onedio

yoksulluk sınırı Haberleri

yoksulluk sınırı ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. yoksulluk sınırı ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Türkiye'nin Korkutan Yoksulluk Rakamları
- 22 milyon kişi aylık 527 TL ile geçiniyor! Nüfusun yüzde 40’ı “sızdıran çatı” altında yaşıyor! Kendisine yeni giysi alamayanlar yüzde 35 - Yoksulluğun siyasi istismarını bitirmek için: Oy karşılığı yardım yerine sosyal adalet ve sosyal yardımı hak olarak veren sosyal devlet CHP Parti Meclisi Üyesi, İstanbul Milletvekili Umut Oran, gelir dağılımı ve sosyal adalete ilişkin TÜİK verileriyle derlediği araştırma sonuçları en zenginle en yoksul arasındaki farkın giderek açıldığını, milyonlarca insanın temel gereksinimlerini drahi karşılamayadığını ortaya koydu. Umut Oran'ın açıklaması şöyle: AKP politikaları Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliği ve yoksulluğu kronikleştirdi. Resmi verilere göre en zengin ve en yoksul yüzde 10’luk nüfus arasındaki gelir farkı 14 kata ulaşıyor. OECD ortalamasının çok üzerindeki Gini katsayısı da Türkiye’deki kronik gelir dağılımı adaletsizliğini gösteriyor. TÜİK’in makyajlı istatistikleri, farklı göreli yoksulluk sınırı ölçütlerine göre 7,3-22,3 milyon arasındaki yoksul sayılarına işaret ediyor. Türkiye’nin en düşük bazda bile, birçok önemli ülkenin toplam nüfusundan fazla yoksulu bulunuyor. AKP, gelir dağılımını da düzeltmek, yoksulluğu yenmek istemiyor. Çünkü, yoksulluktan besleniyor, yoksul milyonların bu durumunu kullanarak oya tahvil ediyor. Yoksul aileleri erzak-kömür yardımlarıyla kendine bağımlı yapıp oyunu almaya devam eden AKP, onların hep yoksul ve kendine bağımlı kalmasını, iktidarının devam garantisi olarak görüyor. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin son yıllarda düzelmek bir yana daha da artması dikkat çekiyor. En yoksul yüzde 10’luk nüfusu barındıran haneler, toplam gelirden AKP’nin iktidarda ilk yılı olan 2003’te yüzde 2.3 oranında, 2005’te ise yüzde 2.2 pay almıştı. En varlıklı yüzde 10’luk kesimin gelirden aldığı pay ise 2005-2012 döneminde yüzde 28.7’den yüzde 31.1’e yükseldi. 2005’teki 13 katlık gelir farkı, izleyen yıllarda hep bunun üzerinde seyretti, 2012 itibariyle 14 katın üzerinde gerçekleşti. Ücretli-maaşlı çalışanlar bordrolarında yazan geliri beyan ederken, sermaye kesimindekilerin gelirlerini daha düşük beyan etmeleri nedeniyle bölüşüme konu gelir pastasının gerçek hacmi ortaya çıkmıyor, gelir dağılımı da olduğundan daha iyimser bir tablo ortaya koyuyor. Yani, gelir dağılımındaki gerçek uçurum, TÜİK verilerine yansıyandan çok daha derin; görünürdeki adaletsizlik de buzdağının sadece uç kısmı. AKP’nin halka empoze etmeye çalıştığı “ekonomide başarı”, büyüme-kalkınma masallarına rağmen, on iki yılı aşan iktidarı döneminde uyguladığı ekonomi politikaları, korkunç bir gelir dağılımı adaletsizliği ve ciddi boyutlarda bir yoksulluk tablosu ortaya çıkardı. AKP’nin ekonomi politikaları Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliği ve yoksulluğu kronikleştirdi.  Türkiye son 12 yılda, yoksul milyonların durumunu siyaseten istismar eden; sosyal yardımları parti yandaşlığı koşuluna bağlayan; böylece kendine bağımlı bir sadaka toplumu ortaya çıkararak bunu oya tahvil eden ve bu şekilde iktidarını sürdüre gelen AKP’ye tanık oldu. Gelirin yarısı nüfusun yüzde 20’sine ait Türkiye’de korkunç boyutlarda bir gelir dağılımı adaletsizliği yaşanıyor. TÜİK’in en son Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2012 yılındaki durumu yansıtıyor. Buna göre en üstteki yüzde 20’lik nüfus diliminde yer alan hane halkları, toplam gelirin yüzde 46.6’sını alırken, en alttaki yüzde 20, gelirden sadece yüzde 5.9 pay alabiliyor. En üstteki ile en alttaki arasında 8 katlık bir gelir farkı var. En varlıklı yüzde 20’lik nüfus gelirin yarıya yakınını elde ederken, nüfusun yüzde 80’i kalan yarısını paylaşıyor. Zengin-yoksul arasındaki makas açıldı Ancak en varlıklı ve en yoksul yüzde 10’luk dilimler esas alındığında ise fark 14.1 kata ulaşıyor. 2012 itibariyle en varlıklı yüzde 10’luk nüfus gelirin yüzde 31.1’ini alırken, en yoksul yüzde 10’un payı sadece yüzde 2.2’de kalıyor. Gelir dağılımındaki bu adaletsizliğin son yıllarda düzelmek bir yana daha da artması dikkat çekiyor. En yoksul yüzde 10’luk nüfusu barındıran haneler, toplam gelirden AKP’nin iktidarda ilk yılı olan 2003’te yüzde 2.3 oranında, 2005’te ise yüzde 2.2 pay almıştı. Bu pay 2010, 2011 ve 2012 yıllarında da yüzde 2.2 olarak gerçekleşti ve 2003’tekinin altında kaldı. En varlıklı yüzde 10’luk kesimin gelirden aldığı pay ise 2005-2012 döneminde yüzde 28.7’den yüzde 31.1’e yükseldi. En zengin ve en yoksul yüzde 10’luk kesimler arasında 2005’teki 13 katlık gelir farkı, izleyen yıllarda hep bunun üzerinde seyretti, 2012 itibariyle 14 katın üzerinde gerçekleşti. Yani gelir dağılımı bu dönemde düzelmek bir yana biraz daha bozuldu. AKP adaletsizliği kronikleştirdi… Bir ülkede milli gelirin dağılımının adaletli olup olmadığını ölçmeye yarayan Gini katsayısı da gelir adaletsizliğinin kronikleştiğini, uçurumun daha da büyüdüğünü gösteriyor. 2005’te 0.380 düzeyinde bulunan Gini katsayısı 2012 itibariyle de 0.402 oldu. Gini katsayısı 0 ile 1 arasında değerler alıyor ve değerin yükselmesi eşitsizliğin artması anlamına geliyor. Örneğin herkesin aynı gelire sahip olduğu bir toplumun Gini katsayısı 0 olurken, tüm gelirin bir kişide toplandığı toplumun Gini katsayısı 1 çıkıyor. Gelir uçurumunda görünen buzdağının sadece ucu… TÜİK, yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelirini 2012 itibariyle 11 bin 859 (Aylık 988) TL olarak baz alıyor. Hane halkları yüzde 10’luk nüfus dilimleri halinde yoksuldan zengine doğru sıralandığında 2012’de en alttaki dilimde 2 bin 599 (Aylık 217) lira olan yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri, en üst dilimde 36 bin 905 (Aylık 3 bin 75) lira oldu. Ancak anket yöntemiyle yapılan gelir araştırmasında sonuçlar verilen yanıtlara göre elde ediliyor. Ücretli-maaşlı çalışanlar bordrolarında yazan geliri beyan ederken, sermaye kesimindekilerin gelirlerini daha düşük beyan etmeleri nedeniyle bölüşüme konu gelir pastasının gerçek hacmi ortaya çıkmıyor, gelir dağılımı da olduğundan daha iyimser bir tablo ortaya koyuyor. Üst gelir grubundakilerin gerçek beyanda bulunmaması nedeniyle maaş-ücret gelirleri yüzde 46,5’lik oranla toplam gelir içinde en fazla paya sahip, müteşebbis gelirleri ise yüzde 20.4’le bunun yarısından bile az gözüküyor. 2012 yılda GSYH cari fiyatlarla 1.4 trilyon TL olurken, 11 bin 859 TL olarak baz alınan eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri anılan yılda 73 milyon 604 bin kişi olan nüfusla çarpılınca 873 milyar TL’lik bir büyüklük ortaya çıkıyor. Milli gelirin bir kısmının “kullanılabilir gelir” olmadığı, yani hanelere girmediği dikkate alınsa bile üst-orta ve üst kesimlerin beyan etmediği önemli boyutta bir gelir olduğu anlaşılıyor. Yani, gelir dağılımındaki gerçek uçurum, TÜİK verilerine yansıyandan çok daha derin; görünürdeki adaletsizlik de buzdağının sadece uç kısmı. Yoksul sayısı birçok ülke nüfusundan fazla… TÜİK, 2012 yılında eşdeğer hane halkı kullanılabilir “medyan” gelirini yıllık 9.030 TL olarak baz alıyor ve bu medyan gelirin yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 ve yüzde 70’i üzerinden çeşitli “göreli yoksulluk sınırları” belirliyor. Bu farklı yoksulluk sınırlarına göre de  7.3 milyon-22.3 milyon kişi arasında değişen farklı yoksul sayıları ve yüzde 10-30 arasında yoksulluk oranları hesaplıyor. 22 milyon kişi aylık 527 TL ile geçiniyor! Eşdeğer hane halkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 40’ı olarak baz alındığında yoksulluk sınırı yıllık 3.612 (Aylık 301) TL çıkıyor ve buna göre 7 milyon 344 bin kişilik yoksul sayısı ortaya çıkıyor. TÜİK, yüzde 50’lik çıtaya göre yıllık 4.515 (Aylık 376) TL yoksulluk sınırı ile toplam 11 milyon 998 bin yoksul sayısı hesaplıyor. Yoksulluk sınırı olarak medyan gelirin yüzde 60’ı (Aylık 451 TL) baz alındığında toplam 16 milyon 741 bin; yüzde 70’i (Aylık 527 TL) baz alındığında ise 22 milyon 252 bin yoksul sayısı ortaya çıkıyor. Baz alınan yoksulluk sınırına göre değişen yoksul sayısının son 5 yılda 545 bin-1.7 milyon kişi arttığı görülüyor. Ancak resmi istatistiklerde baz alınan en yüksek yoksulluk sınırı bile, yoksulluğun boyutunu yansıtmaktan uzakta bulunuyor. TÜİK, 2012 itibariyle yüzde 70’lik medyan gelire göre yoksulluk sınırını aylık 527 TL olarak baz alarak bunun üstünde eşdeğer hane halkı kullanılabilir geliri olanları yoksul sayısına dahil etmiyor. Türk-İş ise Türkiye’de dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını Aralık 2012 itibariyle 3 bin 208 TL olarak açıklamıştı. Bunu hane halkı başına düşündüğümüzde aylık 802 TL’ye denk geliyor. Yıllık 9.030 (Aylık 753) TL olan eşdeğer hane halkı gelirinin yüzde 100’ünü de aşan bu tutar dikkate alındığında ülkedeki yoksul sayısının 22.3 milyonun çok çok üzerinde olduğu görülüyor. Nüfusun yüzde 40’ı “sızdıran çatı” altında yaşıyor! TÜİK araştırması, eksiklikleri ve yanıltıcı yanlarına rağmen, Türk halkının ekonomik koşullarına ilişkin oldukça çarpıcı veriler de ortaya koyuyor. Buna göre; nüfusun yüzde 40.6’sının konutunda “sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi” gibi sorunları var. Konutunda izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşayanların oranı payı önceki yıla göre 5 puan artarak yüzde 46.6’ya çıktı. Nüfusun yüzde 27.4’ü oturduğu konutta odaların karanlık olması veya yeterli ışık alamaması gibi sorunlar yaşıyor. Nüfusun yüzde 61.3’ü hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları hariç) bulunuyor. Kendisine yeni giysi alamayanlar yüzde 35 Nüfusun yüzde 85.9’unun “evden uzakta bir haftalık tatil” yapacak parası yok. Nüfusun yüzde 61,8’i “beklenmedik harcamalarını” ve yüzde 78,8’i “yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme” ihtiyacını ekonomik nedenlerle karşılayamayacak durumda. İki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafının karşılayamayanların oranı yüzde 43.9’a ulaşıyor.Hane halklarının yüzde 35.1’i kendisine yeni giysiler alamıyor. Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4’ünü karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan “maddi yoksunluk” oranı yüzde 59.2’ye ulaşıyor. AKP yoksulluktan besleniyor… Yıllardır büyüme-kalkınma masalları ile göz boyayan; algı yönetimi yoluyla yarattığı illüzyon sayesinde kitleleri “ekonominin çok iyi yönetildiğine” inandıran AKP’nin ekonomi politikalarının yol açtığı gerçek tablo böyle. AKP’nin, gelir dağılımını iyileştirmek, yoksul sayısını azaltmak gibi bir hedefi de olmadı, aslında bu çarpıklık onun işine de yaradı.Çünkü AKP, yoksulluktan beslendi, yoksul milyonların bu durumunu istismar edip, oya tahvil etmeyi tercih etti. Yoksul halkı erzak-kömür yardımlarıyla kendine bağımlı yapıp oylarını almaya devam eden AKP, onun hep yoksul ve kendine bağımlı kalmasını, iktidarının devamının garantisi olarak gördü. SOSYAL DEVLET İÇİN “AİLE SİGORTASI” ÖNERMİŞTİK CHP olarak, sosyal devlet ilkesini tesis amacıyla geliştirdiğimiz “Aile Sigortası Kurumu” (AS-KUR) modelini 2011 genel seçimleri öncesi kamuoyuna açıklamıştık.  Bu konuda TBMM’ye yasa teklifi de verdik. Benzerleri daha önce Meksika, Brezilya gibi ülkelerde uygulanmış ve yoksullukla mücadelede son derece başarılı sonuçlar elde edilmiş olan bu modelde ısrarlıyız, kararlıyız. AS-KUR modeli ile sosyal yardım kurumlarının tek çatı altında toplanması ve bu yardımların tek elden yürütülmesini amaçlıyoruz. Bu model, hem kısa vadede yoksulluğu yenmek için muhtaç durumdaki ailelere her ay düzenli nakdi yardım yapılmasını, hem de yoksulluğu uzun vadede azaltmak için kapsamdaki ailelerin çocuklarını düzenli sağlık kontrolü ve okula göndermeleri koşulunu içeriyor. Aylık ödemelerin hanedeki kadının adına açılan hesaba yapılmasını öngörüyoruz. Nüfusun en yoksul kesimine sağlanan nakit akışıyla kısa vadeli yoksulluğu azaltabiliriz. Eğitim ve sağlık kontrolü koşuluyla da uzun vadeli yoksullukla mücadelede yetişmiş insan kaynağını artırarak ülkeyi kalkındırıp ileri götürebiliriz. Mesleki eğitim kurslarını da içeren Aile Sigortası, AKP’nin sıcak paraya dayalı istihdam yaratmayan büyüme modelinin aksine istihdam artışı sağlayacak, Türkiye’nin kronik işsizlik sorununun çözümüne katkı sağlayacaktır. Sağlıklı ve eğitimli yeni nesillerin yetişmesinin garantisi olacak Aile Sigortası ile çocuk işçiliği sona erecek, çocuklarımızın sağlık ve eğitim hizmetlerinden eşit bir şekilde yararlanmasını da sağlayacaktır.   Sonuç olarak sosyal adalet, sosyal yardım bir haktır. Bu hak ancak sosyal demokrasinin uygulandığı, sosyal devletlerde karşılıksız olarak verilir. Unutmayalım ki eğitim ve gelir düzeyi ne kadar artarsa toplum bilinçlenir ve hakkına sahip çıkar. AKP iktidarını devam ettirmek için sürekli eğitim sistemini değiştirerek eğitim düzeyini düşük tutmakta, ekonomide rakamlarla oynayarak düşük gelir düzeyini saklamakta, böylelikle oy karşılığı vatandaşına yardım yaparak yoksulluğu siyasi istismar aracı olarak kullanmaktadır.
15 Maddede Pişkin İnsan Olmak
Pişkinlik, olgunluk olmuşluk manasında güzel bir vasıf olması gerekirken günümüzde yüzsüzlükle eşdeğer bir anlam kazanmış durumda. Pişkin insan nasıl olur, nerede karşımıza çıkar az pişmiş ya da çok pişmiş insan var mıdır? İşte size pişkinlik üzerine utanılası hareketler;
Yoksulluk Sınırı: 3.835 TL
Türk-İş'in her ay düzenli olarak yayınladığı açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre, dört kişilik bir aile için açlık sınırı bin 177, yoksulluk sınırı ise 3 bin 835 TL olarak hesaplandı. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Temmuz ayı 'Açlık ve Yoksulluk Sınırı' araştırması verilerini açıkladı. Gıda harcama tutarının bir önceki aya göre yüzde 1,6 arttığı belirtilen verilere göre, 4 kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için 'açlık sınırı' bir önceki aya göre 19 TL artarak bin 177 TL'ye yükseldi. Yine 4 kişilik bir ailenin ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyatlarını karşılaması için hesaplanan 'yoksulluk sınırı' ise 3 bin 835 TL oldu. Bir önceki ay 'yoksulluk sınırı' ise 3 bin 772 TL olarak gösterilmişti. 2013 yılının Temmuz ayında da, 'açlık sınırı' bin 11 TL, 'yoksulluk sınırı' ise 3 bin 295 TL olarak açıklanmıştı. Verilerde tek kişi için Temmuz ayında göre hesaplanan yaşam maliyeti bin 400 lira 72 kuruş olarak gösterilirken, net 891 liralık asgari ücret ile aradaki fark 510 liraya yükselmiş oldu. TEMMUZ AYININ 'ŞAMPİYONU' LİMON! Et fiyatlarındaki artışın aile bütçesine, ramazan ayındaki artışlarla beraber ek yük getirdiğine dikkat çekilen verilerde, sebze ve meyvelerdeki ürün miktarındaki yetersizliğinin ürün miktarını yükselttiği belirtildi. Verilere göre, Temmuz ayı itibariyle sebze-meyve ortalama kilogram fiyatı 3,44 lira olarak hesaplanırken, geçtiğimiz ay ise bu rakam 3,17 TL'ydi. Sebze-meyve grubunda en çok dikkat çeken artış ise limonda yaşandı. Limonun kilogram fiyatı geçtiğimiz ay 3-4 TL iken, Temmuz ayında 6-7 TL olarak belirlendi.  Evrensel
Yoksulluk Sınırı 4 Bin 199 TL’ye Yükseldi
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Birimi (KESK-AR), açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı.Buna göre, 4 kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmek için yapması gereken minimum aylık gıda harcaması olan açlık sınırı, Ağustos ayında bin 328 TL'ye yükseldi.Açlık sınırının tüketim harcamasına dağıtılması ile elde edilen yoksulluk sınırı ise 4 bin 199 TL oldu.KESK-AR, 2014 yılı Ocak-Ağustos dönem aralığı incelendiğinde, açlık ve yoksulluk sınırının yüzde 9 oranında yükseldiğine dikkat çekti, 'Açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşayan nüfus da artmıştır' dedi.Araştırmaya göre, insanca yaşam için aylık yapılması gereken asgari gıda ve içecek harcaması Ocak ayında bin 221 lirayken, Ekim ayında bu tutar bin 328 liraya yükseldi.KESK-AR, 'Bu da, aynı bütçeyle hanelere daha az gıda girmesi veya alınan gıda niteliğinin düşmesi ile aynı anlama gelmektedir' yorumunu yaptı.Enflasyon hedeflemesinin anlamının reel ücretleri düşürmek olduğu yorumunu yapan KESK-AR, şunları kaydetti:'2014 yılında da Merkez Bankası, bir devlet politikası olarak gerçekleşme ihtimali neredeyse imkansız olan enflasyon hedefini yüzde 6,6 olarak belirlemiştir. Gerçekte ise enflasyon çift hanelere yaklaşmaktadır.Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, sekiz aylık enflasyon yüzde 6.28 ve yıllık enflasyon da yüzde 9.54’e çıkmıştır. Gıda enflasyonu ise yıllık yüzde 14.4 ile son 4 yılın zirvesindedir.Neredeyse iktidar dönemi boyunca hedeflediği enflasyonun yüzde 100 üzerinde gerçekleşen enflasyona rağmen, AKP hükümeti toplu sözleşme masasında kendi hedeflediği enflasyonu dikkate almaya devam etmektedir. Bunun aynı zamanda adı yüzde 100 yoksullaştırmadır!'Hükümetin seçtiği iktisadi politika tercihleri kapsamında uyguladığı ücret politikalarının giderek halkı yoksullaştırdığı, temel yaşamsal faaliyetlerini ve ihtiyaçlarını karşılayamaz hale getirdiğini belirten KESK-AR, 'Eğer ki kamu emekçilerini 'enflasyona ezdirmemek' istiyorsa ücret zamlarında emekçileri temsil etmeyen genel enflasyonu değil, farklı gelir gruplarının farklılaşan enflasyonunu dikkate almalıdır. Bugüne kadar hedeflenen ve gerçekleşen enflasyon arasında oluşan farklar yüzde 100’ü aşmıştır. Kamu emekçilerin bu farktan doğan kayıpları telafi edilmeli, enflasyon karşısında yaşadıkları refah kayıpları artık sonlandırılmalıdır' diye belirtti.Etha
11 Maddede Türkiye'de Gelir Adaletsizliği Gerçeği
Herhangi bir ülke belirli bir dönem boyunca diğer ülkelerden gelir transferi veya mal ve hizmet üretimi, doğal kaynakların daha verimli bir şekilde değerlendirilmesi gibi yollarla zenginleşebilir. Ancak bu zenginleşme dönemi o ülkede yaşayan insanların toplam olarak yaşam seviyelerinin daha iyi bir noktaya geldiğini göstermez. Gelir adaletsizliği ölçütü işte böyle bir ülkede yaşayan insanların gelirleri, zenginlik ve refah durumlarının nasıl dağıldığını gösteren temel bir ekonomik veri olarak kabul ediliyor.  Yani esas önemli olan sadece bir ülkede kişi başına düşen gelirin artması değil, bu gelirin de aynı zamanda nasıl dağıldığı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) hafta başında 2013 yılı Türkiye Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması'nın sonuçlarını açıkladı. Bu sonuçlar çerçevesinde Türkiye'de durum nedir, neler oluyor şöyle bir bakmak istedik.
Yoksulluk Sınırı 4 Bin Liraya Dayandı
Türk-İş'in araştırmasında, Ekim ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 205, yoksulluk sınırı da 3 bin 926 lira olarak hesaplandı.Türk-İş tarafından, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay yapılan 'açlık ve yoksulluk sınırı' araştırmasının ekim ayı sonuçları açıklandı.Buna göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) bin 205 lira 43 kuruş, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 3 bin 926 lira 47 kuruş olarak belirlendi.BİR KİŞİNİN YAŞAM MALİYETİ BİN 426 LİRATek kişinin yaşam maliyeti de, ekim ayı itibarıyla bin 426 lira 5 kuruş olarak hesaplandı.Araştırmaya göre, bir işçinin ailesi dikkate alınmadan sadece kendisi için yapması gereken harcama tutarı, yılbaşına göre 235 lira arttı.Dört kişilik ailenin sadece gıda harcaması tutarı yılbaşına göre 124 lira, yaşam maliyeti ise 403 lira artış gösterdi.Ankara'da yaşayan dört kişilik bir ailenin ''gıda için'' yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 1,29 oranında arttı. Yılın ilk on ayı itibarıyla artış oranı yüzde 11,45 olarak gerçekleşti.Gıda enflasyonunda 12 ay itibarıyla artış oranı yüzde 13,26, yıllık ortalama artış oranı ise yüzde 13,44 olarak hesaplandı.Milliyet
Yoksulluk Sınırı 4 Bin Liraya Dayandı
Türkiye'de yoksulluk sınırı, Kasım ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15.0 artışla 4 bin lira sınırına dayandı.Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (Türk-İş) 'Açlık ve Yoksulluk Sınırı' araştırmasının Kasım ayı verilerine göre, ağırlıklı olarak taze sebze fiyatındaki artıştan kaynaklı olarak, bir önceki aya göre yüzde 1.61 artışla, dört kişilik ailenin açlık sınırı 1.225 liraya, yoksulluk sınırı da 3.990 liraya çıkarak 4 bin liraya dayandı.Geçen yıl Kasım ayında açlık sınırı 1,065 lira, yoksulluk sınırı da 3,470 lira seviyesindeydi. Bu veriler ile açlık ve yoksulluk sınırları bir yılda yüzde 15.0 düzeyinde yükseldi.SEBZE MEYVEDE YÜKSELİŞ SÜRÜYORTürk-İş'in aylık raporunda, bu yıl yaz aylarında beklendiği kadar mevsimsel düşüş yaşanmayan yaş-sebze ve meyve grubundaki fiyat artışının, sonbahar-kış şartlarıyla birlikte hızlı yükselişe devam ettiği belirtildi.Bu gelişmelere bağlı olarak Ekim ayında 2.82 lira olan sebze-meyve ortalama kilogram fiyatı Kasım'da yüzde 10.3 artışla 3.11 liraya çıktı. Ortalama sebze kilogram fiyatı yüzde 16.7 artışla 3.50 liraya yükselirken, Ekim ayında 2.55 lira olan ortalama meyve kilogram 2.33 liraya geriledi. Raporda, bu ay ceviz, fındık, yumurta ve çay fiyatlarında da artış izlendiği belirtildi.BİR KİŞİNİN YAŞAM MALİYETİBekar bir işçi için aylık net asgari ücretin 891 lira olduğunun hatırlatıldığı ve Kasım ayında tek kişinin yaşama maliyetinin 1,448 liraya yükseldiğinin vurgulandığı raporda, şu değerlendirme yapıldı:'Gelecek yıl için geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere önümüzdeki ay toplanacak olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Anayasa'da da yer aldığı üzere, asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ekonomik durumu da göz önünde bulundurmak durumundadır.'ZORUNLU HARCAMALARDA HIZLI ARTIŞDört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarının bir önceki yılın aynı ayına göre 160 lira ve yaşam maliyeti ise 519 lira artış gösterdiğine işaret edilen Türk-İş raporunda, 'Bir işçinin, sadece kendisi için yapması gereken gıda harcaması tutarı bir önceki yıla göre 46 lira, temel ihtiyaçları için yapması gereken toplam harcama ise 276 lira artış gösterdi' denildi ve şu değerlendirmeye yer verildi:ORTALAMA KİRA 615 LİRA'Devletin resmi verilerine göre, ülke genelinde ortalama kira tutarı günümüzde ayda 615 liradır. Ancak işveren ve hükümet temsilcileri tarafından -işçi kesimi temsilcilerinin muhalefetiyle- belirlenen asgari ücret günümüzde sadece 891 liradır. Özel kesimde bu ücret düzeyinde çalışmak durumunda/zorunda olan milyonlarca işçi bulunuyor. Yapılacak düzenlemeyle bu milyonlara yüzbinlerce göçmen ve sığınmacı çalışan da eklenecek. Bu ücret politikasıyla, insanların çaresizliği istismar ediliyor. Bu ücret düzeyinde çalışmak durumunda olan milyonlarca işsiz, düşük ücret temelinde sürdürülmek istenen rekabetin ve karlılığın gerekçesi yapılmak isteniyor.'DHA
Hükümetin Teklifi: Asgari Ücrete 1 Lira Zam
Milyonlarca işçinin geçinmeye çalıştığı asgari ücrete yapılacak zammı belirlemek üzere taraflar yarın bir araya gelecek. Ancak adı “pazarlık masası” olsa da her seferinde işçi kesiminin tekliflerine daha ilk günden kapıyı kapatan hükümetin yapacağı zam teklifi şimdiden belli.Cumhurbaşkanlığı Sarayı için 1 milyar 370 milyon liranın harcandığı Türkiye’de hükümet yaklaşık 8 milyon işçinin bir ay geçinmeye çalıştığı 891 liralık asgari ücrete günlük 1, aylık 31 lira zam önerisiyle masaya oturacak. Günlük bir simit parasına denk gelen zammı reddeden Türk-İş, aile bireyleri dikkate alınmadan sadece tek bir çalışanın yaşama maliyetinin bin 447,67 lira olduğuna vurgu yaptı. DİSK ise asgari ücretin net bin 800 lira olmasını istedi.Mustafa Çakır'ın Cumhuriyet'te yer alan haberine göre, Türkiye’deki yaklaşık 8 milyon işçi asgari ücret ile geçinmeye çalışıyor. Yani işçilerin yüzde 70’e yakını halen 891 lira olan asgari ücretle ayın sonunu getiriyor. Aileleri ile birlikte düşünüldüğünde ise asgari ücret yaklaşık 20 milyon insanı doğrudan etkiliyor. Brüt bin 134 lira olan asgari ücretten sosyal güvenlik pirimi, gelir vergisi, damga vergisi, işsizlik sigortası için yüzde 21.4 oranında kesinti yapılıyor. Bu da asgari ücretin 242,97 lirasının kesintilere gitmesi anlamına geliyor. Kesintilerin ardından bekar bir işçinin eline 891,3 lira geçiyor. Asgari ücretli bir çalışan 2014 yılında bordrodan yapılan kesintiyle toplam 823,32 lira vergi (gelir ve damga vergisi toplamı) ödüyor. Asgari ücretli işçi sosyal güvenlik ile işsizlik sigortası pirimi olarak da yılda toplam bin 984,50 lira ödemek zorunda kalıyor. Günlük 29,70 liraya denk gelen asgari ücretle işçi, 1 kg et bile alamıyor.2015 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere ilk toplantı yarın yapılacak. Hükümet yüzde 3+3 zam teklifiyle masaya oturacak. Bu da net asgari ücrete aylık 31,60 lira zam anlamına geliyor. Bu durumda asgari ücret günlük bir simit parası yani 1 lira artmış olacak. Asgari ücretlinin eline geçecek saat ücreti de 14 kuruş artacak. Bu artışın bir yumurta parası bile olmadığına çeken Türk-İş’in Kasım 2014 açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre, aile bireyleri dikkate alınmadan sadece tek bir çalışanın yaşama maliyeti bin 447,67 lira. Türk-İş asgari ücretin de en az bu kadar olmasını istiyor. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarının bir önceki yıla göre 160 TL ve yaşam maliyetinin de 519 TL arttığına işaret eden Türk-İş, devletin resmi verilerine göre de ülke genelinde ortalama kira tutarının ayda 615 lira olduğuna dikkat çekti. Türk-İş, “İşveren ve hükümet temsilcileri tarafından işçi kesimi temsilcilerinin muhalefetiyle belirlenen asgari ücret günümüzde sadece 891,03 TL’dir. Ve özel kesimde bu ücret düzeyinde çalışmak durumunda/zorunda olan milyonlarca işçi bulunmaktadır. Yapılacak düzenlemeyle bu milyonlara yüzbinlerce göçmen ve sığınmacı çalışan da eklenecektir. Bu ücret politikasıyla, insanların çaresizliği istismar edilmektedir” vurgusunu yaptı.DİSK: Net 1800 lira olsunDİSK ise net asgari ücretin bin 800 lira olmasını istedi. Milyonlarca işçinin yaşamını ve geleceğini belirleyen asgari ücretin bu yıl da bir ortaoyunu ile belirlenmek istendiğine işaret eden DİSK, hükümet programında yüzde 3+3 olacağı önceden duyurulan asgari ücret için tespit komisyonunun toplanacağını, toplantılar yapılacağını belirtti. DİSK, “Böylesi bir orta oyunundan çıkacak olan bir kez daha açlık sınırının altında bir asgari ücrettir. Ekonomi büyürken, bu büyüme uğruna işçiler ölürken, ekmeğimizin değil sarayların büyümesine seyirci kalamayız. İşçinin dört kişilik hanesine bir kişilik ‘kişi başına milli gelir’ bile düşmemesi kader/fıtrat değildir. Açlık sınırının altında asgari ücret cinayettir” değerlendirmesini yaptı.Mustafa Çakır | Cumhuriyet