Parayla Saadet Olur mu? Tüketim ve Mutluluk Araştırmalarına Bakış
Gelirin mutluluk üzerindeki etkisine dair hatırı sayılır miktarda araştırma bulunmasına karşın, harcamaların kişisel mutluluk üzerindeki etkilerini inceleyen bilimsel araştırma sayısı daha azdır. Bu araştırmaların tamamını inceleyen güncel bir çalışmanın sonuçlarını aktarmak istiyorum bu yazıda. Öte yandan, üzerinde kişisel fikirlerimizi rahatlıkla ifade edebileceğimiz fakat bilimin üzerinde henüz uzlaşamadığı bir konuyu da tartışacağız. Parayla ve tüketimle saadet olur mu? sorusuna cevap arayan farklı bilimsel bakış açıları var. Örneğin; ekonomi, psikoloji ve yaşam memnuniyeti ilişkilerini araştıran eleştirel çalışmalar, materyalizm ile yaşam memnuniyeti arasında negatif ilişkiye işaret eder. Buna karşılık, makroekonomik bakış açısı, maddi tüketim ile genel ekonomik büyüme arasında pozitif bir ilişki olduğunu ima eder. Yani objektif olarak, materyalizm hem iyi hem de kötü olabilir. Materyalizm 'kötü' olarak yorumlanabilir çünkü bazıları için yaşamdan memnuniyetsizliğe yol açabilir. Materyalizm 'iyi' olarak görülebilir çünkü bazı insanları ekonomik olarak motive edebilir, bu da sadece yaşam doyumuna değil, olumlu bir toplumsal sonuç olarak görülen ekonomik büyümeye de katkıda bulunabilir.* Tüketim toplumu kavramını eleştirel olarak ele alan ekoller, materyalizmin kişileri ve toplumu çürümeye ittiğini öne sürer. İçimizde kişisel olarak bu görüşü savunanların çoğunlukta olduğunu düşünüyorum. Ancak kişiler üzerinde yürütülen bilimsel çalışmaların** sonuçları bir hayli ilgi çekici görünüyor.
Mutluluğun Peşinde

Mutluluk arayışının kavramsallaşması modern toplumun özelliğidir ve peşinden gidilen daimi bir arayıştır. Çoğu insan mutlu olmak ister ve daha tatmin edici bir hayata ulaşmak için fırsatlar arar. Mutluluğun, üzerinde önemli ölçüde kontrol sahibi olabileceğimiz bir şey olduğunun artık daha fazla farkındayız. Büyük oranda yaptığımız seçimlerle ve beklentilerimizle ilişkili olduğunu biliyoruz. Bu nedenle, seçimlerimizin mutluluğumuzu nasıl etkileyeceği konusunda bilgi sahibi olmaya yönelik toplumda artan bir talep söz konusudur. Bilim dünyası bu durumu, 'bilinçli mutluluk arayışı' şeklinde tanımlıyor.
Modern toplumların sakinleri olarak yaşamımızın büyük bölümünü temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için gerekenden çok daha fazla miktarda varlık kazanma ve biriktirme çabasıyla geçiriyoruz. Dolayısıyla, bu parayı nasıl harcayacağımız ve hangi harcama modelinin bizlere en fazla mutluluğu getireceği sorusuyla karşı karşıyayız.
Kahneman’a göre, tüketiciler ne istediklerini bilseler bile, mutlulukları üzerindeki etkilerini yanlış tahmin edebilirler, çünkü beklenen fayda her zaman deneyimlenen fayda ile örtüşmez.
Mutluluk zaman zaman başka tanımlarla da ifade edilir. İyi oluş, algılanan yaşam kalitesi ve yaşam memnuniyeti gibi ifadeler esasen farklı anlamlara sahiptir. Bu karmaşadan dolayı da mutluluğu tam olarak tanımlayacak bir netliğe bilim dünyasında ulaşılamamıştır.
“Mutluluk” kelimesini, evlilik ya da iş gibi hayatın belirli yönlerine yönelik memnuniyeti tanımlamak için kullanmıyoruz. “Mutluluk”, bireyin geçmiş, şimdi ve gelecekteki deneyimlerini kapsayan, hayatın bütünüyle ilgili memnuniyetini ifade eder.
Tüketim ve Mutluluk Üzerine Bilimsel Sorular ve Cevapları

Mutluluk için ne kadar harcama yapmak idealdir?
Hangi tür tüketim bireyin mutluluğuna en çok katkıda bulunur, hangileri en az katkı sağlar?
