onedio
article/comments
article/share
Haberler
Politize Ola Ola Aşk Acısı Çekmeyi de Unuttuk

etiket Politize Ola Ola Aşk Acısı Çekmeyi de Unuttuk

Aşk, tüm ideolojilerden bağımsız bir insanlık hâlidir diye havalı bir giriş yapayım. 

Eskiden bir ayrılık yaşandığında battaniyeye sarılıp Sezen Aksu falan dinler, arkadaşımıza “bitti” deyip içimizi dökerdik. Duygularımız özeldi. Sessizce yaşanır, çikolata eşliğinde sarılırdık kendimize. Ne büyük lükslerimiz varmış! Ama şimdi? Aşkı bile ideolojik filtrelerden geçiriyoruz artık. Sanki kalbimizdeki boşluğu sadece politik duruşlarımız dolduracakmış gibi…

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Evet, aşk da ideolojik süzgeçten geçmek zorunda.

Evet, aşk da ideolojik süzgeçten geçmek zorunda.

Kalbinin attığı kişiyi değil, onun oy verdiği partiyi, beğendiği paylaşımları, takip ettiği haber sayfasını analiz ediyoruz. Çok da haksız değiliz tabii de aşk bile timeline’da sorguya çekiliyor artık. Tam bir story attın, üzgünsün, kalbin kırık. Altında şu yorumlar geliyor:

“Ülke bu haldeyken sen hâlâ aşk acısı mı çekiyorsun?”

“Siz ayrıcalıklı çevrenizle duygularınızı yaşayabiliyorsunuz.”

Ya kalbim kırılmış, sevgilimden ayrılmışım ben sadece ağlamak istiyorum? Bu kadar politik anlam yüklemeye gerek var mıydı?  Tabii siz, toplum tarafından size emanet edilen vatandaşlara her bakımdan yetersiz gördüğünüz iktidarın yasaları kafasına göre uygulamasına şiddetle karşısınız ama birini sevmeye, sevilmeye, aşka layık bulmanıza gelince kalbimizi bile ancak siz onay verirseniz kullanabiliyoruz artık. Oysa aynı şeylere karşıydık daha geçen gün? Baskıya, zulmetmeye, zorbalığa…

Üzgünsen “Demek ki hayatında başka derdin yok.” Âşık olduysan: “Demek ki ülkenin gerçeklerinden kopuksun.” Hayır kardeşim, bunca politik gerçek ve kaos içinde kendi duygularımı da arada yaşamaya çalışıyorum izin verirsen. Aşk gelir, siyaset tanımaz. Acı gelir, parti sormaz. Oldu olacak kalbimize de kayyum atayın bitsin bu çokseslilik. 

İlişkinin içinde bile politika var.

Adam seni ghostladıysa  'Bu zaten sistemin erkeklik krizi,' diyoruz.

Kadın seni beğenmediyse 'Modern feminizm yüzünden sevgi kalmadı,' diye rol kesiyoruz.

Belki de sadece iki insan anlaşamamıştır? Belki kalp, politika değil de kişisel tercihler yüzünden kırılır?

Ama hayır. Şu anda birini seviyorsan, açıklaman lazım toplum önünde. Çünkü artık sadece hissetmek yetmiyor, aşkın bile meşruiyetini tartışıyoruz. “Senin gibi biri onun gibi birini nasıl sevebilir?” Aşkın sınıfsal, kültürel, ekonomik ve ideolojik tabakaları olduğunu yeni fark ettik sanki. Sanki kalp bir organ değil de anayasa maddesiymiş gibi.

Hayır, politik bilinç kötü değil. Olmalı. Olmak zorunda. Ama aşk yaşarken de birilerinin “gündeme saygı” parantezi açmasına gerek var mı gerçekten? Üstelik aynı gündemi hepimiz farklı pencerelerden izliyoruz. Sanki birine sarılmak, başka birinin acısını unutturacakmış gibi davranıyoruz. Oysa sarılmak, tam da o acıyla baş etmek için bazen tek yol değil mi?

Sevgilimizi sevdiğimizi değil, “neden onu sevdiğini” anlatmak zorunda kalıyoruz.

Sevgilimizi sevdiğimizi değil, “neden onu sevdiğini” anlatmak zorunda kalıyoruz.

Oysa belki sadece birlikte susmak istiyoruz. Belki elini tuttuğumda geçen o titreme, bana biraz nefes oldu. Çektiğim acı bile bana hala bir kalbin olduğunu hatırlattı. Belki…

Bu kadar yüksek sesin arasında biriyle sessizce yakınlaşmak devrim gibi bir şey artık. Dünyanın gürültüsünden biraz olsun uzaklaşıp iki kalbin birbirine yönelmesini izlemek, neredeyse bir lüks. Ama biz dijital zorbalar, hâlâ soruyoruz: “Senin yaşadığın aşk, bu sistemde neye hizmet ediyor?”

Hiçbir şeye hizmet etmiyor.

Belki de tam bu yüzden çok değerli. Ülkem yüzünden yeterince acı çekerken bir de aşk acısı gelmiş bırakın da yaşayalım. Yangınlara, depremlere, tutsaklıklara, caniliklere ve adaletsizliğe dayanmaya çalışırken aşk da oluversin bir köşede. 

Çünkü biz artık sadece büyük acılara değil, küçük sevinçlere de hasretiz.

Bir mesaj bildirimine umut bağlayacak kadar kırgınız.

Birinin gözümüzün içine bakmasına bile büyük büyük anlamlar yükleyecek kadar açız samimiyete, sevilmeye.

Ve evet, ülkemin gündemiyle baş etmeye çalışırken bazen birine içimizi dökmek, sadece “Bensiz uyudu mu acaba?” diye düşünmek bile bir nevi hayatta kalma çabası.

Birinin omzunda unuttuğumuz kaygılar, bazen terapiden daha çok iyi geliyor.

Birlikte gülmek, gürültünün sesini biraz kısmaya benziyor.

Ama dışarısı çok sesli.

Ama dışarısı çok sesli.

Herkes çok biliyor. Ve birçoğumuz “sadece insanız” diyemiyor.

Ama biz şimdi diyelim! Sadece insanız. Seviyoruz. Üzülüyoruz.

Bazen de bu hayatın adaletsizliğine, yangınına, kaybına rağmen âşık oluyoruz.

İçimizde hâlâ biraz umut kalmış demek ki. Çünkü her şeye rağmen kalbimiz çalışıyor.

Korkulara, sansürlere, kayıplara, yaslara rağmen… Birini sevecek kadar cesaretimiz kalmışsa hâlâ iyiye dair bir ihtimalimiz var demektir. Ve o ihtimal, sabaha uyanmak için bir neden verir.

Bu yüzden bırakın…

Kalbimiz konuşsun bazen de

Sessizce. İçten. Gerçekten.

Ve tüm bu gürültüye rağmen hâlâ, inadına.

Bu satırları birilerine gönder. Çünkü belki o da senin gibi “Bu kadar karmaşanın arasında kalbime de yer var mı?” diye sormaya utanıyordur.

Bu yazıyı, gündemden aşkını yaşayamayan ve kalbini savunmak zorunda kalan arkadaşına gönder.

Instagram

X

LinkedIn

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
5
4
1
1
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam