onedio

Rehine Haberleri

Rehine ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Rehine ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

"Tweet Mweet Anlamam Ben Bu İşlerden"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,ın Konuşmasından satır başları İstanbul Türkiye’nin özetidir. Bu ne manzara? Bugün Türkiye bizi izliyor. Tüm dünya İstanbul’u izliyor. Tüm mazlumları, mağdurları, yolda kalmışları, garipleri, öksüzleri sizi izliyor. Kahire’de oyları çalınmış kardeşlerim sizi izliyor. Şam’da kurşunların bombaların altında yaşayan açlıkla sefaletle imtihan edilen, belki de yavrusunun başında ağıtlar yakan ciğeri parçalanmış anneler sizi izliyor. Bağdat’ta barışa susayan gönüller İstanbul’u izliyor. Karabağ’da toprakları çiğnenen Azeri kardeşlerim sizleri izliyor. Mogadişu bugün İstanbul’u izliyor. 'KILIÇDAROĞLU BAK BU MONTAJI NASIL YAPTIK' Varsın birileri montaj desin. Kılıçdaroğlu bak bu montajı nasıl yaptık? Güzel mi, beğendin mi? Bir montaj da sen yap böyle. Varsın birileri montaj desin, taşıma desin. Bu muhteşem coşkuyu küçümsesin. Ama bilesin ki İstanbul, Gazze’nin yetimleri Ramallah’ın öksüzleri sizi izliyor. Kabe’nin etrafında tavafta olanlar size dua ediyor. Diyorlar ki 30’unun akşamında müjde bekliyoruz. 'ONLAR AHLAKİ OLMAYAN ŞEYLERİ İZLİYOR' Telefon, sürekli soruyorlar İstanbul nasıl. Gelirken aynı şeye muhatap oldum. İstanbul sen her an dildesin, kulaktasın, gözlerdesin. İzleniyorsun İstanbul. Ama Pensilvanya’nın izlediği gibi değil. Onlar mahremleri izliyor. Ahlaki olmayan şeyleri izliyor. Ama burası güzellikleri izliyor. Ülkemin aydınlık yarınlarını izliyor. Mahzun, boynu bükük Kudüs bugün sizleri izliyor. “Biz, kısık sesleriz minareleri, Sen ezansız bırakma Allah'ım. Ya çağır şurada bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma Allahım. Mahyasızdır minareler göğü de, Kehkeşansız bırakma Allahım. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allahım. Bize güç ver... Cihad meydanını, Pehlivansız bırakma Allah'ım. Kahraman bekleyen yığınlarını, Kahramansız bırakma Allah'ım. Bilelim hasma karşı koymasını, Bizi cansız bırakma Allah'ım. Yarının yollarında yılları da, Ramazansız bırakma Allah'ım. Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, Ya çobansız bırakma Allah'ım. Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız, Ve vatansız bırakma Allah'ım. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım.” Amin sonsuz kere amin. Bugün bir kez daha tarih yazıyorsun İstanbul. Bugün bir kez daha tuzakları oyunları bozuyorsun İstanbul. 'RAHŞAN AFFIYLA KURTARDIN' Millet oynanan oyunu görüyor. Millet sınırsız basiretiyle Türkiye üzerindeki kirli oyunu, tuzağı görüyor. 94’te İstanbul’a aday olduğumda, kimse kazanacağımıza ihtimal vermiyordu. Kimden aldık belediyeyi CHP’den. Yolsuzlukların belediyesi CHP. Kılıçdaroğlu sen bu işleri anlamazsın. Seni zaten SSK’dan tanıyoruz. SSK’daki yolsuzluklarınla tanıyoruz. Rahşan affıyla kurtardın işi yırttın. SSK hastanelerinde çektiğimiz çileleri biz biliriz. Az önce Kocaeli’nde yaşlı bir amca illa sahneye sahneye dedi. Getirin dedim, geldi. Ne dedi biliyor musunuz? İki kere beni hastanede rehin tuttular beni dedi rehin. Nice rehin tutulanlar oldu. Geldiğimde ilk verdiğim talimat şuydu. Bundan böyle hastanelerin kapısından kimseyi döndürmeyeceksiniz ve asla rehin tutmak gibi bir şey duymayacağım. Duyduğum zaman başhekimlere kesin ikazımdır, kesinlikle ilişkilerini keseriz. İstanbul’un seçkinleri kaymak takımı böyle bir sonuç beklemiyordu. İstanbul susuzdu, çöp dağları vardı. Çünkü CHP demek kirlilik demektir. Yolsuzluk demektir, çöp demektir. CHP demek susuzluk demektir. Ey İstanbul o zaman Ümraniye’nin belediyesi de CHP’liydi. Ümraniye çöplüğünde vahşi depolama vardı, o çöplük patladı 39 kişiye maalesef mezar oldu. gençler bunu bilmeyebilir, geziciler bunu bilmeyebilir. Ah ah, çevreci ha, ne çevrecisi ya? 39 kişi orada maalesef öldü. CHP’li belediye vardı. Bunun hesabını soran oldu mu? Nerde o medya? Yandaş medya nerede? sordular mı bunun hesabını? Sormazlar, işlerine gelmez. Niye? Paslaşıyorlardı, dayanışma içerisindeydiler. Onları onlar getirdiler. Ama tarih hesap soruyor şimdi. Diyor ki ey CHP o 39 vatandaşımızın hesabını ver. Kılıçdaroğlu sen bunların hesabını ver. Ama bunlarda o yüz yok. Geldi İstanbul’a büyükşehir başkan adayı oldu Kılıçdaroğlu. Ben de merak ettim nerede oturuyor diye. Dediler ki Kağıthane’de. Nerede oturuyorsunuz diye, Kağıttepe’de oturuyorum demiş. Ve seçim günü geldi oyunu kullanamadı. Yahu bunun eline üç koyun verin kaybedip gelir. İnanın bundan bir şey