Özellikle bahar-yaz sezonunda cıvıl cıvıl bileklikler takmak çoğumuzun hoşuna gidiyor. Bilekliklerimizi tabii ki kendimiz yapacağız, ne olacaktı başka 10marifet’te diyoruz ve daha önce yayınladığımız 10 bileklik yapımı çalışmasını sıralıyoruz. Siyah ve beyaz incili bu zarif bilekliği yapmak için anlatım şurada mesela.
Saçlarınız okşanmaz belki ama sırtınız sıvazlanır, maskülenlik ta o zamanlardan aşılanır. Zehir vücuda girmiştir bir kere, yoğurt yedirsen de fayda etmez. Tavuk yumurta hikayesi gibi; böyle seviliyorsunuz diye mi bilinçaltından erkek gibi olursunuz, yoksa zaten öylesinizdir de aileleriniz sizi o yüzden mi böyle severler bilinmez.
Eminim bu içerikteki bebekler doğdukları zaman şirin mi şirin, minnoş mu minnoş olmuşlardır ama ultrason görüntülerinin insanı acayip göz yanılgılarına düşürdüğü gerçek.
Tamam bizim ülkemizde pek yaygın değil bu kuş yuvaları ama bu tasarımları gördükten sonra herkes evinin önüne kondurmak isteyecek. Hayvansever ekibimiz tarafından düzenlenen bu galeriden sonra içimizde bir kuş yuvası aşkı başladı.
Kedinizi evde tek başına bırakıp işe, okula gittiniz de, acaba evde o şimdi ne yapıyor olabilir hiç düşündünüz mü? Uslu uslu oturuyordur değil mi? Kesinlikle canım.
2 liraya çay, 4 liraya espresso içebileceğiniz, karşı tarafın istese de hırsından hesap geçiremeyeceği, konuyu oldu bittiye getirip hızlıca tüyebileceğiniz enfes bir yer Ot Cafe; iki adım yanın Asmalımescit, üç adım aşağısı Karaköy. Mis!
Brezilya'da Alessandro Sambatti adlı adam, havuzunda ölü olarak bulduğu Bentivi cinsi kuşu, suni teneffüs yapıp, kalp masajı uygulayarak hayata döndürdü.
Muhabbet kuşları, bir çoğumuzun sempati duyduğu, bir çoğumuzun da severek beslediği bir evcil kuş türü. Renkli parlak tüyleri ile, cana yakınlıkları ile, kolay konuşma becerileri ile ülkemizde en çok beslenen kuşlardan. Bu güzelliğe dikkat çekmek isteyen bir muhabbet kuşu sever tarafından çekilen videoyu izliyoruz.
Kimse bize bir ay boyunca iki meme dışarıda ateşler basarak zombi gibi evin içinde dolaşacaksın dememişti. Ama gerçek bu sevgili anne adayları…Gecelerce dua ettim “Allah’ım nooooolursun yardım et!” diye… Hadi benim günahım çoktur belki kucağımdaki daha yeni doğmuş bebenin hatırına belki kabul eder diye de düşünmedim değil. Şimdi bunun her yanında melekler var di mi? Zaten kendi melek… O zaman duanın ulaşma süresi kısalır, zaten aylardan Ramazan, duanın kabul olma oranı çarpı iki point falan… Hep bunlar geçti işte aklımdan… Niye? Memelerim iyileşsin diye. Sonunda Allah kabul etti dualarımı ve akıl fikir ihsan etti de bir dermatoloğa gitmeyi düşünebildim.Vallaha da billaha da evlenen arkadaşlarıma bundan sonra çeyrek altın yerine meme bakım kremi takacağım. Kesinlikle. İlk gün… Bebem mememle buluştu. Dünyanın en kutsal duygusu! Mu bilmiyorum. Çünkü o anın heyecanı, hastane odasındaki yaklaşık 20 kişi, aman da aman tamam da tamam tamtamlamaları falan derken an geçip gidiyor. Ulvi bir duygudan öte şaşkınlıktı hissettiğim. Karnımdan çıkan canlı şimdi kucağımdaydı ve ikimiz de ne yapacağımızı bilmiyorduk. Daha doğrusu o biliyormuş, lönk diye yapıştı mememe ve daha önce 3 ay emme kursuna gitmiş gibi çekmeye başladı sütü. O an tek düşündüğüm küçücük burnuydu. Ya o minnoş burun göğsüme yapışırsa ve nefes alamazsa. Aman tanrım! 3 gün sonra tek düşündüğüm ise emzirmemekti.“Ay ben hiç yaşamadım” diyen anne görmedim şimdiye kadar. Olsa olsa “Evet oldu ama hemen geçti” demişlerdir. Bu meme ucu çatlak ve yaraları… Henüz hamileydim. 20 günlük bebeğini ziyarete gittiğim arkadaşım da dediydi, “Canım gitti, memene bak” dediydi ama bir kulağımdan girdi öbüründen çıktı. Sonrasında da canım çıktı.Benim göğüslerimde mantar oluşmuş. Nedeni bebeğin ağzındaki pamukçuk imiş. 12 gün sabredebildim. Önce internetten okuyup lanoninli kremler kullandım. Olmadı. Kadın doğum uzmanı şöyle bir gözünün ucuyla bakıp Garmastan Pomat yazdı, kullandım, olmadı. Silikon meme ucu aldım, bebem kabul etmedi, emmedi. Makine ile sağdım daha beter oldu. Banyoda su değdi, ölüyorum sandım, çıktığımda göz yaşları içinde “Ben emzirmiyorum” dedim ama yine gözyaşları içindeki bebeme kıyamayarak can vere vere yine emzirdim. Sonunda yok böyle olmayacak deyip eve en yakın hastanedeki dermatoloğa attım kendimi. Şanslıydım. Tek bakışta mantar teşhisi koyan doktorum beni kurtardı. İki şişe izotonik sodyum klorür serumu her emzirme sonrası memelerime sürdüm, iki tane mantar kremi kullandım, bir antibiyotik bitirdim, tek dozluk mantar ilaçları içtim, ağrı kesici kullandım ve bu toplu tedavinin ardından gerçekten kırkıncı gün acımın artık dayanılır boyutta olduğunu fark ettim. Beş günde bir ilerlemeyi görmek için kontrole çağırdı doktorum. Her seferinde emzirmeye devam mı diye soruyordu. Yavrumun adını küçük fare takmıştı. Nedenini son kontrolde söyledi. Meğer meme uçlarımdaki yaralar fare kemirmiş gibiymiş. Uçları kopmuştu zaten. Kanlar içindeydi. Ancak bir buçuk ayın ardından rahat edebilmiştim.Emzirmek acı demekti, emzirmemek de acı demekti. Çünkü memeler süt doluyor, o da vücutta ateş basması, sıtma dedikleri şeyi yapıyordu. Bu sefer böğrün yanıyor ama üşüyorum diye battaniyeler altında kabuslar göre göre yatıyordum. İçeride bebe ağlıyor, yakınlar hadi gel emzir kızım diye abanırken, ben evin içinde kaçacak delik arıyor, bazen yarım saat boyunca tuvaletten çıkmıyordum. Ama işte zaman her şeyin ilacı… Bir de dermatolog J (Benimki Hisar Intercontinental Hospital’dan uzman doktor Funda Ataman idi. Çok tatlı kadın.)Demem o ki, annelik benim için eşittir “meme” olmuştu. Sütyenin içine göğüs kalkanı (Philips Avent göğüs kalkanı, meme ucunu koruyor) taktım ve ancak bir buçuk ay sonunda bebeğimi kucağıma alabildim. Yüzüne bakarak “Barıştık mı kızım?” diye sordum. O da gözlerini şaşı yaptı, ağzını açtı, kafasını sağa sola çevirip, “heh eh heh eh” diye sesler çıkarmaya başladı. Hadi uğraştırma karnım aç demekti bu. İki dakika anne duygusallığı yapayım demiştim ve kızım içine etmişti anlayacağınız.Şimdi doğurdum diyen herkese memelerin nasıl diye soruyorum, hamileyim diyen herkese memelerine iyi bak diyorum. Bu travmayı geçirmek istemeyen tüm anne adaylarına da yaşadıklarımın küpe olmasını temenni ediyor, meme bakımlarını ihmal etmemelerini öğütlüyorum.Annelerin hayal kırıklıklarını yazmayı sürdüreceğim.Sağlık, sevgi…Yazar: Anayım BenYazarın diğer yazılarını okumak için tıklayın...
Her alemde çocuğunu korumaya yönelik olsa da, hatta hayvanlar aleminin kendi türleri için ebeveynlik konusunda insanlardan farklı küçük tatlı sırları olsa da, bir çok açıdan ebeveynlik modelleri insanlarınkiyle aynı. Örneğin : Filler, genç dişi fillerin kendi çocuklarına bakıcılık yapmasını rica ederlermiş, tanıdık geldi mi? Her şey aynı değil tabii. Örneğin Panda anneler genelde 2 çocuk doğurur, ancak sadece 1 tanesine annelik yaparlarmış. Panda anneleri 'Vay zalimler!' diye yargılamayın hemen, vahşi hayatta ya çocuklarının 2sine de yarım yarım bakacaksın, ya da adam akıllı 1 çocuğun tüm sorumluluğunu üstlenirsin. 1 sağlıklı bebek panda, 2 zayıf bebek pandadan iyidir.Doğal yaşamda her şey bu kadar kasvetli değil tabi, en az insanlar kadar çocuk yetiştirmeyi seven hayvanlar var! Gelin hayvan krallıklarının en tatlı ebeveynlik öykülerine, komik aile anlarına hep beraber göz atalım.