Ben Ne Şahane Bir İnsan Tanıdım Böyle: O Bir Tamer Gürsoy
Evet sevgili Onedio.com okuyucularım. Bugün yine şahane bir röportaj okuyacağınızın garantisini verebilirim sizlere. Geçtiğimiz günlerde röportaj için bir araya geldik sevgili Tamer Gürsoy ile. Gitmeden önce bu kadar kendime yakın hissedeceğimi ve bu kadar çok ortak noktamızın olacağını inanın tahmin etmiyordum ama resmen kendimle röportaj yapar gibi hissettim. Buradaki en büyük pay, karşımda gerçekten çok samimi, sıcak, duygularıyla yaşayan ve bunu da en şahanesinden dile getirebilen biri olmasıydı. Sizi, daha fazla bekletmeden, bu keyifli insanla gerçekleştirdiğim keyifli röportajla baş başa bırakıyorum.
-Sevgili Tamer, öncelikle seni tandığıma çok ama çok mutlu oldum. Ben seni şu süredir yaptığımız sohbette epey tanıdım ama haydi bir de Onedio.com okuyucularına anlat kendini lütfen. Tamer Gürsoy kimdir? Hangi aşamalardan geçti ve bugün bizim karşımızda bir sanatçı kimliği ile bulunmakta?

+Memnuniyetle. Ben çocukluğu Teşvikiye’de geçmiş biriyim. Eğitim hayatım da yine İstanbul’da devam etti. Öncesinde Robert Koleji ve sonrasında ise, Boğaziçi Üniversitesi Amerikan Dili ve Edebiyatı okudum. Sonrasında 3 yıl kısa bir Amerika serüvenim oldu ve akabinde tamamen tesadüfle mezun olduğum okulum, Boğaziçi’nde Öğretim Görevlisi olarak 13 sene boyunca çalıştım. Tesadüflere çok inanan biriyim çünkü benim akademisyenlik düşüncem aslında hiç yoktu ama nasıl olduğunu anlamadım ve kendimi sınıfta buldum. Ve sınıfa girip, öğrencilerle göz göze geldiğim anı hiç ama hiç unutmuyorum ve o an olmam gereken yer burası dediğimi daha dün gibi hatırlıyorum. Oysa akademisyenliğin de getireceği maddi manevi zorlukların olduğunun farkındaydım ama o enerjiyi öyle yoğun hissettim ki, ve kendi kendime:
- Tamer senin olman gereken yer burası ve buradan devam et. Bu yolculuğun seni nereye götüreceğini izle dedim.
Gayet iyi yerlere de götürdü. Sonrasında ise kendi adıma küçük bir okul kurdum ve senelerce devam ettirdim. 1 Ocak 2019’a kadar devam ettirdim bu süreci. O da yine duygularımla karar verdiğim bir süreçti ve o an bu işi bırakırken de:
- Tamer, artık bırakma zamanı geldi. Sen bunu bırakmazsan, o seni bırakacak diyerek kendime telkinde bulundum ve bu süreci de sonlandırmış oldum çünkü takdir edersiniz ki, hiçbir şey sonsuza kadar sürmüyor.
-Peki bu esnada Müzik’e yönelme kararı nasıl gelişti?
+Bunun açıkçası insanın içinde olan bir şey olduğunu düşünüyorum. Sonradan gelişen bir şey kesinlikle değil. Müzikle doğmuş biri olduğumu söyleyebilirim. Ve bu tutkuyla şan ve solfej eğitimleri almaya başladım. Süheyla Yengi hocamla şan, Timur Selçuk hocamla da solfej çalıştım. Gerçekten Türkiye’de duayen olan isimlerden eğitimler alma şansına nail oldum. Sonrasında ufak tefek beste çalışmaları yapmaya karar verdim. Ve o dönem Hepsi grubunun Mete Özgencil imzalı ‘’Hiç bana bakma oğlan’’ isimli şarkısına İngilizce söz yazmam için benimle iletişime geçildi. Ben de yazdım. O şarkı 2006’da piyasaya çıktı. Bulgaristan ve Almanya’da müzik listelerinde epey uzun süre en üst sıralarda yer aldı. 2007’de sevgili Özgür Aras benimle sevgili şarkıcı Yeliz’in yeni projesi için iletişime geçti ve o dönem kendilerine altı şarkı verdim ve bunlardan biri de çok sevdiğim Ağla Kalbim adlı şarkımdı.
