onedio
article/comments
article/share
Haberler
Zamanın Kutsallığı: Modern İnsanın Unuttuğu Bir Hakikat

etiket Zamanın Kutsallığı: Modern İnsanın Unuttuğu Bir Hakikat

Zaman, insanın en kadim muhataplarından biridir. Doğduğumuz andan itibaren içine düştüğümüz, her anını soluduğumuz, ama çoğu zaman farkında bile olmadığımız bir hakikat. Modern dünyada zaman çoğunlukla bir kaynak, bir ölçü birimi, bir planlama aracı olarak görülür. Takvimler, saatler, ajandalar arasında koşturur dururuz. Oysa zaman sadece akıp giden bir şey değildir. Zaman, kutsal bir emanettir. Ve belki de bu çağda en çok unuttuğumuz şey, zamanın kutsallığıdır.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Kutsal olan her şey gibi zaman da bir bilinç haliyle kavranabilir.

Kutsal olan her şey gibi zaman da bir bilinç haliyle kavranabilir.

Kutsallık, bir şeyi sadece değerli kılmak değil; ona karşı sorumluluk duymaktır aynı zamanda. Zamanı kutsal görmek, onu israf etmemek, ona özen göstermek, onun içinde yaşarken farkında olmak demektir. Kur’an’da geçen birçok ayet, zamanın belli anlarını özel kılar: seher vakitleri, Cuma saatleri, Ramazan geceleri, Kadir Gecesi... Bütün bu özel anlar, aslında zamanın sıradan akışına bir derinlik kazandırır. O anlar, sadece takvimdeki bir nokta değil; ruhsal bir duraklama, bir yoğunlaşma alanıdır.

Geleneksel İslam düşüncesi, zamanı dairesel değil çizgisel olarak görmez. Zaman, tekrar eden, dönüşen, içinde anlam taşıyan bir döngüdür. Bu döngüde her şey belli bir ritme sahiptir. Tıpkı namaz vakitleri gibi... Sabahın dinginliği, öğlenin telaşı, ikindinin yorgunluğu, akşamın geçiş hali ve yatsının içe kapanışı... Bu vakitler sadece saatlerin çalması değil, insanın ruhsal ve bedensel hallerinin de zamana eşlik etmesidir.

Namaz, bu bağlamda zamanın kutsallığını somutlaştırır. Günün belirli anlarında, her şey durur. Tüm koşturmaca, planlar, telaşlar bir kenara bırakılır ve insan yönünü döner. Bu yön, sadece fiziksel bir yön değil, bilinçli bir dönüş halidir. Kıbleye yönelmek, zamanın merkezine dönmektir. Kutsal bir anın içine girmektir. Bu an, sadece bir ibadet anı değildir; aynı zamanda zamanla kurulan en sahici ilişkidir.

Modern insan zamanla değil, takvimle yaşıyor.

Modern insan zamanla değil, takvimle yaşıyor.

Saatin kaç olduğu önemli ama o saatin neye karşılık geldiği çoğu zaman unutulmuş durumda. Sabah sadece işe gitmek için bir başlangıç, akşam yalnızca yorgunluğun ifadesi, gece ise ekran karşısında geçen uzun saatler... Oysa zamanın her diliminde bir anlam gizli. Kur’an’ın bu kadar çok yemin ettiği şeylerden biri de zamandır: 'Asr'a andolsun', 'Fecr'e andolsun', 'Leyl'e andolsun'... Bu yeminler, zamanın kendisinin değerli olduğunu değil, zamanın içindeki hakikati vurgular.

Zamanın kutsallığını hatırlamak, hayatın hızını sorgulamaktır. Sürekli meşgul olmak, aslında bazen kaçmak anlamına gelir. Kendinden, düşünmekten, hissetmekten... Ama kutsal zaman, seni durdurur. Sana bir şeyleri hatırlatır. Belki sabah ezanı ile uyanmak, sadece güne başlamak değil; yeni bir nefesin sana verildiğini fark etmektir. İkindi vakti, sadece günün sonuna yaklaşmak değil; bugünün dünü olduğunu ve dünün de bir gün önceki günden doğduğunu idrak etmektir. Zaman, kendi içinde bir öğretmendir. Ve bu öğretmen, sadece takvim yapraklarında değil; ruhun derinliğinde konuşur.

Kur’an’da geçen "an" vurgusu da önemlidir.

Kur’an’da geçen "an" vurgusu da önemlidir.

Çünkü kutsal zaman, sadece uzun sürelerle ilgili değildir. Bazen bir an, bir ömür kadar anlam taşır. 'Bel hum fi lebsin min halkin cedid' ayeti, her anın yeni bir yaratılış olduğunu hatırlatır. Bu, zamanın sadece geçmekte olan bir şey değil, her an yeniden inşa edilen bir alan olduğunu gösterir. Bu bilinçle yaşamak, her anı bir emanet gibi görmek demektir.

Zamanın kutsallığı aynı zamanda bir adalet meselesidir. Çünkü zamanı nasıl kullandığın, neye değer verdiğini gösterir. Hangi işlere, hangi insanlara, hangi düşüncelere zaman ayırıyorsun? Bu, senin gerçek önceliklerini ortaya çıkarır. İslam geleneğinde 'vakit nakittir' denir ama bu sadece ekonomik anlamda değil; ahlaki bir anlam da taşır. Vakit, ruhun sermayesidir. Onu nasıl harcadığın, kim olduğunu belirler.

Zamanın kutsallığını yeniden keşfetmek için büyük dönüşümlere gerek yok. Bazen küçük farkındalıklar yeterlidir. Gün içinde bir an durmak, nefesini hissetmek, gökyüzüne bakmak, bir dua fısıldamak... Bunlar zamanın içindeki boşluğu anlamla dolduran şeylerdir. Meditatif ya da ibadet merkezli olsun, fark etmez; önemli olan o anın farkında olmaktır.

Teknoloji çağında zaman daha hızla geçiyor gibi hissediyoruz. Bildirimler, e-postalar, içerikler, haberler... Her şey saniyeler içinde önümüzde belirip yok oluyor. Bu hız, zamanı değil, sadece dikkatimizi tüketiyor. Oysa kutsal zaman, dikkatle kurulur. Derin dikkat, şimdiki zamanın kıymetini ortaya çıkarır. Bu dikkat, sadece farkındalık değil; aynı zamanda şükürdür. Zamanı hisseden insan, varlığı da hisseder. Ve bu hissediş, şükre dönüşür.

Namazın en büyük işlevlerinden biri belki de budur: zamanı yeniden kutsallaştırmak.

Namazın en büyük işlevlerinden biri belki de budur: zamanı yeniden kutsallaştırmak.

Her vaktin sana hatırlattığı bir şey vardır. Ve bu hatırlama, seni hayata geri döndürür. Sadece Tanrı’yı değil, kendini, yönünü, değerlerini, aidiyetini... Her gün beş kez yapılan bu hatırlama, zamanın yüzeyinden geçip özüne inmeyi mümkün kılar. O yüzden namaz, zamanı yönetmek değil; zamanla birlikte var olmak halidir.

Bu yazıyı okurken belki zamanın farkında değildin. Belki bir mola verdin, belki bir ara, belki geçip gitmekte olan bir günün içindesin. Ama tam da şu an, zamanın kutsallığını yeniden düşünebilirsin. Çünkü zaman, sadece geçip giden değil; içinde kalınan bir şeydir. Ve içindeyken farkına varırsan, o zaman sana öğretmeye başlar.

Zamanla barışmak, hayatla barışmaktır. Çünkü zamanla kavga eden insan, ya geçmişe takılı kalır ya gelecekle savaşır. Oysa kutsal zaman, şimdi'de yaşanır. Geçmişin bilgeliğiyle, geleceğin sorumluluğuyla ama bugünün bilinciyle. Zamanı kutsal görmek, aynı zamanda hayatı kutsal görmek demektir. Ve bu bakış, sadece ibadetlerde değil; uyanışta, çalışmada, yürüyüşte, yemekte, uykuda... her yerde var olabilir.

Sonuç olarak, zaman sana ait değil. Ama sen ona aitsin. Onu tutamazsın, biriktiremezsin ama onu yaşayabilirsin. Ve her yaşanmış an, seni biraz daha kendine yaklaştırabilir. Eğer fark edersen. Eğer kutsal bir alan olarak görürsen. Çünkü bazı şeyler kaybolmaz, sadece unutulur. Zamanın kutsallığı da öyle. Hatırladığında, hayat başka bir ritimde akmaya başlar. Daha yavaş, daha bilinçli, daha derin.

Instagram

Facebook

YouTube

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam