onedio

TBMM Başkanı Haberleri

TBMM Başkanı ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. TBMM Başkanı ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Süleyman Demirel, Devlet Bahçeli'ye Köşk İçin İki İsim Önerdi
Abdülkadir Selvi: Bahçeli çatı aday arıyor. Bu temaslarından bir sonuç çıkaramazsa, bulduğu ilk inşaata dalıp, bana tez bir çatı ustası bulun diyecek MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli , Cumhurbaşkanlığı seçimleri için geliştirdiği 'çatı aday' formülünü görüşmek üzere eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile geçen hafta bir araya geldi. Demirel'in, Bahçeli'nin formülüne 'Çatı aday işi zor iş' diyerek 2 isim önerdiği konuşuluyor. Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi ’ye göre, bu iki isim mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek . Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, cumhurbaşkanı adayı için çatı aday formülünü gündeme getiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel arasında yapılan görüşmenin detaylarını yazdı. Abdülkadir Selvi’nin Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (22 Mayıs 2014) nüshasında yayımlanan, “Çankaya kulisleri” başlıklı yazısı şöyle: Başbakan Erdoğan'a Cumhurbaşkanlığı meselesini sordum. 'Hayırlısı inşallah' dedi. Afyon kampında milletvekilleri sorduğunda, dört başı mamur bir Cumhurbaşkanlığı profili çizdiğini görünce, 'Hayırlısı inşallah' dedim. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de kimi Cumhurbaşkanı adayı gösterelim diye, sırayla eski Cumhurbaşkanlarından başlayarak en son Çankaya'ya çıktı. Bahçeli çatı aday arıyor. Bu temaslarından bir sonuç çıkaramazsa, bulduğu ilk inşaata dalıp, bana tez bir çatı ustası bulun diyecek. Şaka şaka... 9- Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, MHP liderine, 'Çatı aday işi zor iş' dedi. Türk siyasetinin son 50 yılına damgasını vurduğu için Süleyman Demirel'in siyasi literatürümüze kazandırdığı ilginç cümleler vardır. 'Ege bir denizdir' gibi. 'Petrol vardı da ben mi içtim' gibi. Ya da, 'Milliyetçiler bana cinayet işledi dedirtemezsiniz' gibi. Ama içlerinde en meşhuru, 'Yollar yürümekle aşınmaz' sözüdür. 'Yollar yürümekle aşınmaz' dedi. Yollar aşınmadı ama o yürüyüşler sonunda Demirel çok aşındı. Birkaç kez sokağı bahane göstermek suretiyle asker yönetime el koydu. Demirel'e de şapkayı aldığı gibi kaçmak düştü. Ben yasaklı günlerinde izlemeye başladım Demirel'i. O zamanlar, 'Demirel' demek parti kapatma nedeni sayıldığı için DYP'liler, 'Bir bilen' derlerdi. Yasaklı dönemlerin 'Bir bilen'iydi Demirel. Muhalefet günlerinde, 'Baba' oldu. Mitinglerde, 'Kurtar bizi Baba' diye bağıranları şapkasıyla selamlar, 'Düşün peşime' derdi. Düştük peşine. Baba önce Başbakan oldu. Sonra Erdal İnönü'nün desteğiyle Cumhurbaşkanı. Yasaklı günlerin, 'Bir bilen'i, Çankaya'ya çıkınca, 'Bir bölen' oldu. İlk iş olarak kendi partisi DYP'yi böldü. 28 Şubat'ın payandası olan DTP'yi kurdurdu. Hani canım şu Hüsamettin Cindoruk başkanlığındaki, 28 Şubat'ın şemsiye partisi. Yıllarca Menderes'in avukatı yalanıyla mazlum Başbakan'ın siyasi rantını yiyen Hüsamettin Cindoruk, 28 Şubat'ın silahşoru, 6 kez askerin götürdüğü 7 kez milletin getirdiği Demirel ise 28 Şubat'ın mimarı olmuştu. Çankaya'ya sivil çıktı, asker indi Demirel. Zaten o gün bugün de iflah olmadı. Aradığı itibarı bulmadı. 'Başörtülüler Suudi Arabistan'a gitsin' diyen Demirel'i millet, bir daha affetmedi. Devlet Bahçeli'nin ziyaretinde Demirel'in iki isim önerdiği kulislere yansıdı. Demirel'in çatı aday olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü ve Meclis Başkanı Cemil Çiçek'i önerdiği söylendi. Cumhurbaşkanı Gül'ü ve Meclis Başkanı Çiçek'i tanıyan ve bu konudaki duruşlarını bilen birisi olarak ihtimal vermedim. 'Bir bölen'in AK Parti içine atmak istediği fitne olarak gördüm. MHP kulislerine kulak kabarttım. Bahçeli önümüzdeki hafta bir ismi açıklamayı planlıyor. Bundan sonraki ziyaretler MHP'nin Cumhurbaşkanı adayına destek ziyareti olacak. MHP'de ön plana çıkan iki eğilim var. 1-CHP ile ortak aday çıkarma teklifine sıcak bakmıyorlar. 2-CHP aday çıkarsın, MHP desteklesin formülüne soğuk bakıyorlar. CHP'nin çıkaracağı adayın seçilmesinin mümkün olmadığını belirterek, 'Eğer çatı adayı seçilecekse CHP bizim adayımızı desteklesin' görüşünü savunuyorlar. CHP'deki isim arayışı ise sürüyor. Milletvekilleri arasında yapılan ankette Yılmaz Büyükerşen birinci sırada çıktı. Hikmet Çetin ve Mansur Yavaş ismi onu takip etti. Hatta ve hatta CHP'nin çocuğu olan 27 Mayıs darbesinin astığı Adnan Menderes'in ismini taşıyan torunu dahi çıktı da bir tek isim çıkmadı. O da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. Düşünün ki bir parti Cumhurbaşkanlığı için layık gördüğü isimler arasında kendi liderini saymıyor. CHP açısından durum vahim. Çünkü CHP Genel Başkanı da henüz kimi aday göstereceğini bilmiyor. İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayını bile CHP Genel Başkanı'na bırakmayan İstanbul sermayesi bir ismi seçecek Kılıçdaroğlu'na da bunu ilan etmek düşecek. Muhalefet bir çatı aday peşinde. Baştan söyleyeyim. Bu çatı 28 Şubat çatısı olacak. Seçim yarışı da 28 Şubat çatısını inşa etmek isteyenlerle 28 Şubat zihniyetini tasfiye etmek isteyenler arasında geçecek. Türkiye bu seçimlerde eski Türkiye'yi inşa etmek isteyenler ile yeni Türkiye'yi ihya etmek isteyenlerden birini seçecek. Ben milletin sağduyusuna hep güvendim, güvenmeye devam ediyorum. Yeter ki milletin eli sandığa değsin... T24
'Hitler ve Mussolini de Seçimle Geldi'
Parti grubunda yerel seçim sonuçlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, Hitler ve Mussolini örneğini verdi. Geçtiğimiz hafta yapacağı grup konuşması öncesi saldırıya uğrayan CHP lideri için bu hafta geniş çaplı güvenlik önlemleri alındı. Korumaları eşliğinde kürsüye yürüyen Kılıçdaroğlu, sözlerine hükümeti eleştirerek başladı. KIZDIRACAK BENZETME Konuşmasında seçim sonuçlarına da değinen CHP lideri 'Karşıdaki insana saygı göstermezseniz, siz hukuk devletinden uzaklaşırsınız. Hitler örneği vardır. Seçimle geldi. Mussolini örneği var. Seçimle geldi. Seçimle geldiler ne oldu? Bir süre sonra ben devletim demeye başladılar. Herşey benden sorulur demeye başladılar. Ne demek yani demeye başladılar. İnsanlık tarihi çok ağır bedelller ödedi. Bizim demokrasimizde de ağır bedeller ödendi. Başbakanlar gencecik çocuklar idam sehpalarına gönderildi. Hukukun üstünlüğü bu açıdan çok önemli bir kavramdır. Özellikle iktidardakiler bu kavramı öğrenmelidir' dedi. Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları; İktidardakiler hukuk devletini kavramış değiller. Ben size akademisyenlerin tanımlarını yapmayacağım. İpsala Kaymakamlığının internet sitesinde yazıyor. Hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her anlamda adaletli bir hukuk düzeni kurup geliştirerek sürdüren, anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, anayasa ve hukukun üstün kurallarına kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleriyle anayasanın bulunduğunun bilincinde olan devlete hukuk devleti denir. Yani hiçbir güç anayasanın üstünde değildir. İktidarlar yasalara uymak zorundadılar. Bu kavramı büyütmek ve geliştirmek zorundadır diyor. Başbakanlık koltuğunda oturan zatın hukuk devleti nedir bildiği yok. İpsala kaymakamlığının internet sitesine girsin oradan okusun öğrensin. 'KİMSE HUKUKUN ÜSTÜNDE DEĞİLDİR' Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti midir? Anayasaya bakacağız. İkinci madde laik sosyal bir hukuk devleti diyor. İkinci madde üstelik değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddelerden biridir. Yani olmazsa olmazdır. Değiştirilmesi için teklif dahi verilemez. Hukuk devletini anaysamızda bu kadar içselleştirmiş durumdayız. Hukuk devletinde kişiye göre yasa olur mu? Olmaz. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. Herkes hukuka tabidir. Üstünlerin hukuku yoktur hukukun üstünlüğü vardır. 'VERGİ ALIYORSAN HESABINI VERECEKSİN' Eğer bunu sağlarsak hukuk devletini yüceltmiş oluruz. Güçlüler haklı değildir, haklılar güçlüdür. Haklının güçlü olduğu devlet hukuk devletidir. Hesap vermek de hukuk devletinin temel kuralıdır. Yurttaştan vergi alıyorsan hesabını vereceksin. Hukuk devleti dayatmacı devlet değildir. Baskı kuran devlet değildir. Hepimizin ihtiyaç duyduğu bir devlet sistemidir. Peki siyasal partiler? Onlar vazgeçilmez unsurdur. Partiler vatandaşa giderler programlarıyla vaatleriyle giderler. Sandıklar Konur ve kazanılır. Birisi devleti yönetmek üzere gelir devlet olmak için gelmez. Arada dünya kadar fark var. Ben kazanırım gelirim devleti yönetirim. Devleti yönetmek için gelip devlet olan parti önce hukuk devletini yok eder. Çünkü hesap vermez. Peki devleti madem ki yönetecek bu. Madem böyle kurallar var. Devleti nasıl yönetecek? Onun da kuralı var. Anayasa devletin nasıl yönetileceğini ortaya koymuş. Madde 8'e göre yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir. Yani sen devleti anayasa ve kanunlara uygun yöneteceksin. Ben kazandım oyumu aldım istediğim gibi yönetirim diyemezsin. Hukuk devleti buna engeldir. Bunu gücü kontrol etmek için getiriyor anayasa. Demokrasilerde güç mutlaka kontrol edilir. 'TÜRKİYE BU KAVRAMI UNUTMUŞ GÖRÜNÜYOR' Hukuk içinde kalarak adalet içinde kalarak ahlak içinde kalarak devleti yönetmesini sağlar. Hukuk devleti başlı başına hepimizin bilmesi öğretmesi ve anlatması gereken bir kavramdır. Türkiye bu kavramı büyük ölçüde unutmuş görünüyor. Kılıçdaroğlu salona koruma ordusuyla geldi... 'HİTLER VE MUSSOLİNİ ÖRNEĞİ VAR' Tarihe baktığımızda insanlık tarihinin hukuk devleti yolunda demokrasi yolunda ağır bedeller ödediğini görüyoruz. Seçimler iktidara gelip ben devletim diyenler oldu. İstediğini yaptılar. Sandık önemlidir ama tek başına demokrasi değildir. Karşıdaki insana saygı göstermezseniz siz hukuk devletinden uzaklaşırsınız. Hitler örneği vardır. Seçimle geldi. Mussolini örneği var. Seçimle geldi. Seçimle geldiler ne oldu? Bir süre sonra ben devletim demeye başladılar. Herşey benden sorulur demeye başladılar. Ne demek yani demeye başladılar. İnsanlık tarihi çok ağır bedelller ödedi. Bizim demokrasimizde de ağır bedeller ödendi. Başbakanlar gencecik çocuklar idam sehpalarına gönderildi. Hukukun üstünlüğü bu açıdan çok önemli bir kavramdır. Özellikle iktidardakiler bu kavramı öğrenmelidir. 'TÜRKİYE AĞIR ADIMLARLA SÜRÜKLENİYOR' Bizim demokrasimiz gelişiyor mu? Son 10 yıllık sürece bakalım. Demokrasimizin ayaklar altından kaydığını göyüroruz. Her gün bunu yaşıyoruz. Baskını arttığını gücün herşeye egemen olmak istediğini görüyoruz. Farklı bir rejimin içine Türkiye ağır adımlarla sürükleniyor. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Bugün size dokunmayan yarın dokunacaktır. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın asla dememeliyiz. Komşunuza arkadaşınıza haksızlık yapılıyorsa ona destek vereceksiniz. Aksi halde demokrasimizi güçlendiremeyiz. 'HUKUK DEVLETİ KONUSUNDA CİDDİ SORUNLARIMIZ VAR' Demokrasi kan kaybediyor derken birileri diyecektir ki muhalefet işte söylüyor. TBMM Başkanlığı koltuğunda oturan kişi yani TBMM Başkanı Anayasa'nın 138. maddesi çökmüştür yargı yoktur dedi. Yargı çökmüşse hukuk devleti konusunda çok ciddi sorunlarımız var demektir. Eğer esnaf dükkanında rahat para kazancaksa, sanayici rahat üretim yapacaksa, çiftçi rahat çalışacaksa, memur vatandaşa hizmet edecekse bütün bunları bir araya getiren hukukun üstünlüğüdür. 'HEPİMİZ BUNUN FARKINDAYIZ' Demokratik hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulduğu bütün yetkilerin bir elde toplandığı demokratik olmayan devlete totaliter devlet deniyor. İşin özü bu... Hak ve özgürlüklerin baskı altında olduğu bir devlet... Türkiye'de baskı altında mı.. Evet.. Medya istediğini yazamıyor. Havuz medyası oluşturuldu mu? Bütün yetkilerin bir elde olduğu doğru mu? Evet... Totatilter devlet inşası ağır ağır devam ediyor. Totaliter baskıcı devlet önümüzde ağır ağır inşa ediliyor. Hepimiz bunun farkında olmalıyız. Totaliter devletlerde hukukun üstünlüğü kadın erkek eşitliği olmaz. Adalet ve Kalkınma partisinden belediye başkan yardımcısı olmak istiyor kadınlardan yönetici olmaz diyor. Örfümüze aykırı diyor. İşte totaliter rejim. 