onedio

Kanal İstanbul Haberleri

Kanal İstanbul ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Kanal İstanbul ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

"Tweet Mweet Anlamam Ben Bu İşlerden"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,ın Konuşmasından satır başları İstanbul Türkiye’nin özetidir. Bu ne manzara? Bugün Türkiye bizi izliyor. Tüm dünya İstanbul’u izliyor. Tüm mazlumları, mağdurları, yolda kalmışları, garipleri, öksüzleri sizi izliyor. Kahire’de oyları çalınmış kardeşlerim sizi izliyor. Şam’da kurşunların bombaların altında yaşayan açlıkla sefaletle imtihan edilen, belki de yavrusunun başında ağıtlar yakan ciğeri parçalanmış anneler sizi izliyor. Bağdat’ta barışa susayan gönüller İstanbul’u izliyor. Karabağ’da toprakları çiğnenen Azeri kardeşlerim sizleri izliyor. Mogadişu bugün İstanbul’u izliyor. 'KILIÇDAROĞLU BAK BU MONTAJI NASIL YAPTIK' Varsın birileri montaj desin. Kılıçdaroğlu bak bu montajı nasıl yaptık? Güzel mi, beğendin mi? Bir montaj da sen yap böyle. Varsın birileri montaj desin, taşıma desin. Bu muhteşem coşkuyu küçümsesin. Ama bilesin ki İstanbul, Gazze’nin yetimleri Ramallah’ın öksüzleri sizi izliyor. Kabe’nin etrafında tavafta olanlar size dua ediyor. Diyorlar ki 30’unun akşamında müjde bekliyoruz. 'ONLAR AHLAKİ OLMAYAN ŞEYLERİ İZLİYOR' Telefon, sürekli soruyorlar İstanbul nasıl. Gelirken aynı şeye muhatap oldum. İstanbul sen her an dildesin, kulaktasın, gözlerdesin. İzleniyorsun İstanbul. Ama Pensilvanya’nın izlediği gibi değil. Onlar mahremleri izliyor. Ahlaki olmayan şeyleri izliyor. Ama burası güzellikleri izliyor. Ülkemin aydınlık yarınlarını izliyor. Mahzun, boynu bükük Kudüs bugün sizleri izliyor. “Biz, kısık sesleriz minareleri, Sen ezansız bırakma Allah'ım. Ya çağır şurada bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma Allahım. Mahyasızdır minareler göğü de, Kehkeşansız bırakma Allahım. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allahım. Bize güç ver... Cihad meydanını, Pehlivansız bırakma Allah'ım. Kahraman bekleyen yığınlarını, Kahramansız bırakma Allah'ım. Bilelim hasma karşı koymasını, Bizi cansız bırakma Allah'ım. Yarının yollarında yılları da, Ramazansız bırakma Allah'ım. Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, Ya çobansız bırakma Allah'ım. Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız, Ve vatansız bırakma Allah'ım. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım.” Amin sonsuz kere amin. Bugün bir kez daha tarih yazıyorsun İstanbul. Bugün bir kez daha tuzakları oyunları bozuyorsun İstanbul. 'RAHŞAN AFFIYLA KURTARDIN' Millet oynanan oyunu görüyor. Millet sınırsız basiretiyle Türkiye üzerindeki kirli oyunu, tuzağı görüyor. 94’te İstanbul’a aday olduğumda, kimse kazanacağımıza ihtimal vermiyordu. Kimden aldık belediyeyi CHP’den. Yolsuzlukların belediyesi CHP. Kılıçdaroğlu sen bu işleri anlamazsın. Seni zaten SSK’dan tanıyoruz. SSK’daki yolsuzluklarınla tanıyoruz. Rahşan affıyla kurtardın işi yırttın. SSK hastanelerinde çektiğimiz çileleri biz biliriz. Az önce Kocaeli’nde yaşlı bir amca illa sahneye sahneye dedi. Getirin dedim, geldi. Ne dedi biliyor musunuz? İki kere beni hastanede rehin tuttular beni dedi rehin. Nice rehin tutulanlar oldu. Geldiğimde ilk verdiğim talimat şuydu. Bundan böyle hastanelerin kapısından kimseyi döndürmeyeceksiniz ve asla rehin tutmak gibi bir şey duymayacağım. Duyduğum zaman başhekimlere kesin ikazımdır, kesinlikle ilişkilerini keseriz. İstanbul’un seçkinleri kaymak takımı böyle bir sonuç beklemiyordu. İstanbul susuzdu, çöp dağları vardı. Çünkü CHP demek kirlilik demektir. Yolsuzluk demektir, çöp demektir. CHP demek susuzluk demektir. Ey İstanbul o zaman Ümraniye’nin belediyesi de CHP’liydi. Ümraniye çöplüğünde vahşi depolama vardı, o çöplük patladı 39 kişiye maalesef mezar oldu. gençler bunu bilmeyebilir, geziciler bunu bilmeyebilir. Ah ah, çevreci ha, ne çevrecisi ya? 39 kişi orada maalesef öldü. CHP’li belediye vardı. Bunun hesabını soran oldu mu? Nerde o medya? Yandaş medya nerede? sordular mı bunun hesabını? Sormazlar, işlerine gelmez. Niye? Paslaşıyorlardı, dayanışma içerisindeydiler. Onları onlar getirdiler. Ama tarih hesap soruyor şimdi. Diyor ki ey CHP o 39 vatandaşımızın hesabını ver. Kılıçdaroğlu sen bunların hesabını ver. Ama bunlarda o yüz yok. Geldi İstanbul’a büyükşehir başkan adayı oldu Kılıçdaroğlu. Ben de merak ettim nerede oturuyor diye. Dediler ki Kağıthane’de. Nerede oturuyorsunuz diye, Kağıttepe’de oturuyorum demiş. Ve seçim günü geldi oyunu kullanamadı. Yahu bunun eline üç koyun verin kaybedip gelir. İnanın bundan bir şey olmaz. Şimdi biliyorsunuz pozlar veriyordu, klasör. Yolsuzluk klasörü. Tabi böyle şeylerin olacağını da zannetmiyordu. Baykal genel başkan o da yanında. Klasörün sırtında ne yazıyor yolsuzluk. Kimin klasörü bu? Şu anda büyükşehir adayı olarak gösterdiler zatın. Ne yaptılar onu? Partiden ihraç ettiler hırsız ya. O ihraç ettikleri kişiyi şimdi getirdiler büyükşehir adayı yaptılar. Peki bu nasıl iş? Ben söylemiyorum klasörü sen hazırladın, şimdi de kalkıyorsun o adamı aday yapıyorsun. Niye? Malzeme yok ellerinde malzeme. Kimi koysunlar? Bunlar felç olmuş felç. Ama biz gümbür gümbür geldik, yine gümbür gümbür geliyoruz. Biz İstanbul’a, ülkemize, milletimize efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Yine hizmetkar olarak yolumuza devam edeceğiz. İstanbul’daki seçkinler elitler, Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan seçileceğine inanmıyorlardı. Milleti dahi kontrol ettiklerini, milletin aklını çeldiklerini zannediyorlardı. Milletim onlara ağır bir ders verdi. şimdi ne diyorum biliyor musun? 30 Mart’ta sadece onlara değil, hani bu telefonları dinleyenler var ya, Pensilvanya var ya, en önemli dersi ona vereceğiz. 'BUNLAR BİZİM HELALİMİZİ YEDİLER' Bunların dershanelerine gidenler varsa yavrularımızı lütfen oralardan alın. Milli Eğitim Bakanlığı olarak hafta sonlarında takviye kurslarını biz ücretsiz olarak vereceğiz. Yıllarca bunlar bizi sömürdüler ya. Sülük gibi sömürdüler. Ama sülük faziletli, sülük zararlı kanı emer. Bunlar bizim helalimizi yediler ya. Sadaka dediler yediler, zekat dediler yediler, kurbanlık koyun dediler yediler, adak dediler yediler. Ah kardeşlerim ha, benim sevgili peygamberime, kendi televizyonunda miraçtan iniyor kamyonete bindiriyor. Ve bu senaryoları da o onaylıyor biliyor musun? Yahu sen hoca mısın senarist misin? Nesin? İyi niyetimizin kurbanı olduk. Başörtülü kızlarımızın, yahu üniversiteye giderken başlarını açmaları noktasında fetva veriyor beyefendi. Niye? Çünkü 28 Şubatçı generaller onu istediler. Ya sen nasıl hocasın be. Ama 28 şubat öncesi öyle demiyor. Akşam başka sabah başka. Şu andaki yandaş medya var ya muhtar bile olamaz dediler. Muhtar bile olamaz dedikleri kişi 11 yıldır aralıksız Türkiye’de başbakan oldu. Bu milletin iradesini çalamazsınız. Biz önce halkın sonra hakkın iradesine boyun eğdik. Benim meselem milletimin hak meselesidir. Benim meselem milletimin hukuk meselesidir. Biz hukuku çiğnemeye karşı dik duruyoruz. Yargı darbesi yapmak isteyenlere karşı dik duruyoruz. Milli iradenin çalınmasına karşı dimdik duruyoruz. Müslüman olmayanlara da hizmet etmek bizim görevimiz. İster Müslüman olsun, ister Hıristiyan olsun, ister ateist olsun. Bizim görevimiz alanında hepsi var. Bizim iktidarımız ayrımcılığın iktidarı olmayacaktır. Epey zamandır bir şarkı tutturdular. Demokrasi sandıktan ibaret değildir. Sevsinler sizi. Nereden ibaret? Doğru bunlar öyle alıştılar. Ama böyle değil. Biz sandıksız bir demokrasiyi asla kabul etmedik ve etmiyoruz. Sen Şişli’de ne yaptın ya? İstanbul’a ne yapacaksın. Bunların böyle bir imkanı gücü yok. Geçenlerde bizim Taksim Yenikapı hattındaki, yeni yapılan köprü var ya, o köprüyü yıkacakmış. Ya bu CHP yıkmakla mükellef, yapmakla değil. İstanbul’da ulaşım sıkıntısı var. İkinci tüp geçidi yapacağız. Kılıçdaroğlu onu da yıkarsınız olur mu? Ama iktidara gelemeyeceğine göre sen artık aracınla gezersin. 'TENCERE TAVA HEP AYNI HAVA' Bak Kanal İstanbul dedik, adam Kanal İstanbul’dan rahatsız. Biraz kendinize gelin. Şu ülkede bir dikili ağacınız yok. Sadece yakarsınız yıkarsınız başka işiniz yok. Ondan sonra da tencere tava hep aynı hava. Adı da ne? Demokrasi özgürlük. Tencere tavayla özgürlük olur mu? Ancak huzursuzluk olur. Bakıyorsunuz şimdi bazı bu zihniyette olan, sokaklarda yollarda çirkin hareketler yapma… 12 yıl boyunca hırsızların art niyetlilerin farklı hesaplar içinde olanların bu davaya sızmaması için hep hassasiyet içinde olduk. 'UYDURMA BİR PASAPORTLA KAÇTIN GİTTİN' Pensilvanya beddua seansları yapıyor. Varsınlar etsinler ya. Hiç önemli değil. Bumerang gibi onları vurur. Kötü söz sahibinindir. Bitmedi. Şimdi geçenlerde baktım bir şey daha düşmüş. Ne diyor? O uzun bize çok hainlik etti diyor. Şu hale bak, ya sen ne biçim hocaefendisin ya. Ya sen bu noktada eğer dürüstsen 99’da bu ülkeden niye kaçıp gittin? 15 yıldır kaçaksın. Uydurma bir pasaportla kaçtın gittin. İlkokul mezunu ve öbür taraftan da maalesef hak etmediği halde bir pasaportla kaçış. Şimdi soruyorum diyorlar ki inzivaya çekiliyor. TWEET MWEET ANLAMAM BEN BU İŞLERDEN Ya şu medya. Açık söylüyorum. Başta Doğan Grubu olmak üzere, açık söylüyorum, Ciner grubu olmak üzere, buna benzerler. İsimlerini diğerlerinin vermeyeceğim. Utanmadan sıkılmadan kalkıp şu anda bu olaylarda bize karşı yapılan haksızlıkları savunur durumdalar hala. Ya bu ülkenin başbakanına bu hakaretler yapılırken, siz nasıl oluyor da bunları savunuyorsunuz? Ha söyleyeyim, çünkü Pensilvanya’nın onlarla ilgili kasetleri de var. Şantaj var onlarla ilgili şantaj. Yeri geldiğinde onu da açıklarız diyorlar. Geçenlerde bir tane açıklandı, diğeriyle de ilgili açıklandı. Şimdi korkuyorlar. Şimdi batmışlar, bataklığa batmışlar. Bunlardan çekiniyorlar. Kendi devletine güvenmiyor, onlara güveniyor. Biz de kusura bakmasınlar, gereken neyse bunu yaparız. Öyle tweet mweet anlamam ben bu işlerden. Evet, Twitter dürüst davranacaksa her türlü desteği veririz. Youtube her türlü desteği veririz. Facebook ahlaksızlıklarından vazgeçerse destek alır. Ama aileleri bozacaksa karşısında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini bulur. Bunlarda neler var neler. Şimdi ne diyorlar, 25 Mart’ta şu çıkacak, 30 Mart’ta şu çıkacak. Hangi iftirayı atarsanız atın. Bu montajların bu ahlaksızlığınızın altında ezilip gideceksiniz. Daha şimdiden 30 Mart akşamı hangi yalanları söyleyeceklerini konuşuyorla “CUMHURBAŞKANIMIZIN KANAATİ FARKLI OLABİLİR” Şimdi ne diyorlar? Özgürlük elden gidiyor. Kusura bakmasınlar, bak şu Tayyip Erdoğan, kim ne derse desin bizim mahremimizi, görüşmelerimizi, konuşmalarımızı dinleyen ve dinletenlere karşı sonuna kadar mücadelesini verecektir. Özgürlük adı altında kimse bizim mahremimize giremez. Kim olursa olsun. Cumhurbaşkanımızın kanaati farklı olabilir. Beni dinleyecek, bakanları dinleyecek. Yahu bırakın tüm insanları dinleyecek. Beni dinleyemezsin, yok böyle bir şey. Ben artık evimde bile rahat rahat konuşamıyorsam, telefonla konuşamıyorsam, ailemle konuşamıyorsam, bu montaj, dublaj, uydurma şeylere itibar etmek suretiyle bu ülkede başbakanını yargılayamaz. Böyle bir hakları olmadığı halde bunlar bizi dinliyorlar. Ya şu medya. Açık söylüyorum. Başta Doğan Grubu olmak üzere, açık söylüyorum, Ciner grubu olmak üzere, buna benzerler. İsimlerini diğerlerinin vermeyeceğim. Utanmadan sıkılmadan kalkıp şu anda bu olaylarda bize karşı yapılan haksızlıkları savunur durumdalar hala. Ya bu ülkenin başbakanına bu hakaretler yapılırken, siz nasıl oluyor da bunları savunuyorsunuz? Ha söyleyeyim, çünkü Pensilvanya’nın onlarla ilgili kasetleri de var. Şantaj var onlarla ilgili şantaj. Yeri geldiğinde onu da açıkları diyorlar. Geçenlerde bir tane açıklandı, diğeriyle de ilgili açıklandı. Şimdi korkuyorlar. Şimdi batmışlar, bataklığa batmışlar. Bunlardan çekiniyorlar. Kendi devletine güvenmiyor, onlara güveniyor. Biz de kusura bakmasınlar, gereken neyse bunu yaparız. Öyle tweet mweet anlamam ben bu işlerden. Evet, Twitter dürüst davranacaksa her türlü desteği veririz. Youtube her türlü desteği veririz. Facebook ahlaksızlıklarından vazgeçerse destek alır. Ama aileleri bozacaksa karşısında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini bulur. Bunlarda neler var neler. Şimdi ne diyorlar, 25 Mart’ta şu çıkacak, 30 Mart’ta şu çıkacak. Hangi iftirayı atarsanız atın. Bu montajların bu ahlaksızlığınızın altında ezilip gideceksiniz. Daha şimdiden 30 Mart akşamı hangi yalanları söyleyeceklerini konuşuyorlar. MİT müsteşarımı tutuklayıp süreci bozmak istediler. Benim Anadolu’daki Trakya'daki kardeşimin gözünden bile sakındığı 20 yaşındaki evladı o dağlarda şehit olmuş bunların umurunda mı? Yozgat'taki kardeşimin Samsun'daki Kastamonu'daki kardeşimin ocağına ateş düşmüş bunların umurunda mı? Babaların ciğeri dağlanmış bu Pensilvanya'nın umurunda mı? Ya Mavi Marmara vuruluyor Pensilvanya'nın gözünde yaş yok. Tam aksine o başkalarının yanında yer alıyor. Bu Aydın Doğan'ın bu Pensilvanya'nın onların medyasının umurunda mı? ‘NE KOMADA ÖLEN ÇOCUK, NE DE BURAK YAVRUMUZ’ Ne İstanbul'da, ne komada ölen çocuk, ne de sokakta vurulan gencecik Burak yavrumuz bunların asla umurunda değil. Bunlar nebbaş nebbaş. Bunlar mezarlık soyguncusu. Cumhuriyet
Kanal İstanbul'un Güzergahı Değişti
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından 'Çılgın proje' olarak adlandırılan Kanal İstanbul'un güzergahı değişti. Çılgın proje olarak anılan Kanal İstanbul için belirlenen Silivri, Ortaköy, İnceğiz, Gökçeli, Çanakça, Dağyenice bölgesinden, Karacaköy, Evcik Barajı’ndan Karadeniz’e bağlanan bölümde istimlak edilecek arazilerin çokluğu nedeniyle vazgeçildi. Küçükçekmece, Başakşehir ve Arnavutköy alternatif bölge olarak düşünülüyor. Bu konuda asıl gelişmenin ihale modeliyle ortaya çıkması bekleniyor. Yetkililerden edinilen bilgilere göre Kanal İstanbul projesi ile yerlilerin yanı sıra birçok yabancı şirket de ilgileniyor.   Panama Kanalı projesini yapan MWH Global ve Çinli birçok şirket ihaleye ilgi duyarken, TAV da ortağı CCC ile süreci yakından takip ediyor. Dünya Gazetesi'nin haberine göre, Rus ve İtalyan firmaları ile de bazı ön görüşmeler yapıldı. Bölgedeki deniz trafiğine de çözüm getirmesi beklenen proje, Karadeniz ve Boğazlar’ı yoğun kullanan Rusya’nın da radarında. İstanbul’daki deniz trafiğine çözüm için büyük bir Rus firması kanalın inşasını üstlenebileceğini iletti. 10 MİLAR DOLAR TAHMİNİ Bazı sivil toplum kuruluşları ve bilim adamlarının eleştirdiği, karşı çıktığı projenin tam detayları ortaya çıkmadığı için maliyeti hakkında kesin tespitler de yok. Ancak üçüncü havalimanı projesine yakın bir büyüklüğün ortaya çıkması bekleniyor. İlk telaffuzlara göre projenin maliyeti 10 milyar dolar! Kanal’ın 25 metre derinliğinde ve 150 metre genişliğinde olması öngörülüyor. 5.5 milyar TL olarak hesaplanan inşaat işleri kapsamında İstanbul Boğazı ile Silivri arasındaki doğu- batı ekseninde, proje ile çakışacak en az 5 otoyolu, karayolu ve demiryolunun deplase edilmesi (başka noktaya taşınması) planlanıyor. Kanal üzerine en az 8, en çok 11 köprü inşa edilmesi planlanıyor. Toplamda 10 milyar dolara mal olacak proje için parça parça ihaleye çıkılacak. Kanal, alttan kesik ‘V’ harfi biçiminde inşa edilecek. Alt bölümünün genişliğinin 100 metreye, V harfinin iki ucu arasındaki mesafenin 520 metreye kadar ulaşabilecek. Kanalın derinliği 20 metre olacak. GÜZERGÂH YAKINDA AÇIKLANACAK Kanal İstanbul projesi, güzergahının açıklanacağı tarihten itibaren gayrimenkul piyasasına büyük hareketlilik getirecek. Başbakan Erdoğan’ın ‘Çılgın Proje’ olarak tanımladığı Kanal İstanbul’un güzergahı henüz açıklanmadı fakat projeye ev sahipliği yapacak yerlerde arazi fiyatları tavan yaptı. Projenin yerinin şu an tam olarak belli olmadığını, çalışmalar yaptıklarını belirten yetkililer, “En kısa yol, en uygun yer neresidir onu araştırıyoruz. İstanbul Boğazı’na alternatif olacak güzergahı belirleme gayretindeyiz. 1-1,5 ay içinde güzergahı netleştireceğiz” dedi. Daha önce belirlenen Silivri, Ortaköy, İnceğiz, Gökçeli, Çanakça, Dağyenice bölgesinden, Karacaköy, Evcik Barajı’ndan Karadeniz’e bağlanan bölümde istimlak edilecek arazilerin çokluğu nedeniyle vazgeçildi. Diğer yandan Küçükçekmece, Başakşehir ve Arnavutköy’ün alternatif bölge olarak düşünüldüğü, kanal aksında bulunan arazilerin yaklaşık yüzde 80’inin Hazine'ye ait olmasının bu rotanın seçilmesinde önemli rol oynadığı öğrenildi. Eğer bu güzergah seçilirse proje, Küçükçekmece-Başakşehir- Arnavutköy ilçelerinden geçerek Karadeniz ile Marmara Denizi’ni birbirine bağlayacak. Projeyle Küçükçekmece Gölü kanala katılacak, Sazlıdere Barajı ise devre dışı kalacak. GÜNDE 160 GEMİ GEÇECEK Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘çılgın projem’ olarak adlandırdığı Kanal İstanbul uzun süre büyük ses getirmişti. Kanal İstanbul projesi ile beraber iki yarım ada ve bir ada oluşacak. Kanalın su derinliği yaklaşık 25 metre olacak. Su yüzeyinde genişlik 145-150 metre yi bulacak. Kanalın inşası sırasında ortaya çıkacak hafriyat büyük bir liman ve havalimanı yapımında, sönmüş maden ocaklarında ve kanalın kapatılma noktasında kullanılacak. Kanal İstanbul’dan günde 150-160 geminin geçmesi hedefleniyor. Projeye karşı çıkan sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerin görüşleri özetle şöyle: • İstanbul’un doğal yaşam kaynaklarını tehlikeye atar. • Boğaz’daki tanker trafiğinin yarattığı tehlikeyi önleyemez. • İstanbul’un su kaynaklarını bitirebilir, deniz kimyasını bozarak canlıların yok olmasına yol açabilir. • Tarım-orman arazilerini olumsuz etkiler. • İstanbul’un deprem ve ulaşım gibi en önemli sorunlarına öncelik verilmeli. Proje deprem riskini artırabilir. • Tehdit altındaki doğal ve çevresel değerlerin kaybına yolaçar. • Projenin devreye girmesi, içme suyu rezervlerinden vazgeçmek anlamına gelir. Kaynak: http://www.anahaberler.com.tr/emlak/kanal-istanbulun-guzergahi-degisti-h15524.html
3. Havalimanına Durdurma Kararı
Bakanlar Kurulu, 18 Ağustos 2012 tarihinde üçüncü havalimanı inşaatı, üçüncü Boğaz Köprüsü inşaatı ve Kanal İstanbul projeleri kapsamında Avrupa yakası Karadeniz kıyılarında 42.300 hektarlık bir alanı “Rezerv yapı alanı' olarak belirledi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 8 Nisan 2013 tarihli kararı ile bu rezerv alan ile ilgili kamulaştırma iş ve işlemlerinin yürütülmesi için Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nı (TOKİ) görevlendirdi. Kamulaştırma yetkisi alan TOKİ, bu üç projenin yapılacağı alanlarda kamulaştırma çalışmalarına başladı. Mayıs 2013 tarihinden itibaren de arsa sahiplerine belirli bir bedel karşılığı anlaşma teklifinde bulunmaya başladı. TOKİ METREKARE BAŞINA 22 LİRA ÖNERDİ ARSA SAHİPLERİ KABUL ETMEDİ TOKİ, bu çerçevede üçüncü havaalanının yapılacağı alanda 10 ayrı parsel halinde toplam 54.507 metrekare arsası bulunan Akçelik Madencilik, 2 ayrı parsel halinde toplam 9.840 metrekare arsası bulunan İsmail Tükenmez, 4.520 metrekare arsası bulunan Ozan Madencilik, 1.998 metrekare arsası bulunan Topkara Mermer'e kamulaştırma teklifinde bulundu. Arsa sahipleri metrekare başına TOKİ'nin önerdiği parayı yeterli bulmayınca taraflar arasında anlaşma sağlanamadı. 14 DAVA AÇTI Bunun üzerine geçen yıl mahkemeye başvuran TOKİ, Akçelik Madencilik aleyhine 10, İsmail Tükenmez aleyhine 2, Ozan Madencilik ve Topkara Mermer aleyhine birer dava açtı. Dilekçesinde davalılara ait taşınmazların, Bakanlar Kurulu tarafından 18 Ağustos 2012 tarihli karar ile “Rezevr yapı alanı' olarak tespit edilen alanın içinde kaldığını hatırlattı. Bu arsalara ait kamulaştırma yetkisinin de kendisine verildiğini savunan TOKİ, arsa sahiplerinin kamulaştırma bedelini kabul etmediği için anlaşamadıklarını hatırlattı. TOKİ, mahkemeden, atanacak bilirkişilerce belirlenecek tutar karşılığında davalılara ait toplam 14 parseldeki bu arsaların tapu kaydının iptal edilerek kendi adına tesçil edilmesini istedi. TOKİ'nin arsa sahiplerine açtığı 14 dava da İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne düştü. Davalılar, davaya konu arsaların yapılacak olan üçüncü havaalanı inşaatının sahasında kaldığını hatırlatarak, TOKİ tarafından verilen tutarın emsallerine göre çok düşük kaldığını savundular. TOKİ'nin kendilerine metrekare başına 22 lira ile 35 lira arasında teklif yaptığını savunan davalılar, aynı bölgede bulunan emsal arsaların yerine göre metrekaresinin 300 liradan 500 liraya kadar alıcı bulduğunu savundular. BİLİRKİŞİLER METREKARE FİYATINI 10'A KATLADI Mahkeme, dosyaları inşaat mühendisi, harita ve kadastro mühendisi, mimar ve ziraat mühendisinden oluşan 6 kişilik bilirkişi heyetlerine yolladı. Bilirkişiler, arsaların bulunduğu alanın üçüncü havaalanı inşaatının da yapılacağı “Rezerv yapı alanı' içerisinde kaldığını hatırlattı. Bilirkişiler, davalıların arsasının yerine göre metrekare fiyatının 200 lira ile 500 lira arasında değişkenlik gösterdiğini belirttiler. ARSALARIN DEĞERİ 16.2 MİLYON TL Bilirkişiler, TOKİ'nin 54.507 metrekare arsası kamulaştırılan Akçelik Madencilik şirketine 10 milyon 901 bin, 9.840 metrekare arsası kamulaştırılan İsmail Tükenmez'e 2 milyon 785 bin, 4.520 metrekare arsası kamulaştırılan Ozan Madencilik'e 1 milyon 602 bin, 1.998 metrekare arsası kamulaştırılan Topkara Mermer şirketine de 999 bin 840 TL kamulaştırma bedeli ödemesi gerektiği yönünde rapor tuttu. TOKİ: DAVALILAR ÜÇÜNCÜ HAVALİMANININ ARTI DEĞERİNDEN FAYDALANAMAZ TOKİ, “3. Havaalanı projesinin bölgeye kattığı artı değer, bir değerlendirme ölçütü olarak dikkate alınmıştır. Bilirkişi heyetinin bu tutumu kamulaştırma Kanunu'nun 11. Maddesine aykırılık teşkil etmektedir' gerekçesi ile bilirkişilerce belirlenen kamulaştırma bedellerine itiraz etti. MAHKEME BİLİRKİŞİLERE UYDU Mahkeme, nisan ayında yapılan duruşmada, bilirkişilerce belirlenen tutarın davacı TOKİ tarafından davalı arsa sahiplerinin banka hesaplarına depo edilmesini istedi. TOKİ, bu tutarı yatırmadı. Mahkeme, 4 Haziran 2014 tarihinde yapılan duruşmalarda ikinci kez depo kararı aldı. TOKİ mahkemenin ikinci kez aldığı depo kararına da uymadı. Mahkeme, bugün yaptığı duruşmalarda 14 davayı da karara bağladı. TOKİ'nin Avukatı Hüseyin Balaban, bilirkişilerce belirlenen kamulaştırma bedelinin çok fahiş olduğunu belirterek, “Bu nedenle depo şartını yerine getirmedik' dedi. TOKİ'NİN KAMULAŞTIRMA TALEBİ REDDEDİLDİ İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi hakimi Mehmet Coşkun Gündüz, Avukat Balaban'ın yeniden depo kararı verilmesi yönündeki isteğini reddederek davaları TOKİ aleyhine sonuçlandırdı. Bir önceki duruşmada ikinci kez depo kararı verdiği halde TOKİ'nin bu tutarı davalıların hesaplarına yatırmadığını hatırlatan hakim Gündüz, kararın kesinleşmesi ile birlikte tapulara konulan kamulaştırma şerhinin de kaldırılmasına hükmetti. AVUKAT ALTIN: TOKİ YENİDEN KAMULAŞTIRMA YAPARSA HAVALİMANI İNŞAATI DURMAZ Davalılardan Akçelik Madencilik şirketinin avukatı Kemal Altın, karar ile ilgili olarak dha'nın sorularını telefonda yanıtladı. 'TOKİ, bilirkişilerce belirlenen tutarları yüksek bulduğu için ödeme yapmadı. Bilirkişi hesaplarına göre benim müvekkilime 11 milyon TL ödeme yapması gerekiyordu, ancak bunu yapmadı. Bize metrekare başı 22 TL teklif etti. Bu tutar çok düşük, bunu kabul etmediğimiz için bize dava açtı. Ancak kaybetti. Bugün kaybedilen 14 davaya konu arsalarda üçüncü köprü inşaatı ile ilgili hiçbir işlem yapılamaz. Ya projeyi değiştirerek bizim arsalarımızı havaalanı inşaatının dışında bırakacak ya da yeniden kamulaştırma kararı alıp yeni bir mahkeme süreci başlatacak. Bir seçenek de arsa sahipleri ile mahkemeye gitmeden yeni bir anlaşma yapması. Bizim 10 parsel ile ilgili 10 davamız vardı. Bazı parseller pistlerin yapılacağı yerde bazıları da inşaat alanına denk geliyor.' diye konuştu. 22.1 MİLYAR EURO'LUK PROJE Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılması planlanan üçüncü havaalanın 3 Mayıs 2013 tarihinde yapılan ihalesini, 22 milyar 152 milyon Euro tutarındaki teklifi ile Cengiz-Kolin-Limak-MAPA-Kalyon ortak girişimi kazandı. 10 milyar 247 milyon Euro'ya mal edilmesi planlanan havaalanının temel atma töreni 7 Haziran 2014 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapıldı. Yüksel KOÇ/İSTANBUL, (DHA)
