onedio

Nazlı Ilıcak Haberleri

Nazlı Ilıcak ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Nazlı Ilıcak ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Orhan Gencebay Çaldı, Nazlı Ilıcak Oynadı
Nazlı Ilıcak program konuğu Orhan Gencebay'ın çaldığı şarkıya dayanamayıp oynayınca ortaya bu görüntüler çıktı...Nazlı Ilıcak'ın Kanal D'de pazar günleri yayınlanan Pazar Gezmesi programının bu haftaki konuğu Orhan Gencebay'dı... Konuk Orhan Gencebay olunca sohbetin yanında, müzik de vardı elbette. Programda Orhan Gencebay'ın saz çalması bekleniyordu ama Nazlı Ilıcak'ın oynaması sürpriz oldu. Orhan Gencay çaldı, Nazlı Ilıcak oynadı... Kanal D'de yayınlanan Pazar gezmesi programında Orhan Gencebay'ın evine konuk olan Nazlı Ilıcak, bakın nasıl döktürdü.Gazeteciler
Nagehan Alçı'dan 'Vatan Haini' Çıkışı
CNN Türk'te yayınlanan Dört Bir Taraf programında yine gergin anlar yaşandı. Program yorumcuları arasında sert tartışmalar yaşandı. Youtube düşen ve Suriye'ye yapılacak operasyonla ilgili Kadri Gürsel, Cumhuriyet gazetesinin RTÜK yasağı hakkındaki açıklamasını okudu. Nazlı Ilıcak, Cumhuriyet gazetesin bu açıklamasını alkışladı. Bunun üzerine Nagehan Alçı çıldırdı. Alçı, 'Ben de burada vatan hainleriyle bulunmaktan utanç duyuyorum. Utanmazsanız. Bu ortam dinlemesini yapanlar dünyanın her yerinde casustur. Hem millete hem de devlete ihanet ediyorsunuz. Tamam AK Parti kaybetsin, Tayyip Erdoğan gitsin ama, ulusal güvenliğimiz tehlikede' diye konuştu. Onedio
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 12 Köşe Yazısı
Gazetelerin köşe yazarları bugün neler yazdılar, gündemi nasıl  gördüler? İşte günün öne çıkan köşe yazarları... Dedesinin torunu... | Yılmaz Özdil | Hürriyet Mustafa Kemal’in, melhame-i kübra, kan deryası diye nitelendirdiği Sakarya Meydan Muharebesi’nde 27’nci makineli tüfek alayı komutanıydı. Kuvayi milliye kahramanı.Kurtuluş savaşında ayak basmadığı cephe, vuruşmadığı mevzi kalmadı. TBMM özel oturumunda şeref madalyasıyla ödüllendirildi. Milli mücadelenin gözünü budaktan sakınmayan evladı, Nazım Kafaoğlu. Yazının devamını okumak için tıklayınız. Radikal İslamcılık yükselişte | Emre Uslu | Taraf Günlük siyasi kakofoni içinde muhafazakâr toplum tabanındaki bir dönüşümü ıskalıyoruz. 1980’lerin sonu 1990’ların başında olduğu gibi yeniden yükselişe geçti. Bu orta ve uzun vadede Türkiye ve bölge için tehlikedir. AKP hükümetinin ilk yıllarında Radikal İslamcılık sosyolojik olarak geriletilmişti. AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte İslamcı argümanların birçoğu ortadan kalkmış İslamcıların da iktidara gelip başarılı olabildikleri görülmüştü. Hatta AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte Türkiye’de Mücahitler Mücahit oldu. Bu bir normalleşmeye işaretiydi. Yazının devamını okumak için tıklayınız. Böyle giderse zorla hepimizi cemaatçi yapacaklar! | Ruşen Çakır | Vatan Hükümete yakın medya kuruluşlarının Fethullah Gülen cemaati aleyhine yaptıkları yayınları izliyor, daha doğrusu izleyebiliyor musunuz? Açıkçası, konuyla çok yakından ilgili olmama rağmen ben çoktan pes ettim. Bu yayınların tam gaz devam ettiğinin farkındayım; arada sırada sağda solda gözüme çarpanlar da oluyor ama harcanan onca emeğe rağmen bunların sosyal medyada yoğun bir şekilde paylaşıldığına, herhangi bir tartışmaya yol açtığına, dolayısıyla herhangi bir etki yarattığına tanık olmadım. Yazının devamını okumak için tıklayınız.Cemaatçilerin yerine dombracı ülkücüler geldi, demokratlar için değişen bir şey yok | Ezgi Başaran | Radikal Peki bu kadar emek, bunca tasfiye gayreti sonucunda emniyet ‘cemaatçilerden’ temizlendi mi? Gidenlerin yerine kimler geldi? Hükümetin içi rahatladı mı? … Hükümetin içi hâlâ rahat değil. Seçim öncesi YouTube’da yayımlanan ses kayıtları sayesinde karşılarına aldıkları kişilerin nasıl bir dinleme ve dinlediklerini tasnif etme kapasitesi olduğunu gördüler. Ki bu bakımdan sahiden de korkutucu ve yaygın bir ‘güç’ söz konusuydu. Dolayısıyla emniyetin tamamını lağvedip ‘fabrika ayarlarına’ döndürmeden tam olarak rahat etmeyeceklerdir. Yazının devamını okumak için tıklayınız. Türkiye’de basının özgür olmadığı açık değil mi? | Nazlı Ilıcak | Bugün Freedom House'un raporu Türkiye'yi, Libya, Ukrayna, Zambia gibi özgür olmayan ülkeler kategorisine koyuyor. Özellikle Twitter ve YouTube'un kapatılmasının bu olumsuz etkiyi yarattığını düşünüyorum. Aksi takdirde, Türkiye'ye, Zambia ya da Libya ile eşdeğer bir konumda yer verilmezdi. Twitter ve YouTube'un kapatılmasının yanı sıra Freedom House'un işaret ettiği bir diğer nokta da çok önemli. Yazının devamını okumak için tıklayınız. AKP’nin önünde iki yol var, biri krizli yeni kıskaca işaret ediyor | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak AK Parti Grup Başkan Vekili Canikli’nin şu sözleri tartışma ve sorun istikametini şimdiden tarif ediyor: ‘Fiili olarak icraatın başı bundan sonra Başbakanlar olmayacak, Cumhurbaşkanları olacak…’ Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından yüzde 50′nin üzerinde oyla seçilecek olması, şüphe yok onun siyasi meşruiyetini ve ağırlığını arttıracaktır. Ancak yasal tablo değişmeyecektir. Anayasa’nın fiilen esnetilmesi ise mümkün değildir. Yazının devamını okumak için tıklayınız. Solcuya haram olan Müslüman’a helal mi? |Ahmet Hakan 1 Mayıs’ta eylem yapan solcu gençlerden birinin ayağında en düşük fiyatı 150 lira olan bir ayakkabı vardı. Bazı hükümet yandaşları bunu “mesele” ettiler. “Yuh! Solcuya bak, marka ayakkabıyla eylem yapıyor” falan dediler.Dini bütün bir hükümetin bakanı, koluna tam 7 yüz bin liralık saat takıyor. Üstelik dini bütün hükümetin bakanının o saati rüşvet olarak alıp almadığı konusunda en azından şüphe var. Yazının devamını okumak için tıklayınız. 17 Aralık darbesini Erdoğan yaptı, demokrasiyi hedef aldı | Cengiz Çandar | Radikal Sözünü ettiğimiz ‘demokrasi ve özgürlükler açığı’ndan kastımız, öncelikle ‘basın özgürlüğü’, ‘ifade özgürlüğü’, ‘din ve vicdan özgürlüğü’ gibi alanları kaplayan özgürlüklerdeki ‘açık’. Ve bir de ‘hukuk devleti’ olabilme, ‘hukukun üstünlüğü’nün geçerliliği konularında tanık olunan ‘açık.’ Bu ikincisi, ülkedeki demokrasinin yapısını ve ‘kalitesi’ni ifade ediyor. Yazının devamını okuak için tıklayınız. Gülen Cemaati mensubu olmak suç mudur? | Sevilay Yükselir | Sabah Bugün değil. 17 Aralık sürecinin başından beri dikkat çekmeye çalıştığım bir konudur HSYK (Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu) konusu. Son dönemlerde Gülen Cemaati güdümündeki yargı mensuplarının adeta karargâhı haline gelen bu kurulun sahip olduğu güç Bakanlar Kurulu'nun sahip olduğu güçten daha da mühim. Hükümet geç de olsa bu gerçeği görüp HSYK ile ilgili birtakım değişikliklere gitti ama bunların hiçbiri kesin çözüm değil. Yazının devamını okuak için tıklayınız. Boş yere kürek çekmek | Aslı Aydıntaşbaş | Milliyet Freedom House, siz isteseniz de istemeseniz de önemli bir kuruluş. Dünyada demokrasi ve temel özgürlükler karnesini veren yegâne yapılardan biri.Haliyle bu yılki basın özgürlüğü endeksinde Türkiye’nin notunu ”kısmen özgür ülke” statüsünden ”özgür olmayan ülke” statüsüne düşürmüş olması, isteseniz de istemeseniz de ciddidir. Zaten de bu not, memlekette okuyan, yazan ve hâlâ üç sıkımlık entelektüel dürüstlüğü kalanlar için büyük sürpriz olmamıştır. Yazının devamını okumak için tıklayınız. Çoktan Seçmeli Hukuk! | Mustafa Balbay | Cumhuriyet  Bacon, “Hâkimlere Dair” başlıklı yazısında, “işkencelerin en kötüsü yasalarla yapılandır” der. Bu söz, içinden geçtiğimiz hukuksuzluk sürecinin en çarpıcı tarifidir. Öyle bir Türkiye’de yaşıyoruz ki, yürürlükteki yasalar hakkıyla uygulansa tartışılan adaletsizliklerin tümü sona erecek. Bu yapılmadığı için yeni yasalar yapılmasını istiyoruz! Örneğin; Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 134. maddesinde, günümüzde en çok konuşulan dijital verilerin nasıl delil değeri taşıyacağı olabildiğince açık biçimde dile getirilmiş. Buna göre, bir kişiye ya da kuruma ait bilgisayara, CD’ye el konacağı zaman bire bir örneğini içeren imajının çıkarılması, bunun oradaki muhatap kişiye ya da avukatına verilmesi gerekiyor. Yazının devanmını okumak için tıklayınız. Habertürk | Fatih Altaylı | Yemezler! 17 Aralık'ta ortaya dökülen onca rezalet arasında açık söylüyorum, beni en fazla şaşırtan Zafer Çağlayan oldu.  20 yıldır tanıdığım Zafer Çağlayan'ın adını bu soruşturma içinde, hatta en göbeğinde görünce hem şaşırdım, hem üzüldüm.  Yıllar önce, çocukluk arkadaşım, şimdinin İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan'ın 'hemşerisi' olarak tanıştırdığı, Ankara Sanayi Odası'nın parlak yöneticisi o iddiaların muhatabı olmamalıydı.  Büyük hayal kırıklığı yaşadım. Yazının devamını okumak için tıklayınız.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Çirkinlikte yarış kıyasıya devam ediyor. ‘Böylesi bir yarışın kazananı olmaz’ demeyin sakın, işin bu yanı ne kazanmanın peşinde oldukları, olduğunuz, olduğumuz! Nitekim,Türkiye’nin tüm yarışmacıları gözünü birinciliğe dikmiş, olmadı ikincilik, olmadı üçüncülük, en azından teselli mükafatı. Belki biz de ‘vicdan ödülü’ peşindeyizdir, ne dersiniz? Başta iktidar önde gidiyordu, asıl peşinde olduğu ‘büyük ödül’ yolunda ayağına takılabilecek her şeyi örtbas etmek için çok ama çok çirkinleşmek gerekti, gereği yapıldı. Bir yandan ‘kaza’ , ‘kader’ , ‘şehitlik’ , diğer yandan tekme, tokat, gözaltı… Sonunda bir rezaletten bir kahramanlık destanı bile çıktı. Bakan bey, üç gün aynı gömleği giymiş, ne büyük bir fedakarlık! Hem sanki her gün değiştirdikleri gömlekler temizmiş gibi. Gözü kara, vicdanı kara, aklı kara, fikri kara iktidarlarının kiri, değil gömleklerine, derilerine bile kazınmamış gibi.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Yıllar ne çabuk geçiyor. İsmi iddialıydı: Tarihi Yaşarken Yakalamak! Kitabın arka kapağına şunları yazmıştım: Tarihi, kendisini oluşturan somut olayların cereyan ettiği zaman dilimlerinde yakalamak olanaksızdır. Çünkü tarih biraz da akıp giden zamanın gelecekteki öyküsüdür. Bu satırları nerede okuduğumu, kimin yazdığını anımsamıyorum. Bir kenara not etmişim. Yazı masamın çekmecelerini karıştırırken yeniden bulunca sevindim. Bir kâğıt parçasının bir köşesine özensiz biçimde çiziktirilmiş bu satırlardan etkilendiğim anlaşılıyor. Tarihi yaşarken yakalayabilsek, ne güzel olurdu. Ama olanaksız diye de kaderciliğe saplanacak değiliz. Çünkü tarihten ders çıkarmak da var. İlle de yaşayarak öğrenmek gerekmiyor.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Başbakan Erdoğan, Dünya Çevre Günü dolayısıyla evvelki gün yaptığıkonuşmada şöyle demiş:  “Hani böyle Gezicilerin havasına girmek suretiyle 12-13 ağaç söküldü, ‘Katliamyapıyorlar’ diye başlattıkları olayda, yaptıkları çevre katliamını kimsenin unutması mümkün değil. Taksim’de Dolmabahçe’de yaptıkları ağaç katliamı, hepsi ortada. Dozerle nasıl tahrip ettikleri ortadadır.” Haberi okurken düşündüm, “Acaba bir dozerin önünde durarak ağaç katliamına karşı çıkan Sırrı Süreyya Önder, ağaçlar sökülmesin diye nöbet tutarken çadırları sabaha karşı ateşe verilen, polis tarafından gaza ve ilaçlı suya boğulan gençler ve çevreciler, olayları televizyondan canlı izleyen insanlar, bu konuşmayı duyduklarında ne hissetmişlerdir?”
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Musul’da diplomatların rehin alınması hakkında bugün haber ya da yorum okuyamayacaksınız zira yayın yasağı getirildi. Başbakan 'Yazıp, çizmeyin fazla da konuşmayın' demişti. Bu açıklamanın arkasından yasak geldi. Yazamıyoruz, çizemiyoruz. Siz de aranızda fazla konuşmayın. Zaten gündemini ışık hızıyla değiştiren bir memleketin evlatlarıyız. Soma unutuldu, Musul da unutulur. Daha neler unutulmadı. Bakın bugün hepimiz 'çatı adayı'nı tartışmaktayız. Memleketimiz iki turlu seçime alışık değil. Anlaşılmaz bir sebeple senelerdir belediye başkanlarını tek turda seçiyoruz. Oyların dörtte birini alarak koca şehirleri yönetmek imkân dahilinde. Sayın Erdoğan’ın İstanbul gibi devasa bir bütçe ve platforma tek turlu seçim sebebiyle az bir oyla kolayca kavuştuğunu hatırlamak yeterli. İki turlu seçimlerin fıtratında 'Tatava yapma bas geç” var. Klasik örnektir. 2002 Fransa başkanlık seçimlerinde ikinci tura Chirac ve Le Pen kalmıştı. Le Pen gelmesin diye milyonlarca sosyalist ve komünist merkes sağın adayı Chirac’a oy yağdırmıştı. Gel gelelim bunlar hep ikinci turun işleri. Bir de seçimin ilk turu var. Muhalefet seçime doğrudan ikinci turdan başlamak gibi bir yol seçmiş durumda.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Arap Baharı müthiş bir çuvallama oldu. Arap halklarına demokrasi filan getirmedi. Tam tersine yeni bir döneme kapı açtı: Mısır ’daki gibi darbeler, Libya ’daki gibi kaos ve bölünme ve Suriye ’den sonra Irak’ta gördüğümüz üzere iç savaş ve mevcut sınırların fiilen ortadan kalkmaya başlaması, Arap Baharının erken yükseliş ve çöküşünün sonuçlarıdır. Sadece bu da değil; Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) gibi terör kavramını üst boyutlara sıçratan yeni nesil bir cihat örgütünün doğmasına ve bu örgütün mevcut Irak ve Suriye topraklarından bir kısmı üzerinde egemenlik ilan etmesi de bu dönemin sonucudur. Bu örgüt, 29 Haziran günü hem İslam devleti adıyla bir devlet kurduğunu ilan etti, hem de lideri Ebu Bekir el Bağdadi ’yi “Bütün Müslümanların Halifesi” olarak duyurdu. Aynı gün Türkiye’nin Akçakale sınır karakolunun Irak tarafına da kendi bayrağını çekti.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş , iki hafta önce SBF Dekanı Yalçın Karatepe hakkında soruşturma başlattı. Gerekçe: İzinsiz görev yerini terk etmek… Sanırsınız asker, nöbetçi kulübesini terk etmiş. Dekanın savunması istenmiş. Meğer, SBF Yönetim Kurulu’nun kararıyla atandığı Basın İlan Kurumu’nun genel kurul toplantısındaymış. Gideceğini, 10 gün önceden rektörlüğe bildirmiş, hatta yerine vekil tayin etmiş. Vekâlete rektörlükten onay da gelmiş. Bunun tartışması bitmeden, ikinci soruşturma geldi: Bu kez suçlama; “görevini ihmal ederek terör örgütlerinin SBF’de hâkimiyet kurmasına fırsat vermek...”