Yok Oluşun Girdabında Dünyada Bir Var Oluş Masalı: Pınar Tınç ile Sanat ve Mistisizm
Pınar Tınç, Türk resminin mistik ve felsefi bir sesi olarak, tuvalinde evrenin döngüsel ritmini, insan ruhunun derin katmanlarını ve doğanın kadim sırlarını bir araya getiriyor. Son sergisi “Yok Oluş, Var Oluş ve Rejenerasyon!” ile izleyiciyi bir içsel dönüşüm yolculuğuna davet eden Tınç, sanatını yalnızca bir estetik ifade olarak değil, aynı zamanda bir varoluş sorgulaması olarak konumlandırıyor. Bozcaada'nın izole sessizliğinde şekillenen bu eserler, mavi, kırmızı ve turuncu fonlar üzerine serpiştirilmiş ilkel figürler, girdaplar ve toprak izleri ile dolu; her biri, yok oluşun bir son değil, yenilenmenin kapısı olduğunu fısıldıyor. Mistisizmi yaşam biçimi haline getirmiş bir sanatçı olarak Tınç, renklerini bilinçaltı arketiplerinden, figürlerini evrensel insanlık hallerinden ödünç alıyor. Bu röportajda, onun özgün bakış açısını, teknik tercihlerini ve felsefi derinliğini keşfediyoruz: Mürekkebin anlık dürüstlüğünden ada yaşamının içsel izolasyonuna, Rothko ve Gauguin gibi ustaların izlerinden kendi 'ruhsal dışavurum' akımına uzanan bir sohbet. Tınç'ın dünyasında, her soru bir kapı aralıyor; her cevap, ruhun, zihnin ve bedenin titreşimini hissettiriyor. Bu yolculuk, yalnızca bir ressamın öyküsü değil; hepimizin ortak varoluş hikâyesine bir ayna tutma.