olmaz. Şimdi biliyorsunuz pozlar veriyordu, klasör. Yolsuzluk klasörü. Tabi böyle şeylerin olacağını da zannetmiyordu. Baykal genel başkan o da yanında. Klasörün sırtında ne yazıyor yolsuzluk. Kimin klasörü bu? Şu anda büyükşehir adayı olarak gösterdiler zatın. Ne yaptılar onu? Partiden ihraç ettiler hırsız ya. O ihraç ettikleri kişiyi şimdi getirdiler büyükşehir adayı yaptılar. Peki bu nasıl iş? Ben söylemiyorum klasörü sen hazırladın, şimdi de kalkıyorsun o adamı aday yapıyorsun. Niye? Malzeme yok ellerinde malzeme. Kimi koysunlar? Bunlar felç olmuş felç. Ama biz gümbür gümbür geldik, yine gümbür gümbür geliyoruz. Biz İstanbul’a, ülkemize, milletimize efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Yine hizmetkar olarak yolumuza devam edeceğiz. İstanbul’daki seçkinler elitler, Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan seçileceğine inanmıyorlardı. Milleti dahi kontrol ettiklerini, milletin aklını çeldiklerini zannediyorlardı. Milletim onlara ağır bir ders verdi. şimdi ne diyorum biliyor musun? 30 Mart’ta sadece onlara değil, hani bu telefonları dinleyenler var ya, Pensilvanya var ya, en önemli dersi ona vereceğiz. 'BUNLAR BİZİM HELALİMİZİ YEDİLER' Bunların dershanelerine gidenler varsa yavrularımızı lütfen oralardan alın. Milli Eğitim Bakanlığı olarak hafta sonlarında takviye kurslarını biz ücretsiz olarak vereceğiz. Yıllarca bunlar bizi sömürdüler ya. Sülük gibi sömürdüler. Ama sülük faziletli, sülük zararlı kanı emer. Bunlar bizim helalimizi yediler ya. Sadaka dediler yediler, zekat dediler yediler, kurbanlık koyun dediler yediler, adak dediler yediler. Ah kardeşlerim ha, benim sevgili peygamberime, kendi televizyonunda miraçtan iniyor kamyonete bindiriyor. Ve bu senaryoları da o onaylıyor biliyor musun? Yahu sen hoca mısın senarist misin? Nesin? İyi niyetimizin kurbanı olduk. Başörtülü kızlarımızın, yahu üniversiteye giderken başlarını açmaları noktasında fetva veriyor beyefendi. Niye? Çünkü 28 Şubatçı generaller onu istediler. Ya sen nasıl hocasın be. Ama 28 şubat öncesi öyle demiyor. Akşam başka sabah başka. Şu andaki yandaş medya var ya muhtar bile olamaz dediler. Muhtar bile olamaz dedikleri kişi 11 yıldır aralıksız Türkiye’de başbakan oldu. Bu milletin iradesini çalamazsınız. Biz önce halkın sonra hakkın iradesine boyun eğdik. Benim meselem milletimin hak meselesidir. Benim meselem milletimin hukuk meselesidir. Biz hukuku çiğnemeye karşı dik duruyoruz. Yargı darbesi yapmak isteyenlere karşı dik duruyoruz. Milli iradenin çalınmasına karşı dimdik duruyoruz. Müslüman olmayanlara da hizmet etmek bizim görevimiz. İster Müslüman olsun, ister Hıristiyan olsun, ister ateist olsun. Bizim görevimiz alanında hepsi var. Bizim iktidarımız ayrımcılığın iktidarı olmayacaktır. Epey zamandır bir şarkı tutturdular. Demokrasi sandıktan ibaret değildir. Sevsinler sizi. Nereden ibaret? Doğru bunlar öyle alıştılar. Ama böyle değil. Biz sandıksız bir demokrasiyi asla kabul etmedik ve etmiyoruz. Sen Şişli’de ne yaptın ya? İstanbul’a ne yapacaksın. Bunların böyle bir imkanı gücü yok. Geçenlerde bizim Taksim Yenikapı hattındaki, yeni yapılan köprü var ya, o köprüyü yıkacakmış. Ya bu CHP yıkmakla mükellef, yapmakla değil. İstanbul’da ulaşım sıkıntısı var. İkinci tüp geçidi yapacağız. Kılıçdaroğlu onu da yıkarsınız olur mu? Ama iktidara gelemeyeceğine göre sen artık aracınla gezersin. 'TENCERE TAVA HEP AYNI HAVA' Bak Kanal İstanbul dedik, adam Kanal İstanbul’dan rahatsız. Biraz kendinize gelin. Şu ülkede bir dikili ağacınız yok. Sadece yakarsınız yıkarsınız başka işiniz yok. Ondan sonra da tencere tava hep aynı hava. Adı da ne? Demokrasi özgürlük. Tencere tavayla özgürlük olur mu? Ancak huzursuzluk olur. Bakıyorsunuz şimdi bazı bu zihniyette olan, sokaklarda yollarda çirkin hareketler yapma… 12 yıl boyunca hırsızların art niyetlilerin farklı hesaplar içinde olanların bu davaya sızmaması için hep hassasiyet içinde olduk. 'UYDURMA BİR PASAPORTLA KAÇTIN GİTTİN' Pensilvanya beddua seansları yapıyor. Varsınlar etsinler ya. Hiç önemli değil. Bumerang gibi onları vurur. Kötü söz sahibinindir. Bitmedi. Şimdi geçenlerde baktım bir şey daha düşmüş. Ne diyor? O uzun bize çok hainlik etti diyor. Şu hale bak, ya sen ne biçim hocaefendisin ya. Ya sen bu noktada eğer dürüstsen 99’da bu ülkeden niye kaçıp gittin? 15 yıldır kaçaksın. Uydurma bir pasaportla kaçtın gittin. İlkokul mezunu ve öbür taraftan da maalesef hak etmediği halde bir pasaportla kaçış. Şimdi soruyorum diyorlar ki inzivaya çekiliyor. TWEET MWEET ANLAMAM BEN BU İŞLERDEN Ya şu medya. Açık söylüyorum. Başta Doğan Grubu olmak üzere, açık söylüyorum, Ciner grubu olmak üzere, buna benzerler. İsimlerini diğerlerinin vermeyeceğim. Utanmadan sıkılmadan kalkıp şu anda bu olaylarda bize karşı yapılan haksızlıkları savunur durumdalar hala. Ya bu ülkenin başbakanına bu hakaretler yapılırken, siz nasıl oluyor da bunları savunuyorsunuz? Ha söyleyeyim, çünkü Pensilvanya’nın onlarla ilgili kasetleri de var. Şantaj var onlarla ilgili şantaj. Yeri geldiğinde onu da açıklarız diyorlar. Geçenlerde bir tane açıklandı, diğeriyle de ilgili açıklandı. Şimdi korkuyorlar. Şimdi batmışlar, bataklığa batmışlar. Bunlardan çekiniyorlar. Kendi devletine güvenmiyor, onlara güveniyor. Biz de kusura bakmasınlar, gereken neyse bunu yaparız. Öyle tweet mweet anlamam ben bu işlerden. Evet, Twitter dürüst davranacaksa her türlü desteği veririz. Youtube her türlü desteği veririz. Facebook ahlaksızlıklarından vazgeçerse destek alır. Ama aileleri bozacaksa karşısında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini bulur. Bunlarda neler var neler. Şimdi ne diyorlar, 25 Mart’ta şu çıkacak, 30 Mart’ta şu çıkacak. Hangi iftirayı atarsanız atın. Bu montajların bu ahlaksızlığınızın altında ezilip gideceksiniz. Daha şimdiden 30 Mart akşamı hangi yalanları söyleyeceklerini konuşuyorla “CUMHURBAŞKANIMIZIN KANAATİ FARKLI OLABİLİR” Şimdi ne diyorlar? Özgürlük elden gidiyor. Kusura bakmasınlar, bak şu Tayyip Erdoğan, kim ne derse desin bizim mahremimizi, görüşmelerimizi, konuşmalarımızı dinleyen ve dinletenlere karşı sonuna kadar mücadelesini verecektir. Özgürlük adı altında kimse bizim mahremimize giremez. Kim olursa olsun. Cumhurbaşkanımızın kanaati farklı olabilir. Beni dinleyecek, bakanları dinleyecek. Yahu bırakın tüm insanları dinleyecek. Beni dinleyemezsin, yok böyle bir şey. Ben artık evimde bile rahat rahat konuşamıyorsam, telefonla konuşamıyorsam, ailemle konuşamıyorsam, bu montaj, dublaj, uydurma şeylere itibar etmek suretiyle bu ülkede başbakanını yargılayamaz. Böyle bir hakları olmadığı halde bunlar bizi dinliyorlar. Ya şu medya. Açık söylüyorum. Başta Doğan Grubu olmak üzere, açık söylüyorum, Ciner grubu olmak üzere, buna benzerler. İsimlerini diğerlerinin vermeyeceğim. Utanmadan sıkılmadan kalkıp şu anda bu olaylarda bize karşı yapılan haksızlıkları savunur durumdalar hala. Ya bu ülkenin başbakanına bu hakaretler yapılırken, siz nasıl oluyor da bunları savunuyorsunuz? Ha söyleyeyim, çünkü Pensilvanya’nın onlarla ilgili kasetleri de var. Şantaj var onlarla ilgili şantaj. Yeri geldiğinde onu da açıkları diyorlar. Geçenlerde bir tane açıklandı, diğeriyle de ilgili açıklandı. Şimdi korkuyorlar. Şimdi batmışlar, bataklığa batmışlar. Bunlardan çekiniyorlar. Kendi devletine güvenmiyor, onlara güveniyor. Biz de kusura bakmasınlar, gereken neyse bunu yaparız. Öyle tweet mweet anlamam ben bu işlerden. Evet, Twitter dürüst davranacaksa her türlü desteği veririz. Youtube her türlü desteği veririz. Facebook ahlaksızlıklarından vazgeçerse destek alır. Ama aileleri bozacaksa karşısında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini bulur. Bunlarda neler var neler. Şimdi ne diyorlar, 25 Mart’ta şu çıkacak, 30 Mart’ta şu çıkacak. Hangi iftirayı atarsanız atın. Bu montajların bu ahlaksızlığınızın altında ezilip gideceksiniz. Daha şimdiden 30 Mart akşamı hangi yalanları söyleyeceklerini konuşuyorlar. MİT müsteşarımı tutuklayıp süreci bozmak istediler. Benim Anadolu’daki Trakya'daki kardeşimin gözünden bile sakındığı 20 yaşındaki evladı o dağlarda şehit olmuş bunların umurunda mı? Yozgat'taki kardeşimin Samsun'daki Kastamonu'daki kardeşimin ocağına ateş düşmüş bunların umurunda mı? Babaların ciğeri dağlanmış bu Pensilvanya'nın umurunda mı? Ya Mavi Marmara vuruluyor Pensilvanya'nın gözünde yaş yok. Tam aksine o başkalarının yanında yer alıyor. Bu Aydın Doğan'ın bu Pensilvanya'nın onların medyasının umurunda mı? ‘NE KOMADA ÖLEN ÇOCUK, NE DE BURAK YAVRUMUZ’ Ne İstanbul'da, ne komada ölen çocuk, ne de sokakta vurulan gencecik Burak yavrumuz bunların asla umurunda değil. Bunlar nebbaş nebbaş. Bunlar mezarlık soyguncusu. Cumhuriyet
9 Soruda Boko Haram ve Nijerya
Dünyanın gözü, 300′e yakın kız öğrencinin 14 Nisan gecesi İslamcı terör örgütü Boko Haram tarafından kaçırıldığı Afrika ülkesi Nijerya’da. Afrika’nın en büyük ekonomisi, kıtanın en büyük, dünyanın da 12. büyük petrol üreticisi konumundaki Nijerya, özellikle ‘Batı yanlısı’ eğitim kurumlarını hedef alan Boko Haram’ın şiddetinden kurtulamıyor. Peki kız öğrenciler niçin kaçırıldı, Boko Haram örgütünün var oluş nedeni ne?Diken'den Işın Eliçin mercek altına aldı...
