onedio

vapur Haberleri

vapur ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. vapur ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

İşte Yeni Kadıköy Meydanı
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş Fikirtepe Kentsel Dönüşüm Projesi Yıkım ve Temel Atma Töreni'nde Kadıköy Meydanı için hazırladıkları yeni projeyi tanıttı. Yeni Kadıköy Meydanı çalışması 230 bin metrekarelik bir alan üzerinde yapılacak... Kadıköy Sahili, Metro İstasyonu, Haldun Taner Tiyatrosu, Vapur İskeleleri, Rıhtım Caddesi ve Haydarpaşa arasındaki 60 bin metrekarelik alan yayalaştırılacak. Çalışmayla hem trafiğin rahatlatılması hem de yeşil alanların artırılması hedefleniyor... Çalışma kapsamında meydandaki tüm döşemeler yenilenecek. Kıyı düzenlemesi için sahil şeride tümden ele alınacak. Düzenlemenin en önemli unsurlarından biri Bisiklet yolu... milliyet.com.tr
İstanbul’da Üniversiteli Olmak: Faydaları ve Zararları
İstanbul’da Üniversiteli Olmak – Faydaları İstanbul kendinizi geliştirebilmenizi sağlamaktadır. Entelektüel birikim için ideal bir şehir, kültürel etkinlikler çok fazla. Mesela çok sevdiğiniz yabancı bir grup konser için Türkiye’ye gelecek olsa, İstanbul’a gelir. İstanbul’a çok fazla turist gelir, yabancı ülkeden insanlara tanışabilir, vizyonunuzu genişletebilirsiniz. İstanbul’da üniversite eğitimi dışında hobilerinizi uygulamaya geçireceğiniz birçok kurs var. Adeta bilgiye ulaşmanın şehri İstanbul. Staj olanakları oldukça geniştir, özellikle mühendislik öğrencileri için. Kaldı ki mühendislik okuyacak öğrencilerin ilk tercihidir İstanbul, öyle güzel şehir. Kadıköy, Beşiktaş, Bebek, Ortaköy, Caddebostan, Taksim ve daha birçok yer, eğlencenin önemli noktaları, sosyalleşmenin merkezi. Canınız mı sıkıldı? Boğaz var yahu. Metro, Metrobüs, Marmaray, Vapur olsun, her yere ulaşabilirsiniz. Ulaşımı bir öğrenci için oldukça ucuzdur. Tarihi açıdan çok zengin bir şehir İstanbul, gezip öğrenme meraklıları için avantaj. Bölümünüzle ilgili semirnerlere, konferanslara katılabilirsiniz. Bu eksikliği hiçbir zaman çekmezsiniz. En önemlisi de hayatı diğer şehirlere kıyasla daha çabuk öğrenir, tanırsınız. İstanbul öğrenci şehridir! İstanbul’da Üniversiteli Olmak - Zararları İstanbul’un kalabalığı ve trafiği çekilecek gibi değil. Hele ki metrobüs! İstanbul pahalı bir şehir; evinizden ya da yurdunuzdan dışarı adım attığınızda para harcamadan edemiyorsunuz. Eğer ki İstanbul dışından bir ilden gelmişseniz ve yurtta kalamam, en iyisi ev kiralayayım diyorsanız, bilin ki yüksek kiralar ödemek zorundasınız. NOT: İstanbul’da üniversite okumanın faydalarına ve zararlarına bir madde de sen eklemek istersen yorum yaz, paylaşalım!
Kadın Komandolardan Nefes Kesen Gösteri
Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı Dağcılık Timleri, Boğaziçi Köprüsü’nde Dünya Kadınlar Günü’nde nefes kesen bir gösteriye imza attı. 4’ü kadın astsubay olmak üzere 8 personel, köprüye Kadınlar Günü temalı pankart ve Türk bayrağı astı. Jandarmalar daha sonra köprüden denize halatla iniş yaptı. Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı (JÖAK) Dağcılık Timleri, Jandarma’nın 175. kuruluş yıl dönümü etkinlikleri kapsamında Dünya Kadınlar Günü’ne özel bir etkinlik gerçekleştirdi. JÖAK dağcılık timlerince İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nde Dünya Kadınlar Günü temalı pankart ve Türk Bayrağı asıldı. Daha sonra 4’ü kadın astsubay 8 personel, bayrağın ve pankartın iki yanından ikişerli gruplar halinde denize iniş yaptı. Denize inen jandarmalar Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı botlarla Ortaköy Vapur İskelesine çıkarıldı. Jandarma personeli, Ortaköy’de gösteriyi izleyen vatandaşlara da karanfiller dağıttı. Boğaz Köprüsü’ndeki gösteriye katılan Astsubay Yasemin Yalçıner Öngün “Biz jandarmada 4 aylık bir eğitimden geçtik JÖAK’ta. Günün anlamı çok önemliydi. Köprüden aşağı inerken herhangi bir korku yaşamadık” dedi. Astsubay Esma Agün ise, “Bunu bayanlar adına yapmış olduğum için gurur duyuyorum. Korkudan çok bizim için çok keyifli hale geldi. Korkudan çok zevk aldık. Günden güne kadına şiddetin arttığı dönemdeyiz. Tabii ki üzücü. Buna karşı sesimizi duyurmak istedik. ‘Şiddetsiz bir toplum, mutlu çocuklar’ diyerek şiddete karşı sessiz kalmamayı rica ediyoruz” diye konuştu.ensonhaber.com
Küçük İskender: Ahlak İçin Seksten, Bağımsızlık İçin Özgürlükten Vazgeçemezsin
Şair küçük İskender: Birbirlerine ekranda küfreden liderlerin temsil ettikleri partilerin sokaklarda hoşgörülü, neşeli şarkılarda fink atması ayrı bir ironi Şair küçük İskender , 'Ruhu iyileştireyim derken bedeni öldürüp dışlayamazsınız. Tersi de geçerli. Ahlak derken seksten, bağımsızlık derken özgürlükten vazgeçemezsiniz. Hayat böyle bir şeyi' dedi. Twitter yasağına da değinen iskender, 'Twitter, Youtube, Facebook derken toptan çözüme gidip yakında elektriği yasaklayabilirler. TOKİ de konforlu mağaralar yaparsa yerleşir, geçinir gideriz' ifadesini kullandı.Şair küçük İskender, Türkiye'deki şiirden, ahlaktan, özgürlükten, Gezi olaylarıdan ve Twitter yasağına kadar birçok soruya yanıt verdi. Çınar Oskay 'ın sorılarını yanıtlayan İskender'in Hürriyet'te yer alan söyleşisinin ilgili bölümü şöyle: Türkiye’nin bugünleri bir şaire ne hissettirir? Muhafazakâr ya da vurdumduymaz bir şairseniz bir sıkıntı yok elbette. Ama benim gibi hayatın her an ileri ve daha güzele, eşitliğe doğru gitmesinden yana olanlar için kapan. Kapan diyorum çünkü sizi av gibi görüp peşinize düşen avcılar var. Ölümünüzün önlerindeki engelleri kaldıracağını savunan bir zihniyetin gitgide hakim olduğu bir darboğaz da denilebilir. Pencerenizden içeri giren seçim şarkıları, televizyon haberleri sizi nasıl etkiliyor? Birbirlerine ekranda küfreden liderlerin temsil ettikleri partilerin sokaklarda hoşgörülü, neşeli şarkılarda fink atması ayrı bir ironi. Zaten uzun zamandır haberleri sosyal medyadan izlemeye gayret ediyorum sahiciliği açısından. Penceremden içeri sızmaya çalışan şarkıları da kendi müzik arşivimdeki şarkılarla bastırarak akıl sağlığımı korumaya çalışıyorum. “Bu hızla 3-5 yıla kalmaz topluca Ortaçağ’a gireriz” demiştiniz. Girdik mi, daha var mı? Girmez miyiz; hatta o hızla arka kapıdan çıkıp daha da geriye düştük. Twitter, Youtube, Facebook derken toptan çözüme gidip yakında elektriği yasaklayabilirler. TOKİ de konforlu mağaralar yaparsa yerleşir, geçinir gideriz. ‘ Underground Otopark kitabında “Çocukken ülkenin, dünyanın bu hale geleceğini hiç tasavvur ettiniz mi? Aklımın ucundan bile geçmedi” diye yazdınız. Gerçekten o zamanlar daha mı iyiydi dünya? Sanırım ben daha iyiydim, biz daha iyiydik. Yoksa dünyanın anormal yükselişi doğanın çöküşü anlamına geliyor. İnsanın evrimi ne kadar büyük bir tehlikeyse asıl korkuncu da büyümekle yaşlanmayı karıştırıp o telaşla irili ufaklı diktatörlere dönüşmesinde. Küçücük bir çocuktan korkan iktidarlar, sevginin düşmanı şizofren çeteler oluşturduk; teselliyi de çoğunluğun desteği sanıyoruz. Yeniden Dostoyevski okumaya başlamak gerekiyor belki deBugünlerin 80’lerden, 90’lardan, 2000’lerden farkı ne? 80’lere laf yok; acımız kadar neşemiz de büyüktü. 90’larda liberalizmin başımıza bela olacağı endişesine Tarantino güldü geçti yine de. Derken 2000’lerin milenyum sarhoşluğuna kapıldık. Bilmiyorduk ki başkaları içindi milenyum; bizim coğrafyamız ise uranyuma girdi. Yani karanlığa, ölüme, baskıya, sonunda da cinayetlere, katliamlara... Küçük Amerika olmaktan sıkılıp küçük Almanya tadına ulaştık. Ama bildiğin Nazi Almanyası. Başbakan Erdoğan sizi şair olarak bir şekilde etkiliyor mu? Ne bileyim, mesela gün içinde aklınıza geliyor mu? Sesinin inceldiği mitingler filan sizin algı dünyanızda nasıl yer buluyor? İçindeki gerçek sesi bulmuş olabilir belki -ilginç bir ton yakalamış çünkü, tıbbi açıdan bakmalı birileri.- Beni birey olarak değil, yaptıkları açısından ilgilendiriyor kendisi; vefa ve vicdan kavramlarına getirdiği postmodern açılım birçok ailenin çöküşüne sebebiyet verdiyse karakter olarak şüphesiz her sanatçı için bir figürdür. Yeniden Dostoyevski okumaya başlamak gerekiyor belki de. Ya iktidarın yeni dili? Egemen Bağış’ın ‘nekrofiller’ benzetmesi… Başbakan’ın “Bunlar utanmasa uçak için de ‘ekmek almaya gidiyordu’ diyecek” sözleri? Tıp eğitimimi psikiyatri servisindeki hastaların tedavisini aksattığım, bozduğum iftirası yüzünden bırakmıştım biraz da; bana o günleri hatırlatan şeyler yaşıyorum. Yani bir dil, bir akıl ve bir gövdenin sacayağı vazifesi göremediği varoluşlar. Bu tuhaflıklar umarım ilerde ulusal bir ironi performansı yapmamız için yeterli malzeme ve mümkün mertebe direnç sağlar hepimize. “Faşizme karşı tıpkı bir hayvan gibi davranmalıyız” sözleriyle ne demek istediniz? -Hayvan derken saldırgan, vahşi, akılsız anlamında kullanmıyorum; gezegenine uyumlu, dürüst, doğası gereği güzel anlamına getiriyorum lafı. Bazı insanlarla beraber yaşayacağıma, çalışacağıma hayvanlarla işbirliğine gidip öze dönerim gibi fazla naif bir yanım da var hâlâ. Bu dönem fikir-sanat hayatımızı nasıl etkiledi? Çıkan filmleri, şarkıları, kitapları nasıl buluyorsunuz? Bir tiyatrocu dostumuz haklı nedenlerle yurtdışına giderken diğerine yeni olanaklar veriliyorsa olan biteni okuyan yeni bir zihniyet kandırılamaz elbette. İçimdeki his yakında kimi mizah dergilerinin de ağır cezalarla, vergilerle kapatılacağının sinyalini veriyor. Daha da siyahlara bürüneceğiz. Ama gitgide matem artar, karalar bağlayanlar çoğalırsa karanlık ve o karanlıkta saklanan farklı fikirlerin hareket alanı da genişler. Genç sanatçıların iyi işlere yöneleceğini, sertleşeceğini ümit ediyorum. Biraz hayal kuralım... Bir sabah uyandınız. Türkiye, istediğiniz gibi bir ülke olacak. Sokakları, mimarisi, insanları, gündemi... Böyle bir ülkeyi anlatır mısınız bize? Birileri cennet diyor ona, birileri de ütopya. Öyle bir Türkiye’yi hayal edebilecek kadar ne yeteneğim ne de görebilecek kadar ömrüm var. Güzel bir ülkeyi anlatacak kadar güzeldir lisanımız, güzel bir ülkeyi inşa edebilecek kadar güzel insanlarsak tabii. Sıkıntımız orada. “Okumadan sokağa çıkmayın” diyeceğiniz kitaplar, şiirler var mı? Her kitap okunmayı hak eder bence. Elbette seçiciyim ama kimi söylesem diğeri alınır. Şiirsel söylersek “Kimi sevsem öteki küsüyor” gibi bir durum. Edebiyatseverlik böyle bir nazı, kıskançlığı bertaraf etmek işte. Yine de şiirin büyüsü bambaşka. Düzyazının öğüt verdiği yerde şiirin baştan çıkartıcılığı önemli. Edebiyat hayatınızın en zevkli anı hangisiydi? Şair olarak Amsterdam’a davet edilmem ve orada yaklaşık bir ay yaşamam geliyor aklıma. Gerçekten iyi gelmişti. İnsanlar gülümsüyordu. Özgürlük haddini aşmıştı. Bu yaşıma kadar mutluluğu bir kez orada hissetmiş olabilirim. Kediler, akasya ağaçları, vapur, yağmur, Büyükada… Bizim yazarlarımız, şairlerimiz biraz uslu mu? Biz mi öyle sanıyoruz? Siz bu durağan dünyadan kopma isteği duydunuz mu? Asya, Avrupa, Amerika derken Afrika’yı atladığımı fark ettim; belki en azından bir Fas yolculuğu olabilir ilerde. Baharat kokusu mu, sıcak mı, çöl mü çekiyor beni, bilemiyorum. Burroughs etkisi de olabilir. Yahut ‘Afrika Dahil’ diyen bir Cemal Süreya rüzgârı. Belli mi olur bir Rimbaud bulurum kendime oralarda arkadaş, Afrika’nin göbeğine yerleşip bir bakkal açarız. Sence durulmaya niyetli miyim? Yola devam! Hayatınızın romanı hangisi peki? Bizim kuşağı Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ı vurdu. Ne gariptir ki kızıyla Cerrahpaşa’da beraber okuduk; sanırım o doktor olmuştur, ben buralara geldim. Ardı sıra Latife Tekin romanları. Şimdilerde ise Hakan Günday, Emrah Serbes gibi müthiş kalemlerin ateşi. Âşık olmak zorlaştı mı? Neye âşık olduğunla ilgili bu. Eskiden boş zaman sosyoloji diye bir meseleyle ilgilenmiştim. Aşk oralarda samimi ve elzem. Ya evlilik? O tür zararlı alışkanlıklarım yok. Dostluklar, ilişkiler nasıl evrildi? Tomris- Turgut Uyar’ınki gibi evlilikler, aşklar kaldı mı? En son, Orhan Veli’nin büyük aşkı Nahit Hanım’a yazdığı mektupları okudum. Aşka mı üzüldüm, o dönem mi içimi burktu; ama sersem etti beni. Sahicilikle ilişkili. Özlemle ilgili. Arkadaşlıklar örgütlenmeye benziyor biraz. Zamana karşı koymak, zamanı birlikte şenlendirmek için kurulmuş küçük örgütler işte sorduğun dostluklar, aşklar. Kundaklamayı sevmem “Şiir, küçük mutlulukları, ayrıntıda kalan hüzünleri, bir çiy damlasının falanını-filanını aşalı, buralardan gideli çok zaman geçti” diye yazdınız. Hayat şiire olan duyarlılığı öldürdü mü? O ifade tarzı terk edildi sadece. Dobralık ile teknoloji, hız ile masumiyet birbirine nüfuz etti. Devasa hayat yangınına itfaiye geç geldi; artık ortadaki kül ve enkazı eşeleyerek insanlığımızı bulmaya çalışıyoruz; biraz o yüzden kirliyiz. Siz ender şair gibi şairlerdensiniz galiba. Bohem, dağınık, özgür… Nasıl bir hayat böylesi, öykünelim mi? Emir/komuta zinciriyle aranız yoksa hiç de fena değil; bohem ve özgür kısmı doğru da dağınıklığımın çerçevesi var. Çok zengin nasıl para saçmazsa bu denli imgeyi biriktirenin de bonkör, müsrif ya da tatlı serseri olması imkansız. Sorumluluklarımı, ödevlerimi ihmal etmemeye çalışırım. Baktım ki boğuyorlar, içime çekilirim. Edebiyatla ilgilenmeseydim de böyle bir hayatı isterdim. Her iki anlamıyla da kundaklanmayı sevmem. Türkiye’de eşcinsel olmak nasıl bir durum? Eşcinsel kesimin ‘Yeryüzünde bir azınlık güç olarak iktidar karşısında daima muhalif sosyalist kanatta mücadele verdiğini’ yazdınız. Gezi’deki LGBTİ direnişçileri, sonrasında geniş bir kitlenin katıldığı ‘Gay pride’ bir farkındalık yarattı mı? -LGBTİ, her şeyden önce tüm dünyada heteroseksizmin faşizmiyle mücadele eder; kimseyi dışlamamayı ilke edinmiş, içselleştirmiştir. Arkadaşlarımız Gezi’de ve sonrasında bunun en başarılı örneklerini sergilediler. Direnişi ve ölçülü mizahı yan yana getirdiler. ‘Yasak Ne Ayol’ bugün çoğu insanın dilinde. Onlar sadece benim değil, hepimizin dostu. Bunu fark edenler dünyayı sevmeyi öğreneceklerdir. Türkiye’deki heteroseksist şiddeti kırmak mümkün mü? Dürüst konuşalım; umudum yok. Öncelik de kazandıramıyoruz. Doğruya doğru ülkemizde çözüm bekleyen bir sürü acil meselemiz varken bu sanki biraz ‘fazla’ görünüyor kimilerine. Tabii ki “Her şey düzelsin, size de bir güzellik yaparız” gibi bir kepazeliğe ödün vermek de ağır. Gezi sizde şiir yazma isteği uyandırdı mı? Ölen kişilerin arkasından veya toplumsal çıkışları takiben şiir yazmak tedirgin ediyor beni; yazanlara bir şey diyemem ama ben sanki pastadan pay alıyormuşum gibi hissediyorum. Örneğin Ali için, Berkin için, Ethem için şiir yazarsam biri çıkıp “Onlar ölürken yanında yoktun” diyecek diye ürküyor ve hak veriyorum bu siteme. Bugün Türkiye’de seçim var. Yeni bir dönem... İnsanlara bu pazar günü, bir şiirle veda etmek ister misiniz? Şiirsel bir aforizmamı paylaşayım: “İyi şaire sormuşlar: “Usta, diğerleri çırpınsa da senin gibi yazamıyorlar; nedendir?” İyi şair yanıtlamış: ”Meseleyi et olarak gören göz için kasap ile cerrah arasında fark bulunmadığındandır.“ Bu farklılıkları fark edenlerin kazandığı bir dönem olur umarım.T24
1 Mayıs Yasakları İstanbul'da Hayatı Durduracak
Taksim’in işçilere yasaklandığı 1 Mayıs’ta, kapatılan yollar ve toplu ulaşıma getirilen engellemelerle İstanbul’da günlük yaşam yarın durma noktasına gelecek. Vali Hüseyin Avni Mutlu’nun açıklamasına göre, yarın İstanbul’da Karaköy, Eminönü, Sirkeci ve Beşiktaş iskeleleri kapatılacak; Yenikapı-Hacıosman metro hattı kapatılacak ve sadece Beylikdüzü-Topkapı metrobüs hattı hizmet verecek. Trafiğe kapalı olan caddeler Mecidiyeköy Ortaklar’dan itibaren Halaskargazi Caddesi, Cumhuriyet Caddesi, Yedikuyular Caddesi, Tarlabaşı Bulvarı, Sıraselviler Caddesi, Gümüşsuyu Caddesi, Taşkışla Caddesi, Taşkışla Tünel, Rumeli Caddesi, Abdulhak Hamit Caddesi. Trafiğe kapatılacak yollar ve alternatif güzergahlar Yolcuzade İskender Caddesi’nden gelen akım Şişhane Meydan’dan Okçumusa Caddesi/ Bankalar Caddesi istikametine yönlendirilecek. Abide-i Hürriyet Caddesi’ne akım verilmeyecek, bu istikamete gelen akım Hürriyettepe ışıklardan Cevahir Otel istikametine yönlendirilecek. Darülacize’den Hürriyettepe Işıklar istikametine gelen akım ve Bomonti Dere’den gelen akım Cevahir Otel önünden tekrar Darülacize Caddesine veya Bomonti yönüne yönlendirilecek. Mecidiyeköy’den Halaskargazi Caddesine akım verilmeyecek, bu istikamete gelen akım Esentepe istikametine yönlendirilecek. Şişli yönüne giden akım, Ergenekon Caddesi, Kurtuluş Caddesi ve Dolapdere’ye yönlendirilecek. Dolmabahçe’den Gümüşsuyu’na ve Küçük Çiftlik’e akım verilmeyecek, bu istikamete gelen akım sahil yönünden Karaköy’e verilecek. Adilbaba (Maçka taksi) yönünden gelen akım Teşvikiye Caddesi’ne yönlendirilecek, Teşvikiye Caddesi’nden Mete Caddesi’ne çıkan tünel kapalı tutulacak. Perşembe Pazarı’ndan ve Unkapanı’ndan gelen akım Şişhane’den kesilip Kasımpaşa yönüne yönlendirilecek, Tarlabaşı Bulvarı’na akım verilmeyecek. Dolapdere’den Yedikuyular-Divan istikametine akım verilmeyecek, Dolapdere Kavşağı’ndan (U) dönüşü yaptırılacak. Dolapdere Caddesi’nden Ömer Hayyam Caddesi’ne akım verilmeyecek, Teşvikiye Caddesi’nden gelen akım Nişantaşı Kavşağ’ından Rumeli Caddesine verilmeyip, Valikonağı alt başa yönlendirilecek. Süleyman Seba Caddesi’nden gelen akım Bayıldım Caddesi’ne verilmeyip sağa Teşvikiye Caddesi’ne yönlendirilecek. Boğazkesen Caddesi trafiğe kapatılacak, gelen akım Karaköy istikametine mecburi yön yapılacak. Mebusan Yokuşu trafiğe kapatılacak, Karaköy istikametine doğru mecburi yön yapılacak. Sıraselviler Caddesinden gelen akım, Cihangir Firuzağa Meydan’dan kesilerek Boğazkesen istikametine yönlendirilecek. ‘İhtiyaç halinde’Atatürk Bulvarı Ragıp Gümüşpala ayrımı-Ragıp Gümüşpala Caddesi Unkupanı ayrımı-Kadıköy İskelesi Önü Galata ayrımı- Ragıp Gümüşpala Caddesi Galata Köprüsü ayrımı ihtiyaç halinde kapatılacak. E-5 kuzey ve güneyden Mecidiyeköy giriş katılımları ihtiyaç halinde kapatılacak.
1 Mayıs'ta Neler Oldu? Tüm Detaylar
İstanbul Valiliği tarafından 1 Mayıs nedeniyle kapatılan Taksim Meydanı araç ve yaya trafiğine açıldı.Taksim Meydanı dün gece kapatılmış, etrafı da demir bariyerlerle çevrilmişti. Meydan, bu gece saat 22.20 itibariyle yeniden yaya ve araç trafiğine açıldı. Sadece turistlerin ve gazetecilerin geçişine izin verilen İstiklal Caddesi’nde de polis bariyerleri kaldırılmaya başlandı. Bu sırada, alkollü olduğu görülen bir kişi Taksim Cumhuriyet Anıtı’na çıktı. Burada slogan atan kişi, meydanda bulunan sivil polis ekipleri tarafından Anıt üzerinden indirildi.DHA
Haliç'e 66 Tane Yüzer İskele Yapılacak
İBB Ayvansaray, Fener, Eyüp, Sütlüce, Hasköy gibi tarihi vapur iskelelerine ek olarak Haliç'in farklı noktalarına yüzer iskelelerin inşası için 30 Haziran 2014 tarihinde ihale düzenleyecek. Halen 7'si kapalı 14 tarihi iskelenin bulunduğu Haliç'e 66 tane yüzer iskele için ihale açılıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Yapım İşleri Müdürlüğü'nün açtığı ihale şartnamesine göre Haliç'e yanaşacak tekneler için eni 3, boyu ise 10 metre ebadında 66 adet platform alınacak. Ancak her bir iskele için bu platformlardan kaç tane kullanılacağı şartnamede belirtilmemiş durumda. Toplam uzunluğu 660 metreyi bulacak iskeleler, yer tesliminden itibaren 150 günde tamamlanmış olacak. Radikal’de yer alan habere göre, ihale kapsamında 3 adet çok amaçlı ofis binası, 10 adet çelik geçiş köprüsü, 2 adet 12 metrekarelik güvenlik kabini de yapılacak. Beyoğlu ve Eyüp sınırlarında kalan Haliç'te tekne ve kayıklar Fener, Hasköy, Kasımpaşa, Ayvansaray ve Eyüp kıyılarındaki iskelelere bağlanıyor. Yüzer iskeleler Tarabya’da (fotoğrafta) da kullanılıyor. Yeni Şafak’ın haberine göre “Tarabya ve İstinye’de yat, tekne ve kayıkların düzensiz şekilde kıyılara bağlanmasının ve deniz kirliliğinin önüne geçmek için inşa edilen tekneparkların bir benzeri şimdi de Haliç’te hayata geçirilecek. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yapım İşleri Müdürlüğü’nün açtığı ihale uyarınca, Eyüp ve Beyoğlu kıyılarında iskeleler yer alacak. Haliç genelinde toplam uzunluğu 660 metreyi bulacak iskeleler yer tesliminden itibaren 150 günde tamamlanmış olacak.” Haberde “Yerel seçimler öncesi Eyüplülere tarihi görünümlü kayık sözü veren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın mini marinalar vaadini gerçekleştirmesiyle Haliç’te kayık sayısında önemli bir artışın yaşanması bekleniyor. Haliç’te halen tekne ve kayıklar, Fener, Hasköy, Kasımpaşa, Ayvansaray ve Eyüp kıyılarındaki alanlara bağlanıyor” denildi. Haliç’in çeşitli yerlerine yüzer iskele yapılması için 30 Haziran 2014 tarihinde bir ihale yapacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yapım İşleri Müdürlüğü’nün açtığı ihale uyarınca, Eyüp ve Beyoğlu kıyılarında iskeleler yer alacak. Haliç genelinde toplam uzunluğu 660 metreyi bulacak iskeleler yer tesliminden itibaren 150 günde tamamlanmış olacak. Tekneler için eni 3 metre boyu ise 10 metre ebadında 66 adet yüzer iskele alınacak. Haliç’te halen tekne ve kayıklar, Fener, Hasköy, Kasımpaşa, Ayvansaray ve Eyüp kıyılarındaki alanlara bağlanıyor. Yurt Gazetesi’nden Mehmet Demirkaya’nın haberine göre yeni duba iskelerle dolacak Haliç’te halen 14 iskele var. Ancak bunların sadece 7’si hizmet veriyor. Hizmete en son kapatılan ise Hasköy İskelesi’ydi. Hasköy İskelesi , Haliç’in en çok yolcusu olan iskelelerinden biri olmasına karşın, 1995 yılında, eski Galata Köprüsü’nün, Ayvansaray ile Hasköy arasına yerleştirilmesinin ardından kapatıldı. Zira köprünün Hasköy ayağı, tam da bu iskelenin bitişiğine yerleştirilmişti. Köprünün dibinde, vapurların yanaşma olanağı kalmadığı için kapatılan iskele, bugün artık suların ortasında adeta bir şamandıra gibi duruyor. “Bugün gerek Boğaz’da, gerekse Haliç’te, birçok iskele bakım ve onarım bekliyor. Haliç’teki iskelelerin bugünkü durumu şöyle. Haliç’in dünkü ve bugünkü iskeleleri: Eminönü İskelesi : Eskiden Galata Köprüsü’ndeyken sonraları köprü ayağının dibine alındı. Bugün Zindan Hanı‘nın hemen arkasında yer alıyor. Yemiş İskelesi : Eskiden sebze- meyve halinin kıyısında yer alan bu iskele, bugün ortada yok. Cibali İskelesi : İşçi iskelesiydi, B. Dalan dönemi haliç kıyılarının talan edilmesi sonucu yok edildi. Ayakapı iskelesi : 1970 yıllarda hizmet veren iskele cibali iskelesine yakınlığı nedeniyle ve çevresindeki odun iskelesi, kalafat çekekleri gerekçe gösterilerek kapatıldı. Camialtı İskelesi : Camialtı ve Taşkızak Tersaneleri’nde çalışan işçilerin iskelesi olarak yıllarca hizmet verdikten sonra, 90’lı yılların ortasında kapatıldı. Fener İskelesi : 2011 yılında, bir yıl sonra hizmete girecek diye pankart asılarak onarıma alındı ,Bu gerekçeyle hizmet dışı bırakılan Fener iskelesi 2014 haziran ayında hala kapalı, ne zaman hizmete gireceği meçhul, Hiçbir onarım yapılmadı, bakımsızlıktan adeta çürüdü. Balat İskelesi : Hizmete kapalı, 90’lı yılların başında, Haliç’teki dip dolgusu yoğunlaşınca, vapurlar Balat’tan öteye gidemez olmuş ve bu iskele son iskele olarak hizmet vermişti. 2005 yılında tepeden tırnağa yenilenerek hizmete giren Balat iskelesi bir ay sonra akşam 11.00 sıralarında bilinmeyen şekilde yanmaya başladı. İskeleye 250 metre mesafedeki Balat İtfaiye müfrezesi yarım saat yangın yerine gelmedi, gözlerinin önünde yanan iskeleye neden müdahale etmediniz diye sorduğumuzda, emir almamız gerekiyordu, merkezden ihbar gelmedi dediler. Yangının hemen akabinde yerinde özel deniz taksi ana iskelesi olarak kullanılıyor, Tescilli anıt eserin ne zaman yapılacağı meçhul. Hasköy İskelesi : 1995 yılında kapatıldı . Bugün bir harabe durumunda. Ayvansaray İskelesi : 1967 yılında yolcu yetersizliğinden kapatılan iskele, 80’li yıllarda yeniden hizmete açıldı . Haliç’in en en bakımsız iskelesiydi, ancak bugün onarılmış durumda ve hizmet veriyor. Halıcıoğlu İskelesi : Yıllar önce kapatıldı. Bugün ortada yok. Sütlüce İskelesi : Uzun yıllar boyunca kapalı duran bu iskele 1980’li yıllarda yeniden açıldı . Haliç’in en güzel iskelelerinden biri. Yolcusu yok denecek kadar az. Defterdar İskelesi : İşçi semti olan Defterdar’ın iskelesi de Haliç’teki fabrika yıkımları sonrasında kapatıldı. Eyüp İskelesi : Haliç’in en ünlü iskelesi. 1991 yılında, Haliç’teki dip dolgusu yüzünden vapurların hareket olanağı kalmadığı için bu iskele kapatılmıştı . Ancak Haliç’teki temizlik çalışmaları ile derinleşen su seviyesi sayesinde 1998 yılında yeniden hizmete açıldı. Bugün Haliç’in en son iskelesi olarak faaliyet veriyor. Kağıthane İskelesi : Kağıthane deresinin Haliç’e döküldüğü yerdeydi. Ancak uzun yıllar önce, iskelenin olduğu bölge dip dolgusuyla kara halini aldı ve iskele kapandı  T24
Haziran Ayında En Az 141 İşçi Yaşamını Yitirdi...
Haziran ayında en az 141 işçi yaşamını yitirdi. İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre, 2014'ün ilk altı ayında ise en az 951 işçi öldü. İnşaat, tarım, taşımacılık ve maden işkolu yangın yeri... •Yeni Türkiye’nin ekonomisinin lokomotifi olan inşaatlarda işçi kıyımı sürüyor. Coğrafyamızın her hücresinde kent dokusunu ve ekolojik yaşamı gözetmeyen hızlı betonlaşma sonucu yarısı düşme nedenli olmak üzere 37 inşaat işçisi can verdi... •Yaz geldi, güvencesiz tarım emeği yollara düştü. 14’ü küçük çiftçi olmak üzere 29 tarım emekçisi can verdi... •Otobüs, minibüs, tır, tanker sürücüsü, moto kurye... Her gün yeni açmazlara yol açan ulaşım politikalarıyla, kuralsız çalıştırmanın egemen olmasıyla 16 taşımacılık işçisi can verdi... •Soma; Şırnak’ta, İstanbul’da, Karaman’da, Maraş’ta ve Karaman’da... Madenler ölüm kusuyor. Bu ay 10 maden işçisi can verdi... İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi' işkollarına değinirken yaşanan bazı iş cinayetlerine dikkat çekti:  Silikozis katliamı devam ediyor...  31 yaşındaki Fahrettin Fırat, 2000-2004 arası kot kumlama atölyesinde çalışırken silikozise yakalandı. Fahrettin kardeşimiz Hacettepe Üniversite Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Bingöl Karlıova Taşlıçay Köyü’nde arkadaşımız gibi onlarca silikozis hastası bulunuyor... Kuyudan sarkıtılan bidonla girilen Şırnak madenleri...  Soma Şırnak’ta devam ediyor. Musa Seven, Ahmet ve Emin Baysal, Selahattin Uçar ile İbrahim Sağnak bu ilkel madenlerde can verdi. Cudi Dağı eteklerinde 3500 madenci arkadaşımız sigortasız bir biçimde çalışıyorlar, aç kalmamak için. Bu ölüm kuyularında çalışan işçilerin tamamına yakını 1990’lı yıllarda devlet tarafından zorla köyleri boşaltılan yurttaşlarımız. 8 çocuklu Musa Seven’in cenazesinin bidonla çıkarıldığı Cudi’de demokrasi güçleri halkımıza acılar yaşatan bu koşulları değiştirmek zorunda... Seçimler geçti, belediyeler seyyar satıcı avında...  30 Mart seçimleri öncesi oy için halka yarananlar şimdi gerçek yüzlerini gösteriyorlar. İstanbul’un hemen her ilçesinde seyyar satıcılar yoğun baskılar yaşıyor. Seyyarlar için ekmek ölümün ucunda. 31 yaşındaki su satıcısı Mahmut Uuzn kardeşimiz İstanbul Beyoğlu Halıcıoğlu’nda polisin kovalaması sonucu girdiği metrobüs yolunda ezilerek can verdi... Güvenlik işçileri can güvenliği istiyor...  Önce 36 yaşındaki kardeşimiz Ali Uğur Şen Kartal’da bir alışveriş merkezindeki bankamatiği tamir ederken uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Güvenlik-Sen yaptığı açıklamada “Ali Uğur Şen’in kanı Denizbank A.Ş., Finansbank A.Ş. ve Türk Ekonomi Bankası A.Ş. ortaklığıyla kurulmuş Bantaş A.Ş.’nin üzerindedir. Bantaş A.Ş.’nin sadece 6 ay içerisinde 3 soyguna maruz kalması, yaşanmış ölüm ve darpların kaza olmadığını kanıtlar niteliktedir. Bankamatik tamirinde aracın içerisindeki şoförden başka Ali Uğur Şen’i koruyacak hiç bir personel bulundurulmayarak, risk analizleri yapılmadan, yeterli eğitimler verilmeden, yeterli ekipman temin edilmeden, gerekli güvenlik prosedürleri uygulanmayarak öldürülmesine göz yumulmuştur” dedi. Sonra Sabiha Gökçen Havaalanı’nda özel güvenlik görevlisi kardeşimiz Fatih Selim Aladağ mesai arkadaşlarını şirket aracıyla evlerine bıraktıktan sonra Pendik’te uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Güvenlik-İş yaptığı açıklamada “Güvenlik şirketinin devriye aracı servis aracı olarak kullanılıyor, ‘bu benim görevimin dışında, ben gece gidiyorum can güvenliğim yok’ diyor. ‘Ya yaparsın ya da çıkarsın’ diyorlar 10-15 gün önce. Şirket arkadaşımıza hem vardiya amirliği hem de servisçilik yaptırıyor. O saatte havalimanında vardiya amiri olarak bulunması gerekiyor” dedi. İstanbul, Bursa, Maraş ve Kocaeli... İş cinayetleri coğrafyamızın her bölgesinde... 13 ölüm İstanbul’da; 9’ar ölüm Bursa ve Kahramanmaraş’ta; 6 ölüm Kocaeli’nde; 5’er ölüm Edirne, Manisa, Samsun ve Şırnak’ta; 4’er ölüm Adıyaman, Ankara, Balıkesir, Karabük ve Konya’da; 3’er ölüm Adana, Antalya, Isparta, Karaman, Kayseri, Zonguldak ve Afganistan’da; 2’şer ölüm Aydın, Batman, Çorum, İzmir, Mardin, Muğla, Sakarya, Siirt, Şanlıurfa ve Trabzon’da; 1’er ölüm ise Bilecik, Bingöl, Bolu, Burdur, Çanakkale, Çankırı, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Hatay, Kırklareli, Kütahya, Malatya, Muş, Rize, Sinop, Tekirdağ, Tunceli, Yalova, Yozgat ve İran’da yaşandı... Yaşamını yitiren 141 işçi Raporda haziran ayında yaşamını yitiren işçilerin isimleri açıklandı: Ferhan Yazar, Gültekin Gencer, İbrahim Yılmaz, Hacı Mehmet Çiftçi, Şenol Nur, Hüseyin Şirin, Murat Hamarat, Murat Özer, İsmet Tülübaş, Ahmet Kozan, Aşkın Karataş, Mustafa Konanç, İhsan Tunç, Enver Balaban, Erkan Evren, Cemal Yorulmaz, Satılmış Kırca, Nurettin Aktaş, Safiye Peşmen, Mehmet Sıddık Tecirman, Sezai Atış, Barış Çiftçi, Ayşe Zehir, Ahmet Şengül, Taner Yaman, Hanife Coşkun, Şaban Akkoç, Archıl Gegıdze, Ali Özdemir, Ömer Özgün, Erdem Çelikmen, Süleyman Akay, Mustafa Yirik, Musa Seven, A.A., Ahmet Baysal, Emin Baysal, Selahattin Uçar, İbrahim Sağnak, Ali Çankay, Ömer Faruk Genç, Zekeriya Akkabak, Ayhan Arı, Muhammet Nur Belen, Halil İbrahim Dursun, Satılmış Mercan, Fahrettin Fırat, Özlem Yavuz, Rıdvan Sevinç, Ayhan Çetinkaya, Ali Osman Aksu, Murat Kendirli, Şehmuz Günel, Celalettin Özdemir, Ahmet Küçük, Hasan Demir, Fatih Kara, İbrahim Zabin, İsa Temizel, Mahmut Yılmaz, Mustafa Nallı, Muharrem Cıvak, Duray Oruç, Mehmet Ali Mestan, Mehmet Vapur, Hüsnü Akboğan, Ali Yılmaz, Adnan Karlıdağ, Mehmet Emin Çalhan, Sercan Ergün, Turan Çiçek, İsa Göktürk, Yusuf Öztürk, Mustafa ., Mehmet Yavaş, Mahmut Yücel, Selahaddin Uysal, Turan Kaya, İbrahim Öztürk, Naci Ayvalıoğlu, Baki Güneş, Lazgin Kezer, Aydın Erten, Şahin Akkoyun, Hasan Ateş, Murat Arkaya, Zülfü Yıldırım, Yılmaz Öztürk, Nurettin Koza, Hayrettin Kara, Mehmet Kormalı, Hasan Pala, Uğur Avcu, Musa Yiğit, Mehmet Ali Yaman, Fuat Taş, Ümit İnal, Halil Gül, Şükrü Ergin, Orhan Gönültaş, Zeki Şen, Ahmet Cömert, Ali Kıllı, Hıdır Teber, Mahmut Cem Kırılmaz, Ramazan Turan, Mustafa Açıkgöz, H.Ş., Aşır Ahmet, Ferdi Aydın, Doğan Gür, Mesut Altınay, Saadettin Çimen, Hüseyin Şen, Necati Uçtu, Hacı Arap Aktaş, Ahmet Keleşoğlu, Gürkan Kazel, Battal Ersoy, Bülent Han, Osman Okyay, Abdalla Hassan Abdalla Abdelbaky, Burak Yıldırmış, Şahabeddin Ökmen, Arzu Ayyıldız, Gizem Gürşah Doğa, Mesut Turan, Fatih Selim Aladağ, Ali Uğur Şen, Ahmet Maraşlı, Hacı Canan Coşkun, Mikdat Ataş, Hüseyin İmrag, İsmail Kuyzu, Ömer Kesim, Ahmet Çıldır, Mahmut Uzun, Mehmet Dinç, Samet Hasırcı, ve ismini öğrenemediğimiz iki işçiyi saygıyla anıyoruz!