onedio

Sayıştay Haberleri

Sayıştay ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Sayıştay ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

ÖSYM, YGS Sınav Giriş Yerlerini Açıkladı
ÖSYM 2014 YGS giriş yerleri ne zaman açıklanacak? sorusunun cevabı ÖSYM YGS sınavına gireecek adaylar tarafından büyük bir heyecanla bekleniyor. ÖSYM 2014 YGS (Yükseköğretime Geçiş Sınavı) başvuruları YGS sınav giriş yerleri açıklamasında.YGS 2014 SINAV YERLERİNİ ÖĞRENMEK İÇİN TIKLAYIN 2014 YGS sınavı 23 Mart Pazar günü yapılacak ve Adaylar Sınav giriş yerleri ve sınav giriş belgesi bilgilerini 13 Mart 2014 tarihinden itibaren Aday işlemleri servisi ais.osym.gov.tr adresinden öğrenebilecektir. 2014 YGS sınavı aday işlemlerini aşağıdaki linke tıklayarak ais.osym.gov.tr adresinden öğrenebilirsiniz. Yükseköğretime Geçiş Sınavı; Türkçe, Sosyal Bilimler, Temel Matematik ve Fen Bilimleri olmak üzere 4 bölümden oluşur. Her bölümden 40 soru olmak üzere toplamda 160 soru sorulmaktadır. Sınav süresi, tek oturumda 160 dakikadan oluşmaktadır. Lisans Yerleştirme Sınavı'na girmeye hak kazanabilmek için herhangi bir puan türünde 180 puanın geçilmesi gerekir. Sınava giren adayın sınav sonuçları; YGS-1, YGS-2, YGS-3, YGS-4, YGS-5, YGS-6 olmak üzere 6 farklı puan olarak açıklanır. Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) Tarihi, Saati ve Süresi: 23 Mart 2014 (Pazar), 10.00, 160 dakika Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) Başvuru Tarihleri: 21-30 Nisan 2014 LYS-1: Lisans Yerleştirme Sınavı-1 (Matematik) Tarihi, Saati ve Süresi: 15 Haziran 2014 (Pazar),10.00, 135 dakika LYS-5: Lisans Yerleştirme Sınavı-5 (Yabancı Dil) Tarihi, Saati ve Süresi: 15 Haziran 2014 (Pazar), 14.30, 120 dakika LYS-2: Lisans Yerleştirme Sınavı-2 (Fen Bilimleri) Tarihi, Saati ve Süresi: 21 Haziran 2014 (Cumartesi), 10.00, 135 dakika LYS-3:Lisans Yerleştirme Sınavı-3 (Edebiyat-Coğrafya) Tarihi, Saati ve Süresi: 22 Haziran 2014 (Pazar), 10.00, 120 dakika LYS-4: Lisans Yerleştirme Sınavı-4 (Sosyal Bilimler) Tarihi, Saati ve Süresi: 14 Haziran 2014 (Cumartesi), 10.00, 135 dakika 2014 ÖĞRENCİ SEÇME VE YERLEŞTİRME SİSTEMİ - GİRİŞ BELGESİ DÖKÜMÜ 2014 YGS sınavına çok az bir süre kaldı. YGS 'ye girecek adaylar sınav giriş yerlerini öğrenmek için gözlerini ÖSYM 'ye çevirmiş durumda. YGS 'ye girecek adaylar heyecanla sınav giriş yerlerinin açıklanmasını bekliyor. Peki 2014 YGS giriş yerleri ne zaman açıklanıyor? ÖSYM YGS giriş yerleri hakkında bir açıklama yaptı mı? 2014 YGS YGS sınavı ile ilgili tüm ayrıntıları bugun.com.tr 'den öğrenebilirsiniz. 2014 YGS giriş yerleri için sınava girecekler ÖSYM'den gelecek haberi bekliyor. 2014 YGS 2014 YGS giriş yerleri ÖSYM tarafından belirlendikten sonra YGS sınavına girecek adaylar ais.osym.gov.tr adresinden sınav yerini öğrenecektir. YGS sınavından ortalama olarak 10 gün önce giriş yerleri belirleniyor! Sınava girecek üniversite adayları giriş yerini rahat bir şekilde bakma imkanı bulmaktadır. Üniversite sınavına girecek öğrenciler sınav giriş yerlerinin ne zaman yayınlanacağı konusunu merak etmektedir. 2014 YGS giriş yerleri ne zaman açıklanacağına dair OSYM önceden herhangi bir tarih belirtmemektedir. Yükseköğretime Geçiş Sınavı; Türkçe, Sosyal Bilimler, Temel Matematik ve Fen Bilimleri olmak üzere 4 bölümden oluşur. Her bölümden 40 soru olmak üzere toplamda 160 soru sorulmaktadır. Sınav süresi, tek oturumda 160 dakikadan oluşmaktadır. Lisans Yerleştirme Sınavı'na girmeye hak kazanabilmek için herhangi bir puan türünde 180 puanın geçilmesi gerekir. ÖNLEM ALINDI Milli Eğitim Bakanlığı, paralel yapının seçimlere bir hafta kala yapılacak Yüksek Öğretime Giriş Sınavı'ndaki kaos planına yönelik önlem aldı. Yaklaşık 2 milyon öğrencinin gireceği sınav sırasında güvenlik önlemleri üst seviyede tutulacak. Yedek görevli sayısı çoğaltılacak. Usulsüz rapor alanlar hakkında kanuni işlem yapılacak. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), seçimlere bir hafta kala yapılacak Yükseköğretim Geçiş Sınavı'nda (YGS), bazı öğretmenlerin topluca izin alarak kaos yaratacağı iddialarına ilişkin önlem aldı. Yaklaşık 2 milyon üniversite adayı seçimlere bir hafta kala, 23 Mart'ta üniversiteye girişte birinci aşama olan YGS'ye girecek. KAMUOYU YANILTILACAK İddialara göre, sınav öncesi, bazı öğretmenler topluca izin alacak, sınav günü ise öğretmenlerden bir kısmının 'tehdit ve şantajlarla' görevlerini ihmal etmeleri sağlanıp, sınavın güvenli ortamda gerçekleştirilmesine engel olunacak. Soruların sızdırıldığına ilişkin haberler de medyada yer alacak. ÖNLEMLER ŞİMDİDEN ALINDI Bakanlık yetkililerinden alınan bilgiye göre MEB, kaos çıkarabileceğine ilişkin iddialarının ortaya atılması üzerine harekete geçti. MEB, iddialar üzerine, ÖSYM ile işbirliği halinde olası sorunları çözecek tedbirleri hayata geçirecek. Güvenlik önlemlerinin artırılmasından, yedek görevli sayısının çoğaltılmasına kadar bir dizi önlem ise şimdiden alındı. Bakanlık yetkilileri, sınav sonrasında da hukuka aykırı biçimde sınav görevlerini yerine getirmeyen veya ihmal edenler hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılacağını vurguladı. DEMİR PLANA KARŞI UYARMIŞTI ÖSYM Başkanı Ali Demir, 23 Mart'ta seçimlere bir hafta kalan yapılacak olan ve 2 milyondan fazla adayın gireceği YGS'de görev alacak bazı öğretmenlerle ilgili iddialar üzerine MEB'i uyarmıştı. Demir, MEB'e yazdığı yazıda, sınava girecek görevli öğretmenlerden belli bir kısmının sınava çok az bir zaman kala sınavda görev yapmayacaklarını beyan ederek görev iadesi yapacaklarına ilişkin iddialarla kamuoyunun ve adayların tedirgin edilmeye çalışıldığını ifade etmişti. Sınava giren adayın sınav sonuçları; YGS-1, YGS-2, YGS-3, YGS-4, YGS-5, YGS-6 olmak üzere 6 farklı puan olarak açıklanır. Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) LYS-4: Lisans Yerleştirme Sınavı-4 (Sosyal Bilimler) Tarihi, Saati ve Süresi: 14 Haziran 2014 (Cumartesi), 10.00, 135 dakika LYS-1: Lisans Yerleştirme Sınavı-1 (Matematik) Tarihi, Saati ve Süresi: 15 Haziran 2014 (Pazar),10.00, 135 dakika LYS-5: Lisans Yerleştirme Sınavı-5 (Yabancı Dil) Tarihi, Saati ve Süresi: 15 Haziran 2014 (Pazar), 14.30, 120 dakika LYS-2: Lisans Yerleştirme Sınavı-2 (Fen Bilimleri) Tarihi, Saati ve Süresi: 21 Haziran 2014 (Cumartesi), 10.00, 135 dakika LYS-3:Lisans Yerleştirme Sınavı-3 (Edebiyat-Coğrafya) Tarihi, Saati ve Süresi: 22 Haziran 2014 (Pazar), 10.00, 120 dakika ÖSYM YILDA 40 AYRI SINAV YAPIYOR ÖSYM, her yıl onlarca sınav organize ediyor. Sadece geçen yıl 40 ayrı sınav gerçekleştirildi. Bunlardan bazıları şöyle: Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS), Lisans Yerleştirme Sınavı, Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS), Jandarma Astsubay Temel Kursu Giriş Sınavı, Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (YDS), Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (DUS), Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (TUS), Askeri Liselere Giriş Sınavı, Maliye Bakanlığı Mali Hizmetler Uzman Yardımcılığı Özel Yarışma Sınavı, Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES), Polis Akademisi Polis Meslek Yüksekokulları Öğrenci Adaylığı Sınavı, Sayıştay Başkanlığı Sayıştay Denetçi Yardımcısı Adaylığı Eleme Sınavı, Adalet Bakanlığı İdari Yargı Hâkim Adaylığı Yazılı Yarışma Sınavı.... Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), seçimlere bir hafta kala yapılacak Yükseköğretim Geçiş Sınavı'nda (YGS), bazı öğretmenlerin topluca izin alarak kaos yaratacağı iddialarına ilişkin önlem aldı. Yaklaşık 2 milyon üniversite adayı seçimlere bir hafta kala, 23 Mart'ta üniversiteye girişte birinci aşama olan YGS'ye girecek. İddialara göre, sınav öncesi, bazı öğretmenler topluca izin alacak, sınav günü ise öğretmenlerden bir kısmının 'tehdit ve şantajlarla' görevlerini ihmal etmeleri sağlanıp, sınavın güvenli ortamda gerçekleştirilmesine engel olunacak. Soruların sızdırıldığına ilişkin haberler de medyada yer alacak. Bakanlık yetkililerinden alınan bilgiye göre MEB, kaos çıkarabileceğine ilişkin iddialarının ortaya atılması üzerine harekete geçti. MEB, iddialar üzerine, ÖSYM ile işbirliği halinde olası sorunları çözecek tedbirleri hayata geçirecek. Güvenlik önlemlerinin artırılmasından, yedek görevli sayısının çoğaltılmasına kadar bir dizi önlem ise şimdiden alındı. Bakanlık yetkilileri, sınav sonrasında da hukuka aykırı biçimde sınav görevlerini yerine getirmeyen veya ihmal edenler hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılacağını vurguladı. ÖSYM Başkanı'ndan flaş YGS açıklaması ÖSYM Başkanı Ali Demir, Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nın (YGS) huzur ve güven içerisinde düzenlenmesi için her türlü tedbirin alındığını söyledi. ÖSYM Başkanı Ali Demir, ÖSYM'nin yaptığı sınavların huzur ve güven içinde geçmesi konusunda ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla ortak çalışmalar yaptıklarını belirtti. 2 milyondan fazla adayın katılacağı sınavın sabahında, nüfus cüzdanını kaybeden bazı adaylar olabildiğini anımsatan Demir, bunların sınava girebilmesi için Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü ile ortak çalışma yaptığını anlattı. Demir şöyle konuştu: “YGS'nin yapılacağı 23 Mart Pazar günü sabah saat 07.00'den 10.00'a kadar il ve ilçelerdeki nüfus müdürlükleri açık tutulacak. Böylece kimliğini kaybeden adayların nüfus cüzdanlarını edinebilmelerine imkan sağlanacak. Adayların sınavda rahat sorularını cevaplayabilmesi için Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) yazı yazdık ve YSK ile işbirliği yaparak tüm il ve ilçelerdeki seçim mitinglerinin sınav sonrasına alınması için gerekli girişimlerde bulunduk. Bu konuda temas kurduğumuz tüm siyasi parti ilgilileri sınav saatlerinde adaylarımızı rahatsız edecek her türlü gürültüden kaçınacaklarını açıkça söylediler. Bilindiği gibi kanuna göre o zaman diliminde düzenleme yapma yetkisi İlçe Seçim Kurullarında. YSK kararı ile gerekli uyarıların yapılacağını düşünüyoruz.” MEB'den öğretmenler için hatırlatma istedik YGS'de yaklaşık 300 bin kişinin görev alacağını belirten Demir, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Bunlar sınav salonlarındaki salon başkanı ve gözetmenden, binalarda güvenliği sağlayan emniyet üyelerine kadar geniş bir alanda çalışıyor. Bu kadar çok görevlinin, adaylar, anne babaları ve tüm Türkiye için çok önemli olan bu sınavda, zamanında ve tüm sorumluluklarını yerine getirecek biçimde çalışması şart. Bunun için Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaptık. Sınavda görev alacak olan öğretmenlerin sevk edilmesi, salonlara zamanında gelmeleri için hatırlatma yapılmasını istedik.' Olağan dışı bir durum yok Bakanlık bu konuya hassasiyetle yaklaştı. Şu an için olağan dışı bir durum yok. Olacağını da düşünmüyorum. Biz ÖSYM olarak, sınavın hazırlanması aşamasından sınav evrağının basılmasına, salonlara gönderilip sınav sonrasında geri getirilmesine ve sonuçların açıklanmasına kadar geçen her çalışmayı adım adım planladık. Eksiksiz uygulamaktayız. Sınavın huzur ve güven içerisinde düzenlenmesi için her türlü tedbir alındı. YGS'de sınav huzurunu bozacak, adalet ilkelerini engelleyecek hiç bir durum söz konusu değil. Adaylar ve aileleri sadece ÖSYM sitesinde yapılan duyurulara ve bilgilere güvensinler.” bugun.com.tr
'Hitler ve Mussolini de Seçimle Geldi'
Parti grubunda yerel seçim sonuçlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, Hitler ve Mussolini örneğini verdi. Geçtiğimiz hafta yapacağı grup konuşması öncesi saldırıya uğrayan CHP lideri için bu hafta geniş çaplı güvenlik önlemleri alındı. Korumaları eşliğinde kürsüye yürüyen Kılıçdaroğlu, sözlerine hükümeti eleştirerek başladı. KIZDIRACAK BENZETME Konuşmasında seçim sonuçlarına da değinen CHP lideri 'Karşıdaki insana saygı göstermezseniz, siz hukuk devletinden uzaklaşırsınız. Hitler örneği vardır. Seçimle geldi. Mussolini örneği var. Seçimle geldi. Seçimle geldiler ne oldu? Bir süre sonra ben devletim demeye başladılar. Herşey benden sorulur demeye başladılar. Ne demek yani demeye başladılar. İnsanlık tarihi çok ağır bedelller ödedi. Bizim demokrasimizde de ağır bedeller ödendi. Başbakanlar gencecik çocuklar idam sehpalarına gönderildi. Hukukun üstünlüğü bu açıdan çok önemli bir kavramdır. Özellikle iktidardakiler bu kavramı öğrenmelidir' dedi. Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları; İktidardakiler hukuk devletini kavramış değiller. Ben size akademisyenlerin tanımlarını yapmayacağım. İpsala Kaymakamlığının internet sitesinde yazıyor. Hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her anlamda adaletli bir hukuk düzeni kurup geliştirerek sürdüren, anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, anayasa ve hukukun üstün kurallarına kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleriyle anayasanın bulunduğunun bilincinde olan devlete hukuk devleti denir. Yani hiçbir güç anayasanın üstünde değildir. İktidarlar yasalara uymak zorundadılar. Bu kavramı büyütmek ve geliştirmek zorundadır diyor. Başbakanlık koltuğunda oturan zatın hukuk devleti nedir bildiği yok. İpsala kaymakamlığının internet sitesine girsin oradan okusun öğrensin. 'KİMSE HUKUKUN ÜSTÜNDE DEĞİLDİR' Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti midir? Anayasaya bakacağız. İkinci madde laik sosyal bir hukuk devleti diyor. İkinci madde üstelik değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddelerden biridir. Yani olmazsa olmazdır. Değiştirilmesi için teklif dahi verilemez. Hukuk devletini anaysamızda bu kadar içselleştirmiş durumdayız. Hukuk devletinde kişiye göre yasa olur mu? Olmaz. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. Herkes hukuka tabidir. Üstünlerin hukuku yoktur hukukun üstünlüğü vardır. 'VERGİ ALIYORSAN HESABINI VERECEKSİN' Eğer bunu sağlarsak hukuk devletini yüceltmiş oluruz. Güçlüler haklı değildir, haklılar güçlüdür. Haklının güçlü olduğu devlet hukuk devletidir. Hesap vermek de hukuk devletinin temel kuralıdır. Yurttaştan vergi alıyorsan hesabını vereceksin. Hukuk devleti dayatmacı devlet değildir. Baskı kuran devlet değildir. Hepimizin ihtiyaç duyduğu bir devlet sistemidir. Peki siyasal partiler? Onlar vazgeçilmez unsurdur. Partiler vatandaşa giderler programlarıyla vaatleriyle giderler. Sandıklar Konur ve kazanılır. Birisi devleti yönetmek üzere gelir devlet olmak için gelmez. Arada dünya kadar fark var. Ben kazanırım gelirim devleti yönetirim. Devleti yönetmek için gelip devlet olan parti önce hukuk devletini yok eder. Çünkü hesap vermez. Peki devleti madem ki yönetecek bu. Madem böyle kurallar var. Devleti nasıl yönetecek? Onun da kuralı var. Anayasa devletin nasıl yönetileceğini ortaya koymuş. Madde 8'e göre yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir. Yani sen devleti anayasa ve kanunlara uygun yöneteceksin. Ben kazandım oyumu aldım istediğim gibi yönetirim diyemezsin. Hukuk devleti buna engeldir. Bunu gücü kontrol etmek için getiriyor anayasa. Demokrasilerde güç mutlaka kontrol edilir. 'TÜRKİYE BU KAVRAMI UNUTMUŞ GÖRÜNÜYOR' Hukuk içinde kalarak adalet içinde kalarak ahlak içinde kalarak devleti yönetmesini sağlar. Hukuk devleti başlı başına hepimizin bilmesi öğretmesi ve anlatması gereken bir kavramdır. Türkiye bu kavramı büyük ölçüde unutmuş görünüyor. Kılıçdaroğlu salona koruma ordusuyla geldi... 