onedio
article/comments
article/share
Haberler
Oyunun Üçüncü Seçeneği Sensin!

etiket Oyunun Üçüncü Seçeneği Sensin!

O kadar saçma geliyor ki, savaşlar, tehditler, yangınlar,ölümler,politik kaos, ekonomi ve diğer tüm varoluşumuzu tehdit eden unsurlar içinde “şimdi derin bir nefes alıyoruz” demek. 

Ama öyle diyeceğim; “şimdi derin bir nefes alıyoruz”

Çünkü her şeyin sebebi, o derin nefesi dünya birbirine girmeden önce almamış olmak. Bu aydınlanma çabalarını, karanlığa gömülmeden önce göstermemiş olmak. Bilinçsel olarak, ağustos böceği gibiyiz bir manada, karınca kavuğunda fırtınanın geçmesini saklanmadan beklerken, kendi zihnine, bilincine ruhuna yatırım yapmayanlar olarak çaresizlik ve sıkışmışlık balonu içinde, her an tetikte bekliyoruz. Şimdi ne olacak?

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Şimdi; o geç kaldığımız derin nefesi alıp aslında görünmeyen ama her an yaşadığımız hayatı izleyeceğiz.

Şimdi; o geç kaldığımız derin nefesi alıp aslında görünmeyen ama her an yaşadığımız hayatı izleyeceğiz.

Görünenin ardını görmek için “tetikte bekleme enerjimizi” kullanacağız. 

Görünen, bize sunulan, bize dikte edilen her ne varsa bu manipülasyon dünyasında gizli bir amaca hizmet ediyor. Oyunu yönetenler ve oyunda sürüklenenler için yaşam tamamen farklı akıyor. Peki ya bizler, gözlerimizin gördüğü ama aklımızın almadığı, tarafların iki uçta seyrettiği ve tarafsızlığa yer bırakmayan bu dünya düzeni içinde neyi seçeceğiz?

Taraflardan güçlü olanı mı?

Taraflardan mağdur olanı mı?

Üçüncü bir seçeneğin olmadığı inancından sıyrılıp, üçüncü seçeneği yaratmayı mı?

Kafamızın içinde dönen, doğru olduğuna inandığımız, hatta bu yüzden hiç sorgulamadığımız doğruların, bakış açılarının bize ait olmadığı gerçeğine, bunların süregelen bir manipülasyonun ürünleri olduğu gerçeğine uyanmamız, üçüncü seçeneği yaratma kapılarımızı açıyor. 

Oyun ne kadar büyük ve kapsamlı olursa olsun, her varlık kendi oyununun içinde, bir seviyeden diğerine geçiş yapmakta. Kendi küçük oyunun içinde açtığı kapı, büyük oyunun bir vadede senaryosunu değiştirme gücüne sahip. Ancak bu bilgi, kişisel gelişim kitaplarının romantik bir sözü gibi eriyip gidiyor gerçekler dünyasında. 

O kadar kuvvetli ki güçsüz olduğumuza dair inancımız, inancı inşa edenler gelip söyleseler gerçeği yine de yıkılmaz zihinlerimizden ilmek ilmek işlenmiş putlarımız. 

Aynen papanın cehennem yok açıklamasının bir şehir efsanesi olarak kabul edilip zihin mazgallarından usulca akıp  hiçliğe karışması gibi. 

Öğrendiklerimize daha önemlisi biat ettiklerimize olan sonsuz sadakatimiz ve sorgulamaya olan reddimiz bizi şu an yaşadığımız küçücük zihin hücrelerinin içine tıkıyor. 

Kısa alanda sonsuz voltalar atarak gittikçe sıkışan, sıkıcılaşan bir hayat döngüsünü “yaşam” sanıyoruz, buna inanıyoruz..

Sorgulamak, soru sormak, bildiklerimizden şüphe etmek, kullandığımız sözcüklerin anlamlarını öğrenmek ve her şeyden, herkesten önce kendimize bakmayı düstur edinmeliyiz.

Sorgulamak, soru sormak, bildiklerimizden şüphe etmek, kullandığımız sözcüklerin anlamlarını öğrenmek ve her şeyden, herkesten önce kendimize bakmayı düstur edinmeliyiz.

Çünkü bir çıkış varsa bu çıkışı bulacak olan, kapıyı yaratacak olan bizleriz. Ve bu kapının anahtarı dışarıda değil, bize yüklenmiş olan yaşam tohumunun içinde deşifre edilmeyi bekliyor. 

Kendi davranışlarımızın, haklı yada haksız inançlarımızın sonuçlarını dış dünyada izleyebilir, yarattığımız esere cesaret ile bakabiliriz. Kendi inancımızdan sebep yaptığımız bir şeyin, bir başkasının (her varlığın) yaşamını nasıl etkilediğini izleyebiliriz. Bu izlencenin sonucunda inancımızın zarar mı, fayda mı olduğuna karar veririz. 

Sonuçlarını bilmeden, düşünmeden, izlemeden yapılan her hareket, edilen her söz bir diğerinin sınırlarını tehdit edebilir. 

Sorumluluk almak, faturalarını ödeyebilmekten öte varoluşunu destekleyen habitatını tanımak ve birlikte hareket edebilme becerisi göstermekle ilgilidir. Tekil sorumluluklar günün sonunda kendini bencilliğe, kibire bırakabilir. Ki tarih bize bunu defalarca ispat etmiştir. 

Şimdi derin bir nefes alalım ve dönüp gözlerimizin içine bakalım. Her şeyden sorumlu olmasına rağmen bunun farkında olmayan parçamıza, orada cahil, belki çocuk kalmış halimize…

Konuşacaksak, o göz göze gelişten sonra açalım ağzımızı. Ettiğimiz laf, nerelere dokunuyor izleyelim. 

Hep birlikte büyüyüp, başkalarından bağımsız olarak kendi yükümüzü taşımayı öğrendiğimizde, sorumluluk dediğimiz şeyin adı ‘paylaşım ve kutlama’ olur.

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam