onedio
article/comments
article/share
Haberler
Yok Oluşun Girdabında Dünyada Bir Var Oluş Masalı: Pınar Tınç ile Sanat ve Mistisizm

etiket Yok Oluşun Girdabında Dünyada Bir Var Oluş Masalı: Pınar Tınç ile Sanat ve Mistisizm

Pınar Tınç, Türk resminin mistik ve felsefi bir sesi olarak, tuvalinde evrenin döngüsel ritmini, insan ruhunun derin katmanlarını ve doğanın kadim sırlarını bir araya getiriyor. Son sergisi “Yok Oluş, Var Oluş ve Rejenerasyon!” ile izleyiciyi bir içsel dönüşüm yolculuğuna davet eden Tınç, sanatını yalnızca bir estetik ifade olarak değil, aynı zamanda bir varoluş sorgulaması olarak konumlandırıyor. Bozcaada'nın izole sessizliğinde şekillenen bu eserler, mavi, kırmızı ve turuncu fonlar üzerine serpiştirilmiş ilkel figürler, girdaplar ve toprak izleri ile dolu; her biri, yok oluşun bir son değil, yenilenmenin kapısı olduğunu fısıldıyor. Mistisizmi yaşam biçimi haline getirmiş bir sanatçı olarak Tınç, renklerini bilinçaltı arketiplerinden, figürlerini evrensel insanlık hallerinden ödünç alıyor. Bu röportajda, onun özgün bakış açısını, teknik tercihlerini ve felsefi derinliğini keşfediyoruz: Mürekkebin anlık dürüstlüğünden ada yaşamının içsel izolasyonuna, Rothko ve Gauguin gibi ustaların izlerinden kendi 'ruhsal dışavurum' akımına uzanan bir sohbet. Tınç'ın dünyasında, her soru bir kapı aralıyor; her cevap, ruhun, zihnin ve bedenin titreşimini hissettiriyor. Bu yolculuk, yalnızca bir ressamın öyküsü değil; hepimizin ortak varoluş hikâyesine bir ayna tutma.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Türk resminin mistik ve felsefi sesi Pınar Tınç ile bir araya geldik. Sanatçının son sergisi “Yok Oluş, Var Oluş ve Rejenerasyon!” üzerinden yürüttüğü içsel ve evrensel yolculuğunu konuştuk. Tınç, resimlerini yalnızca estetik bir ifade olarak değil, insan ruhunun derin katmanlarını, doğanın döngülerini ve varoluşun felsefesini sorgulayan bir araç olarak konumlandırıyor. Bu röportajda, onun teknik tercihlerini, mistik bakış açısını ve evrensel felsefesini adım adım keşfettik.

Türk resminin mistik ve felsefi sesi Pınar Tınç ile bir araya geldik. Sanatçının son sergisi “Yok Oluş, Var Oluş ve Rejenerasyon!” üzerinden yürüttüğü içsel ve evrensel yolculuğunu konuştuk. Tınç, resimlerini yalnızca estetik bir ifade olarak değil, insan ruhunun derin katmanlarını, doğanın döngülerini ve varoluşun felsefesini sorgulayan bir araç olarak konumlandırıyor. Bu röportajda, onun teknik tercihlerini, mistik bakış açısını ve evrensel felsefesini adım adım keşfettik.

Pınar Tınç ruhsal ve felsefi bir ressam. Son sergisinde “Yok oluş, Var Oluş ve Rejenerasyon!” temalarını işliyor. Hem spiritüalizm hem resminiz hem serginiz, bu temaları bize açar mısınız? Spiritüalizm, resminiz ve serginiz arasındaki bağlantıyı bizlere açıklar mısınız?

Pınar Tınç ruhsal ve felsefi bir ressam. Son sergisinde “Yok oluş, Var Oluş ve Rejenerasyon!” temalarını işliyor. Hem spiritüalizm hem resminiz hem serginiz, bu temaları bize açar mısınız? Spiritüalizm, resminiz ve serginiz arasındaki bağlantıyı bizlere açıklar mısınız?

Benim için “yok oluş” aslında bir son değil, dönüşümün başlangıcı. Her şeyin kendi içinde dairesel bir ritme sahip olduğuna inanıyorum. İnsan ruhu, doğa, toprak, evren… Hepsi yok olurken aynı zamanda yeni bir varoluşa gebe. Resimlerimde bu döngüsel hali, bazen bir girdap, bazen de parçalanmış figürlerle ifade ediyorum. Rejenerasyon, yani yeniden doğum, belki de tüm işimin özünde var: Kendi içsel yolculuğumda daima yıkılıp yeniden yapılan bir bilinç hali.

Eserlerinizde varoluşçu temalarla birlikte derin bir mistisizm görüyoruz. Mistik olmak seçim mi öyle mi yaşıyorsunuz?

Mistisizm benim için bir “ekstra katman” değil; yaşamı algılayışımın doğal bir sonucu. Dünyayı yalnızca görünen yüzüyle algılayamıyorum. Varlığın arkasındaki görünmeyene, sembollere, işaretlere kulak veriyorum. Bu yüzden mistik olmak bir seçimden ziyade, varoluş biçimim. Resimlerim de o bakış açısının kaçınılmaz yansıması.

Çok özgünsünüz Türk resminde. Az bulunan bir özellik. Mavi, kırmızı, turuncu fon üzerine büyük boyutlu resimlerinizde ilkel kabile nesneler, yüzler, topraklar, girdaplar, ilkel kullanım gereçleri gibi nesneler tek renk skalası içerisinde okr mavisi, okside yeşil, yaldız ya da mor gibi renkler… Buradan yola çıkarak: Özgünlük, renk seçimleri, figürler ve temalar hakkında neler söylersiniz?

Çok özgünsünüz Türk resminde. Az bulunan bir özellik. Mavi, kırmızı, turuncu fon üzerine büyük boyutlu resimlerinizde ilkel kabile nesneler, yüzler, topraklar, girdaplar, ilkel kullanım gereçleri gibi nesneler tek renk skalası içerisinde okr mavisi, okside yeşil, yaldız ya da mor gibi renkler… Buradan yola çıkarak: Özgünlük, renk seçimleri, figürler ve temalar hakkında neler söylersiniz?

Benim için özgünlük, “yeni” bir şey icat etmekten çok, kendimle dürüst bir ilişki kurabilmek. Renklerim de bu içsel ilişkinin sonucu. Okr, okside yeşil ya da mor… Hepsi toprakla, kadim uygarlıklarla, bilinçaltı arketiplerle kurduğum bağın izdüşümü. Figürlerim bazen ilkel kabilelerin izlerini taşırken, bazen evrensel bir insanlık halini ifade ediyor. Temalarım ise zamansızlıkla ilgili; geçmişle gelecek arasında asılı duran o anda yolculuk yapıyorlar.

Ruh, zihin, beden üçlemesi Tinç resimlerinde nasıl bir araya geliyor?

Ruh, zihin, beden üçlemesi Tinç resimlerinde nasıl bir araya geliyor?

Her resim aslında bu üç katmanın aynı anda titreşmesiyle oluşuyor. Beden, ellerimle yaptığım hareketlerde; zihin, kurduğum kompozisyonda; ruh ise bıraktığım boşluklarda kendini gösteriyor. İzleyici resmi gördüğünde eğer bu üç katmanı aynı anda hissedebiliyorsa, iş tamamlanmış oluyor.

Mürekkeple resim çizmek yağlıboya ya da akrilikten neden farklı, nasıl farklı? Avantajı, dezavantajı ne?

Mürekkep, anlık bir malzeme. Hata kabul etmiyor, geri dönüşü yok. Bu yüzden çok dürüst bir teknik. Anın enerjisini, ruh halini doğrudan yansıtıyor. Yağlıboya ya da akrilik gibi katmanlı, sabırlı bir süreç değil. Mürekkep daha çok sezgiye ve teslimiyete dayalı. Avantajı, bu akışkan dürüstlük; dezavantajı ise geri dönüşsüzlüğü.

Hep “adalarda” yaşamak resminizi nasıl şekillendirdi?

Hep “adalarda” yaşamak resminizi nasıl şekillendirdi?

Ada benim için hem bir merkez hem bir sınır. Denizin ortasında, doğayla ve kendimle baş başa kalmak, resmime kaçınılmaz bir içsel derinlik kattı. İzolasyon, sessizlik ve doğanın döngüsü… Bunlar benim işlerimin alt katmanlarını oluşturuyor.

Onun gibi çizmek isterim dediğiniz ressamlar oldu mu? Kimler, neden?

Gençliğimde tabii ki etkilendiğim ressamlar oldu: Rothko’nun renk alanları, Gauguin’in ilkelci bakışı, Anselm Kiefer’in tarih ve mitolojiyi taşıyan resimleri… Ama hiçbir zaman “onun gibi çizmek” istemedim. Daha çok kendi yolumu açabilmek için onların bıraktığı izleri takip ettim.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Bir akım tanımlasak resim anlayışınız nereye girer?

Bir akım tanımlasak resim anlayışınız nereye girer?

Klasik bir akımın içine girmekten çok, o akımların arasında bir köprü gibiyim. Varoluşçuluk, mistisizm ve soyut dışavurumculuğun kesiştiği bir yerde duruyorum. Belki de “ruhsal dışavurum” diyebilirim kendi anlayışıma.

Pınar Tınç evrensel mi? Öyleyse neden?

Evet, çünkü resimlerimdeki mesele yalnızca bir coğrafyaya ya da kültüre ait değil. Yok oluş, var oluş, yeniden doğum… Bunlar hepimizin ortak hikâyesi. İzleyici ister Bozcaada’da olsun, ister Tokyo’da ya da New York’ta, aynı titreşimi hissedebiliyorsa, işte orada evrensellik doğuyor.

Döngüsel Bir Titreşimde Sonsuzluk

Döngüsel Bir Titreşimde Sonsuzluk

Pınar Tınç'ın sözlerinde ve eserlerinde yankılanan o dairesel ritim, röportajın sonunda bizi bir kez daha hatırlatıyor: Yok oluş, var oluş ve rejenerasyon, hayatın kaçınılmaz döngüsü. Mistik bir varoluş biçimiyle yoğrulmuş resimleri, ilkel kabile izlerinden evrensel sembollere uzanırken, özgünlüğü dürüst bir içsel ilişki olarak tanımlayan sanatçı, bizi kendi iç yolculuğumuza davet ediyor.

Mürekkepin geri dönüşsüz akışkanlığı gibi, ada yaşamının sessiz derinliğinde şekillenen bu anlayış, ruh-zihin-beden üçlemesini her tuvalde bir araya getirerek izleyiciyi titreştiriyor. Etkilendiği ustaların izlerini takip ederken kendi yolunu açan Tınç, klasik akımlar arasında bir köprü kurarak 'ruhsal dışavurum'u tanımlıyor – ve bu, coğrafyaları aşan bir evrensellik taşıyor. Bozcaada'dan Tokyo'ya, her izleyici aynı titreşimi hissedebiliyorsa, işte sanatın gerçek gücü burada yatıyor. Tınç'ın felsefesi, bizi yıkılıp yeniden doğmaya çağırıyor; her sonun bir başlangıç, her boşluğun bir doluluk olduğunu anımsatarak. 

Sanatçının sesi, insanlığın kadim hikâyesine eklenen bir yankı, sonsuz bir döngüde devam ediyor.

Sergi Künyesi:

Sergi Künyesi:

Sergi Adı: Regeneration

Ressam: Pınıar Tınç

Küratör: Uğur Batı

Slogan: Alışılmadık Ruhta Düş Durmaz

Resim Sayısı: 25

Yer: Bozcaaada Itırlı Bahçe

Zaman: 01 Eylül-15 Eylül

Instagram 

X

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam