onedio
article/comments
article/share
Haberler
Terörsüz Türkiye: Zor Olanı Denemek

etiket Terörsüz Türkiye: Zor Olanı Denemek

Türkiye, yıllardır süregelen bir sorunun eşiğinde: terörün gölgesinden çıkıp kalıcı barışı kurmak. “Terörsüz Türkiye” açılımı, hem siyasetin hem toplumun ezberini bozma girişimi. Çünkü bu kez mesele sadece güvenlik değil; aynı zamanda demokrasi, ekonomi ve toplumsal bütünlük meselesi. Alıştığımız refleks hep “gereken karşılığı vermek”, “başını ezmek”, “intikam almak” oldu. Oysa bu kez Türkiye, kolay değil ama doğru olanı yapmaya çalışıyor: kanı durdurmak, silahları susturmak, barışa cesaret etmek.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Meclis Komisyonu: Siyasette Nadir Görülen Uyum

Meclis Komisyonu: Siyasette Nadir Görülen Uyum

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, siyaset yelpazesinin geniş kesimlerini aynı masada buluşturdu. Bu komisyon, terörle mücadelenin sadece askerî değil; toplumsal, hukuki ve sosyoekonomik boyutlarını da ele alan kalıcı bir çözüm zemini oluşturmayı hedefliyor. AK Parti, CHP, MHP, DEM Parti, Saadet, Gelecek, DEVA ve Yeniden Refah Partisi gibi ideolojik olarak çok farklı partilerin bir araya gelebilmesi, siyasette yıllardır özlenen bir normalleşme işareti.

Toplantılarda terör mağdurları, emekli askerler, hukukçular, akademisyenler, yerel kanaat önderleri ve sivil toplum temsilcileri dinleniyor. Bu bile başlı başına bir zihniyet değişimini gösteriyor: yıllardır “mücadele” kavramı üzerinden tanımlanan bir sorunun artık “dinleme” ve “anlama” zeminine taşınması. İYİ Parti, yönteme ilişkin çekincelerini saklı tutarken, Meclis’teki genel hava uzun süredir görülmemiş bir uzlaşma arayışını yansıtıyor. Bu uzlaşı arayışı, nihai çözümün bir toplumsal sözleşmenin yapılması olduğuna dair geniş bir farkındalık doğuruyor.

İmralı Heyeti, Diyalog ve Bahçeli’nin Çıkışı

İmralı Heyeti, Diyalog ve Bahçeli’nin Çıkışı

Sürecin önemli ayaklarından biri, İmralı heyetinin yürüttüğü temaslar. Heyet, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelerde silah bırakma ve çekilme takvimine dair değerlendirmelerde bulunuyor. Ayrıntılar kamuoyuna sınırlı ve kontrollü biçimde yansıyor; ancak bu dahi “sorunla yüzleşme cesareti” açısından sembolik bir eşik. Bu sefer devletin kriz yönetimi, sadece terörü bitirmeyi değil, terörün nedenlerini de ortadan kaldırarak kalıcı barışı tesis etmeye odaklanıyor. 

Bu bağlamda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin milliyetçi gelenekten gelen meşruiyet artırıcı rolü dikkat çekiyor. Bugün (4 Kasım 2025), Meclis Grup Toplantısı’nda Bahçeli, “Milletvekilleri İmralı’ya gitmelidir, MHP heyete katılmaya hazırdır.” diyerek diyalog kanallarına açık bir destek verdi. Toplantı çıkışında Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararı sorulduğunda ise Demirtaş’ın tahliyesinin “hayırlı olacağını” ifade etti. Bu iki çıkış, “konuşmak zayıflık değil, devlet olgunluğudur” yaklaşımını güçlendirdiği gibi, siyasetin duvarlarını yumuşatan ve toplumsal normalleşmeyi hızlandıran bir etkide bulundu.

Demokratikleşme: Farklı Sesler, Ortak Zemin

Demokratikleşme: Farklı Sesler, Ortak Zemin

Demokratikleşme, bu sürecin hem aracı hem sonucu. Farklı kimliklerin kendini ifade etme kapasitesi arttıkça toplumsal aidiyet güçleniyor; “birlik içinde çeşitlilik” fikri daha geniş kesimler tarafından sahipleniliyor. Siyasetin farklı kanatlarında bir denge oluşuyor: MHP ve AK Parti, terörle mücadelenin ön koşulu olarak “koşulsuz silah bırakma” vurgusunu yapıyor. CHP ve DEM Parti, hak ve özgürlüklerin genişlediği, yerel yönetimin ve siyasal katılımın güçlendiği bir iklimin şiddeti siyasetin dışına iteceğini savunuyor.

Bu farklı tonlara rağmen ortaya çıkan tablo, uzun zamandır ilk kez ortak bir barış vizyonu etrafında buluşmayı mümkün kılıyor. Güvenlik endişesi azaldıkça, özgürlük alanlarının genişlediği ve siyasetin dilinin yumuşadığı bir atmosfer doğuyor. Medyada nefret dilinin yerini, hak temelli bir tartışma zemini; siyasal arenada ise kutuplaşmanın yerine müzakere arayışı alıyor. Bu dil değişimi, toplumsal barışın psikolojik altyapısını güçlendiriyor.

Güvenlik: Dışarıdan Tehditleri Azaltmak, İçeride İstikrarı Pekiştirmek

Güvenlik boyutunda, şiddet eylemlerinin azalması devletin kapasitesini iç kalkınma, hukuk reformları ve kurumsal güçlenmeye yönlendirebiliyor. “Savaş” söylemi, yerini giderek “barış stratejisi”ne bırakıyor. Bu strateji, sadece silahların susması değil, aynı zamanda güvenlik bürokrasisinin profesyonel standartlarının yükselmesi, yerel güvenlik-toplum ilişkilerinin onarılması ve şeffaf denetim mekanizmalarının güçlenmesi anlamına geliyor.

Öte yandan güvenliğin kapsamı artık sadece iç meselelerle sınırlı değil. Suriye’deki belirsizlikler, Gazze savaşı ve bölgede İsrail’in artan etkisi, Irak-Suriye hattındaki örgütlenmeler ve büyük güç rekabetinin yansımaları, Türkiye’nin hem içeride hem komşu coğrafyalarda istikrarı koruma ihtiyacını artırıyor. Bu nedenle süreç, yalnızca iç barış değil; aynı zamanda bölgesel güvenlik dengesi açısından da kritik. Türkiye, sınır ötesi tehditleri caydırırken içerideki normalleşmeyi sağlamlaştırmayı hedefleyen ikili bir strateji izliyor. Bu ikili yaklaşımın başarı kriteri, öngörülebilirlik ve kurumsal koordinasyon: Güvenlik ile hukuk arasında kurulan hassas denge, sürecin sürdürülebilirliğini belirleyecek.

Ekonomi: Barışın Sessiz Ama Elle Tutulur Getirisi

Ekonomi: Barışın Sessiz Ama Elle Tutulur Getirisi

Barış, sadece normatif bir ideal değil; rasyonel bir kalkınma stratejisi. Silahların sustuğu her gün, risk algısı düşer, yatırım ufku genişler, beşerî sermaye güçlenir. Ülke riskinin azalması, kamu ve özel sektör borçlanma maliyetlerini aşağı çeker. Bu, bütçede faiz yükünün hafiflemesi ve reel yatırımların canlanması demektir. Güvenlik riskinin düşmesi, imalat, lojistik, turizm ve tarım-gıda işleme gibi sektörlerde yatırım iştahını artırır; genç istihdamına pozitif yansır. Doğu ve Güneydoğu’da tedarik zincirleri güçlenir; OSB’lerin doluluk oranı yükselir, iç göç baskısı azalır, üretim büyür. Güvenlik harcamalarında verimlilik artışıyla kaynaklar eğitime, sağlığa ve teknolojiye kaydırılabilir. Bu da orta gelir tuzağından çıkış için üretken yatırımları destekler. Kısacası, barış büyütür; büyüme barışı kalıcılaştırır. Ekonomik getiriler, demokrasi ve güvenlikte atılan adımların tamamlayıcısıdır; biri olmadan diğeri sürdürülebilir olmaz.

Eksiler ve Riskler: Güven Krizi, Taviz Endişesi, Şeffaflık

Elbette süreç kusursuz değil. Bazı çevrelerde “devlet fazla taviz veriyor” endişesi canlı. Örgüt kanadından gelebilecek çelişkili mesajlar, güven erozyonuna yol açabiliyor. Ayrıca, yasal altyapı güçlendirilmeden ilerlemek zor: infaz rejimi, Terörle Mücadele Kanunu’nda (TMK) yapılacak güncellemeler ve silah bırakmanın denetimli biçimde gerçekleşmesini kolaylaştıracak mekanizmalar, siyasal uzlaşı gerektiriyor. Bu uzlaşı sağlanamadığında süreç kırılgan kalabilir.

Şeffaflık da kritik bir başlık. Kamuoyunun “Devlet neyi, kiminle konuşuyor?” sorusuna makul ve zamanında verilen yanıtlar, sürece dair toplumsal desteği güçlendirir. Bununla birlikte, emniyet ve istihbarat birimlerinin tıkanmaları aşmak için operasyonel esnekliğe ihtiyaç duyduğu da bir gerçek. Yani her ayrıntının açık oturumlarda tartışılması şart değil; önemli olan doğru zamanda doğru adımların atılması ve demokratik denetim mekanizmalarının çalışır olması. İnce ayar, bu tür süreçlerin kaderini belirler.

Yine de Umudu Kaybetmemek

Yine de Umudu Kaybetmemek

Bütün bu zorluklara rağmen Türkiye’nin barış arayışı, bugünün en kıymetli girişimlerinden biri. Silaha karşı silah kullanmak kolaydır; zor olan, öfkeyi dizginlemek, intikamı geride bırakmak ve yarını inşa etmektir. Belki süreç pürüzlü, belki güven krizi var. Ama artık toplumun geniş kesimleri “Bir daha kan akmasın” diyor. Bu cümle, tek başına bir toplumsal olgunlaşma göstergesi. Barış, sadece çatışmanın bitmesi değil; aynı zamanda hatırlamanın ve onarmanın ortak dili. Bu dil, siyasetin üstünde, ekonominin ötesinde bir vicdan terazisinden geçiyor.

Son Söz: Bardağın Dolu Tarafı

“Terörsüz Türkiye” sadece bir devlet projesi değil; bir toplumsal olgunlaşma süreci. Eksikleri, sancıları ve riskleriyle birlikte umut veriyor. Bugün kolay olan eleştirmek. Zor olan, bu umudu korumak; sükûnetle, sabırla ve ısrarla doğru olanı savunmak. Unutmayalım: Savaşta kazanan olmaz. Barışta kimse kaybetmez. Bu nedenle “Terörsüz Türkiye”yi savunmak, bir parti tercihi değil; bir vicdan tercihi.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
1
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam