onedio

Madımak Haberleri

Madımak ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Madımak ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Ali Nesin: 'AKP Türk Halkını Anladı'
Abbas Güçlü ile Genç Bakış’a konuk olan, Türkiye’nin yaşayan en ünlü matematikçisi Prof. Dr. Ali Nesin, AK Parti’den, babası Aziz Nesin’e, seçimlerden, matematiğe birçok konuda gençlerin sorularını yanıtladı, çok çarpıcı açıklamalar yaptı. VATANDAŞ ESKİ REJİMİN GERİ DÖNMESİNDEN KORKUYOR, HAKARETE UĞRAMAK İSTEMİYOR Bu seçimlerden çıkan sonuç şu ki; Türk halkının yolsuzluk gibi bir sorunu yok. Birileri yolsuzluk yapmış filan, Türk halkının umurunda değil. İkincisi Türk halkı eski rejimden çok şikayetçi. Eski rejim geri dönecek diye çok korkuyor ve o dönmesin de ne olursa olsun diyor. Eski rejim dediğim Kemalist rejim. Tek parti döneminden 2000’li yılllara kadar devam eden, çoğunlukla beyaz Türk’e hizmet eden ve belirli bir kalıba girmiş vatandaş isteyen rejim. Vatandaş hakarete uğramaktan, türbanlıların üniversiteye girememesinden çok korkuyor ve artık jandarmadan, devletten korkmak istemiyor. İKTİDAR MATEMATİĞİ DİĞERLERİNDEN DAHA İYİ BİLİYOR Belli ki iktidar matematiği diğerlerinden daha iyi biliyor. Siyasette bazı şeylerin içindeyim. Binde bir oy alan sol partiler ben kimden oy alacağım, en fazla oyu hangi kesimden çıkaracağım, benim amacım nedir, neyi hedefliyorum diye düşünmüyor. Siyasi partilerin çoğu herkesten oy almak istiyor. Bu olmuyor. AKP belli bir kesimden oy aldı, yavaş yavaş çapını genişletti. Bu da herhalde bir mantık ve matematik. AKP TÜRK HALKINI ANLADI Eskiden araba yoktu, buzdolabı yoktu, köylerde elektrik yoktu. Bugün köylere bakın apartmanlar var, oralarda benim zamanımda buzdolabı olmayan köylüler oturuyor. Paralandılar. Artık hakaret görmek istemiyoruz diyorlar. Artık iktidarda, hükümette payımız olsun diyorlar. Sevin ya da sevmeyin gerçek budur. Ve istenecek oy da onlardan alınacaktır. Ya darbe yaparsın, ya da oyla gelirsin. Oyla gelmek istiyorsan eğer, oy istediğin halka hakaret etme hakkın yoktur. Yapılan şey budur. Zamanında Alevilere hakaret edilmiştir, Müslümanlara hakaret edilmiştir, solculara, Kürtlere hakaret edilmiştir. Demokraside bunları yapamazsın. Bunu anlayacaksın. AKP bunu anladı ve başa geldiler. Gördüğünüz gibi Türk halkı da her şeye rağmen bir defa daha onları seçti. BABAM BU HALK İÇİN ÇOK ÇEKTİ AZARLAMAYA HAKKI VAR Babamın meşhur yüzde 60 sözünün aslı aslında yüzde 92.5. O da Evren anayasasına evet diyenlerin yüzdesi. Ama Türk halkını sevdiği için indirim yapmıştı. Babam Türk halkı için çok çekmişti. O yüzden böyle bir azara hakkı vardı. Bu sözü söylediği için babama çok davalar açıldı o dönem. O da yahu dava açmayın, olur da kazanırsam eğer Türk halkının aptallığı mahkemelerce tescil edilmiş olacak diyordu. BABAM BANA DA APTAL DEDİ Babam bu sözü söylediği sıralar bizim de Sevan Nişan ile birlikte Konya’da orduyu isyana teşvikten davamız vardı, ben de Ankara’dan bu dava için Konya’ya gidecektim. Babam da gelecekti. Beni aradı ve evden bir çanta getirmemi istedi, aman sakın unutma ve kaybetme dedi. Merak etme baba dedim. Kalacağımız oteli de söyledi, sözleştik. Ben çantayı aldım, Konya’ya gittim. Otelin adını unutmuştum. Başka bir otelde kaldım. Sabah babamla mahkemede buluştuk. Otelin adını unuttum başka bir otelde kaldım dedim. Çanta nerede dedi? Otelde unuttum dedim. Hangi otelde kalıyorsun dedi, otelin adını unuttum dedim. Ah benim aptal oğlum dedi. Babam nasıl en sevdiği oğluna aptal dediyse Türk halkına da aptalsınız demiştir. DERSHANELERİN KALDIRILMASI FİKRİ BAŞARILI OLAMAZ Ben sınavlara da dershanelere de karşıyım ancak demokrasinin d’si olan bir ülkede arz ve talep olan bir şeyi yasaklayamazsın. Başka türlü yaptığın zaman diktatör olursun. Her ne kadar dershanelere karşı olsam da böyle bir kararı doğru bulmuyorum ve başarılı olacağına inanmıyorum. BUGÜN HÜKÜMETİN DEDİĞİ HERŞEYE HAYIR DERİM O zamanki koşullar olsa bugün de yetmez ama evet derim. Ama bugün için herhalde hükümetin dediği her şeye hayır derim. Çünkü hükümet değişti. SOSYAL MEDYA YASAKLARI REZALET Sosyal medyayı seviyorum. Son dönemdeki sosyal medya yasakları rezalet. HÜKÜMETLERİN GENÇLERİ BİÇİMLENDİRMEYE HAKKI YOK İçki yasağı olacak iş değil. Doğru değil. 18 yaşını geçmiş biri istediği gibi yaşayabilir. Bu ülkede bütün hükümetler kendilerini, gençleri biçimlendirmekle yükümlü zannediyorlar. Okullarda, kitaplarla, öğretmenlerle onları dindar, Kemalist, ülkesini seven vatandaş yetiştirecek. Hakkı yok buna. TÜRKİYE ZENGİNLEŞTİ Türkiye eski Türkiye değil, benim çocukluğumdaki Türkiye değil. En azından bugün insanlar açlıktan kırılmıyorlar. Türkiye zenginleşti. Sosyal bir problem var tabii ki; bu zenginlik paylaşılamıyor. Ama Türkiye benim çocukluğuma nazaran yüz kat daha zengin bir ülke. SINAVLARA KARŞIYIM Ben bu yapılan sınavlara karşıyım. Sınavlar hiç olmasın. Rezalet bunlar. Ama eğitim sistemi merkezi olduğu sürece, devlet kendinden başka kimseye güvenmediği sürece bunlar yapılmak zorunda. Bir yandan da bakıyorum Türkçe, matematik sorularına filan, çok akıl çalıştıran, olağanüstü sınavlar. Ama maalesef bu güzel sınavlara bile dershaneler ezberle hazırlıyorlar çocukları. Ben bu kadar deneyimime rağmen bir problemi 15 dakikada yaparken 1 dakikada çözüyor çocuklar. ARTIK HİÇ OLMAZSA ÖLDÜRMÜYORLAR HAPSE ATIYORLAR Bazı devrimlerde ilk birkaç yıl demokratik olmayan kararlar alabilirsin ama bu 10 yıl 20 yıl sürerse daha sonra toplumda hastalıklı bir hal alır. Bedeli ne olursa olsun, önce insan hakları. Türkiye’nin şu anki insan hakları notu bence zayıf. Öte yandan da pek faili meçhuller olmuyor artık bu da pozitif bir şey. Hiç olmazsa hapse atıyorlar öldürmüyorlar artık. TÜRBANLI KIZLAR GELEBİLSİN DİYE DERSLERİ EVİMDE YAPTIM Hiç kimsenin giyimine kuşamına karışamazsın. Nokta. Üstelik sen aydınlanmacısın ama türbanla üniversiteye girmeyi yasaklıyorsun. Ne hakkın var ki? İnsan haklarına aykırı. Ayıptır ve bunun ayıp olduğunu anlamadı insanlar. Ben bunu söylediğimde binlerce mesaj küfürler, hakaretler, tehditler geldi. Babasını Sivas’ta yakmaya çalıştılar bak o ne diyor diye üzerime geldiler. Bana ne o yakmaya çalışanlardan ben o türbanlı kızlara bakıyorum. Ben Bilgi Üniversitesi’ndeki derslerimi bazen evimde yapardım, türbanlı kızlar derse girebilsin diye. Müfettişler gelirdi okula. HERKES KÜÇÜK AZİZ NESİN OLMUŞ BANA AKIL VERİYOR Aziz Nesin’i Aziz Nesin yapan öngörülemezliğiydi. Ama şimdi Türkiye’de herkes küçük Aziz Nesin benden başka herkes babamın ne yapacağını biliyor bir ben bilmiyorum. Bana akıl veriyorlar. Gezi Parkı’nda matematik dersleri vermek çok hoşuma gitti. Başbakan çapulcu dedi ya, gerçekten de birkaç çapulcu vardı orada, uyuşturucu kullanan filan, gözlerimle gördüm. Ama zehir gibi çocuklar vardı. HALK BABAMI SEVMEZDİ HALA DA SEVMİYOR Bizim yaşamımız 68’de değişti. O yıllarda babam para kazanmaya başladı. Daha önce çok zor geçinirdik. Kanepeler, perdeler yırtık pırtıktı. Babam günlük gazeteleri biriktirirdi onlardan masa, kanepe filan yapardık. Polisler sabahın köründe evi basar, babamı alıp götürürlerdi. Halk sevmezdi o zamanlar babamı, yaşlandıkça sevmeye başladılar ki yine de hala çoğu insan sevmez. Bana vatan haininin, komünistin, satılmışın oğlu derlerdi. AZİZ NESİN’DEN ÜÇ KEZ DAYAK YEDİM Çok şefkat dolu, bir babaydı. Ama üç kez dayak yedim. Bir defasında hak etmiştim, bir tanesini hatırlamıyorum, bir tanesini hak etmemiştim. BABAMA DÖRT KEZ KURŞUN SIKILDI Ben birkaç kez sormama rağmen babam bize Madımak ile ilgili şöyle oldu, böyle oldu diye hiçbir şey anlatmadı. Anlattığı şey bunun arkasında başka bir şey olduğu, bunun ortaya çıkması gerektiğiydi. Babama dört kez kurşun sıkıldı. Kimse bilmez. Kimseye söylememiştir. Evimize de kurşun sıkıldı. Birkaç kez linç tehlikesi geçirdi. Kendi kişisel sorunlarını hiç konu etmezdi. EĞİTİM SİSTEMİMİZ MİLİTARİST Hemen hemen her eğitim sistemi başarıya çok odaklı. Öğrenciler illa başaracak. Başarmak üzerine, ana, baba, mahalle baskısı var. Çocukların başarısızlıktan ödü patlıyor. Özgürlüğün olmadığı bir ülkede yaratıcılık da olmaz ve Türk eğitim sistemi hiçbir şekilde özgür değil. Militarist bir eğitim sistemimiz var. Okul binalarına bak, resmen hapishane. Demokratik bir ülkede eğitim bakanlığı, milli eğitim bakanlığı bile değil, hükümetlerden, ideolojilerden bağımsız olmalı. ÖĞRETMENLER KENDİLERİNİ GELİŞTİRMİYOR Öğretmenler maalesef üniversiteden mezun olduktan sonra kendilerini hiç geliştirmiyorlar. Çünkü kendisini geliştirmesine gerek yok. Bence öğretmenlere her yıl sınav yapılmalı. TÜBİTAK DESTEĞİ KESTİ TÜBİTAK 2008’e kadar Matematik Köyü’nü destekledi. 2008’de TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknik Dergisi’nde hazırlanan Darwin özel sayısının son anda engellenmesinden dolayı ben Matematik Dünyası Dergisi’ne bunu protesto eden bir karikatür koyduk. Sonra TÜBİTAK bize düşman kesildi ve bütün desteği kestiler. TÜBİTAK’IN TEK AMACI ELEKTRİKLİ ARABA YAPMAK Bir üniversitede matematik, felsefe, sanat mutlaka olmalı. Çünkü bunlar meslek değildir. Bir varoluş ve düşünme biçimidir. Belli bir işe yaramaz. Hiçbir işe yaramadığı için her şeye yarayan dallardır bunlar. Ama toplumda prim yapmazlar, para kazandırmazlar, bunlar meslek değillerdir. Bunların desteklenmesi gerekir. Temel bilim olmadan teknolojik gelişme olmaz. Türkiye bir mühendisler ülkesi. TÜBİTAK’ı da maalesef mühendisler ele geçirmiş. Bilimsel gelişmeyi teknolojik gelişme olarak algılıyorlar. Tek amaçları elektrikli araba yapmak. En sonunda yapacağım bir tane elektrikli araba önlerine koyacağım. TÜRKİYE’DE MÜCADELE ETMEYİ SEVİYORUM Yurtdışında birçok ülkede bulundum ama Türkiye’yi hiçbirine değişmem. Burada bir şeyler yapabilme, insanların hayatını değiştirebilme şansınız var: Diğer ülkelerde bu hiç yok. Ben mücadele etmeyi seviyorum. Amerika’da mesela düzen o kadar kuvvetli ki hiçbir şeyi değiştiremezsin. MATEMATİKTE GELİŞMEK İÇİN SPOR YAPIN, OKUYUN, YALNIZ KALIN Toplum çok değişti. Sürekli internet, televizyon, cep telefonu… Hep bir dış etken var. Çocuklar hiç yalnız kalamıyor. Oysa düşünmek demek yalnız kalmak demektir. Temel bilimlerde iyi olmak için zeki doğman gerekmiyor, yoğunlaşabilmen gerekiyor. Temel bilimlerde, mantıkta, matematikte iyi olmak bu konuda çalışmaktan değil yazmaktan ve okumaktan geçer. Bana anne babalar ne yapalım çocuğun matematikte gelişmesi için dediklerinde; bol bol kitap okusun, spor yapsın, sıkılıncaya kadar tek başına kalsın derim. İnsanın kendi zihninden zevk almayı öğrenmesi lazım. MATEMATİK KÖYÜ NASIL KURULDU? Bilgi Üniverstesi’nde matematik bölümü kurdum. Ve araştırmacı yetiştirmek üzere, en üst düzeyde bir eğitim kurmak istedim. 30 yıl yaşasam, her yıl 20 öğrenci yetiştirsem, 600 matematikçi yapar. Onların da öğrencileri olacak. Böylece yaklaşık 2 bin bilim adamı yetiştirmiş olurum ve bu Türkiye’yi değiştirir dedim. Yaptım ama ne yazık ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Öğrenciler o kapasitede değildi. Böyle olunca önce çocuklara fazla mesai yaptırdım, evime aldım akşamları ders yaptık. Olmadı hafta sonları vakıfta ders yaptık, olmadı her yıl değişik bir yerde yaz okulu yaptık. Çok başarılı geçti. Sonra Matamatik Köyü kurmaya karar verdik, Sevan Nişanyan ile birlikte. O Matematik Medresesi diyelim diyordu ama ben laikler bize kızar diye korktum. Ve böylece Matematik Köyü’nü kurduk. Benim amacım matematik Köyü’nün bulunduğu bütün o vadiyi bir korsan eğitim vadisine dönüştürmek. Tiyatrosu, felsefesi sanatıyla sıra dışı bir eğitim merkezi. DHA
Yalnızca Egelilerin Kıymetini Bilebileceği 35 Ot
Ege mutfağının temelini oluşturur otlar. Tadını bilen bilir bir kere yersen vazgeçemezsin. Sırf bu yüzden tatil niyetine İzmir'e gidip de yerleşip kalan çoktur. Hem sağlıklı hem de damak tadınıza takla attıran İzmir otlarını, yaz  aylarına adım attığımız şu günlerde burnunuza sokarcasına listeledik;
25 Madde ile Sivas Katliamı; Dünü, Bugünü...
İki otel çalışanı ve 33 aydının diri diri yakılarak can verdiği Sivas katliamının üzerinden 29 yıl geçti. Katliamın davası 29 yıl boyunca türlü hukuksuzluklarla devam etti. Ve, 29 yıldır bıkmadan, usanmadan adalet arayan 'İnsanlık suçlarında zamanaşımı olamaz' diyenlerin mücadelesi bugün de her yıl olduğu gibi devam ediyor...
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş , iki hafta önce SBF Dekanı Yalçın Karatepe hakkında soruşturma başlattı. Gerekçe: İzinsiz görev yerini terk etmek… Sanırsınız asker, nöbetçi kulübesini terk etmiş. Dekanın savunması istenmiş. Meğer, SBF Yönetim Kurulu’nun kararıyla atandığı Basın İlan Kurumu’nun genel kurul toplantısındaymış. Gideceğini, 10 gün önceden rektörlüğe bildirmiş, hatta yerine vekil tayin etmiş. Vekâlete rektörlükten onay da gelmiş. Bunun tartışması bitmeden, ikinci soruşturma geldi: Bu kez suçlama; “görevini ihmal ederek terör örgütlerinin SBF’de hâkimiyet kurmasına fırsat vermek...”
Madımak Günlüğü "Motor" Diyecek
Ulaş Bahadır’ın, Sivas katliamını anlatacağı filminin çekimleri başlıyor. Yönetmen, acı günü, hayatını kaybeden 37 kişiden biri Hollandalı Carina Cuanna’nın gözünden anlatıyorYeni Kuşak Sinemacılar’ın kurucularından yönetmen Ulaş Bahadır, Sivas’ta yaşanan Madımak Oteli katliamının filmini çekmeye hazırlanıyor. Ancak Bahadır, katliamı, o gün hayatını kaybeden 37 kişi arasındaki tek yabancı olan Hollandalı Carina Cuanna’nın hikâyesi üzerinden görüyor. Yönetmen, 15 Ağustos’ta başlayacak Carina’nın Günlüğü- Sivas’93 adlı film için neden Cuanna’yı seçtiğini şu sözlerle anlatıyor: “Carina, bize dışarıdan bakan, ülkemize hayranlık duyan biriydi. Katliamda hayatını kaybetmeseydi beş ay sürecek bir tez araştırması yapacak, Türkiye kadınının toplumdaki yerini gözlemleyecekti. Bir yıl boyunca hızlandırılmış Türkçe dil eğitimi aldı. Amacı, Türk Kadını ve Toplumdaki Yeri başlıklı tezini hazırlamaktı. Ailesi Türkiye’ye gelmesine karşı çıktı ama o kararlıydı. 22 Haziran 1993’te Türkiye’ye geldi. Gelişinden 10 gün sonra, tüm dünyanın gözü önünde, beraberindeki 36 kişiyle birlikte yakılarak öldürüldü.” ONLAR BİZİ DAHA NET GÖRÜYOR Yönetmen Bahadır, üzerinden yıllar geçmesine rağmen hiç kimseye konuşmayan Carina’nın ailesini ikna etmek için bir buçuk yıl uğraşmış. Film projesi ilerlerken Bahadır, Carina’nın ailesinin, katliamla ilgili davanın 20 yıldır çözülmemiş olmasından dolayı, Hollanda’da Türkiyelilerin düzenlediği anma gecelerine bile katılmadığını öğrenmiş. Çünkü aile, Türkiye adaletine güvenini yitireli çok uzun zaman olmuş. Yönetmen, ailenin bu hukuk komedisine bakışını şu sözlerle özetliyor: “Dışarıdan bakıldığında insanı din adına yakan bir güruh ve buna izin verip dava sürecinde katilleri aklayan bir devlet var ortada. Ülkede ileri demokrasi nutukları atılırken; Cuannaların, ne kadar geride olduğumuzu çok daha net gördüğünü düşünüyorum.” Senaryoyu yazarken çok dikkatli olmaya çalıştığını ifade eden genç yönetmen, “İnsanların acılarını sömürmek yerine Carina’nın gözlemlerinden yola çıktım. 2 Temmuz’da neler yaşandı onu anlatmaya çalıştım” dedi. » Yeni Kuşak Sinemacılar, sinema ve dizi sektörüne “isyan” ederek hayata geçmiş bir oluşum. Ulaş, oyuncu Erkan Bektaş ve görüntü yönetmeni Aras Demiray’la kurdukları Yeni Kuşak Sinemacılar’ı şu sözlerle anlatıyor: “Korkak senaristlere, insanı obje olarak gören yapımcı ve yönetmenlere karşı bir isyan bu. Kimsenin cesaret edemediği şeyler üretelim diye düşünüp yola çıktığımız bir oluşum. İlk projemiz de Carina’nın Günlüğü Sivas’93 oldu. Her konuda ve alanda olduğu gibi birlik olmanın, dayanışmanın gücünü kullanıyoruz. Yeni hikâyeler, yeni projeler yaratıyoruz. Sektöre yeni kuşağın girmesini engellemek için bütün gücünü kullanan tekelci duruşa karşı alternatif fikirler, projeler geliştiriyoruz.” Taraf
DDK'nın Madımak Raporu: 'Devletin Kusuru Bulunmaktadır'
Devlet Denetleme Kurulu 'Madımak Olayının' Araştırma ve İnceleme Raporunu açıkladı. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) Sivas katliamıyla ilgili araştırma ve inceleme raporunda, “Sivas olaylarında yargılanarak çeşitli cezalara mahkum edilen toplam 81 kişi; otelde öldürülen 35 kişinin görünen, temas edilebilen ve yargılama süreçlerinin tespit ettiği sorumlularıdır. Yukarıda yer verilen tespit ve açıklamaların da gösterdiği üzere, olayların oluş şekli ve mahiyeti, bunların yanında, başka faillerin ve sorumluların da varlığına işaret etmektedir” denildi.  “Sivas’ta cereyan eden olay, katliam olarak nitelendirilmesi gereken toplumsal bir olaydır” denilen raporda, “olayın ortaya çıkmasında, önlenememesinde ve soruşturulmasında/yargılanmasında Devlete terettüp eden ağır bir hizmet kusuru bulunmaktadır” ifadelerine yer verildi. DDK’nın Sivas katliamına ilişkin araştırma ve inceleme raporunda öne çıkan ifadeler şöyle:Olay katliam olarak adlandırılmalı'Sivas’ta cereyan eden olay; 2 Temmuz 1993 tarihinde düzenlenen etkinlik nedeniyle oluşan bir toplumsal krizin başlangıcından sonuna kadar yönetilmesinde; gerek etkinliğin düzenlenme yerinin belirlenmesi gerekse katılımcı profilinin oluşturulmasında Devletin aktif katılımına ve apaçık gerçekleştiği/oluştuğu görülen toplumsal kriz riskine rağmen, gerek yeterli güvenlik önlemleri alınmadan etkinliğin yapılmasına Devlet tarafından ön ayak olunması gerekse etkinliği düzenlemeye aktif olarak katılan Valiliğe ve katılımcı profiline yönelik olarak ciddi protestoların yaşanmasına rağmen; ortamı soğutmaya ve can güvenliğini sağlamaya yönelik olarak etkinliğin iptali, kalabalığın dağıtılması, katılımcıların otelden tahliyesinin sağlanması, sokağa çıkma yasağı uygulanması gibi tedbirleri almakta ciddi ihmal ve zafiyetler gösterilmesi neticesinde kontrolden çıkan ve kutsalına hakaret edildiğine ilişkin nefret duygularıyla hareket eden şuursuz hale gelmiş kalabalıklarca otelde bulunan 35 kişinin ölümüne yol açılması ile sonuçlanan ve “katliam” olarak nitelendirilmesi gereken bir toplumsal olaydır. 'Başka fail ve sorumlular da var' Sivas olaylarında yargılanarak çeşitli cezalara mahkum edilen toplam 81 kişi; otelde öldürülen 35 kişinin görünen, temas edilebilen ve yargılama süreçlerinin tespit ettiği sorumlularıdır. Yukarıda yer verilen tespit ve açıklamaların da gösterdiği üzere, olayların oluş şekli ve mahiyeti, bunların yanında, başka faillerin ve sorumluların da varlığına işaret etmektedir. Bu açıdan, esas itibariyle söz konusu olaydaki sebep ve failleri; kamu yönetiminin söz konusu olaylardaki rolünde ve oluşan toplumsal krizi yönetmedeki basiretsiz uygulamalarında ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve yaklaşımlarında aramak gerekmektedir. Başka bir deyişle, kolektif hafızalar arasında çatışmalı bir alana girip bir başka kolektif hafızayı ötekileştiren ve tarafsızlığını yitirecek nitelikte başka bir kolektif hafızaya ait bir etkinliği düzenleme ve heykel dikimi gibi sair işlere girişen ve güvenliği sağlamakla ilgili temel görevine ilişkin gereklerden hiçbirisini yerine getirmeyen ve olaylar sırasında da aynı zafiyeti gösteren ve olaylarda kontrolü yitiren ve böylece 37 kişinin öldürülmesine seyirci kalan ve sebep olan dönemin kamu yönetimi unsurları ile kamu yönetimine hakim olan paradigma ve yaklaşımlar da olayın esas failleri olarak görülmelidir. 'Devlet taraf haline geldi' Aynı şekilde, yargıya müdahale niteliği taşıyan vasıtalarla olayın gerçek mahiyetini kavramaya yönelik çabaların sonuçsuz kalmasının; adli ve idari soruşturmaların kamu vicdanını tatmin etmeyen bir biçimde sonuçlanmasının ve böylece olayın tümüyle kolektif hafızalar tarafından tarihselleştirilmesine yol açılmasının da temel müsebbibi Devletin söz konusu olaylarda taraf hâline gelmesi ve geleneksel tarihselleştirme araçlarına başvurmasına ilişkin uygulama ve yaklaşımlarıdır. 'Devlet ağır kusurlu' Bu nedenle, olayın ortaya çıkmasında, önlenememesinde ve soruşturulmasında/yargılanmasında Devlete terettüp eden ağır bir hizmet kusuru bulunmaktadır. Bu açıdan, Sivas olaylarında hem yönetsel hem de siyasal organları itibariyle olayın temas ettiği dönemin tüm Devlet ricali ile yaklaşımları, 37 kişinin ölümünden dolayı; en az kalabalıkları şuursuz hale getiren ve kolayca tahrike kapılan Sünni kolektif hafızaya ait bazı algı ve yaklaşımlar ile sünni kolektif hafızanın tahrikine yol açtığı kanaati edinilen bazı davranışlar kadar sorumludur. Ne yazık ki, gerek kamu görevlileri ile ilgili etkin bir adli ve idari soruşturma ve yaptırım kapasitemizin olmaması gerekse siyasal sorumluluk algılaması ile ilgili yetersiz demokratik standartlarımız nedeniyle herkes “tüm suçu” kalabalıkların ve toplumun üzerine yıkma kolaycılığını tercih etmiştir. Sorumlulukların böyle bir perspektifte belirlenmesi; hiçbir şekilde oteli yakan ve 35 kişinin ölümüne yol açan kişilerin ve anlayışların suçunu hafifletmeye yönelik bir tavır olmayıp; tam aksine, Sivas olaylarında söz konusu kişiler ve anlayışlar dışında da faillerin ve sorumlulukların olduğu gerçeğinin kavranılmasına ve topluma bu gerçeğin gösterilmesine yönelik bir yaklaşımı ifade etmektedir.  T24 Raporun 78 sayfalık tam metni için tıklayınız
Sivas Katliamı'na 'Zaman Aşımı' Zırhı
Yargıtay da Sivas Katliamı davasının zamanaşımına uğradığı yönünde karar verdi. Sivas Madımak Oteli’nde 2 Temmuz 1993’te 2’si gösterici 37 kişinin öldüğü katliamın ardından 21 yıldır yargılaması devam eden 7 sanık hakkındaki davada zamanaşımı kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onandı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Sivas'ta 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nde 37 kişinin yakılarak öldürülmesinden sonra 21 Ekim 1993’te Ankara 1 Nolu DGM’de 125 sanıkla başlayan yargı sürecinde son sanıkları için 'zamanaşımı' kararı çıkmıştı. Karara itiraz edilince dosya Yargıtay’ın gündemine geldi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerel mahkemenin zamanaşımı karanına onama istediği davanın esas incelemesi Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde tamamladı. Davanın zamanaşımından düşmesine yönelik kararı onayan Daire, gerekçesinde, “765 sayılı TCK’nın (eski) 146. Maddesinin 2. Fıkrasında tarif edilen fiiller dışında suçun işlenmesinden veya işlendiği sırada, yasa dışı yürüyüş ve toplantılara katılıp Türkiye Cumhuriyetinin laiklik ilkesini kaldırmaya yönelik sloganlar atarak anılan maddenin 1. Fıkrasındaki amaç suçun işlenmesini kolaylaştırmak suretiyle fer’an katıldıkları iddia edilen sanıklar Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğlu’nun eylemlerini sübutu halinde haklarında 765 sayılı TCK’nın 146/3. maddesinin uygulanması gerekeceği yönündeki kabul ve vasıflandırmada ve buna bağlı olarak da zamanaşımının gerçekleştiği yönündeki kabul de bir isabetsizlik görülmemiştir” denildi. Daire, sanıklar Cafer Erçakmak ile Yılmaz Bağ’ın ölümü nedeniyle, sanıklar Şevket Erdoğan, Hakan Karaca, Necmi Karaömeroğlu, Köksal Koçak ve İhsan Çakmak hakkında ise olağanüstü zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davaların düşürülmesine dair verilen yerel mahkemenin kararını usul ve kanuna uygun görülerek onanmasına hükmetti. Mağdurların vekillerinin temyiz itirazları ise reddedildi. DAVANIN GEÇMİŞİ- Sivas katliamı davası, 21 Ekim 1993'te başladı. 125 sanık, Ankara 1 Nolu DGM'de ilk kez hakim karşısına çıktı. Davada ilk karar, 26 Aralık 1994'te geldi. 85 sanık, 2 ila 15 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırıldı, diğer sanıklar ise beraat etti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 1997 yılında müdahil avukatlarının temyiz ettiği davayı bozdu. Yeniden yargılama sonucunda 33 sanık hakkında idam cezası verildi. Ancak bu karar, bir yıl sonra Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yeniden bozuldu. Sanık sayısı da 125'ten 33'e indi. 2000 yılında kararını açıklayan Ankara 1 Nolu DGM, 33 sanık için 'idam' dedi. 9 sanık 7 yıl 6'şar ay, 4 sanık 20'şer yıl, 1 sanık 15 yıl, 1 sanık 5 yıl hapis cezası aldı. 33 sanık hakkında verilen idam kararı ise 2002 yılında müebbet hapis cezasına çevrildi. 2 Temmuz 1993'te yaşanan ve 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili davanın 21 Haziran 2012 yılındaki dosyası ayrılan aralarında Cafer Erçakmak’ın da bulunduğu Şevket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca ve Necmi Karaömeroğlu hakkında açılan kamu davasının zaman aşımı süresinin dolması nedeniyle düşmesi istendi. İNSANLIK SUÇU ÖLENE KALDI- Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi ise kararında, Erçakmak’ın eski TCK’daki “TBMM’yi ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan yargılandığı, insanlığa karşı suçlardan dolayı zamanaşımı işlemeyeceğini öngören yeni TCK’nın 77. maddesinin ise 1 Haziran 2005’te yürürlüğe girdiği kaydedildi. Anayasaya göre bağlayıcı olan AİHM’nin, AİHS’nin 2. maddesindeki yaşama yönelik kararlarında, “yaşama hakkını ihlal ettiği iddia olunan, işkence ve kötü muamele iddialarıyla suçlanan kamu görevlilerinin af ve zamanaşımından faydalandırılmaması” yönünde kararları bulunduğu belirtilen kararda, “Suç tarihi itibariyle belediye meclisi üyesi olan sanık Cafer Erçakmak’ın kamu görevlisi olduğu, kamu görevlisi olan sanık hakkında olayın asli maddi faili olarak yargılandığı iş bu dava dosyasında zamanaşımı hükümlerinden istifade edemeyeceği düşünülse de nüfus kaydına göre sanığın 10 Temmuz 2011’de öldüğü anlaşılmakla hakkında açılan kamu davalarının düşürülmesine karar verilmiştir” denildi. Mahkeme, sanıklardan Yılmaz Bağ hakkındaki davayı da 25 Aralık 2006’da öldüğü gerekçesiyle düşürdü. KAMU GÖREVLİSİ DEĞİLLER- Mahkeme, TCK’nın insanlığa karşı suçları düzenleyen 77. maddesi ile AİHM’nin yaşam hakkı ile ilgili kararını, sanıklar Erdoğan, Koçak, Çakmak, Karaca ve Karaömeroğlu için de tekrar etti. Mahkeme, bu sanıkların kamu görevlisi değil sivil olduğunu, ayrıca olayın asli maddi faili değil, fer’i şerik olarak yargılandıklarını, 15 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresinin bu sanıklar için 2 Temmuz 2008’de dolduğunu, bu nedenle haklarındaki davaların düşürülmesine karar verdi. ARANIRKEN EVLENDİ Davanın yargılaması devam ettiği sırada birçok skandala imza atıldı. Sanıklardan Erçakmak’ın aranırken 27 Temmuz 1999’da Sivas Altınyayla Belediyesi’nde evlendiği, 22 Mayıs 1997’de askere gittiği, çocuğunu nüfusa kaydettirdiği, Emniyet’e başvurarak ehliyet aldığı anlaşıldı. Sanıklardan Yılmaz Bağ’ın ise aranırken Sivas Kangal ilçesinde düğün yaptığı belirlendi. Sivas katliamının acısı henüz tazeyken, Madımak Oteli'nin alt katına bir kebapçı açıldı. Yıllar boyunca bu restorana gelenler, 37 kişinin yanarak can verdiği mekânda kebap yedi. Bu duruma tepki gösterenlerin sesi, 2010 yılına gelindiğinde ancak duyuldu, kebapçı kapatılarak, Madımak Oteli kamulaştırıldı. Ancak tüm taleplere rağmen müze yerine bilim ve kültür merkezine dönüştürülen Madımak'ta tartışma yaratan bir olay daha yaşandı. 'Anı köşesi' adı verilen panoya katliamda ölenlerin isimlerinin yanı başına, iki saldırganın da adı yazıldı. Yeşim Eraslan | ANKA