onedio
article/comments
article/share
Haberler
Öğretmenler Ne Zaman Yalnız Kaldı?

etiket Öğretmenler Ne Zaman Yalnız Kaldı?

Geçen gün derste bir konu üzerine tartışırken, yaklaşık üç dakikadır öğrencilerimden hiçbir tepki almadığımı fark ettim. Bu durumda “mea maxima culpa” diyerek suçu elbette kendimde aradım. Belki daha etkili bir yöntem geliştirmeliydim. Ama içimden şu cümle döküldü:

“Öğretmenlik, kalabalığın ortasında en çok yalnız hissedilen mesleklerden biri sanki. Bir sınıf dolusu öğrenciyle çevrili olsanız da bazen kendinizi arada kalmış hissediyorsunuz.”

Bu fiziksel yalnızlığın nasıl olup da duygusal bir derinliğe dönüştüğünü düşünmeye başladım. İşte bu yazı da o düşüncenden doğdu.

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Eskiden Öğretmen Değerli Miydi?

Eskiden Öğretmen Değerli Miydi?

Bir zamanlar öğretmenler toplumun en çok saygı gören rehberleriydi. Köy kahvesinin baş köşesinde yeri olan, çocukların geleceğine yön veren sessiz kahramanlardı. Fakir Baykurt’a ait olduğu söylenen o güzel cümledeki gibiydi öğretmenin konumu:

“Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir.”

Ama bir gün, beklentiler arttı; takdir azaldı. Kimin neye el açtığı, kimin neden boyun eğdiği birbirine karıştı. Ve o gün, sistem öğretmeni yalnız bırakmaya karar verdi.

Ne Oldu da Yalnızlaştı?

Önce müfredatlar çoğaldı, sonra anlam azaldı. Öğretmen, sayılarla ölçülen bir performansın öznesine dönüştü. Kırk kişilik bir sessizliğe konuşmaya, ekranlara bakarak empati kurmaya zorlandı.

Sonra veli yalnız bıraktı öğretmeni. Sorunları birlikte çözmek yerine suçlu aramayı seçti. Kırık notlarla dolu karneyi çocuğuna değil, öğretmene gösterip hesap sordu.

Öğrencilerin gözlerindeki ışık yerini beklentiye ve sabırsızlığa bıraktı.

Meslektaşlar da zamanla yalnızlaştı. Rekabet, dayanışmanın önüne geçti. Öğretmenler, en çok da birbirini anlamamaya başladığında yalnız kaldı.

Belki de en acı olanı: Öğretmen, kendini unuttuğunda yalnız kaldı.

Dışlanmışlığın Sessizliği

En çok da karar masalarında adı geçmediğinde yalnız kaldı öğretmen. Eğitim sistemine dair her tartışmada, en çok etkilenenin sesi en az duyulduğunda...

Kadınlar Günü’nü kadınsız tartışan bir toplumda, eğitim de öğretmensiz konuşulmaya başlandı. Kimse de buna şaşırmadı.

Belki de en kırıcı olanı, kendi sesine yabancılaşmasıydı. 

Mor Tebeşirin Gücü

Mor Tebeşirin Gücü

Harold ve Mor Tebeşir, 1955’te Crockett Johnson tarafından yazılmış bir çocuk kitabı. Küçük bir çocuk, elindeki mor tebeşirle çizdiği her şeyi gerçeğe dönüştürerek kendi hayal dünyasında bir yolculuğa çıkıyor.

Öğretmen de o mor tebeşirle neler neler değiştirebilir. Hâlâ… İnadına… Umutla…

Çünkü bir tahtaya tebeşirle yazılan harflerde hâlâ umut var.

Bir çocuğun adını ilk kez doğru okuyuşunda, bir gencin gözlerinde ilk kez bir geleceği fark edişinde…

Öğretmenin yalnızlığı, işte o anlarda biraz hafifliyor.

Her sabah sınıfın kapısını umutla açan bir öğretmen varsa, bu yalnızlık geçicidir. Çünkü bir çocuğun gözündeki merak, öğretmenin en sadık yoldaşıdır.

Belki de...

Evet, öğretmenler çoktan yalnız bırakıldı.

Ama hâlâ bir öğrencinin kalbine dokunabiliyorlarsa, bu yalnızlık, direnişin en sessiz ama en anlamlı hâlidir.

Instagram

LinkedIn

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
2
2
2
2
2
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam