onedio

Resmi Gazete Haberleri

Resmi Gazete ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Resmi Gazete ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Veliler Dikkat! Okul Servisi Ücretleri ve Kamera Şartı Yenilendi: Kararlar Resmi Gazete’de!
Öğrenci taşımacılığında güvenliği artırmayı hedefleyen Okul Servis Araçları Yönetmeliği değiştirildi. Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren düzenleme, hem servis araçlarını hem de şoförleri yakından ilgilendiren önemli yenilikler içeriyor. Yeni düzenlemeye göre artık tüm okul servislerinde, araçtaki tüm koltukları görecek şekilde yerleştirilmiş kamera sistemi bulunması şart olacak. Kamera ve kayıt cihazlarının hem iç hem dış çekim yapabilecek teknik özellikleri taşıması zorunlu hale getirildi.
Karayollarında Yeni Dönem: Hız Sınırı ve Trafik Levhaları Değişiyor
Karayollarındaki hız sınırlama uygulamalarına yönelik karar Resmi Gazete’de yayımlandı. Karara göre ülke genelindeki hız sınırları ve trafik levhaları güncel standartlara göre yeniden düzenlenecek. Gereksiz yaya geçitleri ve işaretlemelerin kaldırılacağı bildirildi. Çalışmaların 1 Eylül ve 31 Aralık’a kadar tamamlanması bekleniyor. İşte hız sınırı ve trafik levhalarında yapılacak değişiklikler.
Milli Parklar Elden Gidiyor mu?
Milli Parklar Yönetmeliği'ne yazılan 'ucu açık' bir cümle, HES'ten TIR garajına kadar geniş bir yapılaşmanın önünü açtı. Hukukçular duruma tepkili Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından Milli Parklar Yönetmeliği’nde değişiklik yapıldı. Artık milli parklarda kamu yararı görülen, yapılmasının zorunluluk olduğu ileri sürülen her türlü yapıya izin verilecek. Radikal gazetesinden Sekan Ocak’ın haberine göre, yönetmelik dünkü Resmi Gazete ’de yayımlandı. ‘Milli Parklar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’ adlı yeni hüküm, 1986 tarihli Milli Parklar Yönetmeliği’nin 5. maddesine yeni bir bölüm ekliyor. Eklenen bölüm aynen şöyle: “İçme suyu temini açısından yapımı aciliyet gösteren ve kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk arz eden tesisler için uzun devreli gelişme planı şartı aranmaz. İlgili kurumların görüşleri alındıktan sonra yapılan bu tesisler uzun devreli gelişme planlarına işlenir.” Türkiye ’de 40 milli park var. Milli Parklar Kanunu’na göre, bir milli parkın uzun devreli gelişme planı olmadan o milli parkta yapılaşmaya, yatırıma izin verilmiyor. Yapılacak yeni yapılar da bir gelişme planı hazırlanarak inşa edilebiliyor. Kanunda açıkça belirtilen bu durum yeni yönetmelikle birlikte değişikliğe uğramış oldu. Artık kamu yararı görülen, yapılması zorunluluk olduğu belirtilen yeni yatırımlar için ‘gelişme planı’ şartı aranmayacak. ‘Tam bir felaket’ Hukukçular duruma tepkili. Tunceli’de özellikle Munzur Vadisi Milli Parkı sınırları içinde baraj ve HES’lere karşı mücadele veren avukat Barış Yıldırım , şunları söyledi: “Bu yönetmelik Milli Parklar Kanunu’nun 4 maddesini by-pass ediyor. Kanun milli parklarda uzun devreli gelişme planı olmadıkça milli parkta herhangi bir yatırıma izin verilmeyeceğini belirtiyor. Bir yönetmelik kanunun üstünde olamaz. Açıkça hukuka aykırı bir düzenleme. Yeni yönetmelikte içme suyu gibi masumane bir ifade kullanılmaya çalışılıyor. Ancak ortada kötü niyet var. İfade çok karışık yazılmış. Ve bu durum da bilerek yaratılıyor.” Ekolojik açıdan da yeni yönetmeliğin tam bir felaket olduğunu savunan Yıldırım, şöyle devam etti: “Uzun devreli gelişme planları milli parkların anayasası sayılır. Bu planlarla bir milli parkta yapılacak yapının tüm etkileri tek tek belirlenir. Bilim insanları tarafından hazırlanan planlar artık önemini yitiriyor. Kamu yararını kim saptayacak? Bu yönetmelik milli parklar statüsünü ortadan kaldırıyor. Munzur’da yapılmak istenenlere kılıf da bulunmuş oldu. Danıştay’da dava açacağız. Küre Dağları, Kaçkar’lar, Beydağları’nda tartışmalı yatırım projeleri vardı. Uludağ Milli Parkı’na şimdi ‘Kamu yararı vardır’ dedikleri bir otel yapabilecekler.” “Daha fazla korunma bölgeleri ilan edilmesi gerekirken, mevcut korunan alanları ‘kamu yararı’ gibi son dönemde kötüye kullanılan bu tabirle yok ediyorlar. Çevre hukukçuları olarak bu konuyu en kısa zamanda tartışacağız.” Avukat Ocak, Enerji Piyasası Danışma Kurulu’nun lisans verdiği termik santral, enerji nakil hattı gibi tüm yatırımlarda kamu yararı kararı bulunduğuna da dikkat çekti: “Elektromanyetik alan oluşturan enerji nakil hakları artık milli parklardan geçebilecek. Ya da kömürle çalışan bir termik santral, milli park sınırları içine kurulabilecek. Nükleer santral, HES gibi kamu yararı görülen her şey yapılabilecek. Yani aklınıza ne geliyorsa yapılabilecek. Örneğin, Samsun’da bir köye ‘Kamu yararı’ var denilerek TIR garajı yapıldı. Devlet hiçbir zaman kendini mevzuatlarda sınırlandırmıyor. Geniş bir alan bırakıyor. Düzenleme yalnız içme suyuyla ilgili olsa ‘içme suyu ve içme suyu ile ilgili kamu yararı görülen...’ diye yazılırdı.”Serkan Ocak | RadikalKaynak: T24
'9 Sefer Şampiyon Olmuş Siyasi Hareket Bir Dönüm Noktasındadır'
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, 'Bizim kongrelerimizde havada uçuşan sandalyeler, yumruklar konuşmaz. Ağızlar, diller gönüller konuşur. Gözler hüzün veya sevinç gözyaşları veya sevgi parıltıları dökerek konuşur' dedi.Çelik, düzenlediği basın toplantısında, AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'ne ilişkin hazırlıkları anlatarak, gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. AK Parti'nin olağanüstü kongrelere alışkın olmadığını, ilk defa olağanüstü bir kongre yapacaklarını ifade eden Çelik, partinin bugüne kadar gerçekleştirdiği 4 olağan kongrenin diğer siyasi partilere örnek olabilecek kongreler olduğunu söyledi. Kongrelerin siyasi partiler için bir hesaplaşma, hesapları gözden geçirme faaliyetleri olduğunu, AK Parti'nin de her büyük kongresinde delegelerine, seçmenlerine ve halka hesap vererek bugüne kadar geldiğini ifade eden Çelik, yarınki olağanüstü büyük kongrede de AK Parti'nin kuruluşundan bu yana neler yapıldığını, nelerin başarıldığını ve bundan sonra da nelerin yapılacağının halkla paylaşılacağını aktardı. Hüseyin Çelik, AK Parti'nin dünyadaki en büyük sivil siyasal organizasyonlardan biri olduğunu belirterek, 'Bizim kongrelerimizde havada uçuşan sandalyeler, yumruklar konuşmaz. Ağızlar, diller gönüller konuşur. Gözler hüzün veya sevinç gözyaşları veya sevgi parıltıları dökerek konuşur. 9 sefer sandıktan şampiyon olmuş bir siyasi hareketten söz ediyoruz. Böyle bir siyasi hareket bugün bir dönüm noktasındadır. Her son aynı zamanda yeni bir başlangıçtır' diye konuştu. AK Parti'nin, Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, milletin oylarıyla 12. Cumhurbaşkanı seçilmiş olmasından dolayı zaruri olarak olağanüstü kongreye gittiğine değinen Çelik, genel başkanlığa Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun aday olduğunu anımsatarak, kongrenin sonuçlarının merak edilmediğini söyledi. Çelik, kongreye 3 bin kişinin davetli olarak katılacağını, 81 ilden bin 20 otobüsle 40 bin kişinin Ankara'ya geleceğini, siyasi parti, tüccar, sanayici, esnaf, işçi, memur ve işverenlerin sivil toplum kuruluşları ile sendika temsilcilerinin de kongreye davetli olarak katılacaklarını anlattı. Kongre olağanüstü olduğu için sınırlı sayıda yabancı konuk davet ettiklerini, kendiliğinden katılma arzusunda olan yabancı konuklar da olacağını ifade eden Çelik, 'Yurt dışından gelen, özellikle kalburüstü insan sayısı olarak zikredeyim, 70'in üzerinde bir katılım var'' ifadesini kullandı. Hüseyin Çelik, kongreyi 100'ü yabanc, teknik ekipler de dahil 900'ün üzerinde basın mensubunun takip edeceğini dile getirerek, AK Parti'nin her organizasyonuna olduğu gibi olağanüstü büyük kongresine de basının ilgisinin üst düzeyde bulunduğunu vurguladı. AK Parti'nin olağan kongresinin de herhangi bir değişiklik olmaması halinde 2015 yılının sonbahar aylarında gerçekleştirileceğini anımsatan Çelik, bu kongrenin de diğer siyasi partilere örnek olacak ve AK Partiye yakışır şekilde gerçekleştileceğini söyledi. AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'nin organizasyonunda 2 bin 500 kişinin görev aldığını, medyanın ve davetlilerin her türlü ihtiyacının karşılanması için büyük çaba harcadıklarını ifade eden Çelik, salona sığmayan partililer için de 2 bin 500 metrekarelik birkaç çadır kurulduğunu, buralarda da vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanacağını aktardı. Özürlüler için özel hazırlıklar Özürlüler için özel hazırlıklar yapıldığını, braille alfabesiyle hazırlanmış yaka kartları ile işaret levhaları kullanıldığını, engellilerle ilgili bilimsel çalışma yapan kişilerin de kongreye davet edildiğini anlatan Çelik, özürlülerin haklarının yer alacağı kitapçıkların da yine braille alfabesiyle hazırlanarak, salonda dağıtılacağını belirtti. Salona girişlerin sabah 07.30'da başlayacağını, AK Parti Genel Başkan adayı ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile eşi Sare Davutoğlu'nun salona 09.40'da girerek, katılımcıları selamlamalarının planlandığını ifade eden Çelik, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan'ın ise saat 09.45'te salona girmesi ve hazırlanan platform üzerinde tur atarak, partilileri selamlamalarının öngörüldüğünü söyledi. Erdoğan'ın, salona girmeden önce dışarıda bekleyen kalabalığa hitap etmesini beklediklerini, buradaki konuşmanın da dev ekranlarla salona aktarılacağını dile getiren Çelik, saat 10.00 itibarıyla kongrenin resmi olarak başlamasını öngördüklerini, sırasıyla AK Parti iktidarlarının icraatları ile Erdoğan'ın siyasi geçmişinin konu edildiği iki ayrı filmin izlettirilmesinin ardından Erdoğan'ın salona hitap edeceğini ifade etti. Erdoğan'ın konuşmasının ardından, 'Bizim Hikayemiz' adını taşıyan AK Parti'nin siyasi hareketine ilişkin başka bir film gösteriminin olacağına değinen Çelik, Davutoğlu ile ilgili bir tanıtım filminin de izlettirileceğini söyledi. Yabancı konuklar için resepsiyon Kongre devam ederken 15.00-16.00 saatlerinde salonunun üst katında yabancı misafirlere bir resepsiyon verileceğini ve daha sonra seçime geçileceğini belirten Çelik, resmi sonuçların açıklanmasıyla olağanüstü büyük kongreyi tamamlayacaklarını kaydetti. Çelik, görsel olarak hazırlanan filmlerin yanı sıra AK Parti'nin seçim şarkılarının da seslendirileceği kongrenin AK Parti ve Türkiye için hayırlı olmasını diledi. Bu arada, kongrenin yapılacağı Ankara Arena Spor Salonu, AK Parti'nin illerde düzenlediği mitinglerde de kullandığı 'Türkiye’nin partisi, Türkiye’nin lideri', 'Şimdi Türkiye zamanı', 'Millet eğilmez, Türkiye yenilmez', 'Bir olduk, birlik olduk birlikte Türkiye olduk', 'Yeni hedefler, yeni Türkiye', 'Hayallerimiz var, sevdamız var', 'Herşey Türkiye için, bu ışık sönmeyecek' ve 'Durmak yok, yola devam' afişleriye süslendi. 'Kimsenin istifa etmesine falan da gerek yok zaten' Çelik, AK Parti 1. Olağanüstü Kongresi'nin yapılacağı Ankara Arena'da düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Çelik, bir gazetecinin, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, dün Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamasındaki bazı sözlerinin, kabine üyelerinin istifasını sunduğu yönünde değerlendirildiğini hatırlatması üzerine, toplantıdan sonra Arınç ile görüştüğünü söyledi. Arınç'ın, 'Bunun bütün Bakanlar Kurulu üyelerini kapsayan bir şey olmadığını ifade ettiğini' belirten Çelik, şöyle devam etti: 'Bir hükümetin başbakanı değiştiği zaman o hükümetin bütün üyeleri otomatik olarak zaten düşecektir. Kimsenin istifa etmesine falan da gerek yok zaten. Yani Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 28'inde ant içip Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde mazbatasını alıp, ant içip Cumhurbaşkanlığı görevine fiili olarak başladıktan sonra zaten 61. hükümet fiilen sona ermiş demektir. Şu anda herkes görevinin başındadır zaten.' Yeni hükümet kuruluncaya kadar 61. hükümetin üyelerinin görevlerinin başında olacağını anlatan Çelik, 'Şunun altını çizmek istiyorum, yani zaten başbakan değiştiği için bütün Bakanlar Kurulu üyelerinin üyelikleri düşmüş durumdadır. Bu, sadece onlar için geçerli değil. MYK üyeleri için de bu geçerlidir, AK Parti MYK'sı da genel başkanın değiştiği gün MYK üyelerinin üyelikleri otomatikman düşer ve sayın yeni genel başkan ama MKYK üyeleri arasından olmak kaydıyla istediğini bu görevlere getirebilir, eski arkadaşlarla yola devam etmek isteyebilir, yeni arkadaşlar tayin edebilir' diye konuştu. 'Arınç'ın yaptığı siyasi nezaketin gereğidir' Arınç'ın, Bakanlar Kurulu'nda '5,5 yıldan beri başbakan yardımcılığı yaptığını, yeni başbakanın rahat olması, kendi kabinesini rahat olarak kurması için bu görevinden feragat ettiğini' söylediğini ifade eden Çelik, şunları söyledi: 'Ama daha sonra Sayın Başbakan, Sayın Arınç'a 'sizi de bu kabinede görmek istiyorum' dediği zaman Sayın Arınç'ın tavrı ne olacaktır, veyahut da böyle bir teklif kendisine gidecek mi, gitmeyecek mi onu bilmiyorum. Ama bu Sayın Arınç'ın yaptığı siyasi nezaketin gereğidir. Aslında burada Sayın Arınç, bana kalırsa dediğim gibi tecrübesinin, birikiminin bir sonucu olarak bir tavır sergilemiştir fakat daha sonra Bakanlar Kurulu nasıl şekillenecektir hep birlikte bunu göreceğiz.' 'Sayın Davutoğlu seçilsin, şarkı kolaydır' Çelik, Ahmet Davutoğlu'na özel yeni bir şarkı hazırlanıp hazırlanmadığı yönündeki bir başka soru üzerine ise şöyle konuştu: 'Sayın Davutoğlu seçilsin, şarkı kolaydır. Seçilmeden, bu bir çeşit tanıtım filmidir, aslında Sayın Davutoğlu'nun çok tanıtıma da ihtiyacı yoktur, bütün kamuoyunun, iç ve dış kamuoyunun tanıdığı bir insandır. Ama işin dediğim gibi tabiatı gereği genel başkan adayımızla ilgili olarak burada bir tanıtıcı filmin olması siyasi, akademik kariyerinin, siyasi ve bireysel geçmişinin kongre delegeleriyle paylaşılması son derece nezaket gereği olan bir şeydir bu yapılacaktır.' Kongreyi yabancı konuk olarak kimlerin katılacağına ilişkin soruya karşılık Çelik, 'Olağanüstü bir büyük kongre olduğu için devlet başkanları, hükümet başkanları, bakanlar veyahut da dünyadaki ünlüler nezdinde zaten ciddi bir davet etme teşebbüsümüz olmadı. Çok sınırlı sayıda, siyasi partiler nezdinde davetler yapılmıştır. 70-80'in üzerinde hatta belki 100'e yaklaşacak olan bir yabancı konuk vardır. Salonda isimleri anons edilecek, çünkü bir kısmı teyit edildi, bir kısmı edilecek. Dolayısıyla o detaya müsaade ederseniz burada girmesem daha doğru olur' ifadesini kullandı. Yabancı konuklar konuşma yapmayacak Çelik, kongrede, yabancı konuklardan konuşma yapacak olup olmayacağına ilişkin soruya da 'Yabancı katılımcı dostlarımızdan da biz tabi affımızı dileyeceğiz. Çünkü bu durumda çok fazla uzuyor ve yaz ayları, malum ağustos ayındayız, salon ne kadar soğutulursa soğutulsun, klimalar ne kadar mükemmel çalışırsa çalışsın en azından bu salonun içinde 15 bin insanın nefes alıp vermesi söz konusudur, bunun üstesinden gelebilecek klima henüz icat edilmedi. Dolayısıyla çok uzamaması, bunaltıcı olmaması için yabancı konuklara söz verilmeyecektir' yanıtını verdi. 'Kabine totolarını falan takip ederim ama inanmam' Çelik, kabine değişikliğinin kapsamlı olup olmayacağına ilişkin soruyu ise şöyle yanıtladı: 'Ben, bu kabine değişikliklerinde tabii medyanın bu kabine totolarını falan ben hep takip ederim ama onların çoğuna da inanmam. Şimdi zaten siz 25-30 kişiden söz ediyorsunuz, hepsini atsanız yüzde 30, yüzde 40'ı tutar. Elbette sizin yazdıklarınızın içinde tutanlar olacaktır, tutmayanlar olacaktır. Onun için bence çok meraklanmayın. Bir de zaman zaman CHP'li arkadaşlara takılırım kuliste, 'yav siz niye çok merak ediyorsunuz? Bunların hiçbirisi CHP'li olmayacak.' Neticede, AK Parti'den a gider, b gelir dolayısıyla ben bakan toto veya genel merkezde şu gidecek, bu kalacak gibi yapılan tahminlere saygı duyuyorum. Meydanın işi bu. Yani sonuçta siz kendinizce sondaj yapıyorsunuz. Petrol çıkar mı çıkar ama çıkmayabilir her sondajdan petrol çıkmıyor.” Kongre salonunda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti Genel Başkan Adayı Ahmet Davutoğlu’nun oturacağı bölümle ilgili soru üzerine Çelik, “Şimdi doğrusunu isterseniz nokta olarak yerlerini gösteremeyeceğim, genel başkan, başbakan hali hazırda Sayın Başbakan olduğuna göre onun oturması gereken yer var, bellidir o zaten. Sayın Davutoğlu da kendisine tahsis edilmiş bir yere oturacaktır. Yarın oturduğu yeri hep birlikte göreceğiz. Yan yana büyük ihtimalle oturmayabilirler. Yan yana otursalar ne değişir” değerlendirmesinde bulundu. Muhalefet partilerinin, cumhurbaşkanı seçim sonuçlarının Resmi Gazete’de yayınlanmamasına ilişkin eleştirilerine de değinen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sayın Başbakan yemin etmek üzere, hala bizim muhalefet ‘başbakan, efendim niye Resmi Gazete’de seçim sonuçlarını yayımlatmadı, şu anda başbakanlık yapamaz. Kararname imzalayamaz’, ‘şu anda fiilen cumhurbaşkanıdır’ diyenler var. Şunu çok yadırgadığımı ifade etmek istiyorum, Sayın Başbakanın adaylığı söz konusu olduğu zaman, ‘kesinlikle cumhurbaşkanı olmamalıdır, Recep Tayyip Erdoğan, asla cumhurbaşkanı olamaz.’ Sayın Bahçeli’nin sözlerini hatırlıyor sunuz değil mi? ‘Kesinlikle cumhurbaşkanı olamaz’ dedi. Şimdi de ‘sen cumhurbaşkanısın, bir an önce cumhurbaşkanlığı yap’ diyorlar. Bunun hangisi tutarlı?” Çelik, bazı medya mensuplarının da eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, görev süresi dolmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde 4 ay fazla kalmasını eleştirmediğine dikkati çekerek, şöyle konuştu: “Bazı medya mensuplarına da buradan bu eleştiriyi yöneltiyorum, 2007’de Sayın Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü 4 ay fazladan işgal etti. Bakın, 'işgal' kelimesini kullanıyorum. Ona hakkı yoktu. Sayın Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi bittiği zaman cumhurbaşkanı seçilmediği için Meclis Başkanı, dönemin Meclis Başkanı ki o zaman Sayın Bülent Arınç’tı, otomatikman orada cumhurbaşkanı adayı olarak oturması gerekiyordu. 80 darbesine doğru giden Türkiye’de hatırlayın cumhurbaşkanı seçilemediği için kimdi cumhurbaşkanı vekili? Dönemin malum meşhur Dışişleri Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil’di. O zaman Senato Başkanı olduğu için. İhsan Sabri Çağlayangil vekalet etti ama bir türlü cumhurbaşkanı seçilemedi. Sayın Başbakan’ın 15’inden sonra 13 gününün hesabını yapanlar Ahmet Necdet Sezer’in 4 ay boyunca Çankaya Köşkü’nü işgal etmesine hiçbir şey demediler. Son derece nezaketsiz bir şekilde de çekip gitmesine bir şey demediler. Yani Sayın Gül'e devir teslim yapmamasına da bir şey demediler. Bu açıdan hepimizin oturup kendimizi yoklamamız lazım. Biz gerçekten objektif miyiz? Gerçekten biz hukuk ne diyorsa onu mu söylüyoruz?” CHP'nin başvurusunun ardından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının kararını verdiğini ve son noktayı koyduğunu dile getiren Çelik, “Her konuda ‘yargı yargı’ diyenler, baktım, bu konuda yargı fiilen demiyor. Çünkü onların kendi sabit yargıları vardı. Onun için yargıdan söz etmiyorlar. Ama işin sonuna gelindi. Şimdi şurada bugün ayın 26’sı, Sayın Başbakan ayın 28’inde mazbatasını alıp, yemin edip cumhurbaşkanı olacak. Ben Sayın cumhurbaşkanımıza, Sayın yeni seçilecek olan Genel Başkanımız ve Başbakanımıza da bugüne kadar olduğu gibi başarılarla dolu bir hayat diliyorum. İnşallah Türkiye’ye ekipleriyle birlikte hizmet etme, daha fazla hizmet etme imkanının bulurlar” dedi. “Sayın Başbakan sabah ayrı akşam ayrı karar vermez” Çelik, “Adli yıl açılış törenine, Sayın Erdoğan, gitmeyeceğini söylemişti. Kararında bir değişiklik olacak mı” sorusunu, “Sayın Başbakan sabah ayrı, akşam ayrı karar vermez. Bugüne kadar hep görmüşsünüz. Sayın Başbakan gideceğim derse gider, gitmeyeceğim derse de gitmez. Sayın Başbakan ne dedi, 'gitmeyeceğim.' Demek ki gitmeyecek. Bir değişiklik yok'' diye yanıtladı. Bur başka soru üzerine de Hüseyin Çelik, şunları kaydetti: “Ben, tabii bir CHP tahliline gidersem bu basın toplantısı çok uzar. CHP’nin ne halde olduğunu siz biliyorsunuz. CHP, bu tür tartışmalarla acaba bu içerideki tartışmaları dışarıya pas edebilir miyim derdindedir. Sayın Kılıçdaroğlu aslında kendi derdine yanıyor, şu anda. Kendi içlerinde neler yaşardıklarını biliyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin kadrolu anamuhalefet partisidir. Bu kadro sabittir. Hiç değişmiyor bildiginiz gibi. Böyle oldukları için bu zihniyeti taşıdıkları için de o asgari devlet terbiyesinin gerektirdiği kurallara, kaidelere uymadıkları için her seferinde nelerle karşılaştıklarını görüyorsunuz. Şimdi siz cumhurbaşkanını sevmeyebilirsiniz, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu sevmeyebilir ama halkın yüzde 52’sinin oyuyla seçilen bir cumhurbaşkanı olduğu için halka olan saygısından dolayı eğer halka güveniyorsanız, eğer halka zerre kadar saygınız varsa onun seçtiği o makamda olan insana saygı duyacaksınız. Ben sevin demiyorum. Kuralla, kaideyle sevgi olmaz. Talimatla, kanunla sevgi olmaz. Ama sevmediğiniz insana devlet yönetiminin, siyasetin, adabı muaşeretin gerektirdiği saygıyı gösterebilirsiniz. Biz Sayın Kılıçdaroğlu’ndan, MHP’den de diğer partilerden de bu nezaketi bekliyoruz.” Muhabir: Kadir Karakuş, Kurbani Geyik, Enes Kaplan
Vahdettin Köşkü Gizlice Yıkıldı mı?
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in tahta geçmeden önce yaşadığı ve aslına uygun yapılmayan restorasyon çalışmaları sonucu harap hale gelen Vahdettin Köşkü’nün gizlice yıkılarak yerine Başbakan Tayyip Erdoğan için çalışma ofisi inşa edildiği öne sürüldü. İddiayı bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıyan CHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a, “Vahdettin Köşkü’nün gizlice yıkıldığı iddiası doğru mudur” diye sordu. Tanrıkulu’nun soru önergesi şöyle: Son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in tahta geçmeden önce yaşadığı ve restorasyon geçiren ancak aslına uygun yapılmayan çalışmalar sonucu harap hale gelen Vahdettin Köşkü’nün gizlice yıkıldığı iddiası doğru mudur? 1984 yılında, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescillenen Vahdettin Köşkü neden ve hangi gerekçe ile yıkılmıştır? Yıkılan tarihi Vahdettin Köşkü’nün yerine inşa edilen iki dev yapı halindeki Replika Vahdettin Köşkü’nün Recep Tayyip Erdoğan tarafından çalışma ofisi olarak kullanılacağı iddiası doğru mudur? Vahdettin Köşkü’nde başlatılan restorasyon çalışmalarının aslına uygun olarak kasıtlı olarak yapılmadığı restorasyon çalışmalarının köşkün yıkılması için düzenlenmiş bir plan olduğu iddiası doğru mudur? Tarihimizin bir parçası olan ve son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in tahta çıkmadan yaşadığı tarihi Vahdettin Köşkü’nün Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla yıkıldığı iddiası doğru mudur? -Vahdettin Köşkü’nde yapılan başarısız restorasyon ile diğer tüm mimari ve inşaat projeleri için kişi ve şirketlere devlet kaynaklarından yapılan harcamaların toplam tutarı ne kadardır? İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin talebi üzerine 18 Haziran 2013 tarihli Bakanlar Kurulu kararının Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onaylamasından sonra 2 Temmuz 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan toplam 4.010,89 metrekarelik taşınmazların acele kamulaştırılması kararının da Recep Tayyip Erdoğan’ın köşke gelip gidişi sırasında trafiğe takılmaması için yapıldığı iddiası doğru mudur? Replika Vahdettin Köşkü’nün yenileme çalışmalarına Ekim 2013’te başlandığı ve tüm çalışmaların kamuoyu ve basından gizli olarak yürütüldüğü iddiası doğru mudur? 50.000 metrekare orman alanı içinde bulunan arazinin mevcut imarlı kısmı 10 bin metrekare iken imarlı kısmın 30.000 metrekareye çıkarıldığı iddiası doğru mudur? İmar izinli alan miktarının genişletilmesinin, arazinin özel konut inşa projelerine açılmasının önünü açmak için yapıldığı iddiası doğru mudur? Vahdettin Köşkü’nün mülkiyeti ve ayrıca konuşlandığı yaklaşık 60.000 metrekarelik arazinin mülkiyeti 6 Şubat 2014 tarihi itibarıyla kime veya kimlere aittir?  Ankara- ZETE
YouTube Yasağı Kalktı
Gölbaşı Sulh Ceza Mahkemesi, 'Youtube' ile ilgili 27 Mart 2014'te aldığı tüm yayına erişim engeli kararını kaldırırken 15 video üzerindeki erişim engelini kaldırmadı. Gölbaşı Sulh Ceza Mahkemesi, 27 Mart 2014 tarihli kararla 'Youtube' adlı internet sitesindeki kapanması istenen linklere ve ilgili internet sitesi tarafından bildirilen süre içerisinde gereğinin yerine getirilmemesi durumunda tüm yayına erişimin engellenmesine karar vermişti. Mahkeme, Türkiye Barolar Birliğinin bu karara itirazı üzerine, 27 Mart 2014 tarihli kararındaki 'tüm yayına erişimin engellenmesi' kararını kaldırdı. Mahkeme, 15 linkle ilgili yayın yasağının devamına karar verdi. Kararın gerekçesi Gölbaşı Sulh Ceza Mahkemesi'nin 'youtube' yasağının kaldırılmasına ilişkin kararının gerekçesinde, 'Tüm bir siteye yönelik erişimin engellenmesi şeklinde, bahsi geçen siteye erişimin tamamen engellenmesini öngören ve sınırları belirsiz bir yasaklama kararı getiren mahkememiz kararının, demokratik toplumların en temel değerlerinden biri olan ifade özgürlüğüne ağır bir müdahale oluşturduğu kanaatine varılmıştır' denildi. Kararda, Anayasa Mahkemesi'nin 2 Nisan 2014 tarihli kararında, ifade özgürlüğünün, sadece 'düşünce ve kanaate sahip olma' özgürlüğünü değil aynı zamanda sahip olunan 'düşünce ve kanaati (görüşü) açıklama ve yayma', buna bağlı olarak 'haber veya görüş alma ve verme' özgürlüklerini de kapsadığnın belirtildiği aktarıldı. Kararda, bu çerçevede, ifade özgürlüğünün, bireylerin serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması, bunları tek başına veya başkalarıyla çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına geldiği ifade edildi. 'İfade özgürlüğü, demokratik toplumun temellerinden' İfade özgürlüğünün, demokratik toplumun temellerinden biri olduğu, toplumun gelişmesi ve bireyin kendini gerçekleştirmesi için vazgeçilmez koşullar arasında yer aldığı vurgulanan kararda, şunlar kaydedildi: 'Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü mutlak ve sınırsız değildir. Bu bağlamda düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü kullanılırken bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek tutum ve davranışlardan kaçınılması gerekir. Nitekim Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinin koruma altına aldığı düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti Anayasa'nın 13. maddesine uygun olarak, bu maddelerde belirtilen sebeplerle sınırlandırılabilir.' 'İnternet, hak ve özgürlüklerin kullanılması için önemli' Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Handyside/Birleşik Krallık davasına da atıf yapılan kararda, Anayasa Mahkemesi'nin 'twitter' ile ilgili kararında ifade edildiği gibi, internetin modern demokrasilerde başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bakımından önemli bir araçsal değere sahip bulunduğu vurgulandı. Bu nedenle internet ve sosyal medya araçları konusunda yapılacak düzenleme ve uygulamalarda devletin ve idari makamların yanı sıra mahkemelerin de çok hassas davranmaları gerektiğine işaret edilen kararda, şu tespitler yapıldı: 'Anayasamızın 13. maddesine göre, temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar ancak kanunla yapılabilir ve demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunulamayacağı dikkate alındığında, mahkememiz tarafından içerikleri sakıncalı görülen internet adreslerinin URL bazında, bunun mümkün olmaması halinde tüm bir siteye yönelik erişimin engellenmesi şeklinde, bahsi geçen siteye erişimin tamamen engellenmesini öngören ve sınırları belirsiz bir yasaklama kararı getiren mahkememiz kararının, demokratik toplumları n en temel değerlerinden biri olan ifade özgürlüğüne ağır bir müdahale oluşturduğu kanaatine varılmıştır. Bahse konu içerikler nedeniyle 'youtubecom' isimli internet sitesine erişimin engellenmesi yalnızca bu engellemeye dayanak gösterilen ve URL bazlı verilen kararla mümkün iken, 'youtube.com' isimli internet sitesine tamamen erişimin engellenmesinin, 'youtube.com' ağından yararlanan tüm kullanıcıların ifade özgürlüğüne yönelik ağır müdahale niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Ülkemizde milyonlarca kullanıcısı olan bir video paylaşım sitesine erişimin engellenmesinin bu kullanıcıların Anayasa'nın 26. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesinde korunan ifade özgürlüğüne müdahale olduğu, bir başka deyişle erişimin engellenmesi yönündeki sınırlamanın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin kriterlere aykırılık oluşturduğu, özel hayatın korunması ile ifade özgürlüğü arasındaki dengeyi sağlamadığı, bu suretle mahkememiz kararının 'youtube.com' isimli internet sitesine erişimin tamamen engellenmesine ilişkin kısmının, Anayasamız ve AİHS ile güvence altına alınan ifade ve haberleşme hürriyetini kısıtlayabilecek nitelikte olduğu anlaşıldığından itirazın kabulüne karar vermek gerekmiştir.' Kararda, Anayasa'nın 153/6 maddesindeki, 'Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete'de hemen yayımlanır ve yasama, yütütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar' şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesi'nin 2 Nisan 2014 tarihli kararı göz önünde bulundurularak itirazın kabul edimesi gerektiği vurgulandı. Mahkeme kararının TİB'e ulaştırılmasının ardından YouTube'a erişimin sağlanması bekleniyor. Başbakan Tayyip Erdoğan 25 Mart'ta yaptığı bir açıklamada, Twitter'e erişimin engellenmesini değerlendirirken, 'O zaman yasaklara uysunlar biz de yasağı kaldıralım. Twitter dediğiniz olay nedir? Bir şirket. Bu olayın arkasında aslında Youtube var. Youtube'un avukatlarıyla çalışıyorlar' demiş ve arkasından 27 Mart'ta TİB, YouTube'a erişimi engellemişti. CNN Türk
Satılık Hacettepe Üniversitesi!
