Lillian

6- E=mc2 anaerkildir, varoluşun kendi yasasıdır; çekirdek enerjisinin kendisi anaerkildir, doğanın kendi hakikatidir; bu ilim ışığında enerji üretecek teknolojiyi kurmak, uygarlık inşa etmek anaerkildir. Bu ilmi çalıp bu ilme sahip bilim insanlarını zorbalıkla ve sapkınca kullanarak atom bombası yaptırıp Nagasaki-Hiroşima’yı bombalamak, yok etmek ataerkildir. Sizin, beşer ve kifayetsiz aklınızdan utanmadan doğaya ve dolayısıyla (kendi kurduğunuz bağlantıya göre) dişiye egemen olabileceğinizi ima etmeniz ataerkildir. Ve inanılmaz komik bir hezeyandır. Tüm söylemlerinizde sinsi sinsi ve sürekli, dişiyi ve dişiye dair her şeyi "pasif, kifayetsiz, ilkel vs.” olarak, erkeği ve erkeğe dair her şeyiyse "işleyen, aktif olan, aklı, modernizmi, bilimi, teknolojiyi, cesareti, mertliği, doğruluğu, yüksek ruhani mertebeleri sembolize eden” olarak sunmaya çalıştığınız bir dil kullandığınızı ve bu dilin hangi köklü patoloji ve problemlerin yansıması olduğunu fark etmemek mümkün değil. Acil şifalar😕

5- Doğa/evren/varoluş yasalarını okumayı biraz olsun becerebilip bunlara uygun işleyişlerde bulunmanızı sağlayan aklınız, daima, sizin "ana" olarak nitelendirdiğiniz doğanın erki altındadır. Doğa sizin aklınızı ilmek ilmek İŞLER. Bu doğal "erk" (anaerki) içinde var olamayan kişiler, tıpkı sizin patolojik kelime seçimlerinizde görüldüğü üzere doğaya savaş açmaya, doğayı "kullanmaya", doğaya "egemen olmaya" çalışırlar. Bilim, teknoloji, hakiki ulviyyat ve modernite anaerkildir. Aklınız, anaerkildir. Doğayla iletişim kuran aklınız, anaerkildir. Varoluşu dinleyip anlamaya başlayan, ona tabi olarak bilim üretebilmeyi beceren, 'matematik, felsefe, fizik, sanat' yapan, teknoloji üreten aklınız, aşkın aklınız anaerkildir. Varoluş/fizik yasalarıyla uyumlu akan her şey anaerkildir. Zaten, belirtildiği üzere, var olmanın da tek yolu budur. Sömürü, yapay tahakkümler, korku ve hınçtan doğan sebepsiz bir yok edicilik, acziyetten doğan saldırganlık/sahte bir hükmetme çırpınışı ise ataerkildir. Basit.

4- Nitekim, Afrodit arketipinin de modernliğe ya da doğayı "kullanmaya" atfedilebilecek herhangi bir yanı yoktur. Doğayı "kullanmak", doğaya "egemen olmak” gibi patolojik kelime seçimleriniz ise tam da ataerkinin, doğa (ve esasen dişi) karşısında duyduğu acziyetten doğan tahakküm kurma çırpınışının yansımasıdır. Siz doğayı kullanamazsınız, doğaya egemen olamazsınız. Ancak doğayı okuyabilir, doğaya hizmet edebilir ve ona tabi olarak iş görebilirsiniz. Yasasına tabi olarak inşa etmediğiniz hiçbir teknolojik sistem çalışmaz. Bir ilacı ve o ilacın dozunu tam olarak varoluş yasalarına uygun geliştirmez ve ayarlamazsanız, ilaç ya etki etmez ya zarar verir, hatta öldürür. Bir virajı, varoluş/doğa/fizik yasalarına göre net olarak belirlenmiş hız limitinin üstünde bir hızla almaya kalkarsanız arabanız savrulur, uçurumdan yuvarlanır. Örnekler sınırsızca çoğaltılabilir. Egemen olan daima doğa, daima varoluşun kendisi, daima varoluşun/doğanın şaşmaz yasalarıdır.