onedio
article/comments
article/share
Haberler
Selda Soku: Gündelik Yaşamın Poetik Yorumu

etiket Selda Soku: Gündelik Yaşamın Poetik Yorumu

Sanat, insanlığın varoluşundan bu yana ruhun en derin dehlizlerinden süzülüp gelen, zamanın ve mekânın ötesine uzanan bir yankıdır. Her fırça darbesi, her kilim ilmeği, her notanın tınlayışı, görünmeyenin ardındaki hakikati fısıldayan birer sırdır. Bu kadim ve esrarengiz yolculukta, Selda Soku adında bir sanatçı, tuvallerinde insan ruhunun karmaşık labirentlerini, toplumsal gözlemlerini ve varoluşsal çelişkilerini figürlerin diliyle dile getiriyor. Onun sanatı, masumiyetin çocuksu fısıltılarıyla yetişkin dünyasının keskin gerçeklerini aynı potada eritirken, renklerin gizemli dansıyla duygusal bir senfoniye dönüşüyor. Bu röportajda, Soku'nun sanatının katmanlarını aralayacak, renk paletindeki felsefeyi, kompozisyonlarındaki sessizliği ve yaratım sürecindeki içsel yolculuğunu keşfedeceğiz. Her bir eserinde yaşamın ta kendisini sorgulayan, düşündüren ve dönüştüren bir sanatçının dünyasına davetlisiniz.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

+Figüratif anlatım ve insan figürleri eserlerinizde öne çıkıyor. Bu figürler, insan ruhunun derinliklerini mi yoksa toplumsal gözlemleri mi yansıtmayı amaçlıyor? Ayrıca, çocuk figürlerinin masumiyeti ile yetişkin dünyası arasında nasıl bir tezat veya uyum kuruyorsunuz?

+Figüratif anlatım ve insan figürleri eserlerinizde öne çıkıyor. Bu figürler, insan ruhunun derinliklerini mi yoksa toplumsal gözlemleri mi yansıtmayı amaçlıyor? Ayrıca, çocuk figürlerinin masumiyeti ile yetişkin dünyası arasında nasıl bir tezat veya uyum kuruyorsunuz?

-Sanatımın yaratım sürecinde, “figürü” plastik olarak kullanırken, kendimi ve derdimi anlattığım en önemli unsur diyebilirim. İnsana ve yaşama dair gözlemleyen ve sorgulayan bir yapıya sahibim. İnsan, sosyal olarak bağ kurarken bir taraftan kendi dünyasının yalnızlığını yaşıyor. Buradaki karşıtlık beni “an” ve zaman kavramına götürüyor. Geçmiş ve geleceğin arasındaki bağları “an” da yaşıyoruz. Konumlandığımız dünya yüzeyinde karakterimizle, çevresel etkenlerle, duygularımızla, inançlarımızla bağları olan varlıklarız. Değişken duygu dünyasına sahip olan” insan” kavramı, benim resimlerimde tek bir odak çevresinde şekillenmiyor. Resimlerimde gündelik hayatın içinden, insana dair olan her şey, tema olarak sanatımda yer alabiliyor. Sonuç olarak benim imge dünyamla harmanlanarak ortaya çıkıyor. Yetişkinler kendi dünyalarında meşgulken, çevresinde masumiyeti ile her şeyden habersiz çocuklar, umudu yeşerten bir olgu gibi. Ne yaşanırsa yaşansın bir çocuğun dünyasının masumiyeti, öncelikle sevgiyi, tazeliği, umudu temsil ediyor. Resimlerimi oluştururken kullandığım çocuk figürler, bende iyileştirici bir etki yaratıyor.

+Renk paletinizdeki sıcak ve soğuk tonların uyumu dikkat çekiyor. Renkleri seçerken özel bir felsefeniz var mı? Hangi renklerin sizin için sembolik anlamları var ve izleyici üzerinde nasıl bir etki bırakmayı hedefliyorsunuz?

+Renk paletinizdeki sıcak ve soğuk tonların uyumu dikkat çekiyor. Renkleri seçerken özel bir felsefeniz var mı? Hangi renklerin sizin için sembolik anlamları var ve izleyici üzerinde nasıl bir etki bırakmayı hedefliyorsunuz?

-Renk, insanlar için sadece sanatta değil, birçok alanda kendini gösteren çok etkili bir unsur. Ben de herkes gibi renklerden çok etkileniyorum, resimlerimi oluştururken, renkler arasındaki uyumsuzluğun uyumunu yakalamayı seçiyorum. Ama her resim, kendi yaratım sürecinde kendi dinamikleri çerçevesinde ilerliyor. Resim yaparken, çalışmamın ruhuna uygun olduğu sürece   bütün renkleri severek kullanıyorum ama mavi ve sarı rengin farklı bir aurası olduğunu düşünüyorum. Mutlaka bir şekilde resimlerimde yer buluyorlar. Kahverenginin birçok tonunu dengeleyici ve dingin buluyorum, çokça kullandığımı söyleyebilirim

+Sanatınızdaki üslup ve tema bütünlüğü zaman içinde nasıl evrildi? Bu üslubu nasıl tanımlarsınız ve eserlerinizdeki duygusal geçişler (hüzün, melankoli, dinginlik) hayatın karmaşıklığını mı yansıtıyor?

+Sanatınızdaki üslup ve tema bütünlüğü zaman içinde nasıl evrildi? Bu üslubu nasıl tanımlarsınız ve eserlerinizdeki duygusal geçişler (hüzün, melankoli, dinginlik) hayatın karmaşıklığını mı yansıtıyor?

-2001 yılından beri resim öğretmeni olarak çalışıyorum. Üniversiteden sonra ara ara resim çalışmaları yapıyordum ve şu anda olduğu gibi figüratif çalışıyordum. Altı yıl öncesine kadar bu şekilde devam etti. Başlarda resimlerim tek figür odaklıydı eller ve ayaklar daha büyük kompozisyon tek bir figür etrafında dönüyordu. Zamanla figürlerim çoğaldı ve sosyal, toplumsal bir çerçeveden bakmaya, çalışmalarımda mekân olgusuna yer vermeye başladım. Kendi üslubum çerçevesinde denemeler yapmak, yeni ve farklı üretimler yapmak bana heyecan veriyor ve sanatımın evrilmesi adına gelişim sağlamama katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Çünkü bu hiç bitmeyecek bir yolculuk bana göre. Üslubuma gelecek olursak; Daha çok renkçi bir anlatımı barındıran figüratif, hikayeci, kurgusal ya da düşsel ve dışavurumcu bir yaklaşımla üretiyorum.

Kompozisyonlarınız, özellikle "Akordiyon'lu Kadınlar" ve "Cafe" gibi kalabalık sahnelerde, izleyicinin dikkatini nasıl yönlendiriyor? Figürler birbirleriyle etkileşimde mi yoksa iç dünyalarında mı kaybolmuş durumda?+

Kompozisyonlarınız, özellikle "Akordiyon'lu Kadınlar" ve "Cafe" gibi kalabalık sahnelerde, izleyicinin dikkatini nasıl yönlendiriyor? Figürler birbirleriyle etkileşimde mi yoksa iç dünyalarında mı kaybolmuş durumda?+

-Kompozisyonlarım genelde, rengin ve biçimin tamamlayıcılığı ile bütünlük kazanıyor. Canlı renkler sıcak bir atmosfer yaratıyor. Yaratım sürecimde ele aldığım konudan ziyade daha çok plastik değerler ön planda oluyor. Renklerin oluşturduğu tezatlık ya da uyum, ışık oyunları, deformasyonun hâkim olduğu karakteristik figürler, işlenen temayı arka planda bırakıyor diyebilirim.  “Akordiyon’lu Kadınlar” “Cafe” isimli eserlerim izleyiciyi, rengin, biçimin ve ışık oyunlarının kompozisyonla bütünleşmesine odaklıyor. İki çalışmada da insanların kendi dünyalarından bulduğu bir şeyler olduğunu, oradaki figürlerin aslında resme bakan kişiler olduğunu düşünüyorum.

+Yaratım süreciniz nasıl işliyor? Eskizlerle mi çalışıyorsunuz yoksa spontane mi ilerliyorsunuz? Eserin tamamlandığını nasıl anlıyorsunuz ve izleyici yorumları bu süreci nasıl etkiliyor?

+Yaratım süreciniz nasıl işliyor? Eskizlerle mi çalışıyorsunuz yoksa spontane mi ilerliyorsunuz? Eserin tamamlandığını nasıl anlıyorsunuz ve izleyici yorumları bu süreci nasıl etkiliyor?

-İmgesel çalıştığım için resimlerime başlamadan önce mutlaka eskiz yapıyorum. Eskizlerim eserlerimin altyapısını oluştururken, tuval yüzeyinde spontane gelişen oluşumlar, süreci şekillendiriyor. Bir resimde önemli olan neyi yapacağından ziyade ne yapmayacağını bilmektir. Nerede başlayıp nerede bitireceğinizi bilmek sancılı bir süreç bana göre. Bu sebeple bir resmin bitmesi zorlayıcı ve uzun olabiliyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

+“Armağan" ve "Cafe" gibi eserlerdeki insan etkileşimleri, paylaşma, aidiyet ve yalnızlık gibi temaları nasıl ele alıyor? Bu sahnelerdeki figürler, modern toplumdaki duygusal bağlara dair ne söylüyor?

+“Armağan" ve "Cafe" gibi eserlerdeki insan etkileşimleri, paylaşma, aidiyet ve yalnızlık gibi temaları nasıl ele alıyor? Bu sahnelerdeki figürler, modern toplumdaki duygusal bağlara dair ne söylüyor?

-İnsanlarla bir aradayken bazen   bağlar kurar bazen ise kendi köşemize çekilip izleyici rolüne bürünürüz. Bir arada olmanın doğal seyridir bu durum. Ben bu doğallığı olabildiğince yakalamaya çalışarak insanın dünyasını, saf duyguları ve halleriyle ele aldım. Modern insanın bireyselleşmesine karşılık bu sahneler bir tezatlık oluşturabilir.

+"Cüceler" eserinizdeki ışık ve karanlık sembolizmi neyi temsil ediyor? Bu figürlerin bir aradalığı, bilgi, umut veya sır gibi kavramlarla nasıl ilişkilendirilebilir?

+"Cüceler" eserinizdeki ışık ve karanlık sembolizmi neyi temsil ediyor? Bu figürlerin bir aradalığı, bilgi, umut veya sır gibi kavramlarla nasıl ilişkilendirilebilir?

-İnsan ideal bir varlık değildir, iç ve dış görünümlerimiz farklıdır. Bu sebepten cüce figürler çalışmak istedim. “Cüceler” biraz fantastik ve kurgusal resimlerimden. Cüce figürler, dışlanmışlıklarıyla kendi içlerindeki birliktelik ve hesaplaşma hali, gizemi ve esrarengiz ifadeyi güçlendiren ışık oyunları ile bir tasarım çalışması olmuştur. 

+'Cafe' ve benzeri eserlerinizde gerçeküstü öğeler (uçan evler, şiirsel deformasyonlar, beklenmedik mekânlar) dikkat çekiyor. Bu tür öğeleri kullanarak, izleyiciyi alışılmışın dışında bir düşünce sürecine davet ediyor musunuz? Gerçeklik ve hayal arasındaki bu geçişler, insanın içsel arayışlarına veya toplumsal normlara dair bir eleştiri taşıyor mu?

Zaman zaman düşsel ve masalsı diyebileceğimiz kurgular tasarlıyorum. Sürreel yaklaşımlarda bulunarak bazen sorgulayıcı, bazen simgesel imgeler kullanmanın ifadeyi güçlendirdiğini düşünüyorum. Aynı zamanda anlatım dilinin yelpazesini genişletmek adına yaratım sürecini destekliyor. Kuş figürleri ile kullandığım bazı figürlerimin burunları gaga şeklinde. Burada kuş özgürlüğü simgeliyor. Figüre yüklediğim bu simgesel işaretlerin üslubumla bütünleştiğini düşünüyorum. Sanatın temel amacı sizce nedir? Güzellik sunmak, düşündürmek, sorgulatmak mı yoksa başka bir işlevi mi var? Eserlerinizle izleyicide hangi duygu veya düşünceleri uyandırmayı hedefliyorsunuz? Sanat çok göreceli ve evrensel bir kavram tek bir amaca hizmet ettiğini söyleyemeyiz. Sanat tarihini incelediğimizde her dönemin, sanatı farklı bakış açıları ile ele alınmıştır. Bana göre sanat eseri içeriği ne olursa olsun ortaya çıktığı dönemin izlerini taşıyan belge niteliğindedir. Benim sanatıma gelince eserlerimle yarattığım etkiyi şu şekilde yorumlayabilirim. Üslubumun çocuksu deformasyonları, insanın insana bakışındaki saf ve samimi duygular, zengin renk paletimin etkisiyle izleyiciyi başka bir dünyaya taşımak olabilir.

+Varoluşsal sorgulamalar eserlerinizde nasıl yer buluyor? İnsan halleri, yalnızlık veya aidiyet gibi temaları işlerken izleyiciye nasıl bir mesaj iletmek istiyorsunuz?

An yok ki insan varoluşunu sorgulamasın. İnsan düşünen bir varlık olduğu için sürekli sorgulama halinde. Sanatın ifade dili de bu sebepten ortaya çıkıyor bence. Sanatımı oluştururken acıdan beslenen bir sanatçı olduğumu söyleyemem. Benimki sıradan bir insanın bile “an” içindeki varoluşsal sorgulaması diyebiliriz.  Gündelik bir anlatımla insanlar arasında kurulan bağları, umut ve sevgi barındıran ufak temasları, hüznü, melankoliyi, yalnızlık ve sıkışmışlık duygusunu samimi bir üslupla sunarken izleyiciyle bağ kurabilmek istiyorum.

+Eserlerinizdeki "sessizliğin sesi" diyebileceğimiz bir içe dönüklük var. Figürlerin ifadeleri ve atmosfer, izleyiciye ne gibi düşünceler fısıldıyor?

+Eserlerinizdeki "sessizliğin sesi" diyebileceğimiz bir içe dönüklük var. Figürlerin ifadeleri ve atmosfer, izleyiciye ne gibi düşünceler fısıldıyor?

-İnsan nerede ve nasıl olursa olsun her duygunun taşıyıcısıdır. Bir sanat eserindeki bir insan figürüne baktığımız zaman küçük bir lekeden dahi ona anlamlar yükleyebiliriz. Benim eserlerimin birçoğu, ilk bakıldığında keyifli görünürler ama orada okuma yapmayı denediğinizde sözcüklere değil de ruha geçen bir melankoli, hüzün ve yalnızlık görebilirsiniz. Çünkü bu duygular insanın öz gerçekliği içinde yer alır. 

+Sanatın toplum üzerindeki dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Eserlerinizin bireysel ve kolektif bilinçte nasıl bir etki yaratabileceğini düşünüyorsunuz?

-Sanat dönüştürücü gücü olan en önemli olgulardan, yüzyıllardır insanoğlu kendini ifade etme yolları aramış ve uygulamış. Düşünün bir müzik dinliyorsunuz anında nefes alışverişiniz bile değişiyor. Ben de bu durumu daha çok renklerle verdiğimi düşünüyorum. Kollektif bilinçte insanların kendini bulacağı figür odaklı kompozisyonlar, teatral sahneler, zamanın ruhunu yansıtan imgelerle kalıcı izler bırakabileceğini düşünüyorum.

Selda Soku ile gerçekleştirdiğimiz bu samimi ve aydınlatıcı söyleşi, sanatın sadece bir estetik eylem olmadığını, aynı zamanda bir düşünce ve duygu aktarımı aracı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Sanatçının eserlerinde yankılanan hüzün, melankoli, dinginlik ve umut; modern insanın bireyselleşme çabalarına rağmen kurduğu bağları, yalnızlıklarını ve aidiyet arayışlarını gözler önüne seriyor. Özellikle çocuk figürlerinin masumiyeti ile yetişkin dünyası arasındaki tezat ve uyum, izleyiciyi derin düşüncelere sevk eden önemli bir katman oluşturuyor. Soku'nun renkleri kullanmadaki ustalığı, kompozisyonlarındaki hikâye anlatıcılığı ve gerçeküstü öğelerle düşsel dünyalar yaratma yeteneği, her bir eserini yaşayan birer organizma haline getiriyor. Sanatın dönüştürücü gücüne olan inancıyla, eserleriyle izleyicinin kolektif bilincinde kalıcı izler bırakmayı hedefleyen Selda Soku'ya, bizlere bu keyifli ve ufuk açıcı sohbeti sunduğu için en içten teşekkürlerimizi sunarız.

Instagram

X

LinkedIn

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
7
5
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam