onedio

YÖK Haberleri

YÖK ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. YÖK ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Marmara İletişim'de İki Asistan Okuldan Atıldı
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ndeki iki araştırma görevlisi, Gezi eylemleri sırasında yasal sendikal haklarını kullanarak iş bırakma eylemine katıldıkları için açılan soruşturma sonrasında okuldan atıldı. 8 araştırma görevlisine de kıdem durdurma cezası verildi. Fakültenin dekanı Yusuf Devran, daha önce de öğrencilerin fişlenmesi, öğretim üyelerinin tehdit edilmesi ile gündeme gelmişti. Geçtiğimiz Haziran ayında KESK'in iş bırakma kararına uyarak Gezi Protestolarına destek veren Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden 2 Araştırma Görevlisi okuldan atıldı. Marmara Üniversitesi'nde haftalardır öğretim görevlileri ve öğrenciler Dekan Prof. Yusuf Devran'ın keyfi uygulamalar içinde olduğunu iddia ederek protesto eylemleri düzenliyorlardı. Marmara İletişim Fakültesi Dekanlığı, Gezi olaylarına katılan 8 asistana 2 yıl kıdem durdurma cezası verdirmişti. Son olarak dün çıkan karara göre Dr. Figen Algül ve Araştırma Görevlisi Can Özbaşaran okuldan atıldılar. Yasal sendikal eylemi 'cumhuriyeti ortadan kaldırmak' olarak gösterdi İki hocanın okuldan atılma gerekçeleri dilekçede şöyle ifade edildi. 'Cumhuriyetin niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik eylem yapmak; ideolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek suretiyle kurumların huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak; boykot işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak ya da bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek, yardımda bulunmak.' Kararı YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya verecek Şimdi Gözler YÖK'e çevrildi. Araştırma Görevlileri bir hafta içinde YÖK'e itiraz edebilecek. Son kararı YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya verecek. Son yıllarda hep fişleme ve tehditler ile gündeme geldi Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, son yıllarda, dekanı Yusuf Devran'ın öğrenci fişlemeleri, bazı öğretim üyelerine yönelik tehdit ve baskı uygulamalarıyla da sürekli gündemde olan bir okul. Devran daha önce de yüksek lisans mülakatına girecek olan öğrencilere yönelik yaptığı fişleme ile gündeme gelmişti. Yüksek lisans mülakatına giren bir öğrenci listesinde Kürt kökenli öğrencilerin isimlerinin yanına 'PKK'lı' anlamına gelen 'P' harfi ile işaretlenmişti. Devran, fişleme listesiyle ilgili 'bu resmi bir evrak değil' diyerek daha önce suçlamaları reddetmişti. Yusuf Devran daha sonra Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gözde Yılmaz'ın savcılığa yaptığı başvuru ile yeniden gündeme geldi. Okula alınacak yüksek lisans ve doktora öğrencileri için verdiği listeyi jüri üyesi olarak kabul etmeyen Doç. Dr. Gözde Yılmaz'ı tehdit eden Devran, Yılmaz'ı hedef de göstermişti. Doç. Dr. Yılmaz, bu tehditler üzerine savcılığa suç duyurusu yaparak, koruma talep etmişti. Doktora jürisi üyesi doçenti tehdit etmişti Dekan Devran'ın hedef tahtasına oturttuğu hocalar ve araştırma görevlileri sosyal medya üzerinden bazı öğrencilerin tehditlerine maruz kalmışlardı. Doç. Dr. Yılmaz'ı da koruma talep etmeye yönelten bu durumdu. Sosyal medyada ve çeşitli mecralarda Devran'ın 'ülkücü' öğrenciler ile sıcak ilişkiler içinde olduğu ve onun hedef haline getirdiği kişilerin bu kesimlerin tehditlerine maruz kaldığı da sıkça yer aldı. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde son yıllarda sıklaşan ülkücü öğrenciler ile solcu ve Kürt öğrencilerin örgütlenmeleri arasında çıkan kavgaların sonrasında da dekanın, öğrencilerin bir kesimine yönelik bu yakınlığı dile getirilmiş ve eleştirilmişti. Fakültesini dünyanın gündemine taşıdı ama nasıl? Gezi Parkı eylemleri sonrasında da hızını kesmeyip sendikalı araştırma görevlilerinin hakkında yasal sendikal haklarını hiçe sayıp soruşturma başlatan ve cezalar yağdıran Devran, bu uygulamaları ile TBMM gündemine de dünya akadami çevrelerinin en saygın isimlerinin de aralarında yer aldığı karşı imza kampanyalarına da neden olmuştu. 24 ülkede yüzlerce üniversitede görev yapan 1431 akademisyenin imza attığı 'Akademinin özgürlüğü, bizim özgürlüğümüz' adlı protesto metninde Noam Chomsky, Judith Butler ve Nancy Fraser gibi dünyanın tanıdığı isimler de vardı. Akademik alanda her hangi bir başarı yerine, bir dönemin 'kışla' eleştirilerini hatırlara getiren uygulamaları ile fakültesini sürekli gündemde tutan Yusuf Devran'a yönelik bu protesto metninde imzası bulunan Chomsky, Butler gibi isimlerin araştırmaları ve kimi teorileri İletişim Fakültelerinde verilen derslerde okutuluyor. CNN Türk
Dershanelerden Sonra Üniversite Sınavı da Kalkıyor
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), dershanelerin kapatılarak özel okullara dönüştürülmesini öngören düzenlemenin ardından üniversiteye giriş sistemini de değiştirmek için kolları sıvadı. Sabah’tan Yaşar Özay’ın haberine göre yeni düzenlemede Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) kalkacak. Yerine bu yıl ilk uygulaması yapılan temel eğitimden orta öğretime geçiş sınavı benzeri bir model gelecek. Lisans Yerleştirme Sınavı'nın (LYS) da formatı da değiştirilecek. 2 FORMÜL ÇALIŞMASI TÜBİTAK, YÖK ve ÖSYM ile birlikte yürütülen çalışmanın 2016 yılında tamamlanması hedefleniyor. Üzerinde çalışılan ilk model, bu yıl SBS yerine ilk uygulaması yapılan temel eğitimden orta öğretime geçiş sınavı benzeri bir modeli öngörüyor. Lise son sınıf öğrencileri 2 ay aralıklarla 5 dersten sınava girecek ve öğrenci en yüksek notu aldığı sınavla üniversiteye başvurusunu yapabilecek. Üzerinde çalışılan diğer modelde öğrencinin lise birinci sınıftan dördüncü sınıfa kadar olan tüm sınavları esas alınacak. Merkezi sınavlara girecek lise öğrencilerinin ders durumları da ölçülecek ve çıkan puana göre üniversite tercihi yapılabilecek. Sınavlarda testin yanı sıra kısa açık uçlu soruların sorulması da gündemde. TEK DERS KURSLARI DEVAM EDECEK MiliEğitim Bakanlığı (MEB) Müsteşarı Yusuf Tekin, ek ders ihtiyacı bulunan öğrencilere yönelik okullarda ve halk eğitim merkezlerinde açılacak takviye kurslara ilişkin düzenlemenin hazır olduğunu bildirdi. Milli Eğitim müfredatına uygun olduğu takdirde tek bir derse yönelik kurslara itirazları olmadığına işaret eden Tekin, 'Çocuğunuz matematiğe eğilimli, İngilizce'ye eğilimli buna yönelik kurs aldırabilirsiniz. Bizim derdimiz sadece bir sınava yönelik hazırlık mahiyetinde çocukları ısrarla test çözmeye zorlayan analitik düşünmesine engel olan farklı bir eğitim uygulayan yapıları ortadan kaldırmak' diye konuştu. Tekin 'Mesela çocuğun fizik dersinden takviyeye ihtiyacı var. Bizim fizik öğretmenimiz takviye kursu açacak. Bunlar için öğretmenlere ek ders ücreti vereceğiz ama vatandaşlardan bunun için ücret almayacağız' açıklamasını yaptı. Dershanelerin 2015 Eylül ayına kadar faaliyetlerine mevcut şekliyle devam edeceğini belirten Tekin, sektör temsilcilerinin bu yöndeki talepleri doğrultusunda bu kararı aldıklarını söyledi. Tekin, 2015 Eylül ayına kadar dönüşüm için başvuran dershanelere arsa, kredi, vergi indirimi, okul kiralama gibi destekler vereceklerini vurguladı. Dünya Bülteni/ Haber Merkezi
İşte Türkiye'nin En İyi Üniversiteleri
2013 yılı Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) verilerine göre ülkemizde 170 üniversite bulunuyor. Bu sayıya da her yıl yenileri eklenmeye devam ediyor.Ancak eğitimde kalite arayanlar Türkiye’nin en iyi üniversitelerine girebilmek için yoğun çalışma temposu içine giriyor. Dünyada üniversitelerde verilen eğitimin kalitesi farklı kriterlere göre ölçülerek sıralamalar yapılıyor. Peki Türkiye’de en iyi üniversite sıralamasında durum nasıl? Farklı kriterlere dayalı belirlenen farklı sonuçlar bulunuyor.Türkiye’nin en iyi üniversitelerini belirlemek için ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesinde kurulan URAP (University Ranking by Academic Performance) Laboratuvarı tarafından bir çalışma yapılarak ”Üniversitelerin Akademik Performansa Dayalı Genel Sıralaması” saptandı.Bu çalışmada Türkiye’deki 125 üniversitenin, ”Makale sayısı, öğretim üyesi başına düşen makale sayısı, atıf sayısı, öğretim üyesi başına düşen atıf sayısı, toplam bilimsel doküman sayısı, öğretim üyesi başına düşen toplam bilimsel doküman sayısı, doktora öğrenci sayısı, doktoraöğrenci oranı, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı” olmak üzere toplam 9 kritere göre belirlendi.Tüm Üniversitelerin Genel Puan Tablosu’nda 9 kritere göre en yüksek puanı Hacettepe Üniversitesi aldı. Hacettepe’nin ardından ODTÜ 2.,İstanbul Üniversitesi de 3. oldu. Ankara Üniversitesi 4., Gazi Üniversitesi 5., Ege Üniversitesi 6., Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü 7., İstanbul Teknik Üniversitesi 8., Atatürk Üniversitesi 9., Erciyes Üniversitesi 10. sırada yer aldı. Alana göre sıralamada ise, ”makale sayısı, atıf sayısı, toplam bilimsel doküman sayısı” olmak üzere toplam 4 kriterden elde edilen puanlar kullanıldı.
Yurtdışında Üniversite Okumak Türkiye'den Ucuz!
Çoğu insan gibi hâlâ yurtdışında üniversite okumanın çok zengin olmayı gerektirdiğini mi düşünüyorsun? Bu yazıyı artık böyle düşünme diye, düşündüğün gibi olmadığını göstermek için hazırladık.Her bütçeye ve kritere uygun olarak yurtdışında üniversite eğitimi sınav zorunluluğu olmaksızın, YÖK onaylı, İngilizce eğitim alabilirsiniz. Üstelik alacak olduğunuz bu diplomalar size Türkiye’de eğitim alan birçok öğrenciye kıyasla önemli avantajları da yanında getirecektir.Yurtdışında üniversite fiyatları aşağıdaki tabloda görülebilir.
Sorular Neden Açıklanmıyor?
23 Mart’ta 2 milyon 7 bin 685 aday sınava girecek. Artık kimin hangi salonda sınava gireceği belli. Soru kitapçıkları basıldı, sonuncusu da çarşamba günü bitiyor. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir , bu yıl sınav sorularının tamamının yayınlanmayacak olmasına gerekçe olarak, 'Ölçme kabiliyeti yüksek olan sorular bazı düzenlemelerle yeniden kullanılabilir. Bu hedef doğrultusunda sınavlarda sorulan soruların sadece yüzde 10’unun paylaşamının yeterli olacağını düşünüyoruz' dedi. 2014’te bazı sınavların 'Yazılı Sınav' olarak yapılacağını açıklayan Demir,' Açık uçlu diye bilinen yazılı sınav için çok yoğun ve yaygın bir gayretimiz var. Bu gayret içinde bugüne kadar bir deneme, iki de gerçek sınav yaptık' ifadesini kullandı. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir'in Hürriyet'ten Nuran Çakmakçı 'ya verdiği söyleşi şöyle: Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı sistemin değişeceğini söyledi. Size bu konuda bir bilgi geldi mi, hazırlık yapılıyor mu? Somut olan tek bir şey var. O da geçtiğimiz yıl Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu’nda alınan karar. Oradaki karar şu: üniversite giriş sistemi yeniden tasarlansın. O zamandan söylüyorum 2013’ten 2015 sonu idi. Ama o günden bugüne ne tür bir açık faaliyet yapıldığı konusunda ben bilgi sahibi değilim. Çünkü kanun böyle bir sorumluluğu YÖK’e veriyor. Yüksek Kurul’da bunu YÖK’e vermişti. Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, TÜBİTAK, ÖSYM ortak bir çalışmayla hepsini konuşuyordur. Açıklanan modelle ilgili bilginiz var mı? Türkiye’de üniversiteye giriş koşullarını belirleme yetkisi YÖK’e verilmiştir. ÖSYM olarak biz üzerimize düşen her türlü desteği veriyoruz. Ülkemiz için en uygun olan sistem belirlenecektir. ÖSYM de bu kapsamda olabildiğince aktif olacaktır. Sizin kafanızdaki model nedir? Bizim söyleyeceğimiz aslında çok bir şey yok. Bize ne söyleniyorsa onu yapmak durumundayız. Kamuoyunda konuşulan YGS’nin çoklu yapılması bence en hızlı adapte edilebilecek bir işlemdi. 'Soru havuzu oluşturuyoruz' Çoklu sınava geçme hedefiniz var mı? Tabii çok iyi düşünülmesi gerekir. Çünkü YGS, LYS ile birlikte değerlendirilerek yerleştirme puanları oluşturuluyor. Eylülde, ocak, şubatta, martta, haziranda yapılacak YGS’lerin olası kadroları bunlar. Bunlarda en yüksek puanı almak mı söz konusu olacak? Yoksa bir başarı çıtası belirleyip “Başarılmıştır” deyip ona göre mi işlem yapılacak? Bütün bunların iyi tartışılması gerekir. Ciddi bir sistem var. Bunları kaldırıp yerine şöyle ya da böyle olsun demek ayaküstü yapılacak bir şey değil. Sadece lise sonlar mı girecek? Ben bir model söylemiyorum. Bir tek önerimiz vardı bizim çoklu YGS onu söylüyorum. Bu Milli Eğitim’i yakından ilgilendiren bir konu olur. Eğer siz, “sene içerisinde sınav yapacağım” derseniz tamamen Milli Eğitim’in konusu olmaya başlar. Çünkü, eğitimi etkiler. Bu yıl soruların tamamını yayınlamayacaksınız? Neden? ÖSYM çok yoğun bir biçimde soru havuzunu genişletme gayreti içinde. Bunun için bir “Soru Havuzu Yazılımı” kullanımına başladık. Tüm sınavlarımız için “Soru Hazırlama Çalıştayları” yaptık. Türkiye’deki akademisyenlerin birikimlerini değerlendiren soru hazırlama çalışmalarına başladık. Ölçme kabiliyeti yüksek olan sorular bazı düzenlemelerle yeniden kullanılabilir. Soruları tekrar kullanmanız mümkün o halde? Yoğun bir soru havuzu oluşturma gayretimiz var. Özellikle sınavlarda denenmiş ve ölçme niteliği yüksek soruların bazı değişikliklerle yeniden kullanımını hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda sınavlarda sorulan soruların sadece yüzde 10’unun paylaşamının yeterli olacağını düşünüyoruz. Yüzde 10’luk uygulamayı da sınava hazırlanan adayların bilgi edinmeleri ve sınava girmeleri halinde kendi sınavlarını cevap kâğıtları ile birlikte fiili olarak değerlendirebilmeleri için uygun gördük. Ama sadece bu YGS’ye 2 milyondan fazla aday katılacağı için yönetim kurulu soruların yüzde 20’sini açıklama kararı aldı. Bir soru birkaç yıl sonra sorulabilir mi? Sınav yapan bir kurum olarak bizim çok zengin bir soru havuzumuz var. Çünkü her geçen gün sınav yükümüz artıyor. Çok hızlı reaksiyon vermemiz gerek durumlar söz konusu olabiliyor. Soru havuzumuzu genişletmenin yollarından biri de sorularımızı sokağa dökmemek, tüm dünyada da bunun böyle olduğunu görüyoruz. Dünyada benzeri sınav yapan kurumların hiçbiri geçmişte yaptığımız gibi sınav sorularını açıklamıyorlar. Belli bir kısmını açıklıyorlar, bilgi veriyorlar. Soruları tekrar tekrar kullanmak amacıyla muhafaza ediyorlar. Bir sorunun gerçekten kullanışlı bir hale gelebilmesi için 2-3 sene gerekiyor. Gerçek sınavda soruların denenmesi çok önemli. Eğer siz sorularınızı sınavdan sonra açıklarsanız deneme şansınız olmuyor. O zaman ölçme yeteneği belirsiz olan sorularla sınav yapmak durumunda kalıyorsunuz. ÖSYM havuzu genişletme, ölçme niteliğini iyileştirme gayreti içerisinde çalışırken önümüzdeki tek zorlayan konu bilgi edinme yayasıydı. Meclis’ten sorularımızın bilgi edinme yasası kapsamı dışında olmasını sağladık. 'İsteyen aday sınav kağıdını görebilir' Adaylar ne yaptıklarını bilemeyecek mi? Bu durum, adayların bireysel olarak sınavda kendi kullandıkları soru kitapçıklarını ve cevap kâğıtlarını kendilerinin incelemesine engel değil. Adaylar ÖSYM’den randevu alarak kendi kitapçıklarının asıllarını inceleyebilirler. Kişisel bilgi edinmeye bir itirazımız yok. Her yıl tartışılan soruları şimdi kimse bilemeyecek. Bu hataların hepsini matbaa analizi dediğimiz analiz gösteriyor aslında. Matbaa analizi şu: adayların çoğunluğu hangi soruya hangi seçeneğe gitmiş. Başarılı adaylar yani soruların yüzde 100’üne yakınına doğru cevap verenler, o soruda nasıl cevap vermiş. Bu analizlerle eğer 5 seçenekli bir soru, doğru seçenek “D” ama adayların tamamı “C”ye gitmişse burada bir sorun var demektir. Bunu tekrar uzmanına gösterip, incelettirip burada bir hata varsa direkt iptal ederiz. Sonrasında siz mi analiz yapacaksınız? Tabii. Sınav bittiği an bütün sınavlarımızda bunu yapıyoruz. Cevap kâğıtları okunduğu an bakıyoruz hangi sorularımızda sorun var diye inceliyoruz. Doğru cevap “D” ise adayların yüzde 95’i “C” ye gitmişse o zaman bariz bir hata var demektir. O konunun uzmanlarına tekrar gösteriyoruz. Benzer şekilde siz doğru cevaba “B” demişsiniz. Ama adayların yüzde 20’si “A”ya yüzde 20’si “B”ye yüzde 20’si “C”ye yüzde 20’si “D”ye böyle bir şey de olamaz, sıkıntı olur. Bütün bu analizler bize hatalarımızı da gösteriyor. Bunlara bağlı olarak biz de gerekiyorsa sorularımızı iptal ederiz. Bu yıl sınav müfredatında bir değişiklik olacak mı? Geçen yıldan bu yana ortaöğretim müfredatında bir değişme olmadığından soruların kapsamında bir değişiklik söz konusu değil. 'Sonuçları açıklamada her an sürpriz yapabiliriz' Sınava giren öğrenci sayısı her yıl daha da artıyor? Sınav devam ederken, başvuru sayısı artarken dershanelerin kapanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yürürlükte olan zorunlu eğitim süreci 4+4+4 sistemi ile daha fazla sayıda öğrenci ortaöğretim kurumlarından mezun olacak ve üniversiteye girmek için talepte bulunacak. Bu yıl 2 milyon 7 bin 685 aday sınava girecek. 2015’te bu sayının daha da yükseleceğini öngörüyoruz. Zorunlu ortaöğretimi tamamlayan öğrencilerimizi mesleki eğitime yönlendirmediğimiz sürece bu talep devam edecek. Geçen yıl sınav sonuçları 1 hafta içinde açıklanmıştı. Bu yılki sınav açıklanma öngörünüz nedir? 2013 yılında yaptığımız tüm sınavları mümkün olan en kısa sürede açıklamak için gayret ettik ve büyük oranda da bunu başardık. Bu gayretimiz 2014 yılı sınavları için de devam edecek. Hedefimiz, sınav bittiği anda sonuçları açıklamak. Her an sürpriz yapabiliriz. Tuvalete gitme yasağı sürecek mi? Olmazsa olmazlarımızdan bir tanesi. Bu konuda çok hassasım. Sınav salonuna giren birisinin sınav salonundan çıkmaması gerekir. Buna çok önem veririm. Çünkü nereye gittiği konusunda hiçbir bilgiye sahip olamıyorsunuz. Belki ben olurum. Ama o salonda oturan diğer adaylar o ciddi bir endişe kaynağı. Ona fırsat vermek istemiyoruz. Sınav salonundan çıkan bir daha geri dönemez. Sınavın üçte ikilik kısmı zorunludur çıkılamaz. Sonrasında isteyen çıkabilir ama geri gelemez. '140 puan için artık adaylar da 4 testten 4'er net yapsın' 'LYS’ye girmek için 140 barajının ne olduğunu söyleyeyim. YGS’de dört testimiz var. Temel Matematik, Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler ve Türkçe. Bu testlerin her birinden 4’er doğru yapan 140 puan alır. Bunu da yapsın adaylar artık. O kadar berbat durumda değiliz. Ancak çok kitle olunca, çok alakasız insanlar sınava giriyor. Sadece matematik testini doğru yapanlar var. Biz onların puanlarını hesaplamıyoruz. Arkadaşıyla iddiaya giriyor ve diyor ki, “matematikte 40’ta 40 doğru yaparım.” Sınava giriyor ve sadece bunu yapmak istiyor. Hepsini 40’ta 40 yanlış yapacağım diye sınava giren de var.' 'Tüm adaylar bütün soruları okuyarak cevaplama gayreti içerisinde değil. Aslında o sıfır dediğimiz şeyler bunlar yüzünden oluyor. Giriyor hiçbir soruya doğru cevap vermeden çıkıyor. 2 tane soruyu işaretliyor çıkıyor. Böyle insanlar var, kitleyi bunlar oluşturuyor. ÖSYM’de puan hesabı yapmak için mutlaka en az iki testte soru işaretlemiş olmak gerekiyor. Soruların 4 tanesinin doğru olması gerekiyor 140 alması için. Hepsi yanlış olursa o da olmuyor. Bunu da yapsın artık adaylar.' 'Yazılı sınavlara geçebiliriz' 'Açık uçlu diye bilinen yazılı sınav için çok yoğun ve yaygın bir gayretimiz var. Bu gayret içinde bugüne kadar bir deneme, iki de gerçek sınav yaptık. 2014’te bazı sınavlarımızı “Yazılı Sınav” olarak yapacağız. Yazılı sınav, günümüz bilişim teknolojileri sayesinde objektif (nesnel) olarak yürütülebilir bir sınav sistemidir. Yazılı sınavların üniversiteye girişte kısa bir zaman zarfında uygulanması ise öngörülmüyor. Yeterli deneyim ve altyapı oluştuktan sonra değerlendireceğimiz bir konudur.'T24
CHP Yüzde 32 İle Gençler Arasında Birinci Parti
Umut Oran: Türkiye’nin umudu gençler, gençlerin umudu CHP CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, 30 büyükşehirde 18-25 yaş arasındaki 5600 gençle yaptırılan bir araştırma sonucunda CHP'nin yüzde 32 ile birinci parti olduğunu AKP'nin ise yüzde 22,7'de, MHP'nin de yüzde 16,9'da kaldığını bildirdi. Gençlerin yüzde 55’inin yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının AKP tarafından engellendiğini düşündüğünü, AKP’li gençlerde dahi bu oranın yüzde 26,4 olduğunu vurgulayan Umut Oran, 'Türkiye'nin umudu gençlerimiz, gençlerin umudu ise CHP'dir. İnanıyoruz ki 7 milyon dolayındaki gencimiz bu seçimlerde kendilerinin ve ülkelerinin geleceğine sahip çıkacak' dedi. CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın konuyla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı açıklama şöyle: Türkiye çapında 30 büyükşehirde 18-25 yaş arası 5 bin 600 gencimizle yaptığımız geniş katılımla araştırmadaCHP yüzde 32 ile birinci parti çıktı. Gençlerin yüzde 22,7’si AKP’ye, yüzde 16,9’u MHP’ye oy vereceğini söylüyor. Bu Pazar bir milletvekili seçimi olsa gençlerin yüzde 32,8’i CHP’ye, yüzde 23,4’ü AKP’ye, yüzde 18,6’sı MHP’ye oy verecek. Gençler ülkesine duyarlı ve yüzde 56’sı Türkiye’nin kötüye gittiğini görüyor, “iyiye gidiyor” diyenlerin oranı sadece yüzde 22… Gençlerin yüzde 55’i yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının AKP tarafından engellendiğini düşünüyor; AKP’li gençlerin bile yüzde 26,4’ü de bu görüşte... Gençlerimiz yerel yönetimlerden gençlere, kadınlara yönelik projeler bekliyor; çevreye duyarlı yönetim istiyor, gençler internet sansürüne tepkili... Gençler çağı kavrıyor, dünyayı tanıyor, olup biteni görüyor,  ülkesine sahip çıkıyor. Yarınlarımız olan gençler ülkemizin umudu; gençlerin umudu ise CHP... Gençlerimizin duyarlılığını, taleplerini paylaşıyoruz. Gençler bize ışık tutuyor. Bu baskıcı iktidarı alaşağı etmek, yolsuzluklara son vermek için hafta sonu yapılacak yerel seçimler tarihi bir fırsattır… İnanıyoruz ki 7 milyon dolayındaki gencimiz bu seçimlerde kendilerinin ve ülkelerinin geleceğine sahip çıkacak.  Demokratik, ileri, çağdaş, güçlü ve özgürlükçü yeni Türkiye’yi gençlerimizle birlikte gerçekleştireceğiz. Tüm gençlerimizi hafta sonu sandığa gitmeye ve ülkenin geleceği için son derece önemli olan oylarını hiçbir etki altında kalmadan özgürce kullanmaya çağırıyoruz. On bir yılı aşkın süredir Türkiye’nin üzerine kâbus gibi çöken AKP iktidarının zulmünden en fazla nasibini alan kesimlerin başında gençlik geliyor. İktidar imkânlarını kullanarak kendi kişisel servetini büyüten Tayyip Erdoğan, bir yandan da 80 yıllık hukuk devleti ve demokrasi sürecini altüst etti. Tüm toplum kesimlerine eşi görülmemiş baskı, sansür, zulüm ve devlet şiddeti uygulandı. Bu kesimlerin de başında gençler geldi. AKP iktidarı, gençlerin eğitim ve istihdam başta olmak üzere birçok alandaki sorunlarını büyütürken,  düşünen, sorgulayan, eleştiren, talep eden ve iktidarın yanlış politikalarını protesto eden gençlere yönelik baskı ve sindirmenin dozunu her geçen gün artırdı. Başbakan gençleri “Ya dindar olacaksınız ya da tinerci” diye kutuplara ayırdı. Tüm dünyada siyasal ve sosyal ilerlemenin lokomotifi olan gençlikten korkan AKP,  yarattığı düzene ses çıkarmayacak, sorgulamayacak, sadece kendisinin istediği web sitelerine girecek tepkisiz, konuşmaz, düşünmez bir gençlik yaratmaya çalıştı. İktidarın dayatma ve baskılarına karşın gençlerimiz çağı kavrıyor, dünyayı tanıyor, ülkede olup biteni iyi analiz ediyor, sağlıklı çözümler üretiyor, ülkesine sahip çıkıyor. Gençler, siyasetten, yerel yönetimlerden ve merkezi yönetimden beklentileri, ülke meselelerine yönelik duyarlılığı ve bilinçli yaklaşımı ile ülkemizin kurtuluşu ve geleceği için umut veriyor, bize ışık tutuyor. ÜLKENİN UMUDU GENÇLER, GENÇLERİN UMUDU CHP… AKP iktidarında elinden ekmeği, geleceğinden aydınlığı çalınan gençlerimiz, umudu ve çıkışı ise CHP’de görüyor. 30 büyük şehirde 18-25 yaş arasındaki 5.600 gencimizle yaptırdığımız bir araştırmada CHP yüzde 32 oranı ile birinci parti çıktı. Yarınlarımız olan gençler ülkemizin umudu; gençlerin umudu ise CHP… Araştırmadan çıkan sonuçlar özetle şöyle: Gençlerin yüzde 56’sı Türkiye’nin kötüye gittiğini düşünüyor. İyiye gidiyor diyenleri oranı sadece yüzde 22... Gençlerin yüzde 32’si önümüzdeki yerel seçimlerde CHP’ye, yüzde 22,7’si AKP’ye, yüzde 16,9’u MHP’ye oy vereceğini söylüyor. Kararsız ve cevap yok diyen gençlerin oranı yüzde 14,2. Bu Pazar bir milletvekili seçimi olsa gençlerin yüzde 32,8’i CHP’ye, yüzde 23,4’ü AKP’ye, yüzde 18,6’sı MHP’ye oy vereceğini söylüyor. Gençlerin yüzde 50’si 17 Aralık Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu’nu bir “yolsuzluk ve rüşvet soruşturması” olarak kabul ediyor. AKP’li gençlerin yüzde 17,5’i 17 Aralık operasyonunu rüşvet ve yolsuzluk soruşturması olarak görürken, yüzde 18,7’si hem rüşvet ve yolsuzluk soruşturması hem de hükümete yönelik bir darbe girişimi olduğu kanaatinde. Gençlerin yüzde 54,8’i yolsuzluk soruşturmasının hükümet tarafından engellendiği görüşünde, AKP’li gençlerin bile yüzde 26,4’ü de bu kanaatte. Gençlerin yüzde 56’sı yolsuzluk operasyonu sonrası yaşanan gelişmeler nedeniyle hükümete güvenini kaybettiğini söylerken, AKP’li gençlerin yüzde 22’si de bu kanaate katılıyor. Gençlerin yüzde 46,8’i Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğünün azaldığı kanaatinde. Gençlerin yüzde 80,7’si Cumhurbaşkanı’nın internet ile ilgili yasayı onaylamasına karşı olduğunu ifade ederken,AKP’li gençlerin de yüzde 55’i bu konuda Cumhurbaşkanı’nı desteklemiyor. Gençlerin yüzde 85,4’ü internette ziyaret ettikleri sitelerin ve aradıkları tüm bilgilerin devlet tarafından arşivlenmesine karşı çıkıyor. Bu oran, AKP’li gençlerde de yüzde 66,7 ile oldukça yüksek. Gençlerin yüzde 21’i Büyükşehir Belediye yönetimlerinden iş imkanı, yüzde 13’ü meslek edindirme kursu ve yüzde 11,2’si kültür sanat faaliyetlerine yönelik projeler bekliyor. Gençlerin yüzde 56,2’si Büyükşehir Belediyesinin topluma dönük çalışmalarında iş bulma imkanı yaratacak yardımları bir öncelik olarak kabul etmesini istiyor. Yerel seçimlerde gençlerin yüzde 34’ü adayın daha önemli olduğunu söylüyor. Gençlerin yüzde 35’i hem aday hem parti önemlidir derken, yüzde 28,4’ü sadece parti önemlidir diyor. Gençlerin yüzde 94,3’ü oy verecekleri partinin kadın haklarına, kadın erkek eşitliğine bakışının oy verme davranışlarında etkili olacağını söylerken, yüzde 94,2’si özgürlüklere, yüzde 93,4’ü engelli haklarına, yüzde 83,3’ü etnik sorunlara bakış açısının oylarını etkileyeceğini ifade ediyor. Gençlerin yüzde 95’i yerel seçimlerde oy verecekleri adayın gençlere yönelik projelerinin oylarının yönünü etkileyeceğini ifade ederken, yüzde 93’ü kadınlara yönelik projelerin oy verme hareketlerini etkileyeceğini söylüyor, yüzde 92,7’si adayın çevre duyarlılığı sahibi olmasını önemsiyor. Gençlerin yüzde 82,4’ü 30 Mart’ta yapılacak olan seçimlerde desteklediği parti veya adaya oy verecek. ERDOĞAN GENÇLİĞİ PERİŞAN ETTİ… 76 milyonu aşan nüfusun 12 milyona yakınını 15-24 yaş grubundakiler oluşturuyor. Bu gençlerin 3.7 milyonu istihdamda gözüküyor, ama bunların 1 milyona yakını “ücretsiz aile işçisi”, yani okuma ya da çalışma imkanı olmadığı için ailesine yardım eden kişiler. Sosyal güvencesi bulunmayan bu kişiler açısından gerçek bir istihdam söz konusu değil. Zaten bir işte çalışan gençlerin toplamda yarıya yakınının sosyal güvencesi bulunmuyor. Gençler kayıt dışı, ucuz iş gücü olarak kullanılıyor. Aynı yaş aralığındaki gençlerin 1 milyona yakını ise iş arıyor. Gençlerin 4.6 milyonu öğrenci olmak üzere toplam 7 milyonu aşkın bölümü ise iş gücü dışında yer alıyor. 2.4 milyon genç ise ne çalışıyor, ne de okuyor. Gençlerde işgücüne katılım oranı yüzde 39, işsizlik oranı ise yüzde 20 dolayında bulunuyor. Ancak bu sadece aktif olarak iş arayanların oranını gösteriyor. Üniversiteye girmek bir dert, bitirip iş bulmak ayrı dert… AKP döneminde YÖK aracılığıyla tüm yükseköğrenimde baskıcı zihniyet egemen kılındı, bilim zayıflatıldı, bilim dallarının, mesleklerin içi boşaltıldı, üniversite eğitiminin kalitesi iyice aşağılara indi. Gerekli akademik, fiziksel ve bilimsel alt yapıya sahip olmadığı halde daha çok ticari amaçla ya da belli bir dünya görüşü doğrultusunda, çoğu da vakıflar tarafından art arda açılanlarla üniversite sayısı üçe katlanarak 200’e yaklaştı, 1.5 milyon olan üniversite öğrencisi sayısı 5 milyonu aştı. Ancak bu gelişmeye rağmen; liseyi bitirip üniversite sınavına giren gençlerin küçük bir bölümü üniversitelere yerleşme imkanı buluyor, yüksek öğretimde okullaşma oranı yüzde 35.5’te kalıyor. Yani üniversite çağındaki (18-22 yaş) her 3 gençten sadece 1’i üniversiteli olabiliyor. Dört işsizden biri üniversite diplomalı…   Pıtrak gibi çoğalan “tabela üniversiteleri” ilk yıllarda genç işsizliğini gizlerken, mezun vermeye başladıkça tersine, diplomalı işsizlikte hızlı bir artış yaşandı. Umudunu yitirdiği için iş aramayanların dahil edilmediği resmi verilere göre bile üniversite mezunlarında işsizlik oranı yüzde 12’lerde. Ülke genelindeki tüm işsizlerin dörtte birini üniversite diplomalılar oluşturuyor. 2004 yılında her 10 işsizden biri üniversite diploması taşıyordu. Gelinen aşamada ise artık yaklaşık her 4 işsizden biri üniversite mezunu. AKP’nin dershane çelişkisi… Aileler, gelecekte iyi yaşam koşullarına sahip olacağı düşüncesiyle çocuklarını üniversite eğitimi aldırmak için yıllarca tüm imkanlarını seferber ettiler. Üniversite öncesi hazırlık kursları için ve üniversite eğitimi süresince aileler tarafından her yıl milyarlarca lira harcandı. Üniversiteye hazırlama hizmeti veren devasa bir dershanesektörü yaratıldı. AKP, kendi iktidarı döneminde aşırı büyüttüğü bu sektörü bir hamlede yok etme kararı aldı. Erdoğan’ın talimatıyla çıkarılan dershaneleri kapatan yasa yürürlüğe girdi, dershaneler tarih oldu. Üniversiteler bilimden uzaklaştı, gençlere bir şey vermiyor… AKP döneminde üniversite sayısı kağıt üzerinde katlandı. Ülkemizde adeta üniversite enflasyonu yaşanıyor. AKP’nin atadığı özel görevli rektörler eliyle giderek bilimden, özerklikten, araştırmacılık ve özgür düşünceden de uzaklaşan üniversiteler, artık ülkenin gelişimi ve kalkınmasına hizmet edemiyor, daha çok işsizler ordusunun eğitim düzeyini kağıt üzerinde yükseltmeye yarıyor.  Üniversiteler gençlerimizi, çalışma yaşamına ve genel olarak hayata hazırlamaktan yoksunlar. Çünkü üniversitelerimiz ne yazık ki yeterli donanımda akademik kadrolara sahip değiller. Çoğunlukla üniversiteler, gerçek birer araştırma kurumu ve bilim yuvası olmaktan uzakta bulunuyor. Bu yüzden de mezuniyet sonrası gençlerin kolayca iş bulup çalışma yaşamına katılabilmesi, ekonomik özgürlüğünü kazanması, üretime katkı sağlaması giderek zorlaşıyor. AKP’nin izlediği çarpık ekonomik model, istihdam yaratmadı. Sıcak para ve borca dayalı büyüme modelinde yerli sanayi sektörlerinin gelişimi yavaş kaldı, ithal girdi bağımlılığı ve montaj sanayi olgusu büyüdü, bunun sonucunda sanayi-üniversite işbirliği de verimli olamadı. Üniversite diplomalılar artarken, bunların ekonomideki üretim süreçlerinde yer alabilme oranı geriledi. GENÇLER, GELECEĞİMİZDİR…   AKP, gençlerin geleceğini çaldı, ülkenin geleceğini kararttı!...   AKP zihniyeti, gençleri anlama, onların beklenti ve tercihlerine saygı gösterme yerine, onlara yaşam tarzı dayattı…   21. Yüzyılın değerleri ile baskıcı AKP zihniyetinin çatışması, GEZİ ruhunu doğurdu… Düşünen, sorgulayan, araştıran, çağını yakalamış, dünyayı kavramış, özgür düşünceli, ülkesini, toplumunu, insanlığı düşünen, akılcı ve sorumlu bir gençlik var…   İnanıyoruz ki 7 milyon dolayındaki gencimiz bu seçimlerde kendilerinin ve ülkelerinin geleceğine sahip çıkacak. Gençler; kamu kaynaklarını kendi ailesine, eş, dost ve yakınlarına peşkeş çeken, yargı ve medyayı zapturapta alıp suçlarının üstünü örtmeye çalışan “BAŞÇALAN”ın yolsuzluklarına, adaletsizliklerine ve ülkeyi bataklığa sürüklemesine “DUR!” diyecek…   Hafta sonu yapılacak yerel seçimler; Erdoğan iktidarına ve onun “yolsuzluk ve talan” düzenine son vermek için tarihi bir fırsattır… Tüm gençlerimizi sandığa gitmeye ve ülkenin geleceği için son derece önemli olan oylarını etki altında kalmadan özgürce kullanmaya çağırıyoruz. Demokratik, çağdaş, güçlü ve özgürlükçü yeni Türkiye’yi gençlerimizle birlikte dizayn edeceğiz.   Haydi gençler; ülkenize ve geleceğinize sahip çıkın!..   Umut sizde, yarın sizsiniz...
CHP Milletvekili Binnaz Toprak: 'Erdoğan Halkın Adamı'
Seçim sonuçlarını ve CHP'yi değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Binnaz Toprak, Habertürk’ten Kübra Par’a konuştu. CHP milletvekili Toprak şunları söyledi: Yerel seçimlerin ardından 3 hafta geçti ama tartışmalar bitmiyor. Muhalefetin beklentisi; yolsuzluk iddiaları, tapeler, Twitter ve Youtube yasakları gibi yıpratıcı etkenlerle AK Parti’nin oylarının düşmesi yönündeydi ama beklenen olmadı. MHP ve BDP oylarını artırsa da CHP’nin yüzde 30’ları aşamaması çok eleştirildi. Peki Türkiye’nin kurucu partisi olmasına rağmen CHP kabuğunu neden kıramıyor, seçim haritasını neden değiştiremiyor? Muhafazakâr kesimle niye temas kuramıyor? Ne olacak bu Beyaz Türklerin hali? Prof. Binnaz Toprak’la buluştum, CHP Milletvekili gömleğini çıkarıp siyaset bilimci kimliğiyle seçim sonuçlarını değerlendirmesini istedim. Çuvaldızını iktidara batırsa da özeleştiri yapmaktan, CHP’nin eksiklerini sıralamaktan kaçınmadı… Seçim sonuçlarını nasıl değerlendirdiniz? Bu rakamları bekliyor muydunuz? CHP’nin çok büyük bir sıçrama yapacağını düşünmüyordum. 1950’den beri seçmen hep sağ partilere oy veriyor. Yüzde 30 psikolojik eşikti, aşarız diye düşünüyordum, olmadı. Türkiye’de iki kesim var. 3’te bir daha kentli, eğitimli, modern, laik ve sola yakın. Kalan 3’te ikisi ise daha az eğitimli, dar gelirli, taşralı, kendini sağ çizgiye yakın görüyor. Böyle bir sosyolojik tablo varken CHP’nin yüzde 40’lar alması çok zor. Dünya konjonktürü de buna uygun değil. Ecevit’in yüzde 40’lar aldığı dönemde tüm dünyada sol yükselişteydi. Sovyetlerin dağılmasıyla sol bütün dünyada bocaladı. 80 Darbesi Türkiye’de solun belini kırdı. 79 İran devriminden sonra İslamcı söylem kentlerin çeperlerinde yaşayanlara devrimci bir alternatif olarak göründü. Zamanında solun olduğu yerlere İslamcılar yerleşti. Bunda kendi çabalarının büyük olduğunu da kabul etmek lazım. Bu konjonktürü göz önüne almadan CHP’yi eleştirmek haksızlık. “DİNDAR KESİM AK PARTİ DÖNEMİNDE KENDİNİ ONURLU VE EŞİT VATANDAŞLAR OLARAK GÖRDÜ”  AK Parti başarısında muhafazakâr söylem mi yoksa ekonomik nedenler mi daha baskın? Dindarlık da önemli ekonomik çıkarlar da. Mitinglerde Başbakan için çıldıran başörtülü kadınların olması tesadüf değil. AKP onlara ilk defa bu ülkenin onurlu eşit vatandaşları olduklarını hissettirdi. Başbakan’ın onların anlam dünyasına hitap eden bir tarafı var. Hayat boyu Türkiye’nin elitleri tarafından aşağılanmış küçük görülmüşseniz, sizi üste taşıyan bir iktidarı tabii ki desteklersiniz. Refah Partisi döneminden itibaren o güne kadar kendi halinde yaşamış mütedeyyin kesimin başörtülü kadınları mobilize oldu, kapı kapı dolaştı. Bu çok oy getirdi. Sünni ve Müslüman olmanın da büyük payı var tabi. İnsanlar bir arkası varsa iş bulabileceğini düşünüyor. Bugün devlet dairelerindeki temizlik işlerine kadar “yandaş” değilseniz iş bulmanız çok zor. Ekonominin payı olmuştur ama asıl etmen toplumun kutuplaşmasıydı. “Aman sıkı duralım, Başbakan’a sahip çıkalım” dediler. Yolsuzluk iddialarını görmemiş olmaları mümkün değil. “Bal tutan parmağını yalar” hesabı; “çalıyor ama iş de yapıyor” diye düşündüler sanırım. Partilere bağlılığın tek bir nedeni yok. Fakirseniz bulgur makarna getiren partiye elbette oy verebilirsiniz. Biz aile sigortası önerdik, hayali bir şey gibi geldi. İnsanlar sağlık sigortasından ya da bize çirkin görünen TOKİ’lerden çok memnun. Hayatında ev sahibi olamamış insanlar için hoş herhalde. Tayyip Erdoğan karizmatik bir lider. Halk adamı olmasının payı var. Yaptıkları iyi şeyleri göz ardı etmek gerekmez. Fakat kutuplaşma siyaseti güdüyorlar ve her seferinde mağduru oynuyorlar. Bu sefer de mağdurlar çünkü “paralel yapı” var. Siyasi strateji açısından zekice değil mi? Oy için bunu yapmak doğru değil. Türkiye bu söylemlerle çok kutuplaşıyor, insanlarda nefret birikiyor. Daha öne “AKP ekonomiyi iyi yönetti” demiştiniz… Türkiye ekonomisi tabii ki büyüdü ama AKP olmasaydı da büyüyecekti. Ecevit hükümetinde Kemal Derviş’in başlattığı politikaları devam ettirdiler. Geçen zamanda gelir dağılımı bozuldu, uçurum açıldı. Önümüzdeki süreçte giderek otoriterleşen politik ortam yabancı sermayeyi kaçırabilir ve ekonomik kriz çıkabilir. Fakat AKP’nin en önemli başarısı nedir diye sorarsanız, orduyu siyasetin dışına çekmesidir. Türkiye’de bugün siyaset sıkışmışsa bunun nedeni 1980 darbesi ve ordunun siyasete müdahalesidir. “CHP DEĞİŞİYOR AMA HEMEN SONUÇ ALMAK ZOR” CHP’nin uzun süredir birinci parti olamamasını neye bağlıyorsunuz? Tek Parti döneminden kalmış, “CHP vesayetçi ve darbe yanlısıdır, din düşmanıdır” diye önyargılar var. CHP’nin muhafazakâr kesimle temas kuramadığı doğru değil mi? Doğru ama temas kurmak için çaba sarf ediyor. Kemal Kılıçdaroğlu “Bizim kılık kıyafetle işimiz yok, isteyen istediği gibi giyinir” sözünün ertesi günü YÖK Başkanı üniversitelerde kılık kıyafetin serbest olduğunu açıkladı. CHP içinde farklı görüşler var ama partinin gidişatına bakmak lazım. Başörtüsü meselesine ses etmedik. Memurlara ve milletvekillerine serbest bırakılmasıyla kıyamet kopacak sandılar ama kopmadı. Laik hukuk, laik eğitim Türkiye’nin kazanımlarıdır, bunlardan elbette vazgeçemeyiz. Ama bu mütedeyyin kitlenin dışlanması anlamına gelmez. Başörtüsüne ses çıkarmamak, muhafazakâr kesimi ikna etmek için yeterli mi? Laiklik konusunu uzun yıllar siyasetinin merkezine koymuş bir parti şimdi farklı bir tutum almaya çalışıyor. Bunun parti içinde ve halk tarafından bugünden yarına kabul görmesi, hemen oya dönüşmesi mümkün değil. Muhafazakâr kesim, CHP iktidara gelirse eski ayrımcı reflekslerin geri gelmesinden ve bu dönemde kazandıkları hakları kaybetmekten mi korkuyor? Bilmiyorum, olabilir. “Kindar nesil” lafını Başbakan kullandı. Sosyal medyaya baktığınızda büyük bir nefret söylemi var. CHP’nin oturup Güneydoğu’da, Orta Anadolu’da, Karadeniz’de neden oy alamadığına kafa yorması lazım. CHP için “halka yakın değil” eleştirisi de yapılıyor. Parti örgütlerine gitseniz, elitist diyebileceğiniz bir iki kişiyi zor bulursunuz. Aksine çok halktan insanlar. Bu önyargıları kırmak zaman alacak. CHP’nin bundan önceki kadrolarının blucin giyip Gezi’de dolaşmalarını, LGBTİ bireyleri hakkında önerge vereceklerini, mahkeme mahkeme dolaşıp davaları takip edeceklerini, hapishane raporları yazacaklarını düşünebilir miydik? CHP değişiyor, kimse farkında değil. Ama bu neredeyse 100 yıllık bir parti ve değişim kolay olmuyor. “OY VE ÖTESİ”VEYA “OCUPY CHP” GİBİ OLUŞUMLAR ÇOK ÖNEMLİ” Aziz Kocaoğlu da “CHP’nin eksiği mutfakta. Dünyayı bilen danışmanlara ihtiyaç var” dedi. Daha genç insanların partiye entegre olması gerektiğine katılıyorum. “Oy ve Ötesi”ve “Ocupy CHP” gibi oluşumlar çok önemli. Gezi sürecinde gençler CHP dahil tüm partilerden nefret ediyorlardı ama zaman içinde siyasi partiler içinde hareket etmek gerektiğini anladılar. Bu gençleri bağrımıza basmamız lazım. Tamirhanelerde, merdiven altı atölyelerinde çalışan, çok az parayla geçinmeye çalışan başka bir gençlik de var. Onlara da ulaşabilmemiz lazım. “CEMAAT BENİMLE DE ÇOK UĞRAŞTI” 30 Mart öncesi CHP’nin yolsuzluk iddiaları ve tapeler üzerinden siyaset gütmesinin stratejik bir hata olduğunu düşünenler var. CHP 17 Aralık sürecinde yanlış tutum mu aldı? Yolsuzluklar konusunda hiç ses etmemek mümkün değildi. Fakat tüm seçim kampanyası buna indirgenmek yerine acaba bunların yanında başka temalar da işlenmeli miydi diye düşünmek lazım. Ya Cemaat tartışması? 2008’deki “Türkiye’de Farklı Olmak” araştırmasından sonra Cemaat benimle de çok uğraştı. Araştırmayı birlikte yaptığımız Nedim Şener kitap yazdığı için hapis yattı. Türkiye’de farklı kimliklere karşı baskı var mı diye yola çıkmıştık. Anadolu kentlerinde sorduğumuz herkes Cemaat’i işaret etmişti. O dönem AKP ile birlikte hareket ettikleri için çok güçlülerdi. Anadolu kentlerinde işinizde ilerlemek için Cemaat-AKP koalisyonunun bir parçası olmanız gerektiğini söylüyorlardı. Cemaat’in yargı ve poliste çok güçlü olduğu yıllardır söyleniyor. Bunun ipuçlarını da gördük. Ahmet Şık, Hanefi Avcı vakaları tesadüf değil. Bunlar AKP’nin gözü önünde oluyordu. Kandırıldık iddiasına inanmıyorum, birlikte hareket ediyorlardı ama ortaklık bozuldu. Şimdi AKP, Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sındaki hayali düşman gibi “paralel yapı”yı gösterip kendini mağdur olarak konumlandırıyor. Seçimlerde Cemaat’in CHP’yi destekleyeceği iddia edildi, yakınlaşma eleştirildi… Belli ki CHP’ye oy vermediler. Genel Başkanımız defalarca Cemaat’le formel bir temasımız olmadığını söyledi. Biz kitle partisiyiz, “Cemaat neden bize oy veriyor” diyemezdik. Kemal Derviş’in “muhalefet kendi gücünü yeniden keşfetmeli, kasetlere odaklanmaktan kaçınmalı, ekonomiye yoğunlaşmalı” yorumuna ne diyorsunuz? Daha yapıcı bir siyaset üzerinden kendi proje ve politikalarımızı açıklayan bir yol seçmemiz gerektiğine katılıyorum. Kutuplaşma siyaseti kimseye yaramıyor. AKP bir dönem yüzde 60’larda oy almayı bekliyordu, onların da oyları düştü. “CHP AVRUPA’DAKİ SOSYAL DEMOKRAT PARTİLER GİBİ OLMALI” CHP’yi bundan sonra nasıl bir yol bekliyor? Eski ulusalcı çizgi mi baskın çıkar yoksa sağa açılımla merkez parti olma adımları devam eder mi? Bekleyip göreceğiz. Tercihim CHP’nin Avrupa’daki sosyal demokrat partiler gibi olması. Ama Avrupa’da da sosyal demokrat partiler düşüşte, sağ yükselişte… Evet, dünya gerçeği böyle. Marksist ütopya öldü, sınıflar yerine kimlikler öne çıktı. Sosyal demokrat partilerin kendilerini yeniden kurgulayabilmeleri kolay değil. Kılıçdaroğlu’nun bozkurt işareti yapması eleştirildi. Sağa açılım sosyal demokrat değerlerle çelişir mi? Hayır, adaya bağlı. Örneğin Mansur Yavaş sola yatkın olan, kapitalizmi eleştiren seçmen tarafından da çok sevildi. Türkiye’de bu sağ sol kategorilerini nasıl tanımlayacağımız çok karıştı zaten… “BEYAZ TÜRKLER APTAL DEĞİL” Beyaz Türklerin çok yalnız ve mutsuz oldukları söyleniyor. Siz daha önce “Marksist ve Weberian tanımlar getirmiş, Beyaz Türkler tüm iktidar araçlarını kaybetti” demiştiniz. Bu seçim sonuçları onları daha da mı yalnızlaştırdı? Beyaz Türkler tedirginler ama ümitsiz değiller. Gezi olayları umut yarattı. Gezi romantizmi biraz fazla abartılmıyor mu? Sandığa yansıyan bir sonuç çıkmadı… Romantizm meselesi değil. Türkiye’de hiç beklemediğimiz bir anda susturulmuş korkutulmuş insanlar, “Bu ülke diktatörlüğü kabul edemez” dediler. Beyaz Türk olmak küçümsenen bir değer değil mi aynı zamanda? Bugünün Beyaz Türkleri iktidarı ve parayı elinde tutanlar değil ama Türkiye’yi Türkiye yapan değerlere sahip çıkan insanlar. Diğer kesimden kaç tane sanatçı çıkıyor? Gusto, yaşam tarzı, yemek kültürü, eğlence hayatı Beyaz Türklerle bağlantılı... İnsan haklarına sahip çıkanlar da Beyaz Türkler. Küçümsemeyi doğru bulmuyorum. KÜBRA PAR-HT GAZETE
Erdoğan'ın Diploması Cumhurbaşkanı Olmasına Engel mi?
MHP'li Halaçoğlu, Başbakan'ın mezun olduğu dönemde İktisadi ve İdari Bilimler Akademisi'nin üç yıllık olduğunu, bu sebeple Cumhurbaşkanlığı'na aday olamayacağını belirttiT24MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu , Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'ın okuduğu İktisadi ve İdari Bilimler Akademisi'nin üç yıllık olduğunu, dolayısıyla Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanı adayı olamayacağını iddia etti. Başbakan Erdoğan'ın üniversitede derslerine giren CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın , Erdoğan'ın okuduğu okulun 3 yıllık olması nedeniyle cumhurbaşkanı adayı olamayacağına yönelik iddianın doğru olmadığını, okulun 4 yıllık eğitim verdiğini söyledi.Anayasa'nın 'Cumhurbaşkanı' başlığını taşıyan bölümündeki 'Nitelikleri ve Tarafsızlığı' alt başlıklı 101. maddesinde cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli nitelikler sayılırken 'üniversite' değil ''yüksek öğrenim' ifadesi geçiyor. Maddenin ilgili bölümü şöyle:'Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir...'‘Başbakan Anayasa'ya göre aday olamaz’Bir gazetecinin sorusu üzerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın okuduğu İktisadi ve İdari Bilimler Akademisi'nin, o dönemde üç yıllık olduğunu savunan Halaçoğlu, 'Dolayısıyla Başbakan Erdoğan Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanı adayı olamaz' dedi.Bu okulun 1980'den sonra fakülte haline geldiğini ifade eden Halaçoğlu, '4 yıllıksa Başbakan açıklasın, diplomasını göstersin' diye konuştu.Halaçoğlu, bu okulda yangın çıktığı için bütün belgelerin yok olduğunu, sonradan başvuranlara diploma verildiğini kaydetti.Erdoğan’ın hocası: 4 yıl boyunca Erdoğan’ın hocalığını yaptımCHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu'nun İktisadi ve İdari Bilimler Akademisi'nin 3 yıllık olması nedeniyle anayasaya göre cumhurbaşkanı adayı olamayacağına yönelik iddiasına ilişkin konuştu.Erdoğan'ın, 1978-1981 yılları arasında İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'ne bağlı 4 yıllık eğitim veren İktisat ve Ticaret Yüksekokulu'nu bitirdiğini belirten Ayaydın, 4 yıl boyunca üniversitede Erdoğan'ın hocalığını yaptığını kaydetti.‘Mezun olduğu okulda yangın çıkmadı’Ayaydın, Erdoğan'ı ve sınıf arkadaşlarını çok iyi hatırladığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:'Sınıf arkadaşlarından biri de şu anda Marmara Üniversitesi'nde Profesör olan Mehmet Emin Arat, bir dönem rektör yardımcılığı yaptı. Sayın Başbakan'ın mezun olduğu tarihte, ihtilalden sonra YÖK kurulduğu için İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nin ismi Marmara Üniversitesi olarak değişti. Bu nedenle Sayın Başbakan, 4 yıllık eğitim veren Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi diploması aldı.Sayın Halaçoğlu'nun, yandı dediği Ticari ve İdari İlimler Akademesi doğrudur. Ticari İlimler Akademisi'nin Sultan Ahmet Kampüsü yandı. Ama Sayın Başbakan o okulda değildi, o okula bağlı Aksaray Fındıkzade Molla Gürani Caddesi'nde faaliyet gösteren, 4 yıllık eğitim veren İktisat ve Ticaret Yüksekokulu'ndan mezundur. Yangının çıktığı okuldan mezun değildir, Sayın Başbakan'ın mezun olduğu okulda yangın olmadı, dosyalar yanmadı'‘Sınavlarda araya bir sıra asker dizerdik’Ayaydın, asistan olarak Erdoğan'ın hem sınavlarına hem de 'para kredi dersine' girdiğini ifade etti.Ayaydın, Başbakan ve diğer sağ görüşlü öğrencilerin bir yerde toplanıp, polis ve asker nezaretinde derslere ve sınavlara girebildiğini belirterek, 'Hatta Haziran ve Eylül aylarında bunların sınavlarını yaparken, aynı sınav salonunda bunların arasına bir sıra asker dizip, sağ tarafta Sayın Başbakan'ın dahil olduğu grubu oturturduk, sol tarafta da sol görüşlü öğrenciler otururlardı' diye konuştu.Anayasa’da cumhurbaşkanının niteliklerini belirleyen maddeCumhurbaşkanının nitelikleri Anayasa’nın 101. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre cumhurbaşkanının “kırk yaşını doldurmuş ve yükseköğrenim yapmış” olması gerekiyor.“Cumhurbaşkanının nitelikleri ve tarafsızlığı” başlıklı Anayasa’nın 101. maddesi şöyle:“Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir.Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir.Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.”
Yurtdışında Üniversite Eğitimi: Ülke Seçenekleri II
Yurtdışında üniversite okumaya karar verdikten sonra en önemli aşama hangi ülkede, hangi üniversitede ve hangi bölümde okuyacağını seçmektir. Hangi Bölüm ve Hangi Ülke, Üniversite ve Bölüm yazılarımız bu seçim sürecinde sana yardımcı olacaktır. Bunun yanı sıra senin için bazı ülkelerin eğitim ücretlerini, yaşam masraflarını ve aradıkları özel şartları araştırdık:BulgaristanBulgaristan’da üniversite eğitimi almak için lise mezunu olmak yeterli. Bulgaristan’da üniversiteler üniversite sınavına girme ya da öğrencinin Türkiye’de bir programa yerleşmesi şartı aramıyorlar. Bulgaristan’da üniversite eğitim ücreti yıllık 3.000 ile 5.000 Euro arasında değişiyor. Bir üniversite öğrencisinin aylık yaşam masrafları ise ortalama 500 Euro civarında oluyor. MakedonyaMakedonya’da üniversite okumak isteyen öğrencilerin liseden mezun olmaları yeterli oluyor. Makedonya’daki üniversitelerde okumak isteyen öğrencilerin en geç Temmuz ayında başvurularını tamamlamaları gerekiyor.Makedonya’da üniversite eğitim ücretleri 600 ile 3.000 Euro arasında değişiyor. Öğrenciler Makedonca ya da İngilizce programlarda eğitim alabiliyorlar; ayrıca öğrenciler Makedonya’da Bulgarca ve diğer Slav dillerini öğrenme şansına sahipler. Bir öğrencinin aylık yaşam masrafları ise ortalama 500 Euro civarında oluyor.UkraynaUkrayna’da üniversite eğitimi almak isteyen öğrenciler üniversite sınavına girmeden istedikleri programa başvuruda bulunabiliyorlar. Lisans eğitimi için tek şart lise mezunu olmak; fakat öğrencilerin lise not ortalaması önem taşıyor. Öğrenciler not ortalamalarına göre üniversite seçimi yapabiliyorlar. Öğrencilerin İngilizce ya da Rusça programları tercih etme şansı bulunurken Rusça programların ücretleri İngilizce programlara göre daha ekonomik oluyor. Lisans eğitiminin 4 yıl sürdüğü Ukrayna’da öğretim yılı Eylül ayında başlıyor; ancak hazırlık eğitimi almak isteyen öğrenciler yıl içerisinde her zaman eğitime başlama şansına sahipler. Bunun yanı sıra öğrencilerin öğretime başlayacakları tarihten en az 3 ay önce başvurularını tamamlamış olmaları gerekiyor.Ukrayna’da üniversite eğitim maliyeti yıllık 1.500 ile 3.000 Amerikan Doları arasında değişiyor. Ancak Tıp ve Diş Hekimliği gibi laboratuvar derslerinin ağırlıklı olduğu programlarda eğitim ücreti 5.000 Amerikan Dolarına kadar çıkabiliyor. Bir üniversite öğrencisinin yaşam masrafı ise yıllık, ortalama 5.500 Amerika Doları civarında oluyor. KanadaMühendislik, Tıp ve Telekomünikasyon alanlarında verdiği kaliteli eğitimle dikkat çeken Kanada’da çoğu üniversitenin lisans eğitim süresi 4 yıl sürüyor. Yabancı öğrenci kontenjanının kısıtlı olduğu ülkede, eğitim ücreti yıllık 7.000 ile 18.000 Kanada Doları arasında değişiyor. Bir üniversite öğrencisinin yıllık yaşam masrafı ise yıllık, ortalama 16.000 Kanada Doları civarında oluyor.Kanada’da üniversiteler Eylül ve Ocak aylarında öğretime başlıyorlar. Bu sebeple Haziran ayında liseden mezun olan öğrenciler 6-7 ay yabancı dillerini geliştirme imkanına sahip olabiliyorlar. Kanada’daki üniversitelere başvuru işlemleri ve üniversiteler tarafından aranan şartlar eyaletler arasında farklılık gösterebiliyor. Bazı eyaletlerde direk üniversite ile bağlantı kurulurken bazılarında başvuru takip merkezi ismindeki birimlere başvurmak gerekebiliyor. MacaristanMacaristan’da üniversite okumak isteyen öğrenciler Macarca ve İngilizce programları tercih edebiliyorlar. Ülkede üniversite eğitim ücreti 2.800 ile 5.000 Euro arasında değişiyor. Fakat Tıp, Eczacılık ve Diş Hekimliği gibi programların ücretleri 6.000 ile 13.000 Euro arasında değişiyor. Bir üniversite öğrencisinin aylık yaşam masrafı ise ortalama 600 Euro civarında oluyor. Macaristan’da lisans eğitimi genellikle 3 yıl sürerken mühendislikle 3.5, Tıp 6 ve Diş Hekimliği ile Eczacılık programları 5’er yıl sürüyor.Öğrenciler ilk yıl tercih edecekleri programın türüne göre sayısal ya da sözel dersler ile İngilizce dersinin bulunduğu hazırlık yılına kabul ediliyorlar. Bu hazırlık programını başarıyla tamamlayan öğrenciler seçtikleri programda okumaya devam ediyorlar. Ayrıca öğrencilerin hazırlık yılının sonuna kadar bir program seçme zorunlulukları bulunmuyor.Macaristan’da üniversitelere kabul edilmeden önce başvuruda bulunan öğrenciler bir yeterlilik sınavına tabi tutuluyorlar. Bu sınav öğrencinin seçeceği programa göre farklılık gösterse de sözel programlar için hem yazılı hem de sözlü bir şekilde oluyorken Tıp programını tercih edecek öğrenciler için İngilizce dil seviyesinin ve kimya, biyoloji ve fizik gibi temel bilimlerin ölçüldüğü sözlü mülakat şeklinde oluyor.RusyaRusya’da üniversite eğitiminin süresi 4 yıl. Bologna Anlaşması’nın gereği olarak Rusya’daki üniversiteler Avrupa ülkelerinde ve Türkiye’de tanınıyor. Üniversitelerin yıllık eğitim ücreti 1.500 ile 4.000 Amerika Doları arasında değişirken bir üniversite öğrencisinin yaşam masrafı aylık, ortalama 300 Amerikan Doları civarında oluyor. Rusya’da üniversite okumak isteyen öğrencilerin eğitim alacakları programa göre lisedeki ders notlarının yüksek olması gerekiyor. Japonya Genetik, Tıp ve Mühendislik alanlarında dünyanın en başarılı üniversitelerinin bulunduğu Japonya’da üniversite okumak isteyen öğrenciler Japonca ya da az sayıda bulunan İngilizce programlarda eğitim alabiliyorlar. Japonca bilmeyen öğrenciler 6-12 ay süren Japonca hazırlık eğitiminin ardından lisans eğitimine başlıyorlar.Japonya’da üniversite okumak isteyen öğrenciler Mayıs veya Haziran aylarında başvuru yapmaya başlayabiliyorlar. Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı ve Japon Hükümeti yabancı öğrencilere pek çok burs olanağı sunuyor.Çin Halk CumhuriyetiÇin’de üniversite okumak isteyen öğrencilerin lise mezunu olmaları yeterli oluyor. Öğrenciler Çince eğitimlerini tamamladıktan sonra sınava tabi tutulmuyorlar ve istedikleri programda eğitim alabiliyorlar. Ayrıca bazı üniversitelerde İngilizce programlar da bulunuyor. Çin’de üniversite eğitim ücretleri yıllık 1.500 ile 3.500 Amerikan Doları arasında değişirken bir üniversite öğrencisinin yıllık, ortalama yaşam masrafı 3.000 ile 5.000 Amerikan Doları civarında oluyor.Çin’de üniversite eğitimi almak isteyen öğrenciler Eylül ya da Mart ayında başlayacak öğretim dönemleri için en az 1 ay önce başvurularını tamamlamış olmalılar.Yeni Zelandaİngiliz eğitim sistemini temel alan Yeni Zelanda’da çok sayıda lisans programı 3 yıl sürerken öğrenciler 1 yıl fazladan eğitim alarak özel lisans diploması alabiliyorlar. Ayrıca bazı fakülte ve programlarda eğitim 5 ya da 6 yıl sürebiliyor. Yeni Zelanda’da üniversite okumak isteyen öğrencilerin IELTS ya da TOEFL gibi sınavlarla İngilizce dil yeterliliklerini kanıtlamaları gerekiyor.Yeni Zelanda’da bazı programlara ve üniversitelere Şubat/Mart ve Ağustos aylarında başlayan öğretim dönemlerinin ikisinde de öğrenci başvuruları kabul ediliyor. Ülkede bir yıllık eğitim ücreti 15.000 ile 20.000 Yeni Zelanda Doları arasında değişirken bir üniversite öğrencisinin aylık yaşam masrafı ortalama 600 Yeni Zelanda Doları oluyor.AzerbaycanAzerbaycan’da üniversite okumak isteyen öğrenciler Azerice ya da Rusça programları tercih edebiliyorlar. Öğrenciler için hazırlık eğitimi zorunlu ve hazırlık eğitiminin bir yıllık ücreti 500-600 Amerika Doları arasında değişiyor. Azerbaycan’da programların ücretleri ise 700 ile 5.000 Amerikan Doları arasında oluyor.Öğrenciler Türkiye’de üniversite sınavlarına girerek Azerbaycan’da bulunan üniversitelerin bir kısmına yerleşebiliyorlar. Bu üniversiteler Yüksek Öğrenim Kurumu tarafından tanınıyor. Bunun yanı sıra yine YÖK tarafından tanınan ve öğrencilerin üniversite sınavlarına girme zorunluluğu olmayan üniversiteler de bulunuyor.Güney AfrikaResmi dili İngilizce olan Güney Afrika’da üniversite okumak isteyen öğrenciler lise not ortalamaları önem taşıyor ve IELTS ya da TOEFL gibi sınavlardan yeterli puanı almaları gerekiyor. Ayrıca İngilizce dil seviyesi yetersiz olan öğrenciler Güney Afrika’da bulunan dil okullarında dillerini geliştirme şansına sahip olabiliyorlar. Güney Afrika’da bulunan bazı özel üniversitelerin dışında ülkedeki tüm üniversiteler YÖK tarafından tanınıyor.Güney Afrika’da üniversite okumaya karar veren bir öğrencinin yaklaşık 600 Amerika Doları olan sağlık sigortasını yaptırması gerekiyor. Ülkede bir yıllık eğitim ücreti ise 1.000 ile 3.000 Amerikan doları arasında değişiyor. Ülkede bulunan üniversitelerin pek çoğu öğrencilere yurt imkanı sunuyor. Bir üniversite öğrencisinin yaşam masrafı aylık, ortalama 500 Amerikan Doları oluyor.EstonyaEstonya’da üniversite okumak isteyen öğrencilerin tek seçeneği YÖK tarafından Tallinn Üniversitesi. Üniversitede yıllık eğitim ücreti ortalama 3.000 Euro olurken bir üniversite öğrencisinin aylık yaşam masrafı ortalama 300 Euro oluyor.LitvanyaLitvanya’da üniversite okumak isteyen öğrenciler İngilizce ve Rusça programları tercih edebiliyorlar. Ülkedeki üniversitelere kabul edilmek için lisedeki ders notlarının yüksek olması ve iyi derecede İngilizce bilmek gerekiyor.Litvanya’da yıllık üniversite eğitim ücreti 1.100 Euro’dan başlıyor ve Tıp, Diş Hekimliği ve Eczacılı gibi programlarda 10.000 Euro’ya kadar yükselebiliyor. Yabancı öğrenciler için sağlık sigortasının zorunlu olduğu ülkede bir üniversite öğrencisinin aylık yaşam masrafı ortalama 300 Euro oluyor.Tercih etmeyi düşündüğün ülkeyi bu yazımızda bulamadın mı? O halde Ülke Seçenekleri I ya da öğrencilerin en fazla tercih ettiği ülkeler olan Amerika, İngiltere, Fransa, Avusturya ve Avustralya’da Üniversite Eğitimi yazılarımız da sana yardımcı olabilir.
Kuantum İstanbul Üniversitesi'nde Çöktü
Sayılı deneylere ev sahipliği yapan İÜ Kuantum Teknolojileri Laboratuvarı, sorumlu hocaya ceza verilip kapatıldı. Projeler askıya alındı. Araştırmacılar kapı dışarı edildi.Dünyada ‘düşük sıcaklık-manyetik alan’ deneylerinin yapılabildiği Harvard Üniversitesi ve Max Planck Enstitüsü ile birlikte üç laboratuvardan biri olan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kuantum Teknolojileri Laboratuvarı bürokratik kavgaya kurban edilip kapatıldı. 2012 yılında 6 milyon lira harcanarak kurulan, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin katılımıyla gelişen laboratuvarda TÜBİTAK destekli pek çok bilimsel araştırmaya imza atıldı. Laboratuvarda yapılan araştırma ve deney sonuçlarının anlatıldığı makaleler prestijli bilim dergilerinde yayımlandı. Ancak Radikal’den İdris Emen’in haberine göre, çıkan yangın kuantumun çöküşünü hazırladı. Ucuz atlatılan yangın sonrası laboratuvar sorumlusu Doç. Dr. Afif Sıddıki laboratuvarda gerekli iş güvenliğinin sağlanması için İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne ve projeler destek veren TÜBİTAK’a başvurdu. Ancak kurumların duyarsızlığı nedeniyle sonuç alamadı. Laboratuvarda iş güvenli olmadığını öne süren Sıddıki, 13 Mayıs 2013’te laboratuvar sorumluluğundan istifa etti. Sıddıki, aynı gün sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta, laboratuvarda iş güvenliğinin sağlanması için mücadele verdiğini ancak bir sonuç alamadığı için görevini bıraktığını şu sözlerle duyurdu: “Kavga etmekten yoruldum. İki gün sonra 40 yaşıma giriyorum. Evliya olacağım da yok. Bilimdi, lab’dı memleketi artık siz düşünün. Bu kadar pis adamın arasında debelenip durmaktan bıktım. Üstelik hem kendimi hem de bana inananları hayal kırıklığına uğratmaktan da bıktım.” İÜ Fen Fakültesi Dekanlığı, bu sözlerinden dolayı amirlerine hakaret ettiği gerekçesiyle hoca hakkında soruşturma açtı. Soruşturma sonucunda Sıddıki, üç yıl ‘kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına’ çarptırıldı. Sıddıki ve öğrencilerinin laboratuvara girişi engellendi. Soruşturma devam ederken Sıddıki, bilimsel çalışmalarını sürdürebilmek için Almanya’ya gitti. Doç. Dr. Afif Sıddıki, Almanya’dayken üniversite yönetimi laboratuvara girerek zimmetinde olan laboratuvarı çalıştırdı. Bunu duyan Sıddıki hoca da okul yönetimine bir e-mail atarak laboratuvarın kendi sorumluğunda olduğunu ve kendi izni olmadan diğer hocaların laboratuvarda herhangi bir çalışma yapamayacağını dile getirdi. E-mail üzerine Sıddıki Hoca’ya dekanlık tarafından hocaları tehdit ettiği gerekçesiyle ikinci kez soruşturma açıldı. Sıddıki’yi 3 yıl daha ‘kıdem durdurma cezası verildi. Dünyanın ender laboratuvarlarından biri olan Kuantum Teknolojileri Laboratuvarı ise kapatıldı. Laboratuvar kullanılmadığı için TÜBİTAK’ın desteklediği bütün projeler askıya alındı. Projeler askıya alınınca laboratuvarda burslu çalışan 11 öğrencinin bursu kesildi. Atıl durumda olan laboratuvarın çalışma ofisi olarak kullanılacağı öne sürülüyor. Kendisine açılan soruşturmaların hiçbir dayanağı olmadığını söyleyen Doç. Dr. Afif Sıddıki açılan iki ayrı soruşturmada 6 yıl kademe ilerlemesinin durdurulduğunu belirterek şunları söyledi: “Okul yönetimi kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile yetinmedi. Dekanlık okulda yapılan bir fizik konferansı sonra hakkımda bir soruşturma daha açtı. İki kez ceza aldığım için soruşturma dosyam YÖK’e sevk edildi. ‘Kamu görevinden çıkarılmam’ isteniyor. 22 Mayıs’ta YÖK’e savunma verdiğimde soruşturma dosyamda Facebook üzerinden bir ileti paylaştığımı ve iletide, ‘Türk Fizik Derneği bünyesinde düzenlenen parçacık hızlandırıcıları çalıştayı ile ilgili olumsuz görüşler beyan ettiğim’ yazıyordu. Savunma yapabilmek adına yorumun metnini talep etmeme rağmen yazı bana verilmedi. Oysa ben böyle bir ileti paylaşmadım.” Laboratuvarın kapanmasıyla işsiz kaldığı için Antalya’da bir imam hatip lisesinde ücretli öğretmenlik yapmak zorunda kalan doktora sonrası araştırmacısı Metin Kendirik ise şunları söyledi: ‘’O laboratuvarı kendi çabalarımızla kurduk. Laboratuvarda yaptığım çalışmalar sonucunda makalelerim bilim dergilerinde yayımlandı. TÜBİTAK tarafından desteklenen bir projem vardı. Laboratuvar kapanınca o proje askıya alındı. Ben işsiz kaldım, diğer arkadaşlarımın bursu kesildi. Şimdi bir okulda saatliği sekiz liraya ücretli öğretmenlik yapıyorum. Kuantum Araştırma Laboratuvarı da ofis olarak kullanılacak.’’T24