Haşmetli Devletimizden 25 Fantastik Açıklama
'TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman 'Bizim hızlı trenimiz yok, bu normal tren. Ama 'normal tren yaptık gelin binin' desek ilgi çekmezdi. Hızlandırılmış tren diyerek, yolcu ilgisi çekildi. Bunda da başarılı olundu' dedi. ' 09 Ağustos 2004 - [Haberin Tamamı]
'Bir Telefonu Almak İçin Saatlerce Kuyrukta Bekliyorlar, Geçen Yılkinden Farkı Yok'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ürünlerinin, yeni bir logo ve ''Gücü Keşfet'' sloganı ile tanıtılacağını belirtti.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çırağan Palace Kempinski Otel'de, Türkiye İhracatçılar Meclisi 'Türkiye Markası' lansmanı toplantısında yaptığı konuşmada, tanıtımı yapılacak logo ve sloganın başarılı olmasını diledi.Logonun hazırlanmasında emeği geçen kişi ve kuruluşları tebrik eden Erdoğan, tasarım üzerinde uzun soluklu bir çalışma yapıldığını, iş adamlarından reklam ajanslarına, ihracatçılardan siyasetçilere, sivil toplum örgütlerinden vatandaşlara değin geniş bir yelpazede görüşler alındığını ifade etti. Başbakanlık görevinde bulunduğu sırada taslakları kendisinin de görme fırsatı bulduğunu, önerilerini, tavsiyelerini ilettiğini aktaran Erdoğan, 'Sonuçta Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisinin ön ayak olduğu ama bugün itibarıyla tüm Türkiye'ye mal olacak, tüm dünya tarafından tanınacak bir tasarım ortaya çıktı' dedi.Benzeri süreçleri ve heyecanları daha önce de başbakanlık yaptığı hükümetler dönemlerinde yaşadığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:'Bildiğiniz gibi, 28 Ocak 2004'te bir yasa çıkardık. Türk Lirası'ndan 6 sıfırın atılması sürecini başlattık. 2004 yılı boyunca Merkez Bankamız, çok titiz bir şekilde hazırlıklarını yaptı ve 'Yeni Türk Lirası' adı altında yeni banknot ve madeni paraları 1 Ocak 2005'te tedavüle soktu. Bu yeni banknot ve madeni paraların tanıtımını da yine bizzat ben ve bakan arkadaşlarım birlikte yapmıştık. Yeni Türk Lirası, o dönemde mevcut paralarla aynı tasarımı taşıyordu. Ancak 6 sıfır olmaksızın basılmıştı. Ardından 1 Ocak 2009'da milletçe yine bir başka heyecanı yaşadık. Geçici olarak tedavüle girmiş 'Yeni Türk Lirası'ndan', 'Yeni' ibaresini kaldırdık. Yeni tasarımlarıyla Türk Lirası'nı kullanmaya başladık. Dünyanın ilgiyle izlediği çok çok başarılı bir operasyon gerçekleştirdik. Allah'a hamdolsun hiçbir aksaklık yaşanmadı. 6 sıfırın atıldığı yeni paramız, sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada beğeni topladı, ilgi çekti ve Türk Lirası nihayet itibarına yeniden kavuşmuş oldu. Yine bugün yaşadığımıza benzer bir heyecanı Türk Lirası'nın simgesini hazırlarken ve kamuoyuna açıklarken yaşadık. Dünyadaki tüm güçlü ve saygın para birimlerinin bir logosu vardı ancak, Türk Lirası için sadece 'TL' kısaltması kullanılıyordu. Güzel, sade, kolay yazılabilir bir logo hazırlandı, kamuoyuna tanıtıldı ve bu logo da çok hızlı yaygınlaşarak vatandaşlarımız tarafından kullanılmaya başlandı. Şu anda çarşıda, pazarda, etiketlere baktığımızda bu logonun kullanıldığını ve artık iyice benimsendiğini görüyoruz. 'Bugün de Ekonomi Bakanlığı ve TİM tarafından hazırlanan aynen yeni Türk Lirası logosu gibi önem arz eden bir başka logoyu, bir başka milli tasarımı, Türkiye ve dünyaya tanıttıklarını dile getiren Erdoğan, 'İnşallah bugünden itibaren Türkiye'de üretilen ürünlerin artık üzerinde 'Made in Turkey' damgası yerine artık bu logo olacak. Dünyanın neresinde olursa olsun bu logoyu görenler o ürünün Türkiye'de üretildiğini, Türkiye'den ihraç edildiğini anlayacaklar' diye konuştu. Bu logoyla birlikte 'Discover the potential' sloganının kullanılacağını kaydeden Erdoğan, bu sloganın da son derece isabetli olduğunu söyledi. 'Discover the potential' cümlesini İngilizce'den Türkçe'ye çevirirken 'Potansiyel' sözcüğü yerine 'Güç' sözcüğünün kullanımının daha uygun olacağı görüşünde olduğunu ifade eden Erdoğan, 'Yani 'Gücü keşfet'... Bu noktada böyle bir yaklaşım. İnşallah bugünden itibaren tüm dünyada Türkiye'yi ve Türkiye ürünlerini bu logoyla ve 'Gücü keşfet' sloganıyla tanıtıyor olacağız' diye konuştu. Türkiye'nin dünyaca tanınan markalarının itibar ve güvene sahip olduğunu anlatan Erdoğan, 'Bu logo ve sloganla inanıyorum ki ürünlerimizin gücüne güç katılmış, itibarına itibar katılmış, güvenine de güven katılmış olacaktır. Bu önemli logo ve sloganın bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Emeği geçenleri tekrar tebrik ediyor, elinize sağlık diyor, herkese şahsım, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum' dedi. 'Eleştiriler olacak'Erdoğan, belirlenen logo ve slogana yönelik eleştiriler geleceğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:'Yeni Türk Lirası ve sıfırları atılmış Türk Lirası banknotlarını tanıttığımızda belli kesimlerden çok acımasızca eleştiriler yapılmıştı. Hatta bu 6 sıfır atıldığı zaman, 'Enflasyon patlar' deyip, 'Eğer bu başarılı olursa Taksim'e çıkar eşek gibi anırırım' diyen köşe yazarları olmuştu. Hala yazmaya devam ediyorlar ama Taksim Meydanı'na çıkmadılar. Değerli arkadaşlarım, bugün baktığımızda hem banknotlarımızın hem de TL logosunun sorunsuz şekilde kullanıldığını benimsendiğini görüyoruz. Karamsar senaryoların hiçbiri gerçekleşmedi. Yeni paraların enflasyon üzerinde hiçbir olumsuz etkisi olmadı. Ödemeler üzerinde, ticarette, çarşıda, pazarda yeni paralardan dolayı öyle seslendirildiği gibi olumsuz hadiseler de yaşanmadı. Toplum yeni para birimine çok kısa sürede adapte oldu. Değişime anında ayak uydurdu sanki yıllardır kullanıyormuş gibi yeni paraları ve yeni logoyu kullanmaya başladı. Bugün tanıtımı yapılan slogan ve logonun da yapılacak tüm olumsuz eleştirilere rağmen hızla benimseneceğine, hızla kullanıma girip yaygınlaşacağına ben yürekten inanıyorum. Özellikle bizim KOBİ'lerimiz, sanayicilerimiz, ihracatçılarımız, değişim konusunda dünyada gerçekten farklı bir yere sahipler. Onların bu logoyu hızla ürünlerine ambalajlarına, paketlerine basıp logonun yaygınlaşmasına katkı sunacaklarını tahmin ediyorum. Tabi bu logo ve sloganın yaygınlaşmasında uluslararası markalarımıza da büyük görev düşüyor. Örneğin Kültür ve Turizm Bakanlığımızın artık uluslararası bir turizm markası olan Türkiye'yi bu logoyla tanıştırmalarını bekliyoruz.'Konuşmasında Türk Hava Yolları'nın da benzeri şekilde logo ve slogana sahip çıkmasını, logo ve sloganı onlarca dünya ülkelerine taşımasını beklediğini ifade eden Erdoğan, 'Barcelona'yı Real Madrid'i filan falan bunları taşıyabilirsin o ayrı bir konu ama önemli olan bu. Bunu tabi ısrarla taşımanız gerekir' diyerek espri yaptı.Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:'Bu yeni logo ve sloganı esasen yeni Türkiye'nin güçlü Türkiye'nin artık küresel iddiaları ve hedefleri olan Türkiye'nin özgüven simgesi olarak görüyorum. Evet bu tasarım ve 'Gücü Keşfet' sloganı, yeni Türkiye'nin özgüveninin simgesidir, özgüvenin sloganıdır. Biz sadece bu logoyu markalarımızın üzerine basmakla yetinmeyeceğiz. Bu özgüvenlogosunu basabileceğimiz artık çok daha fazla marka üretmenin mücadelesini de kararlılıkla yürüteceğiz. Mevcut markalarımız artık bize yetmiyor. Dünya mağazalarında, piyasalarında, pazarlarında kendisine yer bulan markalarımızla gurur duyuyoruz ama bunları artık sayıca yetersiz görüyoruz. Türkiye ekonomisi gelmiş artık marka meselesine, marka ihtiyacına dayanmıştır. Bizim istikrarlı şekilde büyürken ihracatımızı son derece hızlı şekilde artırırken artık enerjimizin önemli bir kısmını bu marka konusuna ayırmamız gerekiyor. Arkadaşlar yeni markalar üretecek güce yani potansiyele ziyadesiyle bu heyet sahiptir. Eğer fikir derseniz, Allah'a hamdolsun olsun parlak fikirlere, yenilikçi fikirlere sahip bir neslimiz var. Eğer girişim diyorsak, girişim ruhu diyorsak, dünyanın her yerine ulaşabilen ve her yerinde iş kovalayan dinamik, enerjik girişimcilerimiz var. Teşvik konusunda, destek konusunda eskisine oranla çok daha farklı, çok daha güçlü bir konumdayız.'Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için Amerika Birleşik Devletleri'nin New York şehrinde olduklarını, konakladıkları otelin bulunduğu '5. Cadde' adı verilen uzun bulvarda dünyanın birçok ülkesinin büyük markalarının görüldüğünü belirtti.Aynı caddede dünyaca tanınmış bir teknoloji markasının da mağazasının bulunduğu dile getiren Erdoğan, şunları söyledi: 'Tabii bizim toplantı ve görüşmelerden dolayı görme fırsatımız olmadı. Ama arkadaşlarımız şahsıma aktardılar, o teknoloji mağazası 24 saat açık. Normalde saat 22'dekapanıyor ama o 24 saat açık. 24 saat boyunca yeni çıkardığı telefonu satın almak için mağazanın önünde kuyruk oluşuyor. İnsanlar o marka telefonun yeni modelini alabilmek için gece dahil saatlerce kuyrukta bekliyor. Bu marka hemen her yıl yeni bir model çıkardığı halde, modeller arasında çok büyük farklılıklar da yok, markanın sahip olduğu güç, prestij ve tanınmışlık sayesinde mağazalar önünde bu uzun kuyrukları oluşturabiliyorlar. Burada zaten birçok arkadaşımız, dostumuz da bunu biliyor. Dikkatinizi çekiyorum, aslında satılan telefon değil, satılan o telefonun markası. 'Bak yenisini aldım' bu.' Erdoğan, ABD ekonomisine bakıldığında, ekonomiyi ayakta tutan ve büyüten gücün bu ve buna benzer markalar olduğunun görüldüğünü aktararak, Japonya, Kore, Almanya, İngiltere ve diğer büyük ekonomisi olan devletlerin de aynı şekilde olduğunu, küresel markaları sayesinde istikrarla büyüdüklerini anlattı. Türkiye'nin geçmişte yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, ekonomideki tüm belirsizliklere rağmen, böyle küresel markalar oluşturmayı başardığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:'Bu markalarımızı da bir kez daha tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Mesela Avrupa'da güçlü markalarımız var. Ama bunu bizim dünyaya da yaymamız gerekiyor. Ancak bunlar tabii bir elin parmakları kadar. Bize bu yetmez. Bizim artık ufukları zorlayan potansiyelimize denk düşecek yeni markalar üretmemiz lazım. Daha çok, daha güçlü, daha fazla tanınmış markalara ihtiyacımız var. Bunu da yaparız ve ben yapacağımıza gönülden inanıyorum.''12 aylık ihracatımız 157 milyar dolara ulaştı'Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin bu hedefe inandığını ve bir süredir bu hedef yolunda çok başarılı çalışmalar yaptığını, araştırma, geliştirme, markalaşma konusunda özellikle de inovasyon konusunda TİM'in yaptığı çalışmaları izlediklerini, takdir ettiklerini, bu gayret için de kendilerine teşekkür ettiğini dile getirerek, şöyle devam etti:'Bundan daha da önemlisi TİM bizim 2023 hedeflerimize yürekten inandı. Bunların gerçekleşebilir olduğunu ilan etti. Bu yolda da hız kesmeden, umudunu kaybetmeden yolunda ilerliyor. TİM'in ve Türkiye'nin tüm ihracatçılarının inandığı bu seviyeyi yakalayacaklarına, hedeflerine ve hedeflerimize mutlaka ulaşacaklarına şahsen ben de gönülden inanıyorum. Asla umudunuz kaybolmasın, asla yılgınlığa düşmeyin, asla vazgeçmeyin. Yapılan olumsuz, karamsar, umutsuz açıklamalara da lütfen itibar etmeyin. 2023 hedeflerini ulaşılamaz görenlerin, hayal gibi görenlerin açıklamaları sizleri asla karamsarlığa sevk etmesin. Lütfen hatırlayın değerli arkadaşlar 2002 yılında milli gelirimiz 230 milyar dolarken, 2013'te bunun 820 milyar dolara çıkacağı söylenseydi buna kim inanırdı? Bunu ulaşılamaz hedef olarak görüyorlardı. Çünkü 79 senede 230 milyar dolara gelmişsin. 10 senede kalkıp da 820 milyar dolara nasıl geleceksin? Bunun hemen kıyasını yapıyorlardı. Ne oldu? 2013 sonunda milli gelirimiz 820 milyar dolara ulaştı. Kişi başı milli gelir 2002 yılında 3 bin 500 dolardı, 2013 sonunda 3 kattan fazla artarak 10 bin 500 dolar olacağı söylenseydi buna da inanmayacaklardı. Ama bu gerçekleşti.'Türkiye'nin küresel krize rağmen 2 yıl üst üste yüzde 9 büyüme kaydettiğini anımsatan Erdoğan, 2013 büyümesinin yüzde 4 olduğunu, bu oranla Türkiye'nin dünyada en yüksek oranda büyüyen ülkeler arasında yer aldığını, 2014'te de büyümenin devam ettiğini ve edeceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikinci çeyrekteki büyümenin yüzde 2 olmasının dahi ülke için büyük bir başarı olduğunu, zira diğer büyük ekonomilere bakıldığında büyüme oranlarının 0-1'i ancak yakalayabildiklerinin görüldüğünü ifade ederek, 'İşte Avrupa. Avrupa'da en güçlü ekonomi Almanya, bakıyorsunuz 0,8. Bizim yıl sonu hedefimizi inşallah yüzde 4. Çok çalışacağız, çok üreteceğiz, daha çok ihracat yaparak bu hedefi tutturacağız. Yine 2002 yılında 150 milyar doların üzerinde ihracat denilseydi, biri de çıkıp hayal diyeceklerdi. Niye? Çünkü o zaman 36 milyar dolar. 36 milyar dolardan 150 milyar dolara çıkılır mı? Ama sizler çalıştınız. Ürettiniz, ihracat ettiniz. En son ağustos ayında TİM'in açıkladığı rakamlara baktığımızda son 12 aylık ihracatımız 157 milyar dolara ulaştı ve bu alanda da yeni bir rekor kırıldı. Bu büyük rekor için de sizleri kutluyorum, tebrik ediyorum' diye konuştu.'Bunlar devletçi mantıkla olmadı'Bunların devletçi bir mantıkla olmadığını, özel sektörün önünün açılması suretiyle olduğunu belirten Erdoğan, eğer devletçi mantık devam etseydi bunların başarılamayacağını söyledi.Erdoğan, göreve geldiklerinde Türkiye'de 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol olduğunu, kendilerinin ise 15 bin kilometreye ulaşmayı hedeflediklerini ve söz verdikleri süre içerisinde 17 bin kilometre bölünmüş yol inşa ettiklerini vurgulayarak, şunları aktardı:'Devlet olarak bizim görevimiz buydu. Biz Boğaz'ın altından Marmaray'ı yapacağız dedik. 'Hayal' dediler ki bu 12 yıl öncesinin değil, 150 yıl öncesinin, Abdülhamit Han'ın hayaliydi, Türkiye hamdolsun o hayali de bizim iktidarımızla gerçekleştirdi. Yüksek Hızlı Tren aynı şekilde hayaldi, Türkiye onu da gerçeğe dönüştürdü. Önceki hafta TÜSİAD'ınYüksek İstişare Konseyi'nde de ifade ettim, dedim ki, 'ya yol bulacağız, yol yoksa da yollar açacağız'. Şimdi biz bunu yapıyoruz. Niye? Biz ya yol bulacağız, ya yolları açacağız ki ülkemizdeki girişimci de ne yapsın?  O da yollardan devam edip gitsin. Hiçbir konuda, alanda çözümsüzlük ve çaresizlik bu ülkenin ve bu milletin önünde seçenek olmayacak. Ülke olarak, millet olarak önümüze hangi sorun çıkarsa inşallah çözeriz. Hangi engel çıkarsa inşallah yaparız. Bütün hayalleri de Allah'ın izniyle gerçeğe dönüştürürüz. Buna inanacak ve her zaman bu özgüven içinde, bu umut için de olacağız. Şu anda belli çevrelerden pompalanan karamsarlığa da hiç kimse aldırmasın. Bakın Türkiye Cumhurbaşkanı olarak, içeride ve dışarıda gelişmeleri en yakından takip eden birisi olarak ifade ediyorum. Türkiye ekonomisi de Türkiye'nin dış politikası da hiç olmadığı kadar güçlü, hiç olmadığı kadar sağlam ve istikrarlı şekilde yollarında ilerliyor. Bundan hiç endişeniz, tereddüttünüz olmasın. Uluslararası medyadan bazıları çıkıyor, 'Türkiye ekonomisi şöyle, Türkiye ekonomisi böyle' diye afaki yorumlar yapıyor. İnanın, karanlık bir operasyonun, karanlık bir algı operasyonunun parçası olarak bunu yapıyorlar.'Aynı şekilde bazı kredi derecelendirme kuruluşlarının da olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Bunların kimler olduğunu, buradaki iş adamı arkadaşlarım gayet iyi bilirler. Bunların kökenini ne olduğunu gayet iyi bilirsiniz. Batmakta olan ülkelerin notuna bakıyorsunuz 6 not birden yükseltiyor, Türkiye gibi büyüyen gibi bir ekonomi hakkında olumsuz yorum yapıyor. İnsaf ya. Edep denilen bir şey var. Ya ekonomi bilmiyor bunlar ya bunların bilimden haberi yok veyahutta gerçekten bu alanda daha yeni çırak bile değiller, tamamen siyasi bir karar veriyorlar. Bunun adı algı operasyonudur. Başka bir şey değil. Kendilerine verilen bir vazife var. Bu vazifeyi yapıyorlar. Türkiye'yi güya dünyada küçük gösterecekler, yaptıkları iş bu. Tekrar söylüyorum. Biz bu seviyelere ulusal ya da uluslararası o bazı medya kuruluşlarının, o bazı kredi derecelendirme kuruluşlarının üfürmeleriyle gelmedik. Biz bu seviyelere işçimizin, çiftçimizin, sanayicimizin, esnafımızın gayretleriyle geldik, sizin gayretlerinizle geldik. Bu seviyelere işte bu salonda bulunan çok değerli ihracatçılarımızın alın teriyle geldik. Bundan sonra da manşetlerle değil, afaki yorumlarla değil, emekle gayretle alın teriyle hayır dualarla geleceğe yürüyeceğiz. Hani slogan diyor ya, 'Gücü Keşfet'. 10 yıl önce keşfedemeyenler bugün keşfettiler. İnanın şu anda bizim gücümüzü keşfedemeyenler de er ya da geç bunu keşfedecek, bunun farkına varacaklar.'  'Yani artık alan el değiliz, biz veren eliz'Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda İMF'ye borcunu ödemiş ve borç verebilecek bir konuma gelen bir Türkiye olduğunu, 27,5 milyar dolardan aldıkları Merkez Bankası rezervlerinin şu anda 132 milyar 582 milyon dolara çıktığını ifade etti. Artık dünyanın en büyük havalimanını inşa edebilen bir Türkiye olduğuna işaret eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:'Marmaray gibi, Tüp Geçit gibi, Üçüncü Köprü gibi, Körfez geçişi gibi nice büyük projeyi sürdüren ve şu anda onları özellikle önümüzdeki yıldan itibaren Yavuz Sultan Selim Köprü'sü önümüzdeki yıl sonu bitiyor inşallah. Bunun yanında yine aynı şekilde Boğaz'ın altından tüp geçit önümüzdeki yıl sonuna o da yetişiyor, o da bitiyor. artık otomobiller Boğaz'ın altından geçebilecek. İzmit geçişi o da hızla devam ediyor. Bütün bunlarla beraber bir Kanal İstanbul Projesi de inşallah yakında onun da adımları atılacak. Bütün bunları yaparken, dünyanın her yerinde bunun yanında mazlumlara el uzatabilen bir Türkiye var. 2013 yılında milli gelirimizin, bakın bu da çok önemli binde 23'ünü insani yardımlara ayırdık. Bu oranla dünyanın en cömert ülkesi konumuna yükseldik. Acil ve insani yardımlarda şu anda Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'den sonra dünyada üçüncü sıradayız. Türkiye bu. Yani artık alan el değiliz, biz veren eliz. Kriz bölgelerinden vatandaşlarını tahliye edebilen, başka ülke vatandaşlarını tahliye edebilen, rehinelerini başarılı operasyonlarla burunları dahi kanamadan kurtarabilen bir Türkiye var. 1,5 milyona yakın insani Arap, Kürt, Ezidi, Sünni, Şii, Müslüman, Hristiyan, Musevi demeden kabul eden, sınırlarını açan, onlara gıda, barınak, güvenlik temin edebilen bir Türkiye var. Bu tabii vatandaşlarımız arasında bazı olumsuz yaklaşımlar meydana getiriyor olabilir. Ama şunu unutmayalım biz insanız.'Cumhurbaşkanı 'Biz öyle bir ecdadın torunlarıyız ki biz hep darda kalanın yanında olduk. Hep mazlumların yanında olduk. Sadece bu topraklarda değil, Hint Yarımadası’na kadar biz mazlumlar için donanma gönderen bir ecdadın torunlarıyız'' diye konuştu.Bunun hafife alınmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, bu insanların ölümden kaçtığını, üzerlerine bombaların yağdığını, sadece Türkiye'nin 1.5 milyon insanı kabul ettiğini, batı ülkelerinin ise bu süre içerisinde ne yazık ki 130 bin insanı kabul ettiğini belirtti.Batı ülkelerinin buna rağmen ''çok insan geldi'' diye dertlenip durduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:''1.5 milyon sadece biz. Bizim kadar Lübnan aynı şekilde. O da o kadar kabul etti. 700 bin civarında Ürdün. Aynı şekilde Irak. Tüm bunlar coğrafyada devam eden, az önce Kültür Bakanımızın da söylediği, aslında işte bir kültür coğrafyasının içinde size o değerlerin yüklediği bir görevdir. Biz o görevi yerine getiriyoruz. Biz böyle bir medeniyetin çocuklarıyız. Bölgesel krizlerin çözümünde görüşlerine, uyarılarına, özellikle de gücüne ihtiyaç duyulan bir Türkiye var. İşte bu Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi toplantısında, 'Burada Türkiye’nin olması gerekir' ifadesinin, bakın katılımcıların hepsi, ikili görüşmelerde, özel görüşmelerde ''Biz bunları Türkiye'nin içinde bulunduğu, bu lider kadroyla ancak gerçekleştirebiliriz'' diyen bir anlayış var. Zaten işin gereği de budur. Niye? Sürekli olarak bu insanlar size göç ediyor ve tehdit altında olan ülke hangisi? Türkiye. Irak tarafından da tehdit var, Suriye tarafından da tehdit var. Irak'ı ve Suriye'yi şu anda hedefe koyan bir anlayışı ve bölgedeki tüm terör örgütleri ile böyle bir mücadeleyi yapmak zorundayız. Buradaki oluşacak bir koalisyon içinde Türkiye rehineler olduğu için, tabi biz bu süreçte farklı yaklaşmıştık. Şimdi bakıyorum, bazı medya mensupları 'Daha önce Başbakanken şöyle diyordu, şimdi böyle diyor' diye yazanlar çizenler var. O kadar anlarsınız. Sizin sırtınızda küfe yok, rahatsınız. Ama bizim sırtımızda küfe var, sorumluluk var, onlar da böyle bir sorumluluk yok. Biz bu sorumluluğun idraki içerisinde ne dedik; 'Sağ salim önce bu 49 tane rehinemizi kurtaracağız. Ondan sonraki yaklaşım, ondan sonraki yol haritamız farklı olacak. Şimdi farklı yol haritası inşallah çalışmaya başlıyor, çalışacak.'Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin güçlü bir ülke olduğunu anlatarak, ''Biz güçlüyüz, güçlü bir ülkeyiz. Biz, gücünün farkında bir ülkeyiz. Esasen yeni Türkiye, gücünü yeniden keşfeden Türkiye'dir. Potansiyelini yeniden keşfeden Türkiye'dir. Biz gücümüzün potansiyelimizin farkında olarak Türkiye'yi bu günlere taşıdık. İnşallah bu gücü henüz keşfetmemiş olanlar da keşfedecek ve Türkiye çok daha ileri seviyelere ulaşacaktır'' dedi.Çözüm süreci Burada bir noktaya da özellikle değinmek istediğini belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:''Tabii terör sadece komşu ülkelerde olmuyor. İçimizde de terör var. Her şeyden önce ekonominin ayağına bağlanmış bir prangaydı terör. Ne yaptık, Çözüm sürecini başlatarak sabırlı bir şekilde bu süreci muhafaza ederek Türkiye'yi bu ağır ağır prangadan büyük ölçüde kurtardık. Yine biz sabırlıyız, soğukkanlıyız. Tüm sabotajlara rağmen bu süreci hassas bir şekilde, kararlı bir şekilde nihayete erdireceğiz. Ekonominin, toplumsal huzurun prangası olan bu ağırlıktan Türkiye'yi inşallah tamamen kurtaracağız. Çözüm sürecine yönelik hiçbir tehdide, hiçbir şantaja Türkiye boyun eğmez. Bakın biz şu anda Suriye’den yeni bir göç dalgasına maruz kaldık. Bir hafta içinde 150 bini aşkın SuriyeliKürt kardeşimiz sınıra akın etti. Almayalım mı? Aldık. O mağdur kardeşlerimizi içeri aldık ve şu anda ülkemizde misafir ediyoruz. Yaşadıkları bölgede güvenlik temin edilinceye kadar bizim ülkemizde misafir olacaklar. Bunu aynen 1991 yılındaki o büyük Kürt göçünde de yaptık. Merhum Özal da sınırları açtı ve 1 milyona yakın o zaman Kürt kardeşimize sahip çıktık. Bunu takdir etmek yerine, bunu kardeşler arasındaki muhabbetin bir vesilesi, bir vasıtası olarak görmek yerine siyasetin malzemesi yapmak, buradan bile istismar üretmek, en hafif tabiriyle kendini bilmezliktir. Mehmetçik sınıra gelen o mağdur insanların can güvenliği için çırpınırken, birilerinin çıkıp Mehmetçik'e taş atması maalesef büyük bir densizliktir.''Türkiye’nin bu mağdur Kürt kardeşlerine sınırı açmasının çözüm süreci yolunda önemli bir adım olduğunu ifade eden Erdoğan, ancak birilerinin bundan rahatsız olduğunu bildirdi.Birilerinin tahrik peşinde, provokasyon peşinde, sabotaj peşinde koştuğunu dile getiren Erdoğan, ''Hiç umutlanmasınlar. Ne bu kardeşliğe, ne de çözüm sürecine asla zarar veremezler. Benim yurt içindeki ve yurt dışındaki Kürt kardeşlerim taş atan ellerle, su veren, ekmek veren, toprağını misafirlerine açan elleri ve gönülleri birbirinden ayıracaktır diye inanıyorum. İnanıyorum ki bu son hadiselerle içerideki ve dışarıdaki kardeşim Türkiye Cumhuriyeti devletinin yeni yüzünü, şefkatli, kucaklayıcı ve merhametli yüzünü keşfedecektir'' dedi.Yeni tasarımın ve ''Gücü keşfet'' sloganının tekrar hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi'ni, bu heyecan verici çalışmalarından dolayı tebrik ettiğini belirtti. Ekonomi Bakanlığı'na ve katkı sunan diğer bakanlıklara, kurum, kuruluş, sivil toplum kuruluşu ve medyaya teşekkür eden Erdoğan, ''Bu logo ve sloganı, dünyanın en güzel köşelerindeki raflara ulaştıracak ihracatçı kardeşlerimize de şimdiden teşekkür ediyor, başarılar diliyorum. Allah yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum'' diyerek, konuşmasını tamamladı. Etem Geylan-Hatice Şenses Kurukız-Arif Yakıcı-Uğur AslanhanAA
'Kanal İstanbul Projesinin Temeli Yakında Atılacak'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin ekonomisinin güçlü olduğunu savunarak, kredi derecelendirme kuruluşlarının algı operasyonu yaptığını ileri sürdü.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan , uzmanların çevre felaketine yol açacağı uyarısında bulunduğu Kanal İstanbul projesinin temelinin yakında atılacağını açıkladı.Cumhurbaşkanı Erdoğan , Türkiye İhracatçılar Meclisi ‘nin(TİM) 'Türkiye Markası' tanıtımına katıldı. Toplantıda konuşan Erdoğan, yeni TL logosunda olduğu gibi Türkiye mallarının üzerine konulacak yeni logoyo da toplumun kısa sürede adapte olacağını söyledi.'Türkiye ekonomisinin, Türkiye'nin dış politikasının da hiç olmadığı kadar güçlü, hiç olmadığı kadar sağlam ve istikrarlı şekilde yollarında ilerlediklerini belirten Erdoğan, 'Bundan hiç endişeniz, tereddütünüz olmasın. Bazılar çıkıyor, 'Türkiye ekonomisi şöyle, böyle' diye afaki yorumlar yapıyor. İnanın karanlık bir operasyonun, karanlık bir algı operasyonun parçası olarak bunu yapıyorlar' dedi.Erdoğan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 3. havalimanı gibi projeleri hayata geçirdiklerini aktararak, 'Yakında bir kanal İstanbul projesinin de temeli atılacak. Bütün bunları yaparken dünyanın her yerinde, bunun yanında mazlumlara el uzatabilen bir Türkiye var' dedi.Erdoğan, HDP milletvekili Aysel Tuğluk ’un Suriye sınırındaki olaylar sırasında askere taş atmasını da “Birilerinin çıkıp Mehmetçiğe taş atması maalesef büyük bir densizliktir' sözleriyle eleştirdi.T24
'Türkiye Kendisini Kullandıracak Bir Ülke Değil'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Teröre karşı verilecek mücadelede her türlü işbirliğine açığız ve hazırız. Ancak Türkiye, geçici çözüm arayışlarında, kendisini kullandıracak bir ülke değildir' dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'nin 24. Dönem, 5. Yasama Yılı'nın açılışı dolayısıyla Meclis Genel Kurulu'nda cumhurbaşkanı sıfatıyla ilk kez hitap etti.Genel seçimlerin ardından Meclis'in, son derece özverili, gayretli, başarılı bir performans sergilediğini ifade eden Erdoğan, ülkenin ve milletin ihtiyaç duyduğu çok önemli tasarı ve teklifleri yasalaştırdıkları için milletvekillerine teşekkür etti.Kürsüden, milletin kürsüsünden, Türkiye Cumhuriyeti'nin doğrudan halkın oylarıyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak hitap etmenin heyecanını yaşadığını belirten Erdoğan, 'Bu aziz millet, her seferinde, büyük bir vakarla sandık başına giderek, her türlü meseleye son noktayı koymasını bilmiş; o engin ferasetini ve basiretini her seferinde sandıkta müşahhas hale getirmiştir' dedi.Erdoğan, TBMM'ye cumhurbaşkanlarının doğrudan halk tarafından seçilmesi imkanını getiren 2007'deki anayasa değişikliği nedeniyle şükranlarını sundu. Erdoğan, 10 Ağustos'ta sandık başına giden ve ilk kez Cumhurbaşkanını sandıkta belirleyen millete de teşekkür etti.'Sandık her meselenin çözüm yeridir'Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:'28 gün sonra 91 yılını dolduracak olan Türkiye Cumhuriyeti, milletçe hepimizin gurur duyacağı bir demokratik olgunluğa erişmiş, hemen arkamızda yazan, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ibaresi, en güzel şekilde tecelli etmeye başlamıştır. Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi, geçmişte hemen her cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan tartışmaları ortadan kaldırmıştır. Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı ve seçilmiş bir Hükümet, şu anda olduğu gibi, uyum ve koordinasyon içinde Türkiye için hizmet üretmeye devam edecektir. Ulaştığımız bu demokratik seviye de hiç kuşkusuz ülkemiz ve milletimiz için hem gurur, hem de umut kaynağıdır.Türkiye, sadece son 3 yıl içinde, 3 seçime şahit olmuştur. 12 Haziran 2011 seçimleri, 30 Mart ve 10 Ağustos seçimleri, büyük bir katılımla, büyük bir heyecanla, milletin demokratik olgunluğuyla tecelli etmiş; milletin iradesi son derece şeffaf bir şekilde sandığa yansımıştır. Bugün şurası artık tartışmaya mahal bırakmayacak derecede belirgin hale gelmiştir: Sandık, her meselenin çözüm yeridir. Milletin kararı, mukadderat dahilinde her kararın üzerindedir. TBMM'yi şekillendirecek yegane vasıta, sandıktır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerini takdir ve tayin edecek yegane vasıta, aynı şekilde sandıktır. TBMM'ye istikamet çizmek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerini tayin etmek, tenzil etmek için sandık dışındaki her yol, her yöntem gayri meşrudur. Türkiye'de sandığın yolu, seçmek ve seçilmek isteyen herkes için açıktır. Çok partili siyasi tarihimize bakıldığında, gayret eden, emek sarf eden, uzun soluklu mücadele verebilen, kendisini millete anlatabilen her siyasi görüşün, her siyasi partinin, sandıktan çıktığı, TBMM'de temsil edildiği görülecektir.''Vasilere, velilere ihtiyacı yoktur'Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle son yıllarda yapılan seçimlerin, milletin, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı birbirinden ayırabilecek en güçlü hakem olduğunu çok net bir biçimde gösterdiğini söyledi.Milletin mümeyyiz olduğunu, asla vasilere, velilere ihtiyacı bulunmadığını belirten Erdoğan, 'Millet bilmez, millet anlamaz, millet karar veremez' bu tür yaklaşımlarla, kendilerine, kendilerinden menkul vasi ve veli vazifesi yükleyenlerin döneminin, geri gelmemek üzere kapandığını vurguladı.Erdoğan, 'Nasıl ki millet, kendisi için vasi ve veli kabul etmiyorsa, siyasetin de vesayetten kendisini tamamen kurtarması artık kaçınılamaz bir gereklilik halini almıştır' dedi.Şiddetin, silahların, güç odaklarının vesayetinde bir siyaset anlayışının, yeni Türkiye'nin istikametine denk düşmeyen bir siyaset anlayışı olduğunu dile getiren Erdoğan, siyasetin, en az bu aziz millet kadar cesur ve yürekli olması, üzerindeki tüm baskıları, üzerindeki tüm vesayet mekanizmalarını mutlaka bertaraf etmesi gerektiğini vurguladı.'Milli iradeye hürmetsizliktir'Millete ve ülkeye ait her sorunun çözüm yerinin TBMM; çözüm aracının da siyaset olduğuna işaret eden Erdoğan, sorunlara, siyasetin, Meclis'in dışında çözüm aramanın, milli iradeye karşı apaçık bir hürmetsizlik olduğunu kaydetti.Erdoğan, medya, sivil toplum örgütleri, sendikalar, dernekler ve vakıfların, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:'Yine hiç şüphesiz, anayasa ve yasalar çerçevesinde yapılan gösteri ve protestolar, her zeminde dile getirilen eleştiriler, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Ancak bu mekanizmalar, siyaseti esir almazlar, siyaseti yok saymazlar, kendilerini TBMM'nin, milli iradenin, yani sandığın üzerinde göremezler. Siyaset, sokaklarda hakimiyet kurmak ve milli iradeyi boğmak isteyen şiddete boyun eğerse, bu şiddeti kutsar ve teşvik ederse, en başta kendi varlığını inkar etmiş demektir.Sorunları Meclis içinde, siyaset zemininde, ya da millete giderek sandık yoluyla çözmek varken, terörden, şiddetten, sokak eylemlerinden, siyaset dışı güç odaklarından medet umanlar, kendilerini yok saymak gibi bir acziyetin içine girerler. Esasen geçmişte Türkiye bunu maalesef yaşamıştır. Sandıktan umudunu kesenler, sokak eylemlerine umut bağlamış, siyaset dışı kurumları sözüm ona vazifeye davet etmişlerdir. Ortaya çıkan sonuçları hepimiz gördük, yaşadık ve tecrübe ettik. Siyasetin dışından çözüm arayışları, ülkemize çok ağır bedeller ödetti ve on yıllar boyunca faturası ödenen çok ağır enkazlar bıraktı. Siyaseti ve milli iradeyi tehdit eden terör ve şiddet eylemleri karşısında, en başta ve en cesur şekilde önce siyasetçinin durması, önce siyasetçinin ve siyasi partilerin buna karşı çıkması gerekir. Elinde silahla cinayet işleyen şebekeleri öven ve destekleyen bir siyaset anlayışı, kendisini inkar eden bir siyaset anlayışıdır. Küçük çocukların eline taş vererek şiddeti körükleyen bir siyaset anlayışı, hiç şüphesiz acziyet ifade eden bir siyaset anlayışıdır. Ülkenin huzur ve güvenliği için canını ortaya koyan güvenlik güçlerine taş fırlatan bir siyaset anlayışı, aslında kendisini küçülten bir siyaset anlayışıdır. Aynı şekilde, sokak eylemlerini, vandallığı, yakıp yıkmayı, hakareti teşvik eden, eylemcilerin önünde polise taş fırlatan, polise hakaret eden bir siyaset anlayışı da kendisini inkar eden, aslında çaresizlik sergileyen bir siyaset anlayışıdır.''Meclis'in ve siyasetin saygınlığını korumakla mükellef'Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'deki her meselenin çözüm ve karar yerinin, TBMM, çözüm aracı ve karar mekanizmasının da siyaset olduğunu dile getirdi.TBMM, siyasi partiler ve tek tek milletvekillerinin, Meclis'in ve siyasetin saygınlığını korumakla mükellef olduğunu vurgulayan Erdoğan, bundan sonra da Meclis'in ve siyasetin saygınlığının en üst seviyede muhafaza edileceğine inandığını anlattı.Erdoğan, yakın siyasi tarih ve tecrübelerinin, demokrasi ve en geniş anlamda özgürlük ortamının, Türkiye'nin varlığını ve birliğini tehdit eden değil, tam tersine Türkiye'yi güçlendiren mekanizmalar olduğunu söyledi.Erdoğan, Türkiye'nin, bütün eski korkularının üzerine cesaretle gittiğini, yasak ve kısıtlamaları cesaretle kaldırdığını, bu sayede hem ekonomisini büyüttüğünü hem toplumsal huzuru tesis ettiğini hem de dünyadaki itibarına itibar kattığını söyledi.Özellikle son 12 yıl içinde, kaldırılan her yasağın, her kısıtlamanın, toplumda huzurun artmasına zemin hazırladığına işaret eden Erdoğan, atılan her demokratikleşme adımının, toplumun farklı kesimlerini birbirine daha da yaklaştırdığını söyledi. Erdoğan, cesaretle üzerine gidilen her hassas mesele, 77 milyonun birliğini, bütünlüğünü, kardeşliğini daha da pekiştirtiğini belirtti.Erdoğan, demokrasinin standartları yükseldikçe, özgürlük alanları genişledikçe, kardeşlikleri güç kazandıkça, ekonominin de buna paralel büyüdüğünü ifade ederek, Türkiye'nin bu sayede 12 yıl içinde yıllık ortalama yüzde 5 büyüme oranını yakalayabildiğini anımsattı.'Kültürel kimliklere gösterilen saygı'Erdoğan, Türkiye’nin, korkarak, çekinerek, tereddüt ederek varabileceği hiçbir seviye, yakalayabileceği hiçbir hedef olmadığını ifade ederek, bölünme, parçalanma, iç çatışma gibi senaryoların, yersiz ve anlamsız korkular olduğunun, yakın tarihte açık bir şekilde görüldüğünü söyledi.Farklı dil ve lehçelerde konuşmanın, yayın yapmanın, propaganda yapmanın önünün açıldığını anımsatan Erdoğan, Türkiye'nin bölünmediğini, daha da güçlendiğini vurguladı.Erdoğan, farklı dil ve lehçelerin, üniversitelerde, ortaokul ve liselerde, özel okullarda, kurslarda öğretilmesinin önünün açıldığını, Türkiye'nin parçalanmadığını, daha da bütünleştiğini anlattı.Kültürel kimliklere gösterilen saygının, Türkiye'yi daha huzurlu bir ülke haline getirdiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:'İnançların ifadesi ve ibadetlerin ifası önündeki engeller kalktıkça, Türkiye daha mutlu, daha mesut, daha özgüvenli bir ülke konumuna yükselmiştir. On yıllardır, son derece manasız bir şekilde sürdürülen başörtüsü yasağının kalkması, öyle iddia edildiği gibi toplumda infiale yol açmamış, toplumun normalleşmesini sağlamıştır. TBMM'de, kamu iş yerlerinde, üniversitelerde, şimdi de ortaöğretim kurumlarında başörtüsünün serbest bırakılması, özgürlüklerin önünü açmış, Türkiye'yi normal ve tabii mecrasına sevk etmiştir. Türkiye'de ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü, geçmişle kıyas kabul etmeyecek derecede sağlam bir zemine kavuşmuştur.Son dönemde internet, Türkiye’nin 780 bin kilometrekaresini kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmış, öğrencilerimize dağıtılan tablet bilgisayarlar, okullarımıza kurulan bilişim alt yapısı sayesinde, internet günlük hayatın ve eğitimin ayrılmaz parçası haline gelmiştir. Medyanın, basın özgürlüğünün ve internetin, başkalarının özgürlük alanını daraltacak, kişisel hakları ihlal edecek, ulusal güvenliğimizi tehdit edecek şekilde istismar edilmesi elbette tepkisiz kalınacak bir durum değildir. Bu konuda, gelişmiş, demokratik ülkelerin sahip olduğu düzenlemelere Türkiye'nin de sahip olmasından daha tabii bir şey olamaz. Ancak ulusal ve uluslararası bazı karalama kampanyaları çerçevesinde, ülkemizin bu alanlarda hedefe konulması da çok büyük haksızlıktır. İsrail'in son Gazze saldırısında, 16 gazeteci hayatını kaybetmiş, uluslararası medyanın çalışanlarına aleni mahalle baskısı uygulanmış, hatta bazı medya mensupları cezalandırılmıştır. 16 gazetecinin öldürülmesi, gazetecilere baskı yapılması dünyadan yeterli tepki almazken, Türkiye'nin, içerden ve dışardan sürekli olarak bu konuda haksız eleştirilere maruz kalması, üzerinde mutlaka düşünülmesi gereken bir konudur. Başkalarının özgürlük alanlarını daraltmadığı, şiddetin aracı olmadığı ve ulusal güvenliğimize tehdit teşkil etmediği sürece, kim ne derse desin, her türlü özgürlük en geniş manada milletimizle buluşturulmalıdır ve buluşturulacaktır.''Milletimiz çözüm sürecinin arkasındadır'Cumhurbaşkanı Erdoğan, çözüm sürecinin, Türkiye'nin istikbali, kardeşliği ve demokrasisi açısından hayati derecede önem taşıdığını dile getirdi.Erdoğan, 'Mimarı olduğum, her türlü siyasi riskine rağmen kararlılıkla bugünlere taşıdığımız çözüm sürecinin, yine kararlılıkla, cesaretle, sabırla geleceğe taşınması en büyük arzumuzdur' diye konuştu.Milletin de çözüm sürecinin arkasında olduğuna işaret eden Erdoğan, hiç kimsenin, hiçbir anne, hiçbir babanın, çocuklarının genç yaşta hayattan kopmasını istemeyeceğini anlattı. Erdoğan, sözlerini, 'Rabbim hiç kimseye yaşatmasın; hiçbir anne, hiçbir baba, evlat acısı yaşamak istemez, başkasının da bunu yaşamasına razı olmaz' diye sürdürdü.'Şiddetle aralarına mesafe koymalı'Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 yıldır devam eden şiddet ortamının, bazı istisnai sabotaj girişimlerine rağmen son 2 yılda farklı bir mecraya girdiğine dikkati çekti.Evladı asker ve polis olan anne babaların rahat bir nefes aldıklarını belirten Erdoğan, evladı dağa kaçırılan anne babaların artık yürekli şekilde itirazlarını ortaya koydukları bir süreci yaşadıklarını vurguladı. Erdoğan, şunları söyledi:'Hiç kuşkusuz, bu güzel süreçten rahatsız olanlar da var. Türkiye'de barışı, huzuru, kardeşliği tesis edecek, ekonomiyi prangalarından kurtarıp adeta uçuşa geçirecek bu süreci hazmedemeyenler ve kesintiye uğratmak isteyenler de var. Bu kan ve rant lobilerine karşı her zaman duyarlı olduk, bundan sonra da duyarlı olmaya hep birlikte devam edeceğiz. Son günlerde sergilenen, çözüm sürecini sabote etmeye yönelik tahrik girişimleri, sadece ve sadece bu girişimlerin sahiplerine zarar verecektir. Özellikle 2 yıldır devam eden huzur ortamını teneffüs eden vatandaşlarımız, inanıyorum ki bu tahrik girişimlerine prim vermeyecek, bu sabotajların dimdik karşısında duracaklardır.Türkiye'nin, çözüm yolundaki bu kararlı ilerleyişinin karşısında durmak, akıntıya kürek çekmektir. Tarih, çözüme doğru son derece kararlı şekilde akarken, Meclis içindeki ve dışındaki tüm siyasi partilerin sürece destek olmaları da tarihi bir sorumluluktur. Her türlü kaygı, endişe, tereddüt, bu çatı altında özgürce, ama nezaket, hoşgörü ve empati içinde mutlaka tartışılmalı, müzakere edilmelidir. Çözüm sürecinde nihai hedef, şiddetin her türlüsünün dışlanması, siyasetin çözüm aracı olarak devreye alınmasıdır. Siyasi partilerimiz, şiddetle aralarına mesafe koymalı, peşin hükümlü ve önyargılı olmaktan kurtulmalı, kararsızlığı bir kenara bırakarak, çözümün tarafında, çözüme katkı sunmanın mücadelesi içinde olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, akan kan, bizim gençlerimizin kanıdır; bunu durdurmak da bu yüce Meclis başta olmak üzere her kesimin ve herkesin sorumluluğudur.'Erdoğan, 23 Nisan 1920 ruhunu, bu kürsü dahil, her platformda müteaddit defalar dile getirdiğini söyledi.'Esasen Yeni Türkiye, 23 Nisan 1920’nin özünü ve ruhunu yeniden kavramış, o ilk Meclis’te oluşan özgürlüğü, renkliliği ve çeşitliliği yeniden hayata geçirmiş bir Türkiye’dir' ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:'Yeni Türkiye, sürekliliği içinde barındıran; geçmiş, bugün ve gelecek arasında sağlam köprüler kurmamıza imkan veren, inşacı, yön gösterici bir kavramdır. Yeni Türkiye, medeniyet köklerimize bağlılık ve tarihsel coğrafyamızla barışma anlamında bir sürekliliğe işaret ederken, topluma ve siyasete bakış anlamında bir kopuşa tekabül etmektedir. Yıllardır bu toplumda ötekileştirilenler, demokratik siyasi süreçlere dahil olmakta, kendi taleplerini siyasete iletebilmektedirler. Bugün bazılarının kutuplaşma olarak gördüğü şey, aslında kimliklerin çoğulcu ifadesinden başka bir şey değildir. Bundan sonra Türkiye, ancak çoğulculukta uzlaşabilir; belli toplumsal talepleri gayrı meşru ilan ederek, meşruluk zemini dışına iterek bir uzlaşma gerçekleştirilemez. Yeni Türkiye, çoğulcu bir Türkiye’dir ve siyaset bu çoğulcu toplumsal yapının temsiliyle mükelleftir. Yeni Türkiye’de makbul ve makbul olmayan vatandaş ayrımı yoktur; bütün vatandaşlar eşittir. Tabiatıyla Yeni Türkiye’ye bir direnç de söz konusudur. Türkiye’nin yeni sosyolojisi karşısında bu direncin bir başarı şansı olmadığı açıktır; ancak siyasetin burada kararlı bir duruş göstermesi gerekiyor. Yeni Türkiye’ye direnç, eski Türkiye’den tevarüs edilen, eski Türkiye’ye dayanak teşkil eden kronik meseleler üzerinden yürütülüyor. Vesayet, eski Türkiye’nin bir hususiyetidir; ancak yeni bir formda, Yeni Türkiye’ye kastetmek arzusundadır.Paralel devlet yapılanması, siyasi temsil yetkisine ve siyasi meşruiyete sahip olmadan, kamu gücünü kullanarak, meşru-demokratik siyaseti tahrip etmek istemektedir. Paralel yapı, devlet aygıtını kullanarak siyaseti şekillendirmek arzusundadır, bu anlamda tipik bir bürokratik vesayet girişimidir. Siyaset, bu vesayet girişimine taviz veremez, verdiği anda kendi varlığını inkar eder. Devlet içindeki paralel yapı siyaseten mahkum olmuştur. Türkiye’nin yaşadığı son iki seçim, bir anlamda paralel yapının ve destekçilerinin siyaseten tasfiyesidir. Son 2 seçimde ortaya çıkan neticeye rağmen, ortalığa saçılan bütün delil, belge, hukuk ve ahlak dışı teşebbüslere rağmen, paralel yapıya oksijen sağlayacak tavırların içine girilmesi, siyasetimiz adına olduğu kadar, ulusal güvenliğimiz adına da kaygı duyulacak bir durumdur. Herkes bilmelidir ki, ilkesi, kuralı, sınırı, ahlakı olmayan bir yapı, hiç kimseye fayda sağlamaz. Siyasetin önündeki mesele, bu yapıyı hukuken de tasfiye etmektir. Güvenlik kurumlarının ve yargının demokratik meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılması, bu bakımdan özel bir önem taşımaktadır.Yeni Türkiye, devlet içinde otonom yapılara, çetelere, mafyatik örgütlenmelere asla pirim vermeyecektir. Özellikle yargı içinde, bir çetenin, bir karanlık şebekenin güç kazanmasına, önce yargıyı, ardından da tüm toplumu dizayn etmeye kalkışmasına asla göz yumulmayacaktır. İnanıyorum ki, öncelikle yargı mensupları, onurlarına, meslek ilkelerine ve ülke çıkarlarına sımsıkı sahip çıkarak, yargıyı teslim alma girişimlerine dur diyeceklerdir. Hükümetin ve yargı mensuplarının olduğu kadar, TBMM'nin, bu yapının mağduru olan siyasi partilerin ve milletvekillerinin, ulusal güvenliğimizi tehdit eden çeteye karşı kararlı, ilkeli duruş sergilemesi milletin de arzusu ve talebidir. Bu Meclis ve Bu yüce Meclis’in çatısı altındaki hiçbir milletvekili, tehdide, şantaja, tuzaklara inanıyorum ki asla boyun eğmeyecektir. TBMM, inanıyorum ki, gelecek nesillerin de örnek alacağı cesur bir duruş sergileyecek, bu paralel yapının tehdit ve şantajlarını boşa çıkaracaktır. Yeni Türkiye’yi daha güçlü kılacak, esasında Yeni Türkiye’yi sağlam bir temele kavuşturacak olan, takdir edersiniz ki, Yeni Türkiye’ye denk düşecek yeni bir Anayasa’dır.''Yeni Anayasa daha fazla geciktirilmemelidir'Bu Meclis'in, toprakların işgal edildiği en zor zamanda açıldığını belirten Erdoğan, Polatlı’dan top sesleri duyulurken, bu Meclis'in, korkmadan, çekinmeden, cesaretle Kurtuluş Savaşı’nı idare ettiğini, zafer kazandığını, gazi bir Meclis olduğunu anımsattı.94 yıl boyunca da bu Meclis'in, her türlü sıkıntıya, krize, tehdide karşı ayakta durduğunu, milli iradenin tecelligahı olduğunu ifade eden Erdoğan, bu Meclis'in, yeni bir Anayasa yapacak güce, birikime, iradeye ziyadesiyle sahip olduğunu kaydetti.Erdoğan, '77 milyonun ortak talebi olan yeni Anayasanın, artık bir an bile geciktirilmeden yapılmalı, Türkiye, eski dönemin, darbe dönemlerinin prangalarından bir an önce kurtarılmalıdır. 24. dönemde, Meclis’te iktidar partisinin Grup Başkanı ve Başbakan olarak, yeni bir Anayasanın yapılabilmesi için yoğun gayret sarf ettim. Ne yazık ki, yeni bir Anayasa yapabilmek bu dönemde mümkün olmadı. 2015 seçimlerinin hemen ardından, Meclis’teki tüm partiler, ön yargılardan uzak şekilde bir araya gelmeli, uzlaşma içinde yeni bir Anayasayı yazabilmelidir. Milletimizin en büyük arzusu, ülkemizin de yegane kalkınma vasıtası olacak yeni Anayasa, daha fazla geciktirilmemelidir' dedi.'Türkiye, mevcutla yetinen, seyirci bir devlet olamaz''İçinde bulunduğumuz coğrafyada büyük çalkantıların ve dönüşümlerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:'Burada en başında belirtmeliyim ki, Türkiye’nin, komşumuz olan ya da bölgemizdeki hiçbir ülkenin iç işlerine müdahale arzusu yoktur, topraklarında da gözü yoktur. Türkiye, komşularına ve bölge ülkelerine, tek taraflı çıkar elde etme zaviyesinden de asla bakmıyor. Öncelikle, bölgenin huzur, istikrar ve güveni, doğrudan doğruya Türkiye’nin huzur, istikrar ve güvenliğini ilgilendirmektedir. İkinci olarak da, bölgemizde yaşanan insanlık dramlarına sessiz kalmak, tarihe, ecdadımıza ve tevarüs ettiğimiz mesuliyete haksızlık olacaktır. Bölgedeki gelişmeler karşısında herkes susabilir ama Türkiye’nin böyle bir seçeneği yoktur. Bölgemizde ve dünyada yaşanan insanlık dramlarına herkes gözünü kapatabilir, ama Türkiye’nin böyle bir seçeneği asla yoktur. Libya’da, Filistin’de, Mısır’da, Somali’de, Myanmar’da, Afganistan’da, Ukrayna, Yemen, Irak, Suriye’de gelişen olaylara karşı sessiz ve tepkisiz kalmak, hem tarihin, hem ecdat mirasının inkarıdır; hem de kendi varlığımızın inkarıdır.Büyük devlet, sınırlarını dünyaya kapatan, krizlerden ve risklerden kaçan devlet değil; sınırlarının ötesine gönlünü açabilen, krizlerde inisiyatif alabilen, risklerle baş edebilen devlettir. Türkiye, mevcutla yetinen, seyirci bir devlet olamaz. Türkiye, oyun kurucu, inisiyatif alan, mesuliyetinin bilinciyle barış ve dayanışma için mücadele eden bir devlet konumuna yükselmiştir; bunu daha da ileriye taşımak zorundadır. Şunu, ülkem ve aziz milletim adına büyük bir gururla ifade etmek isterim: Türkiye, 2013 yılında, acil ve insani yardımlarda, tüm ülkeler arasında milli gelire oran olarak dünya birincisi; miktar olarak da Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’nin ardından Dünya üçüncüsü olmuştur. Alan el Türkiye, artık veren el olmuş, bu alanda da zirveleri yakalamıştır. Ülkemizin ve milletimizin yeniden elde ettiği özgüven sayesinde, Türkiye, kendi tankını, kendi milli savaş gemilerini, ATAK helikopterlerini, insansız hava araçlarını, haberleşme uydularını, milli piyade tüfeklerini, roketatarlarını ve daha bir çok savunma teçhizatını üretir konuma gelmiştir.Aynı Türkiye, Moğolistan’daki Türk anıtlarından Bosna’daki köprülere, Myanmar’daki şehitliğinden Makedonya’daki camilere kadar ulaşmış, tarihi eserlerimizi tek tek bularak restore ettirmiştir. Filistin’de Cenin Osmanlı Kışlası, Kırım’da Zincirli Medrese, Makedonya’da Mustafa Paşa Camii, Kosova’da Murat Hüdavendigar