'HİTLER VE MUSSOLİNİ ÖRNEĞİ VAR' Tarihe baktığımızda insanlık tarihinin hukuk devleti yolunda demokrasi yolunda ağır bedeller ödediğini görüyoruz. Seçimler iktidara gelip ben devletim diyenler oldu. İstediğini yaptılar. Sandık önemlidir ama tek başına demokrasi değildir. Karşıdaki insana saygı göstermezseniz siz hukuk devletinden uzaklaşırsınız. Hitler örneği vardır. Seçimle geldi. Mussolini örneği var. Seçimle geldi. Seçimle geldiler ne oldu? Bir süre sonra ben devletim demeye başladılar. Herşey benden sorulur demeye başladılar. Ne demek yani demeye başladılar. İnsanlık tarihi çok ağır bedelller ödedi. Bizim demokrasimizde de ağır bedeller ödendi. Başbakanlar gencecik çocuklar idam sehpalarına gönderildi. Hukukun üstünlüğü bu açıdan çok önemli bir kavramdır. Özellikle iktidardakiler bu kavramı öğrenmelidir. 'TÜRKİYE AĞIR ADIMLARLA SÜRÜKLENİYOR' Bizim demokrasimiz gelişiyor mu? Son 10 yıllık sürece bakalım. Demokrasimizin ayaklar altından kaydığını göyüroruz. Her gün bunu yaşıyoruz. Baskını arttığını gücün herşeye egemen olmak istediğini görüyoruz. Farklı bir rejimin içine Türkiye ağır adımlarla sürükleniyor. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Bugün size dokunmayan yarın dokunacaktır. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın asla dememeliyiz. Komşunuza arkadaşınıza haksızlık yapılıyorsa ona destek vereceksiniz. Aksi halde demokrasimizi güçlendiremeyiz. 'HUKUK DEVLETİ KONUSUNDA CİDDİ SORUNLARIMIZ VAR' Demokrasi kan kaybediyor derken birileri diyecektir ki muhalefet işte söylüyor. TBMM Başkanlığı koltuğunda oturan kişi yani TBMM Başkanı Anayasa'nın 138. maddesi çökmüştür yargı yoktur dedi. Yargı çökmüşse hukuk devleti konusunda çok ciddi sorunlarımız var demektir. Eğer esnaf dükkanında rahat para kazancaksa, sanayici rahat üretim yapacaksa, çiftçi rahat çalışacaksa, memur vatandaşa hizmet edecekse bütün bunları bir araya getiren hukukun üstünlüğüdür. 'HEPİMİZ BUNUN FARKINDAYIZ' Demokratik hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulduğu bütün yetkilerin bir elde toplandığı demokratik olmayan devlete totaliter devlet deniyor. İşin özü bu... Hak ve özgürlüklerin baskı altında olduğu bir devlet... Türkiye'de baskı altında mı.. Evet.. Medya istediğini yazamıyor. Havuz medyası oluşturuldu mu? Bütün yetkilerin bir elde olduğu doğru mu? Evet... Totatilter devlet inşası ağır ağır devam ediyor. Totaliter baskıcı devlet önümüzde ağır ağır inşa ediliyor. Hepimiz bunun farkında olmalıyız. Totaliter devletlerde hukukun üstünlüğü kadın erkek eşitliği olmaz. Adalet ve Kalkınma partisinden belediye başkan yardımcısı olmak istiyor kadınlardan yönetici olmaz diyor. Örfümüze aykırı diyor. İşte totaliter rejim. 'HÜKÜMET HESABINI VERMELİ' Totaliter rejimde iktidar hesap vermez. Sayıştay raporları niye gelmiyor? Gelirse duman olurduk diyorlardı. Neden gelmiyor? Çünkü totaliter rejimlerde bir kişinin söylediği olur. Göndermeyeceksiniz diyor orada bitiyor. Sayıştay raporlarıyla ilgili kendi paramızla ilan vermek istedik. Vatandaş vergisini ödüyorsa hükümet hesabını vermeli... Sadece bu cümle. Başbakanlık koltuğunda oturan zatın talimatıyla bu ilanımız yayınlanmadı. 'EE NİYE ÇIKMADI SİZDEN SES?' Dün beni meslek örgütleri ziyarete geldi. Siyasette daha yumuşak bir dil kullanılacakmış. Siz vergi veriyorsunuz, sendikalar iş verenler var, TBMM'ye bütçe yasası geliyor, sayıştay raporu gelmiyor, vergilerin nerede harcandığı gizleniyor, içinizden birisi çıkıp konuştu mu? Konuşmadınız. İşverenlere ait bir STK kalktı açıklama yaptı. Dedi ki, hukukun üstünlüğü yoksa yabancı sermaye gelmez. Doğru mu doğru... Yine o zevata sordum. Buna karşılık Başbakan ne dedi? Bunlar vatan hainidir dedi. Sizden bir ses çıktı mı? Çıkmadı... Ee niye çıkmadı sizden ses? Bu tür demokrasilerde korkunun egemen olduğu demokrasilerde altını özenle çiziyorum hiçbir yurttaşımın korkmasını istemem, sizin en büyük güvenceniz Cumhuriyet Halk Partisidir... Demokrasi konusunda elbette mücadele edeceğiz. O nedenle diyorum korkmayın yılmayın. Zalimin zulmüne boyun eğmeyin. 'TOTALİTER REJİM BUDUR' Totaliter devletlerde çifte hukuk vardır. Bir Cihan Kırmızıgül'e uygulanan hukuk vardır. Puşi taktı diye hapse girer. Bir de Rıza Sarraf'a uygulanan hukuk vardır. Hırsızlık yapar serbest kalır. Ergenekon ve Balyoz'daki gibi yüzlerce insanı hapiste tutarlar. Bir de Deniz Fener'indeki gibi hırsızları serbest bırakırlar. Totaliter rejim budur. 'BASKICI BİR REJİM İÇİNDE YAŞIYORUZ' Vatandaşlarıma seslendim yine sesleniyorum. Hırsızları koruyacak mısınız? Totaliter rejime geçerken ipuçları verildi bu topluma. Başbakanlık koltuğunda oturan zat televizyonlarda yasama ve yargı benim için ayak bağıdır dedi. Dün gelen zevata da söyledim, yasama ve yargı benim için ayakbağı diyordu sizin içinizden gıkını çıkaran oldu mu? Olmadı... Totaliter devlet budur. Yasama ve yargıyı arka bahçesi haline getirir. Medya için de aynı baskıyı yapıyor. Çıktı ne söyledi? Gazetecilere 'sizin tasmanızı ben çıkardım' dedi. Baskıcı bir rejim içinde yaşıyoruz. Bu sistem ağır ağır oluşturulmaya çalışılıyor. Siz hiç totaliter bir rejime gidilirken bir üniversitenin konuştuğunu gördünüz mü? 100'ün üstünde üniversite var. El pençe divan oturuyorlar. Bu üniversiteler mi özgürlük getirecek? Yeniden düşünmeliyiz. 'ORADA DA İNSANLAR VİCDAN SAHİBİ' Anayasa mahkemesini düne kadar göklere çıkardılar. Şimdi AYM bir numaralı düşman. İki karar verdi diye bir numaralı düşman oldu. AYM niye var arkadaşlar? Anayasaya aykırı uygulamaları iptal için var. Anayasadan okuyum size... 2010 yılındaki değişiklik bu. Anayasa mahkemesi kanunların, kararnamelerin ve TBMM içtüzüğünün anayasaya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetler. Dendi ki bu yetmez. Bireysel başvuru hakkı getirelim. İyi... Bireysel başvuru hakkı da geldi. Niye getirdiler? İnsanlar AİHM'e gitmesin diye. AYM elimizin altında, dosyaları atarlar bir köşeye yıllarca bekler diye düşündüler. Ama öyle olmadı. Orada da insanlar vicdan sahibi. Onlar da düşünüyor. Anayasanın verdiği yetkiyi kullanıyor. Haber alma hakkını sınırlamak istediler. 'BUNLARIN UMRUNDA MI?' Çıktı Başbakan 20 Mart'ta dedi ki...'Twitter falan hepsinin kökünü kazıyacağız' Hadi kazı bakalım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gücünü gördü. Türkiye devletinin gücü hukuk devleti olmaktan geçer, baskıcı devlet olmaktan değil. Mahkemelere talimat verdi hemen twitteri yasaklayın dedi. Emrindeki mahkemelerden biri twitteri yasakladı. İtiraz geldi açacaksınız denildi. Ama TİB açmıyor. Anayasa Mahkmesine bireysel başvuru yapıldı AYM bunu açtı. Youtube'u da mahkeme kararı olmadan TİB tarafından yasaklandı. Hani hukuk devleti? Hepsi hikaye... Bunlar bu ülkede 76 milyon insanın gözü önünde olan şeyler. Avrupa ayağa kalkmış, demokratik ülkeler ayağa kalkmış. Totaliter bir demokrasi olamaz diyor. Genişlemeden sorumlu kişi böyle giderse Türkiye ile müzakereler askıya alınır diyor. Bunların umrunda mı? 'SEN VERGİ KAÇAKÇISI GÖRMEK İSTİYORSAN...' Baskıyı ve şiddeti önümüzdeki süreçte arttıracaklar. Twitter vergi kaçakçısıymış. O zaman gönderirsin müfettişlerini raporunu yazarlar. Asıl amaç o değil. Sen vergi kaçakçısını görmek istiyorsan koluna 700 bin liralık saati takan adama bakacaksın. Esnaf ve çiftçi kardeşime sesleniyorum. Sen vergi vermezsen maliye müfettişleri ensende boza pişiriyorlar. Ama 700 milyarlık kol saati alan adamdan bir kuruş vergi alınmıyor. Sen mi çok kazanıyorsun o adam mı? Sen mi vergi veriyorsun o adam mı vergi veriyor? BURHAN KUZU'YA AĞIR ELEŞTİRİ Tabi işin ilginç tarafı twitteri yasaklıyor ama kendisinin de hesabı var. Daha garip olanı bunların içinde Kuzu var bir tane. Anayasa Hukuk profesörü sözde. Nasıl almış o diplomayı araştırmak lazım. AYM'ye başvuru yapıyor başvurusunu da twitter aracılığıyla bildiriyor. Zekaya bak. Anayasa Mahkemesi bu yasağı iptal etti. Çünkü anayasaya aykırı. Anayasamız diyor ki, 26. maddede, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti başlığında, 'Herkes düşünce ve kanaatini söz yazı resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hürriyetine sahiptir'... Twitter yasağı neden kaldırıldı? İşte bunun için... Bütün çağdaş ülkelerde bu böyledir. Bu anayasanın vermiş olduğu bir güvencedir. Sen nasıl bütün Twitter'ı yasaklarsın. Anayasa Mahkemesi iptal etti diye 'örgüt' haline geldi dediler. Anayasanın 28. maddesi diyor ki, 'Devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır'... Siz haber alma hürriyetini kesiyorsunuz. Yasak getiriyorsunuz. Yasak kalkınca da Anayasa mahkemesini en ağır dille suçluyorsunuz. Anayasa mahkemesinin HSYK kararı doğru ama zamanlama anlamında gecikmiş bir karardır. 'CEHALETİN BU KADARINA İLK KEZ TANIK OLUYORUM' Milli bir karar değilmiş diyor. Sen düne kadar her tür milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum diyordun. Milliyetçiliğin de ne olduğunu bilmiyor. Adalet evrensel bir karardır. Bunun milliyetçiliği olmaz. Ahlak, hukuk her yerde evrenseldir. Kimse mahkemenin verdiği karara 'bu karar millidir gayri millidir' diyemez. Peki bizim insanımız niye AİHM'e gidiyor? Onların verdiği kararlar milli karar mıdır? Cehaletin bu kadarına ilk kez tanık oluyorum. Anayasamız uluslararası sözleşmeleri esas alır. Ama bunlar milletin kafasını bulandırmak için 'milli' kavramını uydurdular. Mahkeme kararlarının millisi gayri millisi olmaz. İşin özü budur. 'HUKUK DEVLETİNİ SAVUNACAĞIZ' Devletin otoriterleştiğini ifade ettim. Şimdi Mecliste yeni bir yasa görüşülüyor. Türkiye süratle bir istihbarat devletine dönüşüyor. Bir gazetede CHP milletvekilleriyle ilgili olarak MİT'in tuttuğu fişlemeler yayınlandı. Sorduk bu milletvekilleriyle ilgili neden fişleme yapıldı diye. Daha bu yasa çıkmamıştı üstelik. Şimdi yasayla fişlemeler meşru hale gelecek. Devlet istihbaratla değil bilgiyle ahlakla hukukun üstünlüğüyle yönetilir. Devleti istihbarat devletine dönüştürürseniz baskıcı bir yönetime dönüşürsünüz. İstihbarat özel olarak partiye gider. Almanya'da Gestapo'yu unutmayın. 2. Dünya savaşı öncesi Almanya'yı unutmayın. Gestapo yasaldı. Ama devlete istihbaratı yapmıyordu. Partiye yapıyordu. Aynı olay Türkiye'de yaşanıyor. İstihbarat partiye veriliyor devlete değil. Bu süreci hayata geçirmek istiyorlar. Yeni bir Gestapo kurmak istiyorlar. Bütün yurttaşlar dikkatli olmalı. Hukuk devletini savunacağız. Özgürlükleri savunacağız hep beraber. Türkiye'deki üç büyük devrimin altında CHP'nin imzası var. Cumhuriyeti kuran çok partili yaşamı getiren sosyal demokrasiyi getiren partidir. Dördüncü büyük devrimi de biz yapacağız. Özgürlük ve demokrasiyi getireceğiz. Baskılar gelecektir baskılardan yılmayacağız. Bize tek bir görev düşüyor çalışmak... Adım adım çalışmak...haberler.com
Saray'a Verilen Örtülü Ödenek Yetkisi Dünyada Nasıl İşliyor?
Son dakika önergesiyle cumhurbaşkanına 'Örtülü Ödenek' yetkisi verildi, muhalefet ayağa kalktı. Peki dünyada sistem nasıl işliyor. Almanya, Fransa, Rusya'da durum ne?Dün sabaha doğru geçen Torba Yasa'ya eklenen 36'ncı maddeyle, cumhurbaşkanı bu ödeneği, 'kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ile olağanüstü hizmetlerle ilgili devlet icapları için' kullanacak.TBMM Genel Kurulu'ndan dün sabah saatlerinde geçen Torba Yasa'da son dakika önergesiyle sürpriz bir düzenlemeye gidildi, Başbakan gibi Cumhurbaşkanı'na da örtülü ödenek getirildi. Düzenleme, seçim döneminde görev yapmak üzere 3 aylık süre için atanan İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk'ün verdiği önergeyle Torba Yasa'ya 36'ncı madde olarak eklendi.24. MADDE DEĞİŞTİHürriyet'te yer alan habere göre; Cumhurbaşkanı bu ödeneği, 'kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ile olağanüstü hizmetlerle ilgili devlet icapları için' kullanacak. CHP, 'Saray darbesi' diye nitelediği düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuracak. Önergeyle, örtülü ödeneğin düzenlendiği Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası'nın 24'üncü maddesinde de değişikliğe gidildi. Maddede yer alan 'hükümet icapları' ibaresi 'devlet ve hükümet icapları', 'Başbakanlık bütçesine' ibaresi 'Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık bütçelerine', 'Başbakan'ın ve ailesinin' ibaresi de 'Cumhurbaşkanının, Başbakanın ve ailelerinin' şeklinde değiştirildi. 24'üncü madde şöyleydi: 'Örtülü ödenek; kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili hükümet icapları için kullanılmak üzere Başbakanlık bütçesine konulan ödenektir. Kanunlarla verilen görevlerin gerektirdiği istihbarat hizmetlerini yürüten diğer kamu idarelerinin bütçelerine de örtülü ödenek konulabilir. Örtülü ödenek, bu amaçlar dışında ve Başbakan'ın ve ailesinin kişisel harcamaları ile siyasi partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamaz. İlgili yılda bu amaçla tahsis edilen ödenekler toplamı, genel bütçe başlangıç ödenekleri toplamının binde beşini geçemez.'KENDİSİ BELİRLEYECEKCumhurbaşkanı'nın bu ödeneği nasıl kullanacağına ilişkin de düzenlemeye gidildi. Buna göre Cumhurbaşkanı bu ödeneği nerede ve nasıl harcayacağını, sadece kendisinin imzasını taşıyan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle belirleyip uygulayacak. Mevcut yasada ise buna ilişkin, 'Başbakanlık ve diğer ilgili idare bütçelerinde yer alan örtülü ödeneklerin kullanılma yeri, giderin kimin tarafından yapılacağı, hesapların tutulma ve kapatılma yöntemi, gideri yapanın değişmesi halinde yeni yetkiliye hangi belgelerin aktarılacağı Başbakan tarafından belirlenir. Örtülü ödeneklere ilişkin giderler Başbakan, Maliye Bakanı ve ilgili bakan tarafından imzalanan kararname esaslarına göre gerçekleştirilir ve ödenir' hükmü yer alıyor.DENETİMİ DIŞIAnayasanın 107'nci maddesine göre Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nin kuruluş teşkilat ve çalışma esasları ile personel atama işlemlerinin düzenlenmesi konularında çıkarılabiliyor. Cumhurbaşkanı'nın tek başına imzaladığı bu kararnameler ise Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı diğer işlemler gibi idari yargının denetimi dışında bulunuyor.AK PARTİ: DOĞALKalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Meclis'te uzun tartışmaların ardından kabul edilen düzenlemeyi, 'Bu kişiye verilen değil bir makama verilen bir yetkidir. O makam da devletin başıdır ve sorumluluk içinde bu yetkisini kullanacaktır. Cumhurbaşkanlığımızın daha aktif bir şekilde görev icra etmesi, halk tarafından doğrudan seçilen bir kişilik olarak hakla ilişkilerinin daha da yoğunlaşması normal bir durumdur ve bunda hiçbir yadırganacak durum yok' diyerek savundu.'BU ANAYASAL DARBEDİR'CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, 'Saray darbesi' diye nitelediği düzenlemeyle ilgili 'Artık örtülü ödeneğiyle Saray'da paralel bir devlet var, Davutoğlu kendisini Başbakan zannediyor, Başbakanlık sanal olarak doludur fiilen boştur' diye konuştu. Düzenlemeyi, MİT gibi Başbakanlığa bağlı bir kurum üzerinde hâkimiyet kurma mücadelesi olarak da niteleyen Hamzaçebi, 'Cumhurbaşkanı bunu ben yapacağım, örtülü ödeneği de ben kullanacağım diyor. Bununla Ortadoğu'nun El Muhaberat'ını, Baas rejimini getiriyorlar. Bu, anayasal darbedir. MİT içinde yasadışı yapıyı kendine bağlamak istemektedir. Bu parlamenter sistem ve Başbakan'a ihanettir' dedi.'İNFAZ EMRİ Mİ VERECEK?'MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da 'Cumhurbaşkanı Saray'da istihbarat merkezi kuracakmış, kapalı savunma yapacakmış, örtülü operasyon, örtülü istihbarat yapacakmış. Bu bir istihbarat devleti, parti devleti anlayışıdır. Ben soruyorum: Cumhurbaşkanı tim mi kuracak, birilerine infaz emri mi verecek, darbe mi planlayacak, bizi mi dinleyecek, sizi mi dinleyecek, sizi mi izleyecek, ne görevi var?' tepkisini gösterdi. Vural, yasanın oylanması sırasında 'Emekliye 24 lirayı reva görüp katrilyonluk Saray'da oturana bir de örtülü ödenek vermek milletin vicdanına sığmaz. Yetmemiş para arkadaşlar, örtüsüzü yetmedi şimdi örtülü istiyor. Bence milletvekilleri olarak birer maaşımızı gönderelim, yetmiyor, masraf fazla' dedi.ONLARDA NASIL?ALMANYAAlmanya'da cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve her bakanlık için Meclis'in onayladığı bütçeler var. Bu resmi bütçeler dışında herhangi bir gizli ödenek veya benzeri bütçe ve uygulama bulunmuyor. Başbakanlık veya ilgili bakanlık gerektiği zaman gizli operasyonlar veya benzeri durumlar için bütçesinden parayı kullanabiliyor. Bakanlık, Meclis'in görevlendirdiği raportöre -bütçe komisyonu üyesi milletvekili- tüm harcamalar ile ilgili detaylı bilgi vermek durumunda. Gizli operasyonlar için yapılan harcamalar da dahil Meclis bilgi isterse ilgili bakanlık detaylı bilgi vermek zorunda. Federal Dışişleri Bakanlığı rehin alınan vatandaşları için rehinecilere ödemeler yapıyor. Bunun için de herhangi bir ödenek bulunmuyor. Bakanlığın genel bütçesinden karşılanıyor.FRANSAFransa'da 2001'e kadar cumhurbaşkanlığının da aralarında bulunduğu kurumlar 'gizli fon' olarak adlandırılan örtülü ödeneği nakit olarak alıyordu ve bu miktar deklare edilmiyordu. Bu tarihten sonra bazı siyasi suçlamalar nedeniyle ve şeffaflık gereği sistem değişikliğine gidilerek istihbarat servislerinin kullanımına sunulan miktarlar dışındaki miktarlar için deklarasyon zorunluluğu getirildi. 2002'de alınan bir kararla 'gizli fon' iptalinden kaynaklanan kaybın giderilmesi için ilgili kurumların resmi bütçelerine ekleme yapıldı. Ekleme yapılan bütçelere cumhurbaşkanlığınınki de dahil. Geçmiş tarihlerde detaylı incelemeye kapalı olan cumhurbaşkanlığı bütçesi 2007'den bu yana detaylı şekilde Sayıştay denetiminden geçiyor ve veriler yıllık rapor halinde kamuoyuyla paylaşılıyor. İstihbarat birimleri için ise 'özel fon' uygulaması sürüyor. Bu fonların kullanımı özel olarak oluşturulan bir parlamenter komisyonu tarafından denetleniyor.RUSYARusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Başbakan Dmitri Medvedev'in emrindeki ödenek fonları, Avrupa ülkeleri arasında kamu denetimine en kapalı olanları sayılıyor. Putin'e hizmet veren en az 2 fon bulunuyor. İlki 'Devlet Başkanı Günlük Harcama ve Temsil Giderleri Fonu', ikincisi ise 'Devlet Başkanı Rezerv Fonu' olarak tanımlanıyor. Putin'in günlük işleri yürütmesi için harcamaların yapıldığı bu fonda, geçtiğimiz yıl verilerine göre 9 milyon ruble (Yaklaşık 425 bin TL) gibi cüzi bir kaynak bulunuyordu. Putin'in denetimindeki 2'nci fon olan 'Devlet Başkanı Rezerv Fonu' ise yasalara göre Rusya yıllık bütçesinin yüzde 1'i kadar meblağdan oluşuyor. Rezerv Fonu'nda bugün kaç para bulunduğu tam olarak açıklanmamakla birlikte 2015 yılı Rusya bütçesinin 12.54 trilyon ruble olduğu bilindiği için Putin'in emrindeki fon parasının 125 milyar ruble (yaklaşık 6 milyar TL) olduğu ortaya çıkıyor. Benzer bir fon, Rusya Başbakanı Medvedev'in emrinde de var. Rusya'da icraatın başı başbakan sayıldığı için 'Başbakanlık Rezerv Fonu' Rusya bütçesinin yüzde 3'lük bölümünü kapsayabiliyor. Putin'in fonundan 3 misli daha fazla olan Başbakanlık Fonu'na her yıl yaklaşık 18 milyar TL aktarılıyor.
İnce: '413 Milletvekili Verin Erdoğan'ı Yargılayalım'
CHP Yalova Milletvekil Muharrem İnce, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilebilmeli' sözlerini eleştirerek, “Millet iş, aş derdinde bu A.Ş. derdinde. Bence bu anonim şirketin adı Fıtrat A.Ş. olmalıdır' dedi.Gazipaşa Caddesi üzerinde bulunan bir restoranda basın toplantısı düzenleyen Muharrem İnce, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde söylediği “Türkiye bir anonim şirket gibi yönetilebilmeliö yönündeki açıklamalarını eleştirdi. İnce, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ağzındaki baklayı çıkardı. Türkiye'yi anonim şirket gibi yönetecekmiş. Türkiye Cumhuriyeti değil, anonim şirketi yapacakmış. Millet iş, aş derdinde bu A.Ş. derdinde. Bence bu anonim şirketinin adı Fıtrat A.Ş. olmalıdır. Fıtrat A.Ş.'nin ana sözleşmesinde şunlar yazmalıdır: Fıtrat A.Ş.'de iş cinayetleri fıtrata bağlanır. Rüşvet paraları itinayla sıfırlanır. Rüşvet davaları mecliste aklanır. Bu Fıtrat A.Ş.'nin yönetim kurulu başkanı da Recep Tayyip Erdoğan olmalıdır. Bu aile ve akraba şirketidir zaten. Kar ve imkânları da akrabalar arasında dağıtılır diye Fıtrat A.Ş.'nin ana sözleşmesine yazılmalıdır. Bu Fıtrat A.Ş.'nin kârı aileye, şirketin borcu Türkiye'ye diye yine ana sözleşmesinde bulunmalıdırö diye konuştu.'Muhasebeci Reza Zarrap olmalı'Fıtrat A.Ş.'nin muhasebecisi olarak Reza Zarrab'ın olması gerektiğini söyleyen İnce, şöyle devam etti:“Bu Fıtrat A.Ş.'nin muhasebecisi de Reza Zarrab olmalıdır. Muhasebe kayıtlarını bu tutmalıdır. Saat işlerine eski bakanlardan birisi, danışmanlık hizmetine de eski bakanlardan birisi görevlendirilebilir. Şirketin ana sözleşmesinde kupon arsa işleri bizzat yönetim kurulu başkanı tarafından takip edilecektir hükmü konulması sakın unutulmamalıdır. Bu şirketin bir de güvenlik problemi çıkacaktır. Bu güvenlik işlerini de Özel Paşa tarafından yerine getirilmelidir. Fıtrat A.Ş.'nin güvenlik işlerini bizzat Özel Paşa incelemelidir. Bu Fıtrat A.Ş.'nin bir de çağrı merkezi olacaktır. Onun adı 'Alo Fatih' olmalıdır. Fıtrat A.Ş.'nin altın hissesi 1 numaranın olmalıdır. Altın hisse onun olmalı, onun onayı olmadan kar payı dağıtımı da yapılmamalıdır. Bu Fıtrat A.Ş. her türlü bağımsız denetimden muaf olmalıdır. Mahkemeler onları yargılayamamalıdır ve Sayıştay denetimine tabi olmamalıdır. Müfettişler bu Fıtrat A.Ş.'yi denetlemek isterlerse derhal sürgün edilir diye ana sözleşmeye yazılmaları lazımö“413 milletvekili verin yargılayalım'“Sorumsuz Cumhurbaşkanı, sorumsuzca hareket ederek, tarafsızlığını yitirerek meydanlara çıkıp AKP'ye 400 milletvekili istemektedir diyen İnce, şöyle devam etti:“Resmen anayasayı, fiilen ihlal etmiş durumdadır. Kendisi Anayasa'nın uygulanmasını gözetmekle mükelleftir ancak bizzat kendisi Anayasa'yı uygulamamaktadır. Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu maddesinde cumhurbaşkanı sadece ve sadece vatana ihanetten yargılanır diyor. Okuyalım 105'inci maddeyi: 'Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır' diyor. Yani 184 kişi teklif yapabiliyor 413 kişi de karar veriyor. Ben şimdi diyorum ki kendisi diktatörlük kurmak, Fıtrat A.Ş. yönetim kurulu başkanı olmak için 400 milletvekili istiyor. Ey benim aziz milletim siz CHP'ye bırak 400'ü 413 milletvekili verin. Ben sizden 413 milletvekili ile bunu yargılayalım diyorum. Bu diktatörlük heveslisini, Fıtrat A.Ş. yönetim kurulu başkanını 400 ile yargılayamıyoruz. 413 ile yargılıyoruz. Verin 413 milletvekilini bu Fıtrat A.Ş. yönetim kurulu başkanını hep birlikte yargılayalım.'DHA
A Tipi Protokol Ve Jammer Facia Sonrasında Acıya Acı Katmış!
Soma madencilerinden Erdoğan'a yeni tanım:Bırakın özrü kibri dahi kabahatinden büyük A Tipi protokolle gelen jammer facia sonrasında acıya acı katmış!Jammer yüzünden GSM çalışmayınca aileler saatlerce ilçeler-hastaneler arasında yakınlarını aramışSoma'ya giderek acılı aileler ve kurtulan madencilerle görüşen CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, gözlemlerini basınla paylaştı. Umut Oran'ın açıklaması şöyle:Dün Soma'ya giderek acılı aileler ve faciadan kurtulsa bile gelecek kaygısına düşen madencilerimizle görüştüm. Yaşamını yitirenlerin aileleri büyük bir belirsizliğin içinde her şey muallak onlar için. Sadece ölüm aylığı bağlanması o aileler için bir güvence değil. Yaşadığına sevinemeyen kurtulan madencilerimiz ise haklı olarak 'İşsizlik Sigortası Fonu'ndan 3 aylık maaşımızın 2/3'ünü alacakmışız, niye tamamını almıyoruz da bir kısmını alıyoruz? Bundan sonra ne yapacağız peki, işyerinin kapatılmaması lazım, niye koşulları düzeltme yolunu görmezden geliyorlar' tepkisini gösteriyor. Türk madencileri neden ABD'deki, AB'deki, hatta Çin'deki standartlarda çalışamıyor, niye bunun koşullarını yaratamıyor hükümet?Sermaye 59 milyondan 5 milyon TL'ye düşürülüyorBu kömür ocağı 2006'da Ciner Holding'e, Park Enerjiye verilmiş ve 2009 yerel seçimlerinde burada çalışan 5 bin madenciye yine AKP'ye oy vermeleri yönünde baskı uygulanmış. Ama bu ocağın kömür kızışması denilen yangın, rüzgar akışının önlenememesi ve su basması nedenleriyle ciddi iş güvenliği riskleri var. Bu riskler karşısında buranın devredilmesi gündeme gelince Alp Gürkan bulunuyor ve Tilaga Madencilik burayı 2009'da devralıyor. Şirketin o zamanki sermayesi 59 milyon TL iken 2012 yılında şirket Soma Madencilik adını alıyor ve sermayesi 5 milyon TL'ye düşürülüyor. Hatta Alp Gürkan'ın Ocak 2014'te şirketin yönetim kurulu başkanlığından ayrılması da buradaki sıkıntıyı göstermektedir.Erdoğan ve Yıldız'ın jammerı paniği ve acıyı artırmışBir de özrü kabahatinden büyük diye bir deyim var Türkçede ama Soma'da madenciler buna bir de 'Kibri kabahatinden büyük'ifadesini de eklemişler. Çünkü 'kurtarma' amacıyla buraya, ocağın ağzına gelen ve çay-simit yiyip içerek zor günler geçiren Enerji Bakanı yanında jammerını da getirmiş. Maden yetkilileri içeriden çıkarılan her madencinin yaşadığı bilgisini vermiş ama kimin nereye götürüldüğünü açıklamamış yakınlarına, jammer yüzünden cep telefonları da çalışmamış. Kimse o panik ve acı anında bilgi alamamış ilçeler ve hastaneler arasında dolaşıp, feryat edip yakınlarını bulmaya çalışmışlar. Hatta Recep Tayyip Erdoğan gelince telefonlar Manisa'dan itibaren susturulmuş jammer yüzünden,  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geldiğinde de yüzünden aynı şey yaşanmış. Madenciler Erdoğan'a 'hem suçlu hem güçlü, kibri kabahatinden dahi büyük' diye sitem ediyor. Madem korkuyorsun, sinyal kesicinle 1500 korumayla, A Tipi protokolünle niye geliyorsun buraya ve insanların hayatını daha da güçleştiriyorsun? Danışmanının attığı tekme, kendisinin tokadı dışında Somalı madenciye ne faydası oldu?Öte yandan Soma'da Eynez Karanlıkdere kömür ocağında yaşanan ve tüm ülkeyi yasa boğan facia, çarpık bir tabloyu, eşi görülmemiş bir hukuksuzluğu ortaya çıkarmıştır.Madenler ve birçok alanda olduğu gibi devletin uhdesindeki işler taşeronlara, İhale Kanunu, İş Kanunu ve Yargıtay kararlarına rağmen yaygın hukuka aykırı biçimde verilmektedir.  Hükümetin işçi haklarını ihlal ve iş kazalarını artıran yaygın taşeronlaştırma uygulaması kapsamında, Soma'daki ocakta da ' asıl iş ' tanımındaki kömür çıkarma işi, mevzuata aykırı biçimde ve muvazaalı bir sözleşmeyle özel bir firmaya verilmiştir. Ocakta 301 işçimizin canına mal olan faciada asıl sorumlunun hükümet olduğu net biçimde ortaya çıkmıştır. Hükümet, bu olayda siyasi ve idari sorumluluk yanında, ilgili hükümet üyeleri hukuki sorumluluğundan kaçamaz.  Rödovans değil, muvazaalı biçimde hizmet alımıFacianın yaşandığı andan itibaren kamuoyuna yapılan açıklamalarda, ocağın rödovans yöntemiyle işletildiği söylendi. Rödovans, maden ocağının ruhsat sahibi tarafından hasılat paylaşımı karşılığında bir başkasına kiralanması yani işletme hakkı devridir. Oysa buradaki işletme yönteminin rödovans olmadığı sonradan ortaya çıktı. TBMM KİT Komisyonu'nda konuşan Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Genel Müdürü, madenin 'rödovans' değil 'hizmet alımı' yöntemiyle işletildiğini bizzat açıkladı.İhale usulsüz, işlem hukuksuz…Oysa kömür çıkarma işi, Kamu İhale Kanunu'nun 4. maddesinde sayılan hizmet alımına konu işler arasında yer almıyor. TKİ, yasada sayılan hizmet işleri arasında olmamasına rağmen, kömür çıkarma işini hukuksuz biçimde hizmet alımı yoluyla gerçekleştirmiştir.2003 yılında çıkarılan 4857 sayılı İş Kanunu da (madde 2/6) sadece yardımcı işler ile asıl işin teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir bölümünün alt işverene (taşerona) verilebileceğini hükme bağlıyor. Yasa maddesi gayet açık ; asıl işin kendisinin taşerona devredilemeyeceği hükme bağlanıyor. Taşerona devredilebilen yardımcı işlerde de asıl işveren, iş yasasından ve toplu sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumlu tutuluyor.Yargıtay da kamu kuruluşlarındaki taşeron uygulamalarıyla ilgili açılan çeşitli davalarda, asıl işlerin taşerona devredilemeyeceği, bu konularla ilgili hizmet alım sözleşmelerinin geçerli olmayacağı, taşeron işçilerinin işe iadesi, taşeronlar aracılığıyla çalıştırılan işçilerin kamu işçisi olduğu yönünde kararlar verdi. Çok sayıda taşeron işçisi açtığı davaları kazandı. Ancak hükümet, yargı kararlarını uygulamıyor.Soma'da facianın yaşandığı kömür ocağının ruhsat sahibi olan TKİ, kömür çıkarma işini, yani asıl işin tamamını, yasaya aykırı biçimde ve yasada sayılan koşullar olmadığı halde taşerona devretmiş, bunu da ihale sözleşmesi ile  perdeleme, kılıfına uydurma yoluna gitmiştir. Amacın bu yolla işçiyi koruyan mevzuatı arkadan dolanıp, ucuza kömür üretmek olduğu ortadadır.Özetle ; Soma'da başvurulan hizmet alımı sözleşmesi, İhale Kanunu'nda sayılan işler arasında kömür çıkarma yer almadığı için bu yasaya aykırı, hileli (muvazaalı) bir işlemdir. Ocaktaki taşeron uygulaması, kömür çıkarma işinin yardımcı iş değil, işletmenin asıl işi, temel faaliyet konusu olması nedeniyle de İş Yasası'na aykırıdır.  Her iki yasa da açıkça çiğnenerek muvazaalı bir alt işveren (taşeron) ilişkisi kurulmuştur.   Söz konusu yasalar ve Yargıtay kararlarına aykırı biçimde yapılan bu işlem tümden hukuksuzdur .Sayıştay'ın uyarısı dikkate alınmamıştır…TKİ ile Soma A.Ş. adlı şirket arasında yapılan sözleşmenin hukuksuzluğu Sayıştay raporu ile de sabittir. Sayıştay'ın Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Sınırlı Sorumlu Ege Linyitleri İşletmesi Müessesesi 2012  Raporunda, TKİ'nin bazı işlerinin ' yapım işi ' olmasına karşın, ' hizmet işi ' kabul edilerek ihale edildiğine dikkat çekiyor. 209 sayfalık raporda, hizmet alımı suretiyle işlerin görece daha uygun maliyetle yürütülmesi mümkün olmakla birlikte bunun İş Yasası'na aykırılığı ve idareye getireceği yükümlülüklere dikkat çekilerek hükümet uyarılıyor.Sayıştay raporunda 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2'nci maddesinin 6'ncı fıkrasında düzenlenen asıl işveren-alt işveren ayrımına atıfla; 'Bu husus, müessese aleyhine ücretlerini ve diğer alacaklarını alamadıkları gerekçesiyle çeşitli davaların açılmasına ya da müteselsil sorumluluk nedeniyle önemli tutarların ödenmesine neden olmaktadır' deniliyor. Bu işlemin hileli olduğunu tespit eden Sayıştay,asıl işverenin alt işverenle birlikte sorumluğuna dikkat çekiyor.Anayasa ihlal edilmiştir…Ülkemizde taşeron uygulaması, sendikasız, toplu sözleşmesiz, hatta İş Yasası dışında işçi çalıştırmanın bir aracı haline gelmiştir. Geçmişte bir istisna olan AKP döneminde ise neredeyse temel istihdam şekli haline gelen taşeronluk, çalışma hayatının esnekleştirilmesine, kuralsızlaştırılmasına yol açmıştır. 2002'de 358 bin olan taşeron işçisi sayısı, bugün 2.5 milyona ulaşmıştır. Kamuda, çoğu zaman yasaya aykırı biçimde 'hizmet alımı' adı altında kadrolu kamu çalışanı yerine taşeron tercih edilmektedir.  Yasaya göre ' işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenle uzmanlık gerektiren işler ' şeklindeki üç koşulun bir arada olması gerekirken, doğrudan ana faaliyet konusu olan işler taşeron aracılığıyla gördürülmektedir. Yıllık izin hakkı, kıdem tazminatı hakkı olmayan taşeron işçilerin ücretleri de güvence altında değildir. Taşeronlaşma sürecinde işçilerin sağlık ve güvenliklerine yönelik tehditler artmış, iş kazaları alabildiğine yaygınlaşmıştır. İş kazaları, taşeron şirketlerde çok daha yaygındır. Yüksek riske sahip madencilik sektöründe, TKİ'ye bağlı yeraltı kömür ocakları taşeronlara ihale edilerek, katliamlara davetiye çıkarılmıştır.Bu hükümetin ILO normlarına uygun güvenceli, kurallı ve sendikalı bir çalışma hayatı yerine esnek, güvencesiz, kuralsız bir işgücü piyasası yaratma girişimi, ülkemizi sosyal bir hukuk devleti olmaktan uzaklaştırmaktadır .Sorumlular kanun önünde hesap vermelidir…Soma'daki faciaya yol açan süreçteki hukuksuzluklar, yanlışlar ve ihmaller net biçimde ortaya çıkmıştır: Kömür ocağının ruhsat sahibi, yani asıl işvereni TKİ'dir. Kömür çıkarma işi rödovans değil 'hizmet alımı' adı altında özel sektöre ihale edilmiştir. Ancak TKİ ile Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. arasında yapılan hizmet alım sözleşmesi muvazaalı ve hukuka aykırıdır. Hukuku arkadan dolaşıp mevzuattaki işçiyi koruyan hükümlerden kurtulma, insan hayatı pahasına maliyetleri düşürüp ucuz kömür üretme mantığı, 301 kişinin canına mal olmuştur. O kadar ailenin ocağına ateş düşmüştür. 432 çocuk babasız kalmıştır.Hukuken rödovans yoluyla verilen işletmelerde yaşanan iş kazalarından devlet ancak bilirkişi raporu sonucunda; hizmet alımı yoluyla özel firmalara verilen işletmelerdeki iş kazalarında ise devlet ve şirket doğrudan ve birlikte sorumlu kabul ediliyor. Ruhsat sahibi olan kamu, işletmeye daimi denetçi atamamış, iş güvenliği önlemlerini almamıştır. Soma A.Ş yöneticileri ile birlikte asıl işveren olarak TKİ yöneticileri de bu faciadan sorumludur. Hukuksuz devir işlemi ve yaşanan facia dolayısıyla TKİ'nin hem cezai, hem de hukuki anlamda sorumluluğu bulunmaktadır. TKİ, asıl işveren olarak, 6331 sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu'nda öngörülen önlemlerin alınmamasından da sorumlu ve suçludur.TKİ Enerji Bakanlığı'na bağlıdır. Ruhsatın asıl sahibi ve asıl devir işlemini gerçekleştiren Enerji Bakanlığı'dır. İşletmeyi denetlemekle görevli Çalışma Bakanlığı'nın müfettişleri, bu görevlerini ihmal etmişlerdir.Bu faciada, muvazaalı işlemlere izin veren, daha doğrusu bu işlemleri gerçekleştiren, denetleme görevini yerine getirmeyen hükümet doğrudan sorumludur. Hükümet, ölenlerin ailelerine maaş bağlamakla sorumluluktan kaçamaz. Facianın tüm sorumluları, soruşturmaya dâhil edilmeli ve hesabı sorulmalıdır.Yaşanan facia, öncelikle Enerji ve Çalışma Bakanlıklarının faaliyet alanına giren işlem ve uygulamalarla doğrudan bağlantılıdır. Siyasi sorumluluk gereği Enerji ve Çalışma Bakanları istifa etmelidir. Her türlü kamu taşınmazının devri ve tahsisinde 2012 yılında kendisini tek yetkili kılan Recep Tayyip Erdoğan'ın başsorumlu olduğunu da unutmamak gerekir. 
Özel Okullara Puan Sistemi Geliyor
MEB özel okulları A, B, C ve D olmak üzere gruplara ayıracak ve 5 yıldızlı oteller gibi yıldız verecek. Yüzme havuzu olanlar 30, ibadethanesi bulunanlar 20 puan kazanacak. Öğretmene iyi maaş + 30 puan. Dershaneden dönüşerek okullaşanların kategorisi D sınıfı. LYS’de başarıya + 35, ikramiye verene + 20 puan.Milli Eğitim Bakanlığı önümüzdeki günlerde özel okullarla ilgili önemli bir karara imza atıyor. Nuran Çakmakçı'nın Hürriyet'teki haberine göre Bakanlık, özel okulları A, B, C ve D olmak üzere gruplara ayırarak akredite edecek. Yani okullara 5 yıldızlı oteller gibi adeta yıldız verecek. Okullar, kriterleri e-okul üzerinden kendileri dolduracak, Bakanlık bunu valilik ve kaymakamlıklar aracılığıyla denetleyerek onaylayacak. Veliler, hangi okulun hangi kategoride olduğunu kurumun internet sayfasından görerek, karar verecek. Anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, yatılı lise, fen ve sosyal bilimler liseleri ile meslek liseleri buna göre gruplandırılacak. Dershaneden dönüşerek okullaşanların kategorisi şimdiden belli: D sınıfı. TUVALETTEN 70 PUAN Yüzme havuzu olanlar 30, ibadethanesi bulunanlar 20 puan kazanacak. Müdürü ulusal ve uluslararası çalışmalara katılanlar 10’ar puan alırken, öğretmen maaşı brüt 3500 TL’nin üzerinde olan okullar da 30 puan kazanacak. Maaşları zamanında ödeyen, ikramiye veren okullar da 20’şer puan alacak. TEOG (Temel eğitimden orta öğretime geçiş) için Türkiye ortalamasının üstünde puan alan her kategori için artı 10 puan, LYS’lerde başarılı olan 35 puanı kazanacak. Tuvalet temizliği ve temizlik malzemeleri istenilen şartlara uygun olan anaokulları 130, diğer okullar 70 puan alabilecek. Öğrencilerin öğrenme stillerine göre eğitim veren okullar 20 puan birden kazanacak. ÜST KATEGORİYE TEŞVİK VAR Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, karara son noktayı koymak üzere. Sayıştay ve Maliye Bakanlığı yetkilileri ile görüşmeler tamamlandı. Sıra kararın yayımlanmasında. Okullar; fiziki standartları, yönetim ve organizasyonları, eğitim öğretim süreçleri ve destek hizmetleri olmak üzere 4 başlıkta tasnif edilerek, kategorileştirilecek. Okullara teşvikler bu kategorilere göre yapılacak. Okulların kategorisine ait sertifikalar, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nce düzenlenecek. Yeni okul açanlar Bakanlığın belirlediği kategorilere göre okul açacak. Halen var olanlar ise talep etmeleri halinde valilik ve kaymakamlıklara başvuru yapacak. Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü ve Valilik, okulların gruplarının belirlenmesi amacıyla 3 kişiden oluşan ekip görevlendirecek. Ekipte okulun üyesi olduğu özel eğitim kurumları derneğinin bir temsilcisi ile Genel Müdürlük’te denetim yetkisine sahip en az 2 personel ya da 2 maarif mütfettişi yer alacak. Oluşturulan ekipten bir kişi ekip sorumlusu olacak. İnceleme ekibi en geç 30 iş günü içinde inceleme raporu doğrultusunda okullara standart alanlarına göre A, B, C veya D grubu olarak sertifika verecek. ÜST KATEGORİ İÇİN 3 AY Özel Öğretim Kurumları derneğine üye olmayanlar okulların incelemelerinde Genel Müdürlük’te görevli 2 personel veya 2 müfettişi görevlendirecek. Sertifika alanlar isterlerse 3 ay sonra standart alanlarına göre değişiklik talep ederek, sertifikalarını değiştirmek için başvuruda bulunabilecek. Ne, kaç puan Bağımsız okul binası olan anaokulları 130, ilk, orta ve liseler 120 puan Kütüphane: 50 puan Beden eğitimi salonunu: 40 puan Konferans salonu: 50 puan Yemek salonu: 20 puan Fizik, kimya ve biyoloji laboratuvarı 20’şer puan 20 yıl üzeri okullar 10 puan alırken 11-20 yıl arası olanlar 6, 1-10 yıl olanlar ise 3 puan alacak. Yüksek lisans yapmış eğitim personeli oranı yüzde 20’nin üzerinde olanlar: 20 puan Yöneticileri proje alanlar 10 puan, uluslararası projelere katılanlar 15 puan Öğrencilerin öğrenme stillerinin belirlendiği çalışmalar yapan: 20 puan Öğrencilerin gelişim ve ihtiyaçları ile bireysel özelliklerini tanımaya yönelik kararlar alan: 20 puan Eğitim teknolojilerini kullanan ilkokullar 40, diğer okullar 20 puan TEOG başarısı ortaokulda Türkiye ortalamasının üstü 5 eşit kademeye ayrılarak her kademe için artı 10 puan Ölçme değerlendirme analiz rapoları: 30 puan Öğrenci gözlem formları tutan: 40 puan Öğrencilerin bilgi ve becerilerinin ortaya çıkmasına yönelik çalışma yapan: 20 puan Lisanslı sporcu öğrencisi yüzde 41 oranında olan: 20 puan Okul spor takımı 5 ve üstünde olan: 20 puan Okulda otomatik yangın söndürme sistemi olan: 12 puan Z tipi yangın merdiven sistemi olan: 10 puan 3 ve daha fazla güvenlik görevlisini 24 saat sistemine göre çalıştıran: 25 puan Okulda tam zamanlı doktor bulunduran: 25 puan Her 350 metrekare kapalı alan için bir temizlik personeli çalıştıran: 20 puan Tuvalet temizliği ve temizlik malzemeleri istenilen şartlara uygun olan anaokulunda 130, diğer okullarda 70 puan Okul servis araçlarının yüzde 70’i 5 yaş altında olan: 20 puan Gıda hizmeti sunma göreviyle çalışan personele gıda güvenirliği sağlanması, insan sağlığının korunması ve gıdaya bulaşmalarını engellenmesi amacıyla düzenleme anaokulunda 30, diğer okullarda 15 puan Her ders öğretmenin kullanabileceği alanıyla ilgili eğitim materyali olan: 25 puan HANGİ OKUL KAÇ PUAN Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü tarafından verilen fiziksel standart alanlarına göre 1 yıllık geçici süre için A, B, C ve D grubu kurum açma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatı düzenleniyor. 1 yıllık süre içinde bu yönergelerde belirtilenler Genel Müdürlükçe/ maarif müfettişlerince yapılan denetim sonucunda düzenlenecek rapor doğrultusunda valiliğin uygun görüşü de dikkate alınarak okullara A, B, C ve D grubu sertifikları kurum açma izni, işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile birlikte yeniden düzenleniyor. A grubu okullar: 850-1000 puan B grubu okullar: 700-849,99 C grubu okullar: 500-699,99 D grubu okullar: 499,99 ve altında puan alanlar VERGİDE İNDİRİME GENİŞ TEŞVİK Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin çalışmayı şöyle anlattı: “Bu kategorileşme ile çeşitli kriterler önem derecesine göre puanlanarak 4 alt standart bakımından okula bir puan verilmesi ve vergi muafiyet ve indirimleri, bina destekleri ile eğitim ve öğretim desteğini de içine alacak geniş çapta bir teşvik sisteminin bu ayaklar üzerine oturtulması hedeflenmiştir. Bu şekilde yapılacak bir kategorileşme çalışması bir akredetitasyon sisteminin de ilk ayağını oluşturacak ve bu da özel okulların standartlarını yükseltme gayesi ile daha fazla çalışmaları, eğitim ve öğretim kalitesine önemli katkılar sağlamaları sonucunu doğuracaktır.”Nuran Çakmakçı | Hürriyet
Cumhurbaşkanı Adayları Nerede Oy Kullanacak?
