Dünyamızın Yaklaşık %70'ini Kaplayan Okyanus Sularını Tatlı Su Haline Getiremez miyiz?
Dünya'nın büyük bölümü suyla kaplı ama içebileceğimiz su neredeyse yok denecek kadar az. Okyanuslara bakıp “Bu kadar su varken neden susuzluk çekiyoruz?” diye düşünmek kaçınılmaz. Özellikle iklim krizinin derinleştiği, kuraklıkların arttığı bu dönemde, deniz suyunu içme suyuna çevirme fikri kulağa mantıklı geliyor.
Peki bu neden hala yaygın bir çözüm değil? Okyanus suyunu tatlı suya çevirmek teknik olarak mümkün ama ekonomik, çevresel ve enerji açısından oldukça maliyetli bir işlem. Şimdi gelin, bu sürecin neden hala sınırlı kaldığını birlikte inceleyelim.
Okyanus sularını içilebilir hale getirmek mümkün mü?
“Desalinasyon” adı verilen işlem sayesinde tuzlu deniz suyu tatlı içme suyuna dönüştürülebiliyor. Bu işlem iki ana yöntemle yapılıyor: Distilasyon (ısıl yöntemle buharlaştırma) ve ters ozmoz (basınçla suyu tuzdan ayırma). Ters ozmoz, günümüzde en yaygın kullanılan ve enerji açısından daha verimli yöntem olarak öne çıkıyor.
Hatta 2020 itibarıyla dünyada 17 binin üzerinde tesis, 300 milyondan fazla insana içme suyu sağlıyor. Ancak bu yöntemlerin çalışması için ciddi enerji gerekiyor ve kurulum maliyetleri oldukça yüksek. Kısacası teknoloji var ama yaygınlaştırmak için maliyet, altyapı ve enerji sorunları hala büyük bir engel.
Neden hala herkes bu sistemi kullanamıyor?
Desalinasyon işlemi özellikle Suudi Arabistan, İsrail ve BAE gibi su kaynakları sınırlı ülkelerde zorunluluktan dolayı yaygın. Ancak dünyanın geneline baktığımızda hala lüks sayılıyor. Öncelikle bu yöntemin çok pahalı olduğunun altını çizmek gerek. Enerji tüketimi yüksek ve çevresel etkileri de az değil. Bir metreküp içme suyu elde etmek için ortalama 4 kWh enerji harcanıyor. Bu enerji genellikle fosil yakıtlardan sağlandığı için karbon ayak izi de cabası.
Ayrıca işlem sonunda ortaya çıkan atık su yani “brine”, yoğun tuz içerdiği için doğrudan denize bırakıldığında deniz ekosistemine zarar verebiliyor. İspanya gibi bazı ülkelerde kurulan desalinasyon tesisleri, suyun fiyatı çok yüksek olduğu için kullanılmadan kapatıldı.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının entegre edilmesi, desalinasyonu daha sürdürülebilir hale getirebilir.
Örneğin, Suudi Arabistan ve Kaliforniya’da bazı tesisler artık güneş enerjisiyle çalışıyor. Avrupa’da yürütülen bazı projelerde ise bakterilerden faydalanarak tuzun daha az enerjiyle ayrıştırılması sağlanıyor.
Üstelik atık suda bulunan kalsiyum ve magnezyum gibi minerallerin geri kazanımıyla bu süreci ekonomik olarak daha verimli hale getirme çalışmaları da devam ediyor.
Okyanus suyu çözüm mü yoksa son çare mi?
Uzmanlara göre desalinasyon, temiz su krizine karşı kalıcı bir çözüm değil; daha çok acil durum seçeneği çünkü yüksek maliyetli, çevresel riski büyük ve teknik altyapı isteyen bir sistem. Bu nedenle su tasarrufu, atık suyun geri kazanımı, yağmur suyu toplama gibi alternatif yöntemler hala ilk tercih olarak öne çıkıyor.
Yine de iklim değişikliği ve kuraklık daha da arttıkça bazı bölgeler için bu teknoloji, zorunluluğa dönüşebilir. Ancak teknolojinin gerçekten sürdürülebilir bir çözüme dönüşmesi için enerji maliyetinin düşürülmesi ve çevreye zarar vermeyen yeni sistemlerin geliştirilmesi şart.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Test
Gündem
Magazin
Video
İlginizi çekebilir:
Rastgele Değil! Telefon Şehir Kodları Aslında Neye Göre Belirleniyor?
Takıntıları Var: Asyalı Erkekler Neden Genelde Sakalsızdır?
Otel Odalarında Neden Pencereleri Açamayız?
Yorum Yazın
en korktuğum şeylerden biri belki. bilinçlenmedikten sonra okyanusları da kuruturuz biz.
aynen bir okyanuz kalmıştı el atmadığınız.
"Akıllı Sıralama" filtresinde tüm yorumlara ulaşamıyor olabilirsiniz.
Rahatsız edici veya saldırgan yorumlar, "Tarihe Göre" filtresi altında yer almaktadır.