Külliyesi, Sinan Paşa Camii, Fatih Camii, Bosna Hersek’te Drina Köprüsü, Konyiç Köprüsü ve sayısız Osmanlı eseri Türkiye tarafından onarılmıştır. Kosova’daki Mehmet Akif’in köyüne, Makedonya’daki Gazi Mustafa Kemal’in babasının köyüne ulaşılmış, oradaki hatıralar yeniden canlandırılmıştır. Türkiye, kriz bölgelerinden vatandaşlarını başarıyla tahliye eden, hatta başka ülkelerin yardım taleplerini karşılayarak, o ülkelerin de vatandaşlarını tahliye eden; başka ülkelerin vatandaşlarını, gazetecilerini bulan ve ülkelerine sağ salim ulaştıran bir ülkedir.'Musul’un işgal edilmesinin ardından IŞİD elinde alıkonulan 49 Başkonsolosluk çalışanının da, burunları dahi kanamadan alındığını, bunların vatandaş olan 46’sının ülkesine, sevdiklerine kavuşturulduğunu belirten Erdoğan, 'Bu vesileyle bir kez daha Hükümetimize, Milli İstihbarat Teşkilatımıza, Türk Silahlı Kuvvetlerimize, buradaki ve sahadaki tüm görevlilerimize teşekkür ediyorum' diye konuştu.Erdoğan, Irak ve Suriye'de yaşanan sorunlar, bu ülkelerle ilgili tezkere ve ekonomik politikalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.Suriye'den Avrupa’nın tamamının 130 bin mülteci kabul ederken Türkiye'nin bağrına bastığı Suriyeli mülteci sayısının Irak dahil 1,5 milyona ulaştığını belirten Erdoğan, bu kişilere şimdiye kadar 4 milyar dolar harcama yapıldığını, sınır ötesi yardımlarla bu rakamın 4,5 milyar dolara ulaştığını kaydetti. Bununla gurur duyduklarını dile getiren Erdoğan, 'Bu harcamaların, istikbale yönelik eşsiz bir dostluk ve kardeşlik iklimi olacağına inanıyoruz' dedi.Türkiye'nin Irak ve Suriye’den gelenlerin etnik kökenlerini, inançlarını, mezheplerini sorgulamadığının, muhtaçların tamamına kapılarını açtığının, onları doyurduğunun,giydirdiğinin ve barındırdığının altını çizen Erdoğan, Arap, Kürt, Türkmen, Ezidi, Şii, Sünni, Nusayri, Hristiyan, Musevi demeden, hiçbir ayrım yapmadan, insana sadece insan olarak, sadece can olarak bakan, herkese elini uzatan bir Türkiye olduğunu ifade etti.Erdoğan, şöyle konuştu:'Burada açıkça ifade etmeliyim ki vatandaşlarımız IŞİD’in elindeyken, yani durum çok büyük hassasiyet arzederken, oradaki vatandaşlarımızın can güvenliğini tehdit edecek açıklama ve yayınların yapılması, siyasetimiz ve medyamız açısından büyük bir talihsizlik olmuştur. Ancak hükümet de güvenlik kurumlarımız da son derece sabırlı ve soğukkanlı davranmış, bu şekilde hayırlı bir netice milletimize kazandırılmıştır. Ne topraklarımızda ne bölgemizde ne de yeryüzünde, hiçbir terör örgütüne sempatiyle ya da müsamahayla bakmamız söz konusu bile olamaz. Teröre karşı verilecek mücadelede, ülke olarak her türlü işbirliğine açığız ve hazırız. Ancak şunu da herkes bilmelidir ki Türkiye, geçici çözüm arayışlarında, kendisini kullandıracak bir ülke de değildir.Irak ve Suriye’de devam eden krizleri en iyi analiz edebilen, çözümleri en iyi bilen ülke Türkiye’dir. Türkiye aynı zamanda bölgedeki hemen her tarafla diyalog kurabilen bir ülkedir. Bölgedeki tüm terör örgütleriyle kararlı bir mücadele sergilenmeli, Türkiye’nin öneri ve uyarıları da dikkate alınmalıdır. Aksi halde, havadan atılacak tonlarca bomba, tehlikeyi ve tehdidi sadece geciktirebilir, sadece erteleyebilir. Irak’ta bu yaşanmıştır. Eski rejim devrilmiş ama yeni rejim, bizim tüm uyarılarımıza, yol gösteren yapıcı eleştirilerimize rağmen Irak’ın tamamını kucaklayan bir tavır sergilememiştir. Geçici çözümlerin, Irak’ı, her 10 yılda bir böyle müdahalelerle karşı karşıya bırakması kaçınılmazdır.Öte yandan, Suriye’nin gündem dışı tutulması da aynı şekilde çözümü palyatif bir hale getirecektir. Bu düşüncelerimizi, gerek Cardiff’te yapılan NATO Zirvesi’nde, gerekse Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için bulunduğumuz New York’ta ilgili taraflara detaylı şekilde aktarma fırsatımız oldu. İnsanlığın can çekiştiği bölgelere yardım ulaştırma konusunda kararın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin dudaklarında olması, küresel adaleti ciddi şekilde yaralamaktadır. Evet… Dünya 5’tenbüyüktür. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin reforme edilmesi, küresel vicdan ve küresel adalet adına ertelenemez bir ihtiyaçtır. Her durumda Türkiye, tezlerini en güçlü şekilde savunmaya devam edecektir.''Şam yönetiminin uzaklaştırılması önceliğimiz'Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek IŞİD terör örgütüne, gerek bölgedeki diğer terör örgütlerine karşı etkili mücadelenin öncelikleri olacağını vurguladı.Sadece Türkiye’de sayıları 1,5 milyonu aşan göçmenlerin ülkelerine dönebilmelerinin ya da ülkelerinde barındırılmalarının da öncelikleri olacağını belirten Erdoğan, 'Şamyönetiminin derhal uzaklaştırılması, Suriye’nin toprak bütünlüğü korunarak, Anayasal ve Parlamenter sistemle, herkesi kucaklayan bir yönetimin acilen tesis edilmesi de yine önceliğimiz olmaya devam edecektir' diye konuştu.'Tezkerelerin bu anlayışla değerlendirileceğine inanıyorum'Erdoğan, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın 1990 yılındaki yeni yasama yılı açılışında yaptığı konuşmada, 'Körfez bunalımında çekingen, kararsız, başkalarının karar vermesini bekleyen bir tutum ittihaz etmemiz düşünülemez. Aksi takdirde Türkiye'nin ali menfaatlerinin söz konusu olduğu bir meselede tesirli bir ülke olma imkanını büyük ölçüde kaybedeceğimiz aşikardır' dediğini anlatarak, Özal'ın dünya gerçeklerini ve geleceğin dünyasını görerek, Körfez bunalımında çok isabetli tavır sergilediğini söyledi.Özal'ın uyarı ve arzularının ne kadar yerinde olduğunu vefatından sonra tüm Türkiye'nin anladığını dile getiren Erdoğan, 'Bölgemizde yeni ve büyük krizler yaşanırken, bu krizler, Müslüman kardeşlerimizi, Arap, Kürt, Türkmen kardeşlerimizi, sınırlarımızın bu tarafını ve akrabalarımızın olduğu diğer tarafını ilgilendirirken, kayıtsız kalmamız, çekingen kalmamız, mütereddit olmamız düşünülemez. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine gelmesi beklenen tezkerelerin de bu anlayış doğrultusunda değerlendirileceğine inanıyorum' dedi.'Türkiye gelişmelere seyirci kalacak değildir'Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl Birinci Dünya Savaşı'nın 100. yılı olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:'Birinci Dünya Savaşı’na sahne olan coğrafyanın, aradan geçen bir asırlık süreye rağmen, istikrar, huzur, barış ve refahtan halen yoksun olduğunu üzülerek müşahede ediyoruz. 100 yılın ardından, bölgemiz yeniden şekillenirken, Türkiye elbette gelişmelere seyirci kalacak değildir. Komşu ve bölge ülkelerimizde, olaylara mezhepçi ya da çıkar odaklı bir şekilde yaklaşmıyoruz. Her türlü ayrımcılığa, içeride olduğu gibi dışarıda da karşıyız. Halkın demokrasi taleplerine darbeci yöntemlerle set çekilen Mısır gibi ülkelere, tamamen insani ve ilkesel bir duruş sergiliyoruz.Kimden gelirse gelsin, kime yönelirse yönelsin, şiddetin her türlüsüne karşı mücadele veriyoruz. Kıbrıs meselesinde, Azerbaycan topraklarındaki işgalin sona erdirilmesinde,Ermenistan’la ilişkiler ve 1915 Olayları’nda, tamamen ilkeli, objektif ve barıştan yana yapıcı tutum izliyoruz.Avrupa Birliği’ne tam üyelik konusunda kararlılığımızı muhafaza ediyor, sergilenen olumsuzluklara rağmen reformlarımızı kesintisiz sürdürüyoruz. Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi Türkiye’nin stratejik hedefidir ve bu yönde gayretlerimiz kesintisiz devam edecektir. Tesis ettiği güven, istikrar ve reformcu yapı sayesinde Türkiye, 2023 hedeflerine doğru emin adımlarla ilerliyor.''Büyük projeler kesintisiz sürecek'Erdoğan, 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra oluşan güven ve istikrar ortamının, milletin bizzat yaşayarak tecrübe ettiği büyüme ve kalkınma tesis ettiğini belirterek, '12 yıl önce telaffuz edildiğinde hayal gibi görünen, gerçekleşeceğine ihtimal verilmeyen nice hedef, bugün gerçeğe dönüştü' dedi.Türkiye'nin 230 milyar dolar olan milli gelirinin 820 milyar dolara, kişi başı milli gelirin 3 bin 500 dolardan 10 bin 500 dolara ulaştığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:'Türkiye, Uluslararası Para Fonu’yla yüksek faizli ağır borç anlaşmaları yaparken, bugün IMF’ye borcu olmayan, IMF’den borç istemeyen, hatta IMF’ye borç verebilecek bir ülke konumuna yükseldi. Merhum Turgut Özal’ın, 1990 yılında yaptığı yeni yasama dönemi konuşmasına baktığımda şunu gördüm; 80’li yıllarda döviz sıkıntısının olduğunu ifade ediyor, ardından da Merkez Bankası rezervinin 11 milyar dolar ile rekor kırdığını belirtiyor. 2002 yılında 27,5 milyar dolara ulaşan o döviz rezervini, biz şu anda altın dahil 132,5milyar dolara yükselttik.Merhum Özal’ın başlattığı ve bin 500 kilometresini de inşa ettiği bölünmüş yol ve otoyol uzunluğu 2002’de 6 bin 100 kilometreye ulaşmıştı. 12 yıl içinde bu ağa 17 bin kilometre yeni bölünmüş yol ekledik. Türkiye’yi Yüksek Hızlı Tren ile tanıştırdık. Abdülhamit Han’ın hayali olan Boğaz’ın altına tüp geçidi, MARMARAY’ı inşa ettik.205 bin yeni dersliği, 99 yeni kamu ve vakıf üniversitesini eğitim sistemine kazandırdık. 633 bin konutun inşasını başlattık ve 12 yıl içinde bunların 535 bin tanesini hak sahiplerine teslim ettik. Burslarla, yurtlarla, nakdi yardımlarla, eğitimin önündeki engelleri kaldırdık. Sağlık sistemi yeniden yapılandı; vatandaşımız hastanelerden insan onuruna yaraşır hizmet almaya başladı.30 büyükşehrimiz dahil, ihtiyaç tespit edilen diğer illerimizle birlikte 52 bin yatak kapasiteli 64 şehir hastanesi ülkemize kazandırılmış olacak. Bu şehir hastaneleriyle birlikte, inşallah, Türkiye’nin sağlık altyapısı adeta yeniden kurulmuş olacak.12 yıl içinde 268 baraj ve 53 gölet inşa edildi; şu anda, 78 baraj ve 426 göletin inşası devam ediyor. Tarımda, sulamada, enerji alanında, çevre ve şehircilikte, savunma sanayinde Türkiye ilklerle, rekorlarla tanıştı. İnanıyorum ki Türkiye, istikrar ve güven içinde, tüm bu kazanımlarını hem koruyacak, hem de çok daha ileri seviyelere taşıyacaktır.İstanbul’a inşa edilen Yavuz Sultan Selim Köprüsü, üçüncü havalimanı, Boğaz'ın altına inşa edilen iki katlı tüp geçit, İzmit Körfezi’ne inşa edilen asma köprü, İstanbul-İzmirotoyolu, yeni yüksek hızlı tren hatları, Ovit Tüneli, TANAP Projesi, GAP, DAP ve KOP projeleri ve diğer nice büyük projemiz kesintisiz sürecek; bu büyük projelere, Kanal İstanbul gibi yeni büyük projeler eklenecektir.''Türkiye ekonomisini büyüme yolundan alıkoyamaz'Türkiye ekonomisinin son derece sağlam, istikrarlı ve güvenli bir zeminde büyümesini sürdürdüğünü ve sürdürmeye devam edeceğini ifade eden Erdoğan, 'Türkiye'nin2015'te G-20 Dönem Başkanlığını üstlenecek olması, küresel ekonomideki belirleyici yerimizi bir kez daha teyit edecektir' diye konuştu.2023 hedefi olan 2 trilyon dolar milli gelir, 25 bin dolar kişi başı milli gelir ve 500 milyar dolar ihracatın hayal olmadığını vurgulayan Erdoğan, Eylül ayı ihracat rakamlarına göre yeni rekor kırıldığını belirtti. Erdoğan, 2002 yılında 36 milyar dolar olan ihracatın bugün itibariyle 158 milyar dolarla tarihin en yüksek seviyesine ulaştığını kaydetti.Erdoğan, 'içeriden ve dışarıdan, gerek medya, gerek uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları eliyle yapılan algı operasyonları Türkiye ekonomisini büyüme yolundan asla alıkoyamaz. Emekle ve alın teriyle bugünlere ulaşan Türkiye ekonomisi, yine emekle, alın teriyle, çalışma barışıyla geleceğe yürüyecektir' dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetin, muhalefetin, Meclis'in, tüm kurum ve kuruluşların bir arada çalışarak, millet için son derece önemli bu hedefleri tutturacağına dair inancını dile getirdi.Muhabir: Meltem Öztürk-Alp Özden-Ali Hakan Der | AA
'Bunlar Ecdadının Karadan Gemi Yürüttüğüne de İnanmıyorlar'
Açılış töreninde imam hatipli öğrencilere seslenen Erdoğan 'Bir imam hatipli büyüğünüz, bir abiniz olarak söylüyorum sahip olduğunuz özgürlüklere sımsıkı sarılın' dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'da 155 eğitim tesisinin toplu açılış töreninde konuştu.Başbakanlığı döneminde eğitim sisteminde yaptıkları değişikliklerden söz eden Erdoğan 'İmam hatiplerden 2002-2003 eğitim öğretim yılında 63 bin öğrenci vardı. Şu an 983 bin eğitim-öğretim alıyor. Öğrenci sayısı 15 kattan fazla arttı imam hatip liselerinde. Daha çok çalışacağız, hayırseverlerimiz talebi karşılamak için daha çok seferber olacaklar' dedi.Konuşmasında imam hatipli öğrencilere seslenen Erdoğan 'Başörtüsünde füruat dediklerinde, imam hatip okulları gereksiz kapatılmalı dediklerinde bile yıkılmadık. Bu büyük ihanete rağmen haklı davamızdan vazgeçmedik. Sizler bugün bu modern okullarda özgürce eğitim görüyorsanız inanın bunda nice gönül erbabının emeği vardır. Bir imam hatipli büyüğünüz, bir abiniz olarak söylüyorum sahip olduğunuz bu okullara ve bu özgürlüklere sımsıkı sarılın. Gelecekte birileri çıkıp da yine bu okulları kapatmak isterse, bizden aldığınız emaneti ve o mesuliyetin gereklerini hakkıyla yerine getireceğinize yürekten inanıyorum' şeklinde konuştu.İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:Yarım milyar lira kaynakla Ankara'ya eğitim tesislerini kazandırdık. Hükümetimize, bakanlığımıza şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum. Hayırseverlere özellikle teşekkür ediyorum. Bu eğitim yuvaları hayırlı olsun.12 yıl başbakanlık görevini yaparken Merkez İmam Hatip Lisesi olan çok sayıda arkadaşımız çalıştı. Şimdi ki görevimde de buradan mezun çok yakın çalışma arkadaşlarım bulunuyor. Özel danışmanıma kadar, özel kalem müdürüme kadar bu okuldan mezun oldular. Bana buranın eski halini anlattılar. Bodrum katlarında, ışıksız nasıl eğitim gördüklerini anlattılar. Nasıl çileler çektiklerini anlattılar. Diğer imam hatip okulları gibi burası da nice genç değerler yetiştirdi.'KİLİTLERİ TEK TEK SÖKÜP ATTIK'4+4+4 kod numarası 444.. Başörtüsü yasağını kaldırdık. O zulümde artık sona ermiş olduk.İmam Hatip okullarının kapılarındaki kilitleri tek tek söktük attık.'ÖĞRENCİ SAYISI 15 KATTAN FAZLA ARTTI'İmam hatiplerden 2002-2003 eğitim öğretim yılında 63 bin öğrenci vardı. Şu an 983 bin eğitim-öğretim alıyor. Öğrenci sayısı 15 kattan fazla arttı imam hatip liselerinde. Daha çok çalışacağız, hayırseverlerimiz talebi karşılamak için daha çok seferber olacaklar. Başbakanlığım dönemimde milli bütçemizin yüzde 50'sini eğitime ayırdık. Kadro tahsislerinde birinci sırayı eğitime ayırdık.'BEN 75 KİŞİLİK SINIFTA OKUDUM'Bu bizim nereden nereye geldiğimiz gösteriyor. Ben 75 kişilik bir sınıfta okudum. Ama o zamanlardaki öğretmenlerimizin kalitesi çok çok fazlaydı. Bu hocalarımızın büyük kısmı üniversitelere gittiler profesör oldular. Biz bu hocalarımızdan ilmi, feyzi, bereketi aldık.Onlar bize çok şey kazandırdı. O hocalarımız da zaman kavramı yoktu. Biz cumartesi de okuyorduk. Şimdi Cuma günü bitiyor iş.Çok çalışacağız, hocalarımızın da size olan himayesi, sizlere verecekleri ilim irfan sizleri çok farklı yerlere taşıyacak. Bilgi yetmiyor, hikmete de ihtiyacımız var.'BİR KIZIMIZ ARAYIP HIÇKIRA HIÇKIRA DERDİNİ ANLATTI'Keşan'da bir kızımız bana mektup vermek istedi. Yanıma çağırdım, mektubun içeriğini sordum. 'Keşan'daki imam hatip lisesi ihtiyaca cevap vermiyor' dedi. Ertesi gün bu kızımızı aradım. Hıçkıra hıçkıra derdini anlattı. Keşan'da okulda çok büyük sıkıntı çektiklerini söyledi. 'Keşan'a 700 kişilik imam hatip yapsak yeter mi?' dedim. 'O bile yetmez' dedi. Arazi tahsis edildi, orada da inşaat başlıyor.'SÜRGÜNE GİDER GİBİ AVRUPA'YA GİTTİLER'Sürgüne gider gibi Avrupa'nın köşelerinde okuyanlardan ibret alın. Sizler eğer bugün özgürce eğitim alıyorsanız bu uzun ve sabırlı bir mücadelenin eseridir. Menderes gibi, Tevfik İleri gibi insanların bunda emeği var. Nice isimsiz kahramanın, Özal gibi Erbakan gibi isimlerin bunda payı var. Hamdolsun bugün zafere ulaştık. Dmeokratik yöntemlerden hiçbir zaman şaşmadık.Elimize taş ve sopa alanlardan olmadık. Karşımdaki bu gençlik imam hatip gençliği asla ve kat'a böyle bir örnek olmaz. Onlara demokratik mücadele nedir öğrettik.'SAHİP OLDUĞUNUZ BU HAKLARA SAHİP ÇIKIN'Başörtüsünde füruat dediklerinde, imam hatip okulları gereksiz kapatılmalı dediklerinde bile yıkılmadık. Bu büyük ihanete rağmen haklı davamızdan vazgeçmedik. Sizler bugün bu modern okullarda özgürce eğitim görüyorsanız inanın bunda nice gönül erbabının emeği vardır. Bir imam hatipli büyüğünüz, bir abiniz olarak söylüyorum sahip olduğunuz bu okullara ve bu özgürlüklere sımsıkı sarılın. Gelecekte birileri çıkıp da yine bu okulları kapatmak isterse, bizden aldığınız emaneti ve o mesuliyetin gereklerini hakkıyla yerine getireceğinize yürekten inanıyorum.'TÜRKİYE'Yİ İLKLER VE REKORLARLA TANIŞTIRDIK'1994 yılında bizzat şahsım belediye başkanı oldum. İmam hatipli olarak emanetin hakkını verdik. 28 Şubat sürecinde imam hatip okulları öcü gibi gösterildi. Tehlikeli kurumlar olarak haksız ithamlara maruz bırakıldı. Küçücük çocuklara en ağır hakaretler yapıldı. Medyada, gazete manşetlerinde hatta devlet nezdinde hükümetler nezdinde imam hatip okullarının öğrencileri mezunları ikinci üçüncü sınıf insan yerine kondu. Sonuçta ne oldu? 2002'de bir imam hatip mezunu Başbakan oldu. Bir kısım arkadaşaları bakan oldu milletvekili oldu. 12 yıl boyunca bu görevin de hakkını verdik. Türkiye'yi ilkler ve rekorlarla tanıştırdık. İşte şimdi de yine bir imam hatip mezunu cumhurbaşkanı seçildi. Yine milletin hizmetindeyiz. Yine ülkenin hizmetindeyiz. Türkiye'yi daha da büyütmenin mücadelesi içindeyiz.'MUHTAR BİLE OLAMAZSIN DEDİKLERİ İNSANLAR...'Öcü dedikleri, ölü yıkayıcısı mı olacaksın diye tahkir ettikleri, muhtar bile olamazsın dedikleri insanlar işte cumhurbaşkanı oldu. Son dönemlerde gençlerimiz arasında ciddi kötü alışkanlıklar yayılıyor. Sigaradan tutunuz uyuşturucuya varıncaya kadar kötü alışkanlıklara karşı karşımdaki gençliğin ciddi mücadele vereceğine inanıyorum. Bunlar sizi gönül dünyanıza sokmamalısınız. Bu konuda gençliğe örnek olma mücadelesi veren gençler olacağınıza inanıyorum. Biz imam hatip okullarının yeniden açılmasını ne kadar savunduysak diğer meslek liselerinin de yeniden hayat bulmasını savunuyoruz. Başörtüsünü savunduğumuz kadar 77 milyonun her bir ferdinin temel hak ve özgürlüklerini aynı şekilde savunduk.Kur'an dersinin Siyer dersinin seçmeli ders olarak okutulması için çabaladığımız kadar, farklı dil ve lehçelerin diğer derslerin okutulması için de çabaladık.'BİR MÜSLÜMAN'IN BUNU YAPACAĞINA İNANMADILAR'Amerika kıtasına Kolomb'tan 300 yıl önce Müslümanların ulaştığını söyledim. Bu yeni bir iddia değil. Hatta şu anda Almanya'da yaşayan Prof. Fuat Sezgin'in eserlerinde de bu yerini almıştır. Bana ait olan bir iddia değil. Bu konuda yazan ilim erbabının diliyle orada ifade ettim. Türkiye'de ve dünyada çok sayıda saygın ilim adamı bunu iddia ediyorlar. Delillerini de ortaya koymuşlar. Bu işin uzmanlarından önce bu iddianın yurt dışındaki muhataplarından önce bizim kendi gençliğimiz araştırmadan incelemeden yapılan tartışmalara hiç bakmadan buna itiraz etmeye istihza etmeye başladılar. Koca koca adamlar da itiraz ettiler. Bazı köşe yazarları karikatüristler itiraz etmeye başladı. Çünkü bunlar bir Müslüman'ın bunu yapabileceğine hiçbir zaman inanmadılar.'KENDİ MİLLETİNE YABANCILAŞMADIR BU'Bunlar ecdadının karadan gemileri yürüterek Haliç'e indirdiğine de inanmayanlardır. Bir karanlık çağı kapatıp aydınlık çağı açan liderlere de inanmadılar. İşte bu özgüven eksikliğidir. Onun için taş üstüne taş koyamadılar. Kendi milletine tarihine yabancılaşmadır bu. Ezberlerle hareket eden, kendisine öğretileni mutlak doğru kabul eden gençlik böyle ezber bozan bir iddiayı duyduğunda din ile alay etmeyi tercih ediyorlar. Batılı kaynaklara ayet gibi inananlar sadece kendilerini kandırırlar. Biz ezber bozmaya devam edeceğiz. Bizim görevimiz bu. Tarihin muzafferler ve egemenler tarafından değil objektif bir biçimde yazılması için cesur olmaya devam edeceğiz. Bilim tarihi eğer tarafsız şekilde yazılsa İslam coğrafyasının ilime ve sanata katkılarının bilinenden çok olduğu ortaya çıkacaktır. Milletimin ezik olmasını asla kabul etmem. Egemenler tarafından yazılan tarihin bizim özgüvenimizi kırmasını kabul edemem. Mesele bilim dünyasının meselesidir. Ben bu noktada teşvik makamındayım. Her zaman da teşvik edici olmaya devam edeceğim.Biz tarihte yaptık yine yapabiliriz. Buyurun Marmaray'ı yaptık. Denizin altından geçirdik. Bunu yapabileceğimize inanmadılar. İnşallah Kanal İstanbul'u da yapacağız. Karadeniz'i Marmara'ya bağlayacağız. Bunlara sorsan yapamazsınız derler. Hemen yazmaya başlamışlar. 3. Havalimanı yapılmayacak diye... Kim söyledi yapılmayacak diye? Harıl harıl herkes çalışıyor. Biz büyük medeniyetler inşa ettik. Bugün fetreti aşabiliriz.Sondakika.com
TMMOB: '3. Havaalanındaki Uçaklar İnerken Yola Çakılır'
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu'nun rapora göre, havaalanı kotu 105'ten 70 metreye düşürüldüğü takdirde uçakların iniş ve çıkışı mümkün değil.Basın toplantısıyla tanıtılan rapora göre, doğal yaşam alanlarını ve önemli su havzalarını yok edecek proje, ekolojik, jeolojik kriterler, zemin özellikleri, kazı ve dolgu alanları, kent bilimi ve uçuş güvenliği açısından kabul edilebilir değil.Bianet haber portalından Nilay Vardar’ın haberine göre, 3. havalimanın pist kodunun ÇED raporunda deniz seviyesinden 105 metre olması planlanıyordu. Ancak resmi olarak açıklanmasa da bu kotun 70 metreye düşürüldüğü iddia ediliyor.Güneyde otoyol ve ormanlar varKotun düşürülmesi şu anlama geliyor. 105 kotta uçaklar yerden daha yüksek bir yerden havalanacakken, 70 metrelik kotta daha alçak bir yerden havalanacaklar. Bu durumda uçuş sırasında etraflarında herhangi bir engel olmaması gerekiyor. Oysa 3. havaalanının yapılmak istendiği yerin güneyinde Kuzey Marmara Otoyolu projesi var.Harita Mühendisleri Odası'ndan Selin Bostan, uçakların 70 metrelik bir kottan uçuşu ve inişi sırasında Kuzey Marmara Otoyolu'na çakılacağını söylüyor. Bu durumda otoyolun projesinin değiştirilmesi gerekiyor. Üstelik buradaki tepelerde yer alan orman alanının da traşlanması gerekiyor.Kuzeyde de rüzgar varPeki uçağın bu otoyola çarpmaması için uçuş eğimini yükselterek hızla yükselmesi mümkün değil mi? Bostan, Atatürk Havaalanında uçuş eğiminin 2, Sabiha Gökçen'de 8 olduğunu hatırlatarak bunun daha yükseğe çıkarılmasının uçuş kuralları çerçevesinde sağlıklı olmadığını söylüyor.Uçağın güney yerine kuzeyden uçması mümkün değil mi? Bostan, bölgenin aşırı rüzgarlı olması nedeniyle buradan çok az sayıda uçağın kalkabileceğini söylüyor.Maliyet nedeniyle düşürüldüBaşa dönersek neden kot seviyesi 105'ten 70'e düşürüldü?Çünkü çukurlardan oluşan 3. havaalanı arazisinde 105 kot düzeyinin yakalanması için 2.5 milyar metreküp dolgu malzemesi gerekiyor. Bunun da Kanal İstanbul projesinden çıkacak hafriyattan karşılanması planlanıyordu. Ancak Kanal İstanbul gecikince kotu düşürerek dolgu malzemesinin miktarı azaltılmış oldu.Yani 70 kot için ilk baştaki miktarın altıda biri kadar (420 milyon metreküp) dolgu malzemesi yetiyor. Bu da ihaleyi alan firmaların maliyetinin azalması anlamına geliyor.150 milyon yolcuyu nereden bulacak?Toplantıda konuşan Prof. Beyza Üstün ise, projenin sadece Terkos Gölü'nü değil, tüm dereleri tehdit edeceğini belirterek 'İstanbul susuz kalacak dediğimizde meseleye buradan da bakalım' dedi.Prof. Dr. Zerrin Bayraktar ise 'Buraya 150 milyon yolcu nereden bulunacak, mümkün değil. Bunu ancak İstanbul'un kuzeyini yerleşime açarak yapabilirler ki bunu yapmaya çalışıyorlar. Bunun amacı da rant' dedi.Rapordan satır başlarıTerkos Gölü'nün kirleterek azaltacak.7650 hektarlık alanı kapsayan proje kuzey ormanları üzerinde. Bu ormanlar kenti havasını temizliyor, içme suyu kalitesini yükseltiyor.Endemik tür ve biyoçeşitliliği yok edecek. Kuş göç yolu üzerinde olacak. Kuş uçak çarpışması riski doğacak.Alanın 6172 hektarı ormanlık alan. Geri kalanı da terk edilmiş kömür ve kum ocakları. Buralar zamanla göl olmuş. Buraların kazı ve dolgu ile yapılacak olması jeolojik olarak mümkün değil.Kaynak: Bianet Haber Merkezi