onedio

Neşet Ertaş Haberleri

Neşet Ertaş ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Neşet Ertaş ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Gül'ün 7 Senelik Çankaya Karnesi: 882 İmza, 4 Veto
En çok fazla seyahat eden cumhurbaşkanı olan Gül, masasına gelen kanunların hemen hemen tamamını onaylamasıyla tartışıldı. Bazı vakit yol arkadaşı Erdoğan ile ters düşten Gül, eşinin başörtülü olması dolayısıyla yaşanan resepsiyon krizini ise kendi yöntemiyle çözmeyi başardı. Çankaya Köşkü’ne kurduğu sofralarda değişik kesimleri dinledi. Süreç içerisinde ılımlı mesajları, siyasi parti liderlerine yaklaşımı, özgürlük vurgusu yapmış olduğu konuşmaları ile bazen muhalefetin de beğenisini kazandı. Öyle ki Gül seçildiğinde boykot eden CHP , veda ederken onu kırmızı halıyla karşıladı. Cumhurbaşkanlığı süresince İkinci hasta mahkûmu affetti. Gül’ün Çankaya Köşkü’nde önceki 7 yılının köşe taşlarını Radikal gazetesinden Ercan Sarıkaya mercek altına aldı....367 KRİZİNDE GERİ ADIM ATMADI Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adaylık süreci sancılı geçti. 367 krizi ve eşinin başörtülü olması dolayısıyla yaşanan tartışmalar, Cumhuriyet mitingleri, İkinci Nisan e-bildirisinde dahi geri adım atmadı. Türkiye erken genel seçime gitti fakat o adaylıktan vazgeçmedi. Cumhurbaşkanı seçildikten akabinde eşi başörtülü olduğundan dolayı cumhuriyet resepsiyonları tartışma konusu oldu. Bu krizi ‘eşli’ ve ‘eşsiz’ olmak üzere iki resepsiyon yaparak aşmayı bildi. Eşi Hayrünissa Gül, başörtüsü dolayısıyla üniversiteye kaydı yapılmayınca 2002'de AİHM'e başvurmuştu. 2004'te davayı geri çekti. Cumhurbaşkanlığı sürecinde kızını evlendirdi ve torunları dünyaya geldi. ÇANKAYA KÖŞKÜ’NE SOFRA KURDU Çankaya Köşkü’nde tarih, edebiyat, sinema, hukuk, arkeoloji, sosyal medya gibi değişik konu başlıkları etrafında, aralarında merhum Neşet Ertaş’ın da yer aldığı 84 misafir ağırladı. Üniversite öğrencilerinin sorunlarını ilk ağızdan dinledi, sosyal sitelerin fırsatları ve risklerini bu masalarda açıkladı . ERDOĞAN’I SAKİNLEŞTİRDİ Geçen mayıs ayında, Danıştay'ın 146'ıncı kuruluş yıldönümü töreninde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun konuşması esnasında sinirlenen Başbakan Tayip Erdoğan 'ı sakinleştirmeye çalışan da Gül’dü. Toplantıdan Başbakan ile beraber çıkıp gitmesi tartışma konusu oldu. ZAMAN ZAMAN TERS DÜŞTÜLER Sosyal medyayı iyi kullanan Gül Twitter, ınstagram hesaplarından gezileri ile alakalı resimleri sürekli paylaştı. Yol arkadaşlığı yapmış olduğu Erdoğan ile de hem sosyal medya hem de operasyonlarla alakalı ters düştüğü zamanlar oldu. İşte onlardan bazıları: *Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararı Gül tarafından takdirle karşılanırken, Erdoğan 'Anayasa Mahkemesi'nin kararını gayrımilli bulduğunu ve saygı duymadığını' belirtti . Gezi protestoları ve polisin orantısız güç kullanımı ile alakalı olarak Gül, “Demokrasi sadece seçim demek değildir. Barışçı gösteriler de bir parçasıdır. İyi niyetli mesajların alındığının bilinmesini isterim” derken Erdoğan, “Ben Cumhurbaşkanı'nın ne mesaj almakta olduğunu bilemem. Gezi darbe girişimidir polis destan yazdı” diye belirtti . 17 Aralık 2013’te yolsuzluk soruşturmasıyla alakalı Gül, “Yolsuzlukların üstü örtülmesin. Suçlular yargılansın”. Erdoğan, “Yolsuzluk suçlaması bahane, bu bir darbe girişimi, arkasında 'paralel yapı' var” diye belirtti . Gezi eylemleri sürecinde başından biber gazı kapsülü yarası alan Berkin Elvan dokuz ay akabinde vefat etti . Ölmeden bir gün evvel Gül, babası Sami Elvan’ı aradı. Erdoğan ise Berkin Elvan’ın ölümünden akabinde anne ve babasının yapmış olduğu açıklamaları sert sözlerle eleştirdi, Gaziantep’teki mahalli seçim mitinginde anne Gülsüm Elvan yuhalandı. Erdoğan ve çevresi hakkında yolsuzluk iddia eden kayıtlar Twitter üzerinden ortaya saçılmaya başlayınca Erdoğan 'Kökünü kazırım' öfkesiyle kapatma yolunu seçti. Gül ise bu yasağı ilk delenlerden oldu. Sonra “Kullanıcı sayısı ikiye katlandı” diye yasağı küçümseyerek vurguladı: 'Engellemek imkânsız.' Erdoğan, Gezi, 17 Aralık, Twitter kararlarını dünya lideri olmasının önüne geçme amaçlı dış kökenli komplo olarak yorumladı. Gül ise “Türkiye’yi yıkmak isteyenler gibisinden komplo iddialarına inanmıyorum” diye belirtti . YURTDIŞI VE YURTİÇİNDE ZİYARET REKORU KIRDI Cumhurbaşkanı Gül, yurtdışı ziyaretleri ile 'Cumhuriyet tarihinin en çok fazla yurt dışı ve yurt içi seyahat eden Cumhurbaşkanı' sıfatını kazandı. Gül, ilk resmi ziyaretini Azerbaycan'a, son gezisini ise ABD'ye gerçekleştirdi. Abdullah Gül, resmi, faaliyet ziyaretleri ve uluslararası toplantılar olmak üzere 66 değişik ülkeyi ziyaret etti. Gül, Fransa, Azerbaycan ve Türkmenistan'a 6'şar defa gitti. Meksika, Brezilya, Lüksemburg, Kolombiya’nın ada aralarında yer aldığı 98 ayrı ülkeden hükümet başkanlarını da Türkiye'de konuk etti. Cumhurbaşkanı Gül, yurtiçi ziyaretlerinde de ayrı rekoru gerçekleştirdi. Türkiye'nin bütün illerini ziyaret eden ilk Cumhurbaşkanı olan Gül Burdur'u 43 sene , Ordu'yu 31 sene , Uşak'ı İkinci sene , Artvin'i İkinci sene , Giresun'u İkinci sene aradan akabinde ilk defa ziyaret eden cumhurbaşkanı oldu. MASASINA 886 YASA GİTTİ SADECE 4’Ü GERİ DÖNDÜ Köşk’e 2007’de çıkan Abdullah Gül'ün masasına 836 kanun gitti. Meclis’ten Köşk’e gönderilmektde olan kanunların sadece 4 tanesini veto etti. 2008 senesinde Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu ve Elektronik Haberleşme Kanunu’nu veto eden Gül, 2009 senesinde İşsizlik Kanunu’nu Meclis’e gönderdi. 2011’de ise “Şike Yasası” olarak önde gelen 6250 sayılı kanunu veto etti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kamuoyunda “sansür” olarak adlandırılan internete ait yasayı, Macaristan ziyareti dönüşü jet hızıyla onayladı. Gül, yasanın iki maddesinin yeni bir kanunla değiştirilmesi şartı koydu.Ercan Sarıkaya | Radikal
Hangi Efsane Müzisyen Senin Ruh Eşin?
Melodi nehriyle söz denizinin buluştuğu o verimli deltada kendini ve yaşanmışlıklarını bulmayan yoktur! Peki, seni senden daha iyi tanıyıp, hayatının şarkılarını ve bestelerini yapan bu efsane müzisyenlerden hangisi ruh eşin? Testi çöz, bunun cevabını öğren!
Erdoğan: 'Davutoğlu Bir Emanetçi Değildir'
Ankara Arena'da AK Parti kongresinde partililere seslenen Erdoğan 'Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir. Bunun böyle bilinmesini istiyorum' dedi. 12'nci Cumhurbaşkanı seçilen Başbakan Erdoğan, kürsüde Ak Parti'nin Genel Başkanı olarak son konuşmasını yaptı. Veda konuşmasında ''13 yıldır gururla taşıdığım genel başkanlık vazifesini artık sizlere teslim ediyorum'' diyen Erdoğan, ''2001’de başlayan genel başkanlık vazifem 13 yıl 13 gün sonra bugün nihayete eriyor. Yeni başbakan emanetçi değildir'' ifadelerini kullandı. 'Davutoğlu EMANETÇİ DEĞİLDİR' Koltuğunu teslim edeceği Ahmet Davutoğlu'nun 'emanetçi başbakan' olduğu yorumlarına değinen Erdoğan 'Şunu ifade ediyorum. Bir çok gazeteler yazıyor çiziyor. Bu bizim değerlerimizde kültürümüzde yok. Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir. Bunun böyle bilinmesini istiyorum. Ak Parti bir tek adam partisi olmadı ve olmayacak. Kurulduğu günden itibaren, Ak Parti istişareyle ortak akılla kararlar alan bir parti oldu' dedi. ATATÜRK VURGUSU Konuşmasında hareket içindeki isimlerin önemi olmadığını belirten Erdoğan 'Bu harekette Gazi Mustafa Kemal in ufku vizyonu vardır. Menderes’in millet uğruna verilmiş canı vardır. Bu harekette şüpheniz olmasın Necmettin Erbakan’ın da alın teri vardır. Eski başbakanlarımızdan, cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal’ın da emeği vardır. Bu hareket Ahmet Yesevi’den Mevlana’ya Hacı Bektaş Veli’den Fuzuli’ye, Nazım Hikmet’ten Necip Fazıl’a Mehmet Akif’ten Sezai Karakoç’a kadar o bereketli pınarlardan beslenmiş bir harekettir. Biz bu yola 13 yıl önce 100 yıl önce çıkmadık. İşte onun için isimlerin hiç ama hiç önemi yoktur' şeklinde konuştu. Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları; 'Saygıdeğer divan, çok değerli kardeşlerim… Geçmişte malum partimizin kuruluşunda bir küçük yavru bir altın bize göndermişti. Kızımız diyor ki benim altınım yok ama benim de sevgim var, kabul eder misiniz diyor. Yurt içinden ve yurt dışından kongremize katılan misafirler, sevgili yol arkadaşlarım, kader arkadaşlarım, genç kardeşlerim, değerli hanım kardeşlerim, değerli beyefendiler sizleri en kalbi duygularımla hasretle muhabbetle selamlıyorum. Allah’ın selamı rahmeti bereketi hepinize, hepimize olsun diyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin birinci olağanüstü kongresinin milletimiz demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını rabbimden niyaz ediyorum. Tüm delegelerimize, Ak Parti mensuplarına, her bir kardeşime, hem Ankara’ya hem kongre salonumuza hoş geldiniz diyorum. 'BU HAREKET HANIM KARDEŞLERİMİZLE GÜÇ KAZANDI' 13 yaşındaki Ak Parti teşkilatı kuşkusuz her türlü övgüyü ziyadesiyle hak ediyor. 14 Ağustos 2001’den bugüne kadar AK Parti’de görev almış, kurucularımızdan MKYK üyelerimize, başkan yardımcılarımızdan bakanlarımıza, milletvekillerimizden il ilçe başkanlarımıza, belediye başkanlarımızdan belediye meclis üyelerimize kadar tüm gönüldaşlarımızı selamlıyorum. Teşkilatımızda görev yapmış, bugün aramızda bulunmayan, ahirete irtihal etmiş kardeşlerimi rahmet yad ediyorum. Mekanlarının cennet olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Elbette ki kadın kollarımızı bir kez daha özellikle selamlıyorum. Bu hareket hanım kardeşlerimizle güç kazandı, hanım kardeşlerimizin yüreklerini ortaya koymaları sayesinde bugünlere ulaştı. Bu kutsal davayı bir anne şefkatiyle, hanım zarafetiyle bir oya gibi işleyen hanım kardeşlerimize, bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. 'MUSTAFA KEMAL'DEN ADNAN MENDERES'E...' Sevgili gençler, AK Parti’nin bu AK teşkilatını alnı ak, yüreği ak, bahtı ak gençleri, sizleri bugün bir kez daha gönülden selamlıyorum. Sizlere her zaman inandım, güvendim. Gençler sizler bu milletin umudusunuz. Sizler yer yüzündeki tüm mazlumların umudusunuz. Sizler Sultan Alparslan’dan Osmangazi’ye Gazi Mustafa Kemal’den Adnan Menderes’e, Turgut Özal’dan Necmettin Erbakan’a kadar uzanan bir kutlu davanın kahraman neferlerisiniz. Yarınlarımız olan geleceğimiz olan umudumuz olan gençler istikbalin siyasetçileri. Yarının idarecileri, bugün sizleri çok farklı çok daha samimiyetle çok daha muhabbetle selamlıyorum. 'MEHMETLERİ, ASKERLERİ, POLİSLERİMİZİ SELAMLIYORUM' Buradan sınır karakollarında gözünü değil gönlünü namlunun ucuna koyarak vatanının nöbetini tutan genç Mehmetleri, askerimizi, polisimizi özellikle selamlıyorum. Dün yani 26 Ağustos’ta Malazgirt zaferimizin 943’ncü yılını idrak ettik. Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı’nın kahraman neferlerini şehit ve gazilerimizi hürmetle yad ediyorum. Birinci Dünya Savaşı'nda şehit ve gazi olan ecdadımızı hürmetle yad ediyorum. Kıbrıs ve Kore şehitlerimizi, terörle mücadelede şehit olan polis asker ve şehitlerimizi aynı şekilde rahmetle anıyor vefat etmiş gazilerimize Allah’tan rahmet hayattaki gazilerimize uzun ve hayırlı ömürler niyaz ediyorum. Onların eli öpülesi annelerini babalarını, şehit ve gazilerimizin kutsal emanetlerini de buradan muhabbetle selamlıyorum. 'SİZLERİN ALLAH'INA KURBAN' Kongremizin hemen başında, tekraren ifade etmek arzusundayım. 10 Ağustos sürecinde işte bu teşkilat tarih yazdı. Sizlerin Allah’ına kurban. Siz dağ taş demediniz, kar kış demediniz. Durmak yok yola devam dediniz. Ve bütün zorluklara göğüs gererek çalıştınız. İşte bu teşkilat 10 Ağustos’ta tarih yazdı. Her bir vilayetimizde, belde ve köyümüzde aşkla çalıştı. Bunun neticesinde sizler sadece cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine tanıklık etmediniz, kendi ellerinizle inşa ettiniz. Önce 2007’deki halk oylamasında milletimizin yüzde 69 oy oranıyla evet demesini sağlayarak tarih yazdınız. Ardından 10 ağustos sürecinde çok çalışarka, milletin adayını, milletin adamını 12’nci Cumhurbaşkanı, halk oyuyla gelmiş ilk cumhurbaşkanını sizler seçtiniz. 'BİR TUR, İKİ TUR, ÜÇ TUR YOK' Şahsımı Cumhurbaşkanı adayı olarak gösteren grubumuza, 10 Ağustos’a kadar gece gündüz çalışan her bir kardeşimize teşekkür ediyorum. Tarihimizde ilk kez Cumhurbaşkanı halkın sandığa gitmesi suretiyle belirlendi. Artık bir tur, iki tur, üç dört yok. Hemen ilk turda sizler bu kardeşinizi Cumhurbaşkanı seçtiniz. Bunun için çalıştınız. Bu süreci başarılı şekilde idare ettik. Adayların belirlenmesi, oylama, gelişen süreç tamamen yasalar çerçevesinde tecelli etti. İlk kez tecrübe edildiği halde hiçbir sorun çıkmadan, kaosa mahal verilmeden, belki de cumhuriyet tarihinin bu ilk sınavı bu kadar sorunsuz bu kadar kolay bir cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşti. Ak Parti unutmayın her zaman ilklerin partisi olmuştur. '77 MİLYONUN HER BİR FERDİNE TEŞEKKÜR EDİYORUM' Parti olarak teşkilat olarak Türkiye’ye böyle bir reformu kazandırmanın gururunu hep birlikte yaşıyoruz. Nefes alıp verdiğimiz sürece de bu gururu hep birlikte yaşayacağız. Demokratik olgunluğunu bir kez daha gösteren, sandığa gidip oyunu kullanan, emeği ve katkısı olan aziz milletime, 77 milyonun her bir ferdine de sonsuz şükranlarımı sunuyorum. 'GENEL BAŞKANLIK VAZİFESİNİ SİZLERE TESLİM EDİYORUM' Bugün bu olağanüstü kongreyle 13 yıldır gururla taşıdığım genel başkanlık vazifesini artık sizlere teslim ediyorum. 2001’de başlayan genel başkanlık vazifem 13 yıl 13 gün sonra bugün nihayete eriyor. Yarın saat 14:00’te TBMM’de mazbatamızı teslim alacak, Başbakanlık vazifesini de teslim ederek, yemin ederek 12’nci cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmiş olacağız. 'SADECE İSİMLER DEĞİŞİYOR' 1 Temmuz’da adaylığımın açıklandığı toplantıda bunun bir nihayet olmadığını, bir son bir bitiş olmadığını, bunun yeni bir başlangıç olduğunu ifade etmiştim. Sonrasında yaptığımız toplantılarda mitinglerimizde 10 Ağustos akşamı Ak Parti genel merkezi balkonunda, bu hususun altını çizmiştim. Bugün değişen unutmayın sadece şekildir. Bugün öz değişmiyor. Bugün partimizin yüklendiği misyon, davamızın ruhu hedef ve ideallerimiz değişmiyor. Bugün sadece ve sadece isimler değişiyor. Her zaman ifade ettim. Ak Parti 13 yıllık bir parti olsa da aslında asırlar öncesinden başlamış kutlu bir yürüyüşün davanın mirasını omuzlarında taşıyan bir partidir. 1071’de Malazgir ovasında, sultan Alparslan’ın arkasında namaza duran, neferlerin hissiyatı neyse bizim de hissiyatımız işte odur. 'BU HAREKETTE MUSTAFA KEMAL'İN UFKU VAR' Bu harekette Gazi Mustafa Kemal in ufku vizyonu vardır. Menderes’in millet uğruna verilmiş canı vardır. Bu harekette şüpheniz olmasın Necmettin Erbakan’ın da alın teri vardır. Eski başbakanlarımızdan, cumhurbaşkanlarımızdan Turgut Özal’ın da emeği vardır. Bu hareket Ahmet Yesevi’den Mevlana’ya Hacı Bektaş Veli’den Fuzuli’ye, Nazım Hikmet’ten Necip Fazıl’a Mehmet Akif’ten Sezai Karakoç’a kadar o bereketli pınarlardan beslenmiş bir harekettir. 'İSİMLERİN HİÇ AMA HİÇ ÖNEMİ YOK' Biz bu yola 13 yıl önce 100 yıl önce çıkmadık. İşte onun için isimlerin hiç ama hiç önemi yoktur. Hazreti Adem’den bugüne kadar nice insanlar geldiler. Kondular ve göçtüler. Mezarlıklarda ismi unutulmuş bedeni çürümüş, toprağa karışmış nice insanlar var. milyarlarca insan kayboldu ve gitti. Hazreti Adem ile başlayan iyinin ve kötünün mücadelesi devam etti. Hak ile batıl mücadelesi. İsimleri fanidir. Baki olan davadır. Dün bu büyük davanın sancaktarlığını başkaları yapıyor, mücadelesini başkaları veriyordu. Bugün bu sancağı biz gururla taşıyoruz. Yarın da bu dava sancağı düşmeyecek. İstiklalde de bu dava sahipsiz kalmayacak. Bugünün çocukları gençleri bizlerden devralacak ve onurla o sancağı taşıyacaklar. ''BEN YOKSAM DAVA DA YOK DİYENLER...'' Bu kutlu hareket, mensuplarıyla şereflenmez. Bunun altını çiziyorum çok önemli. Mensuplarıyla şereflenmez. Tam tersine mensuplarına şeref verir. Şunu unutmayın… Gençler şunu unutmayın. Ben yoksam dava da yok diyenler, daha en baştan kaybetmiş olanlardır. Ben olmazsam dava ilerleyemez diyen, davanın ruhunu özünü anlayamamıştır. Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalabilir, ancak benim ismimle şereflenebilir diyen kibir tuzağına düşmüştür. İstişareyi danışmayı ortak aklı dışlayan, bu kutlu davaya haksızlık etmiştir. Zira bu dava hiçbir zaman koltuk davası olmamıştır. Unutmayın size evet yüceler yücesinden bir talimatı hatırlatıyorum. “emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun” iki, “tüm işlerinizde istişare ediniz” 'ONLARI KİMSE HATIRLAMIYOR' Bu dava hiçbir zaman tarihin hiçbir döneminde, makam davası, rütbe paye davası olmamıştır. Bu dava şahsi hırsları kibri fitneyi ve nifakı kıskançlığı çelme takmayı başkasının kuyusunu kazmayı her zaman dışlamış bir davadır. Tarih davasına ihanet edenlerin nasıl onursuzca yok olup gittiğinin örnekleriyle doludur. Bizim dahi yakın tarihimiz davasına ihanet eden, kendisini seçen millete ihanet edip zillete düşen isimlere şahit olmuştur. İşte onları hiç kimse hatırlamıyor ve hatırlayamayacak. Onların iftiralarını kimse hatırlamıyor, hatırlamayacak. Okyanus ötesinden gelen telefonla istifa edenler, darbecilerin haberlerini inanları bugün kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak bunu böyle biliniz. 'BAŞKALARININ OYUNCAĞI OLANLAR UNUTULDULAR' Safını cesaretten yana belirleyenler bugün şerefleriyle buradalar. Başkalarının oyuncağı olanlar ise çoktan unutuldular. Unutulmayan namzet adaylar da yok değil ha. Var. onlar da vakti saati geldiğinde o çöplüğün içerisinde yerlerini alacaklardır. Bu büyük dava nice isimler gördü. O isimlerin hepsi geldi geçti, ama dava burada. İsimler değişecek, hepimiz faniyiz. 'DAVAMIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN DAVASININ TA KENDİSİDİR' Rabbimden duam odur ki, şahsımı da yol arkadaşlarımı da bu davanın neferleri olarak her zaman hayırla hatırlanmamızı bize nasip etsin. Bizleri şu anda ekranları başında izleyen aziz milletim, şunu ifade etmek isterim ki, bizim sancaktarlığını yaptığımız dava 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin davasının ta kendisidir. Bizim davamız Türkiye davasından ayrı bir dava değildir. Biz Türkiye için de farklı bir istikamete bakan, farklı hedefler peşinde yürüyen bir hareket değiliz. 91 yıllık cumhuriyet tarihimiz boyunca özü ve ruhu değiştirmeye, Türkiye’yi bu dava yürüyüşünden koparmaya yönelik girişimler olmuştur. Millet izin vermemiştir. 'MECLİS KÜRSÜSÜNÜN ARKASINA HANGİ EMRİ İLAHİ KONMUŞTU BİLİYOR MUSUNUZ?' Buraları unutmayın gençler. Meclis kürsüsünün arkasına hangi emri ilahi konmuştu biliyor musunuz? Onlar işlerini istişareyle yaparlar mealindeki şura suresinin 38’nci ayeti yazılmıştı. İlk Meclis’teki muhteva tam anlamıyla bir Türkiye manzarasıydı. Orada Türkler vardı, Kürtler vardı, Araplar vardı, Çerkezler vardı, Arnavut vardı, Boşnak vardı, Sünniler vardı, Aleviler de vardı. Milletin bütün unsurları, kurtuluş savaşını sevk etmek için gönül birliği yapmışlardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin mayası işte orada atılmıştı. 'TÜM FARKLILIKLAR REDDEDİLDİ' Farklılıklar bir zenginlik olarak görülecek, Osmanlı coğrafyasındaki bir arada yaşama kültürü Türkiye Cumhuriyeti’nde de devam edecektir. Sonraki yıllarda buna devam edilemedi. Devlet milletine istikamet çizmek istedi. Devlet vatandaşına her şeyine karışmaya, kılık kıyafetine müziğin dahi şekillendirmeye çalıştı. Adeta tornadan çıkmış gibi şeklen fikren birbirine benzeyen fertler imal edilmek istendi. Tüm farklılıklar reddedildi. Etnik kökenler diller değerler reddedildi. Farklı kıyafete tahammül edilemedi. Bu neyi getirdi? Devlet ile millet arasındaki mesafe açıldı. Devlet milletinden uzaklaştı. Ret, inkar, asimilasyon bu tür politikalar geliştirildi. 'EKONOMİYİ DEĞİL SİYASETİ KONTROL ETMEK İSTİYORLARDI' AK Parti’yi kurduğumuz, iki büyük mücadeleyi vermeye azmetmiştik kuruluşunda. Birincisi asırlardır yürüyüşüne devam eden davamızı yıpratmaya yönelik girişimlere karşı verdiğimiz mücadeleydi. Biz buna adalet mücadelesi dedik. İkincisi, davamızı yaşatmak ve büyütmek mücadelesiydi. 29 Ekim 1923’te kurulan cumhuriyetimizi ileri seviyeye taşıyacak güçlendirecek, 23 Nisan 1920 ruhunu da Türkiye’ye yeniden kazandıracaktık. Allah’a hamdolsun bu iki mücadeleyi başarıyla bugünlere getirdik. 12 yıl boyunca çok çalıştık gayret ettik. Mücadele ettik. Türkiye’yi belli bir noktaya taşıdık. Kasım 2002’de iktidar görevini devraldığımızda üzerinde kara bulutlar dolaşan yorulmuş karamsar bir Türkiye vardı. Ekonomi çok ağır bir krizin içindeydi. Türkiye bütün umutlarını para fonundan gelecek borçlara bağlamıştı. Borç verenler her ay gönderdikleri müfettişleri eliyle sadece ekonomiyi değil, siyaseti de kontrol etmek istiyorlardı. 'BİR GÜN İLGİLİ ZATA ŞUNU SÖYLEDİM...' Bir gün ilgili zata şunu söyledim 'siz bize borç verdiniz. Verdiğiniz borcu ne zaman alacağınızı takip edin. Ama siz bize siyasette yol çizmeye kalkarsanız, kusura bakmayın biz buna evet diyemeyiz' bu görüşmeyi onların en tepesindeki zat ile yaptım. Sayın Babacan da vardı. O zat da, söylemek istemediğim bir sebepten oranın başından ayrıldı. Çarklar durmuştu, esnaf kepenklerini indirmişti. İşsizlik büyüyor, enflasyon bir canavar olarak milletin ekmeğini azaltıyordu. Türkiye ekonomisi inim inim inliyordu. Yatırımcı önünü göremiyordu. Esnaf siftahsız dükkanını kapatırken, çiftçinin tarladaki ürünü para etmiyordu. 'TÜRKİYE'NİN BORCUNU TAMAMEN SIFIRLADIK' ''Altı sıfır atılırsa Taksim meydanında anırırım'' diyen köşe yazarları vardı. Hala bekliyoruz. Bütün bunlarla beraber uluslararası para fonuna Türkiye’nin 23,5 milyar dolar borcu vardı. İktidarda MHP DSP ANAP vardı. 14 Mayıs’ta geçen yıl 29 yıl aradan sonra Türkiye’nin IMF’ye borcunu tamamen biz sıfırladık. 'NE OLDU DEVLET YIKILDI MI?' Siyasetin üzerindeki vesayetleri tüm direnişlere rağmen teker teker ortadan kaldırdık. Anlamsız tüm baskılara yasaklara son verdik. Devlet ile milletin istikametini örtüştürmenin gayreti içinde olduk. Diller inançlar yaşam tarzları üzerindeki kısıtlamaları nihayete erdirdik. Baş örtülü başı açık üniversitelerimizde bir arada okuyor. Ülke bölündü mü? Kavga gürültü arttı mı? Tam aksine artık başı açığıyla başı örtülüsüyle bütün kızlarımız üniversitesinde birlik içinde tahsillerini yapıyorlar. Ne zulümdü bu ya. Bu ülkenin evlatlarına reva mıydı? Devlet dairesine sadece başı açık girebilirdi. Şimdi başı örtülü kardeşim devlet dairelerinde görev alabiliyor mu? Ne oldu devlet yıkıldı mı? Eğer özgürlük diyorsak özgürlük buydu. İşte bu da sağlandı. TBMM’de artık başörtülü olarak milletini temsil edebilmenin önünü hamd olsun biz açtık. 'DEMOKRATİK REFORMLARI BİZ GERÇEKLEŞTİRDİK' Terörün sona ermesi kanın durması için en cesur adımları, Türkiye’de şunu bilelim 77 milyonun kardeşliğini tesis etmek için kararlı mücadele verdik. AB üyelik yolunda en kararlı adımları atan kadro biz olduk. Demokratik reformları biz gerçekleştirdik. İnsan hak ve hürriyetlerini daha yüksek standartlara kavuşturduk. 'SON GÜNÜMDE, SON DAKİKALARIMDA...' Son günümde, son dakikalarımda, buradan 77 milyonun her bir ferdine bir kez daha ben musafaha için elimi uzatıyorum. Partim adına hükümetin adına elimi tekrar uzatıyorum. Diyorum ki biz sizi çok iyi anlıyoruz. Sizin yaşam tarzlarınızı değerlerinizi anlıyoruz. Sizin taleplerinizi arzularınızı biliyoruz. Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum. Sizin de bizim anlamanızı istiyoruz. Hangi yasakları aşarak bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl dışlandığımızı görmenizi anlamanızı istiyoruz. Hatta bir başbakan olarak bile aldığımız hakaretleri vesaire bilmenizi istiyoruz. Biz sizlere her zaman gönlümüzü açtık anlamadınız. Ama bugün diyorum ki, sizin de bizlere gönlünüzü samimi olarak açmanızı bekliyoruz. Biz bizim yaşadıklarımızı hiç kimse yaşamasın istedik. Eski küslükleri, dargınlıkları, gerilimleri, kamplaşma ve kutuplaşmaları bir kenara bırakalım diyoruz. 'KATILMAMAKLA BİZE NE KAYBETTİRİR?' Ama bakıyorsunuz ana muhalefetin başındaki zat, yarın halkın seçtiği yemin törenine katılmayacağını söylüyor. Yani oraya katılmamakla bize ne kaybettirir? Hiçbir şey. Ama kendisinin çok şey kaybedeceğini tekrar hatırlamak isterim. Çünkü biz bu yolda birileriyle yürümedik, milletimizle yürüdük, milletimizle de buralara geldik. 'ÜSLUPLARIMIZ FARKLI OLABİLİR' Her türlü gerilim, kamplaşma ve kutuplaşma Türkiye’ye zarardan başka bir şey vermedi. Üsluplarımız yöntemlerimiz farklı olabilir. Hepimiz bu vatanın evlatlarıyız. Şunu unutmayın, milletimiz bir, bayrağımız bir, vatanımız bir, devletimiz bir. Mücadele eden emek veren millete projelerini anlatan herkes için sandıktan çıkmak mümkündür. Bu ülkede seçimler 1950’den bu yana şeffaf şekilde yapılıyor. Hiç kimse kendisini umutsuz hissetmesin. Seçimler ve sandıklar da millet için her zaman takdirini kullanacağı bir vasıtasıdır. Muhalefetin kendisini yenileme ihtiyacı çok açıktır. Kutuplaşma ile muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. Sokaktan medet umarak, Türkiye düşmanlarıyla muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. 'CHP KENDİNİ SORGULAMALI' Cumhuriyet Halk Partisi kendisini sorgulamalı. Tarihiyle yüzleşmelidir. Statükoyla savunan bir CHP fayda sağlayamaz. Çözüm sürecinin karşısına duvar gibi dikilen bir CHP milletle barışamaz. İşte şu anda milletin seçtiği cumhurbaşkanının yemin törenine katılmayacağız diye açıklama yapıyor. Bu muhalefet tarzının tarihi geçmiştir. 'MHP ŞEHİT CENAZELERİNİ İSTİSMAR ETTİ' Milliyetçi Hareket Partisi, terör meselesinin beslediği bir parti olmayı ne yazık ki tercih etmiştir. 2007’de Meclis’e yeniden girdiği günden bugüne kadar MHP yönetimi Türkiye’nin hiçbir meselesine eğilmemiş, şehit cenazelerini istismar etmiştir. Çözüm süreciyle de varlık zeminini kaybedecektir. MHP yönetiminin çözüm sürecine karşı çıkmasının sebebi de budur. Bu muhalefet tarzının da Türkiye’ye hiçbir faydası olmadığı açıktır. 'HDP TERÖRE SIRTINI TERÖRE DAYADI' HDP de teröre sırtını dayayarak varlık gösteren bir parti olmuştur. HDP bağımsız hür demokrat siyaset yerine, silahların gölgesinde siyaseti tercih etmiştir. Elinde taş olan çocukların arkasına saklanarak, Diyarbakır’da feryat eden çocukları dağa kaçırılmış annelere kulak tıkayarak sadece kan siyaseti yapılır başka bir şey değildir. HDP de yeni Türkiye’de istismardan vazgeçip kan üzerinden yürüttüğü siyaset tarzını terk edip Türkiye partisi olma yolunda ilerlemelidir. 10 Ağustos sadece AK Partililer değil CHP, MHP, HDP ve diğer partilere gönül veren kardeşlerim de bize oy verdiler. Kendi parti yönetimlerine de bir ders verdiler diye düşünüyorum. 'YENİ TÜRKİYE'NİN DOĞUM GÜNÜ' Bugün yeni bir gün. Bugün Türkiye’nin özüne döndüğü gün. Bugün Türkiye’nin istikbalinin her zamankinden daha açık olduğu bir gün. Bugün Yeni Türkiye’nin doğum günü. Yeni Türkiye siyasetin vesayetten kurtularak özerkleştiği bir Türkiye’dir. Her sorunun çözüm aracı siyasettir. Her meselenin çözüm zemini TBMM’dir. Artık bunların dışında bir yol yöntem Türkiye için söz konusu olamaz. Bugün siyaset artık mecrasını bulmuş vaziyettir. 'MİLLETE RAĞMENCİLİĞİN SONU GELDİ' Türkiye bugün çözüm sürecine girmişse, toplumsal barışa doğru ilerliyorsak bunun temelinde yeni Türkiye’nin yeni siyaseti vardır. Yeni Türkiye çok güçlü bir temele dayanmaktadır. Dayatmacılığın sonunu getiren, çoğulculuğun önünü açan yeni sosyolojik dinamikleri herkesin iyi okuması gerekiyor. Türkiye’de millete rağmenciliğin sonu gelmiştir. Toplumsal meşruiyet siyasetin ana dayanağıdır. Türkiye ancak çoğulculukta uzlaşabilir. 'BARIŞ SÜRECİ TOPLUMA EMANET' Bugün yeni Türkiye kurulurken, eski Türkiye’ye özlemin olduğunu görüyoruz. Eski Türkiye’nin aktörleri çatışmayı sürdürmek istiyorlar. Barış umudu çoğaldıkça bunu tersine çevirmek isteyenler harekete geçiyorlar. Terör meselesi eski Türkiye’nin meselesidir. Yeni Türkiye’de siyaset dışı araçlarla iş görme imkanı kalmamıştır. Şiddet araçlarına prim veren bir siyasetin yeni Türkiye’de karşılık bulması mümkün değildir. Barış süreci topluma emanettir. Eski Türkiye’nin bir başka aktörü daha var. paralel devlet yapılanması. Siyasi temsil yetkisine, siyasi meşruiyete sahip olmadan, meşru demokratik siyaseti tahrip etmek istemektedir. Devlet kurumlarında elde ettiği yetkiyle siyaseti şekillendirmek arzudundadır. CHP ve MHP’nin paralel yapıyla iş birliği yapmaları, bürokratik vesayette aynı istikamete bakıyor olmalarının sonucudur. Siyaset bu girişime taviz veremez. 17 – 25 Aralık operasyonları darbe girişiminden başka bir şey değildir. Ak Parti bu darbe girişimi karşısında cesaretle durmuştur. 'PARALEL YAPI SİYASETEN MAHKUM' Devlet içindeki paralel yapı siyaseten mahkum olmuştur. Türkiye’nin yaşadığı son iki seçim, paralel yapının ve destekçilerinin siyaseten tasfiyesi olmuştur. Güvenlik kurumlarının ve yargının demokratik meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılması son derece önemlidir. HSYK’da bakıyorsunuz, üçüncü derecede böyle bir farklı uygulama var. Bu ülkenin başbakanını kalkıp tweetlerle tahkir eden, hakaretler eden yargının savcısına dava açmamak suretiyle güya kendisi farklı bir korumacılığın içine giren sorumlu değildir, sorumsuzdur. Bu kadar sorumsuz olan bir kişiden siz adalet bekleyebilir misiniz? İşte bunların hesabının sorulacağı günler de yakındır. 'HUKUK BİR AVUÇ HAŞHAŞİ'NİN ŞANTAJINA MAHKUM BIRAKILAMAZ' Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun düşünebiliyor musunuz, bu ülkede, kalkıp da hem siyasete hem de halkın doğrudan seçtiği cumhurbaşkanına karşı son derece nezaketsiz tavırları, eski Türkiye’nin bir alışkanlığıdır. Hukuk sistemi bir avuç haşhaşinin şantajına mahkum bırakılamaz. Kime çalıştığı belli olduğu Pensilvanya hukuk sistemine emir veremez, talimat veremez. Hasan Sabbah benzeri meczupların oyuncağı asla olamaz. Vatansever hakim ve savcılar aralarındaki haşhaşileri temizleyecek hukuk sistemi üzerindeki gölgeleri de kaldıracaktır. 'EY PENSİLVANYA'DAKİ ZAT TÜRKİYE'Yİ SEVİYOR MUSUN?' Yeni Türkiye’de devlet içinde paralel devlet yapılanmasına, çetelere, mafyatik örgütlere asla izin verilmeyecektir. Paralel yapının tabanındaki mensuplarına sesleniyorum. Lütfen kendilerini sorgulasınlar. Ey Pensilvanya’daki zat, sen bu Türkiye’yi seviyor musun? Türkiye’yi seviyorsan neden Türkiye’de değil de Pensilvanya’dasın. Gel o zaman Türkiye’ye deyin. Gel Erzurum’a, gel Ankara’ya, gel Konya’ya. Niçin buralar değil de Pensilvanya? İnzivaya çekilmekse buralar da oralardan çok daha anlamlı olacaktır. 'MİT'E NEDEN KAST ETTİĞİNİ SORGULASINLAR' Hizmet diyerek yola çıkan bir yapının MİT’e neden kast ettiğini, CHP ile MHP ile HDP ile neden işbirliği yaptığını sorgulasınlar. Bu yapının uluslarası bağlantılarını sorgulasınlar. Eğer bu sorgulamayı yapıyorlarsa inanıyorum ki yanlışı görecekler, AK Parti’nin kendi partileri olduğunu tekrar fark edecektir. Allah zihinlerini açsın, gönüllerini açsın. Kardeşliğimizi yeniden tesis etsin diye dua ediyorum. 'PARALEL YAPIYA KARŞI DURUŞU DA ETKİLİ' Şunu da açık açık söylüyorum, yeni Başbakan'ın paralel devlet yapısıyla mücadelede son derece azimli ve cesur olacağına yürekten inanıyorum. Esasen yeni genel başkanımızın ve başbakanımızın seçilmesinde bir çok kriterin yanında, paralel yapıya karşı duruşu da etkili olmuştur. Milletimiz bize yetki verdi, aziz milletimize karşı haince duruş sergileyenler bunun hesabını verecekler vermeye başladılar. İhanet cezasını alacaktır. Cumhurbaşkanlığı makamında bu ihanetin hesabını sormak benim de boynumun borcudur. Bu konuda kimse cumhurbaşkanlığı makamında benim sessiz kalmamı beklemesin. Hakim ve savcılarımızın da milletimizle aynı istikamete bakarak bu süreçte Türkiye’nin yanında durduklarını biliyorum. AK Parti’nin genel başkanlığı ve başbakanlıkta son saatlerime girmiş bulunmaktayım. O genel başkan inşallah yarın akşam şahsım tarafından yeni hükümeti kurmakla görevlendirilecek başbakandır da aynı zamanda. Birlikte değerlendireceğiz onayımızın ardından Cuma günü bunu bitireceğiz. Güven oyu alındığı takdirde 62’nci hükümet, 5’nci Ak Parti hükümeti göreve başlamış olacağız. 'HER DAİM SİZLERLE BERABER OLACAĞIM' Dışişleri Bakanımız Konya milletvekilimiz Ahmet Davutoğlu kardeşimizi imzalarınızla siz değerli delegelerimize sunuyorum. Bu ismi çok uzun istişarelerin ardından hep birlikte belirledik. MYK’da, MKYK’da, il başkanları toplantımızda, belediye başkanları toplantımızda, istişarelerimizi yaptık. Davutoğlu kardeşimin yanında çok sayıda isim öne çıktı. 'DAVUTOĞLU KARDEŞİME KATKI SUNACAĞIM' Şunu altını çizerek ifade ediyorum. Şahsım bu partinin kurucu genel başkanı olarak, bir nefer olarak her daim sizlerle birlikte olacağım. Anayasal ve yasal yetkiler dairesinde şüphesiz ki tarafsızlığımızı zedelemeden, destek ve katkılarımı sunmaya devam edeceğim. Hükümetin başarılı olması için de her aşamada katkı vereceğim. Bir cumhurbaşkanının görevi hükümetin önünü kesmek değildir, açmaktır. Nasıl Abdullah bey döneminde yaşamadıysak bundan sonra da yaşamadan ve yaşatmadan devam edeceğiz. Şahsım da bu yeni süreçte Davutoğlu kardeşime her aşamada katkı sunacağım. 'DAVUTOĞLU EMANETÇİ DEĞİLDİR' Şunu ifade ediyorum. Bir çok gazeteler yazıyor çiziyor. Bu bizim değerlerimizde kültürümüzde yok. Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir. Bunun böyle bilinmesini istiyorum. Ak Parti bir tek adam partisi olmadı ve olmayacak. Kurulduğu günden itibaren, Ak Parti istişareyle ortak akılla kararlar alan bir parti oldu. Başarıda başarısızlık da tek tek isimlere değil kadroya yazılacaktır. Biz ilkelerin partisiyiz. İstisnasız, her birinizin bu partinin genel başkanına ve başbakanına yardımcı olacağınızı biliyorum. 'PARALEL YAPI İLE MÜCADELE DEVAM EDECEK' Yeni genel başkanımızdan, teşkilatımızın da Türkiye’den beklentileri var. Teşkilatı derhal kucaklayacak, yarından itibaren ilk hedef 2015 seçimleri. İkinci hedef 2019 seçimleri. Üçüncü hedef 2023 seçimleri. Ve böylece 2023 hedefimizi inşallah yakalayacağız. 2015 seçimleri bizim için önemli. Yeni bir anayasayı yapacak çoğunluk 2015 seçimlerinde hedef olmalı. Ekonomide güven devam edecek. Aktif barışçı dış politikamız devam edecek. Paralel yapıyla mücadele devam edecek. NEŞAT ERTAŞ'LI VEDA Artık vedanın ve ayrılığın vaktidir. Merhum Neşet Ertaş üstadın o muhteşem sesi ve yorumuyla dillendirdiği gibi “Hasret etti bizi kavim kardaşa, bir ayrılık, bir yoksulluk, bir de ölüm” 'AK PARTİ ADETA BENİM BİR ÇOCUĞUMDU' Allah’a hamdolsun bu veda bu ayrılık sadece yeni bir başlangıç içindir. Belki eskisi kadar olmayacak ama yine görüşeceğiz. Meydanlarda görüşeceğiz, belediyelerimizi ziyaret ederken görüşeceğiz. Yine muhabbet edeceğiz, sizleri yine cumhurbaşkanlığı makamında, milletimizin makamı olduğu için sizleri oralarda da ağırlayacağız. Bu vedanın bu ayrılığın benim için ne kadar zor olduğunu eminim ki her biriniz hissediyorsunuz. Dolaşırken kardeşlerimin gözünde gözyaşı gördüm. Ak Parti adeta benim bir çocuğumdu. Bu son kongremde, özellikle bir annenin çocuğuyla olan ilgisi, ki benim Ak Parti beşinci çocuğumdu. Ak Parti nedeniyle zaman zaman ben dört çocuğumu ihmal ettim. 'ÇOCUKLARIMDAN EŞİMDEN HELALLİK İSTİYORUM' Çocuklarımdan helallik diliyorum. Eşimden de helallik diliyorum. Onlar beni her zaman anladılar. Beni bu noktada hiçbir zaman yalnız bırakmadılar. Bu mücadelenin de bizzat içinde oldular. Hüzünlendiğimde onlar da hüzünlendiler. Sevinçli olduğum anda onlar da paylaştılar. Kendilerine sonsuz teşekkür ediyorum. Kadroların kurulmasından şu logonun belirlenmesine balkon konuşmalarına şarkılarından ezgilerine kadar her aşamada partimle teşkilatımla oldum. Her zorluğa sizlerle birlikte göğüs gerdik. Milletin teveccühüne de ümmetin duasına da birlikte mazhar olduk.' haberler.com
Dünyada Sadece Ankara'da Karşılaşabileceğiniz 10 Belediyecilik Örneği
Venedik... Londra.. Paris.. New York... Bütün bu şehirlerin milyonlarca turist toplamasının son derece akılcı sebepleri var elbette. Şu fani hayatımızda türlü çeşit siteye bakıp, paraları denkleştirip bu beldelere bir ziyaret gerçekleştirmek istiyorsak işte göreceğimiz tarihi ve kültürel yapılardır, başka yerde eşine rastlanmayacak gusto zevklerdir, sevdiceği romantik bir atmosfere sürükleyerek benzersiz bir tecrübe yaşama sevdasıdır bunun gibi türlü çeşit öğenin elbette payı var. Gerçekteyse Ankara'ya haksızlık yapıyoruz. Ankara bize eşsiz bir yaşam tecrübesi, her gün zihinsel kalıplarımızı zorlayan yepyeni eserler, başka hiçbir yerde karşımıza çıkmayacak fırsatlar veriyor. Bardağına musluk suyu dolduran sevdiceğinin elinden o bardağı kapan adamın kahramanlığını, aniden çökme tehlikesi geçiren yollardaki o müthiş hayatta kalma savaşının verdiği özgüveni, bir metro istasyonunda yağmur altında yürüyüş yapma keyfini, girdiğiniz tüneldeki o harikulade kanal sefasını küçümsemek kimsenin haddi değil. Ankara milyonlarca turist hak ediyor. Çünkü Ankara bizlere başka hiçbir yerde bulamayacağımız bir tecrübe sunuyor.
Neşet Ertaş'ın Hayatı Sahneye Taşınıyor
Devlet Tiyatroları bu yıl 1 Ekim'de perdelerini açıyor. 100'ü yerli toplam 143 oyunun sahneleneceği yeni sezonda, Neşet Ertaş'ın hayatını konu alan ''Neşet Dert Aşk'' isimli oyun da izleyicilerle buluşacakDevlet Tiyatroları'nın 2014- 2015 sezonunun sahneye koyacağı oyunlar belirlendi. 1 Ekim'de perdelerini açacak olan Devlet Tiyatroları'nda, 100'ü yerli toplam 143 oyun tiyatroseverlerle buluşacak. Bu yılın hedefi ise; 3 milyon seyirciye ulaşarak Devlet Tiyatroları tarihinde rekor kırmak. Sezonun sürprizi ise; iki yıl önce aramızdan ayrılan ünlü halk ozanı Neşet Ertaş'ın hayat hikayesinin izleciyici ile buluşacak olması. Şirin Aktemur Toprak'ın yazdığı 'Neşet Dert Aşk' oyunu, Ankara Devlet Tiyatroları'nda sahnelenecek. Ertaş'ın yanı sıra Tarık Buğra'nın ''Osmancık'', Necip Fazıl Kısakürek'in ''Para'' ve ''Sabır Taşı'' isimli oyunları da izleyiciyle buluşacak. Yeni oyunların provaları büyük bir titizlikle yürütülüyor.CNN Türk
'Sana Değil Mehmetçiğin Gölgesine Geldiler'
Başbakan Davutoğlu, ''Bir vekil Mehmetçiğe taş atma edepsizliğini gösterdi. Onlar Suriye'den senin için değil, Mehmetçiğin gölgesinde huzur bulacağız' diye geldiler' dedi.KIRŞEHİRBaşbakan Ahmet Davutoğlu, Ahi Evran Külliyesi'ndeki 27. Ahilik Haftası töreninde, dün Bitlis-Diyarbakır yolunda göreve giderken hayatını kaybeden üç özel harekatçı için Allah'tan rahmet diledi ve alandakilerden Fatiha okumalarını istedi.İki yıl önce Kırşehir'e geldiğinde yaptığı konuşmada Kırşehir için 'medeniyetimizin tohum şehri' ifadesini kullandığını anımsatan Davutoğlu, 62. Hükümet'in tohumu Türk siyasetine atıldığında bu şehirde, tohum şehrinde vatandaşlarla buluşmayı arzu ettiğini söyledi.Medeniyetin payitahtları olduğunu, Anadolu'da medeniyet kurulurken başşehir olarak inşa edilen Konya, Bursa, Edirne, İstanbul ve Ankara bulunduğunu kaydeden Davutoğlu, ama hepsine ilham vermiş, kültüründe izi olan büyük şahsiyetlerin medeniyetin tohumunu Kırşehir'de attığını söyledi.Başbakan Davutoğlu, hükümet programını okuduktan hemen sonra, ilham aldıkları hocaları olan, Hacı Bayram Veli'yi, Ebayübel Ensari'yi, Hazreti Mevlana'yı, Şeyh Edabali'yi ve Ertuğrul Gazi'yi ziyaret ettiğini anımsatarak, Ahi Evran'ın huzuruna gelmek ve ona ahlak ahdini ifa etmek üzere Kırşehir'e geldiğini söyledi.'Bizim için herşeyin başlangıcı o ahlaktır'Ahi Evran'ın ahlakını anlamayanların, sadece iktisadi ahlakı anlamamakla kalmayacağını, anı zamanda siyasi ahlakı da şahsi ahlakı da devlet ahlakını da anlayamayacaklarını vurgulayan Davutoğlu, 'Bizim için herşeyin başlangıcı o ahlaktır. Ahi Evran'ı anlamayanlar, bu topraklara nüfuz etmiş kültürümüzü, şahsiyetimize nüfuz etmiş ahlakımızı, zihnimize nüfuz etmiş olan ilmimizi anlayamazlar. Eğer bir tek şahsın şahsiyetinde, serüveninde bütün bir milletimizin ruhunu keşfetmek mümkün olsaydı o kişiye gidin Ahi Evran'ı anlayın derdik' dedi.Ahi Evran'ın Hoy'da doğduğunu, Horasan'a gittiğini, Ahmet Yesevi'den ilham aldığını, Maveraünnehir'den geçip Bağdat'ta Fahreddin Razi'nin dizinin dibine oturduğunu, Kayseri'ye, Konya'ya geldiğini ve bu tohumu atmak için Kırşehir'i kendisine mekan seçtiğini anlatan Davutoğlu, 'Allah ondan razı olsun' dedi.Onun ayak izinde yürüyen Kırşehirlilerden de Allah'ın razı olmasını dileyen Davutoğlu, Kırşehir'in kültürü ve ahlakı, Ahi Evran felsefesinin ayakta olması halinde, milletin vicdanının da ayakta olduğunu belirtti.'Boynumuzun borcu'Başbakan Davutoğlu, Ahiliği yaymak, anlayışını bütün dünyaya anlatmanın boyunlarının borcu olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:'Şimdi yepyeni bir dönemin eşiğindeyiz. 12 yıllık iktidarımızda aslında yapmak istediğimiz şey, Ahi Evran'ın o felsefesini hayata geçirmekti. Ahi Evran'ı herkesin şahsiyet olarak bir kere kendisine örnek teşkil etmesi lazım. O bir ilim adamıydı. Batınla zahiri birleştiren ilim adamı. Ahmet Yesevi ile Fahreddin Razi'yi birleştiren. Rahmetli Neşet Ertaş'ın, 'Batınim sendin zahirim sensin' derken aslında zikrettiği de aynı felsefedir. Ahi Evran'dan Neşet Ertaş'a geldiğinizde, bu dünyaların, bu ahlakın birleştiğini görürsünüz. O bir esnaftı, tüccardı, herkese örnek bir ahlak sergiledi ve o bir devlet adamıydı. Bu yönü az bilinir. Moğollar bu toprakları istila ettiğinde Ahi Evran, Moğolların zulmüne karşı Anadolu insanını örgütledi ve bir direniş kültürü yaydı. Onun için Ahi Evran bizim pirimizdir. İlmimizin piridir, iktisadi hayatımızın piridir, devlet ahlakımızın piridir. Önce şahsi ahlakımızın piridir. Onun için şahsiyetini anlayacasınız.'Her bir insanın, her bir ferdin onu anlaması gerektiğini, Ahi Evran'ın 'Eline, beline, diline sahip çık' derken her bir şahsa, 'Nefsine karşı bu ahlakı aziz tut' dediğini, 'Kapını, evini, keseni sofranı açık tut' derken her bir insana diğer insana yapacağı muamelenin esasını ortaya koyduğunu vurgulayan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:'Ben de bir esnaf çocuğuyum. Dedem ve babam bir ayakkabı ustasıydı. Kayınpederim de öyle. Biz ailede daha sofraya otururken Ahiliğin felsefesini öğrenerek oturduk. Sofra duasını okurken ve kalkarken, dükkanı açarken, dükkana sağ adımımızla girerken okuduğumuz ilk dua Ahi Evran'dan bu yana kadar gelen ve bir ahitleşmeydi. Haktan ayrılmayacaksın, kimseyi aldatmayacaksın, eline, diline, beline sahip çıkacaksın ve sözünde insanlar, senin sözünde ahdi görecekler. Allah'a verilen ahdi, dürüstlük ahdini görecekler. İşte biz bu ahlakla bezenerek yola çıktık. Allah bizi Ahi Evran'ın ahlakından ayırmasın, elimize, dilimize, belimize, soframıza, kapımıza haram yaklaştırmasın. Bir zerre haramdansa, bin yıllık esareti tercih ederiz. Acıyı, sızıyı tercih ederiz. Allah bizi haramdan uzak tutsun, beri kılsın. Onun için son 12 yılda bu sofralar bereketlendi.'Bununla ilgili bir çok şey söyleyenler olduğunu anımsatan Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:'Neden 12 yıl önce esnafımız Başbakanlık kapısının önünde elindeki yazar kasayı fırlatıyordu da şimdi her bir esnafımızın gözü ışıl ışıl? Çünkü biz iktidara geldiğimizde eline sahip çıkamayan, beline, diline sahip çıkamayanlar vardı. Hortumcular vardı, yolsuzluklarla helal rızkıyla vergi ödeyen kardeşlerimizin vergisini çalanlar vardı. Şimdi bütün bu kapılar kapandığı için 12 yıl içinde Türkiye'de yepyeni bir Türkiye inşa edildi. Size sözümüzdür Kırşehirliler ve sizin nezdinizde bütün milletimize sözümüzdür ki tek bir lokma dahi olsa bu sofralara haram yaklaşmayacak, yaklaştırmayacağız.'Kırşehir'e nutuk atmaya değil, Kırşehir'den ders almaya geldiklerinin altını çizen Davutoğlu, 'Kırşehir'in huzuruna geldik, Ahi Evran'ın dizinin dibine manen çöküp ondan ders almaya geldik. Allah bu dersten bizi uzak eylemesin' diye konuştu.Başbakan Davutoğlu, 'Ahi Evran' demenin, sosyal ahlak anlamına geldiğini ifade ederek, 'Sadece şahsi ahlak değil, sosyal ahlak demektir, herkesin derdiyle dertlenmek demektir' diye konuştu.'Sosyal devlet anlayışını bütün halka sirayet ettirdik'Davutoğlu, Ahi Evran Külliyesi'ndeki 27. Ahilik Haftası töreninde yaptığı konuşmada, Başbakanlık görevini aldıktan sonra ilk el attıkları hususlardan birisinin iş kazaları, iş güvenliği olduğunu söyledi.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, TESK, TOBB'la, bütün sendikalarla oturup konuştuklarını anlatan Davutoğlu, orada da ifade ettiğini iş güvenliğinin insani bir sorumluluk, herkesin yerine getirmesi gereken bir vecibe olduğunu kaydetti.''Şimdi Ahiliğe adım atanlar bilirler ki çırak, ustasını baba gibi görür, usta da çırağını evlat gibi görür'' diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:'Zannetmeyin ki bu sadece ayakkabı ustalarının yanındadır. Ya da diğer esnaf erbabının yanındadır. Bugüne uyarlarsak, buradan bütün işverenlere ve işveren sendikalarının bütün üyelerine sesleniyorum; yanınıza aldığınız her işçi, her emekçi Ahilik geleneğinde, ustanın yanına girmiş çırak gibidir, sizin evlatlarınızdır, sizin ailenizin parçalarıdır. Onların güvenliğini, sizin evlatlarınızın güvenliği gibi görmedikçe, Ahiliği anlamış olamazsınız. Yine bütün emekçilerimize söylüyorum; adım attığınız her işyeri sizin için emniyetli olana kadar hep çalışacağız, hep gayret edeceğiz. Siz de hem kendi hukukunuza sahip çıkın, hem de çalıştığınız işyerinin onuruna, onunla birlikte beraberce helal rızık yolunda olmanın vecibesini yerine getirmekte tereddüt etmeyiniz.''Ahilik kültürü bugüne taşındığında bir sosyal devlet anlayışını, sosyal ahlakı beraberinde getirdiğine işaret eden Davutoğlu, ''Bir devlet düşünün, bürokratları zengin ya da o devletin etrafında küçük bir kesim bu zenginlikten istifade ediyor ama halk fakir. Bu demektir ki o devlet sosyal devlet olamamış, sofrasını halka açamamış. Bizim 12 yıllık iktidar dönemimizde en önemli vecibelerimizden ve başarılarımızdan birisi sosyal devlet anlayışını bütün halka sirayet ettirmiş olmamızdır'' diye konuştu.'Biz devleti kudretli ve şefkatli kılacağız'Özürlülere, engellilere, yaşlılara, kadınlara, çocuklara, öğrencilere nasıl sahip çıktıklarını herkesin bildiğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:''Çünkü biz soframızı herkese açmak şiarını benimsemiş Ahilik geleneğinden geliyoruz. Bundan sonra da sosyal devlet anlayışını bütün toplum kesimlerine yayarak sürdüreceğiz. Ve nihayet devlet ahlakı, bakınız buralarda konuşmak kolay. Yani 'kapını, sofranı, keseni, elini, herkese açık tut' demek kolay. Ama bunun uygulanabilmesi için devletin muktedir ve müşfik olması lazım. Biz hep şunu söyledik. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devletini kudretli ve şefkatli kılacağız. Öylesine kudretli kılacağız ki sofraya ihtiyacı olan bize gelecek, emniyete ihtiyacı olan bize gelecek, sığınacak bir kapıya ihtiyacı olan bize gelecek ve biz ona bakacağız. Biz devletin bereketini, insanın insana hizmette gören bir ahlak anlayışından geliyoruz. İbn-i Batuta da 13. ve 14. yüzyılda yaptığı seyahatlerde sonradan kayıt düşer, Ahilik'le ilgili şunu söyler: 'Ahiler öyle insanlardır ki kim gelse kapısını açarlar, onların yanına yaklaşana herşeyi ikram ederler ve en önemlisi vurgunculara ve eşkıyalara karşı onları korurlar. İşte Ahilik budur.''''Biz Ahi Evran'ın torunlarıyız, Moğolların torunları değil''Türkiye Cumhuriyeti devletinin Ahi bir devlet olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:''Onun içindir ki Ahilik geleneğini benimsediği içindir ki bizim kapımıza gelen, bizimle emniyet bulmak isteyen, soframızda helal bir lokma yemek için kapımıza gelen, Suriyeli kardeşlerimize kapımızı açtık. Coğrafi olarak komşumuz olmasa bile 'Bize yardım eden birisi olmayacak mı? Bizim soframıza helal lokma getirecek birileri yok mu?' diyen Somali halkına bu toprakların helal rızkını götürdük. Her yere elimiz ulaştı, ulaşacak. Çünkü biz Ahi Evran'ın torunlarıyız, Moğolların torunları değiliz. Biz Ahi Evran'ın torunları olarak nasıl o dönemdeki istilaya karşı, mazlumun yanında olmuşsa Ahi Evran, Moğol zulmü geldiğinde, mazlumlarla birlikte ayağa kalkmışsa Ahi Evran, Allah şahittir ki hiç bir zalimin karşısında mazlumu yalnız bırakmayacağız. Bizim Ahi Evran'a verdiğimiz söz budur.Şimdi 3 senedir Ahi Evran'ın torunları olarak Suriyeli yetimlere, kadınlara, yaşlılara, o kardeşlerimize sınırlarımızı açtığımız için bizi eleştiren, kıyasıya eleştiren bir Ahi çocuğu olan Bakan olduğum dönemde, bu kardeşinizi defaatlerce gensoru verenlere sesleniyorum: Gelin ve Ahi Evran'ın huzurunda bir ders alın. Ahi Evran'ın huzuruna geldiğinizde onun manevi şahsiyeti size diyecek ki: 'Eğer bir mazlum kapına gelirse, kapını kapatma, aç ona kapını' diyecek. Eğer bir aç ve yoksul kapına geldiğinde 'sofranı kapatma, aç sofranı' diyecek. Eğer birisi senin emniyetini aradığında, 'ona göğsünü,bağrını aç, koru' diyecek. Ahi Evran'dan nasibi olmayanlar, bizim mazlumlara sahip çıkan politikamızı anlamazlar. İşte nasıl son 3-4 yıl içinde Suriyeli kardeşlerimize son dönemde de Irak'tan gelen kardeşlerimize, dostlarımıza kapımızı açtıysak, açarken sen 'Arap mısın, Türkmen misin, Kürt müsün, Şii misin, Sünni misin, Nusayri misin, Hristiyan mısın, Müslüman mısın' demeden kapımızı açtıysak, bundan sonra da açacağız, bundan sonra da açmaya devam edeceğiz. Çünkü biz Hazreti Mevlana'nın , Ahi Evran'ın torunlarıyız. Bizi eleştirenler bu dersi alacaklar. Ahi Evran'ın torunları hiç bir şey karşısında eğilmezler. Merak etmeyin''Davutoğlu, 1,5 milyon Suriyeliye bağırlarını açtıklarını, onlarla sofralarını paylaştıklarını belirterek, Ahi Evran ne dediyse onu yaptıklarını söyledi. Davutoğlu, yedi düvelin ne dediğinin değil, Ahi Evran'ın dediğini yapmanın önemli olduğunu söyledi.Kırşehirlilere seslenerek, ''O kardeşlerimize kapımızı, soframızı açmamızdan razı mısınız?'' diye soran Davutoğlu, vatandaşların ''evet''yanıtı üzerine, ''Ahi Evran'ın torunlarından başka bir şey beklenmez zaten. Bunları açtık, açmaya devam edeceğiz'' dedi.''Kaos çıkarmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz''''Bakınız, son dönemde Kobani'den gelen kardeşlerimize de kapımızı açtık, hiç bir ayrım gözetmedik'' diyen Davutoğlu, ''Ama bir vekil tuttu, o kardeşimizi, o kardeşlerimizin elinden tutarak, sınırlarımızın içine çeken o aziz Mehmetçiğe taş atma edepsizliğini gösterdi. Ona buradan sesleniyorum; 'Suriye'den gelen o kardeşlerimiz etnik ve mezhebi kökeni ne olursa olsun gelenler, senin için gelmediler, sen orada olduğun için gelmediler, Mehmetçiğin gölgesinde huzur bulacağız' diye geldiler. Eğer Mehmetçik orada olmasaydı onlar o kapıya sığınamazlardı'' diye konuştu.Bu toprakların muhafızının da hamisinin de millet olduğunu vurgulayan Davutoğlu, ''Eğer Mehmetçik o sınırı huzurla beklemesiydi, o kardeşlerimiz Türkiye'ye gelmezler, başka yere giderlerdi. Suriye ve Irak'a dönerdik biz. Bunu rüya görenler, bunu düşünenler hiç heveslenmesinler. Bu topraklarda bir daha kardeş kavgası yapılmasına da izin vermeyeceğiz, bu topraklarda kaos çıkarmak isteyenlere de fırsat vermeyeceğiz. Gerektiğinde Ahi Evran'ın ilim adamı vasfıyla bilgiyle donanacağız, gerektiğinde Ahi Evran'ın esnaf vasfıyla ahlakla donanacağız ve donandık ve gerektiğinde Ahi Evran'ın istilacılara karşı o yürekli cesur tavrıyla siyasi tavır göstermekte çekinmeyeceğiz, göstermeye devam edeceğiz'' ifadelerine yer verdi.Muhabir: Zeynep Akyıl, Selma Bıyıklı Adabaş