Ruh El Yapımıysa, Kim Ustamız?
Bir yazarla değil, bir tanıkla karşı karşıyayız bu kez. Elinde kalem değilmiş gibi yazıyor Gürkan Sekmen; sanki içeriden biri, sanki olup biteni gerçekten yaşamış da artık anlatmak mecburiyetinde kalmış biri gibi. İlk romanı El Yapımı Ruhlar, öyle sadece bir kurgu değil. Bir zamanın gençliğini, o gençliğin boşluklarını, ideallerle yalanlar arasında sıkışmış ruh hallerini ifşa eden edebi bir yüzleşme.Bu kitap bir tarikat romanı değil, öyle olsa kolay olurdu. Bu kitap, bir insanın içini boşaltıp sonra tekrar doldurmayı vaat eden her yapının nasıl işlediğini, kimlerin bu yapıları neden isteyerek seçtiğini, karizmanın neye denk düştüğünü ve aidiyetin hangi açlığı doyurduğunu anlatıyor. Merkezinde Sîna adında bir figür var — peygamber değil ama öyle görünen biri. İnanan değil ama inandıran biri. Ama işte mesele de burada başlıyor: İnanç ne zaman başlar, inandırma nerede biter?Sekmen’in dili kimi yerde neredeyse bir şiir kadar içli, kimi yerde ise sarsıcı biçimde keskin. Tüm bunların ortasında, üniversite yıllarında savrulan bir gencin arayış hikâyesi var; aslında hepimizin hikâyesi. Çünkü bu roman, sadece bir karakterin değil, bir neslin “ben neyim?” sorusuyla yüzleşme hali. Ve ne yazık ki o yüzleşmede kimsenin alnı ak değil.Gelin, Gürkan Sekmen’le yalnızca bir romanı değil, o romanın etrafında şekillenen suskunlukları, soruları ve yanıt sandığımız boşlukları konuşalım. Bu röportaj bir röportajdan fazlası: bir döneme, bir kuşağa, bir dağınıklığa tutulmuş ayna gibi.