onedio
Sanatta Kadın Rekoru: Frida Kahlo’nun Eseri 55 Milyon Dolara Alıcı Buldu!
Dünyaca ünlü Meksikalı ressam Frida Kahlo'nun bir otoportresi, New York'ta düzenlenen müzayedede 54,66 milyon dolara alıcı buldu. New York'taki müzayede evi Sotheby's tarafından duyurulan satış ile birlikte bugüne kadar bir kadın sanatçının eserinin satışında elde edilen en yüksek fiyat rekoru kırıldı. Aynı müzayede de iki farklı rekor daha kırıldı. Avusturyalı ressam Gustav Klimt’in “Elisabeth Lederer Portresi”, 392 milyon dolarlık satış fiyatı ile modern sanatta bir rekora imza atarken. Maurizio Cattelan’ın 'Altın Klozeti' ise 12,1 milyon dolara alıcı bularak kavramsal sanatın ikonik örneklerinden biri olarak önemli bir rekor ile adını dünyaya duyurdu. İşte, detaylar...Kaynak
Sanat Dünyası Yapay Zekaya "Dur" Dedi: Yeni Zelanda’nın Prestijli Kitap Ödülü'nde 2 Yazar Diskalifiye Edildi
Yapay zekanın artık her yerde olduğunu biliyoruz! Ancak bu kez sanat dünyası, yapay zekayı sınıfta bıraktı. Yeni Zelanda'nın en prestijli edebiyat ödülü olan Ockham New Zealand Book Awards, eserlerdeki yapay zeka kullanımı ile gündeme geldi. Kapak tasarımlarında yapay zeka teknolojisi kullanan 2 yazar, yarışmadan çıkardı. Ödüllü yazarların diskalifiyesinin ardından Ockham Kitap Ödülleri'nde yapay zekanın kullanımına dair belirlenen kurallar ise merak edildi. İşte, detaylar...Kaynak: The Guardian
Modern Sanatta Rekor Kırıldı: Klimt’in “Elisabeth Lederer” Portresi 236 Milyon Dolara Alıcı Buldu
New York’taki Sotheby’s’te düzenlenen müzayedede Avusturyalı ressam Gustav Klimt’in “Elisabeth Lederer Portresi”, modern sanat için rekor bir fiyatla satıldı. İlk tahmini 150 milyon dolar olan tablonun satışı için rekabet 19 dakika sürdü. Koleksiyondaki 5 Klimt eseri, toplam 392 milyon dolara satılırken 236 milyon dolarlık tablo, bir süredir durgun olan modern sanat kategorisinde açık artırmayla alıcı bulan en pahalı eser rekorunu kırdı. İşte sanat dünyasında büyük yankı uyandıran eser ve Sotheby’s’te satılan eşsiz eserler...Kaynak
“Gen Z First Lady” Rama Duwaji ve Sanatı Hakkında
New York’un yeni Belediye Başkanı Zohran Mamdani’nin çiçeği burnunda eşi Rama Duwaji, çizgileriyle kadın olmanın, yer değiştirmiş olmanın ve hayatta kalmanın ortak duygusunu anlatıyor. Seçim kampanyası döneminde geri planda kalsa da kampanyanın estetik diline katkısıyla gündemde. Peki Duwaji’nin sanatı nereden besleniyor, hangi işlerle konuşuluyor ve eşinin seçim kampanyasının neresinde?
Bu Uğurda Yüz Binlerce Dolar Harcadı! Tüm İtalya'yı Legolarla Baştan Yaratan Sanatçı
İtalyan sanatçı Luca Petraglia, özel tasarım lego modellerini 'minyatür duygular' olarak tanımlıyor. Petraglia yıllardır ülkesinin en ünlü mimari harikalarını ve çok da bilinmeyen hazinelerini binlerce lego parçasıyla titizlikle yeniden yaratıyor. Petraglia'nın eserleri bir müzede sergilenecek kadar büyüklüklere ulaşıyor. Hadi bu eserleri daha yakından tanıyalım.👇
Sanat ve Hayal Gücü İlişkisi: Sanat Olmadan Hayal Gücü Gelişir mi?
etiket
İçinde, dünyayı güzellikle değiştirecek bir cevher taşıdığını hissediyor musun? O cevher, bazen bir çizgide, bazen bir renk tonunda, bazen de zihninde canlanan o mükemmel kompozisyonda kendini gösterir. Bir sanat ve cumhuriyet yazısı yazacağım. Bir sanat çalıştayı üzerinden yazacağım bu yazıyı.
Reklam
Sanat Bir Yetenek Midir? Yetenek ve Sanat İlişkisi
etiket
Bir çocuğu gözleyin: Küçük elleri kurşun kalemi sıkıca kavramış, kâğıdın beyaz boşluğuna dalmış, sonsuz bir odakla karalamalar yapıyor. Çizgiler eğri büğrü, boyalar kenarları aşmış; gökyüzü yeşil, ağaçlar kırmızıya boyanmış. Yine de o kısacık anda, sihirli bir dönüşüm yaşanıyor — çocuk, evreni kendi elleriyle yeniden icat ediyor. Belki sanat, tam da bu saf, kuralsız keşifte doğar.Ama hemen peşinden o tanıdık sorgu belirir: Bu, doğuştan gelen bir armağan mı? Yoksa hepimizin ruhunda, sadece tetiklenmeyi bekleyen evrensel bir ifade biçimi mi?Böyle hoş bir konuda yazı yazmak istedim. Bu konuda beni ilhamlandıran ise bir sanat çalıştayı oldu. 'Cumhuriyet Yüzyılı Uluslararası Sanat Çalıştayı'.Cumhuriyetimizin 100. ve 102. yıllarını kutlarken, bu çalıştay ile MBA Okulları, sanatı eğitimle buluşturmanın en ilham verici yollarından birini sergiliyor: 'Cumhuriyet Yüzyılı Uluslararası Sanat Çalıştayı'. Her yıl Cumhuriyet Haftası kapsamında düzenlenen bu etkinlik, Türkiye'nin önde gelen ressamlarını ve uluslararası sanatçıları –Prof. Dr. Orhan Cebrailoğlu gibi küratörlerden, Ukrayna, Rusya, Moldova ve Azerbaycan'dan gelen yeteneklere kadar– öğrencilerle bir araya getirerek, sanatın dönüştürücü gücünü somutlaştırıyor.
Bir Bakışın Hikayesi: Altay Aldoğan Sanatı Üzerine Sohbet
etiket
Bir resme baktığımızda aslında neyi görürüz? Rengi mi, biçimi mi, yoksa bakışımızın kendisini mi? Altay Aldoğan’ın resimleri bu soruyu sessizce, sabırla sorar. Onun tuvalleri bir manzaradan, bir figürden ya da bir yüz ifadesinden çok daha fazlasını taşır; orada, görünür olanla görünmeyen arasındaki ince çizgi belirginleşir. “Bakış: Uzak/Yakın” sergisi, bu çizginin tam üzerinde durur. Aldoğan, izleyiciyle resim arasında bir mesafe kurar ama o mesafeyi aynı anda anlamın kendisine dönüştürür. Her figür, bir an durup düşünmemizi ister; her mekân, bir tür sessizlikle yankılanır. Yakın olan birden uzaklaşır, uzak olan ansızın belirir. Bu, sanatçının hem kavramsal hem duygusal olarak kurduğu bir denge oyunudur: gözün baktığıyla kalbin gördüğü arasındaki mesafe.
Reklam
Akın Ekici ile Röportaj: Sanatın Döngüsel Yolculuğu
etiket
Sanat, zamanın katmanlarını kazıyarak hafızayı uyandırır; bir fraktal gibi, küçüğün büyüğü doğurduğu sonsuz bir döngüde. Bugün, 4 Ekim 2025'te, Kocaeli Kongre Merkezi'nde kapılarını açan 15. Uluslararası Kocaeli Kitap Fuarı, bu kentin kültürel nabzını bir kez daha tutuyor – edebiyatın satır aralarından sanatın renkli fırça darbelerine uzanan bir şölen. Tam da bu ruhla, ressam Akın Ekici'nin Mayıs ayında SEKA Sanat İhtisas Merkezi'nde büyük yankı uyandıran '30° Doğu Meridyeni Kocaeli: Bir Zaman Fraktalı' sergisi, kentin endüstriyel ve doğal katmanlarını soyut bir estetikle yorumlarken, fuarın edebiyat-sanat diyaloğuna ilham oluyor. Hukukçu kimliğinden spatula tekniğinin ustasına evrilen Ekici, eserlerinde Kocaeli'nin 30° Doğu Meridyeni'ni bir zaman makinesi gibi canlandırıyor: Sanayi devriminden Kuvâ-yi Milliye ruhuna, mavi körfezden Keltepe çiğdemlerine uzanan bir fraktal hafıza. Bu röportajda, Ekici'nin yolculuğunu, renklerin duygusal pusulasını ve Kocaeli'nin kültürel mirasını, fuarın taze enerjisiyle harmanlayarak keşfedeceğiz. Zira Kocaeli, kitap sayfalarının arasında boya katmanlarının ritmini duyuruyor – sanatseverleri, bu döngüsel hikâyeye davet ediyoruz.
Desire Path (Arzu Patikası) Nedir? İnsanların Plansızca Belirlediği Kestirme Yolların Ardındaki Anlam
Bugüne kadar pek çok kez bir park, kampüs ya da site içerisinde insanların kestirme olarak aynı yerden yürüdüklerini fark etmişsinizdir. Peki, insanların resmi yollar dışında yürüyerek doğal olarak oluşturdukları bu izlerin ya da patikaların bir adı var desek? Mimarlık, şehir planlama ve tasarım dünyasında bir hayli popüler olan bu terim teknolojiden edebiyata, sanattan popüler kültüre daha pek çok alanda da karşımıza çıkıyor üstelik! İşte, 'desire path' (arzu patikası) kavramı ve hayatımızdaki yeri! Kaynak: Rana Nur Karataş
Yapay Zeka Araçları Yaratıcılığı Köreltir mi?
etiket
(Bir Grafik Tasarımcının Kahve Lekeli Masasından Notlar)Son zamanlarda her toplantıda, her kahve molasında, hatta kuaförde bile aynı söylemleri duyuyorum:“Abi bu yapay zekâ araçları yaratıcılığı köreltmez mi?” “Tasarımcılık bitti şimdi her şeyi Yapay Zeka yapıyor”“Yakında tasarımcılar iş bulamayacak mı?”Bir dijital tasarımcı olarak cevaplarım net: Yapay Zeka Araçları; Yaratıcılığı  köreltmez, ama tembelleştirebilir.  Yapay Zeka harika bir araç kutusudur asla amaç olamaz. Henüz içgörüleri ve duyguları olmadığı için insan kadar hayal kuramazTıpkı Photoshop’a ilk geçtiğimiz günlerde olduğu gibi. Hatırlıyor musunuz, bir zamanlar dergilerde rötuşu elle yapardık, cutter ile harf keserdik. Şimdi Ctrl+Z sayesinde yanlış yapma lüksümüz var. O zaman da “Bu program insan elini öldürecek” denmişti. Ama öldürmedi. Ellerimizi biraz daha az boyaya buladı, hepsi bu. Eğitmen olduğum dönemlerde seminere çağırıldığım grafik tasarım bölümlerinde dijital tasarımcılara öcü gibi bakılıyordu☺ Şimdi neredeyse dijitalsiz tasarım yapan kalmadı. Yöntem, kültür ve araçlar değişir gelişir ancak amaç ve yaratıcılık baki kalır!
Reklam
Toplumun Nabzını Çizen Genç Aktivist: Nihat Akburak
etiket
Nihat Akburak, karikatür sanatını geleneksel sınırlarının ötesine taşıyan genç ve dinamik bir çizer olarak, mizahı bir araç haline getirerek toplumsal yaralara parmak basıyor. Karikatür aktivisti kimliğiyle, eğlenceyi salt bir güldürme unsuru olmaktan çıkarıp, iklim değişikliği, adalet sistemi ve toplumsal eşitsizlikler gibi derin meseleleri sembollere, metaforlara ve minimalist çizgilere dönüştürüyor. Onun eserlerinde, bir kadın sembolünün gücü, yara bandının geçiciliği veya hayvan figürlerinin ironik masumiyeti, insanlığın kolektif acısını ve çelişkilerini mizahın keskin diliyle eleştiriyor. Akburak’ın sanatsal evrimi, lise yıllarında arkadaşlarını eğlendirmek için yaptığı spontane çizimlerden başlayıp, üniversite döneminde dergilerde yayımlanmasıyla profesyonel bir anlatım biçimine dönüşüyor; bugün ise bilinçli bir toplumsal eleştiri aracına evriliyor. Uluslararası festivallere katılımı, Romanya'da Türkiye'yi temsil eden kitap çalışmaları ve gönüllü atölyeleriyle, karikatürü sadece bir sanat dalı değil, aynı zamanda eğitim ve farkındalık aracı olarak konumlandırıyor. Bu röportajda, Akburak’ın yeni karakteri 'Dilaver' üzerinden hikâye odaklı mizah anlayışını, dijital çağın karikatür üzerindeki etkisini ve usta karikatürcülerden aldığı ilhamı derinlemesine keşfediyoruz. Eleştirel bir gözle bakıldığında, Akburak’ın yaklaşımı, mizahın eğlenceyle eleştiriyi dengede tutarak toplumu düşündürme potansiyelini ortaya koyuyor; çizgileri, bir ayna gibi gerçekleri yansıtırken, aynı zamanda değişim için bir çağrı niteliği taşıyor.
Yok Oluşun Girdabında Dünyada Bir Var Oluş Masalı: Pınar Tınç ile Sanat ve Mistisizm
etiket
Pınar Tınç, Türk resminin mistik ve felsefi bir sesi olarak, tuvalinde evrenin döngüsel ritmini, insan ruhunun derin katmanlarını ve doğanın kadim sırlarını bir araya getiriyor. Son sergisi “Yok Oluş, Var Oluş ve Rejenerasyon!” ile izleyiciyi bir içsel dönüşüm yolculuğuna davet eden Tınç, sanatını yalnızca bir estetik ifade olarak değil, aynı zamanda bir varoluş sorgulaması olarak konumlandırıyor. Bozcaada'nın izole sessizliğinde şekillenen bu eserler, mavi, kırmızı ve turuncu fonlar üzerine serpiştirilmiş ilkel figürler, girdaplar ve toprak izleri ile dolu; her biri, yok oluşun bir son değil, yenilenmenin kapısı olduğunu fısıldıyor. Mistisizmi yaşam biçimi haline getirmiş bir sanatçı olarak Tınç, renklerini bilinçaltı arketiplerinden, figürlerini evrensel insanlık hallerinden ödünç alıyor. Bu röportajda, onun özgün bakış açısını, teknik tercihlerini ve felsefi derinliğini keşfediyoruz: Mürekkebin anlık dürüstlüğünden ada yaşamının içsel izolasyonuna, Rothko ve Gauguin gibi ustaların izlerinden kendi 'ruhsal dışavurum' akımına uzanan bir sohbet. Tınç'ın dünyasında, her soru bir kapı aralıyor; her cevap, ruhun, zihnin ve bedenin titreşimini hissettiriyor. Bu yolculuk, yalnızca bir ressamın öyküsü değil; hepimizin ortak varoluş hikâyesine bir ayna tutma.
Sanatın Ruhu: Yapay Zeka ve Yaratıcılığın Dansı
etiket
Sanat, insan ruhunun aynasıdır; bir fırçanın tuvaldeki fısıldayışı, bir kalemin kâğıt üzerindeki dansı, bir melodinin kalpte yankılanan çığlığıdır. Peki, ya bu aynaya bir makine bakarsa? Yapay zekâ, yaratıcılığın kadim bahçesine adım attığında, asırlık bir soruyu yeniden uyandırıyor: Sanat, yalnızca insan ruhunun mu ürünüdür, yoksa algoritmaların soğuk hesaplamaları da bu kutsal ateşi yakabilir mi? Bu yazı, yapay zekâ ile sanatın kesiştiği o büyülü ve tartışmalı sınırda bir yolculuk vadediyor; bir yanda insanlığın niyet ve öznelliği, diğer yanda makinelerin kusursuz ama ruhsuz kusurları. Gelin, sanatın ruhunu ararken, yaratıcılığın ne olduğunu, bir makinenin fırça mı yoksa ressam mı olduğunu birlikte sorgulayalım.Yapay zekanın sanat sahnesine girişi, asırlık bir tartışmayı yeniden alevlendirdi: Gerçek sanat nedir ve bir makine bunu yaratabilir mi? Bir zamanlar sadece insanlığa ait olduğu düşünülen yaratıcılık kavramı, şimdi algoritmaların ve derin öğrenme ağlarının meydan okumasıyla karşı karşıya. Yapay zeka, bir fırça, bir enstrüman ya da bir yazarın kalemi gibi, insanlığın yeni bir aracı mı, yoksa başlı başına bir sanatçı mı?
Reklam
Canan Yolaç ile Takı Tasarımcılığın Gizemli Dünyası
etiket
İç mimar ve takı tasarımcısı Canan Yolaç'ın masalsı dünyasını tanımak için keyifli bir sohbet gerçekleştirdik……İç mimar ve takı tasarımcısı Canan Yolaç ile gerçekleştirdiğimiz bu keyifli sohbette, markasının arkasındaki ilham kaynaklarından, tasarımlarının hikaye anlatıcısı yönüne, renklerin ifade ettiği anlamlardan, takı ve iç mimarlık arasındaki derin bağa kadar uzanan masalsı dünyasına konuk olduk. Buyrun Canan Yolaç'ı daha iyi tanıyalım...
Orası Baletler Köyü! Çorum’un Başpınar Köyünden Çıkan 13 Baletin Hikayesi
Hayvancılık ve tarımla geçimini sağlayan Çorum’un Osmancık ilçesine bağlı Başpınar köyünde tam 13 erkek bale sanatçısı yetişti. Köyden Devlet Opera ve Balesi’ne uzanan yolculuk “Baletler Köyü” belgeseliyle anlatıldı. T24’ten Faruk Ekici’ye konuşan yönetmen Dr. Fatih Diren, köyde 13 baletin nasıl ortaya çıktığını anlattı. Kaynak 1Kaynak 2
Reklam
Resimde Heykel Olur mu? Devrim Erbil ve Neslihan Özkan Sergisi Üzerine Sözler
etiket
Sanat yazarı Uğur Batı, geçen sene yayımlanan Yatay Derinlik kitabında ikonik ressam Devrim Erbil’e dair şöyle bir giriş yapar:“Muhteşem ihtimaller... Bin başlı bir ateş... Soyut bir dünya... Anlamak için ne kadar çok ihtimal var. Kent nakkaşlarının aramızda dolaştığını söylemiş miydik? Devrim Erbil gibi… Alev denizinde yüzen mumdan gemiler... Ne güzel ihtimaller.Öyle bir büyü ki bu, kenti nasıl anlatırsın ki? Ne yaşamlar... Hayat kırıklıkları? Hakikat içimizde midir? Fakirlik... Hakikat bu mu? Kaos? Aramak için... Arayabilmemiz için... O sınavlar bu yüzden mi yaşanır? Sorular bu yüzden mi sorulur?Şehir de birçok sınavdan geçmemiş midir? Bir iz... Tarihe kendimizce anlamı olan bir kayıt daha düşmek için... O alev denizinde yol almaya çalışan gemiler içinde ne taşır? Daha önemlisi bizi nereye götürür?”Peki, sanki Erbil boşuna mı kırmızı resimler yapar? Belki onlar yangınlardır, belki alevler… Hafıza... Derin hafıza... Erbil’in bazı resimleri boşuna mı kırmızıya büründü? Yok yere mi ortalık yangın yerine döndü?Soyutluk! Her şey soyut. İnsanlar, duygular, olaylar, olanlar, ben, belki de sen…! Her şey içinde muğlaklıklar taşır. O nedenle olanı olduğu gibi anlatmak, göstermek, çizmek ne zordur.Elbette ki gün ağaracak, şehir başka renklerle, başka kılıklara bürünecektir. Tarih oyunu böyle sürüp gider. Oyuncular, maziden duydukları ve öğrendikleriyle kimlere, neden, nasıl dokunacaklarını bilirler elbet.Oyuncular... Zamanın oyuncuları... Sensin o. Benim. O. Biziz. Onlar… Işıkları... Parıltıları... Umutları… Her şeyiyle işte, anla.Konuya girelim.Touch Sanat Galerisi, Türk çağdaş sanatının güçlü temsilcisi Devrim Erbil’i, genç ressam Neslihan Özkan ile birlikte ağırladı. “Çizgi’den Ren’ke” başlıklı ortak sergi, 25 Temmuz 2025’te açıldı. Sergide çizginin sınırsız anlatım gücünü ve rengin büyüsünü, iki farklı sanatsal dilin diyaloğunu görebiliyorsunuz. Biz de iki sanatçıyı bir araya getirip hoş bir sohbet yaptık. Hadi bakalım…
Kadının Sessiz Gücü: Sanatla Yeniden Doğuş
etiket
Bir sanatçının ruhunun derinliklerine, Anadolu’nun sessiz ama güçlü hikâyelerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Onun eserlerinde, kadınların alın teri, toprağın bereketi ve geçmişin izleri bir araya geliyor. Kırmızının tutkuyla çarpan yüreği, yeşilin umutla filizlenen dalları ve ipten örülmüş bedenlerin sessiz direnişi, bu röportajın kapısını aralıyor. Trabzon’un kırsal dokusundan İstanbul’un çok katmanlı hafızasına uzanan bu sanat serüveni hem köklerinden besleniyor hem de evrensel bir dil konuşuyor. Ressamın tuvalinde, insan-ı kâmil olma arayışı, çıplaklığın özgürleştirici isyanı ve doğanın iyileştirici gücü birleşiyor. Şimdi, bu anlam arayışının tanığı olmaya, sanatın dönüştürücü gücüne dokunmaya hazırız.
Vermeer’in Ölümsüz Gizemi: İnci Küpeli Kız Hakkında Şaşırtıcı Gerçekler
Barok sanatının en ünlü isimleri arasında yerini alan Johannes Vermeer'in 'İnci Küpeli Kız' adlı tablosunu bilmeyenimiz yoktur. Vermeer, kariyeri boyunca kadın figürlerin ön planda olduğu pek çok esere imza atmış olsa da İnci Küpeli Kız’ın aldatıcı derecede sade kompozisyonu sanat dünyasının efsaneleri arasında yer alıyor. Onu bu denli özel kılan ise büyüleyici bakışlarının ardındaki gizemde yatıyor. Leonardo Da Vinci’nin benzersiz eseri Mona Lisa’ya da benzetilen İnci Küpeli Kız tablosu hakkında bilinen ve bilinmeyenleri açıklıyoruz. Kaynak: Mental Floss
Dijital Sanat Devrimi: Yeni Bir Yaratıcı Sınıra Kişisel Yolculuk
etiket
Sanatın hayatlarımızın dokusuna nasıl işlediğine her zaman hayran kalmışımdır—tek bir fırça darbesinin veya taşa kazınmış bir çizginin yüzyılları kapsayan bir hikaye anlatabilmesine. Ama son zamanlarda kendimi yeni bir tür tuvalin çekiminde buluyorum: bir ekranın parıldayan pikselleri. Dijital sanat, bu canlı, sürekli değişen araç, gözlerimin önünde gerçekleşen bir devrim gibi geliyor. Sadece yaratmakla ilgili değil; sanatın ne olabileceğini yeniden tanımlamak, fiziksel malzemelerin kısıtlamalarından kurtulmak ve herkesi—hem sanatçıları hem de hayranları—sınırsız bir yaratıcı oyun alanına davet etmekle ilgili.
Reklam