Tümer Metin Röportajı: "Çamurlu Kramponların Hikayesi Bitmez"
Futbolun sadece bir oyun olmadığını, kimi zaman bir çıkış yolu, kimi zaman bir hayal, kimi zaman da bir hayal kırıklığı olduğunu en iyi anlatan isimlerden biri Tümer Metin... O, sahada attığı gollerle değil sadece; yaşadığı kırılma anları, geride bıraktıkları ve hâlâ içindeki “o küçük çocuk”la futbolun romantizmini yitirmeyen duruşuyla da tanınıyor.
Bu röportajda, geçmişe özlemle değil, bugünü anlayarak bakan; futbolun çamurlu kramponlarla dolu saf döneminden dijitalleşmiş günümüze uzanan dönüşümünü samimi bir dille anlatan bir Tümer var karşımızda.
Gelin şimdi, o çamurlu sokaklardan profesyonel sahalara uzanan; hayal kırıklıklarını umuda, teri hikâyeye dönüştüren Tümer Metin’in hayat yolculuğuna birlikte tanıklık edelim…

1. Saha kenarında, yedek kulübesinde değil de tribünde çocukluğunuz oturuyor. Size bakıyor. O çocuğa tek bir cümle fısıldama şansınız olsa, ne söylerdiniz?
En içten duygularımla, “Seninle gurur duyuyorum,” derdim.
2. Bir sabah uyandınız ve 20 yaşındaki halinizsiniz, ama bugünkü aklınızla. Ne yapardınız ilk olarak?
Herhalde ilk işim, kendime yatırım yapacak bir ekip kurmak olurdu. Hayatımı kolaylaştıracak, gelişimime katkı sağlayacak insanlarla vakit kaybetmeden yola çıkardım.
3. Kariyerinizde bir maçı tekrar oynama hakkınız olsa; hangisini seçerdiniz? Bu kez neyi farklı yapardınız?
Tek bir maç değil, birkaç maç var. En çok üzüldüğüm AZ Alkmaar maçlarıydı. Toplamda takım olarak 5 gol attık, üçünü ben atmıştım ama turu geçemedik. O sene onlar finale çıktı, biz olabilirdik. Ayrıca iki baraj maçı var: Biri 2004 Avrupa Şampiyonası’na gidişte Letonya karşısında 2-0 öndeyken 2-2 biten maç, diğeri de 2006 Dünya Kupası barajı olan Kadıköy’deki İsviçre maçı. Hepsi kalbimde yaradır.
4. Hayatta hiç “bir gol kadar sevindiğiniz” ya da “bir kırmızı kart gibi üzüldüğünüz” bir an oldu mu?
Elbette olmuştur. Futbol, hayatın ta kendisi... Ya da hayat futbola çok benzer. Ama sahadaki duygular daha agresif, kazanma duygusu ön planda. Hayat ise yaş aldıkça daha ılıman, daha dingin hale geliyor. Bu noktada ayrışıyorlar. Gençken belki daha çok benziyor olabilir.
5. Oynadığınız dönemle bugünü kıyasladığınızda; sizce futbol o zaman mı
Bugün futbol biraz daha mekanik, daha çok sisteme dayalı oynanıyor. Teknik direktörler artık rakamları, koşu mesafelerini çok önemsiyor. Biz ise yolumuzu biraz daha el yordamıyla, duygularımızla bulmuştuk. Bu yüzden, günümüzde futbol oynamak bana daha zor gibi geliyor. Yetenekli bir oyuncunun işi bizim dönemimizde daha kolaydı. Bugün ise sistemin içinde ayakta kalabilmek için yeteneğe çok daha fazla ihtiyaç var. Sanki bizim zamanımızda futbol oynamak daha kolaydı.

6. Bugünkü futbolcu profili sizce Instagram filtreli mi, yoksa hâlâ çamurlu kramponların hikayesi var mı?
Romantik bir yerden yaklaşacağım: . Evet, artık her şey Instagram’da paylaşılıyor ama işin özü, hâlâ sahada dökülen alın teri ve gözyaşıdır. Ben hep o hikâyeyi tercih ederim.
7. Milyon dolarlar konuşuluyor, büyük transferler yapılıyor. Bu tablo Türk futbolunu nereye götürür sizce?
Tek kelimeyle: Battık. Bu ekonomiyle bu çark dönmez. Herkesin şapkayı önüne koyup düşünmesi lazım ama kimsenin umurunda değil. Tüm kulüpler borç batağında. Sadece başarı odaklı, hesapsız harcamalar yapılıyor. Yatırım yok, kimse sonunu düşünmüyor. Allah sonumuzu hayır etsin.
8. Mahalle futbolu artık “marka futbolu”na mı dönüştü sizce?
Kesinlikle dönüştü. Artık her mahallede bir altyapı takımı var ama çocukların oyun oynaması ikinci planda kalmış gibi. Aileler, çocukların futbolcu olması için çok hevesli ama bu sadece yetenekle değil, aynı zamanda adanmışlıkla olur. Sokakları kaybettik. Bu, gelecek açısından endişe verici.
9. Futbol oynamayan çocuk neredeyse yok ama profesyonel futbolcu sayısı neden bu kadar az?
Futbol çok zorlu bir yolculuktur. Herkes imkanlara kanar ama kırılma anlarında vazgeçen çok olur. Benim bile iki kez bırakmayı düşündüğüm zamanlar oldu. Samsunspor’da oynarken bile bu duyguyu yaşadım. Kolay bir yol değil, meşakkatli bir mücadele.
10. Bir çocuğun yetenekli olduğunu nasıl anlarsınız? Yetenek mi, çalışmak mı ağır basar?
'Kadife ayak' diye bir şey vardır. Herkes pas atar ama bazıları o pası başka atar; topun sesi, falsosu, şiddeti farklıdır. O an dersiniz ki: “Bu çocuk olur.” Ama sadece yetenek yetmez, çalışmak da şart.

11. Futbolcu olmak isteyen çocuklara en çok neyi yanlış öğretiyoruz?
Sisteme fazla odaklıyız. Bir gün oy verme sırasında bir sahada çocukların futbol oynadığını gördüm. Hocaları onlara dörtli savunma, hücumdan savunmaya geçiş anlatıyordu. Çocuklar zaten zorla gelmiş gibiydi. 'Bırakın eğlensinler' dedim. Altyapıda önce eğlenmek olmalı, sonra sistem gelir.
12. TFF size ‘Gençlere futbolu sevdir’ göreviyle sınırsız yetki verseydi, ne yapardınız?
Tüm sistemi sil baştan düzenlerdim. Bu işi ehline bırakır, profesyonellerin yönetmesini sağlardım. Altyapıları yeniden yapılandırır, antrenörlerin maaşlarını iyileştirirdim. Bilgiyi, kaynağını kaybetmeden altyapıya aktarırdım.
13. Eğer genç bir futbolcuya sadece bir kitap hediye etme hakkınız olsaydı, hangisini seçerdiniz ve neden?
Pozitif bir ayrımcılık yapayım: Benim kitabımı önerirdim. Hayatımda yaşadığım kırılma anları, küçük bir mahallede top oynarken bugünlere gelmemi sağlayan süreç o kitapta var. Gençler için önemli bir rehber olurdu.
14. Bir futbolcunun en çok kaybettiği şey ne olur bu meslekte: zaman mı, arkadaş mı, huzur mu?
Futbolda çok şey kazanırsınız ama çok da kaybedersiniz. Arkadaşlıklar gelir geçer. Zamanı kaybettiğimizi düşünürüz ama futbolu bıraktıktan sonra hayatın uzun olduğunu fark ederiz. Evet, huzur kaçtığı anlar olur. Ama her şeye rağmen, dünya yeniden başlasa yine futbolcu olmak isterdim.
15. Bir futbolcunun diploma alması, oyun görüşü kadar önemli mi? Eğitim hayatınızı özlediniz mi?
Benim de akademik anlamda büyük bir eğitim hayatım olmadı. Lise mezunuyum. Ama kendini geliştirmek için diploma şart değil. Hayata açıksan, vizyon kazanırsan, gelişime hevesliysen, bir kâğıt parçasının önemi kalmaz.

16. Bu röportajı okuyanlara, futbola sadece top değil hayal de değen bir oyun olarak bakanlara ne söylemek istersiniz?
Çok güzel bir soru. Kesinlikle katılıyorum. Futbol sadece kazanmak ve kaybetmekten ibaret değil. Ben futbolun romantik tarafını seviyorum. O duygudan hiç vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğim. Bugün hâlâ işimi yaparken o heyecanı duyuyorum. Sonuçta bir futbol topu hayatımı değiştirdi. Adımın önüne gelen tüm sıfatları, bugün bu röportajı yapma sebebimi bana o top kazandırdı. İnsanlar nankör olabilir ama futbol değil. Futboldan asla şikâyet etmem.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!