onedio

Filistin Haberleri

Filistin ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Filistin ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Erdoğan'dan ODTÜ Eylemcilerine: 'Bunlar Solcu, Ateist, Terörist...'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Balıkesir'de Kuvayi Milliye Meydanı'ndaki AKP mitinginde konuştu. Üslubunu daha da sertleştiren Erdoğan'ın konuşmasında dikkat çeken nokta “dinlemeler”le ilgili oldu. Telefon kayıtları için “montaj” ifadesini sürdüren Erdoğan, “Oğlum da izinsiz dinlenmiş” dedi. Başbakan Erdoğan özetle şöyle konuştu: (3 Temmuz 1960 tarihli bir gazetenin haberini göstererek) Menderes'in kasası, yolsuzluk evrakı ve vesikalarla dolu diyor. Merhum Başbakan'la ilgili son derece alçakça, son derece edepsizce, hayasızca iftiralarlar var. Merhum Menderes ve arkadaşlarını hapse atmışlar yetmemiş, bu haberlerle Menderes'in itibarını sıfırlamak istiyorlar. Aynı gazete bugün de aynı manşetleri atıyor, bugün de AK Parti hükümetine yapmak istiyorlar, o gün nasıl iftira attılarsa bugün de aynı iftiraları atıyorlar, nasıl çirkin, kirli tuzaklar kurdularsa bugün de tıpatıp aynısını yapıyorlar. Bu yapı kendi ülkesinin en gizli, en stratejik, en mahrem bilgilerini ele geçirecek, bunları servis edecek kadar alçalan bir tavır, ihanet içerisinde. Temiz, saf, ihlaslı kardeşlerimin artık bu yapıyı sorgulamalarını istiyorum. Bunlar niçin böyle patladılar biliyor musunuz? Dershanelere, çünkü buradan yılda 1 milyar dolar bunların geliri vardı. Biz dershaneler yasasını öne sürünce bunlar patladılar. GEZİCİLER, VANDALLAR  O Geziciler, o vandallar o açılış sırasında bir kez daha ortaya çıktılar. Dikkatinizi çekiyorum. Bunlardan bir tanesi üzerine Bizans kıyafetleri giymiş. Şu hale bakar mısınız? Alparslan 1071'de Bizans'a karşı savaşıyor ya, o da Bizans tişörtü giymiş. Kendini Bizanslı yerine koymuş. 1071 Malazgirt Bulvarı'nın açılışını protesto ediyor. Yazıklar olsun. Şunu unutmayın, bu eylemcilerin önünde, yanında CHP var, CHP milletvekilleri var, CHP Genel Başkanı var. Bu eylemcilerin avukatlığını da maalesef MHP yapıyor. Şu anda bu paralel örgüt bu Gezicilere, bu Bizans hayranlarına arkadaşlık, yoldaşlık yapıyor. Oyun çok büyük Balıkesir. Hesap başka. “HAİNLERİ DEFEDECEĞİZ” -Bu parelel yapı, bu paralel örgüt Türkiye'nin önündeki son engel, Türkiye'deki son çetedir. Onu da tasfiye edecek, bu hainleri de defedeceğiz. İşte o zaman Türkiye'nin önünde hiçbir engel kalmayacak. 30 Mart'ta bir tercih yapacaksınız, ya eski Türkiye ya yeni Türkiye diyeceksiniz. ONUN DA ÇOCUĞU YOK... -Bundan 17 yıl önce 28 Şubat’ta seçilmiş bir hükümete post modern bir darbe girişiminde bulundular. Sizin seçtiğiniz hükümeti baskılarla, tehditlerle görevden uzaklaştırdılar. İmam hatipleri, meslek liselerini kapattılar. İnançlarımıza değerlerimizi kutsallarımıza el uzattılar. Başörtülü okumaz okuyamaz diyorlardı. İmam hatipli üniversiteye giremez diyorlardı. Yoksulların çocukları okumasın diyorlardı. Sen başörtülüsün senden kapıcı olur diyorlardı. Şimdi avukatta oldu mühendis de oldu, doktor da oldu. -Bugün kendi ülkesine tuzaklar kuran zat, o günlerde ülkesini sırtından hançerliyordu. Ne diyordu biliyor musunuz. “Beceremediniz artık bırakın diyordu” Başörtüsü için takmayabilirsiniz diyordu. Ya sen ne karışıyorsun. Çünkü onda evlat yok. Bizim derdimiz var. (Başbakan Erdoğan geçtiğimiz günlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için. 'Onun çoluğu çocuğu yok bizi anlayamaz' demişti) -28 Şubat’ta darbecilere hoşgörü ödülleri dağıtıyordu bunlar. Bugünde darbecilere telekulak desteği veriyor. OĞLUMUN AVUKATI MÜRACAAT ETTİ Oğlumun avukatı müracaat etti ve 3 savcının imzasıyla açıklama yapıldı. Oğlum da izinsiz dinlenmiş. İşti iftira at izi kasın. Bunu yapmaya hakkın var mı? Nasıl yaparsınız bunu. Sipariş üzerine de bunlar aynı şeyleri yaptılar. Türkiye’nin en mahrem konuşmalarını dinlemişler. Beni de dinlemişler. Bizim güvenli hatlarımız var, uluslararası görüşmelerimiz var bunları dinlemişler. BANA KİTAP, TESPİH GÖNDERİYORDU  Eyyyy Pelsinvanya sana sesleniyorum. Eğer yüreğin varsa çık vatanına gel vatanına. Siyaset yapacaksan çık er meydanına. Ben öyle bilmiyordum, aldanmışım. Bana kitaplar gönderiyordu, bana methiyeler düzüyordu. Tespihler gönderiyordu. Şimdi her şeyi anladık. Tüm Türkiye’ye sesleniyorum. Çocuklarınızı bunların dershanelerinde çekin. Okullarından da çekin. Benim 4 çocuğumun 4’ü de devletin imam hatiplerinde okudu. Başörtüsünden üniversiteye sokmadılar, yurtdışına okudular. Devletin okulları bize yeter. Bunlara tavır koyun. Bunların yayın organlarına da tavır koyun. Doğru haber bulamazsınız, dürüst haber bulamazsınız. Bunları boykot ederek tavrınızı göstereceksiniz. 'SOLCULAR, ATEİSTLER... BUNLAR TERÖRİSTLER'  Pazartesi günü Ankara’da bir bulvar açtık. Kimlere rağmen o solculara rağmen. O ateistlere rağmen. Bunlar terörist. Ama CHP bunlara bizim gençler diyor. Bizim sevgili gençlerimizin elinde Molotof kokteyli olmaz. Bilgisayarı, kalemi olur. Bulvarın adı ne 1071 Malazgirt. Bunlardan bir tanesi üzerine Bizans kıyafeti giymiş Alpaslan Bizans’a karşı savaşıyor ya kendini Bizans’ın yerine koyuyor. Yazıklar olsun. Kalabalıktan birinin seslenmesi üzerine: Bizim sosyologlara ihtiyacımız var. Şöyle gel. Lütfi Bey, notlarını al. Bakan Bakanımız ne diyor. Sosyolog kadrosunu attırdık. Yurt
Bu Hafta 7 Film Vizyonda
Bu hafta 3'ü yerli 7 film vizyona girecek. 86. Oscar Töreni'nden 3 ödülle dönen ve Teksaslı bir elektrikçinin hikayesini anlatan 'Sınırsızlar Kulübü' sinemaseverlerle buluşacak. Yönetmen Jean Marc Vallee imzası taşına ve 86. Oscar Ödülleri'nden 3 ödülle dönen 'Sınırsızlar Kulübü/Dallas Buyers Club' vizyona girecek. 'Sınırsızlar Kulübü' Senaryosunu Craig Borten'in kaleme aldığı filmde, Matthew McConaughey, Hilary Swank, Jennifer Garner, Jared Leto, Denis O'Hare'nin rol aldı. Teksaslı bir elektrikçi Ron Woodroof'un gerçek yaşam öyküsünü beyazperdeye taşıyan filmde, 1986'da AIDS hastası olduğunu öğrenen ve 6 ay ömür biçilen Woodroof'un alternatif tedavi yöntemlerini deneyerek, 6 yıl daha yaşama mücadelesi anlatılıyor. Film, 86. Oscar ödüllerinde Matthew McConaughey'e 'En İyi Erkek Oyuncu', Jared Leto'ya 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu', Adruitha Lee ve Robin Mathews'a 'En İyi Saç ve Makyaj Tasarımı' ödülü getirdi. '300: Bir İmparatorluğun Yükselişi' Dünyada büyük beğeni toplayan '300 Spartalı' filminin devamı '300: Bir İmparatorluğun Yükselişi/300: Rise of an Empire' vizyona girecek. Frank Miller'ın grafik romanı Xerxes'ten uyarlanan ve '300 Spartalı' yapım ekibinin, çok eski bir efsaneye sinemacılığın en gelişmiş teknolojisini kullanarak yeniden hayat verdiği filmin yönetmenliğini Noam Murro'nun yaptı. Başrollerini Lena Headey, Eva Green, Rodrigo Santoro ve Sullivan Stapleton'un oynadığı filmde mücadele karadan denize taşındı. '300 Spartalı'dan sonra yaşananları konu alan film, Persler ile Atinalılar'ın karşı karşıya geldikleri büyük Artemis Savaşı'nı konu alacak. Filmin baş kahramanları ise Pers Kralı Xerxes ve Atinalı ünlü general Themistocles olacak. Filmin setleri ve fonların tamamı sanal dünyada yaratıldı. 'Ömer' 'Vaat Edilen Cennet/Paradise Now' filmiyle uluslararası festivallerden ödülle dönen Filistinli yönetmen Hany Abu-Assad'ın son filmi 'Ömer/Omar', haftanın merakla beklenen yapımlarından... Bu yıl Oscar ödüllerinde Filistin'in 'Yabancı Film Dalı'ndaki adayı olan filmin senaryosunu da Assad yazdı. İsrail istihbaratıyla kedi-fare oyununa giren ve aşkı uğruna ölümü bile göze alan Filistinli bir delikanlının hikayesini anlatan film, 2013 Cannes Film Festivali'nde 'Belirli Bir Bakış Bölümü Jüri Özel Ödülü', 2013 Asya Pasifik Film Ödülleri'nde 'En İyi Film', 2013 Dubai Uluslararası Film Festivali'nde 'En iyi Film' ve 'En İyi Yönetmen' ödüllerini aldı. Filmin konusu özetle şöyle: 'İşgal altındaki Filistin'i ayıran Tecrit Duvarı. Ömer, duvarın bu tarafında ailesiyle yaşayan ve bir özgürlük savaşçısı, diğer tarafına geçtiğinde ise sevgilisi için her türlü fedakarlığa hazır duygusal bir aşık. Duvarın bu tarafındaki Ömer, diğer taraftaki gizli aşkı Nadia'yı görmek için her türlü fedakarlığa katlanmaya ve atılan kurşunlardan kaçmaya alışıktır.' 'Kuşlar Şehrinde Macera' Haftanın 3 boyutlu animasyon filmi 'Kuşlar Şehrinde Macera'nın yönetmenliğini, ilk uzun metrajlı işine imza atan Wayne Thornley yaptı. Senaryosunu Camilla Bubna-Kasteliz, Andrew Cook, Raffaella Delle Donne'nin ortaklaşa yazdığı filmin müzikleri Bruce Retief imzası taşıyor. Seslendirme kadrosunda Yekta Kopan'ın da yer aldığı filmin konusu özetle şöyle: 'Bir kartal olan Kai, Zambezia isimli kuşlar şehrine doğru yola çıkar. Burada hem kökenlerini bulmak hem de şehri savunanların parçası olmak ister. Sert bir adam olan babası Tendai ile uzaklarda yaşayan Kai, Zambezia'dan leylek Gogo ve onun co-pilotu çulha kuşu Tini hayatına girince orada daha canlı bir hayat olduğunu anlar.' 'Silsile' Yapımcılığını Necati Akpınar ve Tunay Vural'ın yaptığı 'Silsile' haftanın yerli yapımlarından. Reklam filmlerinden tanınan Ozan Açıktan'ın yönettiği filmin başrollerini Nehir Erdoğan, Tardu Flordun, İlker Kaleli ile Esra Bezen Bilgin paylaştı. Bir geceden sabahın ilk ışıklarına uzanan olaylar silsilesini Cem Akaş, Ozan Açıktan ve Faruk Özerten'in kaleminden beyazperdeye aktaran film, İstanbul Karaköy'de çekildi. Filmin müziklerini Burak Güven yaptı. 'Bizum Hoca' Haftanın yerli komedi filmi 'Bizum Hoca', Trabzon'da geçen bir hikaye... Senaryosunu yazan Yılmaz Okumuş'un Serkan Acar ile birlikte yönettiği filmin müziklerini Kemal Sahir Gürel yaptı. Filmde, başrol oyuncusu Cezmi Baskın'a Levent Ülgen, Serhat Özcan, Sabriye Kara, Erdem Baş, Seymen Aydın, Mehmet Usta, Şamil Kafkas, Adem Yılmaz, Özge Gürel, Semih Habiboğulları, Volkan Girgin, İsrafil Köse, Tahsin Taşkın, Alay Cihan, Pınar Şenol, Hülya Polat, Flourent Malouda, Jose Bosingwa ve İbrahim Yattara eşlik ediyor. Film, Trabzon'un bir köyüne tayini çıkan resmi imamın gelmesi gecikince köylüler tarafından imam olmasına karar verilen 'Bizum Hoca'nın, köyün ortasından geçen HES inşaatı mücadelesi ve gerçek imamla olan olaylarını konu ediniyor. 'Mavi Dalga' Türkiye, Almanya, Hollanda ve Yunanistan ortak yapımı olan 'Mavi Dalga'yı, senaryosunu da yazan Zeynep Dadak ile Merve Kayan birlikte yönetti. Filmin çekimleri Balıkesir ve çevresinde yapıldı. Dadak ve Kayan'ın ilk uzun metrajlı filminin uluslararası prömiyeri, 64. Berlin Film Festivali'nde yapıldı. Filmde, Ayris Alptekin, Barış Hacıhan, Onur Saylak ile Tülin Özen rol aldı. Antalya Film Festivali'nden de ödülle dönen film, Balıkesir'de yaşayan Deniz'in hikayesini anlatıyor. Muhabir: Hilal Uştuk | AA
3. Yılını Tamamlayan Suriye'deki İç Savaşın Yürek Sızlatan 37 Fotoğrafı
Geçtiğimiz haftasonu Suriye'deki iç savaş 3. yılını doldurdu. Suriye İnsan Hakları İzleme Kurumu'na göre bu süreçte çoğu sivil 146.000 kişi hayatını kaybetti. Beşer Esad'ın güçleri yavaş yavaş otoriteyi sağlıyor gibi gözükse de, ülkede inanılmaz bir insan hakları krizi yaşandığı aşikar. 2.5 Milyon Suriyeli ülkesini terk etmiş durumda ve Esad ile Muhalif Güçler hala çatışmaya devam ediyor!!! Yıkılan mahalleler, evler ve hayalleri yansıtan etikleyici fotoğraflar
Castro: '1 Trilyon 700 Milyar Dolar Askeri Harcamayla, 17 Bin Çocuk Tedavi Olurdu'
Küba Devlet Başkanlığı görevini 2008 yılında kardeşi Fidel Castro'nun rahatsızlığı nedeniyle devralan Raul Castro, kardeşiyle 1959 yılında Teksas'a yaptığı ziyaretten 56 yıl sonra geldiği ABD'de, BM Genel Kurulu'na hitap etti. Konuşmasında, dünyada 795 milyon insanın açlığa doğru gittiğini, 781 milyon yetişkinin ise okuma yazma bilmediğini belirten Castro, ekonomik ve sosyal gelişme ile toplumsal ilerleme ve daha iyi yaşam standartlarının teşvik edilmesinin önemine değindi.
NSA, 122 Devlet ve Hükümet Başkanını Dinlemiş
ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) 122 devlet ve hükümet başkanı hakkında bilgi topladığına ilişkin yeni bir belgenin ortaya çıktığı iddia edildi. Alman Spiegel dergisinin NSA eski sistem analisti Edward Snowden'ın sızdırdığı belgelere dayandırdığı haberde, 2009 yılının mayıs ayına ait olan listede NSA tarafından bilgi toplanılan dönemin 122 devlet ve hükümet başkanlarının isimleri yer aldığı belirtildi. LİSTEDE ESAD DA VAR Haberde, devlet ve hükümet başkanlarının isimlerin listede alfabetik şekilde sıralandığı ve ilk sırada Malezya eski Başbakanı Abdullah Bedevi'nin bulunduğu belirtildi. Örnek olarak 11 ismin açıklandığı listede, söz konusu dönemde ülkelerinde devlet veya hükümet başkanlığı yapan eski Somali Devlet Başkanı Abdullahi Yusuf, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Peru eski Devlet Başkan Alan Garcia, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Guatemala eski Devlet Başkanı Alvaro Colom, Kolombiya eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe, Mali eski Devlet Başkanı Amadou Toumani Toure, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve son sırada Ukrayna eski Başbakanı Yulia Timoşenko yer alıyor. Özel olarak oluşturulan bilgi bankasında söz konusu devlet ve hükümet başkanlarıyla ilgili verilerin kaydedildiği, Almanya Başbakanı Merkel hakkında da 300'den fazla verinin yer aldığı belirtilen haberde, Snowden'in belgelerinde bilgilerin “Marina” adlı bilgi bankasında gösterildiği ifade edildi. SAVCILIK İNCELEME BAŞLATTI NSA'in Almanya'daki casusluk faaliyetlerinden dolayı inceleme başlatan ve bu konuda soruşturma açılıp açılmayacağını gelecek günlerde karar verecek olan Federal Savcılık için de bu belgelerin önemli olabileceği vurgulandı. ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) eski sistem analisti Edward Snowden'ın geçen yılın ortalarında basına sızdırdığı belgelerle NSA'in dünya genelindeki dinleme faaliyetleri ortaya çıkmıştı. Snowden'ın ifşa ettiği belgelerde NSA'in Alman vatandaşlarını ve siyasetçilerini dinlediği iddia edilmişti. NSA'in Almanya Başbakanı Angela Merkel'i de dinlediği ortaya çıkmıştı. Almanya, bunun üzerine müttefiki olan ABD'ye 'karşılıklı casusluğu yasaklayan' bir anlaşma imzalamayı önerdi ancak ABD şimdiye kadar bu konuda olumlu cevap vermedi. Alman Meclisi de NSA'nın dinleme faaliyetlerine ilişkin bir araştırma komisyonu kurma kararı aldı. Nisan ayı ortalarında çalışmalara başlayacak olan araştırma komisyonunun ABD ve İngiltere istihbaratlarının Almanya'da yürüttüğü casusluk faaliyetlerini araştıracak. A.A
Dünyaca Ünlü Keman Virtüözü İstanbul'a Geliyor!
Dünyanın en önemli müzik otoritelerince 20. ve 21. yüzyılın en üstün keman virtüözü kabul edilen Itzhak Perlman, bu sene 70. yılını kutlayan Yapı Kredi ana sponsorluğunda Map İletişim ve Piu Music organizasyonuyla 29 Nisan 2014 tarihinde İstanbul Kongre Merkezi’nde vereceği konser için tekrar Türkiye’ye geliyor. Her gittiği ülkede müzikseverlerin yoğun ilgisiyle karşılaşarak konser biletleri aylar öncesinden tükenen, “Schindler'in Listesi” filminden de tanınan ve geçtiğimiz aylarda İstanbul’da müthiş bir konsere imza atan Itzhak Perlman’ın konser biletleri, Biletix.com üzerinden satılıyor. 20 milyon dolarlık Soil Stradivarius geri geliyor! Geçtiğimiz aylarda da Yapı Kredi sponsorluğunda İstanbul’da konser veren Perlman, bu yıl yine geçmişte Yehudi Menuhin’e ait Stradivari’nin altın çağında yapılmış en iyi kemanı olduğu düşünülen 1714 yapımı antik Soil Stradivarius ile katılacak. Perlman konsere, geçmişte Yehudi Menuhin’e ait Stradivari’nin altın çağında yapılmış en iyi kemanı olduğu düşünülen 1714 yılı yapım tarihli, 300 yıllık Soil Stradivarius ile katılacak. Perlman’ın kullandığı enstrümanın değerinin 20 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor. 5 ayrı dalda Grammy sahibi... En İyi Oda Müziği ve En İyi Enstrümantal Solist Performansı gibi toplamda 5 ayrı dalda Grammy Ödülü’ne sahip olan Perlman’ın, Harvard, Yale, Brandeis, Roosevelt, Yeshiva ve Hebrew Üniversitelerindefahri ve onursal doktoraları bulunuyor. Schindler’in Listesi filminden de tanınan Perlman, 1945 yılında Birleşik Krallık Filistin Mandası altında bulunan Tel Aviv’de doğdu. Çocukluk yıllarında radyodan dinlediği klasik müziklerle kemana olan ilgisi başladı. İlk eğitimini Shulamit Konservatuarı’ndaveTel-Aviv MüzikAkademisi’ndeRivka Goldgart’tan aldı. Sonrasında Juilliard Okulu’nda büyük keman eğitmeni Ivan Galamian ve onun asistanı Deraothy DeLay ile çalışmak için Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. Perlman dört yaşında çocuk felci geçirmiştir.Zaman içinde iyileşerek koltuk değnekleri ileyürümeyi öğrenen Pearlman, hızlı hareket edebilmek ve otururken keman çalmak için elektrikli amigo scooter kullanıyor. 20- ve 21. yüzyılın en üstün kemancılarından biri olarak görülen Perlman, halen eşiyle birlikte New York’ta yaşıyor. 2009 yılındaki Barack Obama’nın göreve başlama merasiminde, John Williams’ın Air and Simple Gifts adlı eserinde Yo-Yo Ma (çello), Gabriela Montero (piyano) ve Anthony McGill (klarnet) ile birlikte sahne aldı. Son yıllarda, orkestra yönetmeye başlayan Perlman, Detroit Senfoni Orkestrası’nın başmisafir orkestra şefliği görevini de yürütüyor. 2002-2004 yılları arasında Saint Louis Senfoni Orkestrası’nda müzik danışmanı olarak hizmet verdikten sonra, Kasım 2007’de Westchester Senfoni Orkestrası Perlman’ın sanat yönetmenliğine ve baş orkestra şefliğine atandığını duyurdu. Bu çerçevede 11 Ekim 2008 tarihinde, Beethoven’ın 5.Piyano Konçertosu’nun çalındığı, Leon Fleisher’ın da yer aldığı Beethoven programında ilk konserini verdi. Leventritt Yarışması – Galibiyet En İyi Oda Müziği Performansı En İyi Enstrümental Solocu Performansı (orkestra ile) En İyi Enstrümental Solocu Performansı (orkestra olmadan) En İyi Klasik AlbümEn İyi Tasarlanmış Albüm, Klasik Newsweek Magazine, Perlman’ı baş makalede yayınladı A.B.D Başkanı Ronald Reagan tarafından “özgürlük madalyası” (Medal of Liberty) ile ödüllendirildi. A.B.D Başkanı Bill Clinton tarafından “sanatlar ulusal madalyası” (National Medal of Arts) ile ödüllendirildi Kennedy Merkezi Ödülleri (2003) Fahri / Onursal derecelerde Harvard, Yale, Brandeis, Roosevelt, Yeshiva and Hebrew üniversiteleri tarafından ödüllendirildi. milliyet
Ara Güler: 'Bütün Patronları Dövmek Lazım!'
Nezih Tavlaş'ın büyük emekle hazırladığı, “Foto Muhabiri Ara Güler'in Hayat Hikâyesi” adlı kitap raflarda. Türkiye'nin ve dünyanın seksen yıllık tarihine tanıklık niteliği de taşıyan kitapta Tavlaş, okurları savaşlar, darbeler, medeniyetler ve faciaların ensesinden düşmemiş Ara Güler'le bir yolculuğa çıkarıyor. Ülkelerinin ve dünyanın kaderine pek çok alanda damga vuran insanları konuşturan ve fotoğraflayan Güler'in karşılaştığı inanılmaz öyküleri de akıcı bir üslupla sunuyor. Ustanın tanık olduğu olayları kronolojik bir sırayla anlatan kitabın sonunda Güler'le yapılan bir söyleşi ve aile albümünden fotoğraflar da yer alıyor. Nezih Tavlaş yıllara yayılan çalışması yetkin bir yol hikâyesi niteliği de taşıyor değil mi?Evet ve benim hayatımı anlatmak kolay iş değil. Nezih Tavlaş, çok iyi çalışan, dokümantasyon toplamasını iyi bilen ve onu derleyip gelecek asrın dokümantasyonu olarak bırakabilen ender yazarlardan biri. Yirmi sekiz defa röportaj yaptı benimle. Sonra arşivlerde helâk oldu. Neden? Benim bütün hayatımı toplamak için. İşin ciddiyetini gayet iyi anlamış. Bu, bir yakın tarih kitabı aynı zamanda. Bir tane daha çıkacak, asistanım hazırlıyor. O daha derinlere, başka ayrıntılara gidecek. Bu, ana çalışma oldu.Ağzında gümüş kaşıkla doğmuş, köklü ailelere sahip, hali vakti gayet yerinde bir anne babanın oğlusunuz. Şımarık ya da züppe olmadınız. Emekçi yaşam sürdünüz.Olmadım tabii. Ne olacağım. İllet olurum züppelere.“HAYATIM OKUMAKLA GEÇTİ”Oysa çok kolay bunun tam tersi de olabilirdi, öyle olanaklara sahiptiniz.Tabii, şimdi Büyükada'da oturuyorsun, Suadiye'de oturuyorsun görüyorsun hepsi zengin piçleri. Derinlikleri olmayan tipler. Acayip, manâsız bir dünya. Adam yerine bile koymadım hiçbirini. Bir de solcu takımdandım ben. Sonra hayatım okumakla geçti.Tam bir tutku olmuş okumak.Tabii ya, kaç kamyon kitap okudum. Klasikleri ezbere bilirdim ve lisede talebeydim daha. O zaman Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel dünya klasiklerini tercüme ettirmişti. Çoğunu okudum. Doğu edebiyatından birtakım kitapları okumamışımdır. Ama sadece batı edebiyatını değil felsefesini de okudum. Ben çok roman okumam. Ben bana bir şey öğretecek kitabı okurum.Öyküler yazmaya yine çok genç yaşlarda başlamışsınız ama.1946'da Mahkûm'u yazdım, haber Akşam Postası'nda, yayımladılar. İçinde olmadığım bir dünyayı yazmak istedim. Öyle başladım. Millet o yaşlarda sevgilisini yazar ben dünyaya bakardım.“DOKUZ PİYES YAZDIM, BİRİ HARİÇ HEPSİNİ ATTIM”Yirmi yaşındayken Bir Garip Yılbaşı Gecesi adlı tek perdelik bir oyun yazıyorsunuz.Dokuz taneden kalandır o. Öbürleri bir şeye benzemiyordu, çok amatördü, attım gitti. Amatör hislerini profesyonel gibi ortaya atmayacaksın. Ayıp olur sanata. 1950'de “Dünya Edebiyatı” yarışması oldu. Bunu Yeni İstanbul gazetesi ile New York Herald Tribune gazetesi düzenledi. Oraya yolladım hikâyemi ve üçüncü oldum. Türkiye'den Samim Kocagöz birinci, Necdet Öktem ikinci oldu, üçüncü de ben oldum.Takma bir isimle (Ali İhsan Akgün) katıldınız yarışmaya.Ermeniyim diye yaptım onu. Kazandıktan sonra açıkladım adımı.Öykülere devam ettiniz sonrasında da: “Karganın Dönüşü”, “Levrekler”, “Tepeden İnen Adam”, “Köpükteki Sinekler”, “Bir Tuhaf Vuruşlar”...San ve Surp Pırgiç dergilerine yolladım. Ermenice de yazdım, Carakayt'da yayımlandı. Gene yazıyorum. Yazmaktan vazgeçemem.“SAHNENİN ARKASI DOĞRUSUDUR TİYATRODA”Oyun yazmakla kalmıyor sahneliyorsunuz da.Sanat birbirinin içinde. Mesela bir müzik edebiyattan ayrı olamaz. Hepsi sanat, bütün. O zamanlar benim mektebin, Pangaltı Lisesi'nden Yetişenler Derneği'nin profesyonel tiyatro büyüklüğünde bir tiyatrosu vardı. Eugene O'Neill'ın bazı piyeslerini sahneye koydum orada, rejisörlüğünü yaptım. Babamın da arkadaşı olan Muhsin Ertuğrul tiyatro kursları açmıştı, oraya gittim. Mücap Ofluoğlu ve Gülriz Sururi'yle okuduk. O zaman dünyadan çok güzel piyesler oynardı, umumiyetle de Shakespeare piyesleri. Hepsini izledim. Ama sahnenin arkasından izledim. Çünkü sahnenin arkası doğrusudur tiyatroda.Amacınız aktör olmak falan değil.Değil, rejisör olmak. Kaldı ki tiyatroda yer göstericilik de yaptım, her yerinde çalıştım. Tennessee Williams gelmişti, röportaj yaptım, “Nasıl başladın tiyatroya?” diye sordum. Dedi ki “Tiyatroya başlanmaz, tiyatrocu olunur.” Bu benim kulağımdan hiç gitmedi. O zaman sadece tiyatro vardı benim hayatımda. Rejisör olmak vardı.O dünyayı hazırlayan olmakla ilgili olduğunuzu ifade ediyorsunuz kitapta da.Evet. Fotoğrafta da öyle hareket ederim. O heyecanı duymam lazım. O atmosferi anlamam, tanımam lazım.“İLK ÇEKTİĞİM FOTOĞRAF ATATÜRK HEYKELİNİ KIRAN TİCANİLERDİ”Röportaj yaptığınız isimlerle görüşmek çok az foto muhabirine nasip olmuştur.Görüşmek ne, 100 metre yanına yaklaşamazsın heriflere. Acayiptir yani. Referanslarım çok iyiydi, birbirinden meşhur fotoğraflar çekmiştim. O sayede görüşebildim. Bir de vazgeçmem, uğraşırım.Basında ilk çektiğiniz fotoğraflar hangisiydi?Ticaniler vardı, bir tarikat. Atatürk'ün Gümüşsuyu'ndaki heykelini kırmışlardı. Onu çektim. İlk odur.Yeni İstanbul Gazetesi'nde muhabirken gitmediğiniz iş yok.Yazıişleri ne varsa yollardı beni. Sergilere gittim, maçlara gittim. Adam kesmişler gittim. Protestolara gittim. Hareket ve hız vardı.Üstesinden de gayet iyi geliyordunuz.Geliyordum çünkü acemilik denen şey bende hiç olmadı. Çünkü o güne kadar hep yazmıştım. Ama durmuyordum yine okuyordum. Camera ve Leica Photography dergilerini hiç kaçırmazdım.'EFSANELERLE ÇALIŞTIM'Bir de “Ne kadar enayi röportaj varsa yapmışımdır” ifadeniz var.Enayi tabii. Ne röportajlar yaptırdılar bana. Yok bilmem ne “Mutlu Evlilikler”, efendim “Futbolcu Metin'in Hayatı” falan. Bana ne ulan. En evvela geldim Yeni İstanbul, sonra yedeksubaylık sonra kısa süre Hürriyet ve sonra da Hayat mecmuasına girdim. Sonra Hayat mecmuasındaki Hilmi Şahin beyefendi patronu dövdü, kafasına rolleiflex fırlattı. İyi de etti! Türkiye'deki bütün patronları dövmek lazım! (gülüyoruz) Ben de Şevket Rado'yu dövdüm ta Vilayet'e kadar evire çevire. Kimse de tutmuyor, o kadar sevmiyorlar herifi, milletin de canına minnetti yani. Kitapta vardır. Çok sonradan barıştık ama kerhen işte. Ben çıktım Hayat'tan. Ama ben zaten o ara Paris Match'ın muhabiriyim. Stern, Time Life, Sunday Times'a da çekiyorum. Dünyanın en büyük gazetelerine, efsanelerine çalışıyorum. Hayat mecmuası ya da Hürriyet olsa kaç yazar yani. Gerçi onlara sorsan kendilerini dünyanın hâkimi sanırlardı.“RÖPORTAJLARIMDA ARKADAŞ OLMAMIŞSAK ÇEKMEM”Fotoğraflarınızın başarısında çektiğiniz kişileri ve yerleri iyi tanımanızın etkisi büyük kuşkusuz.Öyle, röportajlarımda arkadaş olamamışsam çekmem. Picasso'nun resmini çekmişsem Picasso arkadaşım oldu da ondan çektim. Bir sevgi, bir bağ, bir ışık lazım bana. Huyunu, dünyasını, ruhunu bileceğim. Atmosferini adamakıllı bileceğim.Sabahattin Eyüboğlu sizi yetiştirenlerden biri.Öyle. Klasik tabloların kitaplardan röprodüksiyonlarını yaptım ona, derslerinde kullandı. Büyük adamlardır bunlar. Türk hükumeti Sabahattin Eyüboğlu'nu öyle gücendirdi ki öldü adam. Kahrından gitti. Çok yazıktır. Bu adamlar bir daha gelmez, kendileri gibi hıyarlar gelir fakat onlar gelmez, anladın mı?Fotoğrafını çektiğiniz herkese de bayılmıyorsunuz öte yandan.Yok be, ne bayılması... (gülüyoruz)“DÖRT KERE HARBE GİTTİM, BOMBALAR DİBİMDE PATLADI!”“Foto muhabiri dünyanın görsel kaydını tutan insandır” diyorsunuz. Hazır yakalamışız sizi soralım, ya başka?Bir kere foto muhabirliği denen halt benimle başladı. Eskiden foto muhabiri yoktu ki fotoğrafçı vardı. Fotoğraf çekmek başka bir şey, foto muhabiri olmak başka. Fotoğraf çekmek demek bir manzarayı, bir şeyi çekmek, varsa içinden bir şey çıkarmak falan filandır. Halbuki foto muhabirliği olayın kendisini çeken şeydir ve bunlar sonradan tarihe mal olur. Muhakkak tarihe geçer. Biz yirminci asrın foto muhabirleri, kameramanları görsel tarihi yazarız. Yazarların yazdığı tarih gibi uydurma değil. Gerçeği görür, yazar ve belgeleriz.Kamplara girdiniz, cephelerde de fotoğrafla savaştınız bir yerde. Hikâyenin kendisi olmuşsunuz.Ne diyorsun, dört kere harbe gittim, dört... Filistin, Filipinler, Etiyopya, Sudan. Gerillalarla konuştum, yazdım, çektim. Bombalar dibimde patladı!“BAZI ENAYİLER SAVAŞI KAHRAMANLIK SANIYOR”Korktunuz ama kaçmadınız.Nasıl korkmam? Kaçmadım ama zaten istesen de kaçamazsın ki. Nereye kaçacaksın, neyle kaçacaksın?Her taraf kurşun, bomba, duman havadan karadan. Ben vazgeçtim döneceğim de bakalım. O anda vururlar seni. Hadi oradan kaçabildim diyelim, cepheden dönmem için 900 kilometre yol almam lazım. Sudan mesela, çöl yolu. Yürüyemezsin, susuzluğa, açlığa nasıl dayanacaksın? Vasıta yok. Tek vasıta askerlerin mal veya cephane taşıyan kamyonları. Tayyareler de onları bombalayıp duruyor. Binersen de sağ kalamazsın yani. Her şey tehlikedir, gittin mi bunu bileceksin. Dünyada harp kadar iğrenç bir şey yok. Dünyanın her yerinde kendini kahraman zanneden enayiler var. Savaşı bir halt, kahramanlık sanırlar. Savaş dünyanın en aşağılık şeyi.İşimin eriyim, askeriyim diyorsunuz kitapta da.Öyle tabii. Yoksa Ara Güler yoktu yahu. Yaptığım her işi ciddiye aldım. Gece gündüz çalıştım. Süründüğüm de çok oldu ama değdi. Başka türlüsünü yapamazdım.“PAMUK TARLALARINDA IRGATLIK YAPTIM, GAZETECİLİK BUDUR!”Cumhuriyet'te yazı dizisi olarak yayımlanan “Can Pazarı” röportajı film gibi.Fikret Otyam yaptı röportajı, fotoğrafları da ben çekeceğim ama başıma gelmeyen kalmadı. Pişmiş tavuk daha mutlu yani. Pamuk tarlalarında ırgatlık yaptım. Geliyorlar böyle adamları seçip topluyorlar, bindiriyorlar kamyonlara, yallah! Fikret bir kamyona ben başka bir kamyona düştüm. O Çukurova'nın bir yerine gitti, ben başka bir yerine. Birbirini ara ki bulasın. Herkesin döşeği falan var bende eski püskü bir kıyafet hariç bir şey yok. Nerede yatacaksın? Akrebi var, yılanı var berbat. Oradaki çalışmayı çektim