'HÜKÜMET HESABINI VERMELİ' Totaliter rejimde iktidar hesap vermez. Sayıştay raporları niye gelmiyor? Gelirse duman olurduk diyorlardı. Neden gelmiyor? Çünkü totaliter rejimlerde bir kişinin söylediği olur. Göndermeyeceksiniz diyor orada bitiyor. Sayıştay raporlarıyla ilgili kendi paramızla ilan vermek istedik. Vatandaş vergisini ödüyorsa hükümet hesabını vermeli... Sadece bu cümle. Başbakanlık koltuğunda oturan zatın talimatıyla bu ilanımız yayınlanmadı. 'EE NİYE ÇIKMADI SİZDEN SES?' Dün beni meslek örgütleri ziyarete geldi. Siyasette daha yumuşak bir dil kullanılacakmış. Siz vergi veriyorsunuz, sendikalar iş verenler var, TBMM'ye bütçe yasası geliyor, sayıştay raporu gelmiyor, vergilerin nerede harcandığı gizleniyor, içinizden birisi çıkıp konuştu mu? Konuşmadınız. İşverenlere ait bir STK kalktı açıklama yaptı. Dedi ki, hukukun üstünlüğü yoksa yabancı sermaye gelmez. Doğru mu doğru... Yine o zevata sordum. Buna karşılık Başbakan ne dedi? Bunlar vatan hainidir dedi. Sizden bir ses çıktı mı? Çıkmadı... Ee niye çıkmadı sizden ses? Bu tür demokrasilerde korkunun egemen olduğu demokrasilerde altını özenle çiziyorum hiçbir yurttaşımın korkmasını istemem, sizin en büyük güvenceniz Cumhuriyet Halk Partisidir... Demokrasi konusunda elbette mücadele edeceğiz. O nedenle diyorum korkmayın yılmayın. Zalimin zulmüne boyun eğmeyin. 'TOTALİTER REJİM BUDUR' Totaliter devletlerde çifte hukuk vardır. Bir Cihan Kırmızıgül'e uygulanan hukuk vardır. Puşi taktı diye hapse girer. Bir de Rıza Sarraf'a uygulanan hukuk vardır. Hırsızlık yapar serbest kalır. Ergenekon ve Balyoz'daki gibi yüzlerce insanı hapiste tutarlar. Bir de Deniz Fener'indeki gibi hırsızları serbest bırakırlar. Totaliter rejim budur. 'BASKICI BİR REJİM İÇİNDE YAŞIYORUZ' Vatandaşlarıma seslendim yine sesleniyorum. Hırsızları koruyacak mısınız? Totaliter rejime geçerken ipuçları verildi bu topluma. Başbakanlık koltuğunda oturan zat televizyonlarda yasama ve yargı benim için ayak bağıdır dedi. Dün gelen zevata da söyledim, yasama ve yargı benim için ayakbağı diyordu sizin içinizden gıkını çıkaran oldu mu? Olmadı... Totaliter devlet budur. Yasama ve yargıyı arka bahçesi haline getirir. Medya için de aynı baskıyı yapıyor. Çıktı ne söyledi? Gazetecilere 'sizin tasmanızı ben çıkardım' dedi. Baskıcı bir rejim içinde yaşıyoruz. Bu sistem ağır ağır oluşturulmaya çalışılıyor. Siz hiç totaliter bir rejime gidilirken bir üniversitenin konuştuğunu gördünüz mü? 100'ün üstünde üniversite var. El pençe divan oturuyorlar. Bu üniversiteler mi özgürlük getirecek? Yeniden düşünmeliyiz. 'ORADA DA İNSANLAR VİCDAN SAHİBİ' Anayasa mahkemesini düne kadar göklere çıkardılar. Şimdi AYM bir numaralı düşman. İki karar verdi diye bir numaralı düşman oldu. AYM niye var arkadaşlar? Anayasaya aykırı uygulamaları iptal için var. Anayasadan okuyum size... 2010 yılındaki değişiklik bu. Anayasa mahkemesi kanunların, kararnamelerin ve TBMM içtüzüğünün anayasaya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetler. Dendi ki bu yetmez. Bireysel başvuru hakkı getirelim. İyi... Bireysel başvuru hakkı da geldi. Niye getirdiler? İnsanlar AİHM'e gitmesin diye. AYM elimizin altında, dosyaları atarlar bir köşeye yıllarca bekler diye düşündüler. Ama öyle olmadı. Orada da insanlar vicdan sahibi. Onlar da düşünüyor. Anayasanın verdiği yetkiyi kullanıyor. Haber alma hakkını sınırlamak istediler. 'BUNLARIN UMRUNDA MI?' Çıktı Başbakan 20 Mart'ta dedi ki...'Twitter falan hepsinin kökünü kazıyacağız' Hadi kazı bakalım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gücünü gördü. Türkiye devletinin gücü hukuk devleti olmaktan geçer, baskıcı devlet olmaktan değil. Mahkemelere talimat verdi hemen twitteri yasaklayın dedi. Emrindeki mahkemelerden biri twitteri yasakladı. İtiraz geldi açacaksınız denildi. Ama TİB açmıyor. Anayasa Mahkmesine bireysel başvuru yapıldı AYM bunu açtı. Youtube'u da mahkeme kararı olmadan TİB tarafından yasaklandı. Hani hukuk devleti? Hepsi hikaye... Bunlar bu ülkede 76 milyon insanın gözü önünde olan şeyler. Avrupa ayağa kalkmış, demokratik ülkeler ayağa kalkmış. Totaliter bir demokrasi olamaz diyor. Genişlemeden sorumlu kişi böyle giderse Türkiye ile müzakereler askıya alınır diyor. Bunların umrunda mı? 'SEN VERGİ KAÇAKÇISI GÖRMEK İSTİYORSAN...' Baskıyı ve şiddeti önümüzdeki süreçte arttıracaklar. Twitter vergi kaçakçısıymış. O zaman gönderirsin müfettişlerini raporunu yazarlar. Asıl amaç o değil. Sen vergi kaçakçısını görmek istiyorsan koluna 700 bin liralık saati takan adama bakacaksın. Esnaf ve çiftçi kardeşime sesleniyorum. Sen vergi vermezsen maliye müfettişleri ensende boza pişiriyorlar. Ama 700 milyarlık kol saati alan adamdan bir kuruş vergi alınmıyor. Sen mi çok kazanıyorsun o adam mı? Sen mi vergi veriyorsun o adam mı vergi veriyor? BURHAN KUZU'YA AĞIR ELEŞTİRİ Tabi işin ilginç tarafı twitteri yasaklıyor ama kendisinin de hesabı var. Daha garip olanı bunların içinde Kuzu var bir tane. Anayasa Hukuk profesörü sözde. Nasıl almış o diplomayı araştırmak lazım. AYM'ye başvuru yapıyor başvurusunu da twitter aracılığıyla bildiriyor. Zekaya bak. Anayasa Mahkemesi bu yasağı iptal etti. Çünkü anayasaya aykırı. Anayasamız diyor ki, 26. maddede, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti başlığında, 'Herkes düşünce ve kanaatini söz yazı resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hürriyetine sahiptir'... Twitter yasağı neden kaldırıldı? İşte bunun için... Bütün çağdaş ülkelerde bu böyledir. Bu anayasanın vermiş olduğu bir güvencedir. Sen nasıl bütün Twitter'ı yasaklarsın. Anayasa Mahkemesi iptal etti diye 'örgüt' haline geldi dediler. Anayasanın 28. maddesi diyor ki, 'Devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır'... Siz haber alma hürriyetini kesiyorsunuz. Yasak getiriyorsunuz. Yasak kalkınca da Anayasa mahkemesini en ağır dille suçluyorsunuz. Anayasa mahkemesinin HSYK kararı doğru ama zamanlama anlamında gecikmiş bir karardır. 'CEHALETİN BU KADARINA İLK KEZ TANIK OLUYORUM' Milli bir karar değilmiş diyor. Sen düne kadar her tür milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum diyordun. Milliyetçiliğin de ne olduğunu bilmiyor. Adalet evrensel bir karardır. Bunun milliyetçiliği olmaz. Ahlak, hukuk her yerde evrenseldir. Kimse mahkemenin verdiği karara 'bu karar millidir gayri millidir' diyemez. Peki bizim insanımız niye AİHM'e gidiyor? Onların verdiği kararlar milli karar mıdır? Cehaletin bu kadarına ilk kez tanık oluyorum. Anayasamız uluslararası sözleşmeleri esas alır. Ama bunlar milletin kafasını bulandırmak için 'milli' kavramını uydurdular. Mahkeme kararlarının millisi gayri millisi olmaz. İşin özü budur. 'HUKUK DEVLETİNİ SAVUNACAĞIZ' Devletin otoriterleştiğini ifade ettim. Şimdi Mecliste yeni bir yasa görüşülüyor. Türkiye süratle bir istihbarat devletine dönüşüyor. Bir gazetede CHP milletvekilleriyle ilgili olarak MİT'in tuttuğu fişlemeler yayınlandı. Sorduk bu milletvekilleriyle ilgili neden fişleme yapıldı diye. Daha bu yasa çıkmamıştı üstelik. Şimdi yasayla fişlemeler meşru hale gelecek. Devlet istihbaratla değil bilgiyle ahlakla hukukun üstünlüğüyle yönetilir. Devleti istihbarat devletine dönüştürürseniz baskıcı bir yönetime dönüşürsünüz. İstihbarat özel olarak partiye gider. Almanya'da Gestapo'yu unutmayın. 2. Dünya savaşı öncesi Almanya'yı unutmayın. Gestapo yasaldı. Ama devlete istihbaratı yapmıyordu. Partiye yapıyordu. Aynı olay Türkiye'de yaşanıyor. İstihbarat partiye veriliyor devlete değil. Bu süreci hayata geçirmek istiyorlar. Yeni bir Gestapo kurmak istiyorlar. Bütün yurttaşlar dikkatli olmalı. Hukuk devletini savunacağız. Özgürlükleri savunacağız hep beraber. Türkiye'deki üç büyük devrimin altında CHP'nin imzası var. Cumhuriyeti kuran çok partili yaşamı getiren sosyal demokrasiyi getiren partidir. Dördüncü büyük devrimi de biz yapacağız. Özgürlük ve demokrasiyi getireceğiz. Baskılar gelecektir baskılardan yılmayacağız. Bize tek bir görev düşüyor çalışmak... Adım adım çalışmak...haberler.com
"Adalet Bir Gün Herkese Lazım Olur"
1907 Fenerbahçe Derneği başkanı ve Fenerbahçe eski yönetim kurulu üyesi Ali Koç çarpıcı açıklamalarda bulundu 3 Temmuz 2011’de başlayan şike soruşturması boyunca Fenerbahçe camiası kendilerine operasyon yapıldığını savundu. Hürriyet'in haberine göre, Başkan Aziz Yıldırım’ın itirazının reddedildiği ve hapis kararının alındığı sırada ise eski Asbaşkan ve 1907 Fenerbahçe Derneği Başkanı Ali Koç ‘Adalete Fener Yak’ ile hukuk mücadelesini sürdürüyordu. Fenerbahçe’nin yeniden yargılanmasını hedefleyen Ali Koç’a başkanlık dahil her soruyu sordum ama o “Önce adalet, sonra diğer konular” dedi, adalet gelene kadar mücadele edeceklerini söyledi... Neden “Adalete Fener Yak” diyorsunuz? Fenerbahçe camiası, 3 Temmuz 2011’de sözde şike operasyonu ile başlayan süreç içerisinde oldukça zor ve karanlık günlerin içerisinden geçti ve halen de geçiyor. Bu süreci günbegün yaşadım, biliyorsunuz o dönemde Fenerbahçe Yönetim Kurulu’ndaydım. Dünya spor tarihinde görülmemiş bir operasyon gerçekleştirildi; evrensel hukuk kurallarına aykırı, domino etkisi yaratan birçok sıkıntı ile karşılaştık. Biz dava başladığı günden itibaren bu davada yargılamanın hiçbir şekilde adil yapılmadığını anlatmaya çalıştık. Bu koşullar ve son dönemde yaşanan gelişmeler doğrultusunda hiçbir Fenerbahçelinin de verilen kararlara inanmadığı, adil yargılanma süreci oluşmadığı takdirde de inanmayacağı, ikna olmayacağı aşikârdır. Camiamızın tek beklentisi olan adil yargılanma hakkının verilmesi arayışı bizi ortak bir paydada buluşturdu. Fenerbahçe’ye gönül veren ve destek olan 350 bini aşkın kişinin katıldığı ‘Türkiye İçin Adalet, Fenerbahçe İçin Adalet’ yürüyüşünde Bağdat Caddesi’nde 1907 Fenerbahçe Derneği olarak ‘Adalete Fener Yak’ çağrısında bulunduk. Mart ayında Anıtkabir’e gerçekleştirdiğimiz ziyarette de dünya görüşü, tuttuğu takım ne olursa olsun hukukun, temel hak ve özgürlüklerin önemine inanan vatandaşlar bir araya geldi. Ortak çağrımız yine “Türkiye için Adalet, Fenerbahçe için Adalet” idi. Bugün görüyoruz ki, sosyal medyada bir hashtag ile başlayan çağrımız toplumsal karşılığı olan bir söyleme dönüştü ve adalet çağrımız her geçen gün daha gür bir sesle yankılanıyor. Rengi ne olursa olsun Fenerbahçenin haklılığına inanan yüzbinlerce gönüllü insan sosyal medyada çağrımızı dile getiriyor. Biz de 1907 Fenerbahçe Derneği olarak yaşadığımız dünyanın koşullarına uygun yöntemler ile erişebildiğimiz kadar kişiye erişmeye çalışıyoruz Kampanyamıza yoğun ilgi var, imza sayısı 40 günde 500 bini geçti. Fenerbahçe Spor Kulübü yönetimi başta olmak üzere, tüm branşlardaki sporcularımız da bu çağrıya kulak verdi ve imzalarını attı. İmza kampanyasına katılan herkese şükranlarımızı sunarken, teşekkürü borç biliriz. Adalet isteyen her vatandaşımızın da adil yargılanma hakkını elde edene kadar kampanyamıza sahip çıkmaya devam edeceğini yürekten diliyorum. Sosyal medya çağrıda bulunduğunuz kampanyanızın amacına ulaşma yolunda etki yarattığına inanıyor musunuz? Bu sorunuza veriler ile yanıt vermek istiyorum. Change.org küresel bir platform ve Adalete Fener Yak kampanyası bu platformda bugüne kadar dünyada gerçekleşen en yoğun katılımlı ilk 10 kampanyanın arasında, Türkiye’de ise en üst sırada yer alıyor. Yarım milyonu aşkın kişi imza attı. Ama beni asıl etkileyen şey Elazığ’dan Artvin’e Türkiye’nin her bir köşesinden, Almanya’dan San Francisco’ya dünyanın bir ucundan diğer ucuna insanların imzasını bu listede görmek. İmza atarken düşüncelerinizi de yazabildiğiniz bir alan var. Vakit buldukça mesajları okumaya gayret ediyorum. Ve her seferinde istisnasız görüyorum ki, dünyanın her bir köşesinde yaşayan ve çağrımıza destek veren herkesi ortak paydada buluşturan husus: ‘Adalet’. Ayrıca sosyal medyadaki paylaşımları derneğimiz anbean takip ediyor. Twitter’da, Facebook’ta ve daha birçok sosyal ağda yapılan paylaşımlarla 7 milyonu aşkın sosyal medya kullanıcısı ‘Adalete Fener Yak’ çağrımıza destek verdi. Kulübümüzün sosyal medya hesaplarından da aktif olarak kampanyamızın çağrısı yapılıyor. Peki, Fenerbahçe hukuka inancını yitirdi mi? Hukuk o kadar hassas ve önemli bir evrensel değer ki, her vatandaşın hukuka inanmaktan başka bir şansı yok. Hukuk, evrensel kurallarla, bağımsız kurumlarıyla ve hukukçularımızın vicdanlarıyla bir bütün olarak işler. Biz hukuka güvenmek istiyoruz, güvenmek zorundayız da. Hukukun üstünlüğünü savunuyoruz. Ancak 3 Temmuz sürecinin ve son dönemde yaşanan olayların ardından birçoğu mevcut hükümet yetkilileri tarafından da dile getirilen hukuk ihlalleri, kamuoyu vicdanında telafisi imkânsız yaralar açtı ve adalete olan güven duygusunu zedeledi. Gizlilik olmasına rağmen süreçteki tüm detayları, ifadeleri tüm kamuoyu daha soruşturma aşamasında an be an öğrendi. Gizlilik ihlallerine müsaade edildi. Spor hukuku dikkate alınsaydı, Türk sporu uluslararası kamuoyunda bu kadar zedelenmezdi. Hiçbir savunma hakkı verilmeden basın yoluyla kişiler kamuoyu önünde suçlu ilan edilmiştir. ‘O mahkemeler artık yok’ “Gelinen noktada şunu görüyoruz: O gün Fenerbahçe’yi yargılayan mahkemelerin tartışma konusu olduğu, kaldırıldığı, başka davalardaki hükümlerinin tartışıldığı bir dönemdeyiz. Maalesef Fenerbahçe hukukun hiçbir zemininde bugüne kadar hakkını arama şansına sahip olmadı. Bizim 3 senedir söylediklerimiz bugün Türkiye’de adalet arayan herkes tarafından dile getiriliyor. Tüm bu ihlaller sonucu inanıyoruz ki, şike iddiasıyla görülen davada yargılama yapılmadan hüküm verilmiştir. Verilen erken hüküm, Fenerbahçe’ye gönül verenleri, ülkemizi, spor ekonomisini olumsuz etkiledi; etkilemeye de devam ediyor. Hiçbir Fenerbahçeli’nin adil yargılanma dışında başka bir beklentisi yok. Biz vicdanlarda açılan yaraların ancak adil yargılanma ile kapanacağına, hukukun ancak böyle üstün geleceğine inanıyoruz. Sayın Başkanımız Aziz Yıldırım’ın her şeyi göze alarak sürdürdüğü mücadelenin de özünde bir adalet arayışından başka bir şey olmadığı da açık ve net. Adalet isteyen her Fenerbahçeli haklarını elde edene kadar kulübüne sahip çıkmaya devam edecek. İnanıyorum ki, geçmişte de olduğu gibi bu dönemden Fenerbahçe Camiası büyüyerek ve güçlenerek çıkacaktır. Bugüne kadar karşımıza çıkan zorlukların kenetlenerek üstesinden gelmeyi başaran camiamız, bugün de aynı dayanışma ruhu içinde bu haksızlıkları birlikte aşacak.” Adil yargılanmadan kastınız nedir? Af ya da şartlı salıverme olursa tavrınız ne olacak? Bu sizi tatmin edecek mi? Bu sorunuzun cevabına change.org/tr üzerinden başlattığımız Adalete Fener Yak imza kampanyası ile net bir cevap veriyoruz: -Önerimiz, suçsuz olduğunu haykıran camiamızı rencide edecek bir af veya şartlı salıverme değildir. Önerimiz, doğrunun yanlıştan, haklının haksızdan ayrılmasını sağlarken, adil yargıya olan güçlü inancın da sarsılmadan sağlanmasına yöneliktir. -Halen daha imkân varken, adil yargılanma hakkının tanınmasının adalet adına, aydınlık bir Türkiye adına gerekli olduğunu düşünüyoruz. Demokrasi, ifade özgürlüğü Yeniden yargılama halinde Fenerbahçe’nin haklılığının ispatlanacağını mı düşünüyorsunuz? Adil yargılanmak bir hak ise, evet hakkımızı arıyoruz. Ancak unutmayın ki bu çağrının altında demokrasi, ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğünü içeren evrensel değerler etrafında kenetlenmemiz yatıyor. Dikkatinizi çekmek isterim, Fenerbahçe Spor Kulübü, yüz binlerin yürüyüşünde, yüksek sesle haykıran binlerce kadın-erkek, çocuk, genç, yaşlı pek çok kesimin vicdanında bir kez daha aklandı. Camiamız, evrensel hukuk kuralları çerçevesinde yargılanma hakkı talep ediyor. İnanıyoruz ki adil yargılanma gerçekleştiğinde çok daha farklı bir tablo ortaya çıkacaktır. Önümüzdeki süreçte Fenerbahçe yönetiminde aktif bir rol alacak mısınız? Olası bir kötü senaryoda Fenerbahçe Başkanlığı’na taraftarın da kulübün de sıcak baktığı ortak isim olarak isminiz anılıyor. Başkanlık konusundaki düşüncenizi öğrenebilir miyim? Sayın Başkanımız Aziz Yıldırım’ın ve Camiamızın her şeyi göze alarak sürdürdüğü adalet mücadelesi benim de Fenerbahçe’ye gönül veren herkesin de bugün tek önceliğidir. İstediğiniz herhangi bir Avrupa ya da dünya kulübüne üye olup, onun kombine biletini alıp, her hafta onun maçını yerinde izleyebilecek imkânlara sahipsiniz. Türkiye’deki sportmenlikten uzak ortama rağmen, bu işlerle uğraşmanızın sebebini açıkçası çok merak ediyorum. Bir insan bunca sıkıntının altına neden girer? Bu sorunun yanıtı sizce de çok basit değil mi? Ben bu ülkede yaşıyorum. Bu ülkenin bir parçasıyım. Kendini bu ülkenin geleceğine adamış, geçmişini bu ülkeden alan bir Topluluğun temsilcisiyim. Hayatımdaki ilk futbol maçını bu ülkede izledim. Fenerbahçe’nin renklerine gönül verdiğimde kaç yaşındaydım hatırlamıyorum bile. İlk tezahüratı da ‘ilk 11’i de bu sokaklarda ezberledim. Sadece futbol değil, hayatın her alanında vermeniz gereken bir mücadele var ise sahip olduğunuz değerler sizi o mücadeleye çağırır. İnandığınız doğrular ışığında yürürsünüz. Hele ki söz konusu, kayıtsız şartsız bağlı olduğunuz bir duygu ise...Bu benim değil Fenerbahçe’ye gönül vermiş milyonların duygusudur. Öyle öğrendim, öyle inandım, öyle de yaşıyorum. Sorunuzun ikinci bölümüne gelirsek, Türkiye’de futbolun ayrıştırıcı değil birleştirici olması gerektiğine inanıyorum. Bugünün koşullarında bunu gerçekleştirmek zor görünse bile imkansız değil. En başta, kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyin başkasına da yapılmamasını istemek iyi bir başlangıç olur. 3 Temmuz sürecinde yönetimde iken camiamız dışında kulübümüzün ne kadar yalnız bırakıldığını, derdini anlatmak için ne kadar sıkıntı yaşadığını bizzat tecrübe ettim. Fenerbahçe’nin haklılığını anlatmak için verilmek istenen mücadelenin sadece yönetim ile olmayacağı aşikardır. Ben Fenerbahçe’nin haksızlığa uğradığına inanıyorum. İşte tam da bu nedenle, Fenerbahçe’nin renklerine olan saygım, takımımıza olan bağlılığım ile haksız bir süreçten geçtiğimize inanıyorum. Ve bu haksızlığın üstesinden ancak hep birlikte gelebiliriz. **Fenerbahçeli olmayanlar da ikna olabilir mi? Sonuçta Fenerbahçe aklanırsa, bu karar ‘sahaya yansır’ mı? Adil yargılanmanın, Fenerbahçeliler haricinde Türkiye kamuoyunun fikrinde değişim sağlayacağına inanıyor musunuz? Az önce de söylediğim gibi Fenerbahçe’yi yargılayan mahkemelerin tartışma konusu olduğu, kaldırıldığı, başka davalardaki hükümlerinin tartışıldığı bir dönemdeyiz. Unutmayın ki biz bu mahkemeler tartışmaya açılmadan, kaldırılmadan ilk günden bu yana aynı şeyleri söylüyorduk. Üç yıl önce savunup da ikna edemediğimiz görüşlerimiz, bugün pek çok kesim tarafından dile getiriliyor. Zaman bizi haklı çıkardı. 3 Temmuz sürecinin ardından birçoğu mevcut hükümet yetkilileri tarafından da dile getirilen hukuk ihlalleri, kamuoyu vicdanında telafisi imkansız yaralar açtı ve adalete olan güven duygusunu zedeledi. Hangi takımdan olursa olsun milyonlarca kişiyi bir araya getiren Büyük Fenerbahçe Yürüyüşü, Anıtkabir ziyaretlerindeki fotoğraf karelerinin sahayı yeterince iyi aydınlattığına inanıyorum. Fenerbahçe’nin vicdanlarda aklandığına yürekten inanıyorum. Tüm bu saydıklarımız yeterli nedenler değil mi? Kampanyanızın Avrupa’daki yansıması ne olacak? Başarı halinde UEFA hatta FIFA nezdinde yapılacaklar hakkında öngörünüz var mı? Bundan sonrası tabii ki yönetimimiz ve kulübümüzün hukuk kurulu tarafından atılacak adımlar neticesinde gelişecektir. Ancak şunu söyleyebilirim ki; Fenerbahçemiz Avrupa Kupalarından men edilerek büyük zarara uğratıldı. Bu doğrultuda bazı adımlar atılabileceğini düşünüyorum. Az önce de dediğim gibi bu öncelikle kulüp yönetim kurulumuzun atacağı adımlar sonrasında gelişecek bir süreçtir. 3 Temmuz süreci tamamen yönetim dışında gelişen bir olay mıydı yoksa yönetim olarak da hatalar yapıldı mı? 3 Temmuz sonrasında bütün yaşananlara rağmen kulübümüzün yönetim kurulu doğru bildiği yolda elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı. Geriye dönüp baktığımızda tabii ki bazı süreçleri daha farklı yönetilebilirdi ki ancak bugünün penceresinden baktığımız zaman bunu söylemek mümkün. O zamanın şartlarını ancak yaşayanlar bilir. Taraflı tarafsız kabul edilen bir gerçek var ki, bu süreçte Fenerbahçe camiası herkesin takdirini kazanan bir duruş sergiledi. 500 bin imza geçildi Adalete Fener Yak, change.org üzerinden yürütülen bir kampanya. http://www.change.org/tr/kampanyalar/adaletefeneryak adresinden adınızı soyadınızı ve varsa fikrinizi yazıp imza verebiliyorsunuz. İmza hedefi konulmamasına rağmen, “Gittiği yere kadar gitsin” denilen kampanya 500 bin imzayı aştı. Gelişmeleri de şu adreslerden takip edebilirsiniz: www.adaletefeneryak.com, www.twitter.com/AdaleteFenerYak, www.facebook.com/AdaleteFenerYak, www.instagram.com/AdaleteFenerYak Çankaya’ya da çıkacak... Ali Koç, imzaları devlet erkânına da sunacak: “Toplanan imzaları kampanyanın muhatabı olarak belirlediğimiz başta Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, muhalefet partileri Genel Başkanları’na ve parlamenterlere 1907 Fenerbahçe Derneği yöneticileri ile önümüzdeki haftalarda randevu alarak birlikte götüreceğiz.” **‘Belki başka davaları da etkileyebiliriz’ Kampanya amacına ulaşıp tekrar yargılanma yapılsa bile bunun adil olduğuna nasıl emin olacaksınız? Adil yargılanmadığımız konusunda yüzde 100 eminiz. Yargılanmanın tekrar yapılmasını sağlamak öncelikli amacımız. Bu yapılırken adil yargılanma olup olmayacağını bilemeyiz. Ama bu doğru istikamette bir adım. Bu işin öncüsü olursak belki başka davaları da etkileyebilir. Ve hukuk sistemimize katma değer sağlayabilir. İkinci kez daha adil şekilde yürütüleceğine inanmak zorundayız. İddianameyi hazırlayan mahkemenin artık olmadığını, sürecin topyekün tekrarlanacağını belirtince Koç şunları ekliyor: “Söz konusu kişi ve kurumlarda yapılan bu değişiklikler, hukuk usulsüzlüklerinden dolayı yapılmışsa, peki konu Fenerbahçe olunca neden usulsüzlük olarak görülmüyor da hukuk olarak görülüyor?” Adil yargılanma sonucunda Fenerbahçe’ye karşı oluşan yargının toplum nezdinde değişip değişmeyeceğini sorduğumda, “Siz Fenerbahçeli olmayanlar Fenerbahçe’yi suçlu mu buluyor demek istiyorsunuz?” sorusunu yöneltip kendi cevabını veriyor: “Hiç katılmıyorum buna. Bu işe renkler gözünden bakmayın. Adalete fener yak’ın görüşlerine, Bağdat caddesi, Anıtkabir yürüyüşlerine bakın. Sokaktaki insanın tepkisi başka.” ‘Fanatikler 500 bin’i geçmez’ Tam burada Galatasaray ve Trabzonspor’un açıklamalarını hatırlatıyorum. Yönetimlerin ‘Fenerbaçe suçlu’ açıklamalarına ve o yönetimlerin belirli bir kitlesi olduğunu ifade ediyorum. “Adaletin rengi olmaz” diyor Ali Koç: “Fanatik her takımda 500 bini geçmez. Her şey futbol değil. Adaletin rengi olmaz. Sen kendine yapılmasını istemediğin bir şeyin başkasına yapılmasından haz duyamazsın. Böyle olduğu takdirde biz Türkiye’de arzu ettiğimiz ortamı en azından futbolda yakalayamayız. Bugün bunu iddia eden insanlara soruyorum: Kendi arkadaşları, komşusu, dava arkadaşı, apar topar evinden alınıp ne olduğunu bilmeden, halkla ilişkiler kampanyası yürütülüp masumiyet karinesi hiçe sayılıp evrensel hukuk prensipleri çiğnenip, kamuoyu nezdinde birinci günde suçlu ilan edilse, bırak futbolu, onlar nasıl hissederlerse bu konuya da öyle bakmalarını istiyorum. Bu kadar.” Başkanlıkla ilgili bu süreçte konuşmak doğru değil Ali Koç, Fenerbahçe taraftarının gözünde sıradaki başkan olarak görülüyor ve olası bir Aziz Yıldırım yokluğunda o koltuğa mutlak surette geçmesi isteniyor. Genel kanı bu. Bunu iletince kendisi amacının Fenerbahçe’ye hizmet etmek olduğunu, iki dönem Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yönetim kurulunda yer aldığını hatırlatıyor. Diğer yandan da uzun süredir Fenerbahçe Spor Kulübü’ne çok önemli katkılar sağlayan 1907 Fenerbahçe Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı ve başta ‘Adalete Fener Yak’ projesi olmak üzere birçok proje ile hizmet etmeye devam ettiğini söylüyor. Başkanlık konusuyla ilgili, Aziz Yıldırım’ın cezaevine girmesi ihtimali ortadayken konuşmanın doğru olmayacağını ifade ediyor. ‘Yılmayacağız, mücadeleye devam’ Biz söyleşiyi gerçekleştirdikten sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Aziz Yıldırım’ın itirazını reddettiği dolayısıyla Yıldırım’ın yeniden hapse girebileceği ihtimali ortaya çıktı. “Bu yol haritanızda değişikliğe yol açacak mı” sorusunu ilave olarak yönelttim. “Sayın Başkan ve yöneticiler hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazları reddetmesi fiili bir durumdur. Hepimizi üzmüştür. Fenerbahçelilerin vicdanında ve kamu vicdanında zaten var olan yara maalesef daha da derinleşti. Kulübümüzün hukukçularının bu kararı bile haber sitelerinden öğreniyor olması, 2010’dan beri sürecin nasıl ilerlediğine dair –konuya ilişkin hiçbir fikri olmayanlar için bile– yeterince öğretici. Üzüntümü tarif edemiyorum ama hukuk için, Fenerbahçe için yarım milyonu aşkın imzacımız ile Adalete Fener Yak demeye devam edeceğiz. Adil yargılanma talebimizin dikkate alınıp hayata geçirileceği güne kadar adalet çağrımızı daha gür sesle dile getireceğiz. Bugün dünden daha çok isteyerek, daha büyük inançla elimizden geleni yapacağız. Yılmıyoruz, adil yargılanma mücadelemize devam ediyoruz. Planladığımız gibi en yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ve Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere görüşmelerimizi yapmak için randevu talebinde bulunacağız.” İmza bir şeyleri değiştirebilir mi? ‘Twitter’ın kapatılması’nda, Anayasa Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verip, yasağın kaldırılmasını istedi. Ama hükümetten tepki geldi. Siz, yürüttüğünüz kampanyada imza topluyorsunuz ve kamuoyu oluşturuyorsunuz. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının bile eleştirildiği ortamda bu imzaların bir şeyi değiştireceğine inanıyor musunuz? 1907 Fenerbahçe Derneği bir sivil toplum kuruluşu ve Adalete Fener Yak kampanyası da sivil bir hareket. Sivil bir inisiyatif olarak bizim tek amacımız adil yargılanma çağrımızı tüm platformlarda dile getirmek ve inandığımız doğruları tüm muhataplara veriler ile anlatabilmek. Kamuoyu vicdanlarında bunu başardığımızı düşünüyorum. Ne demek istediğinizi çok iyi anlıyorum ama üzgünüm size “İmzalar hiçbir şeyi değiştirmeyecek” demeyeceğim. Çünkü camiamızın duruşu, Adalete Fener Yak çağrımız, taraftarımızın inancı çok şeyi değiştirdi. Bugün Fenerbahçe’ye gönül veren herkes “Adil yargılanma”dan bahsediyorsa biz zaten zihinlerde, vicdanlarda yapılmak istenen manipülasyonun önüne geçerek birçok değişimi gerçekleştirmişiz. Biz bu imza kampanyası ile görevimizi yapıyoruz, atılan imzalar ile güçleniyoruz. Bir kez daha söylüyorum: Unutmayın, adaletin rengi olmaz, adalet hepimiz içindir.
Kiliseye Erişime 'Porno' Sansürü
Kullanıcıların erişimine hukuki olarak bir kısıtlaması olmayan Diyarbakır Protestan Kilisesi’ne TBMM’de “pornografi”gerekçesiyle erişim engeli getirildi. TBMM’nin engeline tepki gösteren CHP Bursa MilletvekiliAykan Erdemir, “Protestan kilisesine erişimin ‘pornografi’ gerekçesiyle engellenmesi yalnızca inanç özgürlüğü engelleyen bir uygulama değil, aynı zamanda da azınlıklara yönelik ötekileştirme ve tahkir süreçlerinin bir parçasıdır” dedi. Aykan Erdemir, önceki gün TBMM’de genel kurul çalışmaları sırasında Diyarbakır Protestan Kilisesi’nin internet sitesini (www.diyarbakirkilisesi.com) ziyaret etmek istedi. Ancak “Türkiye Büyük Millet Meclisi Sınırlı Erişim! www.diyarbakirkilisesi.com/ Pornography Çalışmalarınız için gerekli ise Yararlı Link Bildirim Formu” uyarısıyla karşılaştı. Daha önce de, TİB listesinde“yasaklı siteler” içinde bulunmayan Kaos GL ve Lambdaistanbul’un web sitelerine erişimin engellenmesi ve bu sitelere girmek isteyen vekillerin, “Çalışmalarınız için gerekliyse form doldurun” uyarısıyla karşılaşmak zorunda kalması tartışma yaratmıştı. Aykan Erdemir, erişim engeline tepki gösterirken, “Daha önce yaşanan örnekler de gösteriyor ki, TBMM’de milletvekillerinin iletişim ve haberleşme özgürlüğünün önünde büyük bir engel bulunmaktadır. Bu engeller yalnızca milletvekillerinin özgürlüğünü kısıtlamakla kalmayıp, aynı zamanda Türkiye’deki farklı kesimlere yönelik ayrımcılık da içermektedir” dedi. Erdemir, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’i, “internet filtresi uygulamasını gözden geçirmeye ve yasasama organını utandıran benzeri skandalların tekrarını engellemeye” çağırdı. Erdemir, Cemil Çiçek’in yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde de şu sorulara yanıt istedi: “Diyarbakır Protestan Kilisesi’ne ait www.diyarbakirkilisesi.com İnternet sitesine TBMM İnternet ağı üzerinden erişimin engellenmesinin gerekçesi nedir? Türkiye’de kullanıcıların erişiminin hukuki olarak kısıtlanmadığı www.diyarbakirkilisesi.com sitesine TBMM İnternet ağı üzerinden erişimin ‘pornografi’ gerekçesiyle engellenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? TBMM İnternet ağı üzerinden İnternet sitelerine erişim ‘pornografi’ dışında başka hangi gerekçelerle engellenmektedir? TBMM İnternet ağı üzerinden İnternet sitelerine erişim engeli uygulaması hangi tarihte başlatılmıştır? Bugüne kadar kaç adet ‘Yararlı Link Bildirim Formu’ başvurusu yapılmış ve bunların kaçına olumlu yanıt verilmiştir? Bugüne kadar‘Yararlı Link Bildirim Formu’ başvurusu yapılan İnternet sitelerinin erişime engellenme gerekçelerinin sayısal dağılımı nedir?”Cumhuriyet
Gül - Erdoğan Görüşmesinde İlginç Kare!
Görev süresinin dolmasına 1 aydan az bir zaman kalan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül veda turlarına başladı. Gül ilk gün TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Erdoğan'ı ziyaret ederek vedalaştı. Hafta boyunca veda turlarına devam edecek olan Gül, yargı organları ile muhalefet partilerini de veda turu kapsamında ziyaret edecek. Erdoğan-Gül görüşmesinde küçük bir de kaza yaşandı. İki isim tokalaşırken Gül, yanlışlıkla Erdoğan'ın ayağına bastı. CNNTürk
'Gül, Erdoğan ve Eşleri Milli Saraylar'dan Tarihi Eser Talep Etti mi?'
CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e Milli Saraylarla ilgili sorular yöneltti. Çetin, “Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan tarafından da Milli Saraylardan tarihi eserler talep edilmiş midir?” dedi.Çiçek’in yanıtlaması istenen CHP’li Çetin’in soru önergesi şöyle: Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ya da eşi Hayrünnisa Gül tarafından TBMM yönetimindeki Milli Saraylardan Cumhurbaşkanlığında sergilenmek üzere ya da başka amaçla tarihi eserler talep edilmiş midir? Talep edilen tarihi eserler nelerdir? Bunların sayısı nedir? Görev süresi sona ermek üzere olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Milli Saraylara iade edilen tarihi eserler var mıdır? Varsa bunlar nelerdir ve sayısı nedir? Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan tarafından da Milli Saraylardan tarihi eserler talep edilmiş midir? Talep edildi ise hangi eserler istenmiştir? Verilen tarihi eserler iade edilmiş midir? Milli Saraylar tarafından başka kurum ve kuruluşlara verilen tarihi eserler var mıdır? Varsa bu kurumlarca iade edilmeyen tarihi eserlerin sayısı nedir? Ankara-ZETE
YSK Kesin Sonuçları Açıkladı
Yüksek Seçim Kurulu, Cumhurbaşkanlığı seçiminin kesin sonuçlarını açıkladıYüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven , düzenlediği basın toplantısıyla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin resmi sonuçlarını açıkladı. “ Recep Tayyip Erdoğan 12. cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir” diyen Güven “Kesin sonuçlar ile Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın seçildiğine ilişkin mazbata, TBMM Başkanı Cemil Çiçek 'e takdim edildi' açıklamasında bulundu. YSK Başkanı, seçimin tamamlandığını, Anayasa uyarınca Erdoğan'ın tartışılan görev süresine ilişkin sorunun muhatabı olmadıklarını vurguladı. Bu yöndeki bir soruya Güven “Anayasa'nın 79. maddesi görevimizi düzenler. Bu görev seçim başlangıcından bitişine kadardır. Seçimin tamamlanmasından sonraki aşamada Anayasa YSK'ya ayrıca bir görev vermemiştir” yanıtı verdi.T24
'Meclis'i Olağanüstü Toplantıya Çağıracağız'
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, '28 Ağustos'ta Meclisimizi olağanüstü toplantıya çağıracağız. Bununla ilgili iş ve işlemlere başladık' dediTBMM Başkanı Cemil Çiçek, '28 Ağustos'ta Meclisimizi olağanüstü toplantıya çağıracağız. Bununla ilgili iş ve işlemlere başladık' dedi.Ayrıntılar geliyor... Posta
CHP'de Genel Başkanlık İçin Öne Çıkan İsimler
Kurultay hazırlıkları yapan Cumhuriyet Halk Partisi'nde genel başkanlık için öne çıkan isimler arasında Muharrem İnce, Emine Ülker Tarhan ve Metin Feyzioğlu bulunuyorCumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından muhaliflerin harekete geçtiği CHP'de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu 'nun kurultayı toplayacağına yönelik açıklama sonrasında genel başkanlık için öne çıkan isimler belli olmaya başladı. Milliyet'ten Meriç Tafolar'ın haberine göre parti içinde muhalifler genel başkanın karşısına çıkaracak rakip arayışlarını sürdürürken, dirsek temasını sürdürmeye devam ediyor. Grup Başkanvekili Muharrem İnce , Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan ve Türkiye Barolar Birliği Genel Başkanı Metin Feyzioğlu 'nun ismi Kılıçdaroğlu'na rakip olarak geçiyor. Eski Genel Başkan Deniz Baykal 'ınsa süreci 'şimdilik' seyrettiği belirtiliyor. Parti kulislerinde kurultayın eylül ayının ortasına kadar yapılmasına kesin gözüyle bakılırken, pazar günü yapılacak ve Kılıçdaroğlu başkanlığında toplanacak MYK'da belirleneceği belirtiliyor. Kulislerde, mevcut delege yapısıyla Kılıçdaroğlu'nun kurultaydan güçlenerek çıkmasına kesin gözüyle bakılıyor. Eski vekillerden istifa çağrısı Aralarında eski Grup Başkanvekili Kemal Anadol , Şahin Mengü , Zekeriya Akıncı , Tuncay Ercenk , Ufuk Özkan ve Ergün Aydoğan 'ın da bulunduğu 9 eski milletvekili, sadece mevcut parlamenterlere açık olan TBMM Basın Salonu'nda TBMM Başkanı Cemil Çiçek 'ten aldığı özel izinle basın toplantısı yaparak, Kılıçdaroğlu'nu istifaya çağırdı. 50 eski milletvekilinin imzasının bulunduğu bildiride, başarısızlık kadar vahim olan başka bir durumun da Genel Başkan'ın bunun vahametini kavrayamamış bir görüntü vermesi olduğu savunuldu. Bildiride, 'Sorumluluk doğrudan doğruya uyarıları dikkate almadan ve partinin yetkili kurullarında görüşülüp karar alınmadan İhsanoğlu'nu çatı aday olarak öneren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na aittir. Çağdaş demokrasilerde bunun yolu genel başkanlıktan istifa etmektir. Diğer üç başarısız seçim de eklenince artık istifa kaçınılmaz olmuştur' denildi.T24