Post-Gaslighting Toplum: Kolektif Anksiyete, Gerçeklik Krizi ve Yeni Direniş Dili
Gaslighting, bireysel ilişkilerde bir kişinin diğerini gerçeklik algısından şüpheye düşürmesi olarak bilinir. Ama bugün yaşadığımız şey, bireysel değil kolektif bir gaslighting. Siyasetçilerden medyaya, algoritmalardan gündelik dilimize kadar birçok alan, hepimizi “Acaba ben mi yanlış hatırlıyorum?” sorusuna sürüklüyor.
Kolektif Gaslighting’in Anatomisi ve Anksiyete

Psikoloji literatürü, gaslighting’i kişinin kendi hafızasına ve yargısına duyduğu güveni sistematik biçimde zedelemek olarak tanımlar (Abramson, 2014). Toplumsal ölçekte ise bu, sürekli değişen gündemler, çelişkili açıklamalar ve manipüle edilmiş görseller üzerinden işliyor. Dün yalan denilen bilgi, bugün “doğru” diye sunuluyor. Krizlerin sorumlusu “hiç yaşanmamış gibi” unutturuluyor. İnsanlar kendi hafızalarına güvenemedikleri için, otoriteye daha çok bağımlı hâle geliyor. Bu da bireysel travmadan öte, kolektif bir bellek travması yaratıyor.
Gaslighting’in sonucunda oluşan en belirgin duygu, anksiyete. “Gerçek”in kayganlaştığı bir toplumda, insanlar kendi gözlemlerine değil, dışarıdan gelen onaya yaslanmak zorunda kalıyor. Bu da sürekli teyakkuz hâline, yani toplumsal bir panik atağa dönüşüyor.
Günümüzde artan “komplo teorileri” de aslında bu güvensizlik ortamının yan ürünü. İnsanlar, bir sabit hakikat bulabilmek için her ipucuna sarılıyor.
Gerçeklik Krizi ve Belleğin Çöküşü

Post-gaslighting toplum, yalnızca anksiyeteyle değil, bir “gerçeklik kriziyle” de karşı karşıya. Hannah Arendt’in “hakikat ile politika” üzerine yazdıklarını hatırlatacak biçimde, artık bilgi değil, inandırıcılık öne çıkıyor. “Kimin sesi daha yüksekse hakikat de onun oluyor.”
Bu noktada bellek savaş alanına dönüyor. Arşivler, sosyal medya geçmişi, haber manşetleri, hepsi birer “gerçeklik çatışması”nın kanıtı ya da kurbanı hâline geliyor.
Yeni Direniş Dili
Peki çözüm? Gaslighting’e karşı direniş, aslında basit ama devrimsel bir pratikle başlıyor: şahitlik.
Unutmaya zorlanan olayları hatırlatmak.
Çarpıtılan gerçeklere yazıyla, görselle, sanatla karşılık vermek.
Kolektif hafızayı diri tutmak.
Yeni direniş dili, bağırmaktan çok kaydetmek üzerine kurulu. Günlükler, bağımsız arşivler, tanıklıklar… Hepsi, post-gaslighting toplumda hakikati korumanın en temel araçları.
Gaslighting’in bireysel ilişkilerden topluma yayılması, yalnızca psikolojik bir mesele değil, politik bir strateji. Bu stratejiyi aşmak için ihtiyaç duyduğumuz şey ise toplumsal bir farkındalık: Hafızamızı birlikte korumak. Çünkü hatırladıkça güçleniyoruz, unuttukça esir düşüyoruz.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!