bol bol. İşçi oldum, pamuk topladım bir hafta. Yevmiyemi aldım, ben gidiyorum dedim. Asfalt yolda iki buçuk saat yürüdüm. O kılıktaki adamı kimse de almıyor arabasına. Nihayet birisi aldı da gittim. Fikret'le buluştuktan sonra orada başka bir yer bulduk. Bir de baktık ki bir yüzbaşı doğudan elli kişiyi aileleriyle getirmiş pamuk toplamaya. Pamuk açmamış, o yüzden orada bekletiyor onları. Çoluk çocuk aç, parasız. Sonra da toz olmuş yüzbaşı. Fikret'le iki tane araba aldık, ekmek, peynir falan doldurduk. Götürüp ailelere verdik. Ama o kadar açlardı ki harp çıktı. Böyle sahneler de gördük. Hepsini çektim. Gazetecilik budur, dünyaya şahit olmaktır! Biz dünyayı yazıyoruz. Biz patronlar gibi Allah'ın cezası herifler değiliz.Çetin Altan ile dayak da yediniz.Akşam Gazetesine “Al İşte İstanbul” adlı bir yazı dizisi hazırlayacağız. Üç hafta gecekondu mahallelerini gezdik, çektik. Bir yerde kadınlar vay nasıl çekersiniz falan diye kızdı anladın mı? İkna edemedik. Kocalarıyla birlikte saldırdılar. Zor kaçtık ama iyi dayak yedik.Orhan Kemal'le Harbiye'ye kadar yürümüştük. Sonra Taksim Sineması'nın karşısında Eftalupos kahvesini yıkmaya başladılar. Orada da Mehmet Cemal'le gördük olanları. Babamın eczanesi de orada, bir şey olmadı ona. Ama bir baktım elini kesen babamın dükkanına gelip tedavi oluyor. Dacat Güler Ecza Deposu'ydu adı. Anlamamışlar bizim Ermeni olduğumuzu.Nâzım Hikmet fotoğraflarınızı neden yaktınız?Kitabını bulundurmak bile tehlikeliydi. Mecbur kaldım. İçim de yandı.“ROMANTİK REALİZMİN BAŞLANGICIYIM”Yakın dostunuz Henri Cartier Bresson denilince ilk aklınıza gelen?Realist fotoğrafın başlangıcı. Ben de romantik realizmin başlangıcıyım.Hangi ışığı daha çok seversiniz?Bütün ışıkları ama pek fazla puslu resim çekmedim mesela.Obje ve doğa çekmiyorsunuz.Yaşamı çekerim. Ben insanın derdiyle uğraşan adamım. İnsanın hayatını ve dertlerini çekerim.Doğu'yu çekmeyi seviyorsunuz.Doğu'da daha çok iş var çünkü. Pozisyon var, yaşam var, dert var. Batı'da ne var, keyifleri yerinde evi var, arabası var, parası var. Neyini çekeceğim?Afrodisias'ın Keşfi olayı... Sayenizde farkına varılan büyük işlerinizden biri.Beni Kemer Barajı'na gönderdiler. Yolu kaybetti dangalak şoför. (gülüyoruz) Gece kaldık bir yerde. Bir baktık, yerde sütun başları falan. Ertesi gün de orada kaldım, fotoğraflar çektim. Sonra anladı millet Afrodisias ne müthiş bir şeymiş. Nuh'un Gemisi ve Nemrut Dağı çalışmalarım da böyle ses getirmiştir.“ŞARLO VE SARTRE'I ÇEKEMEDİM, İÇİMDE UKDE”Kimi çekememek içinizde ukde kaldı?Şarlo (Charlie Chaplin) ve Sartre (Jean Paul). Chaplin'e mektup yazdım, yanıt gelmedi. Evine gittim, karısıyla konuştum. Herif yukarıda ama inmedi aşağıya. Felçti, öyle resmi çekilsin istemedi adam. Einstein (Albert) ölmüştü zaten. Ama şükür ki Picasso'yu (Pablo) çektim hatta Picasso resmimi bile yaptı. Chagall'ı (Marc), Aragon'u (Louis), Dali'yi (Salvador) çektim. Dali canıma okudu yahu! Tartakladı herif beni. Herkesi tartaklardı zaten. Ama ben vazgeçmedim, vazgeçmem! Foto muhabiri vazgeçmeyen adamdır.Leica, alamet-i farikanız gibi elbet ama sahip olduğunuz ilk makine hangisiydi?İlki Rolleicord II'ydi. Babam, ayrıca çocukken 35 mm'lik Ernemann Kinox III almıştı bana. Okulda, evde film gösterimleri yaptım onunla.Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki
Hiç Görmediğiniz 37 Etkileyici HD Fotoğraf ile 1. Dünya Savaşı
Resmi rakamlara göre toplam 8.556.315 ölü, 21.219.452 yaralı ve 7.750.945 kayıp veya esir bırakan 1'inci Dünya Savaşı bundan 103 yıl önce, 11 Kasım 1918'de Rethondes ga­rının yakınında, Compiegne ormanında, bir demiryolu vagonunun içinde yapılan bir anlaşma (Rethondes Anlaşması) ile resmen son bulmuştur. Esasen 1'inci Dünya Savaşı ülkeler arasındaki sorunları hiçbir şekilde çözmemiş, ağır yaptırımlar içeren anlaşmaların sonucu olarak savaş sonrası gelişen aşırı milliyetçilik, yeni oluşan faşizm ve nasyonal sosyalizm gibi ideolojiler II. Dünya Savaşı'na zemin hazırlamıştır.Bu içerikte sizlere 1'inci Dünya Savaşı'na ait savaşın kötülüğüne dair nadir fotoğrafları sunuyoruz.