onedio

AYM Haberleri

AYM ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. AYM ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Başbakan'dan Bahçeli'ye: 'İspatlamazsan Alçaksın, Adisin'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AK Parti’nin haftalık grup toplantısında konuşuyor. Erdoğan konuşmasında Bahçeli'nin 'Pınarhisar'ı mumla arayacak' sözlerine cevap verirken Pınarhisar yerine yanlışlıkla Pensilvanya dedi.İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:AVRUPA ZİYARETLERİBildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta sonu itibariyle Avusturya ve Fransa’daki vatandaşlarımızın, orada yaşayan çalışan hayat kurmuş kardeşlerimizin samimi sizlere selamları var, bunu iletmek istiyorum. Perşembe günü Avusturya’nın başkenti Viyana’ya gittik, ayağımızın tozuyla kardeşlerimizle bir araya geldik. Avrupalı Türk Demokrat Birliği’nin 10’ncu kuruluş yıl dönümü kapsamında düzenlediği toplantı 10 bin kişinin katıldığı bir salonda yapıldı. Daha büyük bir salon talebi vardı, ancak çeşitli bahanelerle bu karşılanmadı.Avusturya’daki vatandaşlarımız akın akın geldiler. Salon içinde ve salon dışında çok büyük bir coşku çok büyük bir heyecan söz konusuydu. Ve saatlerce orada bekleyen vatandaşlarımızın salon dışında olanları da kapalı salondaki konuşmamızı sonuna kadar dışarda izlediler, beklediler, salon içindeki toplantıdan sonra çıkıp dışarda da açık hava mitingi yaptık.Gerçekten Türkiye’yi aratmayan, mitingleri aratmayan, heyecanın coşkunun muhabbetin zirve yaptığı anları Avusturya’daki kardeşlerim bizlere yaşattılar. Ertesi gün kaldığımız otelde Avusturya Dışişleri Bakanı’nı kabul ettik. Ardından Paris’e geçtik. Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Holland ile başbaşa görüşmemiz oldu.Bir güncelleme diyebileceğim geleceğe yönelik bir plan oluşturduk. Cumartesi günü Fransa’nın, aynı zamanda Türkiye’de 1200’ü bulan Fransız şirketi var. Bunların ileri gelenlerinden bir kısmıyla kahvaltı yaptık. Paris’teki bu resmi temaslar esnasındaki yaptığımız bu görüşme, Türkiye’deki yatırımların geleceğine yönelik de bir yeni değerlendirme fırsatı verdi. arzuları talepleri nelerdir, bunları dinlemek suretiyle de bu eksiklikleri gidermek ve geleceğe yönelik de yaptıkları yatırımların daha da artırılması için taleplerimizi kendilerine ilettik.Lyon kentine geçtik. Paris’ten sonra Fransa’nın en büyük kenti. Bölge valisi ve belediye başkanıyla görüşmeler yaptık. Belediye başkanı, aynı zamanda senatör. Lyon’da da yine Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin düzenlediği vatandaş buluşmasına katıldık. 20 bin vatandaşımızla buluştuk, hasret giderdik. Üç vatandaş buluşması gerçekleşti. İlkini Köln, ikincisi Viyana, üçüncüsü ise Lyon olmuş oldu. orada yaşayan vatandaşlarımızın morallerinin yüksek olduğunu bizzat müşahede ettim. Askerlikle ilgili konularda kolaylıklar sağladık, bulundukları ülkede oy verme hakkı, Türkiye ile ilgili irtibatlarını daha da güçlendirdi. Vatandaşlarımız ilk kez olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanacaklar. Tüm genel seçim ve halk oylamalarında Türkiye’ye gelmelerine gerek kalmaksızın demokratik tercihlerini yapabilecekler. Oy kullanma tarihleri tabi ki buradan farklı olacak, bazı ülkelerde 4 bazı ülkelerde 2 gün olarak bu oy kullanma süreci devam edecek.Yurt dışında ilk tur 31 Temmuz 3 Ağustos, seçimler ikinci tura kalırsa 17 ila 20 Ağustos tarihi arasında olacak. Büyükelçiliklerimiz seçimlerinin sağlıklı şekilde yapılmasını, katılımın yüksek olmasını sağlamak için çalışmalarını sürdürüyorlar.Cumartesi akşamı Fransa’dan döndük. Pazar günü çalışmalarımıza devam ettik. İlk olarak Ak Parti İstanbul İl Teşkilatımızın danışma meclisi toplantısına katıldık. Ardından milli irade platformunun düzenlediği STK buluşmasına iştirak ettik. Böyle bir buluşmayı 25 Ocak’ta yapmış, gerçekten istifade etmiştik.'BİZE OY VERENLER - VERMEYENLER DİYE AYIRMADIK'Sevgili peygamberimizin “ümmetimizin ihtilafı rahmettir” diye buyurdu biliyorsunuz. İhtilaftan kasıt çatışma değildi. İstikamet belliyken, menzil belliyken, helal haram çizgileri belliyken, farklı yolların izlenmesi hayırlı bir ihtilaf olarak hazreti peygamber tarafından rahmet olarak tarif edilmişti. Her insan nevi şahsına münhasırdır. Fikirler beceriler farklı olabilir. Mezhepler meşrepler tutulan yollar farklı olabilir. Bu farklılıklar çatışmanın değil, renkliliğin yani zenginliğin belirtisidir.Biz mezheplere meşreplere kültürlere karşı eşit mesafede olduk. Kucaklayıcı olduk, yapıcı davrandık. Hiçbir ferdi grubu bize oy verenler vermeyenler diye asla ayırmadık. Asla ve asla seçim sonuçlarını önümüze almadık. Kimin nereye oy verdiğini kriter olarak kullanmadık. Bizim kriterlerimiz bellidir, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olmak bizim için en önemli kriterdir.'YAŞAM TARZLARI BİZİM İÇİN ZENGİNLİK ALAMETİDİR'Bunun dışındaki her özellik, mezhep meşrep yaşam tarzları bizim için zenginlik alametidir. Türkiye’deki dini yapılanmalara cemaatlere aynen bu nazarla baktık. Bize oy versinler, yöntemlerimizi tasvip etsinler etmesinler, özgürce fikirlerini ifade edecekleri bir zemini inşa etmenin mücadelesi içinde olduk. On yıllar boyunca, örgütlenmenin, örgütlerin, dernek ve vakıfların üzerinde çok ciddi baskılar oldu, zulümler yapıldı. Farklı düşünen herkes ve her grup on yıllar boyunca ötelendi. Kurban derilerini kimlerin toplayacağı dahi bu ülkede bir dönem çok büyük zulümlere sahne oldu.'BU KURBAN SENİNDİR, DERİSİ DE SENİNDİR'Benim kurbanım, benim kurbanımın derisi, sana ne ya. Sen buna nasıl müdahale edersin? Hayır ben nereye istiyorsam oraya vereceksin dediler. Bunların hepsine biz son verdik. Dedik ki kardeşim bu kurban senindir, derisi de senindir. Nereye istersen oraya verirsin. Hristiyan, Musevi, Müslüman tüm inanç sahiplerinin, önündeki engelleri tek tek kaldırdık kaldırıyoruz.Azınlıklara ait gayrimenkuller el konulmuştu. Şimdi bu vakıflara tek tek biz iade ettik. Gayrimenkullerin toplam değeri 2 milyar doları aşmış vaziyette.Bundan dolayı Türkiye zayıflamadı. Toplumu korkuttukları gibi Türkiye bölünmedi. Azınlık vakıflarıyla ibadethaneleriyle ilgili bu adım, muhalefet partileri tarafından adeta sürekli sömürüldü. Bu Türkiye’nin sonu olur dediler, oldu mu? Hayır. Başörtüsünü yasaklayanlar, başörtüsünün Türkiye’yi böleceğini ifade ediyorlardı. Türkiye bölündü mü? Parçalandı mı? İşte biz serbest bıraktık. Dinlerle kültürlerle inançlarla ilgili yaptığımız her reformun öncesinde, başta CHP ve MHP olmak üzere, muhalefet karanlık tablolar çizdiler. Şu dilde tv açarsanız bölünür, klavyelere özgürlük getirirseniz Türkiye parçalanır. Peki ne oldu? hiçbir dedikleri çıkmadı. Ne oldu biliyor musunuz? CHP ve MHP’nin onların egemen zihniyetlerinin bizden önceki on yıllar boyunca gereksiz yere zulmettikleri ortaya çıktı.'CHP VE MHP VARLIK ZEMİNİNİ KAYBEDİYOR'Korkuları kendileri ürettiler. Korkularla milleti tehdit ettiler. Millete istedikleri gibi istikamet çizmeye çalıştılar. Aslında şu anda CHP ve MHP’nin hırçınlaşmasının altında bu yatıyor. CHP bölünme parçalanma korkusuyla işi idare etti. Varlık zeminini kaybediyor. MHP terör korkusuyla şehitleri istismar ederek işi idare etti. Şimdi bu korku ortadan kalkınca, o da varlık zeminini kaybediyor.Bu sabah yaptığı konuşmaya bakıyorsunuz Bahçeli’nin, aman yarabbi. Baştan aşağı, yine ifade ediyorum bu kürsüden ağzından salyalar akıyor. Biz öyle konuşmayacağız. Ve tamamıyla bir müfteri edasıyla yaptığı konuşma. İftiralarla dolu bir konuşma. 16 – 17 yıldır partinin başındasın geldiğin yer ortada. Ben MHP’li kardeşlerime hep sesleniyorum. MHP’yi küçülten bu adamla bir yere varamazsınız. Bu adam siyasette çırak bile olamadı, olamayacak da. Bunun varlığı MHP teşkilatı için bir tehlikedir. Bu denli bir tehlikedir. Bugün yine iftiralarla dolu, yolsuzluklar şu bu filan falan.'İSPAT EDEMEZSEN ALÇAKSIN ADİSİN'Kalkıp evladıma hazine arazilerinin tahsisinden bahsediyor. Bakın bu kürsüden söylüyorum. Terör örgütünün başıyla aynı sofraya oturup oturmamaktan bahsediyor. Ey Bahçeli, bunları ispat edemezsen sen alçaksın adisin.Üç buçuk yıl başbakan yardımcılığı yaptık. Takımın yargılandı. Niye kaçıp gittin iktidardan? Sakarya düzce depremlerinin altında kalan sensin sen. Oraları ayağa kaldıramadınız. Kaçıp gittiniz. Biz geldik ayağa kaldırdık. Bu ülkede faiz lobisinin ihya edilmesinin tek sebebi sizsiniz. Şu anda da beraber yandaş olduğunuz CHP o da aynı işi yaptı. CHP’nin yavrusu DSP ile beraberdiniz. Görev zararı adı altında, bu ülkede sıkıntılarının en önemli sebebi siz oldunuz. Ziraat Bankasını, Halkbank’ı batırdınız. Biz Halkbank’a şahsiyetini kazandırdık, kişiliğini kazandırdık. Esnafıma yüzde 47 ile kredi verirken, öbür tarafta aynı şekilde ziraat bankası yüzde 59’la kredi verirken. Biz bunları adeta sıfırladık, 0-5 aralığına indirdik. Bu halka zulmeden siz oldunuz.AYAKKABI KUTUSUNA MİLYARLARLA NE AVRO NE DOLAR SIĞMAZİkide bir ayakkabı kutularıyla konuşup duranlara sesleniyorum. Milyarlarla ne avro ne dolar sığmaz. O ancak sizin kasalarınıza sığar. Siz önce bunu ortaya koyun. Neler yaptıklarınızın hepsi ortada, o yüzden kaçıp gittiniz. Ben davalarımı yine açacağım. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına köksüz diyecek kadar kökten binasip olan kişi bunun hesabını verecektir. Despot diyen bir adam bunun hesabını verecektir.“CEMAAT MASKESİ ALTINDA İHANET ŞEBEKESİ İNŞA EDİLDİ”Görünürde öğrenci yetiştiriyor, yoksul öğrencilerin elinden tutuyorlardı. Milletimizin değerlerinin şefkatinin merhametinin yardım etme hissiyatının görünenden çok farklı amaçla kullanıldığı acı bir şekilde ortaya çıktı. 40 yıl boyunca cemaat maskesi altında ince ince sinsi şekilde bir ihanet şebekesinin inşa edildiğini gördük. Öyle bir notaya geldi ki, benden olmayanın söz hakkı yaşam hakkı yoktur demeye başladı. Hiçbir alanda başkalarının varlığına tahammül edemez hale geldiler. Tatmin edilemez bir hırsla, kendileri gibi her grubu son derece iğrenç metodlarla saf dışı bırakmaya başladılar. Kendilerine rakip olan herkes, yanlarındaki arkadaşlarını, telefonlarını dinleyerek, iftira atarak saf dışı bırakma gayreti içine girdiler.“BUNLARIN BİZİM DÖNEMİMİZDE BÜYÜDÜKLERİ GELİŞTİKLERİ İDDİASI ASILSIZ BİR İDDİADIR”Öyle bir noktaya öyle bir azgınlık seviyesine ulaştılar ki, Türkiye’nin istikametini tek başlarına belirlemek gibi bir şehvete kapıldılar. Orada maskeleri düştü. Gerçek yüzleri ortaya çıktı. Dertlerinin talebe yetiştirmek, yoksulların elinden tutmak olmadığı, dertlerinin iktidar olduğu güç olduğu orada ortaya çıktı. Başta emniyet ve yargıya yerleştirdikleri maşaları dışında teşebbüslere giriştiler. Bize farklı göründüler. Ama başka işlerin içine girdiler. Bunların bizim dönemimizde büyüdükleri geliştikleri iddiası asılsız bir iddiadır. 12 Eylül darbesine bakın bunların oradan güç devşirdiklerini görürsünüz 28 Şubat’ta görürsünüz. Uluslararası bazı çevrelerden özellikle de istihbarat örgütlerinden bunların güç devşirdiklerini görürsünüz. Her işlerinde tedbir adı altında 40 yıllık gizlenme taktiklerini kullandılar.“BÖCEK’TE BİZ İKİ YIL BEKLEMEDİK ONLAR ENGELLEDİ”Nasıl hukuk cinayetlerini işlediklerini geçmişte fark edebilmek kolay değildi. Evet mağdurlar biliyorlardı fakat ateş düştüğü yeri yakıyor. Bizim de milletimin de gerçeklerden haberdar olmamız engelleniyordu. İşte böcek soruşturması. Bazıları soruyor, neden iki yıl beklediniz? Biz iki yıl beklemedik, onlar maşaları yoluyla iki yıldır soruşturmanın üzerini örtüyorlar. Biz bunun takipçisiyiz. Bunu takip edeceğiz.“MASUM İNSANLARI DAHİ NASIL ZİNDANA ATTIKLARI TEK TEK ORTAYA ÇIKIYOR”Sırf kendileri gibi düşünmüyor diye masum insanları dahi nasıl zindana attıkları tek tek ortaya çıkıyor. Darbeyle mücadele ediliyor görüntüsü altında masum insanların nasıl mahkum edildiği tek tek ortaya çıkıyor.“BUGÜN EVET HAYIRCILARA YARADI”2010 yılında halkın oyuyla yaptığımız anayasa değişikliği bugün geç de olsa hatan dönüşün vasıtası olmuştur. O değişikliği olmasa halen içerde olacaklardı. AİHM’e gittikleri zaman böyle bir tabloyu karşılarında bulabilecekler miydi? Hayır. Fakat biz bireysel başvuruyu getirmek suretiyle böyle bir imkanı yakalamış oldular. Bugün bahçeli yine aynı şeyleri konuşuyor, diğeri konuşacak. Çünkü bunlar o referandumda biliyorsunuz bizim getirdiğimiz değişikliğe ‘hayır’ dediler. Biz ‘evet’in mücadelesini verdik, bugün evet hayırcılara yaradı.“HALA KENDİNE GELEMEMİŞSİN”Bazıları cezaevinden çıkınca, oradan intikam ifadeleriyle bağırıp çağırıyorlar. Sen bir defa kendine gel. Hala kendine gelememişsin. Bunu bir defa hal yoluna koymak gerekir. Ne olacak? Kılavuz ortada, kendileri de ortada. Bunların birbirinden farkı olmaz.O anayasa değişikliği olmasa 12 Eylül sorumluları yargıda da mahkum olmayacaklardı. AYM, HSYK değişikliğiyle ilgili seçimi yapmasa yargı tartışılıyor olmayacaktı. Yargı Türkiye’deki tüm devlet kurumları içinde son sıraya düşmüş durumda, güvenilirliği itibariyle.“İNANIN ORTAYA ÇOK DAHA FAZLA BİLGİ BELGE ÇIKACAK”Yargı ne CHP’nin ne MHP’nin ne Pensilvanya’nın egemenliğine asla teslim olmayacak. Yargı birilerinin arka bahçesi değil, milletin yargısı olacak. İnanın ortaya çok daha fazla bilgi belge çıkacak. Yargı emniyet içinde nasıl ahlak dışı vicdan dışı komplolara giriştikleri ortaya çıkacak. Ben milliyetperver olan yargı mensuplarına güveniyorum. Bu süreci onlar aslına dönüştürecekler.Hem yargı hem emniyet içinde vatanını milletini seven bütün vatandaşlarımız o mücadeleyi inanıyorum ki yüreklerini gönüllerini ortaya koyarak sürdürecekler. Daha önce de söyledim. Polis fezlekesine şüpheli diye isim koyacaklar, neye bakıyorlar, şüphelinin çocuğu hangi okulda okuyor, malum gazetelere üye mi değil mi? Buna bakıyor şüpheli yapıyorlar. Yargı bu urun temizlenmesi için cesur olmak zorundadır. Savcılarla ilgili öyle iddialar ortaya çıkıyor ki, hediyeler, tatiller vesaire. HSYK da ortada bu kadar deliller şüphe varken maalesef bunu izlemekle yetiniyor. Bir ülkenin başbakanın ofisine dinleme cihazı koyulması, sadece başbakanın şahsına değil, o ülkenin tamamına yapılmış bir ihanettir.“BİZ YARGIYA MÜDAHALE ETMİYORUZ, YARGIYA GÖREVİNİ HATIRLATIYORUZ”Başbakanın ofisine bu böcekleri koyanlar, kim bilir millete neler yaptılar, yapıyorlar. Binlerce on binlerce sanatçısına varıncaya kadar herkesi dinlemişler. Polis üniforması içinde birileri çıkıp da başbakanın ofisine koyuyorsa, yarın gidip hakimin savcının yatak odasına kamera koymaktan da çekinmez. Koymadıkları ne malum?Kitap yazma hazırlığını yaptı diye insanlar mahkum ediliyor. Ama dinleme cihazı koyan zanlılar, dışişleri bakanlığındaki toplantıyı dinlenmesinden haberi olanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyorlar. Biz yargıya müdahale etmiyoruz, yargıya görevini hatırlatıyoruz. İşte 17-25 aralık’ta biz dik durmasaydık, ortada yargı diye bir şey kalmayacaktı.“O PENSİLVANYA’DAKİ (PINARHİSAR) YATIŞIMIN NEDENİ BENİM ASİLLİĞİMİN İFADESİDİR”SELAM örgütü diye bir örgüt uydurdular. Kendileri gibi düşünmeyen herkesi toplamış olacaklardı. Hazırladıkları fezlekeyle, sizler burada, kendilerine tabii olmayan kim varsa alıp götüreceklerdi. Şimdi CHP MHP bu Pensilvanya çetesinin arkasında duruyor.Ne diyor Bahçeli biliyor musunuz? Pınarhisar’da yattığın günleri arayacaksın diyor. Ey Bahçeli, o Pensilvanya’daki (Pınarhisar yerine yanlışlıkla Pensilvanya dedi) yatışımın nedeni benim asilliğimin ifadesidir. Sen bir defa kendine bak. Pınarhisar günleri, senin düşündüğün ya da düşlediğin günler değil zaten. Eğer bizim için o tür günler yine gelecekse, biz öper başımıza koyarız. Bundan herhangi bir sıkıntımız yok. Yeri geldiği zaman Ziya Gökalp dersin…“Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamız, müminler asker” Cümlelerinden rahatsız oluyorsan bu millet seni gerekli olan yere zaten mahkum edecek.“SON KULLANMA TARİHLERİ GEÇİNCE ONLARI DA SIRTLARINDAN HANÇERLEYECEKLER”CHP MHP Pensilvanya’nın arkasında duruyorlar. Son kullanma tarihleri geçince onları da sırtlarından hançerleyecekler. Kılıçdaroğlu mu dik duracak, Devlet Bahçeli mi dik duracaklar? Şimdi ki genel müdüre kurmayacaklarını mı zannediyorsunuz? Anayasa oylamasında parlamentoda bize bu haber geldiğinde, Baykal’la ilgili onu hemen yarım saat içerisinde yayından kaldıran benim. Fakat Kılıçdaroğlu hala bunu farklı şekilde yorumlama yollarına gidiyor.“BİZ CHP İÇİN DE MHP İÇİN DE DİK DURDUK, DİK DURACAĞIZ”Çünkü kendisi o kasetle geldi. MHP’li vekillere kurduklarının aynısını Devlet Bahçeli’ye kurmayacaklar mı? Onu da yayından süratle kaldırtan biz olduk. Bu Pensilvanya çetesi var olduğu sürece o kayıtları da muhafaza edecek. Gün gelecek CHP’yi MHP’yi yeniden dizayn etmek bunlar için önemli, o kayıtlar da ortaya çıkacak. Biz CHP için de MHP için de dik durduk, dik duracağız. Bu çetenin siyaseti yargıyı yasamayı dizayn etmesine asla müsaade etmeyeceğiz. CHP ve MHP bu çeteyi korusa da biz bu çetenin inlerine gireceğiz. Zaten girdik, giriyoruz.Cumhurbaşkanlığı seçimlerine artık 47 gün kaldı. Adaylık başvurusu için de 10 günlük süre var. Son değerlendirmeleri yapacak, adayımızı 1 Temmuz Salı günü açıklayacağız. Hemen ardından yollara revan olacak. Milletimizden adayımızdan yetki isteyeceğiz.Kendileri aday olamadılar. Siyasetin güç kazanmasını istemediler. Hatta şu ifadeleri de kullandılar 'Biz cumhurbaşkanlığı makamının siyasetçi olmasını da istemiyoruz'Yani siyasetçi olmasını istemeyecekseniz de apoletli olmasını mı isteyeceksiniz? adayımız kim olursa olsun, AK Parti'nin istikametinde, heyecanında, gücünde hiçbir değişiklik olmayacak. Bu konuda yapılan tartışmaları hem gereksiz hem de art niyetli tartışmalar olarak görüyorum. Önemli olan AK Parti'yi kimin yönettiği değil AK Parti'nin ne olduğudur. Şunu unutmayın.Baki olan davalar, fanilerden öte hizmetkarlarıyla yürür. Önemli olan şahıslar isimler değil muhtevadır. Allah’a çok şükür mayası sağlam, ilkeleri politikaları sağlam bir partimiz var. AK Parti şahıslara göre istikameti değişen değil, şahıslara istikamet belirleyen bir partidir.AK Parti başta parlamento grubu olmak üzere kulislerin bir partisi olmamalıdır olamaz. Şunu da açıkça söylüyorum. Ganimet paylaşımı peşinde olmayı arzu etmek bizim şiarımız değildir. Bizim hedefimizde sadece cumhurbaşkanlığı seçimi vardır. 2015’ten sonrası nasıl gidecek, bunları konuşmanın yanlış bir yaklaşım türü olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bırakın küçük hesapların peşinden başkaları koşsun. Küçük hesapların peşinden muhalefet koşsun. Biz büyük bir dava çınarının kollarıyız, büyük hedeflerin peşinden koşacağız. Küçük hesapların peşinden küçük insanlar koşar.Diyarbakır’da evlatları için yüreklerini ortaya koyan ağlayan anneleri burada görüşeceğiz. Neler yaptık, neler yapabileceğimizin değerlendirmeleri yapacağız. Bizler bu anneleri yalnız bırakmamak için bütün imkanlarımızla seferber olmuş durumundayız. Başta HDP olmak üzere burada yapmaları gereken görevler var. gittik dağdan şunları aldık getirdik diyeceksin, öbür tarafta sessiz kalacağız, belediyenin önünden kalkıp gitmesi için her şeyi yapacaksın. Hani siz özgürlük barış diyordunuz? Galatasaray annelerine gösterdiğiniz ilgiyi alakayı Diyarbakır’daki annelere niye göstermiyorsunuz?haberler.com
AYM ile İçişleri Bakanlığı Arasında Tweet Atışması: 'Işıklarımız Hiç Sönmüyor'
Yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi'nin CHP'li Enis Berberoğlu'nun yeniden yargılanması gerektiği yönündeki kararına direnmesinin yankıları sürerken yeni bir tartışma baş gösterdi. Anayasa Mahkemesi üyesi Engin Yıldırım sosyal medya hesabından AYM binasının fotoğrafını paylaşarak 'Işıklar yanıyor' dedi. Kimi sosyal medya kullanıcıları bunu darbe dönemlerine gönderme olarak yorumlarken, İçişleri Bakanlığı yanıt olarak 'Işıklarımız hiç sönmüyor' mesajını paylaştı. 
Perinçek’e Tahliye Veli Küçük’e Ret!
Mahkemeler 19 Ergenekon sanığının tahliyesine karar verdi. Tahliyesine karar verilen son isimlerden biri Doğu Perinçek. Veli Küçük dahil 7 sanığın tahliye talebi ise reddedildi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlâli' kararı üzerine 7 Mart Cuma akşamı Silivri Cezaevi'nden çıkarken, Ergenekon davasının diğer sanıkları için de tahliyeler gündemdeydi. Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran ve tutukluluk süresini 7,5 yıldan 5 yıla indiren yasanın cuma günü yürürlüğe girmesiyle, 5 yılı aşkın süredir cezaevide bulunan tutukluların tahliyesine kesin gözüyle bakılıyordu. Zira cuma günü birkçok davada benzer tahliye kararları çıkmıştı. Ancak, 13. Ağır Ceza Mahkemesi bugün sürpriz bir karar verdi. Veli Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Sedat Peker, Mustafa Levent Göktaş'ın da aralarında olduğu Ergenekon davası sanığı 33 kişinin tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran yasanın anayasaya aykırı olduğunu, bu konudaki kararın HSYK tarafından verilmesi gerektiğini söyledi. Özese, bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını açıkladı. Diğer mahkemelerden tahliye kararları Bu karardan kısa bir süre sonra, 13. Ağır Ceza'nın 'tahliye talebi reddedildi' diye açıkladığı isimlerden Tuncay Özkan, Levent Göktaş ve Sedat Peker için tahliye kararı açıklandı. Bu kararı 21. Ağır Ceza Mahkemesi verdi. Mahkeme Tuncay Özkan ve Levent Göktaş'a yurtdışı yasağı koyarken, Sedat Peker'e aldığı ceza miktarını dikkate alarak yasak koymadı. Ardından tahliye taleplerini inceleyen çeşitli mahkemelerden peş peşe tahliye kararları çıktı. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Emekli Org. Hasan Iğsız, Alaaddin Sevim, Danıştay saldırısı sanığı Alpaslan Aslan, Albay Dursun Çiçek, Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz, Yalçın Küçük, Teğmen Mehmet Ali Çelebi. gazeteci Merdan Yanardağ, Mehmet Demirtaş, Hikmet Çiçek ve Hasan Atilla Uğur için tahliye kararı verildi. Aralarında Veli Küçük'ün de bulunduğu 7 sanığın tahliye talepleri ise reddedildi. Aslan ve Çiçek cezaevinden çıkamayacak Dursun Çiçek, Balyoz davasından hüküm giydiği için, Alpaslan Aslan da 3 davadan kesinleşmiş toplam 4 yıl 2 ay cezası olduğu için cezaevinden çıkamayacak. Aslan'ın avukatı, bu cezanın yattığı süreden düşülmesini isteyeceğini açıkladı. İlk Tuncay Özkan tahliye oldu Silivri Cezaevinden ilk çıkan isim 1994 gün sonra tahliye olan Ergenekon sanığı Tuncay Özkan oldu. Özkan çıkışta yaptığı açıklamada, '6 yıl sonra zulmün bittiği, özgürlüğe kavuşytuğumuz bir gün olmasını çok isterdim. 6 yıl boyunca çektiğimiz sıkıntıların, gündem olmasını isterdim. Biz kin, husumet, öç alma duygusu içinde asla değiliz' dedi. Tuncay Özkan 1996'dan 2007'ye kadar 5 kez suikast girişimine uğradığını, 2007'de de öldürülmediği için hapse atıldığını söyledi. 'Bugün çıkarken dahi, aldıkları tavır ibretliktir, şeytanla yatağa girdiler, çarpılarak çıktılar' diye konuştu. Bozdağ: HSYK'yı göreve çağırıyorum Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon mahkemesinin kararına ilişkin açıklamada, 'İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kaldırılmış bir mahkemedir. Ortada olmayan bir mahkeme var. Burada görevli hakim ve savcıların görevleri sona ermiştir. Bunlar sadece ellerinde bulunan dosyaları devredebilirler. Bu işlemleri yapabilirler. Karar verme yetkileri yoktur. HSYK'yı göreve çağırıyorum' dedi. Mahkemenin ısrarı 13- Ağır Ceza Mahkemesi, davaya bakan mahkeme. Tahliye talepleri için yetkinin kendisinde olduğunu söylüyor. Sanık avukatları ise, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin artık yok hükmünde olduğunu, tahliye taleplerinin nöbetçi mahkemelerce karara bağlanması gerektiğini savunuyor. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, ilginç bir iddiada bulundu. Ülgen, hafta sonu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin infaz koruma memurları aracılığıyla Ergenekon sanıkları tek tek tahliye dilekçesi topladığını iddia etti. Ve bu dilekçeler ışığında tahliye taleplerini reddettiği söyledi. Ülgen 'Biz avukatlar olarak mahkemeye böyle bir başvuruda bulunmadık. Bu mahkeme kanunla kaldırıldı. Mahkeme kanuna direniyor. Beni HSYK kurdu o kaldırsın nasıl der? Artık tarihe gömüldüler. Bunlar sadece direnmedir. Bu bir darbedir. Darbeyi yargılayanlar darbe yapmaya çalışıyor. Bazı nöbetçil mahkemeler de tahlliye taleplerine direnebilir.' dedi. Ülgen, tahliyelerle ilgili bir sorun yaşanmayacağını savundu. 'Sorun çıkması için legal bir kurum olmalıdır karşı tarafta. Legal bir kurum yok. Onun için verilen kararın kıymet-i harbiyesi yok' diye konuştu. Al Jazeera'nin görüşünü aldığı bir savcı ise, özel yetkili mahkemelere ellerindeki dosyaları teslim etmeleri için 15 gün süre tanındığını, bu süre içinde yetkinin de kendilerinde olduğunu söyledi. 13. Ağır Ceza'nın 'hayır' dediği isimler Mustafa Levent Göktaş, Mehmet Fikri Karadağ, Özkan Kurt, Ulaş Özel, İsmail Sağır, Mehmet Demirtaş, Hasan Ataman Yıldırım, Levent Ersöz, Muzaffer Tekin, Sedat Peker, Boğaç Kaan Murathan, Semih Tufan Gülaltay, Veli Küçük, Fikret Emek, Kemal Kerinçsiz, Serdar Öztürk, Yalçın Küçük, Aykut Metin Şükre, Ergün Poyraz, İbrahim Şahin, Kemal Aydın, Doğu Perinçek, Mehmet Bedri Gültekin, Turhan Özlü, Erkan Önsel, Hikmet Çiçek, Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Atilla Uğur, Tuncay Özkan, Durmuş Ali Özoğlu, Memet Zekeriya Öztürk, İsmail Yıldız, Oktay Yıldırım. Hukukçuların görüşü: Mete Göktürk - Eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca bu davalar ağır ceza mahkemelerine devredildi. İki mahkemenin aynı suçlara farklı kararlar verebildiğini görüyoruz. Tam bir hukuk karmaşası hakim. Bu kararlara itiraz etmek hâlâ mümkün. Tahliye kararı verilenler çıkacaktır, asıl mağdur olanlar tahliye kararı verilmeyenler.' Yusuf Utku Tekayak - Ergenekon davasından 10 yıl hapis cezası alan Sedat Peker’in avukatı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisi kalmadı. Artık incelemeleri yapacak olan diğer mahkemeler. 13. Ağır Ceza hâlâ görevli olduğunu söyleyip tahliyeleri reddediyor; ama bunun çözümü başka bir mahkemeyle alakalı değil. Kararı Yargıtay verir. 13. Ağır Ceza’nın tahliyesini reddettiği kişiler de itiraz hakkını kullanmalı. Tutukluluk süresinin 5 yıla inmesiyle zaten 13. Ağır Ceza kendiliğinden tahliye kararı vermeliydi. Burada bir hukuksuzluk var. Anayasa’yı ihlâl ediyor.' Süreç Başbuğ'un tahliyesi ile başlamıştı Mahkemelere, yeni yasanın yanı sıra, İlker Başbuğ'un tahliye gerekçesine atıfta bulunarak yapılan başvurular da vardı. Anayasa Mahkemesi, davada 5 Ağustos'ta açıklanan kararın gerekçesinin hâlâ yazılmadığına, bu nedenle temyiz yolunun kullanılamadığına dikkat çekmişti. Sanık avukatları dilekçelerinde, 'Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği' yönündeki yüksek mahkeme kararının tüm sanıkları ilgilendirdiğini, Başbuğ için verilen tahliye gerekçelerinin kendileri için de geçerli olduğunu belirtti. Cuma gününden itibaren İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne bu iki gerekçeyle tahliye talebinde bulunanların sayısı 30'u geçti. Bu isimler arasında Yalçın Küçük, Sedat Peker ve Teğmen Mehmet Ali Çelebi de var. 5 yılı aşkın süredir cezaevinde olan ve müebbet hapis cezası alan gazeteci Tuncay Özkan, yine müebbet alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Muzaffer Tekin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Hikmet Çiçek, Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım da daha önce tahliye talebinde bulunmuştu. Tutukluluk süresini 5 yıla indiren yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, ilk tahliye olan isim, Hrant Dink cinayeti davası sanığı Erhan Tuncel'di. 8 Mart Cumartesi günü de, Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili davanın beş sanığı tahliye edilmişti. aljazeera.com.tr
'Anayasa Mahkemesi'nin Kararına Saygı Duymuyorum'
Başbakan Erdoğan erken seçim tartışmalarına nokta koydu. Başbakan Anayasa Mahkemesi'nin Twitter'a erişim engelini kaldıran kararı için de 'Uyarız ama saygı duymayız' dedi. Başbakan, Azerbaycan'a hareketinden önce gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan'a yerel seçim sonrası konuşulmaya başlanan erken seçim iddiaları soruldu. Erdoğan, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimin birleştirilmesinin söz konusu olmadığını söyledi. Parti olarak seçimlerin zamanında yapılması konusunda ilke kararları olduğunu vurguladı: 'Birleştirilmesi zaten söz konusu değil. Cumhurbaşkanlığı seçiminin takvimi zaten açıklanmıştır. Fakat erken seçim noktasında bizim partimizin ilke kararı vardır. İstikrar buradadır. Cumhuriyet tarihinde bize kadar, 16 ayda bir seçim olmuştur. 16 ayda bir seçim yapılan bir ülkede istikrar olur mu? Yatırımcı önünü görmediği bir ülkeye gelmez.' Erdoğan partisindeki 3 dönem seçilme kuralının sürüp sürmeyeceği konusundaki sorulara da, 'Benim kanaatim üç dönemden yanadır. Üç dönemle siyasi hayat bitmiyor. Üç dönemden sonra bir dönem ara, sonra tekrar devam etme şansı herkes için söz konusu.' dedi. Erdoğan, bu konudaki tüzük değişikliğinin MYK'da değil, Genel Kurul'da yapılabileceğinin altını çizdi. Anayasa Mahkemesi'ne Twitter tepkisi Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'nin Twitter'a erişim yasağını kaldıran kararını da eleştirdi: 'Karara uymak durumundayız ama saygı duymak zorunda değiliz. Saygı da duymuyorum. Birincil mahkemelere başvurulmadan Anayasa Mahkemesi'ne götürülmüştür. Usul olarak bunu reddetmeliydi. Özgürlükler konusunda da doğru bulmuyorum. Bir ticari şirket söz konusu. Bunun ürününü alıp almamak serbesttir. Anayasa Mahkemesi'nde bekleyen bu kadar dosya varken, böyle bir kararı almasını doğru bulmuyorum.' Gül'ün cumhurbaşkanlığını ile ilgili açıklamaları Başbakan Erdoğan'a, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Kuveyt'te gazetecilere cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili yaptığı değerlendirmeleri soruldu. Erdoğan, 'Sayın Cumhurbaşkanımızın konuyu aramızda müzakere ederek bir karara varırız kanaatini ben de paylaşıyorum' dedi. Egemen Bağış'a sahip çıktı Başbakan Erdoğan, sorular üzerine, internetteki ses kayıtlarında dine haraket ettiği iddiasıyla eleştirilen eski Avrupa Bakanı Egemen Bağış'a da sahip çıktı. Erdoğan, Bağış'ın söz konusu kayıtların montaj olduğunu söylediğini vurguladı: 'Arkadaşımızı, bu tür uydurma, bu tür montaj olaylarını yapanlardan daha iyi tanıyoruz. Böyle bir şeyi yapanla bizim yürümemiz mümkün değildir. Ama arkadaşımızın bunu söylemediğini biliyoruz yani.'Al Jazeera Türk
'Hitler ve Mussolini de Seçimle Geldi'
Parti grubunda yerel seçim sonuçlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, Hitler ve Mussolini örneğini verdi. Geçtiğimiz hafta yapacağı grup konuşması öncesi saldırıya uğrayan CHP lideri için bu hafta geniş çaplı güvenlik önlemleri alındı. Korumaları eşliğinde kürsüye yürüyen Kılıçdaroğlu, sözlerine hükümeti eleştirerek başladı. KIZDIRACAK BENZETME Konuşmasında seçim sonuçlarına da değinen CHP lideri 'Karşıdaki insana saygı göstermezseniz, siz hukuk devletinden uzaklaşırsınız. Hitler örneği vardır. Seçimle geldi. Mussolini örneği var. Seçimle geldi. Seçimle geldiler ne oldu? Bir süre sonra ben devletim demeye başladılar. Herşey benden sorulur demeye başladılar. Ne demek yani demeye başladılar. İnsanlık tarihi çok ağır bedelller ödedi. Bizim demokrasimizde de ağır bedeller ödendi. Başbakanlar gencecik çocuklar idam sehpalarına gönderildi. Hukukun üstünlüğü bu açıdan çok önemli bir kavramdır. Özellikle iktidardakiler bu kavramı öğrenmelidir' dedi. Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları; İktidardakiler hukuk devletini kavramış değiller. Ben size akademisyenlerin tanımlarını yapmayacağım. İpsala Kaymakamlığının internet sitesinde yazıyor. Hukuk devleti insan haklarına saygı gösteren bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her anlamda adaletli bir hukuk düzeni kurup geliştirerek sürdüren, anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, anayasa ve hukukun üstün kurallarına kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleriyle anayasanın bulunduğunun bilincinde olan devlete hukuk devleti denir. Yani hiçbir güç anayasanın üstünde değildir. İktidarlar yasalara uymak zorundadılar. Bu kavramı büyütmek ve geliştirmek zorundadır diyor. Başbakanlık koltuğunda oturan zatın hukuk devleti nedir bildiği yok. İpsala kaymakamlığının internet sitesine girsin oradan okusun öğrensin. 'KİMSE HUKUKUN ÜSTÜNDE DEĞİLDİR' Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti midir? Anayasaya bakacağız. İkinci madde laik sosyal bir hukuk devleti diyor. İkinci madde üstelik değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddelerden biridir. Yani olmazsa olmazdır. Değiştirilmesi için teklif dahi verilemez. Hukuk devletini anaysamızda bu kadar içselleştirmiş durumdayız. Hukuk devletinde kişiye göre yasa olur mu? Olmaz. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. Herkes hukuka tabidir. Üstünlerin hukuku yoktur hukukun üstünlüğü vardır. 'VERGİ ALIYORSAN HESABINI VERECEKSİN' Eğer bunu sağlarsak hukuk devletini yüceltmiş oluruz. Güçlüler haklı değildir, haklılar güçlüdür. Haklının güçlü olduğu devlet hukuk devletidir. Hesap vermek de hukuk devletinin temel kuralıdır. Yurttaştan vergi alıyorsan hesabını vereceksin. Hukuk devleti dayatmacı devlet değildir. Baskı kuran devlet değildir. Hepimizin ihtiyaç duyduğu bir devlet sistemidir. Peki siyasal partiler? Onlar vazgeçilmez unsurdur. Partiler vatandaşa giderler programlarıyla vaatleriyle giderler. Sandıklar Konur ve kazanılır. Birisi devleti yönetmek üzere gelir devlet olmak için gelmez. Arada dünya kadar fark var. Ben kazanırım gelirim devleti yönetirim. Devleti yönetmek için gelip devlet olan parti önce hukuk devletini yok eder. Çünkü hesap vermez. Peki devleti madem ki yönetecek bu. Madem böyle kurallar var. Devleti nasıl yönetecek? Onun da kuralı var. Anayasa devletin nasıl yönetileceğini ortaya koymuş. Madde 8'e göre yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir. Yani sen devleti anayasa ve kanunlara uygun yöneteceksin. Ben kazandım oyumu aldım istediğim gibi yönetirim diyemezsin. Hukuk devleti buna engeldir. Bunu gücü kontrol etmek için getiriyor anayasa. Demokrasilerde güç mutlaka kontrol edilir. 'TÜRKİYE BU KAVRAMI UNUTMUŞ GÖRÜNÜYOR' Hukuk içinde kalarak adalet içinde kalarak ahlak içinde kalarak devleti yönetmesini sağlar. Hukuk devleti başlı başına hepimizin bilmesi öğretmesi ve anlatması gereken bir kavramdır. Türkiye bu kavramı büyük ölçüde unutmuş görünüyor. Kılıçdaroğlu salona koruma ordusuyla geldi... 'HİTLER VE MUSSOLİNİ ÖRNEĞİ VAR' Tarihe baktığımızda insanlık tarihinin hukuk devleti yolunda demokrasi yolunda ağır bedeller ödediğini görüyoruz. Seçimler iktidara gelip ben devletim diyenler oldu. İstediğini yaptılar. Sandık önemlidir ama tek başına demokrasi değildir. Karşıdaki insana saygı göstermezseniz siz hukuk devletinden uzaklaşırsınız. Hitler örneği vardır. Seçimle geldi. Mussolini örneği var. Seçimle geldi. Seçimle geldiler ne oldu? Bir süre sonra ben devletim demeye başladılar. Herşey benden sorulur demeye başladılar. Ne demek yani demeye başladılar. İnsanlık tarihi çok ağır bedelller ödedi. Bizim demokrasimizde de ağır bedeller ödendi. Başbakanlar gencecik çocuklar idam sehpalarına gönderildi. Hukukun üstünlüğü bu açıdan çok önemli bir kavramdır. Özellikle iktidardakiler bu kavramı öğrenmelidir. 'TÜRKİYE AĞIR ADIMLARLA SÜRÜKLENİYOR' Bizim demokrasimiz gelişiyor mu? Son 10 yıllık sürece bakalım. Demokrasimizin ayaklar altından kaydığını göyüroruz. Her gün bunu yaşıyoruz. Baskını arttığını gücün herşeye egemen olmak istediğini görüyoruz. Farklı bir rejimin içine Türkiye ağır adımlarla sürükleniyor. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Bugün size dokunmayan yarın dokunacaktır. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın asla dememeliyiz. Komşunuza arkadaşınıza haksızlık yapılıyorsa ona destek vereceksiniz. Aksi halde demokrasimizi güçlendiremeyiz. 'HUKUK DEVLETİ KONUSUNDA CİDDİ SORUNLARIMIZ VAR' Demokrasi kan kaybediyor derken birileri diyecektir ki muhalefet işte söylüyor. TBMM Başkanlığı koltuğunda oturan kişi yani TBMM Başkanı Anayasa'nın 138. maddesi çökmüştür yargı yoktur dedi. Yargı çökmüşse hukuk devleti konusunda çok ciddi sorunlarımız var demektir. Eğer esnaf dükkanında rahat para kazancaksa, sanayici rahat üretim yapacaksa, çiftçi rahat çalışacaksa, memur vatandaşa hizmet edecekse bütün bunları bir araya getiren hukukun üstünlüğüdür. 'HEPİMİZ BUNUN FARKINDAYIZ' Demokratik hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulduğu bütün yetkilerin bir elde toplandığı demokratik olmayan devlete totaliter devlet deniyor. İşin özü bu... Hak ve özgürlüklerin baskı altında olduğu bir devlet... Türkiye'de baskı altında mı.. Evet.. Medya istediğini yazamıyor. Havuz medyası oluşturuldu mu? Bütün yetkilerin bir elde olduğu doğru mu? Evet... Totatilter devlet inşası ağır ağır devam ediyor. Totaliter baskıcı devlet önümüzde ağır ağır inşa ediliyor. Hepimiz bunun farkında olmalıyız. Totaliter devletlerde hukukun üstünlüğü kadın erkek eşitliği olmaz. Adalet ve Kalkınma partisinden belediye başkan yardımcısı olmak istiyor kadınlardan yönetici olmaz diyor. Örfümüze aykırı diyor. İşte totaliter rejim. 'HÜKÜMET HESABINI VERMELİ' Totaliter rejimde iktidar hesap vermez. Sayıştay raporları niye gelmiyor? Gelirse duman olurduk diyorlardı. Neden gelmiyor? Çünkü totaliter rejimlerde bir kişinin söylediği olur. Göndermeyeceksiniz diyor orada bitiyor. Sayıştay raporlarıyla ilgili kendi paramızla ilan vermek istedik. Vatandaş vergisini ödüyorsa hükümet hesabını vermeli... Sadece bu cümle. Başbakanlık koltuğunda oturan zatın talimatıyla bu ilanımız yayınlanmadı. 'EE NİYE ÇIKMADI SİZDEN SES?' Dün beni meslek örgütleri ziyarete geldi. Siyasette daha yumuşak bir dil kullanılacakmış. Siz vergi veriyorsunuz, sendikalar iş verenler var, TBMM'ye bütçe yasası geliyor, sayıştay raporu gelmiyor, vergilerin nerede harcandığı gizleniyor, içinizden birisi çıkıp konuştu mu? Konuşmadınız. İşverenlere ait bir STK kalktı açıklama yaptı. Dedi ki, hukukun üstünlüğü yoksa yabancı sermaye gelmez. Doğru mu doğru... Yine o zevata sordum. Buna karşılık Başbakan ne dedi? Bunlar vatan hainidir dedi. Sizden bir ses çıktı mı? Çıkmadı... Ee niye çıkmadı sizden ses? Bu tür demokrasilerde korkunun egemen olduğu demokrasilerde altını özenle çiziyorum hiçbir yurttaşımın korkmasını istemem, sizin en büyük güvenceniz Cumhuriyet Halk Partisidir... Demokrasi konusunda elbette mücadele edeceğiz. O nedenle diyorum korkmayın yılmayın. Zalimin zulmüne boyun eğmeyin. 'TOTALİTER REJİM BUDUR' Totaliter devletlerde çifte hukuk vardır. Bir Cihan Kırmızıgül'e uygulanan hukuk vardır. Puşi taktı diye hapse girer. Bir de Rıza Sarraf'a uygulanan hukuk vardır. Hırsızlık yapar serbest kalır. Ergenekon ve Balyoz'daki gibi yüzlerce insanı hapiste tutarlar. Bir de Deniz Fener'indeki gibi hırsızları serbest bırakırlar. Totaliter rejim budur. 'BASKICI BİR REJİM İÇİNDE YAŞIYORUZ' Vatandaşlarıma seslendim yine sesleniyorum. Hırsızları koruyacak mısınız? Totaliter rejime geçerken ipuçları verildi bu topluma. Başbakanlık koltuğunda oturan zat televizyonlarda yasama ve yargı benim için ayak bağıdır dedi. Dün gelen zevata da söyledim, yasama ve yargı benim için ayakbağı diyordu sizin içinizden gıkını çıkaran oldu mu? Olmadı... Totaliter devlet budur. Yasama ve yargıyı arka bahçesi haline getirir. Medya için de aynı baskıyı yapıyor. Çıktı ne söyledi? Gazetecilere 'sizin tasmanızı ben çıkardım' dedi. Baskıcı bir rejim içinde yaşıyoruz. Bu sistem ağır ağır oluşturulmaya çalışılıyor. Siz hiç totaliter bir rejime gidilirken bir üniversitenin konuştuğunu gördünüz mü? 100'ün üstünde üniversite var. El pençe divan oturuyorlar. Bu üniversiteler mi özgürlük getirecek? Yeniden düşünmeliyiz. 'ORADA DA İNSANLAR VİCDAN SAHİBİ' Anayasa mahkemesini düne kadar göklere çıkardılar. Şimdi AYM bir numaralı düşman. İki karar verdi diye bir numaralı düşman oldu. AYM niye var arkadaşlar? Anayasaya aykırı uygulamaları iptal için var. Anayasadan okuyum size... 2010 yılındaki değişiklik bu. Anayasa mahkemesi kanunların, kararnamelerin ve TBMM içtüzüğünün anayasaya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetler. Dendi ki bu yetmez. Bireysel başvuru hakkı getirelim. İyi... Bireysel başvuru hakkı da geldi. Niye getirdiler? İnsanlar AİHM'e gitmesin diye. AYM elimizin altında, dosyaları atarlar bir köşeye yıllarca bekler diye düşündüler. Ama öyle olmadı. Orada da insanlar vicdan sahibi. Onlar da düşünüyor. Anayasanın verdiği yetkiyi kullanıyor. Haber alma hakkını sınırlamak istediler. 'BUNLARIN UMRUNDA MI?' Çıktı Başbakan 20 Mart'ta dedi ki...'Twitter falan hepsinin kökünü kazıyacağız' Hadi kazı bakalım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gücünü gördü. Türkiye devletinin gücü hukuk devleti olmaktan geçer, baskıcı devlet olmaktan değil. Mahkemelere talimat verdi hemen twitteri yasaklayın dedi. Emrindeki mahkemelerden biri twitteri yasakladı. İtiraz geldi açacaksınız denildi. Ama TİB açmıyor. Anayasa Mahkmesine bireysel başvuru yapıldı AYM bunu açtı. Youtube'u da mahkeme kararı olmadan TİB tarafından yasaklandı. Hani hukuk devleti? Hepsi hikaye... Bunlar bu ülkede 76 milyon insanın gözü önünde olan şeyler. Avrupa ayağa kalkmış, demokratik ülkeler ayağa kalkmış. Totaliter bir demokrasi olamaz diyor. Genişlemeden sorumlu kişi böyle giderse Türkiye ile müzakereler askıya alınır diyor. Bunların umrunda mı? 'SEN VERGİ KAÇAKÇISI GÖRMEK İSTİYORSAN...' Baskıyı ve şiddeti önümüzdeki süreçte arttıracaklar. Twitter vergi kaçakçısıymış. O zaman gönderirsin müfettişlerini raporunu yazarlar. Asıl amaç o değil. Sen vergi kaçakçısını görmek istiyorsan koluna 700 bin liralık saati takan adama bakacaksın. Esnaf ve çiftçi kardeşime sesleniyorum. Sen vergi vermezsen maliye müfettişleri ensende boza pişiriyorlar. Ama 700 milyarlık kol saati alan adamdan bir kuruş vergi alınmıyor. Sen mi çok kazanıyorsun o adam mı? Sen mi vergi veriyorsun o adam mı vergi veriyor? BURHAN KUZU'YA AĞIR ELEŞTİRİ Tabi işin ilginç tarafı twitteri yasaklıyor ama kendisinin de hesabı var. Daha garip olanı bunların içinde Kuzu var bir tane. Anayasa Hukuk profesörü sözde. Nasıl almış o diplomayı araştırmak lazım. AYM'ye başvuru yapıyor başvurusunu da twitter aracılığıyla bildiriyor. Zekaya bak. Anayasa Mahkemesi bu yasağı iptal etti. Çünkü anayasaya aykırı. Anayasamız diyor ki, 26. maddede, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti başlığında, 'Herkes düşünce ve kanaatini söz yazı resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hürriyetine sahiptir'... Twitter yasağı neden kaldırıldı? İşte bunun için... Bütün çağdaş ülkelerde bu böyledir. Bu anayasanın vermiş olduğu bir güvencedir. Sen nasıl bütün Twitter'ı yasaklarsın. Anayasa Mahkemesi iptal etti diye 'örgüt' haline geldi dediler. Anayasanın 28. maddesi diyor ki, 'Devlet basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır'... Siz haber alma hürriyetini kesiyorsunuz. Yasak getiriyorsunuz. Yasak kalkınca da Anayasa mahkemesini en ağır dille suçluyorsunuz. Anayasa mahkemesinin HSYK kararı doğru ama zamanlama anlamında gecikmiş bir karardır. 'CEHALETİN BU KADARINA İLK KEZ TANIK OLUYORUM' Milli bir karar değilmiş diyor. Sen düne kadar her tür milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum diyordun. Milliyetçiliğin de ne olduğunu bilmiyor. Adalet evrensel bir karardır. Bunun milliyetçiliği olmaz. Ahlak, hukuk her yerde evrenseldir. Kimse mahkemenin verdiği karara 'bu karar millidir gayri millidir' diyemez. Peki bizim insanımız niye AİHM'e gidiyor? Onların verdiği kararlar milli karar mıdır? Cehaletin bu kadarına ilk kez tanık oluyorum. Anayasamız uluslararası sözleşmeleri esas alır. Ama bunlar milletin kafasını bulandırmak için 'milli' kavramını uydurdular. Mahkeme kararlarının millisi gayri millisi olmaz. İşin özü budur. 'HUKUK DEVLETİNİ SAVUNACAĞIZ' Devletin otoriterleştiğini ifade ettim. Şimdi Mecliste yeni bir yasa görüşülüyor. Türkiye süratle bir istihbarat devletine dönüşüyor. Bir gazetede CHP milletvekilleriyle ilgili olarak MİT'in tuttuğu fişlemeler yayınlandı. Sorduk bu milletvekilleriyle ilgili neden fişleme yapıldı diye. Daha bu yasa çıkmamıştı üstelik. Şimdi yasayla fişlemeler meşru hale gelecek. Devlet istihbaratla değil bilgiyle ahlakla hukukun üstünlüğüyle yönetilir. Devleti istihbarat devletine dönüştürürseniz baskıcı bir yönetime dönüşürsünüz. İstihbarat özel olarak partiye gider. Almanya'da Gestapo'yu unutmayın. 2. Dünya savaşı öncesi Almanya'yı unutmayın. Gestapo yasaldı. Ama devlete istihbaratı yapmıyordu. Partiye yapıyordu. Aynı olay Türkiye'de yaşanıyor. İstihbarat partiye veriliyor devlete değil. Bu süreci hayata geçirmek istiyorlar. Yeni bir Gestapo kurmak istiyorlar. Bütün yurttaşlar dikkatli olmalı. Hukuk devletini savunacağız. Özgürlükleri savunacağız hep beraber. Türkiye'deki üç büyük devrimin altında CHP'nin imzası var. Cumhuriyeti kuran çok partili yaşamı getiren sosyal demokrasiyi getiren partidir. Dördüncü büyük devrimi de biz yapacağız. Özgürlük ve demokrasiyi getireceğiz. Baskılar gelecektir baskılardan yılmayacağız. Bize tek bir görev düşüyor çalışmak... Adım adım çalışmak...haberler.com