10 Ağustos Pazar günü yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan üç liderin hangi okulda oy kullanacağı belli oldu Tayyip Erdoğan, Üsküdar'da oy kullanacak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, oyunu Ankara’daki Çankaya İlköğretim okulunda kullanacak. Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan oyunu İstanbul’da Üsküdar Saffet Çebi ilköğretim Okulu’nda, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çankaya Çukurambar’daki Arjantin İlköğretim Okulun’da, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Anıttepe İlköğretim Okulu’nda kullanacak. 'Ekmeleddin İhsanoğlu İstanbul'da, Selahattin Demirtaş Diyarbakır'da' Cumhurbaşkanlığının bir diğer adayları ile MHP ve CHP’nin çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu İstanbul’daki Yeniköy İlköğretim Okulu’nda ve HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş ise oyunu Diyarbakır’da kullanacak. 'Cemil Çiçek, Necdet Sezer ve Mehmet Şimşek aynı sandıkta' TBMM Genel Başkanı Cemil Çiçek ise oyunu Ankara’nın Gölbaşı İlçesi’ndeki Şahin Sevim İlköğretim Okulu’ndaki 1137 numaralı sandıkta oy kullanırken, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Nejdet Sezer, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sayıştay Başkanı Mehmet Damar, Eski İçişleri Bakanı Aldülkadir aksu ve birçok milletvekili de bu sandıkta oyunu kullanacak. 9- Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’de konutunun yakınındaki Şehit Teğmen Kalmaz İlköğretim Okulu’nda kullanacak. Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak oyunu Ankara’daki Turhan Dökmeci İlköğretim okulunda kullanırken, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ise oyunu Fethiye Kemal Mumcu Anadolu Lisesi’nde kullanacak. DSP Genel Başkanı Masum Türker ise oyunu TEB Ataşehir Ortaokulu’nda kullanacak.
Sayıştay Raporuna Göre Kamu Hastanelerinde 16 Bin Diş İkinci Kez Çekilmiş!
Devlet hastanelerindeki tedavi ve ameliyat malzemelerinin SGK’ya şişirilmiş olarak fatura edildiği ortaya çıktı. Sayıştay, fazladan fatura edilen işlemler sonucu sağlık personeline “performans” üzerinden yersiz ek ödeme yapıldığını raporladı. 16 bin 49 diş ikinci kez çekildi.Bugün gazetesinden Kemal Elibol'un haberine göre, Tür­ki­ye Ka­mu Has­ta­ne­le­ri Ku­ru­mu­’n­da yap­tı­ğı de­ne­tim­de, Tür­ki­ye ge­ne­lin­de or­ta­la­ma fi­ya­tı 1,27 TL olan iğ­ne ucu­nun 10 ade­di 32 bin 400 TL’­ye, fi­ya­tı 1,54 TL olan la­teks mu­aye­ne el­di­ve­ni­nin üç ade­di­nin 15 bin 962 TL’­ye fa­tu­ra edil­di­ği gö­rül­dü. Aşı­rı fi­yat­lan­dı­ğı gö­zü­ken mal­ze­me­le­rin fa­tu­ra top­la­mı ile Tür­ki­ye or­ta­la­ma­sı fi­yat­la­rı ara­sın­da­ki fark­la­rın top­lam tu­ta­rı 15 mil­yon 584 bin 670 TL ola­rak he­sap­lan­dığı ifade edildi. Söz ko­nu­su uy­gu­la­ma­ların 15 mil­yon 584 bin 670 TL faz­la gös­te­rildiği belirtildi.OL­MA­YAN Dİ­Şİ ÇEK­MİŞ­LERSa­yış­tay de­ne­tim­le­rin­de da­ha ön­ce bir sağ­lık te­si­sin­de çe­ki­len bir di­şin tek­rar çe­kil­miş gi­bi gös­te­ri­le­rek fa­tu­ra edil­di­ği be­lir­len­di. Bu du­rum ra­por­la­ra­“İn­ce­le­me­miz­de 2012 ve 2013 yıl­la­rın­da söz ko­nu­su SUT kod­la­rı­nın uy­gu­lan­dı­ğı diş nu­ma­ra­la­rı tes­pit edil­miş, ay­nı diş nu­ma­ra­la­rı­na tek­rar çe­kim iş­le­mi uy­gu­la­na­rak fa­tu­ra edi­lip edil­me­di­ği araş­tı­rıl­mış, so­nuç ola­rak 2013’te da­ha ön­ce çe­ki­len 16 bin 49 adet di­şin ye­ni­den çe­kil­miş ol­du­ğu gö­rül­müş­tü­r” tes­pi­ti­ne yer ve­ril­di.Hatadan kaynaklandıTür­ki­ye Ka­mu Has­ta­ne­le­ri Ku­ru­mu, de­ne­tim­ler ne­ti­ce­sin­de ha­zır­la­nan Sa­yış­tay ra­po­ru­na iti­raz et­ti. Ce­vap ni­te­li­ğin­de­ki ya­zı­da, yan­lış mal­ze­me eş­leş­tir­me­le­ri­ne rast­la­nıl­dı­ğı, tüm branş­la­ra yö­ne­lik tıb­bi mal­ze­me­le­rin po­zi­tif lis­te­le­ri­nin ha­zır­lan­ma­sı ve her bir mal­ze­me­ye ger­çek pi­ya­sa fi­ya­tı­nın ve­ril­me­siy­le bir­çok so­ru­nun or­ta­dan kal­ka­ca­ğı ifa­de edil­di. Ku­rum, “Sarf mal­ze­me­le­rin aşı­rı yük­sek fi­yat­lar­la fa­tu­ra­lan­dı­rıl­ma­sı ME­DU­LA sis­te­min­de­ki muh­te­mel ha­ta­lar­dan kay­nak­lan­mış ola­bi­li­r” sa­vun­ma­sı yap­tı.KAMİL ELİBOL | BUGÜN GAZETESİ
Hasta Bilgileri 65 Bin Liraya Satılmış
Milyonlarca hastanın kişisel bilgilerinin satıldığı Sayıştay raporuyla ortaya çıkarken hasta verilerinin anayasaya aykırı olarak 65 bin lira karşılığında 5 ayrı firmaya satıldığı tespit edildi.Bugün'den Nesrullah Sonay'ın haberine göre Sayıştay’ın TBMM'ye gönderdiği kamu kurumları ile ilgili denetim raporlarında çarpıcı bir gerçek ortaya çıktı. Kamuoyunda sıkça tartışılan kişilerin sağlık verilerinin 3. kişilere paylaşımı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 2013 Yılı Sayıştay Denetim Raporu’nda yer aldı.Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderilen ve kamu harcamalarını ele alan Sayıştay raporunda SGK’nin genel sağlık sigortalı hastalar ve bu hastalara bakmakla yükümlü kişilere ait bilgilerin beş ayrı firmaya satıldığı bilgisi yer aldı. SGK’nın, bilgi işlem sisteminde kayıtlı sağlık verilerinin satılması yoluyla yaklaşık 65 bin TL gelir elde ettiği belirtildi. Hasta bilgilerinin satıldığı beş firmanın ismi ise açıklanmadı.SGK: DANIŞMANLIK HİZMETİSGK, Sayıştay’ın kapsamlı raporuna itiraz etti. Cevap niteliğindeki yazıda verilerin ücretlendirilmesine yönelik danışmanlık hizmeti alımının yapıldığı ancak çalışmaların henüz sonuçlandırılamadığını belirtti. “Bugüne kadar yapılan paylaşımların taleplerin karşılanabilmesi amacıyla ücretlendirildiği belirtilmiştir” denildi.Sayıştay ise raporun sonuç bölümünde verilerin ücret karşılığında üçüncü kişiler ile paylaşılmasına yönelik herhangi bir kanuni düzenleme yapılmadığı sürece genel sağlık sigortası verilerinin paylaşılmamasına dikkat çekti. Raporda “Yönetim kurulu kararı olarak yayımlanan Türk ceza hukukunun genel nitelikteki ilkelerine aykırı hükümlerin kaldırılması; Mali saydamlık ilkeleri uyarınca verilerin fiyatlandırılmasına ilişkin objektif kriterlerin belirlenerek kamuoyuna duyurulması gerekir” görüşüne yer verdi.PAYLAŞIMLAR ANAYASA'YA AYKIRIİstanbul Barosu Bilişim Hukuku Merkezi Başkanı Gökhan Ahi, hasta ve sağlıkla ilgili verilerin, Türk Ceza Kanunu’na göre hassas veriler olduğunu belirtti. Ahi, “Hassas veriler, hukuka aykırı kaydedilemez, amacı dışında kullanılamaz ve kullanım için mutlaka ilgilinin açık rızasının alınması gerekir. SGK, yönetmelik desteğiyle dahi bu verileri hiçbir 3. kişiye satamaz. Nitekim, bu husus Anayasa’nın 20. maddesine de aykırıdır” diye konuştu. Evrensel