Ruh Sağlığını Sosyal Medyada Ararken Kaybedenler
Sosyal medyanın sağlık bilgisi edinmek için kullanılması, tüm dünyada sorunlu bir konudur. Araştırmalar, bulaşıcı hastalıklar gibi sağlıkla ilişkili birçok konuda yanlış bilginin yaygınlığını ve zararlarını ortaya koymuştur. Ruh sağlığına ilişkin sosyal medyada yer alan yanlış bilgiler üzerine yürütülen araştırmalar ise daha sınırlıdır. Bu yazıda sosyal medyada ruh sağlığı konularında yaygın yanlış bilgiler üzerine yapılmış bilimsel çalışmaların söylediklerine kulak veriyoruz.
Öncelikle ‘yanlış bilgi’ ifadesini açalım. Yanlış bilgiyi, yanıltıcı içerik anlamında kullanıyoruz. Yanıltıcı bilgiler genellikle kasıtlı ve belirsizdir. Sosyal medyada yanıltıcı bilgi vermenin birçok farklı sebebi olabilir. Ticari kazanç elde etme, pazarlama, reklam amaçlı olabildiği gibi, tamamen kişisel farklı nedenlerle de hareket edilebilir. Bu anlamda yanlış ve yanıltıcı bilginin kapsamının geniş olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin, gerçek bir olay şeklinde aktarılan kişisel deneyimler de yanlış bilginin kapsamına giren içeriklerdir.
Bilimsel Çalışmalar Ne Diyor?

Sosyal medyada sağlık konularında tedavi tavsiyesi ararken yanlış bilgiyle karşılaşma olasılığı oldukça yüksektir. Bir çalışmada, depresyonla ilgili içerikler üreten popüler web sitelerinin genellikle destekleyici kanıt sağlamadan ve önemli bilgileri atlayarak bilimsel tedavi protokolleriyle çelişen tedavi önerilerinde bulunduğu tespit edilmiştir. Özellikle, sosyal medyada akranlar arası etkileşimlerde bu yanıltıcı tedavi önerileri sıklıkla görülmektedir.
Antidepresanlar hakkında paylaşılan instagram içeriklerinin analiz edildiği bir başka çalışmada, içeriklerin büyük bir kısmının antidepresanlar hakkında olumsuz görüşler ifade ettiği tespit edilmiştir. Bu içeriklerin bir kısmının hiçbir bilimsel dayanağa sahip olmaması endişe verici bulunmuştur.
Sosyal medya platformları içerisinde özellikle TikTok’ta yanıltıcı sağlık önerilerinin daha fazla ön plana çıktığı görülmektedir. TikTok platformunda zihinsel sağlık tavsiyeleri anlamına gelen #mentalhealthadvice ve #mentalhealthtips etiketli 500 TikTok videosunun ruh sağlığı uzmanları tarafından incelendiği bir araştırmada, videoların yaklaşık üçte birinin “bilimsel olarak doğru olmadığı” ve bir kısmının da “potansiyel olarak zararlı olduğu” bildirilmiştir. Zararlı içeriklerin bir kısmı kullanıcılara belirli ilaçları kullanmalarını tavsiye eden içeriklerdir. İçeriklerde en düşük bilimsel doğruluk oranının travma ilişkili bozukluklar hakkındaki videolarda olduğu tespit edilmiştir. Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB) hakkındaki videoların, en yüksek “potansiyel zararlı” içerik oranına sahip olduğu bildirilmiştir. TikTok'ta Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) hakkında tespit edilen bilgilerde, videoların beşte birinden fazlasının BDT’ye ilişkin olumsuz veya karışık tutumlar içerdiği bildirilmiştir.
100 adet popüler TikTok videosu üzerinde yürütülen bir çalışmada, videoların yarısından fazlasının çoğunlukla DEHB'in belirti ve semptomlarıyla ilgili 'bilimsel kanıtlardan yoksun bilgiler' içerdiği bulunmuştur. Bu videolar normal deneyimlerin patolojileştirilmesine veya diğer bozuklukların semptomlarının yanıltıcı şekilde DEHB'e atfedilmesine yol açabilmektedir.
Otizm etiketli 133 adet TikTok videosunun incelendiği bir başka çalışmada, videoların az bir kısmının 'doğru', yarıya yakının ise yanlış olduğu tespit edilmiştir. Geriye kalan videoların ise, doğrudan yanlış iddialarda bulunmaktan ziyade, yanıltıcı 'aşırı genellemeler' içerdiği bildirilmiştir. 'Otistik yetişkinler asla sosyalleşmek istemez' türünde ifadeler buna örnek olarak gösterilebilir.
TikTok’ta çeşitli topluluklar aracılığıyla da yanıltıcı veya zararlı bilgi yayılabilmektedir. Örneğin, anoreksiya hareketi olarak etkileşim yaratan topluluklar anoreksiyayı bir hastalık değil, bir yaşam tarzı şeklinde yansıtmaktadır.
Facebook ve Reddit'te obsesif-kompulsif bozukluklar için destek gruplarında bulunan kişiler, yanlış bilgiyle karşılaştıklarını ve bunları yorumlarken kafalarının karıştığını bildirmişlerdir. Bu çalışmada katılımcıların üçte birinden fazlası, online topluluklarda karşılaştıkları tedavi tavsiyelerinin hastalıklarını yönetme konusunda kararlarını etkilediğini ifade etmişlerdir. Katılımcıların yalnızca yarısı bu konuda bir profesyonele danıştığını bildirmiştir. Çalışmanın sonuçları, kişilerin sosyal medyada akranlar arası tavsiyelere güvenilir bir ruh sağlığı tavsiyesi olarak bakabildiğini göstermiştir.
Sosyal medyayı sık kullanan genç bireylerin, sık maruz kalma sebebiyle daha fazla yanlış bilgiyi tüketme ve paylaşma ihtimalleri bulunur. Tekrarlanan maruz kalma, yanlış bilgiye olan inancın temel itici gücüdür. Bu konuda yürütülmüş çalışmalar, yaş düştükçe yanlış bilgi karşısındaki direncin de düştüğünü, kadınların ve daha düşük eğitim düzeyi ile daha düşük gelire sahip bireylerin yanlış bilgilere daha açık olduğunu göstermiştir.
Ruh sağlığı sorunları yaşayan bireylerin, yanlış sağlık bilgilerine inanmaya meyilli olduklarına dair ortaya konulan veriler işin bir başka endişe verici boyutudur. Yanlış bilgiye maruz kalmak, ruh sağlığı eşitsizliklerini olumsuz yönde artırabilmektedir. Online dünyada sağlıkla ilgili yanlış bilgilere inanma düzeyi ile düşük sağlık okuryazarlığı ve sağlık sistemine güvensizlik arasında güçlü ilişkiler bulunmaktadır.
Nörogelişimsel ve travmayla ilişkili bozuklukları ele alan içerikler yüksek oranda yanlış bilgi taşımaktadır. Otizmle ilgili bazı TikTok içeriklerinin tıp uzmanlarına karşı güvensizliği teşvik ettiği bulunmuştur.
Sosyal Medyada Yanıltıcı Ruh Sağlığı Tavsiyeleri Nasıl Önlenebilir?

Sosyal medya ve sağlık içerikleri ilişkisinde gündeme getirilmesi ve iyileştirilmesi yönünde çaba gösterilmesi gereken önemli bir konu olumsuz etiketlemelerdir. Kişilere bilimsel kanıtlardan yoksun şekilde ‘akıl hastası’ gibi damgalamalar yapmak sosyal medyada gittikçe dozu artan bir alışkanlık haline gelmektedir. Tüm bu olumsuz sosyal medya içerikleri, kişileri ruh sağlığı konusunda yanlış ve yetersiz bilgilerle kendi kendilerine teşhis koymaya, bilimsel olarak kanıtlanmamış tedavilere ilgi göstermeye teşvik etmektedir. Bu durum, hasta doktor ilişkisini zorlayabilmekte, tedavi ilerlemesini bozabilmekte veya tedavi aramaktan vazgeçirebilmektedir. Gerekli tedaviye karşı çıkmak ve hastanın alternatiflere olan tercihini detaylı anlamak amacıyla yanlış bilgi içeriğinin nedenlerini ve nüanslarını anlamak hedefiyle çalışmalar yürütülmelidir.
Profesyonel sağlık hizmetlerine düşük düzeyde erişen gruplar tarafından yayılan yanlış veya yanıltıcı içeriklerin, sağlık hizmeti ortamlarında düşük kaliteli bakım veya kötü muamele deneyimlerini yaygınlaştırma ihtimali de bulunmaktadır. Bunun sonucunda ortaya çıkan bilimsel olmayan tedavi önerileri ve alternatif tedavi önerileri yanlış bilgilendirmeyi teşvik etmektedir. Farklı sosyoekonomik ve sosyokültürel özelliklere sahip gruplarda konunun derinlemesine araştırılması önem taşımaktadır.
Kişisel deneyimlerin sağlık bilgisi gibi aktarıldığı manipülatif içeriklerin sosyal medyada olabildiğince yanlışlanması bir nebze fayda sağlayabilmektedir.
Bilimsel çalışmaların konuyla ilgili daha fazla detaylı veri ortaya koyması, özellikle de sosyal medyada bu verilerin sesinin daha çok duyurulması önemlidir.
Sağlık alanında yanıltıcı bilgilerin yayılmasına neden olan faktörlerin net şekilde ortaya konulması, sorunun önlenmesine katkı sağlayacaktır. Örneğin, kar amacı güden kuruluşların içerikleri, sağlık sistemine güvensizlik ve sağlık okuryazarlığı başlı başına araştırılması gereken faktörlerdir.
Zihinsel sağlık konusundaki yanlış bilgilendirmeyi yönlendiren mekanizmaların diğer sağlık alanlarındaki mekanizmalardan farklı olabildiği göz önünde bulundurulmalıdır. Konuya özel detaylı daha fazla araştırma verileri izlenmelidir.
Sonuç olarak, ruh sağlığı konusunda yanlış bilgilerin yayılmasının altında yatan kökenleri ve mekanizmaları kapsamlı şekilde anlamak ve bu mekanizmalar konusunda bilinçlendirme çalışmaları yürütmek, sağlıklı bir toplum için kritik öneme sahiptir.
Yararlanılan Kaynak
* Starvaggi, I., Dierckman, C., & Lorenzo-Luaces, L. (2024). Mental health misinformation on social media: Review and future directions. Current Opinion in Psychology, 56, 101738.
Not: Bu yazıda yararlanılan kaynaktaki veriler derlenerek aktarılmıştır. İçerikte başka kaynaklardan yapılan alıntılara ilişkin detaylı bilgiler için adı geçen çalışma incelenebilir.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!