Neşet Ertaş'ın Leyla'sına Yazdığı "Yazımı Kışa Çevirdin" Türküsünün Gözyaşı ve Sevdayla Örülü Hikayesi
Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş’ın unutulmaz eserlerinden 'Yazımı Kışa Çevirdin' yalnızca bir türkü değil, ardında gerçek bir aşk hikayesi taşıyor. Birçoğumuzun dinleyip hüzünlendiği bu türkünün ilham kaynağı, Ertaş’ın hayatındaki en büyük sevdası Leyla’ydı. Ankara’daki bir gazinoda başlayan ve yıllara meydan okuyan bu aşk, baba Muharrem Ertaş’ın tüm karşı çıkışlarına rağmen sürmüş, hatta türkülerle atışmaya dönüşmüştü.
Gelin 'Yazımı Kışa Çevirdin' türküsünün ardındaki gerçek hikayeye birlikte bakalım.
Türk halk müziğinin en büyük ustalarından Neşet Ertaş, her türküsünde kendi hayatından bir iz bırakmış bir ozandı.

Ankara’da genç bir delikanlıyken gazinolarda saz çalan Ertaş, bir gün sahnede şarkı söyleyen bir kadını gördü. O an zaman durmuş, gönlüne bir ateş düşmüştü. Kadının adı Leyla’ydı. Neşet için bu karşılaşma, Mecnun’un Leyla’sına kavuşması gibiydi.
Günler geçtikçe bu büyük aşk büyüdü.

Neşet ile Leyla birbirlerine iyice sevdalandılar. Fakat bu aşkın önünde büyük bir engel vardı: Neşet’in babası, ünlü bozlak ustası Muharrem Ertaş.
Muharrem Ertaş, oğlunun gazinoda şarkı söyleyen bir kadınla evlenmesini asla kabul etmiyordu.

Ona göre, gazinoda çalışan kadından gelin olmazdı. Hatta bu itirazını türküyle dile getirdi:
“Aslı bozuk alma dedim evladım…”
Bu sözlerle Leyla’yı hedef alıyor, oğlunu uyarıyordu.

“Çıkmış konsere takmış pozunu, bize zül'dür evladım” diyerek oğlunun sevdasından vazgeçmesini istiyordu. Ama aşk kolay kolay dinmezdi. Neşet Ertaş, babasının bu veryansını da sazıyla yanıtladı. Kendi türküsünde şöyle diyordu:
“Her hata suç bende, Leyla’dan değil…
Aslı bozuk deme gel şu insana…”
Genç aşık, babasının sözlerine rağmen kalbinin sesini dinledi. Seçimini yaptı: Aşkını.

Neşet Ertaş, babasının tüm itirazlarına rağmen Leyla ile evlendi. Bu evlilikten üç çocukları oldu. Tam 10 yıl boyunca yuvalarını sürdürdüler. Ancak yolları sonunda ayrıldı. Boşansalar da aşkları hiç bitmedi. Hatta bu aşklarını, türküler aracılığıyla ölümsüzleştirdiler.
Neşet Ertaş ile Leyla’sının ayrılıktan sonraki ilişkisi bile türküler üzerinden sürdü.

Ertaş, sitem dolu dizeler söyledi:
“Niye çattın kaşlarını, bilmiyom yar suçlarımı,
Ben ölürsem saçlarını yolma gayrı…”
Leyla ise kendi yanıtını verdi:
“Çatmadım ki kaşlarımı, biliyorsun ki suçlarını,
Sen ölmeden saçlarımı yolam gayrı yolam gayrı…”
Neşet Ertaş devam etti, aşkının derinliğini bir kez daha dillendirdi:

“Ben yandım aşkın narına, meyletmem dünyam malına,
Ölürsem de mezarıma gelme gayrı gelme…”
Leyla da karşılığında aynı samimiyetle söyledi:
“Asıl beni yaktı narın, kim sever ki dünya malın,
Ölürsen bulam mezarın, gelem yarim gelem yarim…”
Ve işte bu inişli çıkışlı, gözyaşı ve sevdayla örülü aşk hikayesi, “Yazımı Kışa Çevirdin” türküsüne ilham oldu.

Neşet, ayrılığın ve kırgınlığın acısını sazıyla dile getirirken aslında Leyla’sına olan derin sevdasını da satır aralarında yaşattı.
Yıllar geçti, Neşet Ertaş bu dünyadan göçtü.

Ama vasiyeti çok anlamlıydı: Babası Muharrem Ertaş’ın mezarının ayak ucuna defnedilmek… Ve öyle de oldu.
Cenazesinde dualar edilirken başucunda bir kişi daha vardı: Hayatının en büyük aşkı Leyla.

Kısacası “Yazımı Kışa Çevirdin” türküsü bu ölümsüzlüğün, Neşet Ertaş ile Leyla’nın yarım kalmış ama ebedileşmiş sevdasının en naif kanıtı olarak kaldı.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın