onedio

libya Haberleri

libya ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. libya ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

'Halkınızı Dinlemek İçin Altyapı Kurarsanız ABD ve Diğer Ülkeler de Sizi Dinler'
Julian Assange: Google artık ABD savunma sisteminin bir parçası.Wikileaks'in kurucusu Julian Assange İstanbul’daki “Internet Ungovernance Forum”da önceki gün telekonferansla konuştu. Assange, “Halkınızı dinlemek için altyapı kurarsanız ABD ve diğer ülkeler bu altyapı üzerinden sizi dinler” dediİstanbul’da düzenlenen Internet Ungovernance Forum’un son gününe Wikileaks’in kurucusu Julian Assange katıldı. Birleşik Krallık’taki Ekvador Büyükelçiliği’nde iki yıldır sığınmacı olan Assange, etkinliğe telekonferans yöntemiyle bağlandı ve Türkiye’deki gözetim devletinin sonuçlarıyla ilgili önemli açıklamalar yaptı.Birgün’den Onur Erem ’in haberine göre, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün çok kötü durumda olduğunu söyleyen Assange, otoritelerin ellerindeki gücü denetimsizce kullandığını belirtti. Assange açıkladıkları belgelerde ABD-Danimarka-Türkiye üçlüsünün Roj TV’nin kapatılması hakkında ve Ermeni Soykırımı’na yönelik çalışmaların sansürlenmesi hakkında önemli bilgiler olduğunu hatırlatırken medyanın etkisine dair şunları söyledi: “Büyük medya şirketleri hayatımızın her alanını etkiliyor. Kültürlerimizi endüstriyel kültürler haline getiriyor.”Fransa Libya’yı içerden bitirdiBugün halkını dinlemek isteyen küçük ülkelerin bunun karşılığında kendisini en az bir büyük ülkenin dinleyeceğini kabullenmesinin gerektiğini söyleyen Julian Assange “Fransa Libya’ya sattığı gözetim teknolojileri sayesinde ülkeyi gözetledi ve Kaddafi’yi rahatça düşürdü. Bugün kriptolu telefon satanlar veya yapanlar bile kullandıkları parçalara göre kendilerini dinleyecek devletler arasında tercihte bulunmaktan öteye geçemez halde. Türkiye de yıllar boyunca halkını dinlemek için ekipman aldı, iletişim altyapısını halkını dinlemek üzerine kurdu. Ancak Batı’dan aldığı bu ekipmanlar hükümetin de dinlenmesine olanak sağladı” ifadelerini kullandı.Kriptolu telefon imkânsızKriptolu telefon veya kripto uygulamaları konusunda özel girişimlere güvenmenin imkânsız olduğunu söyleyen Assange “Buraların yöneticilerinden, çalışanlarından rüşvetle, şantajla, tehditle bilgi edinmek gizli servisler için çok kolaydır. Bu nedenle özel şirketlere değil, herkesin denetimi altında bulunan açık kaynak kodlu uygulamalara güvenmeliyiz” dedi.İdeolojiler tohum gibidirDünyada farklı ideolojilerin birbirleriyle sürekli yarışacağını söyleyen Assange “İdeolojiler toprağa ekilmiş tohumlar gibidir. Hangisinin yeşerip büyüyeceğine bazen toprağın kalitesi, bazen iklim karar verir, bilemezsin. Endüstri devriminden beri teknoloji sürekli gelişiyor ve hayatımızı etkiliyor. Günümüzde vermemiz gereken mücadele bu teknolojileri insanlığın faydasına kullanabilmek” diye konuştu.Assange’dan internette gerilla taktikleriJulıan Assange ABD’nin ve gizli servislerin ağlar üzerindeki etkisini anlatırken şu ifadeleri kullandı: “Bir ağa dominant bir güç dahil olduğunda, zamanla o ağı kendi kontrolüne alır ve homojenleştirir. Bu eğilim kaçınılmazdır. Roma döneminde bu yollarla yapılmıştı, bugün ağ bağlantıları ve finansal bağlantılarla yapılıyor. İşte bizim de bu eğilime karşı elimizdeki tüm silahlarla mücadele vermemiz gerekir. Geçmişteki kurtuluş örgütlerine, gerilla organizasyonlarına baktığınızda, hiçbiri AK-47 silahını sevdiği için bu işe girişmemiştir. AK-47 onlar için bir araçtı. Bizim mücadelemizde de kripto bir amaç değil, araç.Herkesin kripto kullanması kitlesel gözetime karşı kitlesel bir direniş haline gelir, kitlesel gözetimi imkânsızlaştırır. Karşı tarafa sürekli huzursuzluk verecek şekilde davranmalı, ancak geri çekilmek zorunda kalınca geri çekilmeliyiz. Onu da mümkün olduğunca zarar verici şekilde yapmalıyız. Latin Amerika’nın özellikle de son 10 yılda bağımsızlaşması kıta içindeki aktörlerin birbirleriyle iletişiminin artması, gözetimin bunun gerisinde kalması sonucunda gerçekleşmiştir. Kripto aracımız demiştim, amacımız ise adalet. Adalete ancak dayanışma ile varabiliriz.”Assange: Google artık ABD savunma sisteminin bir parçasıJulIan Assange Google, Facebook gibi şirketlerin farklı amaçlarla yola çıksalar bile, ele geçirdikleri büyük veriler nedeniyle dünya istihbarat örgütlerinin hedefi olmaya mahkûm olduklarını söyledi: 1999 yılında New York Times köşe yazarı Thomas Friedman köşesinde “Serbest piyasanın gizli eli, gizli yumruğu olmadan bir işe yaramaz. Bugün o gizli yumruk rolünü ABD’nin hava gücü, deniz gücü ve silikon vadisi üstlenmiştir” demişti.Artık Google’ın kritik spesifik görevler için kullanılabilecek hale geldiğini anlatan Assange “Dünyada her gün 1,5 milyon Android cihaz satın alınıyor. Tüm Batı istihbaratının Çin’den edinemediği bilgileri Google, Android ve YouTube aracılığıyla edinmeyi başardı” dedi.Snowden’dan yazılı açıklama: Gezi direnişçilerine teşekkürlerForuma telekonferans ile katılması planlanan ancak teknik sorunlar nedeniyle yazılı mesaj göndermek zorunda kalan, Rusya’da sığınmacı durumundaki eski NSA çalışanı Edward Snowden mesajında şunları söyledi: “Türk toplumu yoğun bir şekilde sansür ve gözetime maruz kalmaktadır. Türkiye’de hükümet en temel insan haklarını bile ihlal etmekten çekinmezken, gözetim araçları ile yabancı gizli servislerin de ülkeyi gözetlemesine zemin hazırlıyor. Dün Gezi Parkı’nda direnen, bugün Ungovernance Forum’da mücadele gösteren herkese teşekkürler. Desteğim ve dayanışmam sizinle.”Almanya dinleme yazılımını Türkiye'ye yasadışı sattıGlobal Voices Online adlı ifade özgürlüğü örgütünün önceki gün yayımladığı bir rapora göre Alman şirketler, aralarında Türkiye, Bangladeş, ABD, Bahreyn ve Rusya gibi otoriter rejimlere sattığı dinleme yazılımlarını yasadışı bir şekilde satıyor. Alman yasalarına göre suçluları takip etmenin yanı sıra insan hakları savunucularına saldırmak ve kitlesel gözetim yapmak için kullanılabilecek FinFisher gibi casus yazılımların ülke dışına satılabilmesi için Alman Hükümeti’nden lisans alması gerekiyor. Raporda tek bir şirketin lisanssız ihracatının bile Almanya'daki tüm şirketlerin lisanslı satışlarından yedi kat fazla olduğu yazarken bu satışların muhasebe sistemlerinde başka yazılım satışları olarak gösterildiği yer alıyor. Alman Hükümeti, baskıcı rejim nedeniyle Türkiye'ye casus yazılım satışı yapılmaması gerektiğini açıklamıştı.T24
‘Kaddafi Dönemi Libya, Şu Andan Daha Güvenliydi’
Libya’da, ’2011 yılında halkının diktatörünü öldürdüğü’ haberlerini  önce Batı ardından Amerikan medyasının duyurduğu ülkedeyiz. İndiğimiz liman Misurata eski askeri havalimanı, Libya’nın en zenginlerinin yaşadığı, ticaretin yapıldığı bir bölge, Akdeniz kıyısında yer alan Libya’nın üçüncü büyük şehri olduğu belirtiliyor.  Karşınızda Malta adası. Kent sessiz. Kaddafi sonrası hayat nasıl gidiyor demeye gerek kalmadan, herkesten bir ses çıkıyor.Net fotoğraf ülkede yönetimsizliğin giderek derinleştiği yönünde. Bu yolculuğu yazdığım saatlerde de ajanslar söylenenleri destekler nitelikte Libya’da yaşanan hükümet krizine dikkat çeken bir habere yer veriyordu. Libya Geçici Başbakanı  Abdullah es-Sini  şöyle diyordu; **‘ Kaddafi’nin devrilmesinin üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen Libya istikrara kavuşmadı. Libya’nın menfaati gereği, Libyalıların kazananı olmayan bir mücadeleye sürüklenmemesi ve bu makamı elde etmek için birbirini katletmemesi için yeni hükümeti kurma görevini yerine getiremeyeceğim. 14 Nisan 2014, Pazartesi.'**
Başbakan Erdoğan: 'Taksim'den Ümidinizi Kesin'
Parti grubunda konuşan Erdoğan, Mısır'daki idam kararlarıyla ilgili 'Bizden neden ses çıkıyor? Bizim ciğerimiz yanıyor ciğerimiz' dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Meclis'teki grup toplantısında gündemi değerlendiren açıklamalarda bulundu. 1 Mayıs kutlamaları konusunda son sözü söyleyen Erdoğan 'Taksim'den umudunuzu kesin. Devletle bir gerilime girmeyin. Kanun benim diyemezsin. Her zaman söylüyoruz. Başkalarının özgürlük alanına müdahale etmediği sürece herkes dilediğini yapar. Dilediğini ifade eder. Ancak başkalarının özgürlüğüne müdahale ediyorsa sokaktaki insana dükkandaki esnafa rahatsızlık veriyorsa emniyet güçleri ve hukuk devreye girer gerekeni yapar. Açık net söylüyorum biz bu konuda bir defa ilan ettiğimiz yerler dışında, Yenikapı ve Maltepe dışında yeri kabul etmiyoruz. Ben orada yapmayacağım illa burada yapacağım dersen bu çatışmaya ben hazırım anlamına gelir' dedi. 'CİĞERİMİZ YANIYOR' Mısır'daki idamlar konusunda sessiz kalan Avrupa ülkelerini de eleştiren Erdoğan '20 dakikada 529 idam kararı. AB'de idam yasak ama onlardan ciddi bir ses görmüyoruz. Diğer ülkelere bakıyoruz onlardan ses yok. Bizden neden ses çıkıyor? Bizim ciğerimiz yanıyor ciğerimiz. İman sıradan bir olay değil. Akif diyor ya imandır o cevher ki ilahi ne büyüktür imansız paslı yürek sinede yüktür. Biz inancımızın gereğini yapmaya mecburuz. Bunlara sessiz kalamayız' şeklinde konuştu. Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları; Geçtiğimiz yıl Nisan ve Mayıs'ta Türkiye ekonomisi tarihin en başarılı dönemlerinden birine şahit olmuş ve her alanda tarihi rekorlar kırılmıştı. Gösterge faiz en düşük seviyeye düşmüş, BIST endeksi 93 binin üzerine çıkarak tarihi rekor kırmış, Merkez Bankası rezervimiz 136 milyar dolarla tarihin en yüksek seviyesine çıkmıştı. 14 Mayıs'ta IMF'ye borcumuzu sıfırlamıştık. 'HUZUR KADAR EKONOMİ DE HEDEF ALINDI' Gezi olaylarında ve 17 Aralık sürecinde Türkiye'deki huzur kadar ekonomi de hedef alındı. Bu hadiseler cereyan ederken belli odaklar uluslararası platformlarda karalama kampanyası başlattı. Uluslararası medyada boy boy ilanlar yayınlandı. Bunu ülkenin içinden birileri yaptı. Türkiye bir kriz ülkesi gibi gösterilmek istendi. İşveren örgütleri Türkiye'ye uluslararası yatırım gelmez diyerek bizi tehdit ettiler ve yatırımcıya gelmeyin çağrısı yaptılar. Ekonomiyi durduralım çağrıları yapıldı. 'BÜYÜMEYE DEVAM' Bütün bu kampanyalara rağmen moral bozma görüntüsü oluşturma kampanyalarına rağmen ihanet girişimlerine rağmen ekonomimiz dim dik ayakta kaldı. İstikrarla büyümeye devam etti. 2013 yılının tamamında yüzde 4 büyüme kaydettik. Milli geliri biz 2002 yılında 350 milyar lira olarak devralmıştık. Yani 350 katrilyon. 2013 sonunda 1 buçuk trilyon lira sınırını aştı. 1 trilyon 562 milyar yani eski parayla 1 katrilyon 562 milyar liraya ulaştı. Dolar bazında milli gelir 230 milyar iken şu anda 820 milyar dolara yükseldi. Kişi başına gelir ise 3500 dolardan 2013 itibariyle 10.800 dolara çıktı. 'TURİST SAYISI YÜKSELDİ' Borcun milli gelire oranı yüzde 73 idi. Şu anda yüzde 36... Bakın nereden nereye gerilemiş bulunuyor. Bunlarla beraber turizme bakıyoruz. Turizmde hamdolsun 2002'de gelirimiz 8 buçuk milyar dolardı. 2013'te 35 milyar dolara yükseldi. 13 milyon kişi gelirken 2013'te 35 milyona turist sayısı yükseldi. Şu anda biz oteller itibariyle yetiştiremiyoruz. Böyle bir konumdayız. 'ORANLAR ESKİ SEVİYEYE İLERLEMEKTE' Dünyanın ülkemize olan teveccühü anlamlıdır. Kampanyalara rağmen dünya ülkemizi önemli bir destinasyon olarak görüyor. İşsizlik enflasyon ve faiz de gerilimden çok ciddi derecede etkilendi. Şu anda da oranlar eski seviyelerine doğru ilerlemekte. MB rezervini biz 2002'de 27 buçuk milyar dolar olarak devralmış ve 136 milyar dolara çıkarmıştık. Yaşanan süreçte rezerv bir miktar düşse de 128 milyar dolar seviyesini yeniden yakaladık. Geçmişte bir anayasa kitapçığı fırlatıldığı için milyar dolarla kaybeden toplumun fakirleştiği ekonomi vardı. Şu anda ise demokrasi tarihinin en kirli darbeleri karşısında bile sarsılmadan ayakta duran bir yapımız var. 'YATIRIMLARIMIZ KATLANARAK DEVAM EDECEK' 30 Mart seçimleri demokrasi dış politika ve çözüm süreci için olduğu kadar ekonomi için de bir milat olma özelliği taşıyor. Artık ekonomi önünde de hiçbir engel yoktur. Türkiye istikrarla büyümeye ve milli gelirini artırmaya göstergelerini ileriye ulaştırmaya devam edecek. Küresel yatırımlarımız hızla devam ediyor. Bunun yanında eğitim sağlık adalet ve emniyet başta olmak üzere 81 vilayetteki yatırımlarımız da katlanarak devam edecek. Gezi olaylarında ve darbe girişimlerinde başarısız olanların inatla huzuru bozmak için çırpındıklarını görüyoruz. Acaba sokakları nasıl hareketlendiririm nasıl bir kaos ortamı oluştururm diye çaba sarfedildiğini görüyoruz. Mayıs ve Haziran yaklaşırken huzuru bozmak cam çerçeve kılmak esnafa zarar vermek gayesiyle birileri gerilim siyaseti üretiyor. Bunlar 30 Mart'ta gereken cevabı aldılar. Demokrasiye milli iradeye sandığa saygıları olmadığı için hala başka yerlerden medet umuyorlar. 30 Mart'ta millet söyleyeceğini sandıkta zaten söyledi. Bu aziz millet sokakta çatışma görüntüsü görmek istemiyor. Millet taşın sopanın molotofların egemen olduğu sokaklar istemiyor. Sokaklara şiddet görüntüsünün egemen olmasına izin vermedik vermeyeceğiz. Bazı STk'lar emekçi örgütler artık demokratik mücadele kültürünü demokratik gösteri kültürünü öğrenmelidir. 'EMNİYET GÜÇLERİ GEREKENİ YAPAR' Her zaman söylüyoruz. Başkalarının özgürlük alanına müdahale etmediği sürece herkes dilediğini yapar. Dilediğini ifade eder. Ancak başkalarının özgürlüğüne müdahale ediyorsa sokaktaki insana dükkandaki esnafa rahatsızlık veriyorsa emniyet güçleri ve hukuk devreye girer gerekeni yapar. 'KARANLIK ÖRGÜTLERİN ÜZERİNE BİZ GİTTİK' Türkiye'nin yakın tarihindeki karanlık noktaları aydınlatmak AKP olarak bizim en başından beri gayemiz oldu. Biz darbelerin üzerine giden bunları araştıran bir hükümetiz. Hatta darbe yapanların cezalandırılması için anayasayı değiştirdik. Faili meçhullerin üzerine biz gittik. Karanlık suç örgütlerinin üzerine biz gittik. Maraş olayları Sivas Çorum Gazi mahallesi olaylarını aydınlatmak için samimi girişimlerde bulunduk. 1 Mayıs 1977 taksim olaylarının aydınlatılması da gayretimiz oldu. Bütün bunlarda karşımızda statükoyu gördük. Karşımızda statüko partisi CHP'yi statükonun sivil toplum örgütlerini gördük. Biz Ergenekon ile kıyasıya mücadele ederken bu CHP ve yandaşları Ergenekon avukatlığı yuaptılar. Biz anayasayı değiştirirken aynı çevreler itiraz ediyor hayır diyorlardı. Biz karanlık olaylar aydınlansın diye çırpınırken birileri inatla ve ısrarla statükoyu savundular. 1 Mayıs'a hak ettiği değeri biz verdik. Sol mu verdi? CHP mi verdi? Aşırı uçlar mı verdi? MHp mi verdi? 1 Mayıs'ı 2008 yılında tatil ilan eden bizdik. Bunu biz yaptık. İşçilerimiz emekç.ilerimiz sendikalarımız için tarihi düzenelemeleri biz yaptık. Net asgari ücret yüzde 359 oranında arttı. Bizden önce asgari ücretler artmıyordu. Reel olarak asgari ücreti yüzde 69 oranında artıran biz olduk. Her zaman iş barışı ve diyalogtan yana olduk. Biz işçinin emekçinin kazanımlarını nasıl artırırız ekonomiyi nasıl büyütürüz diye çaba gösterirken birilerinin emekçi görüntüsü altında huzura istikrara kastetmesini asla kabul etmeyiz. Emek ve dayanışma gününü kutluyorum diyerek esnafa sokaktaki insana zarar verilmesini sineye çekemeyiz. 'İSTANBUL'DA MİTİNG YAPILACAK ALANLAR BELLİDİR' Buradan ekranları başında bizi izleyen milletime de sesleniyorum. Sendikalara sesleniyorum. STK'lara sesleniyorum. Ülkemizde miting yapılacak alanlar bellidir. İstanbul'da miting yapılacak yerler bellidir. 1 Mayıs'ı kutlamak isteyen yasaların izin verdiği yerde kutlamasını yapar. Kutlamaya mani bir hal yok. Şu an itibariyle Yenikapı özel hazırlanmı miting alanıdır. Denize dolgu yapılarak bir alandır. Yaklaşaık 750 bin metrekarellik bir alandır. Gel burada mitingini yap. Burası bana ufak geliyor diyorsan o zaman Maltepe'de 1 milyon 250 bin metrekarellik bir alan ar. Orada da miting yapabilirsin. 'BUNDAN SONRA KADIKÖY'DE MİTİNG YAPILMAYACAK' Bu sene son olarak Kadıköy miting alanı olarak müsade edildi. Çünkü Maltepe bitmemişti. Bundan sonra Kadıköy'de de miting yapılmayacak. Çünkü burada yaşayan insanlar çok bedel ödedi. Bayram günü eza cefa günü olamaz. Eğer barışı kutlayalım diyorsak en güzel şekliyle adeta festival havasında eğleneceksek buyrun Yenikapı buyurun Maltepe diyoruz İstanbul için... 'TAKSİM'DEN BİR DEFA ÜMİDİNİZİ KESİN' Biz AK Partili belediyelere gelin daha küçük alanlar da oluşturalım dedik. Buralar kendisine büyük gelenler oralarda mitinglerini yapsınlar dedik. Bunun da hazırlıkları yapılıyor. Başbakan olarak söylüyorum. Taksim'den bir defa ümidinizi kesin. Gelin buyurun Yenikapı... Orası olmazsa Maltepe... Buyurun orada yapın. Devletle bir gerilime lütfen girmeyin. Halkın huzurunu kaçırmayın. Barış gününü çatışmaya dönüştürmeyelim terörize etmeyelim. 'İLLA ORADA YAPACAĞIM DERSEN...' Açık net söylüyorum biz bu konuda bir defa ilan ettiğimiz yerler dışında, Yenikapı ve Maltepe dışında yeri kabul etmiyoruz. Ben orada yapmayacağım illa burada yapacağım dersen bu çatışmaya ben hazırım anlamına gelir. Ki buna da biz asla müsade etmeyiz. Bunu bilmeleri gerekir. Çünkü herkes yapacağı her işi hukuk içinde yapmalıdır. Ben hukuku zorlayarak kanun benim dersen kusura bakma kanun sen değilsin. Bu ülkenin kanunları vardır sen de bu şekilde yaparsın. 'BELKİ SENEYE GİDİP MALTEPE'DE YAPACAĞIZ' Biz nasıl gidip mitinglerimizi gösterilen yerde yaptıysak sen de yapacaksın. Orada Biz Yenikapı'da yaptık 2 buçuk milyon kişi toplandı yetmiyor. Belki seneye gidip Maltepe'de yapacağız. 'TAKSİM ISRARINA İYİ NİYETLE BAKAMAYIZ' Taksim ısrarına biz hiç kimse kusura bakmasın artık iyi niyetle bakmayız, bakamayız. Sokak eylemleri şiddet ve vandalizimle bir yere varılamayacağını herkes anlamıştır. Sendika başkanı burası bizim kutsalımızdır diyor. Lafa bak ya. Nasıl bir kutsalsa... Yani orada eğer belli bir kabir ziyareti yapacaksan veya orada bir anıtı ziyaret edeceksen Yönetim Kurulu olarak gider çelenk koyarsınız ondan sonra da orada biliyorsunuz metro da var. Bak sizin için metro da yaptık. Taksim'den Yenikapı'ya metroyla geçersin. O gün hatta resmi taşıma araçlarını ücretsiz de yaparız. E daha ne yapacağız ya. Her şeyi yapıyoruz. Bütün imkanları hazırlıyoruz. İlla ben burada yapacağım diyorsun. Kusura bakmasın. Birileri Türkiye'yi Mısır ve Ukrayna'daki neticelere ulaştırmanın gönüllerinden geçtiğini biliyoruz. Millet bir yıldır sabır ve tahammülle sokaklardaki şımarıklığı izliyor. Bu millet sokağa çıkmadı ama sandığa giderek mesajını net olarak verdi. Millet huzur ve istikrar istediğini gayet net biçimde ortaya koymuştur. 'BAŞTA MUSTAFA KEMAL OLMAK ÜZERE...' Yarın TBMM'nin açılışının 94. yıl dönümünü bu vesileyle de Milli Egemenlik ve Çocuk bayramını idrak edeceğiz. Bu vesileyle Gazi M. Kemal başta olmak üzere Kurtuluş savaşı gazi ve şehitlerini minnetle yad ediyorum. Çocuk bayramının ülkemiz ve dünya çocukları için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. 94 yıl önce ilk Meclis'te vazife alan Kurtuluş Savaşı'nı sevk ve idare eden tüm vekillere de buradan bir kez daha rahmet ve şükran duygularımı iletiyorum. 16 Mart 1920'de 600 yıllık Osmanlı'nın son başkenti olan İstanbul işgal edilmiş bir dönem sona ermiş bir devlet resmi olarak tarihe karışmıştır. Ankara'da yeni bir devletin şekillenmesi için yeni bir mücadele başladı. Bir meclis için çalışma yapılırken Osmanlı Meclisi Mebusanından milletvekilleri bu meclise çağrılmış ayrıca Anadolu'nun çeşitli vilayetlerinde seçimler yapılmıştır. 'DIŞLAYAN BİR MECLİS KABUL GÖRÜR MÜYDÜ?' Türkler ve Kürtler gibi Lazlar Çerkezler Boşnaklar Arnavutlar Romanlar ve Gürcüler.. Velhasıl tüm etnik gruplar kurucu unsur olarak var oldular. İlk meclis kimsenin kimseye üstünlüğü olmayan bir meclisti. Kibirle yaklaşmadığı bir meclisti. Eğer ilk meclis böyle bir hoşgörünün üzerine bina edilmeseydi Kurtuluş savaşı yapılamaz yapılsa da zafer mümkün olmazdı. Misak-ı Milli içindeki Kürtleri Arapları Lazları Gürcüleri Romanları diğer tüm etnik grupları dışlayan bir Meclis kabul görebilir miydi? Kuvayı Milliyeyi sevk ve idare edebilir miydi? Mütedeyyinleri sakallıları başörtülüleri dışarda bırakan bir meclis düşman önüne çıkaracak kahraman neferleri bulabilir miydi? İşte biz 12 yıldır 23 Nisan 1920'deki bu manzararnın bu fotoğrafın üzerinde hassasiyetle duruyor ve hatırlatıyoruz. 'BUGÜN BUNU GÖRMEYENLER VAR' İlk meclis rasgele açılan bir meclis değildi. Hatmi şeriflerle binlerce onbinlerce salatı tefriciyeler ve kurbanlar kesilerek cumayı müteakiben Hacı Bayram Camiinden yürüyerek birinci meclise geliniyor ve öyle açılıyor. Bina edildiği o manevi yapı ortada. Bunu bugün göremeyen bir halk parti zihniyeti var. Bunu bugün göremeyenler var. Bu parlamentoda olup da göremeyenler var. Niye? Görmek istemiyorlar. 'İNANCIMIZDAN KAYNAKLANAN BİR GÖREVİMİZDİR' Bizim Suriye'ye uzanan elimizi inkar edenler var. Mısır Libya Tunus'a Myanmar'a uzanan elimizi görmek istemeyenler var. Bu sabah Patani'de Budistlerin baskısı altında olan ve son günlerde yüzlerce binlerce oradaki Müslümanın öldürüldüğü bir tabloyu izliyorum. Orada bir yaşlı Müslümanın Türkiye'ye duasını izledim. Bizlere duasını izledim. İsim vererek o duayı izledim. Düşünebiliyor musunuz o oradan bize dua ediyor. Şu ifadeyi kullanıyor: Erdoğan sabret... Ve ağlıyor. Ve Türkiye'ye dua ediyor. Türkiye bizim yanımızda oldu diyor. Yalnız bırakmadı diyor. Ama bunu bu çatının altında anlamayacak kadar zavallı olanlar var. Çünkü onların böyle bir derdi sıkıntısı yok. Ama biz tevarüs ettiğimiz bir miras var. Biz devleti aliyeyi osmaniyenin bıraktığı miras üzerine gelmiş bir nesiliz. Dolayısıyla bizim ecdadımız Açe'ye nasıl gitmişse Hint Yarım Adasına nasıl gittiyse dünyanın her hangi bir yerinde zulüm varsa oralara gitmek tarihi görevimiz olduğu gibi inancımızdan kaynaklanan bir görevimizdir. 'KAPIMIZI AÇARIZ, YEDİRİRİZ, BARINDIRIRIZ' Şu anda Suriye'den ülkemize gelenlerin sayısı nerdeyse 1 milyona yaklaştı. Biz Suriye'den bize sığınan bu kardeşlerimize kapılarımızı kapatıp Suriye'de ölün mü diyeceğiz? Bunu diyebilir miyiz? Böyle bir hakkımız var mı? Bırakın Suriye'deki Müslümanı bir başkası imdat diye kapına sığınsa ona kapını açmak zorundasın bizim insanlık anlayışımız bu. İnancımızdan gelen anlayışımız bu. Kapımızı açarız, yediririz ve barındırırız. Ama bu CHP'de bu anlayış yok. O zalim Esed'in yanına adamlarını göndermekle beraberlik mesajı verdi. Darbecilerin yanında oldu. Bunlar geçimişi itibariyle darbeci. Mısır'da Sisi'nin yanında oldu. '20 DAKİKADA 529 İDAM KARARI' Şimdi o darbeci Mısır'da Cumhurbaşkanlığına hazırlanıyor. Orada binlerce insan öldürülecek Esmalar öldürülecek 529 idam ilan edilecek dünyanın sesi çıkıyor mu? Dünyaya sesleniyorum. ülkeme sesleniyorum 529 idam kararı, daha onaylanmadı, onaylanır veya onaylanmaz işte bir kısım yargı belası demek ki her ülkede var. 20 dakikada 529 idam kararı. AB'de idam yasak ama onlardan ciddi bir ses görmüyoruz. 'CİĞERİMİZ YANIYOR CİĞERİMİZ' Diğer ülkelere bakıyoruz onlardan ses yok. Bizden neden ses çıkıyor? Bizim ciğerimiz yanıyor ciğerimiz. İman sıradan bir olay değil. Akif diyor ya imandır o cevher ki ilahi ne büyüktür imansız paslı yürek sinede yüktür. Biz inancımızın gereğini yapmaya mecburuz. Bunlara sessiz kalamayız. Bu adımı atmak için bu ülkede biz her bir sorumluluk makamında olan sesini yükseltmek durumundayız. STK'lar sesini yükseltmelidir. Türkiye'de bazı STK'ların dışında bakıyorsunuz diğerlerinden özellikle solla dans edenlerden ses çıkmıyor. Hani idamlara karşıydınız. Hadi konuşsanıza. Sesinizi yükseltsenize. Bütün bunlara rağmen ne diyoruz? Zalimler için yaşasın cehennem. Olay budur. 'KİMSENİN KİMSEYE ÜSTÜNLÜĞÜ YOK' Bizim yeni Türkiye anlayışımız 23 Nisan 1920'deki anlayışla birebir uymaktadır. Her bir ferdin bu ülkenin kurucu unsuru olduğu anlayışıdır. Elinde silahı olanın elinde silahı olmayana üstünlüğü yoktur. Elinde parası olanın olmayana üstünlüğü yoktur. Gazetesi televizyonu olanın olmayana üstünlüğü yoktur. Okumuşun ümmiye Türkün Kürde şehrilinin köylüye üstünlüğü yoktur. Hiçbir zümrenin diğeri üzerinde üstünlüğü yoktur. 77 milyonun her bir ferdi kurucu unsurdur. Türkiye cumhuriyetinin sahibidir. Tek bir kişinin ve ailenin sultasını cumhuriyet sona erdirirken, yeni diktatörler yönetici elitler ya da milli şefler tesis etmek için kurulmamıştır. 'BENİM ÖYLE BİR HAYALİM VAR Kİ..' Ailesi gelir durumu etnik kökeni ayırt etmeksizin herkes eşittir. Türkiye'nin istikbalini tayin hususunda dağdaki çoban da üniversitedeki profesör de aynı derecede söz sahibidir. Cumhuriyetin hemen ardından tek parti öyle bir baskı oluşturmuştur ki bu ülkenin asıl sahipleri kurucu unsurları yani çoğunluk kendini dışlanmış hissetmiştir. Darbeler azınlığı iktidara taşırken çoğunluğun hukukunu ayaklar altına almıştır. İşte Yeni Türkiye bu çarpık gidişin son bulduğu bir Türkiye'dir. Biz 12 yıldır Türkiye'yi hayalleriyle buluşturmanın mücadelesiniv eriyoruz. Benim öyle bir hayalim var ki gerçek olmasını çok arzu ediyorum. 77 milyonun her ferdinin bu ülkenin asıl sahibi olarka hisssetmesini başını öne eğmeden dimdik durmasını arzu ediyor samimi hayaliyle yaşıyorum. 'BU HAYALİNİ MÜMKÜN HALE GETİRMENİN GAYRETİNİ VERİYORUZ' Biz böyle bir haylin peşindeyiz. Bu hayali mümkün hale getirmenin mücadelesini veriyoruz. Çetelerle mücadele ederken bu hayalin peşinde koşuyoruz. Belli zümrelerin tahakkümüne son verirken bu hayalin özlemiyle gayret gösteriyoruz. Azınlığın çoğunluğa baskı kurduğu bir iklimden ülkeyi çıkarıp herkesin birbirine aynı nazarla baktığı bir iklimi inşa ettik ediyoruz. Hep söyledik Türkiye sesi çok çıkanların egemen olduğu bir ülke değildir. Türkiye sokaklara çıkıp şımarıkça camı çerçeveyi indirenlerin tahakküm kurduğu bir ülke değildir. Türkiye parası olanın düdüğünü çalacağın manşet atanın rota çizeceği bir ülke değildir. Kardeşlerimin bu hissiyat içinde olmasını istiyoruz. Dünyadaki tüm kardeşlerimizin güçlü bir devlet olan Türkiye'nin yanlarında olduklarını hissetmesini istiyoruz. 30 Mart öncesinde kendisini imtiyazlı zanneden kibir abideleri kaybetmiş milletten cevabını almıştır. Millet en ağır saldırılar karşısında gücünü iradesini tüm dünyaya hissettirmiştir. Azınlığın çoğunluğa tahakküm ettiği dönemler bir daha geri gelmemek üzere bitmiştir. 'ONLAR HİÇBİR ZAMAN İNŞAA ETMEYE GELMEZ' 2007 yılında cumhuriyeti daha da güçlendirmek milli egemenliği ve demokrasiyi tahkim etmek için çok önemli bir anayasa değişikliği yaptık. Türkiye büyük millet meclisinin her kurum ve iradenin üstünde olduğunu gösterdik. CHP MHP BDP karşı çıktı. AK Parti olarak biz 330'u yakalayarak millete gittik. Millet ne dedi? Yüzde 58 ile 26 maddelik paketi onaylıyourz dedi. Bu değişiklik ile bu güne geldik. Bir anayasa... Yeni anayasa yapalım dedik. Biz 327 vekille Anayasa uzlaşma komisyonunda 3 kişiyle temsil edildik. Toplamda 227 vekille karşımızda 9 kişiyle temsil edildiler. Ne oldu? Yeni anayasaya evet dediler mi? Mutabık kalınan 60 madde var. Meclis başkanı böyle yürümez dedi. Ana muhalefet dedi ki, bunları meclisten çıkarmaya varız. Öyle deyince ben de arkadaşlarıma tamam dedim. CHP'nin genel müdürü arkadaşlarım yanlarına gidince dediler ki hayır, MHP ve BDP de evet desin. İkimizin oyu buna yetiyor. Gel çıkaralım dedik. 4 parti bunlarda mutabık. 60 maddeyle ilgili mecliste çalışma yapalım 15 günde çıkaralım iki parti olarak. Orada da mızıkçılık yaptılar. Çünkü onlar hiçbir zaman inşa etmeye gelmez. Yıkmaya gelir. Olumsuzluğun yanında negatif olmanın yanında oldular. Ama biz ne yaptık Allah'ın izniyle Türkiye'de artık gerilim olmaktan çıksın. 20 milletvekili ya da siyasi partilerin göstereceği uygun her aday milletin huzuruna çıkacak milletten yetki alırsa Cumhurbaşkanı olacak. 'ONLARIN DA KANAATİNİ ALACAĞIZ' AK Parti olarak 10 Ağustostaki seçimler için istişarelerimiz yoğun şekilde devam ediyor. Biz bir istişare partisiyiz. Her işimizi istişare ile yaparız. Bugüne kadar böyle yaptık. Geçtiğimzi hafta milletvekillerimizle yani sizlerle görüştük. Ardından genişletilmiş ilbaşkanları toplantısı yaptık. Kanaatleri aldık. Büyük kongre delegelerimiz kadın ve gençlik kollarımızla bu hafta bir araya geliyoruz. Onların da kanaatini alacağız. Kanaat önderleriyle görüşmelerimiz oluyor ve olacak. Cumhurbaşkanımızla da bu konuyu ele alıp değerlendireceğiz. 'NEDİR BU TELAŞ O ZAMAN?' MHP'nin genel başkanı bu işe iki kişi karar veremez diyor. E sen mi vereceksin kararı? Yani biz bu kadar geniş bir istişare yapıyoruz bu arada da C.başkanımızla da böyle bir konuyu açık net değerlendiririz. Nihai kararı ise millet verecek. Bu kadar siyasetin acemisi bir çırak. Bu işlerden anlamıyor. Nihai kararı millet verir. Bu noktada cumhurbaşkanlığı çantada keklik değil. Millet verecek kararı. Nedir bu telaş o zaman? 'İŞTE BELGE, NE BELGESİ' Öbür tarafta CHP'nin genel müdürü de tutuşmuş. Kendi içlerinde de birbirlerine girdiler. Pensilvanyayla neden bir araya geldiniz. Olacak olan buydu. Bunlar kime yar oldu ki size yar olsunlar. Tek ceketle yola çıktı şu anda milyarlarca liralık dava açıyor. Bunların parasını nerden buluyorsun. Tek ceketi vardı onu da kaybedecek. Tazminat davalarıyla heralde ciddi bir rakam toplayacak inşaatın kalan kısmını tamamlayacak. Şu dönemde yargının tüm kurumları içinde olanlar ortadadır. Adana olayı ortadadır. Hala utanmadan sıkılmadan yazdıkları ortadadır. Neyi yazıyorsun neyi çiziyorsun sen bu ülkenin başbakanını bakanları dinleyeceksin bunu da kalkacaksınız dinleteceksiniz utanmadan sıkılmadan belge diyeceksin. İşte belge... Ne belgesi... Kalkıp da bunu söyleyemiyor. Bu ülkenin başbakanı nasıl dinlenir diyemiyorlar. 'NASIL GİRERSİNİZ İNSANLARIN MAHREMİNE?' Bakanların konuşmaları nasıl dinlenir diyemiyorlar. Devleti kendi dinleme seanslarını yapacak yer haline getirdiler. Bunu savunacak kadar alçaklar. Bunun savunulur bir yanı var mı? Sizin adalet anlayışınız bu mu? Nasıl girersiniz insanların mahremine? Bu denli bu işin maalesef şu anda istikameti kaybolmuş ve istikametini kaybetmiş bu takım son çırpınışlarını yapıyor. Biz gereğini yapacağız. Bunun için de tüm vekil arkadaşlarıma görev düşüyor. Siz milletin vekilisiniz. Bu millet yüzde 45 buçukla meydanlarda ne dedi, biz bunların yolsuzluk yaftalarına inanmıyoruz dedi. Bu iftirayı atanlara sizler gereken cezayı vermelisiniz. Bunların elinde hep söyledim şantaj kasetleri var. Bu devletin en tepesinden en aşağısına kadar. C. Başkanının da şantaj kasedi var benim de vardı genelkurmayın da vardı. Ben dedim ki açıklamazsanız namertsiniz diyorum. Açıklayın diyorum. Şahsımla alakalı bir şey bulamadılar bulamayacaklar. Benim bakanlarımla çocuklarımla konuştuklarımı verebildiler. Veremeyecekler bulamayacaklar çünkü bunlarda o şeref yok. Geçen söyledim ya düşman bile bu şerefsizliği yapmaz. Bunlar bunu yaptı! Değerli kardeşlerim bizim aldığımız terbiye farklıdır. Biliyorsunuz Hazreti Ali düşmanı öldürmek için yatırıyor tam boynunu vuracak düşman tükürüyor. Tükürdüğü anda Hazreti Ali onu öldürmekten vazgeçiyor. Şu ana kadar seni inancımın gereği için öldürecektim ama nefsim karışır diye vazgeçiyorum diyor. Tablo budur. Vicdansızca hareket ettiler. Şimdi de farklı gayretlerin içindeler. Biz de AK Parti olarak elimizden geleni yapacak bu devleti bu Haşhaşilerden Allah'ın izniyle temizleyeceğiz. haberler.com
Paris İklim Anlaşması Nedir, Amaçları Nelerdir? Paris İklim Anlaşması İmzalayıcıları Kimdir?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı açıklamada, Paris İklim Anlaşması’nın meclisin gündemine geleceğini duyurdu. Paris Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşmadır. Peki, Paris İklim Anlaşması maddeleri nelerdir? Paris İklim Anlaşması imzalayıcıları kimlerdir? İşte Türkiye’nin de yakın zamanda imzalayacağı Paris İklim Anlaşması hakkında tüm bilgiler…
Chris Hondros'ın Objektifinden 10 Çarpıcı Savaş Fotoğrafı
Nisan 2011'de Libya'da öldürülünceye kadar Hondros yerküredeki en tehlikeli yerlerde fotoğraf çekti. Onun hayatını riske atarak çektiği fotoğrafları New York Times, LA Times, Washington Post gibi gazetelerde,veya The Economist, Newsweek, veParis Match gibi dergilerde gözlerin önüne serildi. Bu fotoğraflar bize yakın veya uzak olan ülkelerde, kisacası dünyada neler oluyor sorusuna cevap olması ve ilgimizi o bölgelere kaydırması açısından çok önemli.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 12 Köşe Yazısı
Gazetelerin köşe yazarları bugün neler yazdılar, gündemi nasıl  gördüler? İşte günün öne çıkan köşe yazarları... Dedesinin torunu... | Yılmaz Özdil | Hürriyet Mustafa Kemal’in, melhame-i kübra, kan deryası diye nitelendirdiği Sakarya Meydan Muharebesi’nde 27’nci makineli tüfek alayı komutanıydı. Kuvayi milliye kahramanı.Kurtuluş savaşında ayak basmadığı cephe, vuruşmadığı mevzi kalmadı. TBMM özel oturumunda şeref madalyasıyla ödüllendirildi. Milli mücadelenin gözünü budaktan sakınmayan evladı, Nazım Kafaoğlu. Yazının devamını okumak için tıklayınız. Radikal İslamcılık yükselişte | Emre Uslu | Taraf Günlük siyasi kakofoni içinde muhafazakâr toplum tabanındaki bir dönüşümü ıskalıyoruz. 1980’lerin sonu 1990’ların başında olduğu gibi yeniden yükselişe geçti. Bu orta ve uzun vadede Türkiye ve bölge için tehlikedir. AKP hükümetinin ilk yıllarında Radikal İslamcılık sosyolojik olarak geriletilmişti. AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte İslamcı argümanların birçoğu ortadan kalkmış İslamcıların da iktidara gelip başarılı olabildikleri görülmüştü. Hatta AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte Türkiye’de Mücahitler Mücahit oldu. Bu bir normalleşmeye işaretiydi. Yazının devamını okumak için tıklayınız. Böyle giderse zorla hepimizi cemaatçi yapacaklar! | Ruşen Çakır | Vatan Hükümete yakın medya kuruluşlarının Fethullah Gülen cemaati aleyhine yaptıkları yayınları izliyor, daha doğrusu izleyebiliyor musunuz? Açıkçası, konuyla çok yakından ilgili olmama rağmen ben çoktan pes ettim. Bu yayınların tam gaz devam ettiğinin farkındayım; arada sırada sağda solda gözüme çarpanlar da oluyor ama harcanan onca emeğe rağmen bunların sosyal medyada yoğun bir şekilde paylaşıldığına, herhangi bir tartışmaya yol açtığına, dolayısıyla herhangi bir etki yarattığına tanık olmadım. Yazının devamını okumak için tıklayınız.Cemaatçilerin yerine dombracı ülkücüler geldi, demokratlar için değişen bir şey yok | Ezgi Başaran | Radikal Peki bu kadar emek, bunca tasfiye gayreti sonucunda emniyet ‘cemaatçilerden’ temizlendi mi? Gidenlerin yerine kimler geldi? Hükümetin içi rahatladı mı? … Hükümetin içi hâlâ rahat değil. Seçim öncesi YouTube’da yayımlanan ses kayıtları sayesinde karşılarına aldıkları kişilerin nasıl bir dinleme ve dinlediklerini tasnif etme kapasitesi olduğunu gördüler. Ki bu bakımdan sahiden de korkutucu ve yaygın bir ‘güç’ söz konusuydu. Dolayısıyla emniyetin tamamını lağvedip ‘fabrika ayarlarına’ döndürmeden tam olarak rahat etmeyeceklerdir. Yazının devamını okumak için tıklayınız. Türkiye’de basının özgür olmadığı açık değil mi? | Nazlı Ilıcak | Bugün Freedom House'un raporu Türkiye'yi, Libya, Ukrayna, Zambia gibi özgür olmayan ülkeler kategorisine koyuyor. Özellikle Twitter ve YouTube'un kapatılmasının bu olumsuz etkiyi yarattığını düşünüyorum. Aksi takdirde, Türkiye'ye, Zambia ya da Libya ile eşdeğer bir konumda yer verilmezdi. Twitter ve YouTube'un kapatılmasının yanı sıra Freedom House'un işaret ettiği bir diğer nokta da çok önemli. Yazının devamını okumak için tıklayınız. AKP’nin önünde iki yol var, biri krizli yeni kıskaca işaret ediyor | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak AK Parti Grup Başkan Vekili Canikli’nin şu sözleri tartışma ve sorun istikametini şimdiden tarif ediyor: ‘Fiili olarak icraatın başı bundan sonra Başbakanlar olmayacak, Cumhurbaşkanları olacak…’ Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından yüzde 50′nin üzerinde oyla seçilecek olması, şüphe yok onun siyasi meşruiyetini ve ağırlığını arttıracaktır. Ancak yasal tablo değişmeyecektir. Anayasa’nın fiilen esnetilmesi ise mümkün değildir. Yazının devamını okumak için tıklayınız. Solcuya haram olan Müslüman’a helal mi? |Ahmet Hakan 1 Mayıs’ta eylem yapan solcu gençlerden birinin ayağında en düşük fiyatı 150 lira olan bir ayakkabı vardı. Bazı hükümet yandaşları bunu “mesele” ettiler. “Yuh! Solcuya bak, marka ayakkabıyla eylem yapıyor” falan dediler.Dini bütün bir hükümetin bakanı, koluna tam 7 yüz bin liralık saat takıyor. Üstelik dini bütün hükümetin bakanının o saati rüşvet olarak alıp almadığı konusunda en azından şüphe var. Yazının devamını okumak için tıklayınız. 17 Aralık darbesini Erdoğan yaptı, demokrasiyi hedef aldı | Cengiz Çandar | Radikal Sözünü ettiğimiz ‘demokrasi ve özgürlükler açığı’ndan kastımız, öncelikle ‘basın özgürlüğü’, ‘ifade özgürlüğü’, ‘din ve vicdan özgürlüğü’ gibi alanları kaplayan özgürlüklerdeki ‘açık’. Ve bir de ‘hukuk devleti’ olabilme, ‘hukukun üstünlüğü’nün geçerliliği konularında tanık olunan ‘açık.’ Bu ikincisi, ülkedeki demokrasinin yapısını ve ‘kalitesi’ni ifade ediyor. Yazının devamını okuak için tıklayınız. Gülen Cemaati mensubu olmak suç mudur? | Sevilay Yükselir | Sabah Bugün değil. 17 Aralık sürecinin başından beri dikkat çekmeye çalıştığım bir konudur HSYK (Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu) konusu. Son dönemlerde Gülen Cemaati güdümündeki yargı mensuplarının adeta karargâhı haline gelen bu kurulun sahip olduğu güç Bakanlar Kurulu'nun sahip olduğu güçten daha da mühim. Hükümet geç de olsa bu gerçeği görüp HSYK ile ilgili birtakım değişikliklere gitti ama bunların hiçbiri kesin çözüm değil. Yazının devamını okuak için tıklayınız. Boş yere kürek çekmek | Aslı Aydıntaşbaş | Milliyet Freedom House, siz isteseniz de istemeseniz de önemli bir kuruluş. Dünyada demokrasi ve temel özgürlükler karnesini veren yegâne yapılardan biri.Haliyle bu yılki basın özgürlüğü endeksinde Türkiye’nin notunu ”kısmen özgür ülke” statüsünden ”özgür olmayan ülke” statüsüne düşürmüş olması, isteseniz de istemeseniz de ciddidir. Zaten de bu not, memlekette okuyan, yazan ve hâlâ üç sıkımlık entelektüel dürüstlüğü kalanlar için büyük sürpriz olmamıştır. Yazının devamını okumak için tıklayınız. Çoktan Seçmeli Hukuk! | Mustafa Balbay | Cumhuriyet  Bacon, “Hâkimlere Dair” başlıklı yazısında, “işkencelerin en kötüsü yasalarla yapılandır” der. Bu söz, içinden geçtiğimiz hukuksuzluk sürecinin en çarpıcı tarifidir. Öyle bir Türkiye’de yaşıyoruz ki, yürürlükteki yasalar hakkıyla uygulansa tartışılan adaletsizliklerin tümü sona erecek. Bu yapılmadığı için yeni yasalar yapılmasını istiyoruz! Örneğin; Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 134. maddesinde, günümüzde en çok konuşulan dijital verilerin nasıl delil değeri taşıyacağı olabildiğince açık biçimde dile getirilmiş. Buna göre, bir kişiye ya da kuruma ait bilgisayara, CD’ye el konacağı zaman bire bir örneğini içeren imajının çıkarılması, bunun oradaki muhatap kişiye ya da avukatına verilmesi gerekiyor. Yazının devanmını okumak için tıklayınız. Habertürk | Fatih Altaylı | Yemezler! 17 Aralık'ta ortaya dökülen onca rezalet arasında açık söylüyorum, beni en fazla şaşırtan Zafer Çağlayan oldu.  20 yıldır tanıdığım Zafer Çağlayan'ın adını bu soruşturma içinde, hatta en göbeğinde görünce hem şaşırdım, hem üzüldüm.  Yıllar önce, çocukluk arkadaşım, şimdinin İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan'ın 'hemşerisi' olarak tanıştırdığı, Ankara Sanayi Odası'nın parlak yöneticisi o iddiaların muhatabı olmamalıydı.  Büyük hayal kırıklığı yaşadım. Yazının devamını okumak için tıklayınız.
Avrupa'nın En Obez Kadınları Türkiye'deymiş...
ABD’deki bir araştırma raporu dünyadaki obez ve aşırı kiloluların sayısının 2.1 milyara ulaştığını ortaya koydu. Türk kadınları ise yüzde 34.1 oranla obezitede Avrupa rekoru kırdı ABD’de yayımlanan yeni bir rapor ile, dünyanın neredeyse üçte birinin obez veya aşırı kilolu olduğu ortaya çıktı. Dünya çapındaki obez ve aşırı kiloluların sayısı 2,1 milyara ulaştı. Washington’daki sağlık Ölçübilim ve Değerlendirme Enstitüsü’nün (IHME) liderliğinde yapılan ve sonuçları Lancet dergisinde yayımlanan araştırma, Avrupa’da en fazla obez kadının Türkiye’de yaşadığını da ortaya koydu. Rapora göre dünya nüfusunun yüzde 30’u artık aşırı kilolu ve obezlerden oluşuyor. 188 ülkenin dahil edildiği araştırmada, Türkiye’de 20 yaş üstü kadınlarda aşırı kiloluların oranı yüzde 65,8 olarak ölçülürken, 20 yaş üstü erkeklerde ise bu oran yüzde 63,8 oldu. Ayrıca Türkiye’deki obez oranının kadınlarda yüzde 34,1’le Avrupa’nın en yüksek seviyesine ulaştığı belirtildi. Türk erkeklerinde ise obezite oranının yüzde 20,1 olduğu belirtiliyor. Libya, Kuveyt, Mısır ve Suudi arabistan gibi ülkelerdeki kadınların obezlik konusunda tüm dünya sıralamasında en önde olması dikkat çekti. ABD fark attı Obezite oranı nüfusa oranlandığında, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin listenin başında yer aldığı görüldü. Bununla beraber, ABD, dünyadaki tüm aşırı kilolu insanların yüzde 13’üne ev sahipliği yaparak bu konuda lider oldu. Araştırma ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde obez kadınların sayısının erkeklerden, gelişmiş ülkelerde ise obez erkeklerin sayısının kadınlardan daha fazla olduğunu gösterdi. Araştırmacılar, obez kişilerin sayısının, 1980’de 875 milyon olduğunu hatırlattı. Uzmanlar, obez ve aşırı kilolu sayısındaki artışı, “modernleşmenin getirdiği hareketsizliğe” bağladı. Araştırma çerçevesinde, 1700’ün üzerinde çalışmanın verileri incelenirken, dünyada hiçbir ülkede obez ve aşırı kilolu kişilerin sayısının gerilemediği görüldü. Bill ve Melinda Gates Vakfı tarafından finanse edilen çalışma sonucunda, dünyadaki 671 milyon obezin yarısından fazlasının ABD, Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, Meksika, Mısır, Almanya, Pakistan ve Endonezya’da yaşadığı ortaya kondu. Yüzde 25’e kadar normal kilolu Vücut Kütle indeksinin bulunması için kilo, boyun kendisi ile çarpılması (karesinin alınması) sonucu elde edilen sayıya bölünüyor. Çıkan sayı 20 ila 25 arasındaysa normal kilolu, 25’in üzerindeyse aşırı kilolu, 30’un üzerindeyse obez olarak kabul ediliyor.Milliyet