Tüketim ile mutluluk arasındaki ilişki kişilere, zamana ve yerlere göre farklılık gösterir mi?
Eğer öyleyse, kimlere hangi tüketim kalıpları en fazla mutluluğu sağlar?
Tutumlu insanlar çok harcayanlardan daha mı mutludur? Daha fazla harcayanlar daha mutlu mudur? Tüketim yapma ile mutluluk arasındaki ilişkiyi değerlendiren çalışmalar, daha fazla tüketimin daha fazla mutlulukla ilişkili olduğunu göstermiştir. Tüketimini azaltanlar arasında daha yüksek mutluluk düzeyleri tespit edilmemiştir.
Başkalarına harcama yapmak daha fazla mutluluk getirir mi? Başkalarına yapılan harcamaların da, kişisel harcamalardan daha fazla mutluluk getirebileceğine dair araştırma sonuçları mevcuttur.
Hangi tür tüketim daha fazla mutluluk getirir? Kişinin yaşamındaki toplam harcamaları genel anlamda 'zorunlu ihtiyaçlar' ve 'deneyim temelli harcamalar' şeklinde ikiye ayırmak mümkündür. Bu ayrım net olmasa da (örneğin, 'yiyecek' harcamaları hem ihtiyaç hem de lüks deneyim olabilir), deneyim temelli harcamaların mutlulukla daha tutarlı şekilde ilişkili olduğu görülmüştür.
Zorunlu harcamalar içerisinde “giyim” kategorisini ele alan araştırmalar, yüksek gelir grubunda giyime yapılan harcamaları daha fazla mutlulukla ilişkilendirmiştir. İlginç şekilde, erkeklerde daha fazla giyim harcaması daha fazla mutlulukla; kadınlarda ise erkeklere göre daha az mutlulukla ilişkilendirilmiştir. Bu fark, kendini mutsuz olarak tanımlayan kadınların güzel kıyafetlere yatırım yapma eğiliminden kaynaklanıyor olabilir diye not düşebiliriz.
Zorunlu harcamalar içerisinde “dayanıklı tüketim malları” kategorisini inceleyen araştırmalara göre, bu ürünlere daha fazla harcama yapanlar, tek kullanımlık ürünlere harcama yapanlara kıyasla daha mutlu olma eğilimindedir. Bu bulgu farklı ülkelerde de tutarlı görünmektedir.
Eğitim değişkeni incelendiğinde, eğitime yapılan harcamalardaki artışın, mutluluğu pozitif yönde artırdığı ortaya konulmuştur.
Gıda harcamalarıyla mutluluk arasında küçük ama pozitif bir ilişki bulunmuştur. Az ve orta gelişmiş ülkelerde ekonomik gerileme nedeniyle yiyecek harcamalarının azalması, mutluluğu düşürmektedir.
Daha fazla sağlık harcaması, daha az mutlulukla ilişkili bulunmuştur. Kötü sağlık hali hem mutsuzluk hem de daha fazla sağlık harcaması anlamına gelebilir. Sağlık puanı iyi olsa dahi bu negatif ilişki devam etmektedir.
İletişime çok para harcayanların daha az mutlu olduğu bulunmuştur. Ancak bu, nedensel bir ilişki anlamına gelmeyebilir. Belki de daha yalnız ve mutsuz kişiler iletişime daha fazla para harcıyordur!
Deneyim temelli harcamalar açısından konuya bakıldığında, örneğin sanat eseri satın alanların, en az bir mutluluk göstergesinde daha yüksek mutluluğa sahip olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu bulgu gelir düzeyinin etkisini yansıtıyor olabilir.
Boş zaman etkinlikleri (örneğin tatile gitmek, dışarıda yemek yemek) için yapılan harcamalar mutlulukla pozitif ilişkilidir. Tüm gelir gruplarında benzer sonuçlar gözlenmiştir.
Gelir azalması nedeniyle alkol harcamalarının kısılması, gelişmiş ülkelerde daha düşük mutlulukla ilişkilidir. Bu veri, ölçülü alkol tüketiminin mutluluğa katkı sağladığını da gösterebilir.
Ev Sahipliği ve mutluluk ilişkisini araştıran çok sayıda çalışma vardır. Ev almak, birçok insan için en büyük tüketim kararıdır. Ev sahiplerinin daha mutlu olma eğiliminde oldukları görülmektedir. Bu veri, ev sahipliğinin mutluluğa katkı sunduğunu veya mutlu insanların ev satın almaya daha yatkın olduğunu da gösterebilir. Kısmi sahiplik (ortak mülkiyet, kira karşılıksız kullanım vb.) mutlulukla pozitif ilişkili bulunmuştur. Farklı gruplar üzerinde ve hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde yapılan çalışmalarda da ev sahipliği mutlulukla pozitif ilişkilidir. Gençlerde ve öğrencilerde ebeveynlerin ev sahipliği daha fazla mutlulukla ilişki göstermektedir.
