Peçeteler Hazır mı? İzlerken Gözyaşlarını Asla Durduramayacağın 15 Film!
Biraz psikopat ve şımarıkça olsa da bazen içimizden durduk yere ağlamak gelir. Bunu da tek başımıza yapamayız. İşte tam o anda işin içine filmler girer. İşte izlerken gözyaşlarınızı tutamayacağınız 15 ağlamalık film!
1. We Live in Time (2024)

Almut (Florence Pugh) ile Tobias (Andrew Garfield) tamamen tesadüfen tanışıyor. Uzun süre vakit geçiriyorlar, evleniyorlar falan. Çok tatlı bir aile kuruyorlar, anlayacağın. Fakat, bir gün Almut'un ciddi bir hastalığı olduğu ortaya çıkıyor. Sonra duygusal olaylar gerçekleşiyor. Empati kurdurup ağlama krizine sokacak filmlerden.
2. His Three Daughters (2024)

Üç kız kardeş baya uzun bir süre ardından, babalarının hastalanması nedeniyle bir ara geliyorlar. Babalarına bakarken birlikte vakit geçiriyorlar ve uzun zamandır görüşmedikleri için eski olaylar hakkında konuşup duygulanıyorlar. Babalarının son günlerinde birbirlerine destek oluyorlar ve bu duyguyu izleyiciye çok iyi yansıttıkları için kendini ağlarken buluyorsun.
3. My Old Ass (2024)

Elli (Maisy Stella) 18 yaşına girerken bir festivalde mantar yiyor ve bir anda yaşlı haliyle karşılaşıyor. Yani şöyle düşün, doğum gününü kutluyorsun ve bir bakıyorsun ki her yeri kırışmış bir kadın sen olduğunu iddia ediyor. Elli, yaşayacağı aşk ile ilgili şeyler öğreniyor ve buna çok üzülüyor. Çünkü meğersem bu aşk ona çok acı verecekmiş.
4. The Greatest Hits (2024)

Harriet’in (Lucy Boynton) çok sevdiği birini kaybetmesinden sonra hayatı altüst oluyor. Ama bir gün fark ediyor ki, belirli şarkıları dinlediğinde geçmişe dönebiliyor. Bu sayede kaybettiği sevgilisiyle yeniden anılar yaşayabiliyor. Başta çok güzel bir şans gibi dursa da, Harriet geçmişte kalıp kalmama konusunda büyük bir ikilem yaşıyor.
5. I’m Still Here (2024)

Gerçek olaylardan esinlenen filmde, Brezilya’da askeri diktatörlük döneminde kaybolan eşi için mücadele eden Eunice Paiva’nın hikâyesi anlatılıyor. Eşini, yani hayat arkadaşını ararken hem devlet baskısıyla hem de derin bir yasla baş etmek zorunda kalıyor.
6. The Return (2024)

Homeros’un “Odysseia”sından uyarlanan film, Odysseus’un yıllar süren savaşlardan sonra evine dönüşünü anlatıyor. Ama bu dönüş düşündüğün gibi zafer dolu değil; yorgunluk, pişmanlık ve ailesine kavuşma arzusuyla dolu. Ralph Fiennes’in canlandırdığı Odysseus’un yaşadığı içsel çatışmalar, Juliette Binoche’un oynadığı Penelope ile olan özlemi filme bambaşka bir duygu katıyor.
7. Bonjour Tristesse (2024)

Fransız yazar Françoise Sagan’ın ünlü romanından uyarlanan bu film, genç bir kızın yaz tatilinde babası ve onun sevgilisiyle yaşadıklarını anlatıyor. Başta keyifli ve özgür bir tatil gibi görünse de, zamanla kıskançlıklar, karmaşık duygular ve hüzün işin içine giriyor.
8. The Long Walk (2025)

Stephen King’in romanından uyarlanan film, ölümcül bir yarış üzerine kurulu. Genç erkekler yüzlerce kilometre boyunca durmadan yürümek zorunda, duraklayan ya da yavaşlayan hemen eleniyor. Başta sadece bir yarış gibi görünse de, yol boyunca bazı dostluklar kuruluyor ve olaylar da burada gelişiyor.
9. Sentimental Value (2025)

Yıllardır görüşmeyen bir baba ile kızı, bir sanat projesi sayesinde yeniden bir araya geliyor. İlk başta aralarındaki mesafe ve kırgınlık çok belirgin ama zaman geçtikçe duygular ortaya çıkıyor. Geçmişin pişmanlıkları, söylenmemiş sözler ve özlem, baba-kız ilişkisini hem çok kırılgan hem de çok gerçek bir şekilde yansıtıyor.
10. My Oxford Year (2025)

Amerikalı genç bir kadın, Oxford’a eğitim için geliyor ve burada karizmatik bir profesörle tanışıyor. Başta romantik, masalsı bir aşk gibi ilerliyor ama çok geçmeden profesörün ölümcül bir hastalığı olduğunu öğreniyor.
11. The Map That Leads to You (2025)

Dünya turuna çıkan genç bir kadın, yolculuğu sırasında hayatının aşkıyla tanışıyor. Birlikte geçirdikleri zaman heyecan, macera ve tutku dolu. Ama sonra adamın ölümcül bir hastalığı olduğu ortaya çıkıyor. Gerçekten duygusal filmlerin vazgeçilmezi ölümcül hastalık...
12. Dear Maa (2025)

Bir kız çocuğu, hayatında ona gerçek bir anne gibi olan ama kan bağı olmayan bir kadınla büyüyor. Aralarındaki bağ öyle güçlü ki, her sahnede sevginin sadece biyolojiyle değil kalple kurulduğunu hissediyorsun. Özellikle finalde yaşanan ayrılık, izleyiciyi gerçekten çok üzüyor. Üzülmek istiyorsan mutlaka izle.
13. Deaf (Sorda) (2025)

Film, işitme engelli bir annenin hayatına odaklanıyor. Bebeğini büyütürken, işiten eşiyle ve çevresindeki insanlarla iletişim kurmakta sürekli zorlanıyor. Bir yandan annelik sorumluluğu, diğer yandan anlaşılmamanın yalnızlığı onu çok zorluyor. Çoğu sahnede, annenin sessiz dünyası seyirciye birebir hissettiriliyor.
14. Sarkeet (2025)

Göçmen bir ailenin hayatını merkezine alan film, özellikle çocuklarının yaşadığı zorluklara odaklanıyor. Ailenin en küçük çocuğu ADHD (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) ile mücadele ediyor. Bu durum hem okulda hem de evde büyük çatışmalara yol açıyor. Ebeveynler bir yandan geçim derdindeyken, diğer yandan çocuklarına doğru şekilde destek olmaya çalışıyorlar.
15. The Love That Remains (2025)

Film, boşanma sürecindeki bir ailenin hikâyesini anlatıyor. Anne ve baba yollarını ayırmaya hazırlanırken, çocukları bu durumun ortasında kalıyor. Sahneler genelde çocukların gözünden anlatıldığı için daha üzücü oluyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
Drama benlik olmasa da bazen çok güzel, gerçekten böyle oluyor dediğim filmler çıkıyor. onur savaşı filmini de bu kategoriye alabiliriz bence, duyguyu çok gü... Devamını Gör