-Peki, tam da Ağla Kalbim demişken bu şarkının sözleri çok derin. Yaşadığın aşk hikayeleri mi yazdırır genelde şarkıları sana?
+Aşk’tan yana epey dağılmış vaziyette olduğumu dile getirmeliyim. Genelde şarkıları aşk yazdırıyor diyebilirim ama hayatın ta kendisi de yazdırıyor aslında. Zorluklar, mücadeleler de yazdırıyor yani. Ben lay lay lom şarkılar yazmak yerine lay lay lom olduğum dönemlerde bu anları yaşamayı tercih eden biriyim. Yani o yüzden de neşeli olduğum anları anlattığım şarkılarım yok. Ama gel gelelim ne zaman ki hayat beni zorluyor ya da aşk beni zorluyor. İşte o kesinlikle bir şarkı olarak zuhur ediyor. İçimi döküyorum. Ben varım, karşı taraf var ama iki kişiden ibaret değil konu çünkü bir de aşk’ın kendisi var bu denklem içerisinde. Aşk yönetiyor aslında iki tarafı da ama aşk yine de nedir dersen sanırım bunun bende net bir tanımı yok ve ben de bu kavramı şu ana kadar tanımlayamadım. Ama yaşadığım hiçbir aşk’tan pişmanlık duymadığımı dile getirmeliyim çünkü hepsinin beni şekillendiren ve ben yapan bir tarafı oldu.
-Beste yapmanın haricinde müzikle alakalı başka ne gibi çalışmalar var?

+Benim Youtube’da bu toprakların enstrümantal anlamda müziğini yaptığım ama Sümerlerden tut da, Osmanlı’ya kadar sentezlediğim Spondeo adıyla yayınladığım bir kanalım var. Spondeo Latince söz veriyorum demek ve bu ismi koymamın sebebi ve karar ve söz verdiğim şeyleri hayata kesinlikle geçiren biriyim o yüzden bu kanalda bu mahlas’ı kullanmak istedim. Müzik olarak zaten en zengin kültüre sahip coğrafyada yaşıyoruz. Başka coğrafyalarda insanlar daha kendi müzik türlerine yönelik bir algıları söz konusuyken biz ise her tür müzikle harmanlanmış durumdayız.
-Peki şarkıcılık kariyerin nasıl başladı?
+İş yerimi kapattıktan sonra tamamen müziğe yöneldim. Bestelerim ilgi görmeye başladığı andan itibaren, bir arkadaşım bana:
'Sen neden söylemiyorsun?' dedi.
Bu açıkçası öncesinde ürkütücü bir karar gibi gelse de, sonrasında bu alanda eğitimler almaya başladım. Ve sonrasında cesaret gösterip ilk şarkımı sevgili Esma Er ile birlikte Ayrılmayalım adlı şarkıyı coverladık. Gayet beğeni topladı ve bu benim cesaretimi daha da perçinledi. Sonrasında ise sevgili İzel’in 2003 senesinde seslendirdiği Kendime Yaşayacağım isimli şarkıyı ilk solo çalışmam olarak yayınladım ve o da beğeni topladı. Daha sonrasında ise, canım Sezen Aksu ile, ki çok eski arkadaşımdır, onunla bir çalışma yaptık ve onun şahane bir şarkısını seslendirdim. Şarkının adı, Yıkılsın Meyhaneler ve sevgili Mustafa Ceceli aranjesini yaptı. 2 Mayıs 2025’te tüm dijital platformlarda ve Tamer Gürsoy kendi youtube kanalımda yayında olacak. İçimize çok sinen bir çalışma oldu açıkçası. Heyecanla çıkışını ve akabinde tepkileri bekliyoruz. Klibi de görsel sanatlarla alakalı bakışına ve sanatına çok güvendiğim sevgili Onur Oğuz yapacak. Üretmeyi çok ama çok seviyorum. Bu hayatımın sonuna kadar da bu şekilde devam edecek.
-Bir müzisyen olarak, müzik piyasasını nasıl değerlendiriyorsun?
+Eğitmenlik hayatımda senelerce öğrencileri ve ailelerini anlamaya çalıştım. Şimdi ise müzisyenleri anlamaya çalışıyorum. Açıkçası çok uç noktalar var ama ben bu sektörde olmaktan çok mutluyum. Bir de herkesin kendi yolculuğu olduğunu düşünüyorum ve bu anlamda sektörde yaşanan sorunlar, problemli alanlarla alakalı açıkçası herkesin kendinden mesul olduğunu düşünüyorum ve bu noktada müzik piyasasında herkesin kendisiyle bir yarışı olması gerektiğine ve dolayısıyla piyasadaki herkesin sadece yaptığı işle kıyaslanması gerektiğine inanıyorum.
-Türkiye’de şu ana kadar şarkı verdiğin kişilerin haricinde, eserlerini seslendirmesini istediğin başka kimler var?

+Çok sevdiğim ve şarkılarımı seslendirmesinden keyif alacağım bir çok isim var ilk aklıma gelenler tabii ki, Ajda Pekkan, Hande Yener ve Hadise.
-Sanki tüm çalışmalar bence bu kadar değil. Şu ana kadar kimseye bahsetmediğin projelerin de var gibi hissediyorum. Bunu bana ve Onedio.com’a özel paylaşmanı arzu ederim.
+Nasıl yakaladın bilmiyorum ama evet var. Aralık ayında Türk Sanat Müziği projem var ve onu yayınlayacağız. Aralık ayında ilk 6 şarkı ve akabinde diğer aylarda da diğer 6 şarkıyı yayınlayacağız ve ciddi manada Türk Sanat Müziğinin en sevilen şarkılarını barındıran şahane bir proje bu.
-Tamer’in bir günü nasıl geçiyor peki çok merak ettim.
+İnanılmaz yoğun geçiyor. Bana bir gün, bir yıl ve bir ömür yetmiyor inan. O kadar çok yapmak istediğim şey var ki. Rutinlerim yok gerçi çünkü rutin oluşturabileceğim bir lükste yaşayamıyorum. İşlerim sabah başlıyor ve akşam yatağa girene kadar da devam ediyor. Şayet bir akşam yatağa erken girmişsem kendimi çok şanslı addediyorum ama cidden bu çok nadir oluyor çünkü şu an çıktığım yolda en iyi üreten olmak istiyorum. İşimi nasıl beğendirebilirimin zirvesine çıkmak istiyorum. Şu an kendime hedef olarak koyduğum şey bu açıkçası.
-İşin mutfak tarafından ön tarafına geçmek seni endişelendiriyor mu?

+Hiç endişelendirmiyor açıkçası. Tam tersi, kendimle ilgili bir çok şeyi öğreten bir süreç oluyor bu bana. Sesimi kullanabilmeyi ve kullanabildikçe de sesimin güzel olduğunu fark ettim. Bu noktada açıkçası mottom Cesaret cesaret ve cesaret.
-İlk çıkış şarkın şu dönem günümüzde tribünlere oynayan bir tür değil de, daha iyi bir hikaye anlatıcısı olduğun ana spesifik bir kitleye hitap edebileceğin bir şarkı oldu. Bu tarz bir şarkı seçiminin sebebi neydi?
+Geldiğim bu aşamada, tribünler için bir şarkı yapmak yerine, kendi duygum, alt yapım, beklentilerim ve yapmak istediklerini yapmaya hak kazanmış biri olarak ben Kendime Yaşayacağım şarkısını söylemeyi uygun buldum ve onu söylemek istedim. Çünkü bir şarkının beni anlatmasını referans alırım hep. O şarkı da beni anlatıyordu ve 2 Mayıs’ta çıkaracağım Sezen’in şarkısı da beni anlatıyor. Bu bir duruş meselesi diye düşünüyorum ve kendime yakışanı yapmakla mükellefim diye düşünüyorum bu yolculukta. Şarkıyı giyme kavramının bir solistin yolculuğunda çok önem arz ettiğini düşünüyorum.
-Tamer, seni tanıdığıma gerçekten çok memnun oldum ve çok sevdim seni. Her dakikasından keyif aldığım bu röportaj için çok ama çok teşekkür ediyorum.
+Ben de aynı duyguları yaşadım ve çok keyif aldım sevgili Cenk. Ben teşekkür ediyorum.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!