Ev sahipliğinden sonra en önemli tüketim kararı araba almaktır. Araba sahipleri daha mutludur. Bu bulgunun nedensel olup olmadığını anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da, daha fazla arabanın, daha fazla mutluluk anlamına geldiği görülmektedir. Peki ucuz arabayla da mutlu olunur mu? Pahalı arabaların mutluluğa daha çok katkı sunduğu görülse de katılımcıların gelir kontrolü yapıldığında yüksek düzeyde mutluluk ifadelerinin ucuz arabaya sahip olanlarda görüldüğü anlaşılmıştır.
Sonuç olarak…

Tüketim mutlulukla ilişkilidir, en azından bazı tür tüketimler mutluluğu artırır.
Tüketim karşıtı eleştirel çalışmaların iddialarının aksine, tüketimin mutluluğu azalttığına dair fazla kanıt bulunmuyor.
Bu derleme, tüketim ile mutluluk arasındaki ilişkinin ne olduğunu ortaya koymaya odaklanmıştır, yani tüketicilerin bilinçli kararlar alabilmesi için gerekli bilgiyi sunar. Ancak bu bilgilerin daha ikna edici olması için, neden bazı tüketim türlerinin mutluluğu artırdığı veya azalttığının da anlaşılması gerekir. Bu etkiler; ürüne, kişiye ve duruma göre farklılık gösterebilir ve ihtiyaçların karşılanması, sosyal karşılaştırma veya özdeşleşme gibi farklı psikolojik süreçleri içerebilir. Bu nedenle, belirli ürünler ve belirli tüketiciler üzerine odaklanan daha fazla spesifik araştırmaya ihtiyaç vardır.
Çeşitli görüşlere göre, ana akım ekonomistlerin bir bölümü, hala tüketimi mutluluğun doğrudan eşdeğeri ve tüketici memnuniyetinin bir türü olarak görmektedir. Bu ekonomistlerin, beklenen fayda ile yaşanan fayda arasındaki farkı göz ardı ettikleri ve ihtiyaçlar ile arzular arasındaki ayrımı dikkate almadıkları iddia edilir. “Mutluluk, arzuların değil, çoğunlukla temel ihtiyaçların karşılanmasına dayanır” diyen görüşler de bulunmaktadır.
Kafaları karıştıran bir diğer konu ise, ticari çıkarlardır. Üreticilerin önceliği ürünlerini satmaktır. Tüketicilerin neyin kendilerini mutlu edeceğini düşündüğünü anlamak için pazarlama araştırmalarına büyük yatırımlar yapılır. Reklamlar aracılığıyla bu beklentiler şekillendirilir ve ürünlerle ilişkilendirilir. Ancak, bu ürünlerin gerçekten mutluluk getirip getirmediği üreticilerin önceliği değildir.
Büyük tüketim kararlarının uzun vadeli mutluluk üzerindeki etkilerine dair güvenilir bilgi eksikliğinin bulunması, bu tür etkiler üzerinden rekabetin oluşmamasına neden olur. Sonuç olarak da mutluluğa yönelik ürün geliştirme çabası görülmez.
Kamu kurumları ve tüketici birlikleri gibi örgütlerin teşvikiyle daha fazla araştırmanın yapılması, hangi tür tüketimlerin mutluluğa katkı sunduğunu topluma açıklayarak farkındalık kazandırabilir.
Yararlanılan Kaynaklar
* Joseph Sirgy, M., Gurel-Atay, E., Webb, D. et al. Is Materialism All That Bad? Effects on Satisfaction with Material Life, Life Satisfaction, and Economic Motivation. Soc Indic Res 110, 349–366 (2013). https://doi.org/10.1007/s11205-011-9934-2
**Veenhoven, R., Chiperi, F., Kang, X., & Burger, M. (2021). Happiness and consumption: A research synthesis using an online finding archive. Sage Open, 11(1), doi: 2158244020986239.
Not: Bu yazıda yararlanılan kaynaktaki veriler derlenerek aktarılmıştır. İçerikte başka kaynaklardan yapılan alıntılara ilişkin detaylı bilgiler için adı geçen çalışmalar incelenebilir.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!