Yargıtay'ın Deniz Seki Kararı: 'Paylaşmak da Temin Etmektir'
Deniz Seki’ye “uyuşturucu ticareti”nden verilen hapis cezasını onayan Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararın gerekçesini yazdı. Uyuşturucunun paylaşılmasının da “başkasına vermek” anlamına geldiği belirtildi.Deniz Seki'nin 'uyuşturucu ticareti yapmak' suçundan yargılandığı davada verilen 6 yıl üç ay hapis kararı temyiz edilmiş ve uyuşturucu suçlarına bakan Yargıtay 10. Ceza Dairesi tarafından bozulmuştu. Karara yeniden itiraz edilmiş ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gönderilen dosya bu kez onanmıştı. Dokuz üyenin karşı oyuna rağmen on üç üyenin oyu ile alındığı öğrenilen kararda sanatçının satıcılardan aldığı iddia edilen uyuşturucu maddeyi arkadaşlarıyla paylaştığı, bunun 'başkalarına verme' kapsamına girdiğinin kabul edildiği, kararın onanmasına bu nedenle karar verildiği belirtildi. Telefon görüşmelerinde şifreli konuşmalar yapıldığı, Seki'nin bu şekilde hemen her gün uyuşturucu istediği, arkadaşlarının kendisinden ısrarcı olması nedeniyle satıcıları arayıp parayı genelde kendisinin bazen de arkadaşlarının verdiği ve alınan uyuşturucuyu arkadaşlarıyla paylaştığı ifade edildi. 'ŞERH BİZİ DESTEKLİYOR' Karara muhalif üyeler ise Seki'de ve diğer sanıklarda uyuşturucu madde ele geçirilemediğini, niteliği belirlenemeyen bir maddenin uyuşturucu olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirterek, 'somut olay ve olgularla açıkça örtüşmeyen telefon konuşmaları delil olarak mahkûmiyet hükmüne esas alınamaz' şerhini düştü. Deniz Seki'nin avukatı Naim Karakaya, gerekçenin kendileri için sürpriz olmadığını, kullanılan ifadelerin ve muhalif üyelerin şerhinin de kararla ilgili Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) yaptıkları itiraz başvurusunu desteklediğini ifade etti. Avukat Karakaya açıklamasında 'Deniz Seki'nin kendi ifadesinde de belirtildiği gibi işlediği yegane fiil bu maddenin kullanımı olup kendisi bir nevi mağdurdur. Kendisinin uyuşturucu madde ticareti fiili işlediğine dair tek bir delil yoktur, ortada ticareti yapıldığı iddia edilen tek bir gram uyuşturucu madde bulunmamıştır. Buna rağmen işlemediği bir fiil nedeniyle mahkum edilmiş, özel görevli mahkemeler adil yargılanma hakkı açısından sakıncalı görülerek kapatıldığı halde verdikleri karar Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda onanmıştır. AYM'den bu hukuksuzluğa dur demesini bekliyoruz' ifadelerine yer verdi.
AYM Kabul Ederse, Eşcinsellik 'Sapkınlık' Sayılmayacak
Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi, 'doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlarla' ilgili kanun hükmünün iptali için AYM'ye başvurdu Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi, “doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlarla” ilgili yazı, ses veya görüntüleri satanları ve bulunduranları cezalandıran kanun hükmünün iptal edilmesini istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. AYM’nin iptal kararı vermesi halinde eşcinsel ilişkilerin tecavüz, sado-mazo, hayvanlarla ilişki, ölülerle ilişki gibi ilişki türleriyle bir tutulması son bulacak. Ayrıca eşcinsel ilişkilerle, oral ve anal ilişkileri gösteren görüntüleri veya yazıları bulundurmak da suç olmaktan çıkacak. Milliyet gazetesinden Kemal Göktaş 'ın haberine göre, Aydın’da “müstehcenlik” suçundan açılan bir davada hakim, sanığın savunmasında “doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara” ilişkin ses, görüntü veya yazıları üreten, ülkeye sokan, satan, nakleden, depolayan veya bulunduranlara 1 yıldan 4 yıla kadar hapis ve 100 bin TL’ye kadar para cezası verilmesine ilişkin hükmün anayasaya aykırı olduğu yönündeki iddiasını ciddi buldu. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi, TCK’nın 226. maddesinin 4. fıkrasındaki “doğal olmayan yoldan” ifadesinin iptali için Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle AYM’ye başvurdu. Önceki hafta söz konusu iptal başvurusunun ilk incelemesini yapan AYM de başvuruda bir eksiklik görmeyerek esastan incelemeye geçilmesine karar verdi. TCK’nın 226. maddesinde “Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde” yapılan cinsel davranışları gösteren ses, yazı ve görüntülerin sadece üretilmesi ve satılması değil bulunduran kişilere de 1-4 yıl hapis cezası verilmesi öngörülüyor. Maddede ayrıca “doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlar” da aynı kapsamda sayılıyor. Hangi cinsel davranışların doğal sayılmayacağına ilişkin kanunda bir açıklık bulunmadığı için bu konuda Yargıtay içtihat geliştirdi. Yargıtay’ın eşcinsel ilişkilerle, anal, oral ve grup seksi içeren ses, yazı ve görüntülerin “doğal olmayan cinsel davranış” olduğuna ilişkin çok sayıda kararı bulunuyor. AYM’nin iptal kararı ile eşcinsel ilişkilerin de tecavüz, sado-mazo, hayvanlarla ilişki, ölülerle ilişki gibi ilişki türleriyle bir tutulması da son bulacak. T24
AYM'den Ret Kararları
Anayasa Mahkemesi, CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş’ın seçim sonuçlarına yaptığı itirazı reddetti. Yüksek Mahkeme, Başbakan Erdoğan’ın Köşk için aday olabileceğine hükmetti. Mahkeme, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın başvurusunu da kabul etmedi.
Fenerbahçe'den AYM Kararına İlişkin Açıklama
Sarı lacivertli takım resmi sitesinden Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar hakkında bir açıklama yayınladı: 'Anayasa Mahkemesi; İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Yeniden Yargılama kararı verilmesi nedeniyle ve henüz iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesiyle, Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım'ın Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuru hakkındaki kararını, Yeniden Yargılanma sonrasına bıraktı.'Eurosport