Saddam'ın Kızı Irak'taki Gelişmelerden Memnun
Ürdün'de kraliyet ailesinin korumasında sürgün hayatı yaşayan Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in kızı Ragd Hüseyin, Londra'da yayınlanan Arap gazetesi El Kuds El Arabi'ye konuştu. Ragd, 'Irak’ta kazanılan zafer beni mutlu ediyor' dedi. Irak ordusu, Bağdat'ın 50 km. kuzeyindeki Bakuba'da IŞİD ile çatışıyor, örgüt başkente yaklaşıyor. IŞİD, Bağdat’ın yaklaşık 100 km. kuzeyinde, İran sınırındaki Celula kasabasına girdi. Bülent Arınç: Bugün hayırlı bir haberi, bir müjdeyi alabilecek noktadayız. Şii lider Ayetullah Ali Sistani'nin temsilcisi, halkı silahlarını alıp ülkeyi savunmaya çağırdı. Türk Hava Yolları, Irak'tan ayrılmak isteyen Türkler için ek seferlerle hazırlık yapıyor. Rehine krizi ile ilgili saat 16:00’da Dışişleri Bakanlığı’nda koordinasyon toplantısı yapılacak. Toplantıya Enerji, Ticaret ve Ulaştırma bakanları ile MİT Müsteşarı katılacak. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Başkanı Rami Abdulrahman: IŞİD, Suriye'deki operasyonlarını durdurdu. Irak’ın muhalif Rafidin kanalı: ABD Selahaddin eyaletine bağlı Beled bölgesinde, askeri amaçlı kullandığı hava üssünü kapattı. Dışişleri Bakanlığı Türk vatandaşlarına çatışmaların en yoğun yaşandığı Musul, Kerkük, Selahattin, Diyala, Anbar ve Bağdat’tan ayrılma, buralara gitmeme uyarısı yaptı. 13 Haz 2014 Güncelleme 12:30 TSİ | Konular Ortadoğu, Irak Ragd, 'İzzet amcanın (Saddam'ın sağ kolu İzzet İbrahim el Duri) birliklerinin de isyancılara katılmış olması çok güzel bir gelişme' ifadesini kullandı. Bir gün Irak'a dönebilmeyi çok istediğinin altını çizen Ragd, “Babamın ruhuna Fatiha okuyorum ve doğum yeri olan Tikrit'in kurtarılmış olmasından dolayı şükrediyorum” dedi. Ragd, Irak’ta yaşananları her an takip ettiğini ve içeride bulunan tanıdıkları vasıtası ile tüm gelişmelerden haberdar edildiğini vurguladı. Ürdün'de yaşıyor Ragd, Ürdün'de kraliyet ailesinin korumasında sürgün hayatı yaşıyor. Hukuk fakültesi mezunu olan Ragd, babasının davasında avukat heyetinin başındaydı. 2006'da idam edilen Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'in kızı, çocukları ve ailenin diğer fertleri ile birlikte Ürdün’e kaçmıştı. Ürdün kraliyet ailesi, Hüseyin ailesinin fertlerine özel sığınma hakkı tanıyarak, onları himayesine aldı. Kaynak: Al Kuds Al Arabi | Al Jazeera
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
IŞİD’i gördükten sonra yapmamız gerekenler: Derhal ama derhal bir Sünni, bir Alevi’yi bulup sıkıca kucaklaşmalı. Bir Alevi de yine derhal bir Sünni’ye “Kardeşimsin” diye haykırmalı. Dinin her türlü yorumuna sonsuz özgürlük tanınmalı, dinin her türlü yorumu aziz ve kıymetli bulunmalı. Alevilerin tüm haklı talepleri tanınmalı… Onlara yapılan ayrımcılığa derhal son verilmeli. Din ve mezhep üzerinden ayrıştırıcılık yapanlara, “bayrak indiren”muamelesi yapılmalı. Demokratik laiklik prensibinin kıymeti bilinmeli, o bayrak yükseltilmeli. Mezhep temelli politikalardan derhal vazgeçilmeli. Kürtlerle hakiki bir barış tesis edilmeli, “barış süreci” bütün zorluklarına rağmen tamamına erdirilmeli. Bu ülkede potansiyeli bulunan tüm çatışma alanları, en güvenilir barış alanları haline getirilmeli. İktidar da, muhalefet de bu alanlar üzerinden birbirlerine yüklenmekten vazgeçmeli. Bu alanlar üzerinden siyaset yapanlara “Bizi Irak’a mı çevireceksiniz, size artık zırnık oy yok” denmeli.
İsrail'in Gazze'ye Yaptığı 10 Operasyon
360 km2'lik bir alandan ibaret olan Gazze, batıda Akdeniz, güneyde Mısır ve diğer yönlerde İsrail ile çevrili .  2014 verilerine göre 1 milyon 816 bin 379 kişinin yaşadığı Gazze'nin yüzde 44,7'si 0-14 yaş aralığında ve yüzde 98'i Müslüman. Maruz kaldığı blokaj yüzünden temel sağlık ve gıda maddelerine erişimi kısıtlı olan Gazze, İnsani Yoksulluk Endeksi'ne göre dünyanın en yoksul 24. ülkesi konumundayken, dünyada en fazla çocuk ölümünün gözlendiği bölgelerden de bir tanesi. 6 ile 59 ay arasında yaşları değişen her beş çocuktan birinin kronik yetersiz beslenme ile karşı karşıya olduğu Gazze'de yaşayan her 2 kadın ve çocuktan bir tanesi de anemi ile hastası.Filistinli otoriterilere göre Gazze'ye gelen medikal yardım malzemelerinin ve ilaçların çoğunun süresi geçmiş durumda ve hastaneler yetersiz.  Gazze ekonomisi de uygulanan abluka yüzünden ağır bir durumda. 2014 yılında yayınlanan bir Avrupa Birliği raporuna göre: 'Bugün Gazze toplumu ve ekonomisi insani bir krizle karşı karşıya. Günde 16 saate varan elektrik kesintileri yüzünden kanalizasyon ve su sistemleri çalışmıyor, temiz su kaynaklarına erişim kısıtlı, tıbbi malzemelere ulaşılamıyor, yapı malzemelerinin yoksunluğu çekiliyor. İşsizlik ve fiyatların arttığı Gazze'de gıda kaynaklarına erişim de risk altında.'
56 Gündür IŞİD’in Elinde Rehin Olan Kardeşi İçin İsyan Etti: 'Artık Harekete Geçin'
Türkiye’nin Musul başkonsolosluğu çalışanları ve aileleri 56 gündür Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) elinde tutulurken, 49 rehine arasındaki Nermin Taşdelen’in ağabeyi Muammer Taşdelen, Dışişleri Bakanlığı’na isyan etti. Artık harekete geçilmesi gerektiğini söyleyen Taşdelen, günlerdir hiçbir adım atmayan ve ne aileleri ne de kamuoyunu sağlıklı bilgilendiren yetkililere seslenerek, “Bayramımız gözümüz yolda değil, ailelerimizle geçsin” dedi. Change.org’da bir de imza kampanyası başlatan Muammer Taşdelen, Dışişleri Bakanlığı’na açık mektubunda şunları söyledi: Bekliyoruz… Neyi beklediğimizi ve daha ne kadar bekleyeceğimizi bilmeden bekliyoruz. Bayrama günler kala, gözümüz, umudumuz sınır kapısında bekliyoruz. 26 Haziran günü, Musul’da 49 kişi rehin alındığı günden beri hayat bizim için durdu. Orada ne olacağını bilmeden bekleyenlerden biri de benim ailem. Kız kardeşim ve eşi, buradaki maddi imkansızlıklardan yorulup, Musul’a gitme şansı buldu. Yeğenim Kuzey Deniz de, 1. Yaşını hepimizden uzakta, rehin olarak bitirdi. Çocuğunun başına bir şey gelmesinden korkan bir anne… Ailesini ayakta tutmaya çalışan bir baba… Ve dut yemiş bülbül kesilen bir devlet… Neredeyse 1 ay oldu, kimseden ses yok. Devlet kendi personeline ‘teslim olun’ der, sonrasında arayıp sormazsa nereden umudumuz olacak bizim? Olayın hemen ertesi günü, 27 Haziran’da rehine yakınları ile yapılan toplantıda olanlar içler acısı. Dışişleri Bakanı Yardımcısı Naci Koru rehine sayısını bilmiyor, ne kadar güvenlik mensubu olduğunu toplantı sırasında Özel Harekat Dairesi’nden öğreniyor, insanlar ‘Sakın medyaya konuşmayın, yoksa yakınlarınızın başı belaya girer’ diye tehdit ediliyor… Toplantı sırasında 3 gün önce bir bebeğin hastalandığı, doktor gönderildiği söylendi. Bir benim yeğenim Kuzey var bir de Ela bebek. Hastalık lafını duyunca hemen atıldık, hangisi diye. Bilmiyor. İki bebekten hasta olan bebeği bilmeyen devlet, ‘Balkanlardan Orta Asya’ya kadar olan her yerde sözüm ona kuş uçsa; nereye uçacağını, ne zaman uçacağını biliyor ama iki bebekten hangisinin hastalandığını –gönderdiği doktordan aldığı rapora, bebeklerden birinin kız birinin erkek olmasına rağmen- bilmiyor… Hemen şimdi buraya tıklayarak imzanızı atın, ailelerimizi kavuşmamız için yetkililere seslenin. ‘Telefonlarımızı topladılar abi, seni gizli arıyorum. Biz iyiyiz annemlere söylersin…’ Kardeşimle bir kez konuştum, ilk rehin alındıklarında, o da bu. O gün bu gündür ne bakanlığı kaldı, ne konsolosluğu, ne de kriz merkezleri… Prompterdan okurcasına, önünde yazılanları okuyan insanlarla muhatap oldum hep. “Sağlık durumları hakkında olumsuz bir şey yok, devletimiz teyakkuz halinde, en üst düzeyde girişimler devam ediyor… Bekleyin… Bakanlığımız açıklamaları dışında hiç bir bilgiye itibar etmeyin…” Şimdi, günler geçmesine rağmen hiçbir adım atmayan ne biz aileleri ne de kamuoyunu sağlıklı bilgilendirmeyen yetkililere sesleniyorum: Ailemi, orada esir düşen 49 kişiyi sağ salim evlerine döndürmek için bir an önce harekete geçin. Bayramımız gözümüz yolda değil, ailelerimizle geçsin. Umutla,Diken
Rehine Yakınları: "Dışişleri Bize 'Ne İstiyorsunuz, Operasyon mu Yapalım' Dedi"
IŞİD'in kaçırdığı rehinelerden 3'ünün yakını olan Muammer Taşdelen, 'İnsanların yaşam hakları elinden alınıyor, devlet ise basın yasağı koyuyor dedi. Türkiye’nin Musul Konsolosluğu’ndaki 49 kişinin IŞİD tarafından kaçırılmasının üzerinden 58 gün geçerken, rehine yakınlarından Muammer Taşdelen , Dışişleri Bakanı Yardımcısı Naci Koru’ nun kendilerine alaycı bir şekilde “Eee siz ne istiyorsunuz, operasyon mu yapalım?” dediğini söyledi. Birgün gazetesinden Uğur Koç ’a konuşan Taşdelen, rehinelerin durumuyla ilgili yayın yasağına da tepki göstererek, “İnsanların yaşam hakları elinden alınıyor, devlet ise basın yasağı koyuyor” dedi. 11 Haziran’da IŞİD’in Türkiye Konsolosluğu’nu işgal etmesiyle rehin alınan 49 personelden 3’ünün akrabası olan Muammer Taşdelen, rehinelerin durumuyla ilgili hiçbir gelişmeden haberleri olmadığını, aksine sürecin iyice tıkandığını söyledi. Şimdiye kadar bakan veya üst düzey hiçbir yetkilinin kendileriyle irtibata geçmediğini anlatan Taşdelen yalnızca Fatih Yıldız isimli bir Dışişleri yetkilisiyle görüştüklerini belirtti. Ancak son bir haftadır Yıldız’ın da telefonlarına çıkmadığını, hatta geri dönüş bile yapmadığını belirten Taşdelen “Daha önce de aradığımızda ‘Elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz’ gibi sözlerden başka bir şey söylemediler bize” dedi. Taşdelen, son dönemde ise rehinlerden sağlıklı bilgi almaları imkânlarının kalmadığını aktardı: “Başlangıçta Konsolos Öztürk Yılmaz rehinelerin durumuna ilişkin haber veriyormuş ancak son süreçte rehinelerle Konsolos Yılmaz’ı da ayırmışlar. Dolayısıyla alınan hiçbir haber sağlıklı değil. Konsolos üzerinden takip etme şansımız da kalmadı artık.” Yaşananların beceriksizlik, sorumsuzluk ve dirayetsizlik örneği olduğunu söyleyen Taşdelen rehine alınma sürecinde yaşananları şöyle anlattı: “Eylül 2013’te bir saldırı gerçekleşiyor. Ocak 2014’te de bir rapor hazırlanıyor ve tahliye talep ediliyor. Tahliyeler için 3 adet zırhlı araç isteniyor. Verilen cevap ise olumsuz. En son 10 Mayıs’ta bir saldırı oluyor. Bu saldırıdan sonra tahliye için bakanlığa yazı yazılıyor. Ancak yine onay verilmiyor. 7 Haziran’da ise kız kardeşimle konuştuğumda bana ‘Abi, bakanlığa yazı yazıldı. Biz her an gelebiliriz. Bizi İstanbul’da karşılarsınız’ dedi. 10’unda IŞİD Musul’a giriyor. Hatta o gün sığınakta kalıyorlar. 11’inde de IŞİD Konsolosluğu ele geçiriyor. 11 Haziran’da da kız kardeşim aradı en son. Ablamla konuşurken “Abla kapatmak zorundayım” diyerek eşinin gelmiş olabileceğini söyleyip telefonu kapatıyor. Meğer IŞİD gelmiş. Siemens firması 10 Haziran’da oradaki 50 çalışanını tahliye ediyor da, koskoca devlet 49 tane personelini tahliye edemiyor oradan!” Görüştükleri yetkililerin kendilerine “Bu konuyla alakalı herhangi bir açıklama yapmayın, Bizim açıklamalarımızdan başkasına itibar etmeyin” şeklinde baskı yaptığını aktaran Taşdelen şöyle devam ediyor: “Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru da 27 Haziran’da Dışişleri Bakanlığı’nda ailelerle yapılan toplantıda ‘Basını bu durumdan uzak tutmaya çalışın. Rehinelerin durumu tehlikeye girer. Sabredin, bekleyin’ dedi bizlere.” Rehinelerin durumuyla ilgili basın yasağına da tepki gösteren Taşdelen “İnsanların yaşam hakları elinden alınıyor, devlet ise basın yasağı koyuyor” dedi. Taşdelen, Naci Koru ile yapılan toplantıda rehinelerin aileleri tarafından Dışişleri’ne tepkilerin de dile getirildiğini şöyle anlatıyor: “Rehinlerin aileleri o toplantıda Türkiye’de eğitim ve tedavi gördüğü söylenen IŞİD militanlarını gündeme getirdi ve tepki gösterdi. Naci Koru ise yalnızca ‘Bizim doğrudan ya da dolaylı olarak hiçbir bağlantımız yok’ dedi. Ancak tepkiler devam etti. Koru’ya ‘Bunlar nereden çıkıyor o zaman’, ‘Hikâye mi anlatıyorsunuz’ diyenler oldu. Bunlar kesinlikle olmamıştır diyemedi, yaşananlarla bağlantıları olmadığını söylemekle yetindi. Bu kadar tepki gösterince Naci Koru alaycı bir şekilde ‘E siz ne istiyorsunuz, operasyon mu yapalım?’ dedi.” Taşdelen Change.org adlı sitede başlattığı imza kampanyasıyla ilgili de bilgi verdi. İmzaların 4 bini geçtiğini belirten Taşdelen, 5 bine ulaştıktan sonra imzaları basın açıklamasıyla Dışişleri Bakanlığı’na ileteceğini söyledi.T24
'İsrail'in Savaş Suçu İşlediğine Dair İlk Raporu Ben Çıkarttım'
Cumhurbaşkanı adayı İhsanoğlu, İsrail'i kınamanın yetmeyeceğini belirterek, 'Kınaya kınaya, kına gecesine, kına evine döndük. Biz ve başkaları kınıyor da, netice ne oluyor? Netice almak için birlik olmamız lazım.' diye konuştuİSTANBUL - Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, 'Bir arkadaşımızın çok güzel bir ifadesi var. Kınaya kınaya, kına gecesine, kına evine döndük. Biz ve başkaları kınıyor da, netice ne oluyor? Netice almak için birlik olmamız lazım. Herkes tek başına konuşma yaparsa, birlik olmazsak, hiçbir netice alamayız' dedi. İhsanoğlu, bayram dolayısıyla İstanbul Valiliği Eyüp Çocuk Yuvası Müdürlüğünü ziyareti öncesinde basın mensupları ile vatandaşların sorularını yanıtladı. Tüm Türk dünyasına ve İslam alemine iyi niyetlerini dile getiren İhsanoğlu, sabah kahvaltısı sırasında Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis'te grubu olan partilerin genel başkanları, kendisine destek veren meclis dışındaki tüm parti liderleri ve Kıbrıs Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile telefonda görüşerek, karşılıklı bayram tebriğinde bulunduğunu söyledi. İhsanoğlu, Türkiye'de bayram havası yaşanması temennilerini tekrar ederek, '76 milyon insanımız, bizim aramızda bulunan bir milyona yakın Suriyeli kardeşlerimiz, Gazze'de, Filistin'de, Suriye'de, özellikle Irak Türkmenleri'nin, Doğu Türkistan'daki Uygur kardeşlerimizin, Rohingya'daki Müslüman kardeşlerimizin ve Somali'deki kardeşlerimizin, bütün dünyada mazlum olan, sıkıntı çeken tüm Müslümanların bu bayramda huzur içinde olmasını cenabı Allah'tan niyaz ederim' diye konuştu. Musul'daki rehine konusuna da değinen Ekmeleddin İhsanoğlu. 'Kuzey Irak'ta IŞİD tarafından, o gaddar terörist çete tarafından rehin tutulan evlatlarımızın bir an evvel ailelerine kavuşmasını temenni ediyorum. İnşallah bu bayram içerisinde serbest bırakılırlar. Bizimle beraber, anneleri, babaları, çocukları, kardeşleri ve bütün milletimizle beraber bu bayram sevincini paylaşırlar' dedi. İhsanoğlu, basın açıklaması sırasında bir vatandaşın, 'Ekmeleddin Bey, Gazze hakkında, İsrail'in politikalarına karşı ciddi bir kınama istiyoruz. Gerçekten oturaklı bir konuşma istiyoruz' yönündeki eleştirisine cevaben ise şöyle konuştu: 'Siz benim oturaklı konuşmalarımı duymadınız mı? Demek ki yanlış kanallara baktınız. Aziz kardeşim, ben en azından 20 günden beri bunu tekrar ediyorum. İsrail'in bu zulmü, bu tecavüzü, insanlığa saldırısı ilk defa olmuyor. Belki siz benim kadar takip etmediğiniz için, bugün yaratılan heyecandan dolayı, çok heyecanlanıp üzülüyorsunuz. Benim heyecanım, sizin heyecanınızdan daha büyüktür. Çünkü ben bu vahşet filmini, senaryoyu hayatımda çok defa gördüm. Genel sekreterlik görevi esnasında, 2008-2009 senesinde aynı senaryonun tatbik edildiğini, bin 500 kişinin öldürüldüğünü gördüm.' 'Davul, zurna maalesef bende yok' Devlet terörü uygulayan İsrail'e karşı durabilen uluslararası tek kuruluşun genel sekreterinin kendisi olduğunu da aktaran İhsanoğlu, 'Güvenlik Konseyi, onlar aleyhinde karar çıkaramadığı için, bildiğiniz sebeplerden dolayı, ben uluslararası alemde yeni bir mecra buldum. Orda, Birlemiş Milletler'in İnsan Hakları Konseyi'nin kararını çıkarttım. Bizim orada Müslüman devletlerin ekseriyeti var. Rusya, Çin, Afrika, Latin Amerika ve Asya ülkelerinin desteğiyle biz oradan çok rahat karar çıkartabiliyorduk. Benim teşebbüsümle orada gerçekleri tespit etme komisyonu çıkardık. Ben Cenevre'de günlerce haftalarca bunu takip edip, netice elde ettim. Ben bunları sessiz yapıyorum. Davul, zurna maalesef bende yok' dedi. 'İsrail'in savaş suçu işlediğine dair ilk raporu ben çıkarttım' İhsanoğlu, tarihinde ilk defa İsrail'i kınayan, savaş suçu işlediğine ve yasaklanmış silahlar kullandığına dair ilk raporu kendisinin çıkarttığını vurgulayarak, bu raporun Güney Afrikalı Musevi asıllı yüksek dereceli bir hakim tarafından imzalanmış olan 'Goldstone raporu' adıyla bilindiğini ifade etti. Gazze'ye ilk yardımları götüren uluslararası kuruluşların başında olduğuna da değinen Cumhurbaşkanı adayı İhsanoğlu, 'Gazze'ye yardım götürmek için komşu devletlerle, özellikle Mısırla kanallarınızın açık olması lazım. Mısır kanalı açık olmadığı oraya yardım götüremezsiniz. Çünkü öbür kanal İsrail'den geliyor. İsrail bunu yapmaz, size bu imkanı vermez. Zaten savaş halinde sivilleri, ve çocukları öldürüyor. Hastaneleri yıkıyor' dedi. 'Bin defa daha kınarım' İhsanoğlu, İsrail'i kınamasına ilişkin olarak da şunları söyledi: 'Ben bunu son iki hafta içinde belki 15 defa söylediğim halde, herkes bunu bildiği halde bana karşı çıkıyorlar. Yalan söylüyorlar. Siz yalanları dinliyorsunuz. Benim İsrail'i kınamadığımı söylüyorsunuz. Ben İsrail'i yüz defa kınadım, bin defa daha kınarım. Çünkü bu senaryoyu bir daha göreceksiniz. Neden göreceksiniz? Çünkü kimse karşı duramıyor.' İsrail'i kınamanın yetmeyeceğini de vurgulayan İhsanoğlu, 'Bir arkadaşımızın çok güzel bir ifadesi var. Kınaya kınaya, kına gecesine, kına evine döndük. Biz ve başkaları kınıyor da, netice ne oluyor? Netice almak için birlik olmamız lazım. Herkes tek başına konuşma yaparsa, birlik olmazsak, hiçbir netice alamayız. Ben genel sekreter olarak bunun yollarını aradım. Bulabildiğim yollar var. İlk defa keşfettiğim yollar var. Başardıklarım ve başaramadıklarım var. Bugün ise başardıklarımın ötesinde de bir şeyler yapılması lazım' diye konuştu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na ilişkin yöneltilen bir soru üzerine ise İhsanoğlu, 'Ben sayın Kılıçdaroğlu ya da herhangi bir partinin temsilcisi değilim. Ben bağımsız ve milletin adayıyım' ifadelerini kullandı. Daha sonra Darülaceze'yi de ziyaret eden İhsanoğlu'nun bu ziyareti de basına kapalı olarak gerçekleştirildi.Kaynak: AA
'Sen Yazılı Metinde İstiklal Marşı'nı Okuyamadın'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , Cumhurbaşkanı adayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'ın, Ekmeleddin İhsanoğlu 'nu İstiklal Marşı üzerinden eleştirmesine, 'Sen daha prompter'dan İstiklal Marşı'nı okuyamıyorsun' sözleriyle tepki gösterdi. DHA'nın haberine göre, Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasındaki yurt gezileri kapsamında bugün Tokat'a geldi. Kılıçdaroğlu, zamanında Musul Konsolosluğu'nun boşaltılması yönünde hükümetin uyarılmasına rağmen boşaltılmadığını, bu yüzden şu an 49 vatandaşımızın rehine olduğunu belirterek şöyle dedi: 'Orada bayrağımızı indirildi ama Recep Tayyip Erdoğan'dan ses çıkmadı. IŞID'e terör örgütü diyemedi. Kendi bayrağını indirilecek, vatandaşı rehine alınacak ama sesi çıkmayacak. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. IŞİD aslında bir başka kişiyi rehin almış durumda. O da Recep Tayyip Erdoğan. Neden uyarıldığı halde Musul Konsolosluğu boşaltılmadı? Şimdi oradaki vatandaşlarımızın serbest bırakılmasından dolayı seviniyoruz. Asıl sorulması gereken, hangi gerekçe ile zamanında boşaltmadınız orayı? Şimdi bunu kendi siyasi kariyeri için kullanmaya çalışacak. Nasıl? Bayrağı indirildiği için mi? O nedenle bir pazarlık var, görüşmeler var onu biz biliyoruz. IŞİD'le bir pazarlık var. IŞİD'in elinde silahlar var. Silahların da Recep Tayyip Erdoğan tarafından verildiğini de gayet iyi biliyoruz. Türkmenlere yardım gidiyor dediği de tamamen yanlış. Onlara yardım gittiği de yok. Zaten Türkmen liderler de 'Bize yardım falan gelmedi' diyor.' Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi 3 adayın eşit şartlarda yarışamadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: 'Türkiye'deki kampanyanın eşit şartlar altında olmadığı belli. Bir tarafta başbakan var, bütün devletin imkanlarını kullanıyor. Benim ödediğim vergi ile kendisi propagandasını yapıyor. Ben o vergiyi niye ödedim? Erdoğan gidip propaganda yapsın diye değil. Ben o vergiyi ödedim ülkede gelir dağılımında adaletsizlik varsa bu giderilsin diye, işsizlik varsa bu giderilsin diye. Aç yoksul varsa, bunların açlığı yoksulluğu giderilsin diye. Şimdi altında arabası, uçağı, parası her şeyi var. Devletin valisi, kaymakamı, emniyet müdürü herkes Erdoğan için çalışıyor. Yani böyle bir seçim sistemi mi olur? Bunun adaletsiz olduğunu biz görüyoruz, bütün dünyada görüyor zaten. Bakın şimdi her tarafta Erdoğan'ın posterleri var. Bu ne hatla geçiniyor biliyor musunuz. 1940'ların Almanya’sına. Oralarda da sadece diktatörlerin fotoğrafları olurdu, nereye giderseniz. Böyle bir tablo olur mu? Hangi eşit şartlardan bahsediyoruz? Bunun haksız olduğunu bütün dünya görüyor. Avrupa Güvenlik İş Birliği Teşkilatı'da bu konuda rapor vermesi kadar doğal bir şey olamaz.' Cumhurbaşkanı adayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Ekmeleddin İhsanoğlu'nu İstiklal Marşı üzerinden eleştirmesine de tepki gösteren CHP lideri Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 'Kafayı takmış İstiklal Marşı şöyle oldu, İstiklal Marşı böyle oldu diye. Ya sen promterden İstiklal Marşını okuyamadın ya promterden. Yani yazılı metin var, yazılı metinde İstiklal Marşını okuyamadın. Şimdi İstiklal Marşı üzerinden propaganda yapıyor.'T24