Hacettepe Üniversitesi, Ankara’nın en gözde yerlerinden olan Beytepe’deki 350 dönüm arazisini satışa çıkardı. Hacettepe Üniversitesi Rektörü Murat Tuncer, 12 Eylül darbesinin ardından Genelkurmay’a tahsis edilen araziyi büyük uğraşlardan sonra yeniden üniversite bünyesine aldırmayı başardı. Ancak Tuncer’in önerisiyle Üniversite yönetimi, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nin biriken 250 milyon liralık borcunu ödemek ve yeni yatırımlarını finanse etmek gerekçesiyle, Başkentin en kıymetli bölgesinde yer alan yaklaşık 350 dönümlük araziyi satma kararı aldı. Rektör Tuncer, öğrenciler ve üniversite hocalarıyla Eylül ayında bir toplantı yaparak, Üniversite Yönetimi olarak Beytepe’deki araziyi satma kararı aldıklarını açıkladı. Sert tartışmaların yaşandığı bu toplantıda, hem akademisyenler hem de öğrenciler arazinin satışına itiraz ettiler.“DÖRT YÖNTEM VAR, BİZ DOĞRUDAN SATIŞI SEÇTİK” Öğrenci Kolektiflerinin kayıt altına aldığı toplantıda Rektör Tuncer, öncelikle arazinin imar geçmesi durumunda değerinin 1 ila 1.5 milyar lira olacağını söyledi. Arazinin 4 yöntemle değerlendirilebileceğini belirterek bunları şöyle açıkladı:  “Birinci yöntem, yeterlilik alan firmayla gelir paylaşımı anlaşması; bununla alışveriş merkezi, iş merkezi gibi çağdaş donatılarla uzun vadeli gelir elde etmek mümkün. İkincisi TOKİ ile hasılat paylaşımı modeline girmek. Gazi Üniversitesi Çukurambar’daki arazisini bu şekilde değerlendirdi; TOKİ onlara 60 milyon verdi; kendisi 800 milyona sattı. Üçüncüsü kamu özel ortaklığı. Ancak bu durumda Başbakanlık onayı gerekiyor ki, bu yöntem bizim açımızdan biraz sıkıntılı. Dördüncüsü de doğrudan satış. Net olarak satıp paranız size kalıyor. Yönetim kurulu ile tartıştık bunun daha uygun olacağı karar verdiler.”ALİ İSMAİL ORMANI OLSUN! Rektör Tuncer’in bu açıklamasından sonra söz alan akademisyenler ve öğrenciler, yönetime sert eleştiriler yönelttiler. Eğitim ve bilim kurumu olan üniversitenin rant yaratmak, gelir elde etme peşinde koşmak, yeşil alanları ranta talana açmak yerine; bilim üretmesi gerektiğini söylediler. Bir öğrenci Gezi Parkı olaylarında polis tarafından öldürülen üniversite öğrencisi  Ali İsmail Korkmaz’ın adının verileceği bir ormana dönüştürme teklifinde bulunarak, “Üç beş ağaç için öldü Ali İsmail, bari burada üniversitenin ormanında yaşasın” dedi.TÜRK TELEKOM FAKÜLTESİ YAPIN Bir başka öğrenci ise devletin, Hazinenin görevinin üniversiteyi, bilimi, hastaneyi desteklemek olduğunu belirterek, “Biz bu gerçeği bir kenara bırakmış, para peşinde koşuyoruz.  Ben daha çok para getirecek formüller biliyorum; Edebiyat Fakültemize reklam alalım; Türk Telekom Edebiyat Fakültesi olsun. Yemekhanemize de reklam alalım, adını Ülker Yemekhanesi olarak değiştirelim. Üniversite her sıkıştığında arazisini mi satacak? Bu nereye kadar böyle gidecek” diye konuştu.Rektör Tuncer, bu eleştiriler üzerine, hastane borçlarından, yarım kalan bina inşaatlarından söz etti. Gelir yaratmak zorunda olduklarını anlattı. Öğrenciler, böyle bir kararın sadece yönetim tarafından alınamayacağını; üniversitenin tüm bileşenlerinin katılacağı geniş bir toplantı yapılarak, arazi konusundaki tasarrufun burada alınması gerektiğine dikkat çektiler.“İMAR GEÇSE DEĞERİ 3 MİLYAR!” Arsanın imarsızken satılması yerine imar geçtikten sonra satılması halinde değerinin 2 ila 3 milyar liraya çıkacağı da iddia ediliyor.“EĞİTİM İÇİN KAMULAŞTIRILDI, SATILAMAZ, PARASIYLA BORÇ ÖDENEMEZ' Maliye Bakanlığı Milli Emlak yetkilileri, Hacettepe’nin Beytepe Bulamaçlı Mevkii’ndeki arazinin 1970’li yıllarda, şahıslardan eğitim amacıyla alınarak, kamulaştırıldığına dikkat çekerek;  “Üniversite bu araziyi satamaz. Çünkü bu arazi, onların kendi gelirleriyle elde ettikleri bir arazi değil. Eğitim amacıyla onlara tahsis edilmiş bir arazi” yorumunda bulundular. Ayrıca yetkililer, bu arsanın satışından elde edilecek paranın döner sermaye bütçesine aktarılamayacağına dolayısıyla da hastane borçlarını kapatmak için kullanılamayacağına dikkat çektiler.İLK İHALE ARALIK’TA Ancak arazinin satışına ilişkin kararlılığını sürdüren Üniversite Yönetimi, ilk ihaleye 12 Aralık 2013 tarihli Resmi Gazete ilanıyla çıktı. İhale günü olarak 24 Aralık 2013 tarihi belirlenirken, 6 kalem arsa için toplam muhammen bedel  889 bin lira olarak ilanedildiyse de teklif veren çıkmadı.17 Ocak’ta Resmi Gazete’de ikinci ihale ilanına çıkıldı. Bu kez toplam muhammen bedel 801 bin liraya indirildiyse de 30 Ocak’ta yapılan ihalede yine teklif olmadı. 28 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanan üçüncü ihale duyurusunda ise ihale günü 8 Nisan olarak ilan edildi. Muhammen bedel ise değişmedi.'DÜNYA ÜNİVERSİTESİ KALABİLMEK İÇİN 600 MİLYONA İHTİYACIMIZ VAR' Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Murat Tuncer, görevi devraldığında eski yönetimin hesapsız harcamaları nedeniyle 270 milyon lira borç devraldıklarını, şu anda da 238 milyon lira borçları bulunduğunu söyledi. Hem bu borcun kapatılması hem de eğitim, nükleer mühendislik, hukuk, inşaat, çevre mühendisliği fakülteleri ile  nüfus etütleri merkezi yatırımı için 600 milyon lira finansman ihtiyacı olduğunu vurguladı. Tuncer, 'Dünya üniversitesi olarak kalabilmemiz, daha çok bilimsel araştırma yapabilmemiz için tabii ki paraya ihtiyacımız var. Bunun için de bu arsayı satmak zorundayız. İmarsız olarak ihaleye çıktık ama ihale günü satışı imarlı fiyattan yapacağız. 850 ila 1 milyar lira iyi bir fiyat olur. Rekabet oluşursa 1.5 milyar liraya kadar çıkar. Bu araziyi satamayacağımız söyleniyor. Peki Hacettepe'nin 3.5 milyon metrekarelik arsası nasıl oluyor da Bilkent üniversitesi tarafından kullanılıyor, hem de üzerinde Emlak Konut'un konutları, oteller, alışveriş merkezleri bulunuyor? Üniversitenin ayağa kaldırılması için bunların değerlendirilmesi gerekiyor. Kolektif öğrenci arkadaşlar, orman yapalım, deyince ben de Polatlı'daki 1 milyon metrekarelik yerimizi gösterdim, buyurun ağaç dikin, dedim. Kimse gelmedi' dedi.  Kaynak: Hürriyet
TOKİ Başkanı Ahmet Haluk Karabel Görevden Alındı
Başbakan Erdoğan'ın fırça attığı iddia edilen TOKİ Başkanı Karabel, dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayladığı kararname ile görevinden alındı. AK Parti iktidarı döneminde, kentsel dönüşüm projeleri çerçevesinde kamunun önemli birimlerinden biri haline dönüşen TOKİ'de, ilginç bir atama operasyonu yaşandı. Yerel seçimden önce internete düşen ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ait olduğu iddia edilen ses kaydında, Erdoğan'ın fırça attığı belirtilen TOKİ Başkanı Ahmet Haluk Karabel, dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayladığı kararname ile görevinde alındı. Cumhurbaşkanı Gül'ün onayladığı kararname Resmi Gazete'de yayımlandı ve buna göre, Toplu Konut İdaresi Başkanı Ahmet Haluk Karabel, başka bir göreve atanmak üzere görevden alınırken, yerine Mehmet Ergün Turan getirildi. ÖZAL DÖNEMİNDE KURULDU Türkiye'nin yaşadığı hızlı kentleşme sebebiyle oluşan konut ve kentleşme sorunlarının çözülmesi ve üretimin artırılarak işsizliğin azaltılması amacıyla, Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı kurulmuştu. Bu tarihte yürürlüğe giren 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile özerk Toplu Konut Fonu oluşturulmuştu. ANAP iktidarları döneminin ardından geri planda kalan TOKİ, AK Parti iktidarları döneminde yeniden projeleriyle öne çıktı ve önemli bir kamu birimi haline geldi. TOKİ'nin bir dönem başkanlığını yapan Erdoğan Bayraktar, daha sonra atandığı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görevinden 17 Aralık operasyonu sonrası yaşanan gelişmelerin ardından azledilmişti. TOKİ'NİN YENİ BAŞKANI BUGÜN GÖREVE BAŞLIYOR 30 Mart'taki yerel seçim öncesinde; Başbakan ile TOKİ Başkanı Ahmet Haluk Karabel arasında geçtiği öne sürülen bir konuşmanın ses kaydı internet ortamında yasa dışı olarak yayınlanmıştı. Başbakan'ın o dönemde fırçaladığı iddia edilen TOKİ Başkanı Karabel ile ilgili görevden alma kararnamesi dikkat çekti. Gül'ün perşembe günü onayladığı ve bugün Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren kararnameye göre atamalar şöyle: *Toplu Konut İdaresi Başkanı Ahmet Haluk Karabel, görevinden alındı. Yerine Mehmet Ergün Turan atandı. *Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı'na Mustafa Karaman atandı. *Aile ve sosyal politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne, Temindar Aytekin tayin edildi. *Aile ve sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdür Yardımcılığı görevlerine Gülser Ustaoğlu ve Hülya Yavuz atandı *Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Denetim Hizmetleri Başkanlığına, İsmail Yüksektepe getirildi. *Aile ve Sosyal Politikalar Bakanılğı Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığına Mustafa Okur atandı. *Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.Genel Müdürlüğü'nde açık bulunan Yönetim Kurulu Üyeliğine Ömer Koca atandı. YENİ TOKİ BAŞKANI Mehmet Ergün Turan, 1967 yılında Bakırköy’de doğdu. İlk, orta, lise tahsilini İstanbul’da tamamladıktan sonra 1990 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden İnşaat Mühendisi olarak mezun oldu. Mehmet Ergün Turan, 1999-2004 ve 2009 Yerel Seçimlerine Güngören ilçesinden İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyeliğine seçildi. Bu süreçte Güngören Belediyesi Teknik Başkan Yardımcılığı, İBB İmar Komisyon Üyeliği ve Başkanlığı, İBB Encümen Üyeliği, İBB Meclis 2.Başkan Vekilliği görevlerini yürüttü. 2009 Mahalli İdareler Seçimleri’nden sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ak Parti Grup Başkan Vekilliği görevini yürüttü. Kaynak: Milliyet