onedio

Kenan Doğulu Haberleri

Kenan Doğulu ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Kenan Doğulu ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Haftanın Magazin Bombaları
Magazin dünyasının usta kalemi Sinan Özedincik, geçtiğimiz haftaya damga vuran olayları Sabah.com.tr'ye değerlendirdi. İşte ünlüler dünyasından son dedikodular, perde arkasında yatan olaylar... BU YAZ NİKÂH MASASINA OTURURLAR  Ünlü sunucu Defne Samyeli'yi, ilk kitabı 'Kısa Lafın Uzunu'nun tanıtım davetinde, kızları ve cemiyet hayatından yakın dostlarının yanı sıra bir yıldır birlikte olduğu sevgilisi Prof. Dr. Emre Alkin de yalnız bırakmadı. Samyeli ile yan yana poz veren Emre Alkin, kitap tanıtımını gölgede bırakacak bir açıklama yaptı ve Defne Samyeli ile nişanlandıklarını söyledi. İkisinin de başından birer evlilik geçen Emre Alkin ile Defne Samyeli, bu yaz evlenmeyi planlıyor. Emre Alkin'in, Samyeli'nin kitap tanıtım davetin, 'Emre'den prensesine' yazılı bir çiçek yolladığı öğrenildi. Samyeli bu kez aradığı mutluluğu buldu mu dersiniz? Çifti yazın nikâh masasında görür müyüz? Emre Bey centilmelik örneği göstermiş. Kendisi zaten çok kibar, kaliteli, düzgün bir insan. Defne Samyeli de bugüne kadar düzgün yaşantısıyla örnek bir insan. Bulunduğu sosyal ortamlarda da duruşuyla farklı bir yerdedir. Her ikisinin de başından bir evlilik geçti. Defne'nin adı boşandıktan sonra kimseyle anılmamıştı. Zaten çok prensipli bir insan. O yüzden bu ilişki muhtemelen evliliğe gider. Duyumlar düğünün bu yaz olacağı yönünde. Kesin olarak açıklanan bir tarih yok ama bu yaz nikâh masasına otururlarsa da sürpriz olmaz. 1-2 yıl flört edelim, sonra evlilik konusuna bakarız diyecek kişiler değiller. Aklı başında insanlar. Bu yüzden bir an önce evlilik tarihini belirleyecekler diye düşünüyorum. SEREN ARTIK LÜTFEN BİR ŞEYLER ÜRETSİN  Seren Serengil, geçtiğimiz yıl ayrıldığı işadamı sevgilisi Oğuz Aşıcı ile barıştı. Aşıcı; yakın dostlarını devreye sokarak sevgilisinin gönlünü yeniden kazandı. İşi gereği Dubai ile İstanbul arasında mekik dokuyan Aşıcı, sevgilisini de yanına alarak Dubai'ye gitti. Çiftin, barışmanın ardından gelecek planları yapmaya başladıkları ve evlilik için ailelerini ikna etmeye çalıştıkları öğrenildi. Çiftin ilişkisinde son durum nedir? Barışma iddiaları doğru mu? Düğün hazırlıkları başladı mı? Seren Serengil sürekli konuşuyor ama ortada bir fotoğraf yok. Ben 25 yıllık gazeteci olarak Seren Serengil haberlerinin yapılmamasından yanayım ancak yapılıyor, yapcak birşey de yok. Gündemde olmak için sürekli konuşuyor, bunu başarıyor da. Seren, Dubai'ye de takmış durumda. Oğuz Aşıcı'dan önce de eşleri, sevgilileriyle Dubai'ye sık sık gidiyordu. Sürekli Dubai yolcusu. Orada bir keramet var diye düşünüyorum. Dubai'de mutlu oluyor herhalde. Hayırlısı olsun diyelim. Ama sürekli ayrıldı, barıştı haberleri çok sıktı. Ortada görünen hiçbir şey de yok. Eskilere karşı saygım sonsuz ama Seren de artık bir şeyler üretsin gündemde kalmak istiyorsa. İnsanlar bir şey üretiyor ama Seren hiçbir şey üretmiyor. Hülya Avşar haberlerinden sıkıldık diye kızıyorlar bazı insanlar ama kadın sürekli bir iş peşinde. Boş durmuyor. Seren'le ilgili ise; evlendi, boşandı, ailesi istemiyor, ailesini ikna etti gibi haberler yapılıyor. Ben artık Seren Serengil'in bir şeyler üretmesini rica ediyorum. N'olur artık bir şeyler yapsın. Sosyal sorumluluk projelerinde yer alsın. O kadar boş zamanını düzgün şeylerle doldursun. İKONCAN EDA TARİHE KARIŞTI İddialı giyim tarzıyla tüm Türkiye'nin yakından tanıdığı bir isim olan Eda Taşpınar, eski günlerini mumla aratır oldu. Yaklaşık 1 aydır avukat Can Verdi ile birlikte olan sosyetik güzel, sevgilisinin giyim tarzına çabuk uyum sağladı. Verdi ile önceki akşam Bebek'teki Lucca isimli mekâna gelen Eda Taşpınar'ı görenler gözlerine inanamadı. Bir zamanlar gündüz saatlerinde bile boy gösterdiği Bebek'te kıyafetleri ve takılarıyla fırtınalar estiren sosyetik güzel, önceki akşamki bakımsız görüntüsüyle hayret uyandırdı. Kendisinden yaşça büyük sevgilisine ayak uyduran Eda Taşpınar'ın yüzü de ilk kez asıktı. Her zaman basın mensuplarına neşeli halleriyle poz veren sosyetik güzelin bu kez yüzünden düşen bin parçaydı. Eda Taşpınar'ın bu bakımsız ve mutsuz halini görenler, 'Eda'nın ikonu gitmiş, canı kalmış. Eski şıklığına geri dönmeli yoksa artık ona kimse ikoncan demeyecek' yorumu yaptı. Nurettin Hasman'dan sonra Bora Kozanoğlu'yla yaşadığı aşk sonrası herkes 'Sonunda kendi yaşına uygun birini buldu' yorumları yapıyordu. Çifti de herkes birbirine çok yakıştırıyordu. Kozanoğlu ile yollarını ayırdıktan sonra uzun bir süre hayatına kimseyi almayan Taşpınar, son seçimini yanlış mı yaptı? Yoksa Can Verdi'ye kör kütük âşık oldu da o yüzden mi kendini baştan aşağı değiştirdi? Değişimin nedeni yeni ilişkisidir. Can Verdi önemli bir avukat. O yüzden de yanında garip garip kıyafetler giyen biriyle dolaşmak istemiyordur. Adam ertesi gün önemli bir davaya girecek, sabahında gazetelerde boy boy fotoğrafları olunca güvenilirliği sarsılabilir. Birçok ünlü avukat tanıyorum. Bu konuda çok hassaslar. Çapkınlık yaptıkları gecenin sabahında önemli bir toplantıya, davaya girecek olanlar oluyor. Gazetelerde fotoğraflarını gördükleri zaman adamları ciddiye almıyorlar. Sonrasında ise, 'Siz haberleri çok rahat yapıyorsunuz. Biz de doğru şeyler yapmıyor olabiliriz ama bu gazeteye yansıdığı zaman bizim işimizi etkiliyor. Bu yüzden iş kaybettiğimiz oluyor' diyorlar. Can Verdi de avukat olarak olaya bu yönde bakıp, Eda'ya eğer bir ilişki yaşayacaklarsa kıyafetlerine dikkat etmesi gerektiğini söylemiş olabilir. Can Verdi, ne Bora Kozanoğlu'na ne de Nurettin Hasman'a benziyor. Adam bu tarz haberlerle gündeme gelmek istemez. Bir de artık Eda da olgunlaşıyor. Çocukça, saçma sapan hareketleri bıraktı. Çok da iyi yaptı. Birçok markanın yüzü oldu. Kendi markasını da üretti. Biraz da iş kadını kimliğine büründü. Eskisi gibi olsa kimse onu ciddiye almazdı. O da bunun farkında sanırım ve bu yüzden de kendini değiştiriyor. YILIN DÜĞÜNÜ KENAN İLE BEREN'İNKİ OLACAK  Oyuncu Özge Özpirinçci ile evliliğe giden ilişkisini sonlandırdıktan sonra sosyetik güzel Neslişah Alkoçlar'la aşk yaşamaya başlayan Engin Altan Düzyatan, yeniden evlilik hazırlıklarında. Geçtiğimiz hafta evlilikle ilgili, 'Önce büyüklerimizin görüşünü almamız lazım. Her şey nasip kısmet' diyen Düzyatan, damat olmak için düğmeye bastı. Alkoçlar'la aşk yaşamaya başladıktan sonra giyiminden başlayıp, gezdiği mekânlara kadar hayatını komple değiştiren oyuncu, hafta sonunu ailesinin bulunduğu İzmir'de geçirdi. Sevgilisiyle birlikte İzmir'de keyifli anlar geçiren oyuncu, burada Alkoçlar'a evlilik teklifi yaptı. Sürpriz karşısında şaşıran Alkoçlar'dan 'Evet' cevabını alan oyuncu, vakit kaybetmeden soluğu kuyumcuda aldı. Alsancak'taki bir kuyumcudan nişan yüzüklerini alan sevgililer, gece ise Alaçatı'da kutlama yaptı. Bu yaz evlenecek çiftlere böylece bir yenisi daha eklendi. Sizce yılın düğünü hangi çiftin olacak? Ben Engin Altan Düzyatan'la Neslişah Alkoçlar'ın bu yaz düğünü olacağına inanmıyorum. Daha çok erken. Belki eylül ayında olur ya da kışa kalır. Yazın olursa çok büyük bir sürpriz olur. Engin Altan evlilikle ilgili, 'Bu işler kısmet meselesi, bakalım' dedi. Ailelerin ve çiftin bu kadar iyi anlaşıyor olması, hemen imza atacakları anlamına gelmez. Bunlar çok hassas konular. Evlilik kararı çok iyi düşünülerek alınması gereken büyük bir karar. O yüzden de ben bu çiftin yazın evleneceğini düşünmüyorum. Yılın düğününe ise Kenan Doğulu ile Beren Saat imza atacak. Bomba bir düğün olacak. Uzun süre düğünün detayları konuşulacak. Onlardan sonra ise sıra Buse Terim-Volkan Bahçekapılı çiftinde. BU AŞK SİNEM'İN BAŞINI ÇOK AĞRITACAK  Muratcan Akdoğan ile aşk yaşadığı iddialarını ısrarla reddeden Sinem Kobal'ın, yalan söylediği ortaya çıktı. Çifte yakın kaynaklar bu aşkı doğruladı. Hatta haberi doğrulayan ve içine sindiremeyenlerden biri de, Sinem'in en yakın arkadaşı ve Muratcan'ın ablası Cansın Hacısoyu. Sinem ile Muratcan'ın yakın çevresinin anlattıklarına göre; 20 gün önce Cansın Hacısoyu, arkadaşlarının partisinde balkona çıkıyor ve kardeşi Muratcan ile Sinem'i çok samimi bir şekilde görüyor! 'Siz ne yapıyorsunuz!' diye çıkışan Hacısoyu, Sinem'den 'Çok sarhoşum' yanıtını alıyor. Ancak bu görüntüyü içine sindiremeyen abla, kardeşinin telefon görüşmelerini inceleyince; Sinem ile Muratcan'ın 89 kez konuştuklarını görüyor. Ondan sonra da ipler kopuyor zaten. Telefonda Sinem'le sıkı bir kavga edip köprüleri atan Cansın Hanım, Sinem'i hayatından çıkarıyor. Cansın Hanım, kardeşi Muratcan'a da 'Sen bunu nasıl yaparsın!' deyip kızmış ve onunla da ipleri koparmış. Haftaya damga vuran olay bu oldu. Sinem Kobal'ın aşk iddialarını yalanlaması anlaşılan Cansın Hanım'ı kızdırdı ve o da işin doğrusunu herkesin duymasını sağladı. Sizce bundan sonra neler olacak? Sinem Kobal, Muratcan Akdoğan ile ilişkisini sonlandıracak mı yoksa el ele ortaya çıkıp herkesi şaşırtacaklar mı? Muratcan Akdoğan, Sinem'den 4 yaş küçük. Henüz yaşı da küçük olduğundan çıkan haberler onu korkutacaktır. Hatta bence birileri kulağını da çekmiştir. Ailesi ona gönül koyabilir. Bu yüzden de tedirgin olur. Bu krizi nasıl yöneteceğini de bilmiyordur. Ablası da ona sırt çevirirse işi zor. Babası da bu ilişkiyi bitirmesini söylerse, onları el ele bile görmeden bu ilişkiye nokta konur. Aile arasında durum nedir bilemiyoruz. Oğullarını karşılarına alıp konuşacaklardır. Şu anda Sinem'le el ele basın karşısına çıkıp birlikteliklerini ilan edeceklerini sanmıyorum. Belki ileride. Sinem'e şu anda Arda Turan'ın arkadaşları da tepki gösteriyordur. Arda'yı sevdikleri kadar Sinem'i de seviyorlardı. İlişkileri bitmiş olsa da Sinem'e karşı bu sevgileri hiç değişmemişti. Türk toplumunda bu tarz şeyler çok çabuk kabullenilmiyor. Sancılı bir dönem yaşanacak. Bakalım bundan sonra nasıl bir yol izleyecekler.FULYA UGAN / Sabah.com.tr
Sıla: "Evdeki Televizyonu Söktüm"
Sıla: Twitter, bize zaman kazandırıyor. Herkes muhabir oldu. Doğalgaz patlaması olduğunda ilk televizyonlar yayında değildi, hepimiz ilk Twitter'a baktıkŞarkıcı Sıla, “TV ile hiç alakam yok. İki üç senedir hiç TV seyretmiyorum, sadece film seyredecek bir düzenim var. TV’yi söktüm. Söktüm, çünkü her baktığımda biraz daha düştüğümü gördüm TV’ye” dedi. Yeni albümü 'Yeni Ay'ı geçen ay yayımlayan Sıla, Radikal gazetesinden Armağan Çağlayan’a konuştu. Armağan Çağlayan’ın Sıla ile yaptığı söyleşi şöyle: Sizin çok mesafeli bir tavrınız var. Bu mesafe özellikle mi? Mizaç. Hep böyleydim, çocukken de. Beni sonradan tanıyanlar çok şaşırır. Ama özellikle koyduğum bir mesafe değil. Bir ticari yaratım değil, böyleyim. Alışmam zaman alıyor benim insanlara. Önce biraz durup bakmayı seviyorum. Sonra kendiliğinden doğal bir şekilde çözülüyor, duvar da kalkıyor. Ama bu mizaca ters bir meslek yapıyorsunuz? Sahnede böyle değilim ama. Konserde çok iyi ve rahat bir bağ kurarım. Onu almaz yani seyirci, mesafeyi. Zaten şarkılar da arayı kapatıyor. Yazım süreci de malum yaratım süreci de çok benle ben arasında. Sıkıntısını çekmiyorum yani. Bir de daha yapış yapış bir hale alıştığımız için senelerdir, o yüzden benim yapım farklı geliyor. Popüler kültüre de magazine de bir mesafe varmış gibi duruyor... Sevmiyorum magazini. Kastım şu: Olması gereken magazine her zaman varım. Ama çok özel hayat, çok açık bir hayat, yani kendimi göstermeyi çok sevmiyorum. Anlatmak istediklerimi zaten şarkılarla anlatıyorum. O kadar merak ettiklerini zannetmiyorum ben de merak etmiyorum mesela. Hiç merak etmez misiniz başkasını? Ben insanlara bakmayı seviyorum. Burası bir kafe olsa mesela ben size bakarım. Ama Armağan Çağlayan olarak değil x biri olarak bakarım. İnsanları seyretmeyi seviyorum, tepkilerini, nasıl cevap verdiğini.. Bu da bir mesleki deformasyon aslında. Seviyorum insanları seyretmeyi, nasıl âşık olur diye, kime âşıktır diye merak etmiyorum. Müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Ben çok seviyorum müziğinizi, bana arabeske yakın geliyor, Müziğinize “Tam rakı masası şarkıları” diyorlar.. Çok hoşuma gidiyor bu benzetme. Rakı masası çok samimi ve âdâplı ortamdır. Dolayısıyla iyi bir tanım. Ben çocukken kendi şarkılarımı yazıp söyleme hayali kurdum. Evet, deodorant şişesi ya da saç fırçasıyla çok anım var. Geceliğimiz arkasına kıskaçlı kuyruk, Emel Sayın’dan özenip. Ama hiçbir zaman sadece yorumcu olarak, ışıkların altında olmak istemedim. Hep kendi şarkımı, sözümü ve hikâyemi anlatabileceğim bir şey düşledim. En büyük şansım; yaptığım işin popülist bir yerden çıkmayıp popüler olması. Müziğimi özgün olarak tanımlıyorum, benim müziğim işte! Siz mesela modern Yıldız Tilbe gibi geliyorsunuz bana. Şarkı tarzından ödün vermeyen, kendi tarzı olan, piyasanın peşine takılmayan.. Bizim şöyle bir şarkıya ihtiyacımız var diye hiç oturmadık biz kanepeye. Hiç gitarı almadık öyle elimize. Hep içimizden döküldüğü gibi onun peşinden gittik. O zaten insanı özgünleştiren. Ötekisi iyi bir şey değil. Çok talihsiz bir zamanda çıktı ‘Yeni Ay’ albümü. İnsanların çok politikleştiği bir dönemdi... Siz de büyük bir cesaretle çıkardınız. Hiç kimsenin aklına gelmedi mi? Çok konuştuk bunu. İki ay daha bekleyeceğiz, seçimi atlatacağız... Çok şey değişir mi dinleyicim için? Hayır, biraz aralanmış olurlar sadece. Dolayısıyla korkmadan yürüdük, bir zararını da görmedim. Gayet olması gereken yere ulaştı. Şimdi de ikinci klibi ‘Yabancı’ya çektik. 15 gün içinde izlersiniz tahmin ediyorum. Biraz da bu müziğinize ve kendinize güvenle ilgili bir durum… Evet, yaptığım işe güveniyorum. Zaten güvenmediğim şey olaydı ben onu CD’ye bastırmazdım. İlgileniyor musunuz Türkiye’de neler olduğuyla? Politize olmaktan kaçındınız mı? Mümkün değil kaçınmak. Yaşadığınız topraklarda ne oluyorsa ilgili olmak zorundasınız. Ben biraz politikadan kaçtım, çünkü ben politik bir aileden geliyorum. Benim iki dedem de -biri Adalet biri de Demokrat Parti’den- milletvekiliydi. Bir tanesi Yassıada mahkûmlarından hatta, Muzaffer Balaban. Babam çok uzun süre politikayla uğraştı, milletvekili olacaktı köşesinden döndü. Dolayısıyla biz ne zaman otursak bir yerden sonra politika konuşulur. Kaçış yok. Ayrıca o kadar çok şey yaşandı ki son dönemde kayıtsız kalmak imkânsız. Dışardan baktığımda sizin sosyal demokrat bir aileden geldiğinizi düşünürdüm. Belki attığınız tweet’lerden dolayı öyle olabilir. Olabilir. Ben biraz daha sosyal demokratım diyelim. İzmirli misiniz aslen? İzmirliyim. Denizli doğumluyum, babam Denizlili annem İzmirli. İlkolulu Denizli’de bitirdim. Daha sonra Fransızca sevdası yüzünden İzmir’e okumaya gittim. Üniversite için İstanbul’a geldim. Müzik piyasasında ilk kiminle tanıştınız? İstanbul’a geldiğim sene Fransız Edebiyatı’na girdim, çünkü konservatuvarı kazanamadım. Küstüm de biraz müziğe. Fransız edebiyatından giderim diye düşündüm. Fakat ilk sene illallah geldi. Evde gizli gizli şarkı yazıp söylüyordum. Bir arkadaşım Bilgi’de müzik okuyordu, onunla konuştum. “Bir piyanist arkadaşım var. Çok iyi anlaşacağını düşünüyorum. Senin gibi delidir biraz. Çalış onunla, bak bakalım” dedi. Demir Durukan, şimdi çok iyi bir müzisyen oldu Viyana’da. Onunla çalışmaya başladıktan sonra çok şevklendim. Sonrasında Bilgi’de Caz Vokal’e girdim ve rahmetli Nuket Ruacan’la çalışmaya başladım. Çok klişe ama hakikaten sahne tozu yutmak lazım. Liseden beri tanıdığım Cem Öcal, Kenan Doğulu’ya vokal yapardı o zamanlar. “Ben seni Cihan Okan’a yönlendireyim” derken bir haftada Kenan Doğulu’nun sahnesinde buldum kendimi. En çok şeyi o sahnede öğrendim. 2000 yılında başladım Kenan’a, ilk albümümün çıktığı 2007’ye kadar vokalliğini yaptım. Çok şey öğrendiğim bir yerdi. Kenan Doğulu’nun çok yardımı oldu. Popüler kültüre uzak duruyorsunuz ama çıkan albümleri alır mısınız, dizi izler misiniz, Türk yazarları okur musunuz? Merak ettiklerim oluyor müzikal olarak, onları takip ediyorum. TV ile hiç alakam yok. İki üç senedir hiç TV seyretmiyorum, sadece film seyredecek bir düzenim var. TV’yi söktüm. Size gelsem ben bir kanal izlemek istiyorum desem imkânsız mı? Evet, internetten açarız ama. Çok ilginç. Ben bir televizyoncu olarak hiç böyle insanların olduğunu düşünmüyordum. Söktüm, çünkü her baktığımda biraz daha düştüğümü gördüm TV’ye. Filme çok merakım var, bol bol vakit buldukça film izliyorum. Türk Edebiyatı’na ilgim büyük. Acayip bir Hakan Günday fanıyım. Yeraltı edebiyatını çok severim. Ben ‘Daha’yı çok beğendim. ‘Az’ı da çok beğenmiştim. Evde televizyonu sökünce bir eksiklik hissetmiyor musunuz? Yok hissetmiyorum. Gerektiğinde internetten bakıyorum. Her gün gazete okur musunuz? Okurum. İnternetten okuyorum. Sabah uyandığım zaman ilk gazeteleri tararım, ne olmuş ne bitmiş... Siz dışardan çok kurumsal gözüküyorsunuz. Yönetilen marka olarak gözüküyorsunuz. Öyle mi? İlk başta konuştuğumuz mesafeli durma hali kurumsallık veriyordur. Hem de bir yandan da Sıla Gençoğlu olarak Sıla markasını yönetiyorum. Ve tek başına yönetmiyorum bu markaya hizmet eden çok kişi var Efe başta olmak üzere. İki taraflı yani. Mutlu musunuz bu durumdan? Sıkıyor mu? Çok mutluyum. Sıkmıyor. Ben işe iş gibi davranmayı seviyorum. Ben yazan tarafta olduğum için bu taraf çok eğlenceli, çok inişli çıkışlı. Dolayısıyla bu beni ayakta tutan bir şey. Geri kalan kısmı yönetilen idari, iş kısmı. Onlar da beni çok sıkmıyor, çünkü onlar olmazsa bu kadar dik duramayabilirim çünkü. Orada falso olmaması gerekiyor. Çok iyi şarkıcılar var mesela ama şarkısı yoksa ne dinleyeceğim ben ondan? Türkiye’de iyi şarkıcı kim? Çok var Türkiye’de. Tarkan iyi şarkıcı mesela. Aslan gibi şarkıcı işte. İbrahim Tatlıses, Kibariye, Mine Koşan, Kubat çok iyi şarkıcı. Farkındaysanız hep farklı yerlerden. Yıldız Tilbe çok iyi şarkıcı. O kadar Orhan Gencebay dinlememe rağmen ben o şarkıyı ilk Yıldız Tilbe’den duydum. Kenan Doğulu ile çalışırken Bodrum’da bir akşam Yıldız Tilbe geldi ve Kenan davet etti sahneye. Ki gerçekten çok beğenirdim, bir şarkı söyledi sahnede baya dizimin bağı çözüldü o söylerken. Siz de benim gibi küçük yerde doğup büyümüşsünüz. Ben bunun insana çok şey kattığını düşünenlerdenim. Büyük bir şehirde büyüseydim belki buralara gelemezdim.. Kesinlikle çok önemli bir şey. Hep bir adım ilerisini hayal edersiniz ya... Bir de etrafınızda gördüğünüz her şey büyük yerlerde bu seçim zamanında da çok konuştuğumuz şey aslında, alır mı almaz mı falan... Hepimiz birbirimizi doldurduk, hele Twitter’da… Ben bunu konserlerde çok net algılıyorum. Twitter hepimizin hayatında durduğunu düşündüğümüz bir şey ya. O da bizim hayatımızda bir yerde duruyor. Atıyorum Çorum’a konsere gidiyorum. Her konserden sonra kontrol ederim konserle ilgili ne düşünmüşler diye. İnanın bu taraflarda konserle ilgili Twitter’da yorum görüyorum. Ama gittiğim o bölgelerde hiç görmüyorum Twitter’da. Kullanmıyorlar ki. Siz çok düşkün müsünüz Twitter’a? Ben düşkündüm. Ondan da kendimi iteledim. Bir baktım ben okuyacağım iki sayfayı erteliyorum. Böyle kitaplar duruyor başucumda. Ben biraz daha Instagram’a yöneldim. Çok insan takip etmek gerekiyor biraz öyle ama daha temiz bir ortammış gibi geliyor bana... Sosyal medya galiba hayatımızı mahvediyor. Ben de geçen hafta TV fuarı için yurtdışına gittim, dedim ki döndükten sonra evde geceleri bilgisayar açmayacağım, telefondan Twitter’a bakmayacağım daha faydalı şeyler yapacağım. Ama bir yandan da haber kaynağı, ben bir sürü şeyi ilk orada görüyorum.. Geçen doğalgaz patlaması oldu. Evime yakın bir yerdeydi. Hepimiz ilk Twitter’a baktık. Ben koştum hemen internetten CNN Türk’ü açabilir miyiz falan ama hiçbiri vermiyor ki haberi. Zaman kazandırıyor Twitter bize. Herkes muhabir oldu aslında yani. Ama böyle böyle yazılı basın ölecek. Nasıl eskiden kaset vardı CD çıktı kaset öldü, YouTube gibi siteler çıktı şimdi de CD ölüyor yavaş yavaş. Geçen ben İzmir’e gittiğimde babama sordum benim ilk albümün kasedi var mı evde diye. Görmek istedim yani, tekrar elime almak istedim. Babam dedi ki valla yok. İlk albüm çıktığında kaset basmıştık. Çünkü o zaman hâlâ esintisi vardı. Sizin çocukluğunuzda yoktu ama benim çocukluğumda long play vardı. Anne babamın bütün long play’leri bende. Çok severim pikaptan müzik dinlemeyi. Acayip bir ses geliyor bir kere, hiçbir şeye benzemez. Hele ki biraz da plak eskiyse. Babamın plaklarından da biraz izinli aşırdım Ferdi Özbeğenler falan Zeki Mürenler tam yani olması gerektiği gibi. Üç sene sonra nerede olacak peki müzik sektörü? Total olarak dijitale kayacağız, bu belli oldu yani. CD de bulamayacağız, öyle mi? Buluruz, buluruz, üç seneye buluruz. Ama daha uzun vadede yüksek ihtimal daha başka bir şeye dönecek, tamamen dijitale kayacağız. Ben bile bir albümü merak ettiğimde iTunes’da bakıyorum. Çok özellikli bulursam gidip tabii alıyorum CD’sini. Benim de ilk elim artık oraya gidiyor bu çok ilginç bir durum. Ben üzülüyorum da bir yandan, yani nasıl fiziki somut elimizde durmaz ki?T24
İşte Beren Saat'in Gelinliği
Aldıkları ilk nikâh tarihini erteleyen ünlü şarkıcı Kenan Doğulu ve yetenekli oyuncu Beren Saat’in düğün için gün sayıyor. Saat ve Doğulu,29 Temmuz Salı günü ABD’nin Los Angeles şehrinde düzenleyecekleri küçük bir tören ile dünyaevine girecek. Düğün hazırlıklarını tamamlamak için yalnızca bir haftası kalan Beren Saat gelinlik provalarına başladı. Saat, prova sırasında çekilen fotoğraflarını Instagram hesabından paylaştı. Güzelliğiyle büyüleyen Saat, daha önce de birçok farklı çekimde gelinlikle objektiflere poz vermişti. GAZETEPORT / MAGAZİN 
Ve Beren Saat ile Kenan Doğulu Evlendi
Ünlü oyuncu Beren Saat ve Kenan Doğulu, Los Angeles’ta düzenlenen muhteşem törenle dünyaevine girdi.Yaklaşık 2.5 yıldır birlikte olan Beren Saat ve Kenan Doğulu çifti Los Angeles'ta mutlu sona ulaştı. Törene çiftin aileleri başta olmak üzere Belçim Bilgin, Kıvanç Tatlıtuğ, Hilal Saral, Ece Yörenç gibi çok sayıda ünlü isim de katıldı.DHA
Beren Saat & Kenan Doğulu Düğününden İlk Kareler!
Los Angeles Malibu'da kumsalda gerçekleşen düğünle dünyaevine giren Beren Saat ve Kenan Doğulu özel fotoğraflarını paylaştı. Yaklaşık 2.5 yıldır birlikte olan Beren Saat ve Kenan Doğulu çifti Los Angeles'ta mutlu sona ulaştı. Törene çiftin aileleri başta olmak üzere Belçim Bilgin, Kıvanç Tatlıtuğ, Başak Dizer, Hilal Saral, Ece Yörenç gibi çok sayıda ünlü isim de katıldı. Damat Kenan Doğulu buzmavisi dar kesim damatlığıyla tam not aldı. Kenan mavi papyonu ve beyaz ayakkabılarıyla Beren'e eşlik etti. Bugüne kadar dizilerde sayısız kere gelinlik giyen Beren ilk kez kendi düğününde gelinlik giymenin heyecanını yaşadı. Şapkasından ayakkabısına beyazlar içinde sade ve şık gelinliğiyle dikkat çekti.CNN Türk