onedio

Kur'an-ı Kerim Haberleri

Kur'an-ı Kerim ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Kur'an-ı Kerim ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Devletin En Üstüyle Sıcak İlişki Kurduğu İddia Edilen Şeriatçı Yapılanma: SADAT
Son günlerde adından sıklıkla söz ettiğimiz bir yapı SADAT. Kendi ifadeleriyle kuruluş amacı da şu şekilde: 'İslam İttifakına hizmet etmek amacıyla, İslam Ülkelerinin dini hassasiyetlerine saygılı, TSK' nin çeşitli kademelerinde başarı ile hizmet etmiş, 64 subay ve astsubayın desteğinde, ileri çıkan 23 kurucu hissedar tarafından “SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi” kurulmuştur.' Gelin bu yapıyı kendi sitelerinden aldığımız bilgilerle daha iyi anlamaya çalışalım.
Birlikte Program Yapacaklar
Okan Bayülgen Cübbeli Ahmet Hoca'yı evinde ziyâret etti. Okan Bayülgen ile Cübbeli Ahmet Hoca'nın bu fotoğrafı büyük yankı uyandırdı. Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'yü evinde ziyaret eden Bayülgen'in Cübbeli'yle çektirdiği fotoğrafın perde arkası var. Okan Bayülgen, Cübbeli Ahmet Hoca ile program yapacağını geçtiğimiz günlerde açıklamıştı. Proje ajamasında olan programın Habertürk ekranlarında yayınlanacağını açıklayan Bayülgen, 'Çok temel bir ihtiyaç var. Kur'an-ı Kerim'de ne anlatılıyor? Ben Türkçesini okuyacağım, o orjinalini okuyacak. Her ayetin içeriği konusunda sohbetler olacak.' demişti. Cumhuriyet
Muhsin Yazıcıoğlu'nun Hayatını Kaybedişinin 5. Yılı
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindeki beş kişinin öldüğü helikopter kazasıyla ilgili, hem Meclis Komisyonu hem de Devlet Denetleme Kurulu rapor hazırladı. Her iki raporda da 'adli soruşturmaya' işaret edildi. Raporlarda uçuş bilgilerini gösteren elektronik cihazların enkazda bulunamamasına dikkat çekiliyor. Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu 25 Mart 2009 günü seçim çalışmaları kapsamında Kahramanmaraş’tan helikopterle Yozgat’a hareket etti. Yazıcıoğlu ve beraberindeki beş kişiyle havalanan helikopter ile bir süre sonra bağlantı kesildi. Helikopterin enkazına ise 27 Mart 2009’da ulaşıldı. Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili iddialar üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde aynı yıl içinde bir araştırma komisyonu kuruldu. Ancak ' Kaza Araştırma ve İnceleme Kurulu'nun nihai raporu' bu komisyonun çalışma süresi tamamlandıktan sonra Meclis’e ulaştı. Bunun üzerine kaza raporuyla ilgili gerekli incelemeler yapılamadığı gerekçesiyle ikinci kez Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Adalet ve Kalkınma Partili (AKP) milletvekillerinin oylarıyla kabul edilen Meclis Araştırma Komisyonu raporuna Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) “muhalefet şerhi” koydu. Muhalefeti tatmin etmeyen Meclis raporunda “pilotaj hatasına” işaret edilirken uçuş bilgilerini kaydetme özelliğine sahip iki adet elektronik cihazın enkazda bulunamadığı belirtildi. İşte 2011 tarihli Meclis raporundan satır başları Enkazda bulunamayan cihazlar “Söz konusu cihazların marka ve modellerine ilişkin tespit, kazada hayatını kaybeden gazeteci İsmail Güneş’in çektiği fotoğraflar ve enkazdan alınan görüntüler üzerinden yapılmıştır. Uçuş sırasında mevcut olan ancak daha sonra bulunamayan her iki cihaz kullanıcı tarafından kayıt fonksiyonu aktif hale getirilmişse en güncel uçuş bilgilerini (konum ve zaman) kayıt edebilme özelliğine sahiptir. Cihazlar bulunmuş olsalardı helikopterin izlediği gerçek rota ve zaman bilgilerine ulaşmak mümkün olabilecekti.” ‘Pilot uçuşta ısrarcı oldu’ Meclis raporunda pilotun kuleden uçuş güzergâhı üzerindeki genel hava durumuna ilişkin bilgiyi almadığı belirtildi; “Hava aracının 25.03.2009 tarihinde yapmış olduğu uçuşundaki teknik donanımının yetersiz olduğu, pilotun tüm bu olumsuzluklara rağmen dönmeyi ya da iniş yapmayı düşünmeden uçuşta ısrarcı olduğu anlaşılmıştır” denildi. ‘Dışarıdan bir müdahale yok’ Meclis Araştırma Komisyonu, raporda “Helikoptere dışardan bir müdahale olmadığı” görüşüne de yer verdi: “Elde edilen bilgi ve belgeler ile bilgisine başvurulan kişilerin ifadeleri birlikte değerlendirildiğinde helikopter gövdesi, elektronik cihazlar ve transmisyon ekipmanı üzerinde dışarıdan herhangi bir şekilde müdahale yapıldığı izlenimini verecek bir bulguya rastlanmadığı sonucuna varılmıştır.” ‘Zaman kaybedildi’ Raporda ayrıca arama kurtarma çalışmaları sırasında ‘yanlış değerlendirme’ yapıldığı ve cep telefonu sinyallerinden faydalanılarak elde edilen alan dışında arama yapılmasının zaman kaybına yol açtığı belirtildi ve “Bu, yanlış değerlendirmenin açık örneğidir” ifadesi kullanıldı. ‘İstihbari bilginin kaynağı ne?’ Meclis kazadan sonra kamuoyuna yansıyan “Helikopterin enkazına ulaşıldı, Muhsin Yazıcıoğlu ve diğer kazazedeler yaralı olarak Göksun Devlet Hastanesi’ne intikal ettirilmekteler” şeklindeki istihbari bilginin kaynağını da tespit edemedi: “Bu bilgi, Kayseri Valisi Mevlüt Bilici kaynak gösterilmek suretiyle kamuoyu ile paylaşılmıştır. Teyide muhtaç olan bu istihbari bilginin ne şekilde elde edildiği konusunda yetkililerin komisyonumuza vermiş oldukları bilgiler arasında belirsizlik ve tutarsızlıklar mevcuttur. Kazanın oluşumunun daha iyi anlaşılabilmesi ve tam olarak aydınlatılabilmesi, kapsamlı olarak yürütülecek adli ve idari bir soruşturma sonucunda mümkün olacaktır.“ CHP ve MHP rapora karşı görüş yazdı CHP ve MHP, Meclis'in raporunu eksik bularak muhalefet şerhi yazdı. CHP “İlgililerin komisyona arama ve kurtarma çalışmaları sırasında birtakım çalışmaların eksik ve yanlış yapıldığı görüşünü dile getirmesine rağmen bunların rapora yansıtılmadığını” savundu. MHP de “Kaza Soruşturma Kurulu’nun yetkili olmasına karşın uzman kişilerden oluşturulmadığı ve Ulaştırma Bakanlığı’nın yayınladığı kaza-kırım raporunda tahmine dayalı bilgilere yer verildiğini” belirtti. DDK: Kaza nedenleri Savcılık tarafından araştırılmalı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatı üzerine Devlet Denetleme Kurulu (DDK) da BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili bir rapor hazırladı. 21 Ocak 2011 tarihinde, soruşturmanın gizliliği gerekçe gösterilerek, raporun bir bölümü Cumhurbaşkanlığı internet sitesine konuldu. Bu raporda ise kazanın, pilotun 'yön kaybı' nedeniyle yaşanmış olabileceği ihtimaline yer verildi. Ancak DDK, Cumhuriyet Savcılığı'nca araştırılması gereken şüpheli noktaları da sıraladı: 'Helikopter enkazından, helikopterin kaza öncesine ilişkin irtifa, güzergâh gibi, kaza nedeninin belirlenmesine yardımcı olabilecek ilâve uçuş bilgilerini sağlayabileceği değerlendirilen cihazların kaza mahallinden yok olması / çalınması, Pilot ve yolcuların kanlarında sebebi açıklanamayan yüksek oranlarda karbonmonoksit gazı bulunması ile adli tıp uygulamalarındaki bazı düzensizlikler ve pilotun sağlık durumu hakkında tespit edilen yeni bilgiler, Arama kurtarma faaliyetlerinde yaşanan bilgi kirliliği ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından üretilen tek bilimsel veri çerçevesinde belirlenen kaza yerine ilişkin koordinatlarda hiç aramama yapılmamasına ilişkin ciddi ihmal ve eksiklikler birlikte düşünüldüğünde söz konusu hususların mutlaka Cumhuriyet Savcılığı’nca araştırılması gerekir.' Soruşturma dosyası Maraş'ta Özel yetkili mahkemelerin kapatılmasının ardından dosyalar farklı mahkemelere dağıtıldı. Bu kapsamda, Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin soruşturma dosyası Malatya'dan Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı'na 20 Mart 2014 tarihinde ulaştı. Savcılık soruşturması sürüyor. (Kaynak: Al Jazeera)
İnternet Yasakları Cuma Hutbesinde...
Son günlerde tartışmaların odağında olan Diyanet İşleri Başkanlığı, tüm Türkiye’deki camilerde okutulan bu haftaki “hürriyet ve mesuliyet” konulu cuma hutbesi nedeniyle yine gündemde. Diyanet’e hutbede, AK Parti’ye destek anlamına gelecek ifadelere yer verdiği eleştirileri yöneltiliyor. Diyanet’in seçimden önceki son cuma hutbesinde tartışmalara yol açan ifadelerden birisi, Twitter ve Youtube yasağının işaret edildiği iddia edilen, “Günümüzde birçok hata, hürriyet kavramının yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır” sözleri oldu. Bir diğeri ise Suriye konulu ses kaydına göndermede bulunulduğu ileri sürülen, “Kitle iletişim araçlarıyla dünyamızın küçüldüğü, geminin dibini delmek isteyenlerin çoğaldığı, teknik imkânları kullanıp tabiatın ekolojik dengesini dahi bozacak kadar ileri gittikleri günümüzde…” şeklinde devam eden ifadeydi. Diyanet İşleri Başkanlığı, iki gün önce gündeme dair değerlendirmelerin yer aldığı açıklaması ile de tartışmalara yol açmıştı. nediyor.com
Karşınızda Dünyanın İlk Apartmanı!
İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yerlerine ev sahipliği yapan Yemen'in, evleri insanı hayretler içerisinde bırakıyor. Taş, toprak ve kerpiçten yapılan ayrıca bazalt taşı kullanılan Yemen evlerinin dünyada eşi benzeri yok. Tarihi 3 bin yıl öncesine dayanan evlerin en genci ise 800 yıllık en yaşlısı ise 3 bin yıllık! Karşınızda 3 bin yıllık 15 katlı bir evi görünce inanamıyorsunuz. Bir hafta kaldığımız Yemen'de bizde bu evlere her an tanıklık ettik. Haber7'den Samet Tunçer'in haberine göre; Kur'an-ı Kerim'de inşa ettikleri yüksek binalarla tarif edilen Ad kavminin yaşadığı ülke olan Yemen, toprak ve kerpiçten yapılmasına rağmen yüzyıllardan beri ayakta kalabilen ve içinde hala yaşamın sürdüğü ilk gökdelenlere ev sahipliği yapıyor.Bugün UNESCO korumasında olan 3 bin yıllık Yemen evlerine özellikle başkent Sana'a ve Hadramut şehirlerinde rastlıyorsunuz. O günün imkanlarıyla çok katlı (apartman) evlerin yapılması sizi çok şaşırtıyor. Çünkü ne demir, ne tuğla, ne kolon ne de tuğla var. Evler tamamen toprak ve kerpiçten yapılma... Kaynak: Haber7 / Samet Tunçer
Başbakan Erdoğan: 'Türk Bayrağını Yakıp, Bira Şişeleriyle TC Yazdılar'
Başbakan Erdoğan, 'Fethe, İstanbul'un fethine zulüm gibi bakanlar, işte bu zihniyetlerinden dolayı gittiler, Türk bayrağını yaktılar. Bira şişeleriyle TC yazdılar' dedi. İSTANBUL Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Fethi işgal gibi gösterdiler, fethi, fütuhatı, fetih ruhunu toprak gibi fani değerlerle irtibatlandırıp, değersizleştirmek, fanileştirmek istediler. İşte biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. Bizim olan, bize ait olan, çok değerli manalar ihtiva eden fetih ve fatih ruhu kavramını asla yitirmeyecek, onun örselenmesine de asla müsaade etmeyeceğiz' dedi.Erdoğan, Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen'in Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'nde düzenlediği 'Medeniyetimiz ve Büyük Türkiye Yolunda Eğitim, Fetih ve Gençlik' temalı Türkiye Buluşması'nda yaptığı konuşmada, buluşmayı tertiplemelerinden dolayı Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen'e teşekkür etti.Salondaki tüm katılımcılara, özellikle gençlere, Memur-Sen'in genç mensuplarına coşku, heyecan ve muhabbetlerinden dolayı sonsuz şükranlarını sunduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:'Bugün 29 Mayıs... İki şey beni farklı dünyaya götürdü, bunlardan bir tanesi malum salon yapıldığında adı farklıydı sonra 'bir isim bulunsun' dendi ve ismini bundan önceki gelişimizde Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi olarak burada açıklamıştık. Ve bugün de bir taraftan fetih bir taraftan da Yahya Kemal'in o fetihle ilgili bütünleşen dörtlüğü aklıma geldi az önce... 'Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yarabbi, senin uğrunda ölen ordu budur Yarabbi, ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın, galip et çünkü bu son ordusudur İslam'ın' diyordu Yahya Kemal.'Başbakan Erdoğan, farklı bir mücadelenin Yahya Kemal'e bu dörtlüğü söylettiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:'O büyük fethin, çağlar kapanıp çağların açıldığı, dünyanın istikametini değiştiren o muhteşem fethin 561. yıl dönümünü bugün birlikte kutladık, kutluyoruz. Alemlere rahmet olarak gönderilmiş Hazreti Peygamberin övgüsüne mazhar olan fatihler fatihi Fatih Sultan Mehmet'i bu vesileyle bir kez daha rahmetle, minnetle yadediyorum. Aynı şekilde o övülmüş orduyu, Fatih'in o kahraman ordusunu hürmetle anıyor, o ordunun tüm zabitlerine, tüm neferlerine de buradan bir kez daha rahmet niyaz ediyorum. Bu vesileyle Eğitim Bir-Sen'in kurucusu, büyük dava ve edebiyat adamı Mehmet Akif abimizi de rahmetle anıyor, emeklerinin boşa gitmediğini bugün burada görüyor olmanın mutluluğunu yaşadığımı belirtmek istiyorum.''Fetih asla ve asla işgal değildir'Başbakan Erdoğan, bir noktaya özellikle dikkati çekmek istediğini belirterek, 'Fetih asla ve asla işgal değildir. Fetih zorla almak değildir, gasbetmek hiç değildir. Fetih açmaktır, fetih engelleri ortadan kaldırmaktır, fetih hem kapılardaki hem gönüllerdeki mühürleri ve kilitleri kırıp atmaktır' diye konuştu.Fethin, şehir surlarını aşmak değil, gönüllerin etrafına örülmüş surları, duvarları, kaleleri aşmak, gönüllere ulaşmak olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:'Hatırlayın sevgili kardeşlerim, Medine işgal edilmemiş, fethedilmişti. Mekke savaş zoruyla değil, fetihle alınmıştı. Kudüs zorla ve zorbalıkla değil, bir emanet hassasiyetiyle geri alınmış, yani fethedilmişti. İşteİstanbul da fethe ve fatihe mazhar olmuş, fetihle şereflenmiş bir şehirdir. İstanbul, silahlardan öte gönüllerle ve dualarla kuşatılmış, böyle bir inançla, böyle bir ihlas ve samimiyetle köhne kapılarındaki köhne kilitler kırılmıştır.'  Başbakan Erdoğan, İstanbul'un teslim alınan bir şehir olmadığına vurgu yaparak, 'İstanbul teslim alan, gönülleri kendisine aşkla mahkum eden bir şehir oldu. İşte onun için her birinizin fetih kelimesinin manasını çok iyi öğrenmenizi, anlamanızı, fetih ruhunu son nefesinize kadar iftiharla taşımanızı sizlerden rica ediyorum' şeklinde konuştu.Fetih kavramının içini boşaltmak, onu değersizleştirmek, onu manasız göstermek, onu farklı manalarla kötü göstermek için her şeyin yapıldığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:'Fethi işgal gibi gösterdiler, fethi, fütuhatı, fetih ruhunu toprak gibi fani değerlerle irtibatlandırıp, değersizleştirmek, fanileştirmek istediler. İşte biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. Bizim olan, bize ait olan, çok değerli manalar ihtiva eden fetih ve fatih ruhu kavramını asla yitirmeyecek, onun örselenmesine de asla müsaade etmeyeceğiz. Yunus Emre o arı, duru Türkçesiyle, o süt gibi temiz Türkçesiyle aslında bizim fetih ruhumuzu son derece öz biçimde ifade ediyor. 'Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için, dostun eli gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim'.''Fetih, ekmeğini yoksulla paylaşmaktır'Erdoğan, fethin gönüller yapmak, bir gönle girmek olduğunu ifade ederek, 'Fetih, ekmeğini yoksulla paylaşmaktır, fetih komşunun hatırını sormaktır, yetimin başını okşamaktır. Mazlumun feryadını duymak, mazluma el uzatmaktır' dedi. Fethin adalet, zulmün ve zalimin kilitlediği kapıları açmak, zulüm kilidini kırmak ve parçalamak olduğuna dikkati çeken Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:'Medeniyet fetihle mümkün olur, bir kapıyı açmadan, bir gönül şehrine girmeden fetih olmaz. Fetih varsa medeniyet vardır, fatih varsa medeniyet vardır. Kardeşlerim kalem kılıcı keser, işte fetih budur. Fetih, kalemin kılıçtan üstün olduğunu anlamak, kapıları da kalemle, kelamla açabilmektir. Kardeşlerim, Anadolu fethedilmiştir, İstanbul fethedilmiştir dikkat ediniz işgal edilmemiş, ilhak edilmemiş, bütün bu topraklar fethedilmiştir. Toprak fetih sayesinde sevgiyle buluşmuş, dostlukla, dayanışmayla, kardeşlikle buluşmuştur. Medeniyet fetih sayesinde bu topraklardan neşvünema etmiştir.'Fatih Sultan Mehmet'in Bosna fethindeki fermanıBaşbakan Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet'in Bosna'yı fethettiğindeki fermanını anımsatarak, şöyle devam etti:'Şu anda salonda Bosnalı kardeşlerim var. Bosnalı kardeşlerime de hoş geldiniz diyorum, aynı zamanda geçmiş olsun diyorum, sel felaketinde ölenlere de Allah'tan rahmet diliyorum. Ne diyor Fatih fermanında, 'Ben ki Sultan Mehmet Hanım. Halkımın tamamına ve devletimde üst düzeyde bulunanlara malum olsun ki iş bu fermanımla Bosna rahiplerine lütfumu artırıp, yeri ve göğü yaratan Allah'ın hakkı için, ulu Peygamber hakkı için, 124 bin peygamber hakkı için ve kuşandığım kılıç hakkı için şöyle buyurdum, bu kişilerin yaşadıkları yerlere ve kiliselerine kimse mani olmayacak, sıkıntı vermeyecek ve herkes yerinde kalacaktır. En başta yüce hazretim bulunmak üzere vezirlerimden ve kullarımdan ve halkımdan hiç kimse bu kişilere, canlarına, mallarına ve kiliselerine taarruz etmeyecek, onları incitmeyecek, yabancıların buraya yerleşmek üzere gelmelerine karşı çıkılmayacaktır. Yukarıda bahsi geçen kişiler için himmet buyurup, lütfettiğim bu fermanımda yazılı olanlara muhalefet etmeyenler bana iyi bir şekilde hizmette bulunmuş ve emirlerime uymuş olacaklardır. 1463 yılının 28 Mayısında yazıldı bu ferman, işte fetih budur kardeşlerim, fetih budur... Fetih insana saygıdır, yaradılana yaradandan ötürü hürmettir, hoşgörüdür. Fetih ruhunu anlamayan ne insan sevgisini anlar, ne bizim medeniyetimizin ruh kökünü anlar, ne de barışı, diyaloğu, hoşgörüyü anlar.'Erdoğan, 'Bundan 1 yıl önce, İstanbul'da bazı kendini bilmezler, bazı densizler gittiler duvarlara 'Zulüm 1453'te başladı' diye yazdılar, maalesef...İşte bu zihniyet, barışı savunamaz. Bu zihniyet hakkı, adaleti, dayanışmayı, dostluğu, kardeşliği savunamaz' dedi. Başbakan Erdoğan, 1 yıl önce yaşanan Gezi Parkı odaklı olaylara değinerek, şunları söyledi:'Bundan 1 yıl önce, İstanbul'da bazı kendini bilmezler, bazı densizler, gittiler duvarlara 'Zulüm 1453'te başladı' diye yazdılar, maalesef.... İşte bu zihniyet, barışı savunamaz. Bu zihniyet hakkı, adaleti, dayanışmayı, dostluğu, kardeşliği savunamaz. Bu zihniyet, fethi de anlamamış, fetih medeniyetini de anlamamış bir zihniyettir. Onun için bunlar molotofkokteylleriyle cam çerçeve indirirler, insanları öldürürler. Onun için başörtülü kızlarımıza alçakça saldırdılar. Onun için mabetlerimize saygısızlık yaptılar. Onun için sokakları savaş alanına, çatışma alanına çevirmek istediler. Fethe, İstanbul'un fethine zulüm gibi bakanlar, işte bu zihniyetlerinden dolayı gittiler Türk bayrağını yaktılar. Bira şişeleriyle TC yazdılar. Bölücü örgüt liderlerinin posterleriyle Gazi Mustafa Kemal'in posterlerini yan yana açtılar. Fethi ve fetih ruhunu anlamış bir gençlik bunları yapmaz. Medeniyet tasavvuru olan bir gençlik, bizim gençliğimiz bunları yapmaz.''Tarihinin, ecdadının, kendi öz medeniyetinin ruhuna vakıf olmuş bir gençliğin, asla böyle ahlak dışı hareketlerin' içine girmeyeceğini kaydeden Erdoğan, 'Bizim medeniyetimizin gençliği, haksızlık karşısında sesini yükseltebilecek cesarete sahip bir gençliktir. Bizim medeniyetimizin gençliği, eleştiren, haksızlığa itiraz eden, 'yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum' diyen bir gençliktir ama aynı zamanda bizim medeniyetimizin gençliği Hakk'ın takdirini kendinde uman, ahlaklı, yüksek seciyeli, büyük düşünen, büyük hayaller kuran ve büyük hedeflere ilerleyebilen bir gençliktir. Türkiye'nin gençliği, Hazreti Hamza gibi yürekli bir gençliktir. Türkiye'nin gençliği, Hazreti Ömer gibi adaletli bir gençliktir. Bizim gençliğimiz, elif gibi dimdik, hakkı hatırlatan, Hakk'ı hatırlayan omurgalı bir gençliktir' ifadelerini kullandı. İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy'un bu gençliğe, 'Asım'ın nesli' dediğini kaydeden Erdoğan, Ersoy'un, 'Asım'ın nesli diyordum ya... Nesilmiş gerçek/İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek/Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar.../O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar' şeklindeki dizelerini okudu.Erdoğan, gençlere seslenmeyi şu sözlerle sürdürdü:'Biz kula kul olmadık, olmayacağız. Biz kullar karşısında eğilmedik, eğilmeyeceğiz. Biz sadece Hakk'ın karşısında eğiliriz. Genç kardeşlerim! Sizler var ya, o kadar talihlisiniz ki; fetih ruhunu bir miras olarak, bir emanet olarak devralmış bir gençliksiniz. Evet... Bu bir talihtir ama bu aynı zamanda mesuliyettir. Sizler, tarihinize karşı mesulsünüz. Sizler, ecdadınıza karşı, medeniyetinize karşı mesulsünüz. Sizler, Sultan Alparslan'ın, Osman Gazi'nin, Fatih Sultan Mehmed'in mirasına karşı mesulsünüz. Sizler, Şeyh Edebali'ye, Ahmed Yesevi'ye, Mevlana Celaleddin-i Rumi'ye, Ahmed-i Hani'ye, Mehmet Akif'e karşı, merhum Akif İnan'a karşı mesuliyet taşıyan gençlersiniz. En önemlisi de sizler, Gazi Mustafa Kemal gibi gazilerimize, 'toprağı sıksan fışkıracak' şehitlerimize karşı mesul gençlersiniz. Sizin omuzlarınızda çok büyük bir dava taşı var. Selçuklu'dan başlayıp Osmanlı'ya, oradan başlayıp Cumhuriyet'e taşınmış dava taşını, şimdi sizler yüklenecek, sizler geleceğe, geleceğin gençlerine taşıyacaksınız.'Şair Arif Nihat Asya'nın, 'Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın/Fatih'in İstanbul'u feth ettiği yaştasın!/Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın/Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!' şeklindeki dizelerini okuyan Erdoğan, şöyle dedi:'Sizler, çatışan gençlik olmayacaksınız. Sizler, medeniyetini, kültürünü, dilini, milli ve manevi değerlerini unutan, örseleyen ve örseleten bir gençlik olmayacaksınız. Sizler, kutuplaştıran, kamplaştıran, ayrıştıran, farklı olana hor bakan bir gençlik de olmayacaksınız. Sizler, edebi ve adabı ayaklar altına alan, bu toprakların hamurundaki edebi çiğneyen bir gençlik asla olmayacaksınız. Ben size inanıyorum. Sizler okuyacaksınız. Bu toprakların yazarlarını, şairlerini okuyacaksınız. Bu toprakların mütefekkirlerini okuyacaksınız. Dünyayı çok yakından takip edecek, en az bir yabancı dili iyi bilecek, dünya yazarlarını dünya mütefekkirlerini okuyacaksınız. İradenize ipotek konulmasına müsaade etmeyeceksiniz. Kardeşlerim! Sahte peygamberlere, sahte şeyhlere, sahte hocalara itibar etmeyeceksiniz. Örgüt çıkarlarını, dininin, peygamberinin bile üzerinde gören, örgüt mensuplarını kandırmak için, sevgililer sevgilisi peygamberimizi, Miraç gecesinde, kat kat semadan indirip, kamyonete bindirecek kadar edepten uzaklaşan örgütlerin peşine takılıp gitmeyeceksiniz. Çatışmayı, can almayı, kırıp dökmeyi ideal haline getirmiş örgütlerin tuzağına düşmeyeceksiniz. Başkasının fikrine, özgürlüğüne, değerlerine saygı göstermeyen, başkasının hayat tarzına tahammül edemeyen akımlara asla pirim vermeyeceksiniz. Medeniyetimizin temel kaynakları, her zaman biliyorum ki sizin rehberiniz olacaktır. Ecdadınız özellikle de şehit dedeleriniz, dedeleriniz, sizlerin, bizlerin rehberi olacaktır. Karşılaştığınız her yeni durumu hakkaniyet nizamında tartacak ve istikametinizi ona göre belirleyeceksiniz. İnanıyorum ki bu sayede şaşmayacak, şaşırtılmayacaksınız.' Gençlerden ülke ve dünya meselelerine ilgi göstermelerini isteyen Erdoğan, siyasetten uzaklaşıp kaçmamalarını tavsiye etti. 'Seçilme yaşı 18' Göreve geldiklerinde seçilme yaşını 30'dan 25'e indirdiklerini, şimdi de 18 olması önerisini tartışacaklarını ve bu adımı da atacaklarını bildiren Erdoğan, 'Seçme seçilme yaşını 18... Almanya böyle, Hollanda böyle. Avrupa'daki bir çok ülkede bu böyle. Bazılarında da 21... Değerli kardeşlerim 18... Seçilmeye niye bu hakkı vermiyorsun? Zor olan seçilmek değil, seçmektir' dedi. Seçilme yaşı 25 olduğunda MHP'den dile getirilen eleştirilere değinen Erdoğan, 'Seçilme yaşı 25 olduğunda, MHP'nin bir temsilcisi Meclis'te basın toplantısı yapıyor. İki genci sağına, soluna almış... Söylediği ne? 'Çoluk çocuğa mı bırakacağız parlamentoyu' diyor. Ben bir kısım genç kardeşlerimi anlamıyorum. Size güvenmeyen, size inanmayan... 'Parlamentoyu çoluk çocuğa mı bırakacağız' diyenlere sormak lazım, sana mı bırakacağız? Parlamentoya kim gelecektir? Halkından temsil yetkisini alan gelecektir. Şu anda 25 yaptık da parlamento 25 yaşında olanlarla mı doldu? Şu anda 25-30 yaş arası genç sayısı parlamentoda parmak sayılarını geçmez. 550 kişilik parlamentoda parmak sayılarını geçmez. Durum bu ama bizim ufuk vermemiz lazım. Genç kuşaklar, genç nesiller, 'Ben üniversiteyi bitirir bitirmez siyaset yapmak istiyorum ve parlamentoya gireceğim' azmiyle koşar' diye konuştu. Erdoğan, 'Biz devlet yönetiyoruz, bakkal dükkanı yönetmiyoruz. Bizim bir bütçemiz var. Cumhuriyet tarihinde bizim dönemimizde alındığı kadar öğretmen hiçbir dönemde alınmadı. Bunu bir defa görmemiz, bilmemiz lazım' dedi.Gençlerin, sorunlardan kaçmak yerine üzerine gitmelerini isteyen Erdoğan, 'Sorunların bir parçası olmak yerine çözümlerin parçası olacaksınız. Yüreğinizde var olan, işte o fetih ruhuyla, size kapanan kapıların hepsini açmak için gayret gösterecek, mücadele edeceksiniz. Biz ne yapıyorsak sizler için, gençlerimiz için yapıyoruz. Bizim gençliğimizde mahrum kaldıklarımızdan siz mahrum kalmayın istiyoruz. Bizim gençlik yıllarımızda yaşanan hatalar tekrarlanmasın istiyoruz' diye konuştu.Erdoğan, yıllarca okulların kapılarında, üniversitelerin kapılarında başörtülülerin horlandığını, onlara her türlü zulmün yapıldığını, başlarından örtülerinin çekilip alındığını dile getirerek, şunları kaydetti:'Biz baba olarak bu acıyı çektik ama karşımızdaki ana muhalefet veya yavru muhalefet, bunlar bu acıyı çekmediler. Biz çektik. Ama öyle veya böyle sonunda hamdolsun o da halloldu. Şimdi başörtülü kızlarımız üniversiteye gidiyor mu? Gidiyor. Devlet dairelerinde çalışıyor mu? Çalışıyor. Daha eksikler yok mu? Var. İnşallah onlar da hallolacak. Siyaseti de sizlerle, gençlerle yapmak istiyoruz. İşte onun için seçme yaşını, seçilme yaşını da inşallah düşürüyoruz. Makamlarda, koltuklarda eskiyip gitmek yerine, 3 dönem kuralıyla makamları gençlere emanet ediyoruz. Hücreler yenilensin, tazelensin. Size güvendiğimiz, inandığımız için büyük Türkiye hedefini, yeni Türkiye idealini gençlik üzerine inşa ediyoruz.''Çok önemli reformlar yaptık'Başbakan Erdoğan, Türkiye'de çok önemli reformlar yaptıklarına işaret ederek, en başta 'eğitim' diyerek pırıl pırıl, donanımlı, birikimli, sorumlu, sağduyulu bir gençliğin yetişmesine bir kapı araladıklarını söyledi.Eğitimde anlamsız yasakları gençler için kaldırdıklarını dile getiren Erdoğan, iktidara geldiklerinde milli eğitim bütçesinin gerilerde olduğunu, kendilerinin ise bunu birinci sıraya çıkardıklarını ve bütçenin yarısını bu alana ayırdıklarını aktardı.Erdoğan, personel atamalarında da birinci sırayı milli eğitime ayırdıklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:'Şimdi bize zaman zaman geliyor kardeşlerimiz, öğretmenler işte 'Bize bir 10 bin daha, 20 bin daha'... Biz devlet yönetiyoruz, bakkal dükkanı yönetmiyoruz. Bizim bir bütçemiz var ve az önce değerli Bakanımın da ifade ettiği gibi, Cumhuriyet tarihinde bizim dönemimizde alındığı kadar öğretmen hiçbir dönemde alınmadı. Bunu bir defa görmemiz, bilmemiz lazım. Ücret politikaları noktasında bir yerlerle kıyasa düşersek orada da yanlış yaparız. Yine bu dönemde yapıldığı kadar hiçbir dönemde yapılmadı. Yeterli mi? Şüphesiz değil. Ama bütün bunlara biz yine elimizden geldiği kadarıyla desteği vereceğiz. Tabii ben bugün toplu sözleşme masasında olmadığımı zannediyordum. Biz bugün burada tabii, işte şuraya yazılmış, nedir, 'Medeniyetimiz ve Büyük Türkiye Yolunda Eğitim, Fetih, Gençlik', bunu konuşacağız. Toplu sözleşme için zaten toplu sözleşme zamanı var. Orada ilgili bakanlarımızla oturuluyor konuşuluyor, gerekirse de biz müdahale ediyoruz.' 'Türkiye'nin sorunlarını birlikte aşacağız'Erdoğan, genel başkanından üyelerine kadar tüm Memur-Sen'lilere, Eğitim Bir-Sen'lilere teşekkür ederek, 'Büyük medeniyet yolculuğunda bize destek olduğunuz için ayrıca sizlere teşekkür ediyorum. Demokrasiye, milli iradeye, sandığa sahip çıktığınız için sizlere teşekkür ediyorum. 28 Şubat'ta dik durduğunuz için, 27 Nisan'da dik durduğunuz için, Gezi provokasyonlarında, 17 ve 25 Aralık darbe girişiminde dimdik durduğunuz için her birinize tek tek teşekkür ediyorum. En çok da gerçekleştirdiğimiz reformlara verdiğiniz destek için, katkı için sizlere şükranlarımı sunuyorum' diye konuştu. İmam hatiplerin kapılarındaki kilitleri birlikte açtıklarını, 4+4+4 uygulamasını birlikte getirdiklerini, üniversitelerde başörtüsü sorununa birlikte son verdiklerini, kamuda başörtüsüne birlikte serbestliği sağladıklarını, düz liselerde Kur'an-ı Kerim ve Siyer-i Nebi derslerini birlikte seçmeli ders yaptıklarını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:'Anayasa halk oylamasından Çözüm Süreci'ne, ekonomiyi büyütmekten aktif dış politikaya kadar her alanda sizlerle beraber yürüdük. Mısır'da demokrasiyi birlikte savunduk. Esma yavrumuz için, Esma gibi şehitler için birlikte gözyaşı döktük. Suriye meselesini, Filistin davasını birlikte omuzladık. Myanmar'dan Somali'ye kadar mazlumlara birlikte el uzattık. Afganistan'dan Sırbistan'a kadar ihtiyaç sahiplerine birlikte ulaştık. Yeni Türkiye için hep birlikte çalıştık. İnşallah bu muhabbetimiz sarsılmadan devam edecek. Çok sorunu geride bıraktık, inşallah daha çok sorunu geride bırakacağız. Türkiye'nin sorunlarını birlikte aşacağız. Memur-Sen'in gençlerine, Türkiye'nin gençlerine inşallah çok daha aydınlık bir Türkiye'yi emanet bırakacağız. Fethin 561. yıl dönümünü bir kez daha tebrik ediyorum. Bu şehrin Fatih'ini, onun ordusunu, onun neferlerini bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Memur-Sen'e, Eğitim Bir-Sen'e, Genç Memur-Sen'e katılan tüm kardeşlerimize, fetih coşkusunu bir kez daha bize ve Türkiye'ye yaşattığınız için teşekkür ediyorum.'Buluşmadan notlarDavetliler, Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi'ne üst aramasından geçirilerek alınırken, program başlamadan önce salon tamamen doldu.Sahnenin her iki tarafına Türk bayrağı, Mustafa Kemal Atatürk ve Başbakan Erdoğan'ın büyük posterleri asıldı.Etkinlik, Kur'an-ı Kerim tilaveti ve Soma'da hayatını kaybeden madenciler için okunan hatimlerin duasıyla başladı. Etkinlikte Grup Yürüyüş de konser verdi.Salona davetlilerin sloganları eşliğinde giren Erdoğan'ın konuşması sık sık alkışlar ve sloganlarla kesildi.Başbakan Erdoğan'a konuşmasının ardından günün anısına Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, öğretmenlerin anılarının yer aldığı kitap ve Memur-Sen kurucu başkanı merhum Mehmet Akif İnan'ın eserlerini hediye etti.Etkinliğe, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ve eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da katıldı.Muhabir: Muharrem AksakallıAA
İsrail'in Kara Harekatını Protesto Edenlere Polis Müdahalesi
İsrail'in Gazze'ye yönelik başlattığı kara harekatı İstanbul ve Ankara başta olmak üzre Türkiye'nin birçok kentinde protesto edildi. Ankara'daki eyleme AKP ve CHP'li vekiller de destek verdi. İstanbul'daki İsrail Konsolosluğu'na girmek isteyen gruba polis zaman zaman müdahale etti. Gerginlik sabah saatlerine kadar sürdü.İsrail'in Filistin'e yönelik kara harekatını protesto eden bir grup, İsrail'in Levent'teki Başkonsolosluğu önünde protesto gösterisinde bulundu, binanın camlarını kırdı, içeriye girmeye çalıştı. Çevik kuvvet ekipleri, eylem yapan gruba biber gazıyla müdahale etti. Ankara'da da çok sayıda kişi, İsrail Büyükelçisi'nin konutunu taş yağmuruna tuttu. Konutun camları kırılırken, bahçe duvarına ise Filistin bayrağı asıldı. İsrail'in Filistin'e yönelik kara harekatını protesto eden kalabalık, saat 01.30 sıralarında İsrail'in Levent'teki Başkonsolosluğu önünde toplandı. Ellerinde Filistin bayrakları bulunan grup, 'İstanbul'dan Gazze'ye direnişe selam', 'Katil İsrail Filistin'den defol', 'Vur vur Hamas vur, İsrail'e vur' şeklinde slogan atıp sık sık tekbir getirdi. Eylemciler slogan attıktan sonra Büyükdere Caddesi'ni yaklaşık 10 dakika trafiğe kapattı. Polis tarafından uyarılan kalabalık grup, caddeyi daha sonra tekrar trafiğe açtı. Bu sırada bir vatandaş da duvara sprey boya ile 'Soyun kurusun katil Yahudi' yazdı. Bazı vatandaşlar ise konsolosluğun önünde ateş yaktı. Binaya girmek istediler, polis müdahale etti Saat 02.30'da da kalabalığın içinden bir kaç kişi İsrail Başkonsolosluğu'nun bulunduğu binanın duvarına tırmandı; binanın camlarını kırdı. Bazı göstericiler de binanın dış kapısını kırarak içeri girmeye çalıştı. Bunun üzerine konsolosluk çevresinde önlem alan çevik kuvvet ekipleri, kalabalığa biber gazı, tazyikli su ve boyalı mermi ile müdahalede bulundu. Müdahale sonrası göstericilerden bir kaçı, polislerin bulunduğu alana taş attı. Gerginlik bir süre sonra da sona erdi. Polis 2'nci kez müdahale etti Müdahalenin ardından eylemciler slogan atıp eylemlerini sürdürmeye devam etti. Kalabalık grup, bir süre sonra yeniden konsolosluk binasına yürüyüp, binanın camlarına taş atmaya başladı. Bunun üzerine çevik kuvvet ekipleri göstericilere tekrar tazyikli su ve biber gazı ile müdahale etti. Gerginlik sabah saatlerine kadar sürdü. İsrail'in Gazze'ye karadan saldırısını protesto eden gruptan bazılarının, İsrail'in İstanbul Başkonsolosluğu'nun bulunduğu plazanın önünde bekleyişi sürüyor. Çevik Kuvvet polisleri Yapı Kredi Plaza etrafında güvenlik önlemlerini artırırken, gece yapılan protesto sırasında devrilen bariyerler belediye ve polis ekiplerince tekrar plaza etrafına yerleştirildi. Bahçe duvarlarına asılan Filistin bayrakları, duvarlara ve otobüs duraklarının üzerindeki reklam panolarına yazılan İsrail'i eleştiren içerikteki yazılar sabah saatlerinde ilgi çekici görüntülere neden oldu. Levent Büyükdere Caddesi'ndeki konsolosluğun bulunduğu plazanın önünde bekleyen yaklaşık 100 kişilik grup, dualar okuyarak protestolarını sürdürüyor. Ankara'daki eyleme vekillerden destek AK Parti'li birçok milletvekili ile CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, İsrail Büyükelçiliği konutunun önünde, İsrail'in Gazze'ye kara harekatını protesto etti. Milletvekilleri, İsrail'i kınamak için ortak bildiri hazırlanması kararı alınmasının ardından, Meclis'ten protokol yolunda bulunan İsrail Büyükelçiliği konutunun önüne geldi. Vatandaşların da katıldığı gösteride, gruba seslenen, AK Parti Çorum Milletvekili ve Türkiye-Filistin Dostluk Grubu Başkanı Murat Yıldırım, artık sabredecek zaman kalmadığını belirterek, hem çocuklar hem insanların katledildiğini söyledi. 'Ciğerimiz parçalanmaktadır, yüreklerimiz kan ağlamaktadır' diyen Yıldırım, Türk insanın şu anda televizyonlarının başında Gazze'deki insanlar için dua ettiklerini ve İsrail'i kınadıklarını kaydetti. Yıldırım, 'Artık İsrail sesimizi duymalıdır, sabrımızı taşırmamalıdır' dedi. Meclis adına bu açıklamayı yaptıklarını ifade eden Yıldırım, CHP'li milletvekillerinin de burada bulunduğunu belirtti. CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, masum olan Filistin halkının ve haklı davasının yanında olduklarını vurgulayarak, 'Ezilen Filistin halkı ile birlikteyiz. Onların acıları ve yaraları bizim acılarımız ve yaralarımızdır' diye konuştu. Konuşmaların ardından milletvekilleri yürüyerek konutun önünden ayrıldı. İki polis yaralandı Protesto gösterisine çok sayıda AK Parti'li milletvekili ile CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve Manisa Milletvekili Özgür Özel ile vatandaşlar katıldı. Vatandaşlar İsrail aleyhine sloganlar attılar. Bu arada, gruptan konuta atılan taşlar nedeniyle iki polis yaralandı. Polisler ambulanslarla hastaneye kaldırıldı. Gruba, taş atılmaması yönünde uyarı yapıldı ancak kalabalık konuta taş atmaya devam etti. Zaman zaman Kur'an okunarak tekbir getirildi. Konutun giriş kapısının üzerine Filistin bayrağı asıldı. Bursa ve Adana'da protesto Bursa ve Adana'da, İsrail'in Gazze'ye saldırılarının ardından başlattığı kara harekatı protesto edildi. Bursa'da sabah namazının ardından Ulu Cami bahçesinde toplanan kalabalık, İsrail aleyhine slogan atarak, Orhangazi Parkı'na yürüdü. Polisin güvenlik önlemi aldığı eylem sırasında gruptakiler, 'Kahrolsun İsrail', 'Hamas'a selam direnişe devam', 'Biz Filistinliyiz' sloganları attı. Ardından parkta toplanan grup, dua etti. Grup adına açıklama yapan Anadolu Gençlik Derneği Bursa Şube Başkanı Hüseyin Altay, İsrail'in gece yarısı denizden karadan ve havadan Gazze'ye saldırdığını hatırlattı. Adana- Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Adana Şubesi tarafından organize edilen ve ABD Konsolosluğu önünde gerçekleştirilen eylemde katılımcılar, zaman zaman tekbir getirip, sloganlar attı. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da destek verdiği eylemde bir kişinin Kur'an-ı Kerim okumasının ardında katılımcılar, sabah namazını konsolosluk önünde kıldı. Grup adına açıklama yapan AGD Şube Başkanı Abdulaziz Kıranşal, İslam birliğinin kurulması gerektiğini kaydetti. Grup, açıklamanın ardından dağıldı. İzmir İzmir'de bir grup, İsrail'in Gazze'ye karadan saldırısını protesto etti. Konak Meydanı'nda toplanan grup, tarihi Saat Kulesi'ne Türk ve Filistin bayrağı ile üzerinde, darbe karşıtı gösterilerin simgesi haline gelen 'Rabia işareti'nin bulunduğu afişi astı. Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu grup adına konuşan Tayfun Demir (23), 'İzmirli Müslümanlar olarak İsrail'in Gazze'ye kara harekatı başlattığını öğrenince evimizde duramadık. Arkadaş grubumuzla buraya dua etmeye, Gazze'ye destek vermeye geldik. Kardeşlerimizi meydanlara ve sokaklara davet ediyoruz' dedi. Grup, daha sonra dua etti, şiirler okudu ve tekbir getirdi. Konya : Konya'da Saadet Partili bir grup, İsrail'in Gazze'ye yönelik başlattığı kara operasyonunu protesto etti. Filistin bayraklarıyla Zafer Meydanı'nda toplanan grup, 'Kahrolsun İsrail', 'Müslüman uyuma kardeşine sahip çık' sloganları attı. 'Gazze direniyor', 'Gazze'ye İsrail saldırılarını durdurun', 'Bir Musa gelecek sizi bulacak' pankartları taşıyan eylemciler, tekbirler getirerek, İslam dünyasını harekete geçmeye çağırdı. Grup adına açıklama yapan Saadet Partisi İl Gençlik Kolları Başkanı Recep Turan, İsrail'in Gazze'de sivilleri katlettiğini söyledi. İsrail'in orantısız güç kullanarak masum sivilleri acımasızca öldürdüğünü dile getiren Turan, İsrail saldırıları karşısında tarafsız kalanları kınadıklarını bildirdi.CNN Türk
22 Polis Adliye'de
Teslim olan polisler arasında eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan da var.  Fotoğraf: Murat Eğilmez | Al Jazeera
Ekmeleddin İhsanoğlu: 'Toplumun Tekrar Huzur İçerisinde Yaşamasını İstiyoruz'
Cumhurbaşkanı adayı İhsanoğlu, 'Biz toplumumuzun tekrar huzur içerisinde yaşamasını istiyoruz. Biz, halkımızdan huzur, güvenlik içerisinde yaşamasını, gerginlikten, korkudan kurtulmasını istiyoruz' dedi.HATAY Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, 'Biz toplumumuzun tekrar huzur içerisinde yaşamasını istiyoruz. Biz, halkımızdan huzur, güvenlik içerisinde yaşamasını, gerginlikten, korkudan kurtulmasını istiyoruz' dedi. İhsanoğlu, Hatay Büyükşehir Belediyesi Hat-Mek Sosyal Tesisleri'nde sivil toplum örgütleri ve muhtarlarla bir araya geldiği toplantıda, Hatay'a gelmekten çok mutlu olduğunu söyledi. Hatay'ın birkaç yıldan bu yana huzursuzluk içerisinde yaşadığını ifade eden İhsanoğlu, kentin, Türkiye'nin komşularıyla en güzel ilişkiyi kuran, hem coğrafi konumu, tarihi kökleri, demografik yapısı, ticareti, kültürü açısından komşularıyla en güzel münasebeti gerçekleştiren bir vilayet olduğunu kaydetti. Bugün Halep'e, Şam'a gidilemediğini belirten İhsanoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Sınırları kaldırdık ama yerine kevgir gibi bir şey yaptık. Sınırlar kevgir haline dönüştü. Sınırdan insanlar, ticaret, hizmet gitmiyor, teröristler gidip geliyor. Onların kullanımında. Böyle bir duruma düşmek ne kadar acı bir şey. Niye bu noktaya geldik biz. Hangi dahiyane siyasetin eseridir bu. Biz bu komşularımızla asırlar boyu yaşadık. Bu komşularla ilelebet yaşayacağız. Niye bu hale geldik, kim bu hataların ve felaketin sorumlusu? Sizler misiniz, Suriye halkı mı? Hayır, yanlış siyasettir. Biz artık bunların sona ermesini istiyoruz. Sınırların toplumları dağıtan, düşman yapan değil. Biz toplumumuzun tekrar huzur içerisinde yaşamasını istiyoruz. Biz, halkımızdan huzur, güvenlik içerisinde yaşamasını, gerginlikten, korkudan kurtulmasını istiyoruz. Bunu bütün halkımız istiyor.' İhsanoğlu, Türkiye'de ekmeği büyütmek istediklerini ifade ederek, şunları söyledi: 'Bu şerefli yolculuğa çıkarken biz dedik ki sevgi, saygı, birlik ve dirlik ekmek için yola çıkıyoruz. Biz de diyoruz ki bu ekmek bizim refahımızın, huzurumuzun, birliğimizin, dirliğimizin sembolüdür, onu büyütmemiz, yüceltmemiz lazım. Onu paylaşmaya hazırız. Biz o ekmeği büyüttük mü daha çok paylaşırız. Sırf kendi aramızda paylaşarak değil, komşularımızla dostlarımızla paylaşırız ama biz bu ekmeği paylaşırken toprağımızı asla paylaşmayız, kimseyle paylaşamayız. Biz her şeyden önce vatanımızın birliğini, beraberliğini korumamız lazım. Bu ötekileştirme, gruplaşma, cepheleştirme, başkalarıyla alay etme huyumuzdan vazgeçmeliyiz. Nerede görülmüş ki bir iktidar, bir siyasi anlayış kendine oy verenler vatanperver, oy vermeyenler hain. Böyle bir şey olur mu? Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey olmuş değildir. Böyle ülkeyi ikiye bölmek. 1970'li yıllarda bazı gençler arasındaki sağ sol kavgasını yaşamış bir nesil olarak şimdi görüyoruz ki Türkiye'de tehlike daha büyük. Çünkü kutuplaşma gençler arasında değil. Sağcı, solcu, komünist, faşist gibi değil, çok daha tehlikeli. Bütün vatanı dolaşıyoruz. Millet gerilmiş. Nereye gideceğimizi, ne olacağımızı bilmiyorlar. Onun için şurada diyeceğiz ki yeter artık kutuplaşmaya. Biz bir ve beraber olmak istiyoruz. Türkiye topyekun yaşamak istiyor, eskisi gibi yaşamak istiyor. Yeter artık diyor Türkiye, yeter artık.' IŞİD tehlikesi İhsanoğlu, başörtüsü meselesine de değinerek, bu kavganın çok şükür bittiğini eskiden kızlara 'Sıkma baş', şimdi de bazı gençlere 'Çapulcu' denildiğini, ne kızlara 'Sıkma baş', ne de gençlere 'Çapulcu' denilmemesi gerektiğini kaydetti. Türkiye'nin içeride huzuru yakalamak isterken çok büyük bir tehlike karşısında olduğunu vurgulayan İhsanoğlu, 'Terörist çeteler kol geziyor. Bize halk 'Biz geceleri IŞİD tehlikesinden korkuyoruz' diyor. Biz de diyoruz ki 'korkmayın'. Bu vatanın savunucusu olan ordumuz var, kolluk güçlerimiz var. Bunlar bizi koruyacaktır fakat vatandaşın gönlüne bir şüphe düştü. Başka yerde bayraklar indiriliyor, kimse bir şey yapmıyor. Birçok terörist hadisesinin üstü örtülüyor. Ne olduğu, kim yaptığı belli değil. Türkiye'nin buna tahammülü yok kardeşlerim' diye konuştu. Türkiye'deki Suriyeliler Hatay'da çok büyük bir sıkıntının olduğunu, bunu da bildiğini belirten İhsanoğlu, kentte 100 binin üzerinde Suriyeli'nin mülteci, göçmen ve ziyaretçi halinde olduğunu ifade etti. İhsanoğlu, Suriye'yi tanıdığını ve Suriyelilerin Arap dünyasında bize en yakın insanlar olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: 'Hem düşünce, kültür, sosyal anlayış bakımından. Şimdi bunlardan Türkiye'ye sığınan 1 milyon insan var. Bu insanlara gelin dendi, bunlar geldiler. Bir kısmı zorlandı geldi, sonra bizim yetkililerimiz, büyüklerimiz 'Gelin tüm Suriye gelsin', peki bu da güzel. Peki sen hazırlığını yaptın mı? Hatay'da benim bildiğim kadarıyla 4 çadır kent, bir konteyner kent var. Bunlar huzur içerisinde yaşıyor. Çünkü ben Kilis'teki benzer konteyner kenti gezdim. Sokaklarda Hatay'da 100 bin, tüm Türkiye'de 1 milyon var. Bu insanlar ne yapsın. Bir de kendimizi onların yerine koyalım. Ben onlara çok acıyorum. Onlar bazen kanunsuzluk yapıyorlar, kabul edilmez bir şey ama mazur görün. Kabahat bunlarda değil, onları buraya getirenlerde, bunları sokakta bırakanlarda. Bunların bir an önce ülkelerine, çadır kentlere, onurlu bir hayata gitmesi lazım. Bu devletin birinci görevi. Bunlara gelin gelin diyenlerin sorumluluğu altındadır.' Dış politikayı eleştiren İhsanoğlu, bunun çevrilmesi için Ortadoğu'da güven ve işbirliği anlayışının tesis edilmesi gerektiğini, bunun bir anda olmayacağını ama bir yerden başlamak gerektiğini, tekrar güven ortamının sağlanması, yaraların sarılması ve problemleri çözmek gerektiğini söyledi. İhsanoğlu, Türkiye'nin artık 10 Ağustos'ta 'dur demesi', oyunu bu işleri çözecek birisine vermesi gerektiğini, göreve kendisinin talip olduğunu ve destek beklediğini kaydetti. 'Bütün partilere eşit mesafede, bir aile reisine ihtiyaç var' Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, 'Bütün partilere eşit mesafede, bütün siyasi görüşlere saygılı, 76 milyon insanı kucaklayan ve sen Sünni'sin, Alevi'sin demeyen birisi olmalı. Bir aile reisine ihtiyaç var. Dünyanın her yerinde bu böyle' dedi. İhsanoğlu, Hatay Büyükşehir Belediyesi Hat-Mek Sosyal Tesisleri'nde sivil toplum örgütü temsilcileriyle ve muhtarlarla bir araya geldiği toplantının ardından basın mensuplarının sorunlarını yanıtladı. Bir gazetecinin, konuşmalarını kısık sesle yapmasının bir tercih mi yoksa bir teknolojik sorundan mı kaynaklandığıyla ilgili soruyu İhsanoğlu, Kur'an-ı Kerim'den örnekler vererek, şöyle yanıtladı: 'Bu yarışa başlarken dedim ki, Cumhurbaşkanlığı makamına ulaşmak için yapılan bir yarıştır. Peki Cumhurbaşkanı seçilecek olan insanlar birbirlerine nasıl hitap etmelidir? Yani devletimizin, milletimizin en yüksek makamına gidecek olan insanlar nasıl konuşmalıdır? Böyle mahalle kavgası yapar gibi mi konuşmalıdır? Bu Türk terbiyesine, örf ve adetlerine, devlet geleneklerine yakışan bir şey midir? Peki diyelim ki Türklük frekansı bazıları için rahatsızlık sebebi oluyor. Ben size Hucurat suresini hatırlatırım. Surede, 'Cenab-ı Allah hiçbir kişi veya zümre bir diğer kişi ve zümreyi alaya alıp hor görmesinler. Belki diğerleri berikilerden daha değerli olabilir. Başkalarını hor görmeyin, alay etmeyin' diyor. 'Asla birbirimizin itibarını düşürmeyiniz. Düşürmek için karalamayınız ve kötü lakaplar takmayınız, bu tür alışkanlıklarından vazgeçmeyenler ise zalim olanlardır' diyor. Bunu Cenab-ı Allah söylüyor. Bunu kime söylüyor, iman edenlere. Biz de Allah'a şükür iman ediyoruz. Cenab-ı Allah'ın bu sözlerine karşılık bana birileri lakap takmış. Hani biz çok dindardık? Hani biz dini imanı kimseye bırakmıyorduk? Çok ayıp ya, çok ayıp. Bu yarışı bütün dünya takip ediyor. Bu bir mahalle kavgası değil. Böyle bir ikinci örnek var mı? Cumhurbaşkanı adayı birilerine lakap takıyor. Her gün bir şey uyduruyor, çok tuhaf. Dün de 'çarkçı' demiş bana. Bütün çarkçı kardeşlerime saygım sonsuzdur. Ben çarkçılık nedir fazla bilmem çünkü gemim yok gemicilikte yapmadım, yapmıyorum ama şu memlekette şu dünyada çarkçılık yapan birçok insan var ve onlar helal para kazanıyorlar. Haram para değil. Helal para kazanan insanlara, çarkçı da olsa saygılı olmak lazım.' İhsanoğlu, seçim çalışmaları kapsamında miting yapmamasıyla ilgili soruya ise 'Biz şimdi mitingden geldik. Yarın da mitinglerimiz var. Şimdi Samandağ'daydık. 10 binin üzerinde insan vardı. Yani bundan daha daha iyi miting olabilir mi ama bizim insanları mitinglere davet edeceğimiz otobüslerimiz yok. Biz buraya halkımızın verdiği 9 bin lira ile geliyoruz. Sonra onlar mazlum oluyorlar, biz gaddar oluyoruz. Onlar masum oluyor, biz zalim oluyoruz ama ben size zalimin ne olduğunu Hucurat suresinde okudum. Herhalde bu yeterlidir' diye yanıtladı. Cumhurbaşkanı adaylığı 'Bir dönem yol arkadaşı olduğunuz insanla şu anda rakipsiniz, sizi bu insanlardan ayıran şey neydi' yönündeki soruyu da İhsanoğlu, şöyle cevapladı: 'AK Parti yola çıktığı zaman Türkiye'de bir talep vardı. Türkiye'deki siyasi hayat sıkıntılar geçirmişti ve halkın yeni bir nefese ihtiyacı vardı. Türkiye'de her zaman oluşan koalisyonların bir tanesi de AK Parti'nin içerisinde oluştu. Orada dindar ve muhafazakar kesimin yanında milliyetçi liberal kesim de vardı. Laiklik hassasiyeti olan kesimler vardı ve farklı fikir ve düşünceye sahip insanlar vardı. Bu rahmetli Özal döneminde de oldu. Demokrat Parti kurulurken aynı şey oldu. Adalet Partisi kurulurken aynı şey oldu. AK Parti kurulurken de aynı şey oldu fakat 12 sene içerisinde AK Parti'nin kurucularının hiçbirisi kalmadı ki. Hepsi gitti. O koalisyonda bulunan insanların hepsi dağıldı ki bugünkü bu manzarayı görüyoruz. Bugünkü manzara milletin bölünmesine yol açan manzaradır. Nefret, kin ve kutuplaşma üzerine kurulu bir siyaset. Şimdi Türkiye Cumhurbaşkanı seçerken, yüzde 50 bana oy versin gerisi önemli değil, diyemez. Çünkü bir siyasi iktidarın başı değil, bu devletin başıdır. Devletin başının taraf olmaması lazım. Siyasi tercihi olmaması lazım. Siyasetin üzerinde olması lazım. Siyasi programla gelip biz şunu şunu uygulayacağız dememesi lazım. Bütün partilere eşit mesafede, bütün siyasi görüşlere saygılı, 76 milyon insanı kucaklayan ve 'Sen Sünnisin, Alevisin' demeyen birisi olmalı. Bir aile reisine ihtiyaç var. Dünyanın her yerinde bu böyle. Yani devlet başkanlarının illa bir siyasi parti içinden gelmeleri şart değildir. Belki Türkiye'nin bir dönemi bu şekilde oldu ama bundan sonra hele bu şartlarda o kadar nefret ve ayrıştırma sürecinden sonra Türkiye'nin bunu kaldıracağını zannetmiyorum.' Kendisinin Cumhurbaşkanlığı adaylığını kabul etmesini sağlayan şeyin iki partinin tarihi uzlaşması olduğunu belirten İhsanoğlu, 'Yani CHP ve MHP uzlaşarak bir isim üzerinde anlaşmasalardı, ben elbette kabul etmezdim. İşin enteresan tarafı bu anlaşma 14 Haziran'da ilan edildikten sonra bu sayı 13 partiye yükseldi ama bu da birilerine göre proje oldu. Kimin projesi, bu halkın projesi. Evet bu bir proje ama milletin projesi' dedi. Barış süreci İhsanoğlu, barış sürecinin, Kürt sorununu çözüp çözemeyeceğiyle ilgili soru üzerine, 'Elbette hepimiz barıştan yanayız. Biz bu konuda çok büyük sıkıntı çektik. Evlatlarımızı kaybettik. Böyle kapalı kapılar arkasında olmaz. Elbette böyle başlar ama sonunda meclise gelir. Meclisin kabul etmesi lazım, milli mutabakatın olması lazım. İki taraf arasında siyasi hesaplar, seçim hesapları 'Bana oy verin, ben size şunu vereyim' derseniz bu memleketi çok büyük tehlikeye sokar. Bu barış, istikrarlı, sürdürülebilir barış olmaz, dikiş atar. Bu hayır getirmez şer getirir. Onun için siyasi hesaplarla barış yapılmaz, yapılmaması lazım. Herkesin bu konuda dikkatli olması lazım' diye konuştu. Toplantının ardından İhsanoğlu, kendisine sunulan Hatay'a özgü künefenin şerbetini kendisi döktü. 'Ben, bir partinin adayı değilim. 12 partinin destek verdiği bir adayım' Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, 'Ben, bir partinin adayı değilim. İki partinin adayı değilim. 12 partinin destek verdiği bir adayım. Ben, milletin adayıyım. Bunu görmek istemeyenler varsın görmesinler. Biz onlara bir şey demeyeceğiz' dedi. İhsanoğlu, seçim çalışmaları çerçevesinde Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde halka hitaben yaptığı konuşmada, halkın her yerde değişim, adalet, hakkaniyet, birlik, beraberlik, bütünlük sembolü ve aile reisi istediğini belirtti. Gittikleri her yerde büyük bir ilgi ve coşkuyla karşılandıklarını ifade eden İhsanoğlu, şöyle devam etti: 'Halk, ayrışma, zıtlaşma, kendisine tepeden bakan, alay eden, onu küçümseyen, yarısını kabul eden, yarısını reddeden insan istemiyor. Ben bir partinin adayı değilim. İki partinin adayı değilim. 12 partinin destek verdiği bir adayım. Ben, milletin adayıyım. Bunu görmek istemeyenler varsın görmesinler. Biz onlara bir şey demeyeceğiz. Biz önümüzdeki pazar günü gideceğiz, mührümüzü basacağız. Pusuladaki en sağdaki köşeye basacağız. O zaman cevabımızı vereceğiz.' Konuşması sırasında bir vatandaşın elinde bulunan ve üzerinde 'Oyunu Ekmeleddin'e ver adaletsizliği tekmele' yazılı pankartı okuyan İhsanoğlu, 'Biz de öyle diyoruz. Başka bir şey demiyoruz. Hiç kimseye gıybet etmek istemiyoruz. Bizim ahlakımız bu değil. Onun için biz diyoruz ki pazar günü gideceğiz. Oyumuzu Ekmel'e vereceğiz. Bu iş bu kadar. Ben size hizmet etmek için, milletime hizmet etmek için bu yola çıktım. Ben görev peşinde, mevki peşinde değilim, bir hizmet peşindeyim. Ben adaletin peşindeyim. Kanun hakimiyetinin, hukukun üstünlüğü peşindeyim' diye konuştu. İhsanoğlu, fikir, inanç, ifade ve teşebbüs hürriyetinin ülkede sağlam kurulmadığı zaman orada diktatörlük ve totaliter rejim olacağını belirterek, bunları yaşamamak için Türkiye'yi yeniden inşa etmek istediklerini söyledi. Hatay'ın asırlar boyu farklı inançlardaki insanların, değişik yerlerden gelen insanların binlerce sene bir arada yaşadığı bir toplum olduğunu vurgulayan İhsanoğlu, laiklik ve demokrasi prensiplerinin toplumun çimentosu ve güveni olduğunu belirtti. İhsanoğlu, Türkiye'nin artık korkudan, gerginlikten, endişeden kurtulmak ve komşularıyla iyi geçinmek istediğini dile getirdi. Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin onurlu bir hayat yaşamaları için devletin çadırlar kurması gerektiğinin altını çizen İhsanoğlu, şunları kaydetti: 'Konteyner kentlerde 15 bin kişi var ama Hatay'da 100 bin kişi var. O yüz bin kişi ne yapsın zavallılar. Devlet bunlara el uzatmalı. Bunları kötü yollara sevk etmemelidir. Benim sizden ricam misafir kardeşlerimize biraz tahammül gösterin. Ben seçildiğim takdirde inşallah ilk yapacağım işlerden bir tanesi budur. Onlara destek vereceğim ve yardımcı olacağım. Bunları hep beraber yapmamız lazım. Bu kevgire dönüşen sınırlarımızda giren çıkanın haddi hesabı yok. Teröristin birisi giriyor birisi çıkıyor. Bunlara terörist dahi denmiyormuş yasakmış buralarda. Bütün dünya bunlara terörist diyor. Ben de terörist diyorum.' İhsanoğlu, kendisinin bu mukaddes yolculuğunda bir iş, şöhret talebinde olmadığını, tüm gücüyle ve tecrübesiyle vatanına hizmet etmek istediğini belirtti. Daha sonra Reyhanlı'ya giderek 11 Mayıs 2013 tarihinde yaşanan bombalı eylemde hayatını kaybedenler için yaptırılan 11 Mayıs Şehitler Anıtı'nı ziyaret eden İhsanoğlu, vatandaşlarla sohbet etti.AA
'Türkiye'deki Suriyeliler Ülkelerine Geri Dönecek'
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, 'Sen Akif'in o muhteşem eseri İstiklal Marşı'nı eğer bilmiyorsan ne babanın suçu var, ne Akif'in suçu var. Suç sende' dedi.Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Bu CHP’nin, bu MHP’nin, bu HDP’nin adayları benim halkımın karşısına hangi yüzle geliyorlar. Bunların hiçbirisi halkın cumhurbaşkanı seçmesini istemediler ki. Kardeşlerim bunlara sandıkta öyle bir tokat vurun ki bir daha bellerini doğrultamasınlar' dedi. Erdoğan, cumhurbaşkanı seçim kampanyası kapsamında Malatya Büyükşehir Belediyesi yanında düzenlenen mitingde vatandaşlara hitap etti. Hasretle, muhabbetle selamladığı Malatyalıların düşmana korku, dostlara, kardeşlerine umut verdiğini dile getiren Erdoğan, “Allahına kurban Malatya. Malatya dimdik gururla Battalgazi’nin, Hamido’nun, Turgut Özal’ın hatırasına sahip çıkıyor” ifadesini kullandı. Başbakan Erdoğan, 6 Mart 2014'te Malatya’da bir miting düzenlediğini anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Malatya ne yaptı? Kendisine yakışanı yaptı. Malatya CHP’ye de MHP’ye de topuna birden ders verdi. Malatya, Pensilvanya çetesine, ihanet çetesine ders verdi. Yüzde 62 oy oranıyla Malatya, 30 Mart’ta bir kez daha AK Parti dedi.” Erdoğan, mitinge biraz geç geldiği ve vatandaşları sıcakta bekletiği için helallik istedi. Malatya'nın, 81 vilayet içinde Rize, Şanlıurfa ve Konya’dan sonra AK Parti’ye en çok oy veren dördüncü şehir olduğunu bildiren Erdoğan, 10 Ağustos cumhurbaşkanı seçiminde Malatya’dan birincilik beklediğini söyledi. Çok çalışılması halinde Malatya’nın birinciliği alacağına işaret eden Erdoğan, “Onların ablaları var, bizim ablalarımız 30 Mart’ta onlara dersi verdi, inanıyorum şimdi daha farklı ders verecek. Bir yarın var bir de cumartesi çalışacağız, derslerini vereceğiz. Onların abileri varmış, bizim abilerimiz burada, bizim abilerimiz daha güçlü, daha azimli, daha kararlı, evvelallah daha çok çalışıyoruz, pazar günü onlara gereken dersi veriyor muyuz, gençlerimiz veriyor muyuz” diye konuştu. Başbakan Erdoğan, 2007 halk oylamasında Malatya’dan yüzde 82, 2010 halk oylamasında ise yüzde 75 ‘evet’ oyu çıktığını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnanıyorum ki 10 Ağustos’ta CHP’ye gönül vermiş kardeşlerimiz de bizi tercih edecek, MHP’ye gönül vermiş, diğer partilerden kardeşlerimiz de bizi tercih edecek. 10 Ağustos’ta rekora hazır mıyız, Malatya? Sandığa gidiyor muyuz Malatya? Yeni Türkiye’ye ‘evet’ mi, güçlü Türkiye’ye ‘evet’ mi, öncü Türkiye’ye ‘evet’ mi, milletin adayına ‘evet’ mi? Kim o aday?” Vatandaşların adını söylemesi üzerine de Erdoğan, “Sizin Allahınıza kurban, maşallah, süphanallah, barekaallah. Malatya’da bu iş tamam, Malatya kararını vermiş, verdiğiniz karar hayırlı olsun 10 Ağustos seçimi ülkemiz, milletimiz, Malatya için hayırlara vesile olsun” ifadelerini kullandı. 'Cumhurbaşkanlığında da statükonun değil milletin tarafını tuttu” Malatya’nın evladı Turgut Özal’ın, 1989'a kadar başbakan olarak ülkesine, milletine çok hayırlı hizmetlerde bulunduğunu ve 1989'da Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatan Erdoğan, “Görevi tamamlamasına ömrü vefa etmedi. 1993 yılının 17 Nisan günü ruhunu Rahman’a teslim etti, Allah ondan razı olsun, cennetiyle müşerref kılsın. Farklı bir başbakan, cumhurbaşkanıydı. Başbakanlıkta milletin hizmetkarıydı, cumhurbaşkanlığında da statükonun değil milletin tarafını tuttu” dedi. “CHP bize ne söylüyorsa merhum Özal’a da aynen onu söyledi' Erdoğan, o dönem muhalefetteki Süleyman Demirel ile SHP’nin, Özal’ın cumhurbaşkanı seçilmesine karşı çıktığını, onu seçtirmemek için ne gerekirse yaptığını ve dönemin SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal’ın, Özal’a “diktatör, sivil diktatör, tek adam olma heveslisi. Özal’ı Çankaya’dan onursuzca dindiririz” dediğini anımsatarak, şunları kaydetti: “Bugün CHP bize ne söylüyorsa merhum Özal’a da aynen onu söyledi. Bugün CHP bize ne söylüyorsa merhum Menderes’e de aynen onu söylemiştir. 2007’de 10. Cumhurbaşkanının görev süresi dolunca Meclis’te hazırlıklarımıza başladık. Merhum Özal nasıl seçildiyse aynı şekilde seçim yaptık. Sayın Demirel, Sayın Sezer nasıl seçildiyse aynı şekilde seçim yaptık. Ama işte bu CHP zihniyeti, darbeci vesayet aşığı zihniyet karşımıza çıktı. ‘Size cumhurbaşkanı seçtirmeyiz’ dediler. 367 gibi bir garabeti öne sürdüler, arkalarına da mahkemeleri aldılar. Meclis’i yani milli iradeyi çiğnemek istediler. Biz ne yaptık? Hemen halka gittik, bir yandan genel seçim yaptık, yüzde 47 ile seçimi kazandık, güven oyu aldık. Bir yandan da hemen Anayasa’yı değiştirmek kararı verdik, yine halka gittik, bu referandumdan da yüzde 69 oy oranıyla çıktık. Ne vardı bu referandumda? Cumhurbaşkanını bundan böyle millet seçecek. Millet ne dedi? ‘Evet’ dedi. İşte şimdi yüzde 69’un bugün inşallah pazar günü ilk oylamasını yapıyoruz.' 'Demokrasinin tokadı farklıdır' 'Bu CHP’nin, bu MHP’nin, bu HDP’nin adayları benim halkımın karşısına hangi yüzle geliyorlar' diye soran Erdoğan, bu partilerin halkın cumhurbaşkanı seçmesini istemediğini söyledi. Erdoğan, 'Kardeşlerim bunlara sandıkta öyle bir tokat vurun ki bir daha bellerini doğrultamasınlar. Demokrasinin tokadı farklıdır, bunu inşallah gösterelim, bunu ortaya tam manasıyla inşallah koyalım” diye konuştu. '8 yıl İslam Konferansı'nın başına gönderdik, ne büyük yanlış yapmışız' Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, '8 yıl İslam Konferansı'nın başına gönderdik, ne büyük yanlış yapmışız. Ne yaptın orada? Suudi Arabistan gibi ülkeler zor kurtuldular. Bize ricada bulundular, cumhurbaşkanımıza ricada bulundular, bana ricada bulundular, Dışişleri Bakanıma ricada bulundular. Çıksın bunu da inkar etsin. Doğru, eder, eder. Çünkü çarkçı Kemal'in yanında yetişen o da çarkçı Ekmel olur' dedi. Tarihte ilk kez 10 Ağustos'ta sandık başına gidileceğini ve doğrudan cumhurbaşkanının seçileceğini kaydeden Erdoğan, eski tartışmalara son verileceğini, darbeci ve vesayetçi sistemin artık devre dışı bırakılacağını belirtti. Erdoğan, tehditle, silah zoruyla, korkutarak cumhurbaşkanı seçme dönemlerinin artık geride bırakıldığına işaret ederek, 'Sandığa gidiyor, bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı kim olacak? Onu bizzat millet olarak siz belirliyorsunuz' ifadesini kullandı. Erdoğan, mitinge katılanlara reklam filmini izleyip izlemediklerini sorduktan sonra şunları söyledi: 'Ne oluyor o reklam filminde? Millet sahibi olduğu o yıldızı, forsu ehline teslim ediyor. Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız, hem 16 Türk devletini, hem de o devletin sahibi olan milleti temsil ediyor. İşte 10 Ağustos'ta inşallah devlet ile millet kucaklaşıyor. Bu MHP ne yaptı biliyor musunuz? YSK'ya şikayette bulundu. Neden biliyor musunuz? Bu reklam filminde ezan varmış. Bu reklam filminde seccade varmış. Bu reklam filminde namaz kılan bir Anadolu kadını teyzemiz varmış ve 6'ya 4 oy çokluğu ile YSK bu reklam filmlerinin o bölümlerini çıkarma kararı verdi. Ne yapalım. Biz de yargı dedik. O kısımları çıkardık. Diğer kısmı ile yola devam ediyoruz. Bunlar ne yaparsa yapsın. İstiklal Marşı'ndan 'Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli / Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli' bunu çıkarmaya muktedirler mi? Mesele bitti. İstedikleri kadar bu yollara başvursunlar. Ne olacak.' Muhalefetin seçtiği adayın İstiklal Marşı'nı bilmediğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: 'Ne diyor? Çanakkale şehitleri diyor. Vah vah vah. Mehmet Akif, merhum babasının arkadaşı olabilir. Fakat sen Akif'in muhteşem eseri, İstiklal Marşı'nı eğer bilmiyorsan, ne babanın suçu var, ne Akif'in suçu var. Suç sende. Profesörmüş. Profesör olsan ne yazar. Sen ki, Malatya'dan şu dersi alamamışsın. Malatya sana şimdi bir ders veriyor. Hazır mıyız? 'Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda / Canı cananı bütün varımı alsın da Hüda / Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.' Ey Ekmel, bak Malatya sana o dörtlüğü okudu. Fakat bu, Çanakkale Şehitlerinden değil ha. Bu İstiklal Marşı'nda.' Erdoğan İstiklal Marşı'ndan bihaber olana cumhurbaşkanlığı makamının teslim edilemeyeceğine vurgu yaparak, 'Benim MHP'ye gönül veren kardeşlerim. Eliniz bu adama nasıl gidecek de oy verecek. Benim CHP'ye gönül vermiş kardeşlerim. Eliniz nasıl gidip de bu adama oy verecek? Vermeyecekler değil mi? Vermeyecekler inşallah' dedi. Kendisinin sözlerinden dolayı MHP'li ve CHP'li kardeşlerinin gocunmayacaklarını belirten Erdoğan, 'Çünkü buradaki ortak payda farklı. Bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Şimdi CHP ile MHP'nin yönetimi birleşti. Arada artık fark kalmadı. CHP de böyleydi, o da ezandan rahatsız oluyordu. Ezanın aslından rahatsız olup Türkçeleştiriyordu. Camilerden rahatsız olup cami yıkıyordu. Kur'an-ı Kerim'in öğretilmesinden rahatsız oluyordu. Başörtüsünden rahatsız oluyordu. İşte MHP yönetimi de artık aynı çizgiye geldi ama MHP tabanı bundan çok rahatsız. MHP tabanı partilerinin CHP'ye vagon yapılmasından rahatsız' diye konuştu. Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dün MHP'ye talimatlar verdiğini söyleyerek, 'Ne diyor? 'Sokağa çıkın' diyor. 'MHP daha görünür olsun' diyor. 'Ortak adayla daha fazla görünün' diyor. Hale bak, CHP'nin genel müdürü MHP'ye talimatlar veriyor. Ey Bahçeli sana da yazıklar olsun. MHP'li kardeşlerime bu muameleyi layık gördüğün için sana da yazıklar olsun. Fakat ben biliyorum MHP'li kardeşlerim buna itiraz edecekler. Hem MHP'li hem de CHP'li kardeşlerim 10 Ağustos'ta partilerinin yönetimine gereken cevabı verecekler' ifadelerini kullandı. İstiklal Marşı'nı bilmeyene MHP'li ve CHP'lilerin kalkıp oy vermelerinin mümkün olmadığını kaydeden Erdoğan, İhsanoğlu'nun 'Şiirle uğraşmayalım. Daha ciddi meseleler var' sözlerini anımsattı. Erdoğan, 'Ey monşer, o sıradan bir şiir değil, İstiklal Marşı. O, bu milletin bağımsızlık marşı. Şiir deyip geçiştirmeye çalıştığın o mısralar, bu milletin gönlüne yazılmış kitabedir. Senin hayatında ciddi olarak yaptığın ne var?' diye sordu. Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu'nu 8 yıllığına İslam Konferansı Örgütü'nün başına göndermekle yanlış yaptıklarını ifade ederek, şunları kaydetti: 'Ne yaptın orada, ne? Suudi Arabistan gibi ülkeler zor kurtuldular. Bize ricada bulundular, Cumhurbaşkanımıza ricada bulundular, bana ricada bulundular, Dışişleri Bakanıma ricada bulundular. Kendisi defaatle... Çıksın bunu da inkar etsin. Doğru, eder, eder. Çarkçı Kemal'in yanında yetişen o da Çarkçı Ekmel olur. Suudi Arabistanlılar bize 'Söyleyin de istifa etsin, çekilsin. Şunu alın, yerine başka bir Türk'ü verin' dedi. Dedik ki, 'Seçimler geldi, almak mümkün değil.' Çok ısrar ettiler. Kendisi bizzat bana ne dedi biliyor musunuz? 'Siz benim arkamda durmuyorsunuz' dedi. 'Yav, istemiyorlar seni' dedik. 'İstenmediğin yerde neden duruyorsun' dedik. Bu kadar ısrarcı olma. Tabii koltuk bunlara tatlı, tatlı. Dolar da var. Kolay kolay bırakılır mı?' diye konuştu. 'Saygısızca yüzde 99'u Müslüman olan bu halka hakaret ediyorsun' Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir televizyon programında, 'Halkın ahlak reformuna ihtiyacı var' dediğini belirterek, 'Oradan da gazeteci kılıklı bir militan çıkmış, edepsiz bir kadın, 'Müslüman ülkede bunu beklemek zor değil mi' diyor. Haddini bil haddini. Eline vermişler bir kalem, gazete köşesinde yazıyorsun. Çıkarıyorlar seni işte bu malum Doğan grubunun televizyonuna, oradan da saygısızca yüzde 99'u Müslüman olan bu halka hakaret ediyorsun' dedi. Erdoğan, cumhurbaşkanı seçim kampanyası kapsamında Malatya Büyükşehir Belediyesi yanında düzenlenen mitingde, Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'na yönelik, 'Şimdi çıkmış, monşer aklıyla bize üslup dersi vermeye kalkıyor. Sen git üslup dersini önce Pensilvanya'daki o hocana ver. Ağzını açtığında bela okuyan, lanet okuyan Pensilvanya'daki hocana edep dersi ver' ifadelerini kullandı. 'Ey monşer, sen git önce ağzından çıkanı kulağı duymayan, edepten, terbiyeden nasibini almamış, milletin adayına edepsizce hakaret eden CHP genel müdürüne üslup dersi ver. Ey monşer, sen eğer üslup dersi vereceksen git, sabah akşam ağzından küfür saçılan MHP Genel Başkanına üslup dersi ver' diyen Erdoğan, bunların dengelerinin artık tamamen bozulduğunu söyledi. Pensilvanya'nın dengesinin bozulduğunu, ağzından çıkanı artık kulağının duymadığını dile getiren Erdoğan, 'Kendi ülkesine, kendi ülkesinin devletine, hükümetine, milletine en ağır bedduaları ediyor ama bir kez olsun Gazze diyemiyor, bir kez olsun İsrail diyemiyor. Diyemez, derse, efendileri ipini çeker' değerlendirmesinde bulundu. Erdoğan, 'Ramazanda ne diyorlardı? 'İtikafta' diyorlardı. İtikaftan çıkmış akla, izana, vicdana, edebe sığmayacak beddualar ediyor. İtikaftan çıkan beddua eder mi? Gelip Malatya'da değil de Pensilvanya'da niye itikafa giriyorsun? Gaziantep'te niye girmiyorsun da Pensilvanya'da giriyorsun? İstanbul'da niye değil de Pensilvanya? Bursa değil de niye Pensilvanya? Konya değil de niye Pensilvanya? Rabbim kimseye kıblesini şaşırtmasın. Rabbim kimseyi zelil etmesin' dedi. 'Şirazesi dağıldı' 'CHP genel müdürünün zaten şirazesi dağıldı, ne söylediğini bilmiyor. MHP Genel Başkanı zaten bildiğiniz gibi. Bunların ortak adayı monşerin de artık dengesi bozuldu, sigortalar arttı' ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Kılıçdaroğlu, önceki gün bir televizyona çıkmış 'AK Parti kitlesinin sorgulama yeteneği yok' diyor. 'Halkın ahlak reformuna ihtiyacı var' diyor. Oradan da gazeteci kılıklı bir militan çıkmış, edepsiz bir kadın, 'Müslüman ülkede bunu beklemek zor değil mi' diyor. Haddini bil haddini. Eline vermişler bir kalem, gazete köşesinde yazıyorsun. Çıkarıyorlar seni işte bu malum Doğan grubunun televizyonuna, oradan da saygısızca yüzde 99'u Müslüman olan bu halka hakaret ediyorsun. Karşılıklı oturmuşlar, hem seçmene hakaret ediyor hem Müslümanlara hakaret ediyorlar. Siz bu kafayla devam edin. 'Bidon kafalı' dediniz, 'göbeğini kaşıyan adam' dediniz, 'sorgulamayan kitle' diyorsunuz şimdi. 'Müslüman' diyerek aşağılamaya devam edin. Bu millet sizi bunun için hiçbir zaman iktidara getirmeyecek.' Erdoğan, 10 Ağustos'un Türkiye için büyük bir değişimin tarihi olacağını, eski Türkiye'nin kapılarının kapanacağını, yeni Türkiye'nin kapılarının ardına kadar açılacağını vurguladı. '10 Ağustos artık bu eski kafalı muhalefetin de kendisini yenileyeceği, yenilemek zorunda kalacağı bir tarih olacaktır' diyen Erdoğan, muhalefetin ürettiği kutuplaşmaları, korku siyasetini, ayrımcılığı, ırkçılığı, yaşam tarzları ve etnik kökenler üzerinden istismar siyasetini eski Türkiye'de bırakacaklarını dile getirdi. Türkü ile Kürtü ile Arapı ile Lazı ile Çerkezi ile Gürcüsü ile Romanı ile Pomakı ile Boşnakı ile yaratılanı yaratandan ötürü seveceklerini anlatan Erdoğan, 'Onun için tek millet, tek millet. Ve bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Tek bayrak. Üç, tek vatan, 780 bin kilometrekareyle tek vatan. Batıda ne varsa doğuda da güneydoğuda da o olacak. Kuzeyde ne varsa güneyde de o olacak' diye konuştu. Vatanın üzerinde kimsenin operasyon yapamayacağına işaret eden Erdoğan, 'Yaptığı anda demir yumruğumuzu karşısında görürler. Dördüncüsü, tek devlet. Devlet içinde devlet yok. Paralel devlet, avucunu yalayacaksın. Ne dedik, 'İnlerine girilecek' Girilmeye başladı mı? Başladı. Yeterli mi? Değil. Durmak yok yola devam. Bunlara aynı şekilde gerekli olan dersi vereceğiz' ifadelerini kullandı. 'İşte hep böyle dimdik duracağız, izzetli duracağız' 'Burada, Malatya'da, kahraman diyarı, yiğitlerin, mert insanların şehri Malatya'da bir önemli hususa dikkatlerinizi çekiyorum' diyen Erdoğan, 7 Temmuz'da, bir ramazan günü, İsrail'in Gazze'ye karşı bir operasyon başlattığını hatırlattı. Ramazanın kendileri için çok acılı geçtiğini anlatan Erdoğan, Kadir Gecesi'ni kederli ihya ettiklerini, Ramazan Bayramı'nda katliamın devam ettiğini, bayramı buruk yaşadıklarını belirtti. Önceki gün başlayan ateşkese kadar Filistin'de, Gazze'de 2 bin kadar kişinin şehit edildiğini, 10 bine yakın kişinin yaralandığını, 350 binden fazla Gazzeli'nin evlerini terk etmek zorunda bırakıldığını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: 'Rabbim onlara da sabır versin, tahammül gücü versin. Bu tarafa geldiğimizde yanı başımızda, Suriye aynı şekilde ramazanı ve bayramı yine acılarla yaşadı. Yine yanı başımızda Irak, ramazanı ve bayramı kanlı geçirdi. Yaptığımız her mitingde, Türkiye'nin tek yürek olduğunu, Türkiye'nin tek yürek halinde dimdik Irak halkının, Suriyeli mazlumların, Gazzeli kardeşlerinin yanında durduğunu gördük. Erzurum, tek yürek halinde Müslüman kardeşlerinin yanında. Diyarbakır, tek yürek halinde Müslüman kardeşlerinin yanında. Şanlıurfa aynı şekilde, İstanbul aynı şekilde. Şimdi Gaziantep'e gidiyoruz. İnanıyorum ki orada da manzara muhteşem olacak. Yarın Kayseri, ardından Ankara, ertesi gün Konya. İnşallah manzara aynı şekilde olacak. 81 vilayet, tek yürek halinde mazlumların yanında duruyoruz.' Erdoğan, vatandaşlara 'Sizin şu dik duruşunuz inanın düşmana korku salıyor. Dostlarımızın, kardeşlerimizin yüreklerini ferahlatıyor. İşte hep böyle dimdik duracağız, izzetli duracağız. Şu Malatya'da, şu meydanda nasıl ki biz biriz, diriyiz, beraberiz, kardeşiz, hep birlikte Türkiye'yiz. Ebediyen Rabbim bizi bir ve beraber kılsın. Siz burada durduğunuz müddetçe inşallah Filistin'in bayrağı yere düşmeyecek. Siz burada böyle dimdik durduğunuz müddetçe inşallah İslam coğrafyasının umudu hiç sönmeyecek' diye seslendi. 'Gençlik bizim her şeyimiz' Toprağın ve bayrağın asla yerde sürünmeyeceğini ve hep birlikte sahip çıkacaklarını belirten Erdoğan, gençlerin üzerinde önemli bir görev olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin seçilme yaşını 30'dan 25'e indirdiklerini hatırlatarak, MHP'nin bir milletvekilinin sağa soluna iki tane genç aldığını belirterek, 'Meclise çoluk çocuğu mu göndereceğiz' diyor. Ben de diyorum ki, 'Gençlik bizim her şeyimiz'. Şimdi de 25 değil seçme seçilme yaşını 18'e indireceğiz. Niye? 10'u aşkın Avrupa Birliği üyesi ülkede oluyor da benim ülkemde niye olmasın? Biz ki; 21 yaşında bir karanlık çağı kapatıp, aydınlık çağı açan Fatih Sultan Mehmet'in torunlarıyız. Bizim gençlerimize bu saygısızlığı yapan MHP yönetimine gençler, pazar günü ders vermeye hazır mıyız? Onun için çok çalışacağız. Biz, umudumuz olan gençlikten çok şey bekliyoruz' diye konuştu. 'Kalbinizden buğz edeceksiniz' İsrail'in bütün dünyada mahalle baskısı oluşturduğuna ve şımarıkça hareket ettiğine değinen Erdoğan, İsrail'in hukuk, insan hakları tanımadığını ifade etti. Başbakan Erdoğan, televizyon ya da gazetenin, gazetecinin İsrail'in yaptığı soykırımı eleştirdiği zaman hemen linç edildiğini dile getirdi. İnsanların şehit olduğunu, bebeklerin masum bedelleri görüp, içlerinden isyan ettiklerini ama korkudan bu durumu dile getiremediklerini vurgulayan Erdoğan, 'Biz getiriyoruz, bu can bu tende oldukça getirmeye devam edeceğiz. 3 şey var ya elinizle düzelteceksiniz bir yanlışı gördüğünüz zaman ya dilinizle düzelteceksiniz ona da gücünüz yetmiyorsa evet, kalbinizden buğz edeceksiniz ki bu, imanın en zayıf derecesidir. Biz, bu 3'ünden bir tanesini yapalım, inancımızın gereği bu. Tarih boyunca bu millet, Hint Yarımadası'na zulüm var diye donanma gönderen bir millet. Öyle bir ecdadın torunlarıyız' değerlendirmesinde bulundu. 'Doğan Grubu, Radikal gazetesi isim veriyorum açık' Başbakan Erdoğan, Türkiye'de bir kısım medyanın, işverenlerin, sivil toplum örgütlerinin, siyasetçilerin üzerinde mahalle baskısı olduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Doğan Grubu, isim veriyorum açık. Radikal gazetesi ne diyor; 'İsrail saldırı altında'. Ey Doğan Grubu, İsrail mi saldırı altında Gazze mi saldırı altında. İsrail'den kaç kişi öldü bir say bakalım, fosfor bombalarını gönderen 500-600 ton bombayı Gazze'ye yağdıran kim? Tanklarla, toplarla Gazze'ye giren kim? Gazze yerle bir edildi, bu kadar insan öldürülüyor bunu sen hangi ruhla, vicdanla bu şekilde yazabiliyorsun, bu başlığı atabiliyorsun. Tayyip Erdoğan'a 'sert' diyenler bundan dolayı 'sert' diyor. Hakkı söyleyince sert oluyorsun, evet eğer bu sözlerim sertlikse sert olmaya devam edeceğim. Çünkü biz, Akif'in Asım'ın nesliyiz. 'Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum! Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim. Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu.' Biz buyuz ister beğenirler, ister beğenmezler. Biz, halkımızın beğenmesini, hakkın beğenmesini istiyoruz. Rabbim bizden razı olsun yeter.' 'Ya Ekmel, sen ne anlarsın ekonomiden?' Erdoğan, İsrail'in Gazze'de bir ayda 10 gazeteciyi katlettiğini, medya kuruluşların ofisleri, koordinatları verildiği halde hedef yapılıp bombalandığını kaydederek, şunları söyledi: 'Dünyadan bir tepki duydunuz mu? Uluslararası basın kuruluşlarından bir tepki duydunuz mu? Türkiye'de polis öldürmekten, bekçi öldürmekten, hırsızlıktan, terörden hükümlü kişileri, gazeteci olarak dünyaya gösteren o basın kuruluşlarından İsrail'e bir tek tepki duydunuz mu? Sabah, akşam Türkiye ile uğraştılar. 'Türkiye'de basın özgürlüğü yok' diye yaygara kopardılar. 'Türkiye'den fazla gazeteci tutuklu, 100'den fazla tutuklu' diye yalan söylediler. Filistin'de 10 gazeteci öldü, bu örgütten ses çıkmadı, çıkmıyor. CHP'nin genel müdürü de bu örgütün sözcülüğünü yapıyor. Gidiyor dünyaya kendi ülkesini şikayet ediyor. Şimdi Filistin'de 10 gazeteci öldürüldü, ey Kılıçdaroğlu söyle bakalım, tek kınama var mı, tek değerlendirme var mı? Ey Bahçeli söyle bakalım var mı? Bizim için kimin ne dediği önemli değil bizim ne dediğimiz, ne düşündüğümüz önemli. Hiç kimse bize gündem dayatamaz, hiç kimse benim ülkeme istikamet çizemez. Biz tarih boyunca hakkı söyledik, hakkın mücadelesini verdik. Şu anda da hakkı söylemeye, hak için mücadeleye devam edeceğiz. Eski Türkiye geride kaldı, boynunu büken, her şeye rıza gösteren, gündemi belirlenen, özür dileyen Türkiye geride kaldı.' Türkiye'nin ekonomide de güçlü bir devlet olduğuna işaret eden Erdoğan, milli gelirin 820 milyar dolar, devletin borçlanma faizinin yüzde 9,3, enflasyonun yüzde 9,1 olduğunu ve Merkez Bankasının kasasında da 133 milyar dolar olduğunu belirterek, 'Bu gerçekler ortada çıkmış Ekmel anlatıyor. Ya Ekmel, sen ne anlarsın ekonomiden? Diyor ki, 'Ben cumhurbaşkanı olursam yolla falan ben uğraşacak değilim ki' diyor' ifadelerini kullandı. 'Biz 12 senede 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptık' Erdoğan, Malatya mitinginde yaptığı konuşmada, cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun, 'Ben cumhurbaşkanı olursam yolla filan ben uğraşacak değilim ki' dediğini anımsatarak 'Eyvah. Monşer ya onların böyle bir derdi yok' ifadesini kullandı. Göreve geldikleri tarihe kadar 79 senede Türkiye'de 6 bin 100 kilometre yol yapıldığını kaydeden Erdoğan, 'Biz 12 senede 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptık. Zaten fazla lafa hacet yok ki. Şurada Malatya Havalimanı'ndan şu şehre gelirken mevcut yol zaten... Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri' diye konuştu. Erdoğan, '(Malatya'yı büyükşehir yapacağız) dedik. Yaptık mı? Ahmet kardeşimi de tebrik ediyorum. Şu anda güzel bir performans gösteriyor. Maşallah havalimanından buraya gelirken yollar pırıl pırıl. İnşallah daha da güzel olacak. Modern bir şehir Malatya. Daha da güzel olacak' değerlendirmesinde bulundu. '10 Ağustos bizi daha da güçlü yapacak, Türkiye'nin gücüne güç katacak. 10 Ağustos 81 vilayetimizin, elbette Malatya'nın da gücüne güç katacak' diyen Erdoğan, şunları söyledi: '12 yılda Malatya'ya ne kadar yatırım yaptık biliyor musunuz? 9 katrilyon yatırım yaptık. Ulaştırma haberleşmede 2 katrilyon, toplu konutta bir katrilyon, eğitimde 700 trilyon, orman ve su işlerinde 930 trilyon, aile ve sosyal politikalarda 615 trilyon, tarım ve hayvancılıkta 450 trilyon, enerjide 345 trilyon yatırım yaptık. Sağlık alanında Türkiye'de ne kadar büyük işler başardığımızı biliyorsunuz. İstediğin hastaneye gidiyor musun? Eskiden ölümüzü rehine alıyorlardı, ölümüzü. Öyle mi? Artık böyle bir şey var mı? Bitti. Artık istediğimiz eczaneden ilacımızı alıyor muyuz? Ey Ekmel, bunlardan haberin var mı senin? Monşerlerin bu işlerden haberi olmaz.' 'Bunlara 3 tane koyun verin, kaybedip gelirler' CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, SSK Genel Müdürlüğü dönemine de değinen Erdoğan, 'Hali gördünüz değil mi? Bunlara 3 tane koyun verin, kaybedip gelirler' dedi. Gazeteci Savaş Ay'ın o dönemde hazırladığı programı anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Savaş Ay ne güzel yakalamış, Allah rahmet etsin. Ne diyor genel müdür? Sen yönetmiyor musun burayı? Ne bu hal?' diyor. Aman yarabbim sağlam gir, oradan hasta çıkarsın. Ama şimdi hastanelerimizin haline bak. Aynen öyle. Orada hala sırıtıyor bir de. Orada yavrunun sol kolunu kesmişler, 'Tabii ki bu iyi değil' diyor. 'İyi değil' diyor. Hale bak. Gözün yaşlansın ya bir kol gitti, 3 yaşında çocuk. Ruh yok, ruh. Biz sağlıkta yeni bir sayfa açtık. Seksen ilimiz gibi Malatya da bundan faydalandı. Malatya'yı sağlık tesisleriyle donattık. Hastanelerimizi modern teknolojiyle buluşturduk. Önce Malatya'ya 640 yataklı bölge hastanesini kazandırarak, sağlıkta bir merkez konumuna yükselttik. Tamam mı? Oldu mu? Bitmedi ama. Bu bölge hastanemize 2 ihtisas alanında 300 yataklı bir ek blok daha yapıyor, hastanemizi büyüterek bir şehir hastanesi haline getiriyoruz.' İktidara geldikleri döneme kadar Malatya'da 36 kilometrelik bölünmüş yol yapıldığını bildiren Erdoğan, 'Biz ne yaptık 12 yılda? 277 kilometre. Biz buyuz' diye konuştu. Malatya çevre yoluyla ilgili kamulaştırma ve altyapı çalışmalarının sürdüğünü aktaran Erdoğan, 'Anlatacak çok şeylerimiz var. Ama yoğun çalışıyoruz. O makama, bu kardeşinizi gönderirseniz, bilesiniz ki yarım kalan eserler tamamlanacaktır. Yeni eserlerle yeni projelerle biz hizmete devam edeceğiz. Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik' ifadesini kullandı. Yoksul çocuklara özel okul imkanı Malatya'dan tüm öğrencilere ve velilere bir müjdeyi açıklamak istediğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Biz daha önce çıkardığımız bir yasayla ihtiyaç sahibi öğrencilerimizin özel okullarda okumaları için destek imkanı getirmiştik. Bununla ilgili hazırlıklar tamamlandı. Anneler, babalar bu çok önemli. Çok önemli bu. 2014-2015 eğitim öğretim döneminden başlayarak ihtiyaç sahibi öğrencilerimize katkı verecek, özel okullarda okumalarını temin edeceğiz. Böylece hem özel okulları teşvik ediyoruz hem de yoksul çocukların da özel okul imkanından faydalanmalarını sağlıyoruz. Devlet olarak biz, bu yıl okul öncesi eğitimde 50 bin öğrenciye yıllık 2 bin 500 lira özel okul desteği vereceğiz. 50 bin öğrencimize yıllık 3 bin lira özel ilkokulda okuma desteği vereceğiz. 75 bin öğrencimize yıllık 3 bin 500 lira özel ortaokulda okuma desteği vereceğiz. Yine 75 bin öğrencimize özel lise için 3 bin 500 lira destek vereceğiz. Öğrencilerimiz için, velilerimiz için eğitimde başlattığımız bu yeni adımın da hayırlı olmasını diliyorum.' Erdoğan, 'Pazar'a kadar durmak yok. Yoğun çalışacağız, gayret edeceğiz. Sandıkları patlatmaya var mıyız? Maşallah. Gönlümdeki özel yerini, pazar günü de inanıyorum ki Malatya aynen koruyacak. İnşallah büyük yatırımlarla Malatyamızı daha farklı yere taşıyacağız' dedi. Başbakan Erdoğan, '2023 Türkiyesini hep beraber hazırlayacağız. Şundan hiçbir endişeniz olmasın: Biz bu yolu beraber yürüdük. 'Uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece' dedik. Gideceğiz' diye konuştu. 'Çatı değil, çakı gibi aday' Mitinge, Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti Genel Başkan Başdanışmanı Binali Yıldırım, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Güldal Akşit, Malatya ve çevre illerin AK Partili milletvekilleri ve Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır katıldı. Erdoğan, konuşmasının ardından eşi Emine Erdoğan ile vatandaşlara, üzerinde Erdoğan logosu bulunan tişörtlerden dağıttı. Miting alanındaki 'Çatı değil, çakı gibi aday' pankartı dikkati çekti. AA