onedio
article/comments
article/share
Haberler
Sonsuzun Gölgesinde: Fraktalın Matematiksel Derinliği Üzerine

etiket Sonsuzun Gölgesinde: Fraktalın Matematiksel Derinliği Üzerine

Eukleides’ten bu yana düzlemde çizilen her doğru, her nokta, her üçgen, biçimin ve düzenin açık ve seçilebilir niyetini temsil ederken; 20. yüzyılın ikinci yarısı, formun sadece düzgün, ölçülebilir ve kapalı şekillerden ibaret olmadığını, hatta kaotik görünen doğanın bile içinde yineleyen bir düzen taşıdığını keşfettiğimiz bir çağ oldu. İşte tam da bu noktada, klasik geometrinin dışına taşarak, sonsuzlukla sınırlı bir dünya arasında salınan, hem kaosun içinde hem düzenin kıyısında bir gerçeklik katmanıyla tanıştık: Fraktal Geometri.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Fraktal, sadece bir şekil değildir; bir düşünme biçimi, bir bakış açısı, evrene dair sezgisel bir örgüdür.

Fraktal, sadece bir şekil değildir; bir düşünme biçimi, bir bakış açısı, evrene dair sezgisel bir örgüdür.

Benoît Mandelbrot’un matematiğe kazandırdığı bu kavram, ilk bakışta basit bir tekrar gibi görünse de, özünde derin bir felsefi isyan taşır: Doğa düz çizgilerle çalışmaz. Geleneksel geometrinin sınırları içinde açıklanamayan kıyı uzunlukları, bulut konturları, damar yapıları ya da sinir ağları gibi kompleks oluşumlar, fraktal geometri sayesinde ilk kez kendi dilinde anlaşılabilir hale gelir. Bu dil, sonsuzluk fikrini yalnızca bir metafizik kavram değil, hesaplanabilir bir gerçeklik olarak önümüze koyar.

Öz-benzerlik, fraktalın yalnızca estetik değil, matematiksel çekirdeğidir. Bir şeklin kendisinin daha küçük ölçeklerde, aynı kuralla, sonsuz kere tekrar edebilmesi; aslında doğanın kendine yazdığı kodun, evrenin kendi üzerine yazılmış bir şiir olduğunu düşündürür. Bu şiirde, her kıta parçası, her ağaç dalı, her kar tanesi, her galaksi kolu; bütüne ait bir dize gibidir. Fraktal, yalnızca görsel bir tekrar değil, işleyen bir algoritmadır; zamanın ve mekanın kendini yineleme biçimidir.

İşte bu noktada, fraktal geometrinin yalnızca matematiksel değil, ontolojik bir mesele olduğu ortaya çıkar.

İşte bu noktada, fraktal geometrinin yalnızca matematiksel değil, ontolojik bir mesele olduğu ortaya çıkar.

Çünkü fraktal bir yapı, varlık ile görünüş arasındaki ilişkiyi farklılaştırır. Her bir alt düzey yapı, üst yapı ile aynı formu taşırsa, yapı kendi içinde sonsuz bir anlam içeriyor demektir. Bu da fraktali yalnızca hesaplanabilir değil, yorumlanabilir bir varlık haline getirir. Dolayısıyla fraktal bir şekil, sadece neye benzediğiyle değil, nasıl oluştuğu ve nasıl sürdüğüyle de vardır.

Fraktaller, Öklidyen olmayan bu düzlemde yeni bir zaman-mekân bilinci de önerir. Örneğin Koch Kar Tanesi, her yinelemede artan kenar uzunluğuna rağmen sınırlı bir alan kaplar. Bu durum, insanın düşünsel sınırları ile varlık alanları arasındaki paradoksal ilişkiyi hatırlatır: Bilgi genişleyebilir, ancak onu taşıyan sistem sabit kalabilir. Bu da bize şunu söyler: Genişleme daima sınıra çarpar. Sonsuzluk ise hiçbir zaman tamamen erişilebilir değildir; yalnızca yaklaşılır. Fraktal, bu yaklaşıklığın geometrisidir.

Ayrıca fraktal, klasik mantığın “ya-ya da” ikiliğinden farklı bir ontolojide çalışır.

Ayrıca fraktal, klasik mantığın “ya-ya da” ikiliğinden farklı bir ontolojide çalışır.

Hem bir hem birden çok, hem sonlu hem sonsuz, hem aynı hem farklı olabilir. Bu yönüyle, Aristotelesçi özdeşlik ilkesine karşı alternatif bir varlık kuramı önerir. Zira bir fraktalın kendisiyle aynı olan parçası, aynı zamanda farklıdır; çünkü ölçek değişmiştir. Ölçeklenebilirlik, burada yalnızca teknik bir parametre değil, varlık katmanlarının derinliğine açılan bir kapıdır.

Fraktal düşünce, aynı zamanda determinizmin sınırlarına da işaret eder. Çünkü her bir fraktal yapı, basit bir iteratif algoritma ile başlasa da, elde edilen sonuçlar öngörülemeyecek kadar karmaşık olabilir. Bu durum, Laplace’ın ünlü determinist evren tasarımını sarsar; çünkü fraktal sistemler, başlangıç koşullarına aşırı duyarlıdır. Küçük bir sapma, sonunda büyük bir farklılığa yol açabilir. Burada, kaos teorisinin fraktal ile iç içe geçmiş doğasını da görmek gerekir.

Matematiksel olarak, fraktalın boyutu tam sayı değildir.

Matematiksel olarak, fraktalın boyutu tam sayı değildir.

Bu özelliğiyle, fraktal geometri, yalnızca şekil değil, boyut anlayışımızı da yeniden biçimlendirir. Bir çizginin iki boyutlu gibi davranması, bir yüzeyin bir hacme dönüşecek kadar detay barındırması, bizim algıladığımız mekân sürekliliğinin ötesinde bir karmaşayı temsil eder. Fraktal boyutlar, bizim üç boyutlu evren anlayışımızın ötesine dair bir sezgiyi sayıya döker.

Sonuç olarak, fraktal geometri, yalnızca matematiksel bir araç değil; aynı zamanda doğaya, varlığa, sonsuzluğa ve bilgiye dair yeni bir felsefi çerçevedir.

Sonuç olarak, fraktal geometri, yalnızca matematiksel bir araç değil; aynı zamanda doğaya, varlığa, sonsuzluğa ve bilgiye dair yeni bir felsefi çerçevedir.

Bu çerçeve, görünürde basit olanın ardında saklanan derin karmaşıklığı, karmaşıklığın içinde yer alan düzeni, düzenin merkezinde ise sonsuzluğu işler hale getirir. Fraktal, bir şekilden çok daha fazlasıdır: O, doğanın kendiyle konuştuğu bir dilevrenin aynaya baktığında gördüğü yansımamatematiğin şiirleştiği bir formdur.

Instagram

X

LinkedIn

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
2
1
1
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam