onedio

Linç Haberleri

Linç ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Linç ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Sabır Taştı: Manifest Kızları, Yedikleri Sistematik Lince, Maruz Kaldıkları Zorbalıklara ve Tacize İsyan Etti!
Taciz ve ifşa gündeminin bir an olsun dinmediği şu son bir haftada, Manifest Mina'nın erkek arkadaşı Anıl Emre Daldal'ın da ifşalananlar arasında olması, ilk günden bu yana düzenli bir linç yiyen Manifest kızlarının yeniden gündeme oturmasına sebep olmuştu. Manifest kızları, 'kuruldukları günden bu yana maruz kaldıkları' taciz, nefret suçu, iftira, hakaret, taciz sebebiyle isyan ettikleri bir mesaj yayınladı. Buyurun detayları beraber incleyeleim.
Meğer Talibi Çokmuş: Hande Erçel'le Fotoğraflarını Silen Hakan Sabancı'nın Takipçi Sayısında Radikal Artış!
Geçtiğimiz günlerde ayrıldıkları öğrenilen Hande Erçel ve Hakan Sabancı'nın büyük aşkının bitmesi magazin gündeminin göbeğine oturdu. İlk hamle Hande Erçel'den gelmiş, güzel oyuncu beraber oldukları tüm pozları sosyal medya hesabından silmişti. Bir süre beklemeyi tercih eden Hakan Sabancı da bugün fotoğrafları kaldırdı. Hakan Sabancı'nın fotoğrafları kaldırdıktan sonra takipçi sayısında yaşanan artış gözlerden kaçmadı... 👀
Abdulkadir Selvi: “Murat Çalık’ın Kanser Olması, Ayşe Barım’ın Yoğun Bakıma mı Kaldırılması Bekleniyor?”
Hürriyet Gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi, yaşadıkları rahatsızlıklara rağmen cezaevinde tutuklu bulunan Murat Çalık ve Ayşe Barım’ın durumunu köşesine taşıdı. “Murat Çalık’ın adli kontrolle serbest bırakılması için yeniden kanser olması mı gerekiyor” diyen Abdulkadir Selvi, Ayşe Barım hakkında da “Yoğun bakıma mı kaldırılması bekleniyor, insanı ve vicdanı öldürmeyelim.”
Sosyal Medya Hesaplarında İfşaları Paylaşan Oyuncu Tuluğ Özlü Ölüm Tehdidi Aldığını Açıkladı!
Son günlerde gündem deyim yerindeyse alt üst olmuş durumda. Sosyal medyada birbiri ardına ortaya atılan ifşalar, ünlü isimlerin kariyerlerini ve özel hayatlarını ciddi şekilde etkiliyor. Mesut Süre hakkında ortaya çıkan iddialar sonrası “İlişki Testi” programı iptal edilirken, Süre, “itibar suikastı” diyerek sessizliğini bozdu. Son olarak ise ifşaları paylaşan oyuncu Tuluğ Özlü ölüm tehdidi aldığını açıkladı. Gelin detaylara birlikte bakalım.
'Jrokez' Oğuzhan Dalgakıran'ın Vefat Ettiği Gün Yayını Sürdürdüğü İçin Linçlenen Eldorina'dan İlk Açıklama
Jrokez adıyla bilinen Oğuzhan Dalgakıran'ın vefat haberi tüm sevenlerini yasa boğdu. Evinin balkonundan düşerek hayatını kaybeden Jrokez'in önce trafik kazası yaptığına dair bir iddia yayılmış, ardından düşme sonucu yaralandığı öğrenilmişti. Bu gelişmeler yaşandığı sırada yayında olan yayıncılar birer birer yayınlarını kapattılar. Eldorina lakabıyla tanınan Gizem Çağlar, o akşam yayını sürdürdüğü için linçlenmiş ve daha sonra ölüm ve tecavüz edilmekle tehdit edildiğini açıklamıştı. Geçen bir haftanın ardından Eldorina açıklamalarda bulundu.
Baba Bingöl'den Oğlunun Sözlerine Tepki
Yavuz Bingöl, Ahmet Hakan'a verdiği röportajda 'Tayyip Bey'in annesine küfredildi, o da Berkin'in annesini yuhalattı. Bu çok insani' deyince çok tepki çekti. Tepki gösterenlerden biri de Yavuz Bingöl'ün babası Yılmaz Bingöl. Baba Bingöl, ''Keşke ben de Alzheimer olsaydım da bunları görmeseydim'' diyor.İzmir'de yaşayan Yılmaz Bingöl, 'Oğlum adına Berkin'in ailesinden özür dilerim' diyerek başladı söze... Sonra da oğluna tepkisini dile getirdi...Yavuz düşünmeden konuşuyorÜç-dört gündür uyuyamıyoruz. Yavuz'un toplumda büyük antipati uyandıran, gerçek Atatürkçüleri, devrimcileri ve biz Alevi kitlesini üzen bu davranışlarını tasvip etmiyoruz. Yavuz'u benden daha iyi tanıyan olmaz. Büyük oğlum Yavuz düşünmeden konuşuyor. Ancak eleştirilerin linç edilme haline dönüşmesi de beni üzer.Yavruma yazık, psikolojisi bozukYıllardır gelip gitmiyor. Geçinemiyoruz. Ama evladımdır. Yavruma yazık, psikolojisi bozuk. Yavuz toplumun sanatçısıydı. Artık kasetleri kırılıyor. 30 yıllık emeğini 3 günde heba etti. İnsanın en büyük düşmanı kendisi.Yavrum gaf yapıyor(Yavuz Bingöl'ün 'Babam, Alevi olduğumuz anlaşılmasın diye benim ismimi Yavuz, kardeşimin ismini de Oğuz koydu demesi) Bu bir yalandır. Zavallı yavrum gaf yapıyor. Ben harp okulundan ayrılıp, öğretmen okulunun yatılı kısmındaydım ve Yavuz'un doğduğu gece orada bulunamadım. Ağabey İstanbul'daydı. Kamil ismini düşünüyorlar. Doğumu yaptıran doktorun ismi Yavuz'muş. 'Babası Yılmaz ile uyumlu olur' diye bu adı önermiş. Biz geçmişteki olaylara takıntılı insanlar değiliz.Atadan, dededen CHP'liyizBiz atadan, dededen CHP'liyiz. Kılıçdaroğlu'nun adaylığında Yavuz onun için geceli gündüzlü çalıştı. Belki siyasette kendine bir yer edinmeyi istemiş olabilir. Ama bu konuda onun adına konuşmayayım.Yavuz İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, ücretsiz veya düşük ücretler karşılığında CHP'li belediyelerin yanında olmuştur. Şimdi nasıl böyle oldu, anlamıyorum. Yavuz şaşkın. Tezcanlı olmasına, düşünmeden hareket eden yapısına bağlıyorum. Yavuz özünde iyi bir insandır.Keşke ben de Alzheimer olsaydımAnnesi rahatsız (Alzheimer) olduğu için gıyabında konuşmayı doğru bulmuyorum. Keşke ben de Alzheimer olsaydım da bunları görmeseydim.Kardeşi de Yavuz'dan şikayetçiDiğer oğlum Oğuz Almanya'da yaşıyor. Geçen ekimde onun evinde misafir oldum. Oğuz da Yavuz'dan çok şikayetçi. Zannedildi ki biz Yavuz'dan para istiyoruz, o da bize bakmıyor. Hayır. Para gönderse ben kabul etmem. Benim için 'kumar oynuyor' denilmiş. Ben kumar bilmem. Kahvehaneye bile gitmem. Üç-dört yıldır Yavuz ile görüşmüyorduk. Kanser olmama rağmen... Geçen mart ayında Yavuz bana telefon etti. 'Baba yanımda kız arkadaşım var. Sizinle tanışmak istiyor' dedi. 'Kapımız açık' dedim. Geldiler, bir akşam bende kaldıar. Yavuz'un bana maddi yardımı üçer, beşer bin lira olmak üzere toplamda 30 bin lirayı geçmez. Benim askerliğinden itibaren ona harcamalarım, verdiğini karşılar.Yavuz'un dik durmasını isterdimBen bu iktidarın anti demokratik uygulamaları karşısında Yavuz'un dik durmasını isterdim. Solcu olup da sağın nimetlerinden faydalanmak için sağa geçen, yalakalık yapan, mevki makam kapan, milyarları kazanan insanların yolunda yer almamalıdır.'''' Yavuz'un adına özür dilerim''Sözcü Gazetesi'ne konuşan Yılmaz Bingöl, Berkin Elvan'ın ailesinden özür dilediğini belirterek, ''Berkin Elvan, İsmail Korkmaz ve diğerleri... Hepsi evladım. Berkin ve annesine yapılan muameleye karşı dururum. Yavuz'un adına onlardan yüz defa özür diliyorum. Yavuz'un villaları vs. var. Gözü daha başka yerlerde... Yükselmek istiyor. Belki de yönünü siyasette makam mevki edinme rotasına yöneltmiş olabilir. Geçen yaz telefonda Yavuz'a 'Oğlum, Gezi'de insanlara zulmeden, gençleri öldüren, kör eden bir anlayışla nasıl yan yana olursun? Onların yanına nasıl gidersin? Onlarla nasıl türkü söylersin' diye sordum. Bana 'Peki baba ben milletvekili olursam ne yapacaksın? Evlatlıktan ret mi edeceksin' ifadelerini kullandı.CNN Türk
Kırklareli'nde Kayıp Çocuk Ölü Bulundu
KIRKLARELİ’nde, geçen cuma günü okula gitmek üzere evinden ayrılan ve kendisinden bir daha haber alınamayan 10 yaşındaki Halil İ. A. için Ankara’dan getirilen özel eğitimli köpeklerle yapılan aramada herhangi bir bulguya rastlanmadı. Kamera görüntülerinden yola çıkan polis, ekmek fırınında çalışan Y.T'yi gözaltına aldı. Fırıncının korkunç cinayeti itiraf etmesi şehirde tepki çekti. Yaklaşık 2 bin kişi protesto yürüyüşü sonrası Halil'in evinin önünde sessiz eylem yaptı. 3 gün önce ortadan kaybolan 4’üncü sınıf öğrencisi Halil İ. A için Ankara Özel Harekat Daire Başkanlığı’na ait 'Boncuk', 'Bazlak' , 'Coe' isimli köpeklerle Karacaibrahim ve Pınar mahallelerinde uzman ekiplerle arazi ve inşaatlarda yaklaşık 8 saat arama yapıldı. “BİZ BİLE AYIRMAKTA GÜÇLÜK ÇEKTİK” Yapılan arama sonucunda herhangi bir bulguya rastlanmadı. Baba Yılmaz, yaptığı açıklamada, 'Polis teşkilatımız köpeklerle aradı. Polisimizin yanımızda olmasından çok memnun olduk. Onlar da bizim gibi gece gündüz uyumuyorlar, arama çalışmalarını yapıyorlar. Şehir merkezinde birkaç nokta yapılan ihbarları değerlendirdik ama gerçekten bizim dahi ayırmakta güçlük çektiğimiz bir çocuk ihbarı yapıldı. Ama bizim oğlumuz olmadığı anlaşıldı. “KIRKLARELİ'NDE BU TÜR ŞEBEKELER YOK” Benim düşüncem kaçırılma olacağı ihtimali zayıf. Çünkü Kırklareli’nde bu tür şebekeler yok. Büyük şehirlerde oluyor. Eğer büyük şehirde böyle kaçırmak için gelinseydi birden fazla çocuk kayıp olabilirdi, ben böyle bir ihtimali zayıf görüyorum. Sanki bali çeken kişilerin olayı gibi düşünüyorum. Bulgaristan da suç işleyenler kaçırmış olabilir mi? Polis bu tür şeyleri bizimle konuşmak istemiyor' dedi. KAMERA GÖRÜNTÜLERİNDEN YOLA ÇIKILDI Çalışmalarını sürdüren Kırklareli İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri, bir marketin güvenlik kamerası görüntülerinden yola çıkarak ekmek fırınında çalışan 45 yaşındaki Y.T.’yi gözaltına aldı. BOĞARAK ÖLDÜRDÜĞÜNÜ İTİRAF ETTİ Y.T. emniyetteki sorgusunda Halil İ. A’yı kendisinin kaçırdığını ve Kırklareli Belediye Mezarlığı yakınlarındaki İnciraltı Mevkii’nde boğarak öldürdüğünü itiraf etti. Bu itiraf üzerine İnciraltı Mevkii’ne giden polis ekipleri çalılıklar içerisinde Halil İ A’nın cesedini buldu. Çocuğun cesedi savcı ve polisin incelemesinin ardından otopsi için Kırklareli Devlet Hastanesi Morgu’na oradan da İstanbul Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı. LİNÇ GİRİŞİMİNE KARŞI ETTEN DUVAR Gözaltına alınan zanlının sağlık kontrolü için Kırklareli Devlet Hastanesi’ne getirilmesi sırasında linç girişimine karşın polis etten duvar örerek gazetecilerinde görüntü almasını engellemeye çalıştı. EVİN ÖNÜNDE SESSİZ BEKLEYİŞ Cinayetin şehirde duyulması üzerine toplanan 2 bin kişilik kalabalık protesto yürüyüşü yaptı. Vilayet meydanında toplanan yaklaşık 2 bin kişilik kalabalık, Halil'in evine kadar sessiz bir şekilde yürüdü. Yol boyunca hiçbir slogan atmayan kalabalık evin önünde sessiz bekleyişlerini sürdürdü. AİLESİ YIKILDI Burada emekli bir imam tarafından dualar okundu. Baba Yılmaz A. sabah gittiği İstanbul’dan gece geç saatlerde döndü. Üzüntülü haberi yolda alan acılı baba araçtan birkaç kişinin yardımıyla inerek evine girebildi. KATİL ZANLISI TUTUKLANDI Y. T. emniyetteki işlemlerinin ardından gece geç saatlerde nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Emniyetteki ifadesinde suçunu itiraf eden katil zanlısı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı. Ali Ümit ÜLKER/KIRKLARELİ,(DHA)
"Gözümü Çıkarıp İşkence Yaptılar"
Gezi protestoları sırasında gözünü kaybeden Hakan Yaman: Sürünerek ateşin içinden çıktım. Ayağa kalkmaya çalıştım, gözlerim görmediğim için TOMA’ya doğru gidiyormuşumGezi eylemleri sırasında evine giderken polis şiddetine maruz kalan ve dövülüp gözü çıkarıldıktan sonra ateşe atılan Hakan Yaman , 'Karnımdan vuruldum, yere düştüm. Biraz sonra, 5-6 kişinin üzerime koştuğunu gördüm. Ve işte, her şey o zaman başladı. Sonra beni biraz daha sürüklüyorlar. Ve ateşin içine atıyorlar. Direnişçilerin yaktığı ateşe. Cayır cayır yanayım diye! Nasıl olsa kendimde değilim, e işte orada yanarak, ölüp giderim diy' dedi. 'Polis destan yazdı' sözlerine de tepki gösteren Yaman, 'Kafamın sol tarafında sağlam yer kalmamıştı. Sonra da destan yazdılar öyle mi? Polisin yazdığı böyle bir destan işte' ifadesini kullandı. Gezi protestoları sırasında gözünü kaybeden Hakan Yaman yaşadıklarını Ayşe Arman 'a anlattı. Hürriye'te yer alan söyleşinin bir bölümü şöyle: Sizi tanıyabilir miyiz? -Adım Hakan Yaman. 22 yıldır Sarıgazi’de yaşıyorum. Karım Nihal, alt sokağımızda otururdu, çocukluk aşkıyız. Evlendik. İki kızımız var. Biri sekiz, diğeri 14 yaşında. Bu olay olana kadar kendi yağımızda kavruluyor, mutlu mesut yaşıyorduk… Ne iş yapıyorsunuz? -Servis şoförlüğü. Bazen okul, bazen personel. O gün de, 3 Haziran’dı, işimi bitirip, semte dönmüştüm. Arkadaşlarımla biraz Merkez’de takıldım… Merkez neresi? -Semtin merkezi. Bir kaç sokak üstümüz. Kahvehane-pastane karışımı bir yer var, orada çay içtik, sohbet ettik. Saat 10 buçuk gibi de eve dönmek için yola koyuldum. Arabayla mı? Yok hayır. Abim de Merkez’deydi. Araba ona lazımdı, bıraktım, ben eve doğru yürümeye başladım. O aralar Sarigazi’de de Gezi protestoları yapılıyordu… -Evet ama eylem bir üst caddede oluyordu. Zaten ben ara sokaklardan çabucak eve gidecektim. Bir terslik olacağı aklıma gelmedi. O sokakların birinde tenha, boş bir arsa var. Yanında da bir bina. Tam oradan geçerken, bir TOMA çıktı verdi köşeden. Çıktığı gibi de, bana tazyikli su sıktı. Yüzüme geldi. Ne olduğunu bile anlamadan, gaz fişeği atmaya başladılar… Kaç kişi olduklarını görebiliyor musunuz? -O anda bir şey fark edemedim. Karnımdan vuruldum, yere düştüm. Biraz sonra, 5-6 kişinin üzerime koştuğunu gördüm. Ve işte, her şey o zaman başladı… Başlayan ne? -İşkence, başka bir kelime bulamıyorum. Ben orada savunmasız bir şekilde yerde yatıyorum, 5-6 kişi beni tekmeliyor. Yüzümü, kafamı esirgemeden. Sadece tekme olsa iyi, başka sert cisimlerle de vuruyorlar... “Benim alakam yok, ben eylemci değilim, evime gidiyorum” diyemediniz mi? -Diyemedim. Tekmelerden fırsat olmadı. Zaten söylesem de bir faydası olmazdı ki… Peki yerde tekmelenirken kendinizde miydiniz? Neler olup bittiğini algılayabiliyor muydunuz? -Hayal meyal. Bir taraftan da kollarımla kendimi korumaya çalışıyorum. Ama ne fayda! Tekmeleye tekmeleye çenemi kırmışlar. Ben kendimi kaybetmişim. Elmacık kemiğim, tuzla buz olmuş. Gözümün iç duvarları, içe çökmüş. Burnumun üstü kopmuş. Delinmiş resmen, içi görünüyormuş, alnımdan bir parça kopmuş. Ben nasıl hayatta kaldım bilmiyorum. Ama ben özel değilim, burada kaç kişiyi bu hale getirdiler biliyor musunuz? Benim gibi kaç kişiye orantısız güç kullandılar. Ama onlar konuşmuyorlar, çünkü devlete güvenmiyorlar, nasıl olsa sonuç çıkmaz diye. Yolda yürürken işe giderken, kimi yakalasalar dövdüler, resmen işkence yaptılar. Kafamın sol tarafında sağlam yer kalmamıştı. Sonra da destan yazdılar öyle mi? Polisin yazdığı böyle bir destan işte! Sonra? -Burnumu da kırdıklarını söyledim değil mi, tepesi kopuyor. Perişan haldeyim. O kadar darptan sonra, beni 15 metre sürüklüyorlar. Bir sivil, beş çevik kuvvet var. Ben de video görüntüsünden gördüm, biri binadan çekmiş, youtube’a yüklemiş, beni yere bırakıyorlar. Sonra biri, gözüme bir şey sokup, gözümü patlatıyor... Nasıl yani? -Gözümün içine sivri bir şey sokup, gözümü çıkarıyorlar! Patlatıyorlar, göz eriyip gidiyor. Videoyu çeken çocuk görgü tanığım oldu, o anlattı bana neler yaptıklarını… Bu nasıl bir rezalettir ya! -Bitmedi ki! Sonra beni biraz daha sürüklüyorlar. Ve ateşin içine atıyorlar. Direnişçilerin yaktığı ateşe. Cayır cayır yanayım diye! Nasıl olsa kendimde değilim, e işte orada yanarak, ölüp giderim diye… Aman Allah’ım! -Ne var ki, ateşin içine atıldığımda, yanınca kendime geldim. Sırtım yanıyordu. Zaten yanık tedavisi de gördüm… Peki sizi oradan oraya sürüklüyorlar, müdahale edecek bir Allah’ın kulu yok mu? -Binalardan izleyenler var. Birkaçıyla konuştum, “Yapamadık, cesaret edemedik!” dediler. O durumda inip, bana yardım etmek demek, ölüm fermanını imzalamak demek… Siz nasıl izah ediyorsunuz bu olup biteni? -Edemiyorum ki... Düşününce hâlâ kabul edemiyorum. İlaçla yaşıyorum ben. En çok moralimi bozan da; tamam vurdun beni, yıktın yere, tak kelepçeyi, götür merkeze. Adalete teslim et. Varsa suçum söylesinler, neyse cezam çekeyim. Zaten savunmasız durumdayım, daha ne istiyorsun benden. Gözümü niye çıkarıyorsun! O da yetmedi, ateşe niye atıyorsun? Bu resmen sadizm! Peki o ateşten nasıl çıkabildiniz? -Şimdi bakın, feci bir durum, ateşin içindeyim, yanıyorum. Ama oradalar mı, gittiler mi diye tereddütte kaldığımda, ilk başta ölmüş gibi yaptım. Sonra gözlerimi açmaya çalıştım. Bir tanesi hiç görmüyordu, bir tanesi de hafif bulanıktı. İki ışık gördüm. TOMA’nın farları diye düşündüm, bir kaç metre önümde bekliyordu, sesinden anladım. “Yanarsam yanayım” dedim, hiç sesimi çıkarmadım, 4-5 dakika bekledim. Acı beynimi oyuyordu ama hiç yerimden kıpırdamadım. Onlar da öldüğümü sandı ve TOMA geri çekildi… Siz n’aptınız? -Sürünerek ateşin içinden çıktım. Ayağa kalkmaya çalıştım, gözlerim görmediğim için TOMA’ya doğru gidiyormuşum, birileri “Oraya değil, bu tarafa dön!” diye bağırdı. Bir iki adım attıktan sonra, iki kişi koluma girdi, beni bir binanın içine soktular. Bayağı beklettiler. Sonra bir tanesi, arabasına koydu ve hastaneye götürdü… Nihayet kurtuldunuz! -Nerdeee? Polis, hastane önünde barikat kurmuş, kimseyi içeri bırakmıyor... Niye? Sağlık yardımı alınmasın diye. O haldeyken hastaneye girmek mümkün değildi. Ama ben de girmek zorundaydım, yoksa ölebilirdim. Ve yalan söyledim. Karşıma çıkan polise, “Yol kavgası oldu, 4-5 kişi vurdu, kaçtı” dedim. “Emin misin?” dedi. “Eminim” dedim. İkna oldu. Beni bir ambulansa koyup Kartal Araştırma Hastanesi’ne gönderdiler. Hastanede size ne dediler? -Doktorlar bizimkilere, “Her şeye hazırlıklı olun!” demiş. 14 gün hastanede yattım. Bir göz tamamen gitmiş, öbüründe yüzde 80 görme kaybı var. Çene kırık, burun kırık, ucu kopuk, yüzümün sol tarafı neredeyse yeniden yapıldı, protez göz takıldı. Beynimde sıvı akıntısı vardı, durmasaydı ya sakat kalacaktım ya da ölecektim. Allah’a şükür ölmedim, yaşıyorum. Allah beni karıma ve iki kızıma bağışladı… Peki kaç ameliyat geçirdiniz? -Beş. Önce beyin ve göz. Sonra da yüzümü hale yola getirmeye çalıştılar. Burnumdan parça koptuğu için başka yerlerden parçalar alındı. Göz kemiklerimin hepsi içeri göçmüştü, başka yerlerden kemik alınıp takviye yapıldı. Hepsi de riskli ameliyatlardı. Mayıs’ta tekrar ameliyat olacağım… Peki bu olay sizde nasıl bir travma yarattı? -Üzerinden bu kadar ay geçti, hâlâ çalışamıyorum, yeni yeni sokağa çıkmaya başlıyorum. O arsanın oradan geçemiyorum, kötü oluyorum. Sarıgazi öyle bir bölge ki, hep polisler bekliyor. O polislerin yanından geçerken, “Acaba bana saldıranlar arasında onlar da var mıydı?” diye düşünmeden edemiyorum! Çünkü bana bunları yapanlar, o sadistler, hâlâ görevleri başında. Adalete teslim edilseler rahatlayacağım, o da yok. İşimi de kaybettim, artık araç da kullanamayacağım. 10 aydır sürekli tedavi, sürekli ameliyat… Daha da bitmedi! Bütün dünyadan destek yağıyor Korkunç şeyler yaşadınız. Ama çoğumuzun haberi bile yok. Neden yeteri kadar gündeme gelmedi? -Hiçbir fikrim yok. Belki olay, Sarıgazi’de geçtiği içindir, bilemiyorum. Zaten acıklı olan şu: Başıma gelenler yurt dışında daha çok biliniyor. Her gün, dünyanın her yerinden mektup alıyorum, 10 bin geçti. Her yaştan, her milliyetten, her dilden, her dinden insan yazıyor. Bir de üstelik Uluslararası Af Örgütü’nün dilekçesini imzalayıp Adalet Bakanlığı’na gönderiyorlar. Peki Uluslararası AF Örgütü sizi nereden, nasıl buldu? -Avukatım aracılığıyla. İddianamenin hazırlanmasını bekliyoruz Hukuki olarak neler yapıldı? -Emniyet’e ifade verdim, bana bunu yapan polislerden şikayetçi oldum, savcılığa çağrıldım. Soruşturma açılmasına karar verildi. İddianamenin hazırlanmasını bekliyoruz… Peki siz ne düşünüyorsunuz? Sizce Berkin’de olduğu gibi sizin vakanızda da örtbas mı edilecek? -Ben bu davaya güvenmek istiyorum. Kolumu kıpırdatamayacak hale getirdikten sonra hâlâ şiddete devam etmeleri bir linç girişimi. Ali İsmail Korkmaz’ı o şekilde öldürdüler, ben Allah’tan yaşama tutunabildim.. Nihal Yaman Hayatta olması gerçekten mucize! Eşinizin başına gelenlerden siz ne zaman haberdar oldunuz? Kartal’dayken aradılar. Abisiyle birlikte gittik. En fazla, “Kafası yarılmıştır!” diye düşünüyordum. Görünce gözlerime inanamadım. Gerçekten hayatta olması mucize! Yüzü feci durumdaydı, kandan hiçbir şey görünmüyordu. Aklımız almadı, “Böyle bir şey nasıl olabilir ki?” dedik. Bir insan evladı, kimseyi o hale getiremez. Ama o anda, hayatta kalmasından başka hiç bir şey umurumda değildi… Kaybederim diye mi korktunuz? -Hem de çok! Her saniye yanındaydım. İlk gün ameliyata alamadılar, çok fazla kan kaybı vardı. Havlularla kanı durdurmaya çalışıyorduk... Nasıl bir isyan ve kızgınlık hissediyor insan? O anda insanın tek düşündüğü yaşaması. Ama sonradan yaşayacağı anlaşılınca insan isyan doluyor. Nefret doluyor. Çocuklar? -Çok şaşkındılar. Önce ne diyeceğimizi bilemedik, “Babanız bir kaza geçirdi!” dedik. Sonra öğrendiler tabii. Gizli tutamıyorsunuz. İkisi de şok oldu. Küçük kızım bir ay babasıyla konuşamadı, ona yaklaşamadı, babasının yüzüne neler olduğuna anlam veremedi, bakamadı, korktu. Sonra da tam tersine aşırı bir bağlanma oldu, şimdi babasının yanından hiç ayrılmıyorT24