bu hassas ve anlayışlı yapın, seni sen yapan en önemli özelliklerinden biri. Sen, karşındaki kişinin hatalarını görmezden gelmeyi değil, onları anlamayı ve affetmeyi seçiyorsun. Bu da seni, çevrendeki birçok kişiden farklı kılıyor.
Sen karşındaki özür dilerse affedersin!
Özür, kırık bir kalbi onarmanın ilk adımı, bir yaranın iyileşme sürecinin başlangıcıdır. Bir kişi, içinden gelerek ve samimi bir şekilde sana doğru yürüyor ve kalbinin en derinlerinden gelen bir 'özür dilerim' cümlesi dökülüyorsa, sen de kalbinin kapılarını ona tekrar aralama cesaretini bulabiliyorsun. Özür dileyen kişi, hatalarının farkına varan ve bu hatalarının sorumluluğunu üstlenen biridir. Bu da senin için son derece değerli ve kıymetlidir. Bu özür, yalnızca bir kelime olmanın ötesinde, bir düşünce ve hissiyatın ifadesidir. Bu özür, senin için bir umut ışığı, bir başlangıç noktasıdır.
Sen hiçbir koşulda affetmezsin!
Sınırların, kristal bir cam gibi berrak ve net. Pişmanlık, bazen bir yağmur damlası gibi düşer hayatına, ama senin için bu yeterli olmaz. Özürler, kimi zaman bir rüzgar esintisi gibi hafifler, ama senin kalbinin kapılarını açmak için bu esinti yetersiz kalır. Çünkü senin için affetmek, sadece bir kelime değil, bir eylem. Affetmek demek, kalbinin yine güvene bilmek demek; yine sevebilmek, yine açılabilmek demek. Ancak bazı yaralar vardır ki, derin izler bırakır. Bu izler, zamanla kabuk bağlar ama altında yatan acıyı asla unutmaz. Bu yaralar, kalbinin en derin köşelerinde saklıdır ve her hatırladığında yeniden kanar. Bu yüzden affetmek, senin için bir seçim değil, bir zorunluluk. Çünkü affetmek demek, yaraların kabuk bağlaması, acının hafiflemesi demek. Ancak bazen, bazı yaralar vardır ki, ne kadar affetsen de iz bırakır. Bu izler, kalbinin bir parçası olur ve seni sen yapar. Ve belki de en önemlisi, bu izler seni daha güçlü kılar.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın